22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S/YFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 1996 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR Istanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan, 1 ekimde perdelerini açıyor Yerii lemeller üzerinde 'çağdaş' tîyatro DLVGU DLRGLJN istanbulBüyjkşehırBeledıyesı ŞehırTı- yamlan. 1 ekırade->ahnelennıaçıyor. Türk vedjnya klasıkıemı. çağdaş tıyatro yapıt- lannn öndegelen crneklennı tıyatro sey ır- cısıyle buluşturma^ı hedefleyen Şehır Tı- jatölan. Kenan Işık'ın genel sanat yönet- rrıerlıgınde. 1996 )1 sezonunda Türk tı- )atn>sununyerlı oyunyazarlarını veyapıt- ljnn öne çıkarmau amaçlıyor Kenan Işık, repetuvan oluştururken ıl- keleı. 'zamanaçaja.biziminsanımızauv- gun'bıçımdedegışirmeyekararverdığını beliıtivor Son yıllarda tıyatro repertuvar- lannn sey ırcıy ı daha kolay çekecek. eğlen- dırecek bır anlay ış ı,erçev esınde oluşturul- duğuıa dıkkat çeken Işık. bıı y önelımın tı- vatrcy u ttyatro olmaktan çıkarttıgını düşü- nüyor. Geleneksele \e evrensele bırlıkte yönelmenın kaçınılmazlığından söz edeıı İşık. Türk tıyatrosuıuın yerlı, özgün temel- Ier üzenne oturarakçagdaşa ulaşmasından yana - Şehir Tiyatrolan'nın >eni sezon reper- tuvanna geçmeden.repertu>arilkelerin- den söz edelim dilerseniz. Programı oluşhı- rurktn haııgi o>unlara öncelik tanındı? KE.NA.N IŞik- Bılınçlı sey ırcının tercı- hi iıvatro ıse öncelık'gerçek'tı\atro oyun- larının olmalı dıye düşünüyorum. Bunun rçın artık neredeyse unutulmuş olan antık ve klasık oyunları gündeme getırmeyı dü- >ünüyoruz Bundan başka. uygarlığın bugünkü dü- ieyegelmesınde büyük katkılarıolmuşy a- zarlara \e tıyatroyu tıyatro yapmış metın- ere öncelık tamyoruz. Bu anlamda Beckett ve Fassbinder'ın oyunlanna büyıik ılgı duyuvorum Şehır rıyatrolan'nın bu sezon repertuvarına alı- nan oyunlardan bırı de Fassbinder'ın. "Korku Ruhu Kemirir" adlı yapıtı. Al- ınanya'da yaşayan bır grup Faslmın yüz >üze kaldığı kültürel çelışkılerı konu alan buyapıtıntürkıye'deyankıbulacağıkanı- sındayım. Çünkü kültür meselelen A\ rupa'da ağır- lıklı bır tartışma konusu Bır yandan ortak pazar ka\ramı tartışılırken bır yandan da ortak kültür ka\ ramı gündeme gelıyor. Ye- rel kültürlenn yok olması uzun bırsüredır gündemde. Kültüre para yatıran ülkeler kendı kültürlennıkorumayı becerebılıyor- Iar Bızde oldugu gıbı kültür meselesinı cıddıye almayan ulkelerde ıse özgün. ye- rel kültürün müthış bır şekılde baskı altın- da kalması veyok olması tehlıkesı baş gös- tenyor. - Yerii oyunlara öncelik urilmesinin ar- dında. yerel kültürii korumacı yaklaşım- dan söz edebilir miyiz?... IŞİK - Türkıye'de cıddı bır sorun yaşa- nıyor. Batı'dakı kültür tartışmalarının Tür- kıye'de konu edılmedığını görüyoruz. Bu yüzden de yerel kültürü koruma'k volunda ciddı bir adım atılmıyor Hepsı oıroınnı bütünleyen dünya kültür mozaıgınin tek bır renge bürünmesınden yana olmadığım ıçın. kendı kültürünıüzü ayağa kaldıracak önlemler alınmasi gerektıgını düşünüyo- rum Bu önlemler de sıg pıyeslere yer ver- mek degıl. yerlı yazarların peşınedüşmek- le gerçekleşebılır Bu kapsamda Behiç Ak'ın vanı sıraGürkanGür.GülsünSiren gıbı genç oyun yazarlarımız var - Tıyatro repertmannda yerii oyunlann yctfrsizliğindcn sözediliyor. Sizce bu eksik- liğin nedeni nedir? IŞİK- Yerlı oyunlar konusunda boş bır alan var. (Caynaklar yeterınce değerlendı- rılmıyor. Genç yazarlar desteklenmıyor Oysa yenı yazarlara güvenmek gerek. Bız kolay bır yola kaçıvoruz. Avrupa'da başa- rı kazanmiş Batılı yazarların.başanlan tes- cıl edılmiş. kanıtlanmiş oyunlarını sahne- lemek daha kolay gelıyor bıze. Fakat öy le bır oyun oynamaktansa sahnelenmesi da- Cenel Sanat Yönetmeni Kenan İşık repertuvan oluştururken ilkeleri. 'zamana. çağa, bizim insanımı/a uygun' biçimde değişrirmeje karar \erdiğini belirtiyor. Kendi kültürünıüzü ayağa kaldıracak önlemler alınmasi gerektiğini düşünüvor: sığ piyesler yerine verli yazariarın peşine düşerek. Verel kültürlerin vok olmasının u/un bir süredir gündemde olduğunu vurgulman İşık, "Halkımız tiyatroya çok \atkin. yeter ki halkın dilivlekonuşacak. kendine has bir tiyatro olsun" diyor. (Fotoğraf": DEVRİM BARAN) ha zor. sağlam bırdramaturjı ıle ıyı biroyu- na dönü^ebılır metınlerden oyun yapmayi ıstıyorum. Bu anlamda çok saglaın bır yer- lı metnı. bır yabancı oyuna tercıh edıyo- runı. Çünkü. bu kültürel meseleyı ba>ka türlüçözemeyız. Bubelkı uzun vadedeso- nuç \erebilecek bırgayret. ama bınlennın de ba^laması gerek. Ayrıca, Türk tıyatro- sunun temelınde yalnız köy seyırlık oyun- ları. meddah geleneğı degıl. zengın bır kül- tür de bannıyor. Bu kültürü arastırdığınız zaman Şaman'a. antık tiyatroya gidıyorsu- nuz. Anadolu halkının gelenegınde oyun \an halkımız tıy atroy a çok yatkın. yeter kı halkın dılıyle konuşacak. kendine has bir tiyatro olsun. O tıyatro ıster Beckettolsun, ister Shakespeare. Halkın dılınde konuş- mayı becerırve. seyırcıyle bulu^acaktır - De\ let Tiyatroîan deneyınıli bir rejisör olarak Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yö- netmenliği'ne atandınız. Tiyatroda yöneti- cilik ile yaratıcılığı, şimdiden sonra nasıl yan yana görüreceksiniz? IŞİK- Büy ük bır farklılık olacağını san- ınıyorum. Herrejısörsahnekonseptını ne- reye gıderse gıtsın kendı belırler. Bu yiiz- den benım De\ let Tiyatrolan veya Şehır Ti- yatrolan'nda oyun sahneye koymam çok dafarklıolmaz. Almantıyatrosunagıttıgım zaman oraya ayak uydurmam gıbı bır prob- lemım olmaz. Olmamalı dıye dü^ünüyo- rum. Ancak şu an bütün enerjımı arkadaş- lanmın başansı ıçın harcamak benı mutlu edıyor. Bu sezondakı oyunlanmızbaşarılı olursa kendım sahneye oyun koymuş kadar haz duyacagım. - De\let fiyatrolan'ndan Şehir Tiyarro- lan'na gelişinizde birtakım tartışmalar ya- şanmıştı... IŞİK - Bu tür tartışmalar sadece. bu tür polemıklerden beslenen birtakım medya- yayarayacak ve ŞehırTiyatrosu'nun 82 yı- lına yazık olacaktır. Bu yüzden kımsenın kalbını kırmak ısiemıyorum. Tıyatro bır kışının yapacagı bır ış degıl. Bır ekıp ı$ı. Ben bu ekıbı bıraz daha genısjeterek med- ya da dahıl olmak üzere ünıv ersitelen, o> un yazarlarını. eleştırmenlerı. demeklerı ıçı- ne alıyor ve tıyatroyu hep bırlıkte yükselt- memız gerektıgını duşünüyorum. Şehir Tiyatrolan 'ndayeni mevsim oyunları Sahibinin Sesi 1 1996 - 97 mevsımın ılk yansında. yedı ye- nı oyun ŞehırTıyatrolan'ndaperdeaçmaha- zırlıklan ıçınde. Üçüyabancı. dördüyerlı ya- zaraaıtolan buoyunlararasında. FanlHaya- riÇorbacıoglu'nun yazdıgı ve genç rejısörler- den C'an Doğan'ın sahneye koyacagı 'Koca Sıııun . GülsünSiren'ın yazdıgı. EnginGün- men'ın sahneye koyduğu. Hayal adlı bır ka- dın kahramanın geçmışı \ e kendısıvle he>ap- lasmasını konu alan 'Furklı Bır Kaiiın '. Isma- il Kaygusuz'un seyırlık oyun bıçımınde yaz- dıgı Sıl\ unlı Kadınlur' seyırcıye ulaşacak. Beklan Algan'ınsüpervızörlüğünü üstlen- dığı oyun. Güneydogu ^nadolunun acıyla. sevdayla. umutladolu renklı dünyasına töre- sel bırbakısgetırıyor. MustafaArsian'ınekıp yönetmenlıgını üstlendıgıoyun.yerelezgıler \e söyleyıslerle bezelı. yörenın sorunlanna egılıyor Şehır Tiyatrolan. 'Merro Canuva- n adlı oyunla Gürkan Gür'ü tıyatro dünya- sıyla tanı^tırıyor. Oyunda. geç saatte metro- da tren bekleyenlerın. o günlerde ünü gıde- rek yayılan Metro Canavan'nın korkusunu yaşamaları ve tedırgınlıklen anlatılıyor 'Bır '.4ta Krullıgım ıse. Başar Sabuncu nun. VV.Shakespeare ın yapıtlanndan yaptığı bır kolaj çalışması olarak seyircı karşısına çıka- cak. Çe\ ırısmde. Orhan Burian. Sabahattin Eyuboğlu, İrfan Şahinba^. Talat Halman, C'an \ ücel. Berna Moran. Mina l rgan ve Başar Sabuncunun imzası olan yapıtı, Başar Sa- buncu yönetecek Sophokles'ın Kral Oıdıpın \e 'Oidıpıts Kolonos 'ta adlı oyunları ıse yüzyıllarönce- sınden. lanetlı bır aılenın öyküsünü taşıyor günümüze Oyunu.CüneytTürelsahneyeko- yuvor Goefhe'nın ölümsûz yapıtı Faust', Beklan AJgan'ınyorumuyla 'Fını\t '96'adıy- la sahnelenecek bu yıl. Tıyatro çalışmalarını Fransa'da sürdüren Mehmet l lusoy. Feraizcizade Mehmct Şa- kir'ın 'Evhaıııi' adlı oyununu sahneye koya- cak. Samuel Beckett'ın Godor vıı Beklerkcn ' veya \lutlu Güıder' adlı yapıtlanndan, bın de bu yıl tıyatro seyırcisıyle buluşacak. Sönmez Atasoy'un. Yahya Kcmal'ın yaşa- mını anlattıgı Kendı Gok Kııbhemız'. Dinçer Sümer'ın Mavndı Bısıkletım veSerpilAkıl- uoğlu'nun Kiiçük \asretiin adlı oyunları se- zonunılkdönemı ıçınbelirlenenyapıtlarara- sında. Tıyatroseverler. bu sezon ü\ uyarla- may la Şehir Tıyatrolan sahnelerınde buluşa- caklar. A.H.Tanpınar'ın 7y«rı//-'adlıromanından aynı adla sahney e aktanlan oy unu Kenan İşık sahneye koyacak. H. R.Gürpınar'ın kuyntk- lıı Yıldı: Alıında Bır Izdn at, \e A'</ı nanam \asıl Kıulıırdu '' romanlarından. GünerSü- mer'ın uyarladıgı 'Kınnıklıı)ıldız Altında ', halk şıırının yetkın örneklennden Leyla ıle Mecmın'. aynı adla sahnelerde yer alacak. Geçen se^on ılgı uyandıran. seyırcınm beğe- nısını kazanan SahibininSesı'. 'Gazetecıden Dost'. Çatıdakı Çatlak'. 'Lüküs Hayal', Cem Sııltan '. Kanlı Dügıi/t' adlı oyunlar. sahnelennıeye devam edecek PİCASSO VE SEVCİLİLER! - 5 Bedri Baykam :.\J L.İI Jacqueline, Picasso'nun kalıcı tapusunu ele geçiriyor 1950"ye doğru "degışım" rüzgârlan yı- ne büyük Ispanyol matadoru etkisi altına almayı başarmıştır. O yıldan ıtıbaren Pi- casso ve Françoisearasına o meşhur ve ge- lenekselleşen ayrılık sürecı gırmıştır. Pı- casso. saf \e meraklı bır genç kız olarak kendı odasına \e kalbıne çektıgı bu genç kızın da dıgerlerı gıbı 'de>rini doldurdu- ğunu 1 düşünmektedır üstelık genç kızla tanı^tıgı gün yanında olan giızel Genevieve Laporte'la da yıllardan berı bırıktırdigı şehvetlı arzuları yaşama geçırmektedir. Françoise geçmişte sırasıy la Doranın. Ma- rie-Therese'ın ve Olga'nın yaşadıklannı şımdı kendı hayatında görmektedır. Pıcasso. gıttıkçe huysuzlaşır. Sadık şo- förü Marcel'ı bıle bır ıkı olayda kendısını kızdırdı diye anıden kovan. bu hareketıyle Françoıse'ın tepkısını alan ve şaşırtan sa- natçı y ıne kıpır kıpırdı. Françoise o anlar- da kendısı ıçın ölümcül olacak olan tıpık bır 'mağdur \e mağrur" kadın hatası yap- tı. Zannettı kı. bır süre aynlıp kocasını kıs- kandırıp kendını özletırse ıstedıgı ılgiyi tekrargörecek. Sonuç. tabıı kı tam tersi ol- du. Pıcasso ıçın bu tavırlar affedilır cıns- ten değildı. Zaten kendısı de her zamankı gıbı kaşınıyordu. Kostas isımlı genç bir Yu- nan yazar da Françoıse'e kur yapmakla meşguldü. Bu ıkılem ve soguk ortam kar- şısında kararsız kalan Françoise. bır de ge- nıtal kanamagıbı bırsorunla kars,ılaştı Pı- casso konuya dostça \e sevgıyle yaklaşa- cagına onun çocuklarla beraber güneyden Pans'e dönme kararını degıştırmeye çalış- madan yalnızca dınledı. Françoise yola çıktı ve on gün sonra yennı Pablo'nun son esmerine terk ettı. Picasso'nun Jacquelıne"le tam olarak ne zaman tanışıp ne zamandan ıtıbaren onu hayatına tam olarak sokma karan aldığı. dı- ger ılışkılennın çogunda da olduğu gıbı 'muallaktadır'. Yıne. net çızgılerle bın bı- tıp ondan sonra bır dığen başlayan ılışkı- ler degıl. bırbın ıçıne geçmıs halkalardan sözedebılırız Y^% icasso, büyük bir t-^ başan JL göstereceği Jacqueline döneminde, geçmişten biriktirdiği her stili arasında, sanki dans ediyor. M Mm M ~T\ icasso, iyice İ~~J uğraşılmış, emek Â. verilmiş görünen resimlerin daha iyi sattığına kanaat getiriyor. Çünkü ona göre 'müşteriler bu resimleri cep harçlığı ile almıyorlar'. I Jacqueline döneminde 'meta morfoz* Picasso'nun hayatında. hep errafindakı insanlardan bın olan Madame Ramie. sa- natçının bıtmez tükenmez kaçamaklarım Françoıse'e bıraz ara bozucu tav ırlarla ye- tıştmrken bununla da yetınmeyıp kuzını Jacquelıne'ı sanatçının çevresıne sokar Altı y aşmda bır çocuğu olan Jacquelıne. Pı- casso ıle 1952'de tanıştıktan sonra Picas- so'nun "el yapımı vazolar' (Pottery) satış bölümünde çalışmaya başlar. Az satış olan kış ay. lannda Pıcasso ıle Ispanyolca konu- şulan uzun sohbetler yapıp yavaş yavaş yaşlı ressamın ıçıne işleyecektır Franço- ıse'le ışlenn çok ly ı gıtmedığını bılen Ma- dame Ramıe'nın bu tezgâhı çok bılınçlı kurduğu kesındır. 1954e kadar bu çekıcı dula gıttıkçe ısınacak olan Pablo. 1954'ten ıtıbaren onu tuvallenne almaya başlava- caktır. 1954 yılında Françoise arada aylar- ca Pıcasso'yu bırakarak çocuklany la güne- ye gıder. Françoise ortada 'bir şevler dön- düğünün' farkındadır. Bınsı (Jacquelıne!) elbıselennı bıraz zorlaınış. çeşıtlı eşyala- nn yerlen şaşırtıcı şekılde değışmiştır Bu arada Sy Ivette Jelinek isımlı bır sarışın da 'ek akıl çelici' faktör olarak dev rey e soku- lur. Aynen daha önce. 'en kocagöğüslü sa- nşın* veya arada Lee Miler'in kullanıldıgı gıbı, bunlar Pıcassonun hayatında 'ra> de- ğiştirecegi' anlarda, onun vıtes koluna da- ha rahatlıkla dokunması ıçın araya serpış- tınlen geçıcı parfümlerdır. Temmuzda Pı- casso'ya dönen Françoise. sanatçının onu sankı üsründen düşürmek ısteyen bırat gı- bı. her gece geç saatlere kadar kulüplere götürüp bezdırmesınden sonra yenıden Pa- ns'e döner. Jacquelıne artık gıt gıde 'kan- sı tarafından terk edilmekte olan bu genç adama' ılgı göstermekte. onu etkısı altına almaktadır. Jacquelıne'ın resmedıldıgı iş- ler. genç dulun 'Picassovari normal' port- relen dışında. Picasso'nun ünlü. eski usta- lara göndemıe yaptıgı çalışmalara yansır. Özellıkle Delacroit \elasquez. Manet. Da- vid.Poussin ve Rembrandt, sanatçının vah- şıce bır ıştahla saldırdıgı başlıca 'baba' res- samlardır Yaşlı dev adamı böylesıneelınden kaçı- ran Françoise. yaşamına Picasso'nun eskı sevgilısı olmak dışında 'ressam Françoise Gilot' olarak devam eder. 1984'te Nevv York'ta Polonyalı bırresım tüccannın ev ın- de tanıştığımızda, üzerınden Pablo'nun burukluğunu atamadıgı her halinden bel- hydı. Jacqueline kendı 'iktidan' döneminde, Marie-Therese'ın arada Pıcasso'yla bulu- şup sanatçıya modellık etmesıne göz yu- mar. Ne de olsa Pablo onunla buluştuktan sonra hep neşelı bır hale gelmektedır. Jacquelıne, Pıcasso'ya olan ınanılmaz özenlı. ıhtımamlı tavrıyla onun son sevgi- lısı olacaktır. Her ne kadar 80 yaş ctvann- da eş değıştırmek sıradan v e kolay bır is. ol- masa da 90 yaşından sonra - aktifseks \* si- gara'yı terk etmesi gereken. ama bunlan hâlâ düşündüğünü söyleyen Pıcasso. artık Jacquelıne'm "organizasyon ve ihtimam' dünyasında sankı dünyasını değıştınrken bırdevır teslım hazırîamaktadır. Pıcasso. bûyük bır ba^arı göstereceğı Jacquelıne döneminde. geçmişten bınktır- digi herstıîı arasında sankı dans edecektır. Aynen kadınlanyla olan ilışkismdeolduğu gibı. Pıcasso ıçın yenı bır döneme başla- mak, kariyetleeski ıle arasına kesın bırçiz- gi çekmeİc değıl, yenı dönemın eskı buluş- larla ev leneceği yeni bır 'metamorfoz'böl- gesıne geçiştır Pıcasso ıçın aynı çızgıde. aynı bölgede. aynı stıldesüreklıkalmakbır tıkamklık ve sıkışma nedenıdır. | Fınal sentez yapma arzıısu Sanatçı. ressamların tarzlannın kolay ta- nınmasını saglayan. alışılan stıl tekrarları tuzagınakolaycaduşmek yerine, kımlık ve düşüncelennı en genış şekılde ıfade etme alanlannı bulmalannı, aksı takdırde bu tek- rarlarla kendılennı tıkadıklannı söylüyor- du. Pıcasso. dogal akışta degışık yıllarda üzennde çalışıp "kendinin" kıldığı her fır- ça darbesı veya ımgeyı sanatsal hazınesı- ne katıp hergerektıgınde ekmeğını bu zen- gın kanşıma banıyordu. Jacquelıne'le yaşadıgı son yırmı yılda Pablo, artık yıllarca bınktırdığı en genış teknık ve stıl yelpazelennı yaratıcı bır üs- lupta dev reye sokup son kansının bınlerce çalışmada modellığını yapmasından zevk alacaktı. Pıcasso böylece, süreklı olarak önünde bulunan ıştah açıcı her şeyı yutarak ılerle- yen. ama hıç dışkı çıkarmayan büyük bır balık gıbıydı. Arada gevış getırdıgı değı- şik kanşımları o günkü keyfîne göre tuva- le tükürüp onlardan şaheserler üreten bü- yük bır balık: gününe göre yunus. gününe göre köpekbalığı .. Pıcasso. Cöte d'Azur'dekı meşhur "La Californie" köş- kündezamanındeğennıçokıyı bılerek sü- reklı büy ük bır üretımde olmay ı bır yaşam tarzı halıne getırerek yaşadı. Kımi eleştınnenlere göre Pıcasso. haya- tının bu son y ırmı y ılında eskıye oranla da- ha az yaratıcı olan keşfıne gırışti. Bana ka- 11rsa. bu on un kendı y üzy 111nın sonuna yak- laşırken artık depoya kaldırdığı tum serve- tını ortaya dökerek bır fınal sentez yapma arzusundandı. herhangı yenı bır alana gı- nşme cesaretı eksıklığındcn değıl Başka bır ılgı çekıcı detay nokta. Pab- lo'nun Tzara ve Kahnweiler'le uzun soh- betlenndeorta>açıkıyor. Sanatı "business" açısından çok gerçekçı ele alan Pıcasso. ıvıce uğraşılmış v e emek verılmış görünen resimlerin daha ıyı ve daha hızlı sattığına kanaat getiriyor. Çünkü. ona göre "müşte- riler bu resimleri cep harçlığı ile almıyor- lar". Dolayısıyla. iyice "bitirilmiş" bırre- sım daha yüksek fîyata satar. Hem de sa- natçı. bunlan artık beş karı. on şato ve sa- yılamaz bir servete ulaştıktan sonra hâlâ. Picasso \e Jacqueline, I'Oeil dergisini La Californie villasının yemek odasmda okurken. Fotoğraf: Roland Penrose. Lee Miller arşKi (yanda). Koltukta Kadın. (Jacqueline) 2 ocak 1962. Tuval üzerine yağlı boya (162xl30cm) Özel kölekshon. cıddı cıddı düşünüvor. Pablo Pıcasso'nun kadınlan ömrü bo- yunca onun sanatsal kan deveranının en hızlı rıtımde akışını sağladılar. O. adrena- lını süreklı olarak aşk, romantızm. şehvet ılışkilerıyle yükledığı bu dişilerden aldı. Duşünüyorum da ben. yalnız aynldıgım büyük sevgılılenmın resımlerını. hep ılış- kı bıttıkten sonra yaptım Ancak cınsel dürtü ağırlıklı daha uçan ılışkıler. kelebek ömürlerınde sanatıma yansıyabıldıler. Onun ıçın Pıcasso gıbı her hahyle yoğun ve drama dolu bır sanatçının belirlı dönemlerde tum yükünü çekebıl- mek ıçınde bukadınların.kım nedersede- sın. çok güçlü olmalan gerektıgını duşünü- yorum. Her ınsandagızîıcede olsa var olan ıçgü\eh eksıklıklen şüphelenne rağmen bu kadınlann. Pablo'nun düşsel ızdüşümü- nün yansıması olmayı kabul edebılmelerı 20 yüzyılınen kalıcı. efsanevı ressamının rotasına ve dolaytsıy la sanat tarihine yön verdı Duşünüyorum da Pıcasso, özel hayatını da özetleyen bu yazı dızısını okusa mu- hakkak çok hatalı. çok eksık bulur; kımı yorumlan abartılı. kımı kızlan unutulmuş veya "öylesine geçiştirilmiş"" dıye nıteler, türtü eleştınler yapardı. Ama her halükâr- da. sanatçının yaşammın. en azından genel havasını yakaladıgımızı tahmın edebilınz. Bu dizı de "ressam se\gilisi" olmaya nıyet- lenen heı genç kızımızın kulağına kupe olabıhr.. BJTTİ IŞILDAKVE YFT PA7R ATİLLA BİRKİYE Ya Soyutçular... Beşiktaş - Taksim dolmuşuyla, karınca yiyenlerle, Dolmabahçe'den Gümüşsuyu'na doğru çıkıyoruz.' Teknık Ünıversite'nın altında bır durak vardır. Genel- likle orada pek kimse inmez; rastlantı bu ya, bir yol- cu inmek ıstiyor. Derken arkasından ıkı yolcu daha; doğal olarak bekleme süremız uzuyor. Etrafa bakıyorum; gözlenme inanamıyorum. Orta' yaşlı bir adam, gayet iyi giyimli ve elinde güzel bir çanta, ee ne var bunda diyeceksiniz, üniversıtenın duvarına işiyor. Yolcular da kendılerinden beş-on metre uzaklık- taki bu eyleme şaşkınlıkla bakıyor. Arabamız yukart,. doğru tırmanmaya başladığında adam gayet sakın- pantolonunu ilikliyor. Dolmuşun ıçınde bir hayret ses- sizlıği... Aslında hayret edilecek bır şey yok. Çünkü bu, Is- tanbul'da çok sık gördüğümüz bır manzara. Adamın- giyımi ve elındeki cıddi çantası bizi hayretlere düşü- ren belki de. Belki de adam çok sıkışmıştı, yaklaşık 150-200 metre yukarıdaki genel tuvaletlere gidemeyecek ka- dar sıkışmıştı; belki de bir intikam eylemindeydi. Öy- le ya tam da üniversitenin duvarına... • Sokaktakı adam da, o bildiğimiz değil. Hani Or- han Kemal'den, Sait Faik'ten, Attilâ llhan'dan ta- nıdığımız sokaktaki adam... Artık 12 Eylül sonrasın- da değışmiştı. Kendi halince "rantiye" olmuştu. Kö- şe dönme peşındeydi. Eskı sokaktaki adam artık Is- tanbul'un etrafındaki, ne etrafı ıçlerındekı gettolarda oluşuyor, Latife Tekin'in romanlarında ete kemiğe bürünüp tıpikleşıyordu. Halkımızın çoğunluğunun yoksul, büyük bır kısmı-# nın para sıkıntısı çektiğini, büyük bır kısmının da var-î sıl olmadığını söyleyebiliriz. î Bu ülkede, hadi daha küçültelim bu kentte, dün-î yanın incilerinden biri olan istanbul'da yaşayanlann.î bu kentin sokaklanna caddelerine tükürdüklen, süm-î kürdüklerı ve işedikleri de bır gerçek. '. Dünyanın bırçok ülkesınde, kentınde böylesinei olaylar olmaz mı? Olur. Ama benım anlayamadığım,' deyim yerindeyse kendi ülkesinin ıçine edenlerin da-î ha sonra çeşıtli durumlarda bayraklarına ınanılmaz* bir fanatızmle sahip çıkmalan. Acaba bu, günümüz Istanbulu'nda, Türkiyesi'nde felsefi bır sorunsallık oluşturmuyor mu? Hem vatanın topraklarına tüküreceksin, sümküre-, ceksin, işeyeceksin, hertürlu pısliğı yapacaksın, hem de bayrak bayrak dıyerek üzenndeki rengı, geçmi- şınin, atalarının kanı olarak alnına süreceksın. Doğrusu pek inandırıcı, pek akla yakın gelmiyor. • Bayrak bir ulusu simgeler, doğal olarak da ulusun gözünde büyük önem taşır. Kımse kendı bayrağına dokunulsun istemez. Bu geçmişten gelen bır gele- nek, bir onur durumudur. Ama geçmış de büyük bır süreç olduğuna göre, belki ilerde insanlık, bayrakla- nna fanatık bir biçimde bağlanmaktan giderek uzak- laşacak, belki uluslar da ortadan kalkacak. Neyse asıl önemlisı ulusal bayrağın, yapımının ve kullanımının yasalarla düzenlenmiş oluşudur. Istedi- ğinız biçimde bayrak yapamadığınız gibi, ıstedığinız bır malzemeye de basıp örneğın bazı gazetelerin naylona basıp dağıttığı gıbı dağıtamazsınız. Ulusal marşta olduğu gıbi... Ulusal marşı da olup olduk yerde söyleyemezsınız. Son zamanlarda her futbol maçında koca bir stadyumun ulusal marşı - inanılmaz kötü- söylemesi, "yasa dışı" değil mı? Bizdekı bayrak sevgisi, ulusal marş sevgısi bırfa- natizm düzeyinde. (Belki bırçok ulusta bu böyle. Bel- ki de dünyanın çogunluğu ıçın geçerlı.) Çünkü, bir yandan ülkenin toprağını pısleyip öte yandan bay- rak, marş demek başka neyı gösterır... Ama yıne de "sokaktaki adamı", pek kınamamak gerekır. O en azından sokağa, caddeye ışer, sümkü- rür. tükürürken, somut bır şey yapıyor. Yaptığını sak- lamıyor. Herkesin gozü önünde yaptığı. içı dışı bır. Ozcesı somutçu. Pekı ya soyutçular! Bekir Sıtkı Sezgin öldü Kültür Senisi - istanbul Tekııik Üniversitesi Türk ' Musıkısı Dev let Konservatuvan Ses Eğitimi Bölümü " öğretım gorevlısı Bekir Sıtkı Sezgin. İstanbul'da yaşama \eda etti. Müzik yaşamına I959'da Izmir [ Radyosu'nda ses sanatçısı olarak başlayan Sezgin, I974"te izmir Radyosu'nda klasik koro şefi görevini sürdürürken hocalık da yaptı. Sanatçı. ıki yıl sonra " istanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuvan'na ,' öğretım görevlisi olarak atandı. TRT'den emekli olduğu 1981 yılına kadar İstanbul Radyosu'nda ses sanatçısı. koro şefiiği. repertuvar üyelıği ve denetleme kurulu üyelıği görevlennı de sürdüren Sezgin, pek çok sanatçının yetişmesine katkıda bulundu. ATİAD'dan teşviködülü : • Haber Merkezi - Av rupa Turk Işadamları ve Sanayicılen Derneği (ATIAD), Federal Almanya'da eğitim gören başanlı ve yeteneklı Türk gençlere, >_ yüksekokul ve bilimsel araştırma enstitülerinde tez hazırlayan Türk akademisyenlere toplam 40 bin mark tutannda "eğıtim teşvik ödülü' verecek. Ödül dağıtımında 1995 ve 1996 yılı içensindeki mezuniyetler ve sonuçlanan tezleresas alınırken değerlendırmeler ATİAD, Sanayi ve Tjcaret Odalan. « Türk ve Alman eğıtim kurumlan temsilcileri, Türk ve i Alman basın temsılcılennın de aralannda bulunacağı birjüri tarafından yapıiacak. Katılmak ısteyenlerin 30 J ekim gününe kadar Cordoba Str. I. 40477 Düsseldorf « adresıne yazı11 olarak başvurmalan gerekıyor. Don Kişoru, 25 bin kişi izledi Kültür Servisi - Genç Pamukbank sanat etkınlikleri çerçevesinde geçen hafta Cemıl Topuzlu Açıkhava ' Sahnesi'nde. St. Petersburg Bale Tıyatrosu ' tarafından sahnelenen "Don Kişot- Bir Delınin Düşlen' bale gösterisi 25 binı aşkın seyirci tarafından • ızlendı. Sahnelendıği 5 gece boyunca tum : sanatseverlerden tam not alan gösterınin koreografı ' Borıs Eıfman, Türkiye'den aynlırken ekıp olarak gördükleri ılgiden duyduğu memnunıyetı dıle getırdı • Supertramp geri dönüyor Kültür Senisi - Efsanev ı Ingıliz rock grubu \ Supertramp. 10 yıl aradan sonra yenıden bir araya ' geliyor. Supertramp. Queen. Tına Turner. Beatles ile de çalışan Fransız EMI müzık şırketıyle bır anlaşma ımzaladı. 1970'te kurulan Supertramp, 1979 yılında çıkardıklan "Breakfast ın America' ıle dünya çapında ün yapmış ve 18 milyonluk bir satışa ulaşmıştı Grubun ünlü solısti Rodger Hudson ve klavyecisı Rick Davies'ın 1983'te grubu terk etmesıyle Supertramp büyük bır yara almıştı. Grup, bu aynlıcın ardından I985"te -Brother Were You Bond"'ve f987'de 'Free As A Bird' adlı ikı albüm daha çıkarmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear