25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 1996 PAZAR 12 DtZtYAZI Türkiye'de ilk promosyon, 187O'te Bahçe gazetesinin meyve fidanı ile başladı Promosyonun asırhk geçmişi Kupürden Kupona Basından Medyaya D f LEYLA TAVŞANOGLU İ'lkemızde. gazetelenn promosyon çılgmlığıyıllar- dır aüır eleştın korıusu olur. Her rastladığınız kışi, "Ya- hu, bu promosvon deliliği nereye varacak" dı>e sıze so- rar. Ama öte yandan eline makası alıp kupon kesmek- te.bııriLmkarşılığındasaatlercekuyruktabekleyip pro- mosvon ürününü almakta da bir sakınca görmez. Okuyucunun "tuttuğu'promosyon ürünleri verilme- ye başlandıgı zaman gazeteler günlük tiraj patlaması yaşarlar Türkiye"de ortalama gazete satışları 2-2.5 nııl- yonsa. bu birden 5-6 milyona fırlayıverir. Llkemızde promosyonun şımdılık bildiğımizgeçmı- şi 19. yüzyılın ikincı yansına dayanıyor. Î870 yılında Hadıka( Bahçe) gazetesinin 10. sayısında abone olan- lara nıev ve fidanı kalem aşılığı. sebze vebuğday tohu- mu promosyon olarak verilmıştı. Çünkü gazete. daha çok tanm üreticısine hıtap eden bır yayın organıydı. • Bunun ardından 1908 yılında Ermenı toplumununya- v ın organı olan günlük Jamanak gazetesı bir promos- yon kampanvası başlattı. O dönemde gazetenın ıkı or- tağmdan bırısı olan Sarkis Koçunvan Rumelı Demir- yollan'nın 500 tahvılını satın aldı, bu tahvilleri Credıt Lvonnaıs Bankası'nayatırdı. Tahvıllerınnumaralannı da gazetede kupon halınde yayımladı. Ancak zamanı gelip de bu tahvillerin hiçbirısinin para kazanmadığı anlaşılinca kampanya sessiz sedasız unutuldu. Daha >onra C'umhuriyet gazetesı "20"lı yıllann sonunda bı- rıncı sayfasında o zamankı adıyla Tayyare Pıyangosu (Mılli Pıyango) kuponu vermişti. Hemen ardından da mdırımlı alışverış kuponu yayımladı. 1930da Jama- nak gazetesı. ıkıncı promosyon denemesıni yaptı. 30 kupona.çekılişle. binncı ikramıyebırpıyano, ikincı ik- ramıye 3 nıetre erkek kumaşı, üçüncii ikramiye birkaç top patıska ve amorîı olarak çıkolota ve şarap verdı. Ga- zetenın üç bın. üç bın beş yüz olan tirajı bu promos- vonkı 4.5(K)-5.0OO"e kadar çıktı. Seliın Ragıp Emeç, Zekeriy a Scrtel. Halil Lürfii Dör- diincü ve Ekrem l şaklıgil ortaklığıyla 1930 yılında va> ın hayatına başlayan Son Posta gazetesi okuyucu- İararasında çekilişle 1000 lira verdi, aynca ikramiye- lı hedryelı -büyiik tombala karşılaşmasTaçtı. Osman- lı tarıriı uzmanı yazar-gazetecı Orhan Koloğlu, Son Posta'nın çıkışı ve promosyon kampanyalarıyla ilgıli olarak sunları yazıyor: "Son Posta. tiraj için muhalefet vapmakla vetinme- miş. tombala kuponu ve her a> 1OüÖ lira dagrtımıyla ise girişmişfi." I94()"larda. tam Ikıncı Dünya Savaşı dönemınde ıse C'umhuriyet şeker, un. tuz gibi temel besın maddelen- ni promosyon olarak verdi. 1954"te ise 'MBIet' gaze- tesı. her hafta 15 kışiye bırerton kömürdağıtmakla kal- mamı>; birotomobil. Doğu ve Batı Akdeniz yolculuk- Büyük Tombafa Musab^k. İkranıiyeii Hcdiycli I^AKllİji\f.. MjKVOsîlA'itiC ilKir SOKACl HER< BUGÜN HAPİSANE Ay da 1000 Liradan Faz- Kim* Utkia ikranuye Venyoruz~ Ka/.iiım:ık Vc lv,;!cnnı<! Jî«liy«yt SUde iât'.fa Kar'arouuı ijtiraVedini»- ^t.ZS S ^ l 1000 1930'da yayın hayatına giren Son Posta tiraj için muhalefet yapmakla yetinmemiş tombala kuponu ve her ay bin lira dağıtmayla işe girişmişti. lan, buzdolabı, dıkış makınesı. bısikletler. yüz ellişer. yüzer, kırkar liralık banka hesaplan. ütülerı promos- yon kampanyasına almıştı. Aradan yıllar geçti. Pro- mosyon işi gelişti. Bunun uzmanları oluştu. Tanıtım aracı olan promosyon. satışın amacı halıne dönüştü. Bır aralık hızı kesilirgıbi oldu. Sonra I98l'ın sonunda. Güneri CıvaogJu. Omer Çavuşoglu. Ahmet Kozanoğ- luüçlüsünün ortaklığıyla yayın hayatına gözlennıaçan Güneş gazetesi. inanılmaz bir promosyon kampanya- sıyla bayi tezgâhlannda boy gösterdi. Ama burada bir gerçeğın altını kalın çizgilerle çızmek gerek. Güneş"in promosyonu o yıllarda bır tanıtım aracıydı. satış ama- cı değil... Zaman içinde promosyon gelişti. yeni yenı fikirler üretıldi. Gazete patronları sırfyeni promosyon ürünleri düşünmekle görev li, gazetecilikle uzaktan ya- kından ilgısi olmayan genç ışletmecilere yalın gazete- cilerden daha çok değer verir, baş tacı ederoldular. Her gazete birbiriyle yanşıp "Benim promosvon üriinüm herkesinkinden daha iyi" biçiminde anonsları bınnci sayfalannda. iri puntolarla. manşet üstünden duyurur oldular. Artık habercilik ana ürün olan gazetede, ikın- cı. belki üçüncü plana itilmiş. verilen promosyon ürün- leri tiraj arttıncı nedenler olarak görülmeye başlan- mıştı. Ozetle. yaymcılık anlayısı tümden değişmışti. Hatta promosyon sorumluları okuyucuyu salt okuyu- cu olarak değil. tüketici sözcüğüyle tanımlar olmuşlar- dı. Ozetle. yaymcılık anlayısı tümden değişmişti.'9O'lı yıllann başında Sabah. Hürrıyet ve Milliyetgazetele- n arasında ansiklopedi >>a\aşlan verildi. Herkes, ken- di ansiklopedisinı 'en iyi' olarak görüyor. öbürünün- künü hatta. 'dünyada olmayan. hayali ansiklopedi' ola- rak nitelıvordu. Bu savasa alet olan bazı gazetecilerin başına kabak patlıyor. patronun birtalimatıyla işlerin- den oluyorlardı. Daha sonra iş kahverengi eşya, beyaz eşya, tabak çanak. çarsaf, masa örtüsü, bardak, çay fin- canı. çay takımı. bilgisayar. cep telefonu. miizik setı, telev izyon, Rover cıp venneye kadar gittı. Sonunda da REFAHYOL hükümetı 10 temmuz tarihli bır teblıgle bu türpromosyonlan tümden denetim altma aldı. Şim- di de tüketicinin Korunması Kanunu'nda bu amaçla değışiklik yapıldı. Artık gazeteler. süren promosyon kampanyaları bıtınce. küçük kültür ümnlerı dışında promosyon ürünü için kampanya açamayacaklar. Bu- rada da Cumhuriyet'in ne kadar haklı olduğu bir kez daha kanıtlanmış oluyordu. Yıllardır "Cumhuriyetsa- decegazete verir" sloganını kararlılıkla sürdüren gaze- temiz. habercilige verdıği önemden sapmamasıyla bir zamanlar düştüğü 'yükselen değerler' arasına yeniden giriyordu. Türk basınının yakın tarihinde çok ilginç promos- yonlaryaşandı. Örneğın bunlann ençarpıcılanndan bi- rısi Veb Ofset grubunun,>Türkıye'nin ilk porno gaze- tesi olarak lanse ettığı 'Okey'in kampanyasıydı. Okey. önce bir 'Boşvermişler kulübü' kurdu. Daha sonra ku- lüp üyelen arasında bırçekilış yaptı. Kazananlar Istan- bul'a geldiler ve o zaman çok ünlü olan dansöz Melek Görgün'le tanıştınldılar; 'Melek Ablanız'la üç gün. üç gece gönüllennce eğlendıler. Birbaşka ılgınç promosyon, gazetecı Engin Aktel'ın "60'h. '70'li yıllarda çıkardığı 'Modern Gazete'de ol- du. Modern gazete. bır kalça yanşması açarak ıç say- falarında renkli kalça fotoğrafları yayımladı. Bu kal- çaların kime aıt olduğunu bılen erkekler kalçanın sa- hıbı kadın sanatçıyla tanıştınldılar. Sahibı Kemal lü- cak'ın ölümünden bır yıl sonra rahmet-i rahmana ka- v uşan Tercüman gazetesı de çarpıcı promosyon kam- panyalannınönderliğini yaptı. Örneğın Tercüman uçak verdı. Amerikan yapımı bu tek motorlu uçak, okuyu- culardan yaşlı bir kadına çıktı. Kadın uçağı almak ıs- temedı. Uçak. gündelık kirası, '80'lı yıllann sonunda- kı para değeriyle günlüğü 400 bın lıraya bir hangara çekıldi. Sonra da satılarak kadına 50 mılyon lira öden- di. Bu kampanya Tercüman'a sadece 15-16 bin tiraj al- dırmıştı. Tercüman"ın bir başka kampanyaM da oku- yuculan ağırlıklarınca parayla tartmak olmuştu. Gaze- te. bir ramazan ayında hurma verdi. Ama gelin görün kı hurma kutulan patlak çıkınca okuyucular Tercüman bınasını bastılar. Bunun dışında okuyucularuıa bır dö- nem eteklik veren Tercüman'ın daha çarpıcı promos- yon kampanyaları arasında TIR. kamyon. otobüs. trak- tördağıtmak da vardı. 1960'larda Hürnyet gazetesi de düşünülmemiş bir ış yaptı. Bir ekibi kapı kapı dolaş- maklagörev lendirdi. Ekibın birüyesi herhangi birevın kapısını çalıp açana. "Bugünkü Hürriyet sizde var mı"diye soruyor. olumlu yanıt alınca da her türlü eşya dolu bir kamyonu evin önüne dayıyordu. Haldun Simavi'nın Günaydın gazetesi, Ilyas Resto- randa köfte. ayrıca tüpgaz. ciklet, kutu süt. şeker da- ğıtmıştı. Aldatmaca promosyona eski yıllarda en gü- zel örnek ise Bulvar gazetesinin bir kampanyasıydı. Gazete. otomobıl vereceğını duyurmuştu. Ancak ye- terli kuponu biriktirip otomobillerinı almaya gıden okuyucular karşılarında minik. plastikten yapılmış oyuncak otomobillerle kanşlaşınca deliye dönecekler- di. Yakın geçmişte ise Anadolu basınında son derece ko- mik. komik olduğu kadarda düşündürücü promosyon- lar yapıldı. Bır Ege gazetesı prezervatif, bir başka ga- zete ekmek. Gaziantep'te bır gazete mezar yeri. kefen verdı. Deniz bitti Şimdiyse deniz bitti. Bundan sonra bakalım gazete- lerimiz tiraj yükseltmek için hangı yollara başvuracak- lar? Haberciİiğe, yaymcılığa mı ağırlık verecekler. yok- sa yine esas işlevlerinı unutup yan yollara mı sapacak- lar? Bunu yakın bir gelecekte göreceğız. Tabii, Mec- lis'ten geçen yasa değışıkliğı için Cumhurbaşkanı - nın imzası gerekıyor. Ayrıca muhalefet Anayasa Mahke- mesi"ne başvuracağını açıkladı. Bu arada. promosyo- nun Sanayii Bakanlığı tarafından zapturapta alınmasıy- la ilgili olarak Sabah. Hürnyet, Milliyet ve Akşam ga- zetelerinin promosyon sorumlulanyla konuştuk. Son olarak da, uzun zamandır ve defalarca, promosyonun araç olmaktan çıkıp. amaç haline gelmemesi konusun- da uyan üzerine uyan yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli'nin görüşlerini aldık. Amaç, yatınma yaratmak- Pıomosvoıntn vıiyıncılığıgenplana it- ligi görüşiı vavgın. Sız bu goriiş konusım- do ne ılü^ünÜYorsıııuız? C'NER - Buna kesinlikle katılmıyorum. N'e kadro. ne de yapılan iş olarak promos- yonun gazetecılık faaliyetiyle bır ilgisı var- dır. Gazeteci arkadaşlanmız aşağıda bırın- ci, ikincı katlarda gazetelerini hazırlarlar. Bizım taalıyetımız i^e herhangi ı^letmeden hiç bır farkı olmayan ticari bir bır faaliyet. Gazetecilerin çalışmasına yön açacak bir t'aalıyet. Gazetecılere. insana, yeni teknolo- jıvc yatınm yapabilmesi için bu gazetenın öncelikle fınansal bagımsızlığı olması ge- rek. Fınansalbağımsızlığıdagazeteninyük- sek tıraja ulaşmasıyla elde edebıliyorsunuz. Bugün Milliyet'ın yurt içinde 24. yurtdı- şında l ü-15 bürosu ayakta durabılıyorsa bu- günkü satış rakamlanyla duruyor. Millıvette bugün 1.500 kişi çalışıyorsa Millıyet'ın bugünkü satış rakamıyla çalışı- yor. Bu satış rakamı olmazsa bütün bu bü- roları beslemek. buralardan haber akışını sağlamak. yurt ıçı \e yurt dışı ajanslardan haber akışını asglamak azalan finansal gü- cümüzle ne kadar mümkün olur. onu bilmi- yorum Dolayısıyla yaptığımız işin onlan engelleyici hıç biryönü yok. Aksıne. onla- rın önünü açıcı çok fazla yönü var. - Pıiımos\onlann gcı<,ck amacmdan Miplığı. gcızetelerin çarşa/, masa örtüsü, tlerken beyaz. kahverengi eşya. otomohil, teııcL'iv ta\a venlıklen. htmıın tlagezeıea- lıklc buğduşıııadtğı eleştirileri çokyaygın. Sız bu elcftınlt're karşı ne diyorsuınız İ'NER - Gazetecilikle bağdaşmadığı nokrasında demin sö'yledigim gerekçelerı gösterebılirim. Yani gazeteciler görev lerini istediklen gıbi yapabilsınler. televizyonla reknbet edebılsınler. dıye bır fınansal yapı- nızın olması lazım. Telev izyonla rekabet edcbılmek ıçın akşam mümkün olduğu ka- dar geç bir saatte baskıya başlamalısınız. Geç saatte baskı v a başlamak kaç adet gaze- te satıvorsanız sabah erken saatte onları tez- gahtabulundurabılmekdemektir. Hızlı bas- kı makıneleri parayla satın alınıyor. Bu pa- rayı da çok gazete satarak kazanabiliriz - Yani anıba. tencere kıva veıvrek para kazanmavı amaçlıyorsıımız... İ'NER - Bunun yolu tıcan olarak finan- sal gücünüzü saglamaktır. Bilıyorsunuz, Milliyet Türk basınında yıllardır kültür hiz- metını sürdüren gazete. Bizim verdığımiz küitür ürünleriyle bir kütüphane donanır. Ama geçtığimiz yıllarda bütün rakip gaze- teler promosyonlannı kültür ürünleri dışı- na çekınce biz de bunun dışında kalamadık. Demin söylediğim gerekçelerle kalamadık. Rakıplerimız günde 600-700 bin gazete sa- tarken MZ 250 bin satıyorsanız rakıplennı- zın karş^mda geri düşersınız. gazetecilik yapamaz hale de gelirsiniz. Çünkü masraf kalemlerıni filanse edemeyeceksınizdir. - Bu gazeteler yavına. habercilığe daha çok Yatınm vapsalar belki daha çok sata- takjar gnı lişü de uğırhkh .. L NER - Onu "belkTyle değil. rakamlar- la konuşmak lazım. 1974'ten bu yana tıraj- lar türk basınında 2.5 ıle 3.5 milyon arasın- da gidipgelmiş. Bu arada kültürel promos- yonlarda kullanılmış. - Bugün de aynı degil mi? tlgi çekici bir promon-nn nlıınca tirajlar yükselivor. Ke- s'lıuıc \ıiu a\m dıize\e ınıvor. Deıııek kı burada da kalıcılık vok... ÜNER - Habere yatırım yapabılmek için o finansal gücü kazanmak zorundayız. Ha- bere yatınm yapsın, o gazete çok okunur, di- yorsunuz. Buna bir örnek vereyim. Bızim grup bır gazete çıkardı. Fiyatı başlangıçta 2.5OO"dü. ilk gün 148 bin sattı. Ama kendi- nı okuyucuya o kadar çok sevdirdi ki 600 bın tiraja ulaştı. Burada Posta dan söz edı- yorum. Okuyucu. "Ben promosyon değil, haberistiyorum." dedı. Buyrun sıze çok gü- zel gazete. Güzel olduğunu. tırajının 148 binden 800 bıne çıkmasından biliyorum. Ertesı gün yaklaşık aynı fiyatta rakip bır ga- zete promosyona başladı. Promosyona bâş- layan gazete 700-800 binlere çıkarken Pos- ta 300 bine ındi. Bu sefer promosyona baş- layan Posta'nın tirajı geldı. bır milyona da- yandı. Son 25 yılda ortalama üç milyondan seyreden gazete tirajı 6.5 milyona çıkıyor- sa bır talep var, demektır. Bunu kimse inkâr edemez Benim bır ümidim var. Gazeteci- lerin ümidinin de o olması gerekır Bugün 6.5 mılyon tiraja ulaşmışsak artık kaynak da var.Bu kaynak varsaçok iyı gazete yapalım. Her türlü desteğe vanz. Bugün Türkiye nü- fusunun y üzde 6O'ı 25 yaşın altında. Bu nü- fus bilgi ihtıyacının farkına vannca. "Ben araba veriyoruz. Ama katkı payı alıyoruz. - Beyaz eşya saııalan. bir dönem beyaz eşya venlirken. ikı grubu da pıvtesto etti- ler ve haksız rekabetyapıldığını söylediler. Sizbumı nasılkarsıladııuz? C'NER - Bu haksız rekabete girmiyor. Gazeteler bu ürünlen üretmıyorlar. bunlan haksızrekabetıddıasmda bulunanlardan alı- yorlar. Bız günde on. onbeş yerli yabancı grupla görüşüyoruz. Hepsi de "Benim ma- Fımı v«rin" diyorlar. Haksız rekabet bunun neresinde? Bız. basında güven. diye neden iddiaediyoruz. Verdığimizürününkalıtesi- nedegüvenıyoruz. zamanındaverdığımıze de ınanıyoruz. Bızim verdığımiz kalitede. bıze teklif edilen fiyatlarla kim gelirse bız onu tercıh ediyoruz. Ama tabii okuyucu- nun. tüketicinin o yönde bır talebı v arsa. Sız kalıtesız mal satmak istersenız biz almayız. özet olarak şunu söylemek istiyorum: Biz bu mallan kendımiz üretmiyoruz. - Insaıılar) u\gnı olarak artıkkupon kes- mek için gazeteyi alıvorlar Bunu kestikten sonra da gazeteyi okumadan bir kenara ko- yuyorfar. Insanların kupon kesmeye özen- dinldikleri eleştirileri gittıkçe artıyor. Sızm bu konudaki düşünceniz nedir' ÜNER - Ona da katılamayacağım. Eleş- dfızgün. ipiıı ucu elden ku<,mamış promos- yon kampanyalarıysa Sanayi Bakanlığı ne- den bu vasayı Meclis 'len geçırtti? ÜNER - Haklıydı. Milliyet 48 yasında. Basında güven. sloganını bir-iki yılda kaza- namazsınız. 48 yılda kazanıyorsunuzve onu kaybermemeye çalışıyoruyz. bu endışesi ol- mayanlar gırebilır bu sektöre. Dolayısıyla Sanayi Bakanlığı düzenleme konusunda işin içıne girmekte haklıdır. Ama bakın. ya- saklama konusunda, demiyorum. Haklı ol- duğu için de daha önceki hükümet zamanın- da gayet doğru bir davranışle meslek kuru- luşlannın da görüşü alınmak istendı. O za- mankı Sanayi Bakanı FuatÇay hergruptan bir temsilci çağırdı. onlarla görüştü. Tüke- ticiyı korumakla görevli olduğunu söyledi. Kendısine hak verdık ve "Ne istiyorsanız yapahm" dedik. Kaybedecek bir şeyımız yok, dıyerek tüketici lehıne davranmayan insanlar varsa onlann nasıl önlenebileceği soruldu. Bunun üzerine dağıtım şırketine teminat verilebileceğı ve dağıtım şirketınin onlara kefil olabileceği görüşü ortaya çık- tı. Dağıtım şirketi de belli. Peki, başka ön- lemler alınamaz mı? Alınabilir. oturalım. konuşalım. Meslek kuruluşlannın temsılci- lerinin görüşü alınmadan alel acele teblığ çı- DİNÇ ÜNER 1953, Istanbul doğumlu. Galatasaray Lisesi ve Deniz Harp Okulu mezunu. Yüksek öğrenimi, Deniz Harp Akademisi'nde tamamladı. Kurmay yüzbaşıyken Deniz Kuvvetleri'nden istifa etti. Daha sonra Işletme Iktisadı Enstitüsü'nö bitirdi. Doğan Şirketler Grubu'na, Konda Araştırma kuruluşunda çalışmaya başlayarak girdi. Daha sonra Doğan Şirketler Grubu Genel Koordinatörö Tarhan Erdem'in asistanı oldu. Bir süre Aydın Doğan'tn asistanlığını yaptı. Milliyet Genel Müdür yardımcıîığı görevinden sonra aynı gazetenin icra kurulu üyeıiğine getirildi. enformasyonu şu gazeteden doğru, güveni- lir, hızJı elde ederim" kanısuıı edinince tiraj promosyonsuz da 6.5 milyona gider, diye ümit etmek istiyttrum. Bu genç nüfus, cebinden para harcayıp. gazete satın alma karannı kendisi verip. en- fomıasyonu doğru ve süratli olarak bu, ya da bu gazetelerden ahyorum, derse, biz de gazeteleri onlara sevdirip 6.5 milyon tirajı orada tutabilirsek bu promosyonlara da ih- tiyaç kalmaz. - Promosyon gazete Jiyaılannı pahah- landırmıvor mu? ÜNER - Kısmen pahalıland'ınyor. Ama bu verdiginiz ürüne bağlı. Bazı gazetelerin yaptığı gibi çok pahalı ürünler seçebilirsi- niz. o zaman gazetenizi 100 bin liraya sa- tarsınız. Okuyucunun talebini gözönünde tutup daha mütevazı ürünlerde kalırsanız kabul edilebılır bir fiyat çerçevesinde dura- bilirsiniz. bizım yaptığımız gıbi Bız de şımdı çok pahalı bır ürünü seçtık. tiri ya da iddia olarak değil de, yaptığımız araştırmalar dolayısıyla katılamayacağım. Bu işı talep yönünde yaptığımıza hakikaten inanıyoruz. Bunun için de her iki ayda bir araştırma yapıyoruz. Bizim kuruluşumuzun içinde bir araştırma grubu da var. Bu neden- le süreklı takip edebiliyoruz ve görüyoruz kı talep var. Gazeteyi okuyanlar niye oku- yar, ya da okumayanlar niye okumuyor, di- ye araştınyoruz. Bugüne kadar daha, ahyo- rum. ama hıç okumuyorum. diyen bir İcişi bile çıkmadı. - Okuyucular sizce vanıtlannda ne kadar samımi? ÜNER - Bu gün nüfus büyüdükçe o sa- mimiyet de artacak. Bılgi ihtıyacı da arta- cak. Daha doğru yollar açılabılecek. - Sanayi Bakanlığı gazetepmnıosyonla- rını, son promosyon leblıgiyle kontrol altı- na almaya çalışıvor. Birde Tüketicinin Ko- nınması Kanuıuı nda bu volda degişiklik yapıldı. Sizm söylediğınız gibi bunlar çok kanp yasaklanmakla bu iş olmaz. Düzenle- mek. evet. Tüketicinin hakkının korunma- sı, evet. Bunlarda Sanayi Bakanlığı'nın ya- nındayız. - Yasaklanırsa ne olur'.' ÜNER - Habere de. insana da. teknolojı- ye de yatınm yapamazsınız. O zaman bu sektör finansal gücü olmayan insanlann elinde kalabilir O zaman da o yasaklayan insanlara gidip kâğıt dilenebilirsiniz, "A- man bana tahsisat çıkaruı" diye yalvarabi- lirsıniz. Bu mu isteniyor, bilmiyoryum. - Siztn otomobil kanıpanyası başladığı zaman o Temmuz tebliğinin yavınlandığı. buna rağmen sizin kampanvaya devam et- tiğiniz görüldü... ÜNER - Evet. Çünkü tebliğ çok açık. di- yor kı: "10 Temmuz tanhınden önce başla- yan kampanyalar 9 ocak tarihli tebliğin hü- kümlerine bağlı olarak sonuçlandınlacak- tır." 10 Temmuz tanhlı tebliğde aynca şöy- le bir ıbare de yer alıyor: "Bundan sonra başlayacak kampanya ve kampanvaya ilişkin ilan ve reklamlar için bakanuğın izni gerekir."Kampanyanın ayn- lamazparçası olan ilan ve reklamlara 8 tem- muz gecesi telev izyonda. 9 temmuz günü gazetede başladık. Dolayısıyla Borçlar Ka- nunu'nun 3. v e 8. maddeleri gereğince oku- yucuya, "Sizebunlantaahhütediyoruz" de- dık. Bız 10 temmuz tarihli Resmı Gazete4- nin mükerrer sayısındakı tebliğin yayınla- nacağını bilmiyorduk ki. Öyleyse bız 9 O- cak tarihli tebliğe tabiyiz. Bizim amacımız. her zaman promosyonu araç olarak kullan- maktır. Böylece daha önce söylediğim gibi teknolojıye, insana. habere yatınm yapabı- leceğız. Ikınci amaç da burayı her türlü et- kiden bağımsıztutabilmek için finansal ola- rak ayakta durabılmek. - Bunu söyleyebilirsinız. Ama promos- yonun araç değil, artık amaca dönüstüğü kan'ısı yerleşti... ÜNER - Diyaîektik mantığa göre siz onu söylersıniz. ben tersını söylerım. Bana gö- re bunun sentezı benim söylediğimdır. Si- ze göre tersidır. Bır de gazete ne kadar çok satarsa o kadar ilan alır. Bir gazetenin ikin- cı gelir kaynağı da ilandır. Türkiye'de ilan pastası belli. Herkes bu pastanın dılimleri- nı maksimıze etmeye çalışıvor. Yakın bır gelecekte bu pasta fazla büyümeyecek. L'zak gelecekte ne olur bilmem. - İki büyük vavın grubu arasında ııygu- lanabılir bir centilmenlik anlaşması diişü- nüyor musunuz' ÜNER - Bu centilmenlik anlaşması zaten zırnnen var. Siz de ayakta kalrnak zorunda- sınız. karşınızdaki de ayakta kalmak zorun- da. Sınırlannız içinde kaldığınız sürece fi- nansal gücünüz olacak. O sınırlann dışına taşmak sizın elinizde. Kısa dönemde çok satabilirsiniz. çok fazla ilan gelınnız olur. ama uzun dönemde kaybedebilirsinız. - Peki. Sanayi Bakanlığı tebliğı veyasa- ya karşı iki grup arasında ortak hareket et- mejçibi birfikir var mı? UNER -Ümit edıyorum. Yapmalı. yoksa bu sektöre zarar venr. Zarar vermek için ya- pıyorsa o başka bir şey. - O zaman ne olur? ÜNER - Bilmem. - Promosyonu sınırlamak amaayla Mec- lis ten geçinlen yasa değişikliğini nasıl karjiladınız? ÜNER- Kabul edilen kanun tasansında. uygulama izninin ve cezaı müeyyıdenın tek kişide toplanması. sağhklı görünmemekte- dir. Sanayi Bakanı YahmErez'in Milliyet ga- zetesinin otomobil kampanyası ile ilgili olarak savcılığa yaptığı suç duyurusunun Bakırköy Çumhurıyet Başsavcısı tarafın- dan verilen takipsızlık karan ile sonuçlan- ması sonucunda bu sağlıksızlık açıkça gö- rülüyor. Yürütme ile yargı tek elde toplanırsa yar- gıya gitme hakkımız da elimizden alınıyor. Aynca bu kanun. dünyada ev başına düşen ansiklopedi sayısında, Türk basını sayesin- de eski Sovyetler Birligrnden sonra. ikincı sıraya yükselen ülkemizde benzer bır kül- tür hizmetınınyapılmasınıdaımkânsiz hale getirmektedır Sürecek ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Domuz Bakıcısı Büyükelçi! 1970-71 yıllarında, Ankara'da Jürk HaberlerAjansı'nda (THA) çalışıyordum; Erdoğan Örtülü, Ömür Olgunde- mir, Yaşar Uçar, genç arkadaşlarımızdan Mithat Sirmen, yönetim işlerine bakan Mehdi Zıt, çok uyumlu bir çalışma içindeydik. Türk basınına kök söktürüyorduk. Mithat Sir- men, tuttuğunu koparan çalışkan bir genç arkadaştı. Meclis'te Adalet Partılıler çokluk, Çin Halk Cumhuriye- ti'ni neden tanımadığımızı -yarkurullarda, söz arasında- ortaya atarlar, "Tanıyalım efendim, komünistse komünist, bize ne, biz ticaretyapacağız" derterdi. Cumhuriyet Halk Partililer ise "ortanın solunda" olmalarına karşın, bu konu- da tutuk, ürkektiler. Kendilerine "komünist" derler diye korkartardı. Süleyman Bey de arkadaşlan da pusuda bek- lerlerdi! Yarkurullarda (komisyonlarda) böyle boyle çıtlatılınca, bu işin bir yere varacağını düşünmeye başlamıştım. Mit- hat Sirmen'e görev verdim: - Şu dışişlerini bir kurcala bakalım, Çin'i tanıyacaklar mı, tanımayacaklar mı? Bir çalışma var mı? Çok geçmedı. Mithat Sirmen, haberi getirdi, sakin sa- kin yazmaya başladı. Türkiye ile Çin, anlaşmaya varmıştı, Çin'i tanıyacaktık! Mithat'ın yazdığı haber, ertesi günü ga- zetelerde çıktı, bomba gibi patladı! Sanıyorum o zaman, bir konu gizli tutuldu. Çinli yetk/li- lerle Türkler, Türkiye'de değil, anlaşmaya Paris'te varmış- lardı. O zaman Paris'teki Türk Büyükelçisi Hasan Esat Işık'la, Çin'in Paris Büyükelçisi Huang Zhen, hükümetle- rinden aldıkları buyruğa uygun olarak. anlaşmayı imzala- mışlardı. Degerli devlet adamımız Hasan Esat Işik da Hu- ang Zhen de öldüler. Bugün 4 Ağustos, iki ülkenin birbırlerini tanımalarının yıl- dönümü! Çin Halk Çumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Wu Ke Ming, bu önemli gün dolayısıyla yann büyükelçiliğınde bir içkili toplantf (kokteyl) düzenl/yor. Çin Büyükelçisi Wu Ke Ming'i, 1984 yıhndan beri tanı- yorum. 1939 doğumlu, Çin günbilgisine (takvimine) göre "tavşan" burcunda. 1984'te Ankara'ya başyazman (baş- kâtip) olarak gelmışti; sonra gitti, bu kez Istanbul'a baş- konsolos olarak geldi. Izmir'de bir zamanlar büyükçe bir domuz çıftlıği olan Oralp Basım'la, ikımizin yaRın arkada- şı oldu Wu! (Hu okunur) Wu, Türkçeyi Pekın Ünıversitesi'nde öğrendi 196O'lı yıl- larda, Mao'nun "Ekin (Kültür) Devrimi" sırasında, ikı yıl Kuzey Çin'in San Şi bolgesinde tarlada, "domuz çiftli- ği"nde çalıştı! Geçtığimiz yıl içinde, Çin'e gidip Pekin radyosunda, Türkçe bölümünde çalışıp dönen Oralp Basım, "Çin Ekin Devnmi" ile ilgili ilginç bilgiler edindi. Bütün aydınlar, sa- natçılar köylere çalışmaya gönderilmışlerdi. Yüksek dere- celi memurlar da. Mao. erkini (iktidannı) güçlendirmek için gençlerden yararianmış, eskıyı yok etme, eski düşünceie- ri ortadan kaldırma yoluna girmişti. Müzeler yok ediliyor, çiçekler de yasaklanıyordu. Ekin devrıminden sonra, her- kes evlerinı çiçekle doldurmuştu. Oralp'a 80 yaşlannda bir Fransız bayan, böyle bır ekin (kültür) devriminin üçüncü dünya ülkelerinde "çok gerekli" olduğunu söylemişti. O- ralp Basım'a göre, Çın'de bazı pazarlarda yıyecek boldu, etler açıkta satılıyordu. Ama, hiç sinek yoktu. Oralp buna çok şaşırdı. Domuz etının kilosu 1993'te 1 dolardı. Oralp, 1993'te Çin'e gittiğinde 1 dolar 8.5 "yuan"dı, 1996 yılında da 8.5 yuandı. Karaborsa diye bir şey yoktu. Oralp, Çin'de- ki camilerin minaresiz oluşuna şaşmıştı. Minare olmayın- ca, ses çoğaltırdan bağınlmıyordu Ankara'daki gibi. Çin'deki Müslümanlar içki içıyorlardı, ama domuz eti ye- miyorlardı. Oralp, bir şeyi daha gördü: Oradaki domuzla- nn derıleri kat kattı. Amerıkalılar, domuzların bu derilerini incelemeye almışlardı. Çin'de yaş ortalaması oldukça yük- sekti, 70 yaşın üstündeydi. Onlar, uzun yaşamalannı soya fasulyesine bağlıyorlardı. Oralp Basım, soyafasglyesine o denli olmasa da bır Çinli kıza "ü"ye bağlandı, evlenıp Tûr- kiye'ye MesudeHanım'a gelin getirdi. Wu Ke Mıng'in tüm ailesi Budist. Annesi, babası köy- lüydü. Wu, Türkiye'nin Çin'i tanıdığı yıllarda, 1972-79 arasın- da, Kıbns'ta Rum kesiminde yedi yıl, genç bir dış politika adamı olarak çalıştı. O zaman, "ikinci yazman"ö\ (kâtıp). Wu Ke Ming'e sordum: - Siz o zaman Kıbns sorunu nasıl çözülür bilirsiniz! (Kah- kahayı patlatıyor) - Şimdi bilemiyorum! {Yine kahkahalar) - Orneğin, Güneydeki Rumlar, Türklerle bir arada yaşa- mak istiyorlar mı? - Tabii, bence iki toplumun halklan arasında ilişkiler iyi- dir. Yani... - O zaman mı iyiydi, şimdi de mi? - Şimdikı dutvmu bilemiyorum, fakat o zaman ben ora- dayken gördüm. hem Rumlar hem Türkler "iç içe yaşa- mıştık" dedıler ve birbıhenne çok iyi davrandtlar. Omeğin, Rumlann oturduğu köylere giderken, birbirlerine sesleni- yoriardı "Yorgo", "Ahmet" filan gibi. Bence iyidir (ilişkile- ri) İki ülkenin dostluğunu kutluyor, VVu'ya başarılar diliyo- rum! • • • Kuzey Kıbns'ta alçakça öldürülen yazar Kutlu Adalı'yı öldüren ya da öldürenler, henüz saptanıp yakalanamadı. llkay Adalı'ya telefon eden Kıbrıslı bir kadın. telefonda oğlu Er Adalı ıle konuştu. Hüseyin Demirci adında bir as- kerle, adı Orhan olan bir albayı bildirdi. Kutlu Adalı'ya bir metredenateşedilmişti. llkay Adalı, Kutlu Adah'nın zaman zaman bilgı aldığı, bir emekli polisin -AKay Sayıl'ın- Kut- lu Adalı'yı dışan çağıran kışı olduğundan kuşkulanmaktay- • dı... ••• "Bılgısayar"öa adı çıktığı için, havaalanından çevrilen Dilşat Şahin, cuma sabahı Almanya'ya uçabildi. Dilşat Şahin'e çektirilen gâvur eziyeti miydi? Bilgisayariardan adını çıkarttırmayan Türkıye'ye uğramasın. Burası yaşana- cak yer değil: hele şeriatçılar da varken! Prof. Sefver Tanilli kasımda Türkiye'ye gelecekti kitap şenliğine; gelişinı erteledi! B U L M A C A SEDAT i:4g4i:4A" 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/Bırışınsonuçla- nıncaya değın boş ' yere uğradığı ge- p cikmelerın tümü. 2/En büyük... Acı. 3 keder. 3/Uluslara- rası Para Fonu'nun sımgesı... Denızcı- likte sancağı. \el- keni ya da sereni direkten aşağı al- ma. 41 Bir nota... Edirne'nin bır ıl- 8 çesi. 5/ Etı yenen g bır tür mürekkep- balığı. 6/ Itırlı bır bıtkı... Toprağın nemı. 7/ Işçı... Verme. ödeme. 8/ Tütün çubuğu. pipo. nargıle gibi şeylerin ucuna takılan ve 3 içıne tütün konulan yuva... 4 Cüretkâr. 9/Vaktınden ön- ce doğmuş bebek. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başka. diğer... Ona Av- 7 I rupa'dakı dağ sırası. 2/ 8 Üzüntü vermek... Bir çeşit Yemen somağı. 3/ Ser- gen... Gemilerde türlü işlerde kullanılan bır tür demır hal- ka. 4/ Eski dilde anne... '"Atma bu taşlan ben yarahyım / - --algiymişbenkaralıyım" (Türkü). 5/Gelenek. 6/Başka- sı tarafından yapılan bir zaran ödeme... Satrançta bir taş. II Vücuttaki AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test... Is- tanbul'dakı bir üniversitenin kısa yazılışı. 8/ Doğu Anadolu'da kullanılan bir tür küçük zuma... Gecikme. 9/ Eski dilde bağırsaklar... Birtürcila ile kaplanmış mobilyalar için kullanılan sözcük.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear