23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 AGUSTOS 1996 PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Herşeyi değişnne uğratanışık ıısüdarı MEMET BAVDl'R Altı > ıl once açılmış bir sanat-kültür merkezi varTürkıye'de. Resim galerisı. konser saİonu, şiir okumalan gıbı çok merkezli bir \er. İtalyan. Amenkah. Polonyalı. Türkıyeli. Macar. Alman. Ispanyol. Arjantinlı, Fransız ressamlan. müzısvenlen. fotoğrafçılan. yazarlan. şaırleri sunmuş meraklısına altı yıldır. Bu sanat-külrür merkezinin adı Eküsia. Bırbırınden ilgıtıç. görülmesi, duyulması gereken etkinlikler üreten. bu çok kültürlü. dün>aya açık mekâna gitmek ısterseniz Bodrum kasabası civanndakı Günıüşlük'e uzanmanız gerekiyor. Atöfyeler, çalışma grupları, müzık, resım. fotoğraflar, her türlü kültürel ve sanatsal etkınlığe açık bir mekân. Antık bir Bizantin kilisenin şimdi. vırmıncı yıizvılın sonunda soluk aldığı bir mekân. Görülmesi. desteklenmesı gereken bırgırişım Eklisıa. Bu vıl. temmuz sonu ile ağustos başında iki değerli sanatçının sergileri vardı Eklısia'da Yırmı yılayakın zamandır ışlennı hayranlıkla seyir ettiğım ıkı sanatçıdan, Barbara ve Zafer Baran'dan söz edıyorum. Zafer Baran'ı dikkatlı Cumhurıyet okurları. birkaç yıl önce kazandığı Yunus Nadı Afiş Odülü'nden ötürü anımsayacaklardır. Yırmı yıldır Londra'da yaşayan sanatçımızı fngilizler tivatro ve opera afışlerinden. fotoğraf sergılennden. deneysel çalışmalanndan ötürü tanıdılar. Kendi alanında İngıltere'nın en tanınmış sanatçılanndan biri Zafer Baran Kolay tanımlanamayan bir sanat insanı Resmi. fotoğrafı. göruntüyü ve giderek evrenı bir tek öğeye indırgeyip mikroskopla çalışmasına rağmen (alabildiğıne genış açılı bir mikroskop bu) ya da bundan örüru her sefennde yeni. taze \e soru üreten bir yapıt sunabılen bir sanatçı. Zafer Baran sembollerden. göndermelerden. anlatıdan. ta\ layıcı Z afer Baran ışıkla oynarken (altta), Barbara Baran karanlığın içinden bakıyor sanki ışığın bize oynadığı oyuna(sağda). Biri ışığın içine balıklama dalıyor, diğeri içine daldığımız ışığın kaynağını gösteriyor siyah-beyaz fotoğraflanyla. Biri düşünsel olanın ışıklı keyfini, diğeri güncel olanın düşünsel karanlığını gösteriyor. Baranlar'ın yapıtı ışığı işaret eden, gösteren işleri içeriyor. görüntülerden titizlıkle anndırdı sanatını yıllarca ve sonunda kendine aıt bir kavramın yüreğine ulaştı. Bu karanlık odanın anahtan: Işık. Baran'ın yapıtı ışıktan kaynaklanıyor, ışıkla yatıp kalkıyor. ışığı araştınyor, sorguluyor. Bıtmeye yüz tutarken de aynı noktada. ışıkta son buluyor yeniden başlayacak. Işık doğal olarak ıkı olguyu daha getinyor'yanında. Kırılmave yansımayı. Cam, bu ışığın sekreteri gibi Zafer Baran'ın derdini anlatmaya varavan bıraracı. Işığın cam aracılığıvla kayda geçmesı değil mesele. Bu estetik ginşim bize evrenin yeni bilmecelerine soru yanıt uydurmamızı. ışık \e onun ıkiz kardeşı olan karanlık üstüne bıraz daha kafa yormamızı önenyor sanki. Zafer Baranın sergi aşamasında kullandığı malzeme (ya da ek malzeme) ne olursa olsun (metal. taş ya da tahta) ışık bütün bu ürpertici güzelligi birleştiren temel öğe. Dedığim gibi bu kavramın. nuizcmenın. sorgulamanın anahtarıysa cam. Bu avrıntıdan ötürü de dikkatlı yaklaşmak gerekıyor Baran'ın yapıtına. Öyle ya anahtan cam olan bir yapıta başka nasıl yakla^ır ınsan' Baran'ııı yapıtı, üstünde el >a da parmak ızı olmayan. bakıre camlardan oluşmuyor elbette. Tehlıkeli vegüzel olanı. gözde yansıyan ışığı toparlayan, bir noktada yoğunlaştıran ya da çözen. kırık bükük. parçalanmış camlardan oluşuyor yapıtlar. Bir ışık ustası Zafer Baran. Öyle olduğu ıçin bizım. bizlerin aynadan gördüğünu o. du\ardan görüyor. Kımı simyacılargibı onun duvarı da kırık camlardan \e oralardan yansıyan ışıktan mürekkep. • Zafer ile Barbara Baran 1981 "den bu vana beraberçalışıyorlar. Barbara Baran'ın fotoğraflan eşınin çahşmalannı mümkün kılan. onların önünü açan. titiz. bir başka ışık ustasının işleri. Işık olgusunun ancak ve ancak "karanlıkla" mümkün kılınabileceğinın bilincı var Barbara Baran'ın fotoğraflarında. Elbette "kişisel ikonlar >a da semboller" olarak adlandınlabılır hepsı. Öte >andan olağanüstü derinlıkler. anlamlar, gızler v e gülümsemeler ıçeren bu usta işi fotoğraflar. ışığın öbürtarafını ucundan kıy ısından gösteriyor bizlere. Bakan göze. Zafer Baran ışıkla oynarken, Barbara Baran karanlığın içinden bakıyor sanki ışığın bize oynadığı oyuna. Biri ışığın içine balıklama dalıyor. diğeri içine daldığımız ışığın kaynağını gösteri>or sıyah-be>az fotoğraflanyla. Bırı düşünsel olanın ışıklı keyfini. diğeri güncel olanın düşünsel karanlığını göstenyor. Baranlar'ın yapıtı ışığı işaret eden. gösteren işleri içeriyor. Barbara Baran'ın yapıtında insanı sarsan. hayran eden olgu.onların gerçekten kişısel ikonlar gibi görünmelerine rağmen. düşsel \e evrensel. işığa \e karanlığa dair sorular. görsel sorular olarak ortaya çıkmalandır. Zafer Baran'ın ışığı baş.'ıbaşına bir dıle dönüştüren ustalığına temellı biranlam katıyor Barbara Baran. bağımsız olarak. Bu ıkilı>e çok dıkkat edın. Özentilerden tümüyle arınmış. çalışkan, üretken \e süreklı araştıran ıki sanatçıvla tanışacaksınız. Gözlerinden. akıllanndan geçen her şey değişime uğruyor, yeniden şekillenıyor En az ıki kere. 5 0 . A V I G N O N F E S T İ V A L İ ' N İ N A R D I N D A N Avrapa'yı sorgulayan oyunlar... PÎKMEN GÜRÜN UÇARER Bu \ ıl Onur Av lusu'nun konuğu. ünlü Haitili ya- zar AimeCesaire'ın "Kral Christophe'un Trajedi- si""ni vorumlayan bir ortak vapımdı. Bu yapımın önemi; Cesaıre'in yıkılan demokrasi umutlannı şi- irsel bir üslupla dile getırmesı kadar, ilk kez siyah oyunculardan oluşan bir tbpluluğun Onur Avlu- su'nda yer alıvor oimasıydı. tkısı dışında tüm sa- natçılann si>ah ırkı temsil etmeleri: Kamerun-Fas- Kenya-Mozambik-Haiti gibi üikelerden gelmelerı \e de festıvalin 50 yılında Papalar Sarayı'nda sah- neye çıkmalan her nedense abartılıyor \ e kanımca A\rupa'nın sömürgeci ruhunu bir kez daha ortaya koyuvordu Yönetmen Jacques Nichet Bernard Marie Kol- tes'in "Çöle Dönüş" ve Euripides'in "Alkesfis"in- den sonra bu kez Üçüncü Dünva ülkelerıne yönel- mış ve bağımsızlığın şiirsel sesi Aime Cesaıre'ı seçmışti. Kral Christophe'un öyküsü, 19yüzyılda demokrasi için savaşan gözüpek Haitili hükümda- nn giderek bir tırana dönüşmesinm^dyküsü.-- Kamerunlu Emile Abossolo M'Bo. Christophe rolünde sahneyi dolduran ve enerjisi hiç tükenme- yen bir sanatçı. Zaten, 250 oyuncu arasından seçil- miş. "Kral Christophe'un TrajedisPnde temel lıa- reket noktası demokrasinin sorgulanması. Sömür- gecilik ve kölelik kasırgalannın şıddetle estıği. ce- haletin kol gezdiği birortamda banş nasıl vakala- nabilir, vakalanabilirmı? Asil, halkınıgelıştirmek- te aceleci Christophe'un vuruşarak çekil- diği (ınşa ettirdiği) Kale, özgürlük \e de- mokrasinin simgesi midir: yoksa. bağım- sızlık için savaş veren adeta mıtleşmış bu kahramanın birtirana dönüşmesinin ısare- timi? "Siyah Shakespeare" olarak tanımlanan Aime Cesaire'ın şıırsel diliyle irdelediğı bu sorular, günümüzün güncel vegenişkapsamlı konulanndan biri olan "sömürgeci"zihnıyet- lenn, "sömürgeci" politıkala- rın en güzel örneklerinden bin. Bu arada oyunda dekor olarak salt bir eski otobüsün kullanıl- dığını belirtmeden geçemeye- ceğim. Kimi kez bir saray olan. kimı kez bir savaş alanına dö- nüşen. kımi kez bir kulübe iş- levini gören otobüs. sonunda adeta avağa dıkilerek Christop- he'un tek çıkar yolu intiharda bulduğu görkemli Kalesı'ne dönüşüyordu... İşlevsel.ekono- mik ve o denlı de anlamlı bir sahne tasanmı... Bu yükseliş önlenebilir mi? ğil. soru sormak. Buradan hareketle "Arturo L'i"de sadece Hitler ve Nazizm değıldırona ilgınç gelen. Mafva duze- nıninyapısıdır Sıvasetınonursuzlaşmasıdır Ovun- da altı çızılmek ıstenen husus da bu onursıızlaşma ve çöküştür. Bu bağlamda VVutke bir konuşmasın- da Hitler'in kışilık olarak Heıner Müller'ı büyüle- diğine değınıyor: ama bıumn da ötesınde. sanatçı- nın mafya düzenini. mafyanın tırmanışını. ekono- mi ve politika. suç ve politika arasındaki kopmaz bağların varlığını sorguladığını ilerı sürüyordu. "Arturo l i'nin tırmanışı artık faşi/min övküsünden çok, mafyanın tırnıanışıdır ve sonuçta mafya, faşiz- min modern yüzü değil midir?" İdeolojik duvardan bürokratik du\ara... Craioua Dev lerTivatrosu'nun 5. Uluslararası 1^- tanbul Tıyatro Festıvalf nde sergıledıği "Kral L'bü \e .Macbeth'teh Sahneler" haylı ilgı çekmtştı. Sil- \iu Purcareteson yıllarda Av rupa'nın biraz geç keş- fetmış olduğu dâhı orta yaşlı yönetmenlerden bin "Cbü", "Titus Andronicus". "Phedra" belli başlı sahnelennrepertuvarlannaginvor PurcareteLang- Birdenbire Avignon'un ünlü saat kulesinin olduğu mevdan buz gibi v e itici bir sesle doldu. Tıyatronun süslü balkonundan kapıda bırikmış olan se\ırcile- re ve halka seslenen siyah pardö- sülü adam. kısa bir nutuk attıktan sonra kapılann açıldığını ve içeri düzenli birşekildeginlmesını em- rediyordu. Az sonra "Arturo UPnin Önle- nebilir\ükselişi" başlay acak ve bu kez aynı adam (Martin \\ırtke)kır- mızı. dışan sarkmış dili ve çıplak vücuduyla bir köpek gibi çevre- sındekılere yaltaklanacaktı. Wut- ke. "Arturo l'i önlenemez > ükseli- şine başlamadan önce bu unutulmaz baş- langıcı vapan Le deus c\ machina bugün ar- tık jaşamıjor" dıyor Heiner Müller'i kas- tederek. Müller'in. son reji çalışmasını 1995'tebueserleyaptığını bilıvoruz; "Ar- turo Ui'nin Önlenebilir Yükselişi"... Martin VVutke. Arturo Ui rolünde ger- çekten inanılmaz bir performans sergilı- yor. Şaşırtıcı biraktör. Bugün Berlıner En- semble'ın başında olan genç sanatçı bu ti- yatroyu müze görünümünden kurtarmava kararlı: "Eğer Brecht ve Müller'in mirası tekrar üretilecek bir model değil de bir alet çantası gibi algılanırsa müze flkrinden oto- matik olarak vazgeçilir." "Arturo Ui" Heiner Müller'in ilk Brecht denemesi olarak da dikkat çekerken metın- dekendıncekesintileryaptığı.kimıbölüm- ler eklediği, bazı sahnelerde sıkıştırmala- ra gittiği görülüyor. Örneğin 1933'te Na- zilertarafından Leipzig'de Reıchtag'ı yak- makla suçlanan Dimitrov ile Göering ve Goebbels'in karşılaşması eklenmış oyuna. Müller ıçin önemli olan yanıt aramak de- A ime Cesaire'in "Kral Christophe'un /\ Trajedisi"nde 250 oyuncu arasından ^ T . seçilen Emile Abossolo M'Bo (solda), Meredith Monk (yanda), SiK iu Purcarete'nin Aiskylos'un tragedyalanndan ustalıklı bir kolaj gerçekleştirdiği "Danaidler"(üstte), "Avrupa"yı işlerken insan haklarına, aşağılama \e şiddet olgulanna değiniyor. hoffve \ine festivalımizin konuğu olan Braunsch- vveig ile kıyaslanıyor. Bu yıl da Peter Brook'un Avıgnon'da "Mahab- barata"yı unutulmaz kıldığı mekân. Boulbon. Sil- vıu Purcarete"nın "Danaidler"\ûrumunaa>rılmış. Aiskylos'un tragedyalanndan yararlanarak ustalık- lı bir kolaj gerçekleştırılmiş olan yönetmen bu oyunda "Avnıpa'*yı işlerken ınsan haklanna. fark- lılıklara ve farklı olanlara tanınan lıaklarla birlikte gelen aşağılama ve şiddet olgulanna değinıvor. Göç sorununu ırdelerken bunu genç kızlarkoro- sunun ellerinde taşıdığı beyaz tahta bav ullarla v ur- guluyor Kâlı kale duvarlanna dönuşen, kâh farklı olanlan içine hapseden, kâh onlan korumaya alan işlevsel valizler... Le Monde'da A\ rupa'nın Purcarete için uzun za- man acı bir deneyim olduğu gerçeğının altı çizili- yor. 70'lerde ve 80'lerde kendı ülkesinde komü- nizm duvarına çarpan vorumcu. o günlerı "Or- \vell'in düşlerinden daha köriiv dü. çünkü bir otosan- sür vardı. Tivatro tek avakta kalma voluvdıı. ama birdireniş\oludeğildi"dıvor. A>dın çevredeki pek çok ınsan gibi o da zaman zaman kaçmayı düşün- müş. ama sürgünün ne korkunç bir şey olduğunu bıldığı ıçin ülkesinde kalmayı yeğlemiş. 1990'lar- da Avrupa'ya açıldıktan sonra yaşadığı şoku ise şövle özetlivor. " 1989'a kadar \vrupa'va ait oldu- ğumu sanıyordum. Kapılar açılıp dışan çıkabildi- ğimde bunun doğru olmadığını gördüm. İdeolojik duvar, verini bürokratik duvara bırakmıştı. Bugün Romanya'yı terk etmek kolav. ama Batı ülkelerine girmek çok zor. Sınırı her gectiğimde aşağılanıyo-' rum. Millivetimin v ükünü taşıdığımı hissedivorum. Aslında bu, tıpkı, Avrupa'ya gelen Danaidlerin ta- rihigibi:"KöklerımızGreksebızGrekız Karayüz- lenmıze takılıp kalmayın. Bızi kabul edın'.., \e kt- vını vaşanır." Danaos'un kızlan ve Egyptos'un oğullarını oy- navan 100 Rumen ovuncu Fransızca bılmivor. On- ların yanı sira tanrılann rollerıni iistlenen sanatçı- ların dil bılgilerı de kısıtlı; ama yönetmen. sanatçı- lann söylediklen sözlereyabancı olmalannın oyu- na avn bir boyut kazandırdığı görüşünde. Sahne- nin ıkı tarafında yer alan ve dama oynayarak Avru- p'a'y ı paylaşan tanrılar. yan kadın yan erkek Dana- os veoldukça matematiksel birrejıyle sahneyi dol- duran 100 kişilik koro ilgınç renk kullanımları. ton- lamalar ve estetik hareketler- le Boulbon'u dolduruvor. "Danaidler"de tragedyanın ıçsel gerılimı yakalanıyor mu1 .' Buna "evet" demek zor. ama belki de >önetmenın is- tediği de zaten böy lesi bir ge- rilim değil. "kaosu ve akıldı- şılığısahnelemek.. aniaşılan ve anlaşılmav anı av nı anda orta- ya ko> mak". 'Bukalemunun Çığtığı' 50. Avignon Festıvalinın en çok ilgı çeken "thatro" gösterilerinden biri. buharla- şan sınırları bir sirk çadınnda ortaya koyan ilginç bir çalış- ma. Bu çalışmanın mımarı Josef ÎNadj. Nadj değışımı. metamorfozu. dışa taşmayı. çevreden kopmayı pek çok oyununda ışlemiş. Cok kim- likli ve çok kültürlü bu sanat- çının zanf bir basıtlikle dans ettığı sövlenivor. Kendisıni Hırvat. Dalmaçvalı. Adriya- tıkli ve Latin hisseden Nadj. Buster Keaton'dan Alfred Jarn'e uzanan sanat anlavı- şını sergiiiyor vapıtlannda. "Pekin Ördeği" onun adını 1990 larda tüm Avrupa'da du- yurmaş. "Bukalemunun Çığ- hğf" da ha>lı ses getıreceğe benzer. Ovunda sirk okulun- dan me?un genç akrobatlar- dan yararlanıvorN'adj ve san- dalyeler, masalar, ıpler. tramplenler arasında dans eden, müzik vapan. tıyatro oynayan delikanlılarga- liba yönetmenin de altını çızdiği gibi mitlere konu olmuş Herkül gibi. Ikarus gıbı figürlenn ironısini çıkarırken bugünün güç sımgelerıne de gönderme- ler yapıyor ve bir panayır atmosferi ıçınde şiırsel- lığede yer veriyor. Meredith Monk ve 'Sessizliğin Politikası' Iştesınırlarda farklı bir buharlaşma daha ve Me- redith Monk'un müzıkli tıyatrosu "Sessizliğin Po- litikasr. Üç Obie ödülü alan. Venedık Bıenali'nde müzıkli tivatro dalında birincilık kazanan ve bu yıl kültür kentı Kopenhag'da bu eserle ülkesını temsil eden Meredith Monk. hemen hemen 30 yıldır per- formanslanyla tüm dünyanın dikkatlerini üzenne çeken bir sanatçı. Tüm çalışmalannda olduğu gibi bu son yapıtın- da da anlatım dilı, sözcüklerin oluşturduğu müzik değil. anlamsız sözcüklerden oluşan vokal düzen- lemeler. Dört bölümlük bu bir saatlık gösterı insan- lan.çevreyi.ilişkileri. kopukluklan. renkleri, karan- lıklan, keşfeden seslerı yansıtan bırsessizlıkevreni olarak belleklerde yer ediyor... Bir Istanbul- Viyana sanat değişim projesi Kültür Semsi - Gülsün Karamustafa ve "Der Blaue Compressor' adı altında çalışan \'ivanalı sanatçılardan Gustav Deutsch \ e Hanna Schimeck. "Karamustafa Im- port - Export" adinda bir Vıyana Istanbul projesi baş- lattılar Yaklaşık bir vıl sürecek projenin sonuçlan Viyana'da ve İstanbul'da ıki avrı sergi olarak gerçekleştinlecek. Türkiye ile Avusturya arasında 300 yıldır süren kültü- rel. ticari, ideolojik ve polıtik değiş tokuşun etkılennden \ola çıkarak hazırlanan proje. biraz da günümüzde >o- ğun bir biçımde vaşanan bavul ticaretrnden de esin al- mış. Projenin ışleyışi ise iki diplomat çantası ile sağlanıyor. Ikı ülkenın kendine özgü tanhı ve kültü- rel etkılerinı karşılıklı bir biçımde günü- müze dek sür- düren çeşıtlı objeler. metın- ler vb. eşvalar ile doldurulan bu çantaların biri \r iva- na'dan ötekı Istanbul'dan aynı andagön- derılıyor. Git- tiği şehirde sergilenen çantanın içindekılerbıravın sonunda. vıl M>- nunda açılacak büyük sergi ıçin saklanırken. çantalar >e- niden başka malzemelerle doldurularak tekrar gönderı- liyor. Bir yıl sürecek bu çanta değış tokuşu sonunda ıki şehirde toplanan eşvalar ıkı ayn sergıde sergılenecek. Projede, çantalann değış tokuşu. Av usturya Kültür Ofı- sı'nın desteğıvle sağlanıvor. Şu anda Avusturvalı sanat- çıların hazırladığı çanta teşv ıkıve \'ıvana Cafe'de sergi- lenırken. Türk sanatçıların hazırladığı çanta ise Viya- na'da Naschmarkt no: 412'dekı Cafe Do - An'da sergıle- nıyor. Dışardan katılımlara açık "Karamustafa Import - Ex- pon' projesı^Ie ılgilenenler ınternet aracılıyla bılgı ala- bılırler.(http://>v»>v.rt).or.at/bluecom/) FIAF 19. Saydam Bienali, Türkiye'de Kültür Servisi- Fotoğraf Sanatı Ulusiararası Federas- yonu'nun (FIAF). 4 dalda düzenledığı bıenallerden bu yıl I9'uncusu düzenlenen saydam bıenalı. Fotogen-Fo- toğraf Sanatı Derneğı'nın sorumluluğunda Türkiye"de gerçekleşfırılıyor FIAF kapsamında daha önce 1984 vı- lında renkli baskı ve 1989'da doğa bıenallerı de ülkemız- dedüzenlenmıştı 2()00yılındayapılacakolan renkli bas- kı bienalınade Türkiye ev sahiphği yapacak. Bienali.dört ülkedengelecek katılımcılarıağırlavacak olan The Marmara istanbul Otelı ile TO\'OTA-SÂ des- tekleyecek. / Katılımcı ülkelerin her biri 20 saydamlık bir koleksi- yon seçerek savdam bıenalınde yer alacak Ödüller: ki- şıler ve ülkeler olmak üzere ıkı başlık altında verılecek. Yanşmada madalvalar FIAP'tan yollanırken birıncı ül- keye verilecek olan Dünya Kupası. FOTOGEN tarafın- dan hazırlanacak. FDÇK. FOTOGEN. TO\'OTA. Kültür Bakanlığı ve istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın da özel ödüllervereceğı 19. bıenale40-45 ülkenın katılmasıbek- lenıyor. Festıvalın seçıcı kurulu Belçika'dan JackuesDe- nis.Fransa"dan Jackv Martin, Alnıanya'dan VNalterSpe- igeLftalva'danGiorgioTaniveTürkıye'den MehmetBav- han'dan oluşu>or. BıenaleTürkive'den katılacak 20 say- dam. 25 ağustosta toplanacak ön seçıcı kurul tarafından belirlenecek. Bienale katılmak isteyen kışilenn 25 ağus- tos tanhıne kadar 35 mm. saydamlannı Mehmet Ba>- han'aelden ıletmelerı veya posta ile vollamaları aerekı- yor. (PK. 39 - Beşiktaş, 80692. İstanbul Tel: 285 05 30- 275 37 88.) Adrian Lyne'nin 'Lolita'yla başı dertte Kültür Senisi- Ingılızler. aktörlerı Jereım Irons'ı bü- yük bir gururla pazarlamı^lardı Hollvuooda Fakat Irons'ın son fılmı Amenkan sınemalarında gosterılme- yecek. Çünkü aktör. seks filmlerıyle tanınan Ingılız yö- netmen AdrianLvneileçektiği filmde I4yaşındabırkız- la sevişirken çıkıvor izleyicilerin karşisına. Viadimir Nabokov'un 'Lolita' adlı kıtabından uvarla- nan ama kitabın özüyle tamamen çelışen filmde Irons47 >aşında bir profesörü canlandıryor. Chargeu^ ısımlı Fransız fılm şirketi tarafından vapılan fılm 50 milvon do- lara mal olmuş. Şırket filmde 14 vaşinda bir kız öğren- cinin ovnatılmasına karşın. filmin sadece çıplaklık ölçü- lerı doğrultusunda bırai sansürlenebıleceğını düşünü- yordu Ovsa 14>aşındaki DominiqueSv>ain'ın ovnatıl- ması özellikle Amerıka'da buyiik tepkılere neden oldu. Hiçbıraracı şirket. fıi- mi desteklemezken. salonlar da filmı gös- termevecekierını bıl- dirdiler. Kuzev Amen- ka'nın fılme vonelık tepkıleri daha da sert. Cumhurıyetçı başkan adayı Bob Dole'un şir- ketlerı daha çok mace- ra fılmlerı çekmeve teşv ik ermesi de Kuzev Amenka'nın sınema konusundakı değer vargılannı yansıtıyor. Filmin yönetmenı Lyne ise önce Hollv- vvood filmlerının \ apı- sını ırdehvor ve eleştı- Jerem> Irons, başrolde. nlere sert karşılıklar venyor. Lvne konuyla ılgilı olarak "Hollvwood'un de- ğer jargılan' Lolita ">ı daha çekimlerbitmeden yargılan- mış veölüm cezasına çarpfırılmıştı. Bob Dole bizim Tılmi- mizi ahiaka av kın bulurken, şiddet ve kandan geçilme>en fılmlere sesini çıkartmıvor. M.vaşında bir kızı sevişirken değil de. vamvamları 13 vaşinda bir kı/ı parçalarken gös- terseydik hiç kimse sesini çıkarrmavacaktı. Hangisinin toplum için daha zararü olduğunu tartışmak gerekir" di- yor. • Dokuzbuçuk Hafta'.'Öldüriicü Cazibe'/Ahlaksız Tek- lif gibi filmlennden dolavı fılmlennın ahlakı değerleri çok zorladığı eleştirilerinden kurtulamayan L\ne"'ın bu kez başı daha büyük dertte Çünkü polıtikacılar.'ahlak de- ğerlennın korunması gerektığıne ınanan kişıler ve san- sürcüler. 14vaşındakı DomınıqueSvvaın'inbufilmdeoy- nama kararını tek başına alabilecek erışkınlikte olmama- sı nedeniyle. Lvne'a ateş püskürüyorlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear