Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
11 AGUSTOS 1996 PA2AR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Herşeyi değişnne uğratanışık ıısüdarı
MEMET BAVDl'R
Altı > ıl once açılmış bir sanat-kültür
merkezi varTürkıye'de. Resim
galerisı. konser saİonu, şiir okumalan
gıbı çok merkezli bir \er. İtalyan.
Amenkah. Polonyalı. Türkıyeli.
Macar. Alman. Ispanyol. Arjantinlı,
Fransız ressamlan. müzısvenlen.
fotoğrafçılan. yazarlan. şaırleri
sunmuş meraklısına altı yıldır. Bu
sanat-külrür merkezinin adı Eküsia.
Bırbırınden ilgıtıç. görülmesi,
duyulması gereken etkinlikler üreten.
bu çok kültürlü. dün>aya açık mekâna
gitmek ısterseniz Bodrum kasabası
civanndakı Günıüşlük'e uzanmanız
gerekiyor. Atöfyeler, çalışma grupları,
müzık, resım. fotoğraflar, her türlü
kültürel ve sanatsal etkınlığe açık bir
mekân. Antık bir Bizantin kilisenin
şimdi. vırmıncı yıizvılın sonunda soluk
aldığı bir mekân. Görülmesi.
desteklenmesı gereken bırgırişım
Eklisıa.
Bu vıl. temmuz sonu ile ağustos
başında iki değerli sanatçının sergileri
vardı Eklısia'da Yırmı yılayakın
zamandır ışlennı hayranlıkla seyir
ettiğım ıkı sanatçıdan, Barbara ve
Zafer Baran'dan söz edıyorum. Zafer
Baran'ı dikkatlı Cumhurıyet okurları.
birkaç yıl önce kazandığı Yunus Nadı
Afiş Odülü'nden ötürü
anımsayacaklardır. Yırmı yıldır
Londra'da yaşayan sanatçımızı
fngilizler tivatro ve opera afışlerinden.
fotoğraf sergılennden. deneysel
çalışmalanndan ötürü tanıdılar. Kendi
alanında İngıltere'nın en tanınmış
sanatçılanndan biri Zafer Baran Kolay
tanımlanamayan bir sanat insanı
Resmi. fotoğrafı. göruntüyü ve giderek
evrenı bir tek öğeye indırgeyip
mikroskopla çalışmasına rağmen
(alabildiğıne genış açılı bir mikroskop
bu) ya da bundan örüru her sefennde
yeni. taze \e soru üreten bir yapıt
sunabılen bir sanatçı.
Zafer Baran sembollerden.
göndermelerden. anlatıdan. ta\ layıcı
Z
afer Baran ışıkla
oynarken (altta),
Barbara Baran
karanlığın içinden bakıyor
sanki ışığın bize oynadığı
oyuna(sağda). Biri ışığın
içine balıklama dalıyor,
diğeri içine daldığımız
ışığın kaynağını gösteriyor
siyah-beyaz fotoğraflanyla.
Biri düşünsel olanın ışıklı
keyfini, diğeri güncel
olanın düşünsel karanlığını
gösteriyor. Baranlar'ın
yapıtı ışığı işaret eden,
gösteren işleri içeriyor.
görüntülerden titizlıkle anndırdı
sanatını yıllarca ve sonunda kendine
aıt bir kavramın yüreğine ulaştı. Bu
karanlık odanın anahtan: Işık.
Baran'ın yapıtı ışıktan kaynaklanıyor,
ışıkla yatıp kalkıyor. ışığı araştınyor,
sorguluyor. Bıtmeye yüz tutarken de
aynı noktada. ışıkta son buluyor
yeniden başlayacak.
Işık doğal olarak ıkı olguyu daha
getinyor'yanında. Kırılmave
yansımayı. Cam, bu ışığın sekreteri
gibi Zafer Baran'ın derdini anlatmaya
varavan bıraracı. Işığın cam
aracılığıvla kayda geçmesı değil
mesele. Bu estetik ginşim bize evrenin
yeni bilmecelerine soru yanıt
uydurmamızı. ışık \e onun ıkiz kardeşı
olan karanlık üstüne bıraz daha kafa
yormamızı önenyor sanki. Zafer
Baranın sergi aşamasında kullandığı
malzeme (ya da ek malzeme) ne olursa
olsun (metal. taş ya da tahta) ışık bütün
bu ürpertici güzelligi birleştiren temel
öğe.
Dedığim gibi bu kavramın.
nuizcmenın. sorgulamanın anahtarıysa
cam. Bu avrıntıdan ötürü de dikkatlı
yaklaşmak gerekıyor Baran'ın
yapıtına.
Öyle ya anahtan cam olan bir yapıta
başka nasıl yakla^ır ınsan' Baran'ııı
yapıtı, üstünde el >a da parmak ızı
olmayan. bakıre camlardan oluşmuyor
elbette. Tehlıkeli vegüzel olanı. gözde
yansıyan ışığı toparlayan, bir noktada
yoğunlaştıran ya da çözen. kırık
bükük. parçalanmış camlardan
oluşuyor yapıtlar.
Bir ışık ustası Zafer Baran. Öyle
olduğu ıçin bizım. bizlerin aynadan
gördüğünu o. du\ardan görüyor. Kımı
simyacılargibı onun duvarı da kırık
camlardan \e oralardan yansıyan
ışıktan mürekkep.
•
Zafer ile Barbara Baran 1981 "den bu
vana beraberçalışıyorlar. Barbara
Baran'ın fotoğraflan eşınin
çahşmalannı mümkün kılan. onların
önünü açan. titiz. bir başka ışık
ustasının işleri.
Işık olgusunun ancak ve ancak
"karanlıkla" mümkün
kılınabileceğinın bilincı var Barbara
Baran'ın fotoğraflarında. Elbette
"kişisel ikonlar >a da semboller" olarak
adlandınlabılır hepsı. Öte >andan
olağanüstü derinlıkler. anlamlar, gızler
v e gülümsemeler ıçeren bu usta işi
fotoğraflar. ışığın öbürtarafını
ucundan kıy ısından gösteriyor bizlere.
Bakan göze.
Zafer Baran ışıkla oynarken, Barbara
Baran karanlığın içinden bakıyor sanki
ışığın bize oynadığı oyuna. Biri ışığın
içine balıklama dalıyor. diğeri içine
daldığımız ışığın kaynağını gösteri>or
sıyah-be>az fotoğraflanyla. Bırı
düşünsel olanın ışıklı keyfini. diğeri
güncel olanın düşünsel karanlığını
göstenyor. Baranlar'ın yapıtı ışığı
işaret eden. gösteren işleri içeriyor.
Barbara Baran'ın yapıtında insanı
sarsan. hayran eden olgu.onların
gerçekten kişısel ikonlar gibi
görünmelerine rağmen. düşsel \e
evrensel. işığa \e karanlığa dair
sorular. görsel sorular olarak ortaya
çıkmalandır. Zafer Baran'ın ışığı
baş.'ıbaşına bir dıle dönüştüren
ustalığına temellı biranlam katıyor
Barbara Baran. bağımsız olarak.
Bu ıkilı>e çok dıkkat edın.
Özentilerden tümüyle arınmış.
çalışkan, üretken \e süreklı araştıran
ıki sanatçıvla tanışacaksınız.
Gözlerinden. akıllanndan geçen her
şey değişime uğruyor, yeniden
şekillenıyor En az ıki kere.
5 0 . A V I G N O N F E S T İ V A L İ ' N İ N A R D I N D A N
Avrapa'yı sorgulayan oyunlar...
PÎKMEN GÜRÜN UÇARER
Bu \ ıl Onur Av lusu'nun konuğu. ünlü Haitili ya-
zar AimeCesaire'ın "Kral Christophe'un Trajedi-
si""ni vorumlayan bir ortak vapımdı. Bu yapımın
önemi; Cesaıre'in yıkılan demokrasi umutlannı şi-
irsel bir üslupla dile getırmesı kadar, ilk kez siyah
oyunculardan oluşan bir tbpluluğun Onur Avlu-
su'nda yer alıvor oimasıydı. tkısı dışında tüm sa-
natçılann si>ah ırkı temsil etmeleri: Kamerun-Fas-
Kenya-Mozambik-Haiti gibi üikelerden gelmelerı
\e de festıvalin 50 yılında Papalar Sarayı'nda sah-
neye çıkmalan her nedense abartılıyor \ e kanımca
A\rupa'nın sömürgeci ruhunu bir kez daha ortaya
koyuvordu
Yönetmen Jacques Nichet Bernard Marie Kol-
tes'in "Çöle Dönüş" ve Euripides'in "Alkesfis"in-
den sonra bu kez Üçüncü Dünva ülkelerıne yönel-
mış ve bağımsızlığın şiirsel sesi Aime Cesaıre'ı
seçmışti. Kral Christophe'un öyküsü, 19yüzyılda
demokrasi için savaşan gözüpek Haitili hükümda-
nn giderek bir tırana dönüşmesinm^dyküsü.--
Kamerunlu Emile Abossolo M'Bo. Christophe
rolünde sahneyi dolduran ve enerjisi hiç tükenme-
yen bir sanatçı. Zaten, 250 oyuncu arasından seçil-
miş. "Kral Christophe'un TrajedisPnde temel lıa-
reket noktası demokrasinin sorgulanması. Sömür-
gecilik ve kölelik kasırgalannın şıddetle estıği. ce-
haletin kol gezdiği birortamda banş nasıl vakala-
nabilir, vakalanabilirmı? Asil, halkınıgelıştirmek-
te aceleci Christophe'un vuruşarak çekil-
diği (ınşa ettirdiği) Kale, özgürlük \e de-
mokrasinin simgesi midir: yoksa. bağım-
sızlık için savaş veren adeta mıtleşmış bu
kahramanın birtirana dönüşmesinin ısare-
timi?
"Siyah Shakespeare" olarak tanımlanan
Aime Cesaire'ın şıırsel diliyle irdelediğı
bu sorular, günümüzün güncel
vegenişkapsamlı konulanndan
biri olan "sömürgeci"zihnıyet-
lenn, "sömürgeci" politıkala-
rın en güzel örneklerinden bin.
Bu arada oyunda dekor olarak
salt bir eski otobüsün kullanıl-
dığını belirtmeden geçemeye-
ceğim. Kimi kez bir saray olan.
kimı kez bir savaş alanına dö-
nüşen. kımi kez bir kulübe iş-
levini gören otobüs. sonunda
adeta avağa dıkilerek Christop-
he'un tek çıkar yolu intiharda
bulduğu görkemli Kalesı'ne
dönüşüyordu... İşlevsel.ekono-
mik ve o denlı de anlamlı bir
sahne tasanmı...
Bu yükseliş
önlenebilir mi?
ğil. soru sormak.
Buradan hareketle "Arturo L'i"de sadece Hitler
ve Nazizm değıldırona ilgınç gelen. Mafva duze-
nıninyapısıdır Sıvasetınonursuzlaşmasıdır Ovun-
da altı çızılmek ıstenen husus da bu onursıızlaşma
ve çöküştür. Bu bağlamda VVutke bir konuşmasın-
da Hitler'in kışilık olarak Heıner Müller'ı büyüle-
diğine değınıyor: ama bıumn da ötesınde. sanatçı-
nın mafya düzenini. mafyanın tırmanışını. ekono-
mi ve politika. suç ve politika arasındaki kopmaz
bağların varlığını sorguladığını ilerı sürüyordu.
"Arturo l i'nin tırmanışı artık faşi/min övküsünden
çok, mafyanın tırnıanışıdır ve sonuçta mafya, faşiz-
min modern yüzü değil midir?"
İdeolojik duvardan bürokratik du\ara...
Craioua Dev lerTivatrosu'nun 5. Uluslararası 1^-
tanbul Tıyatro Festıvalf nde sergıledıği "Kral L'bü
\e .Macbeth'teh Sahneler" haylı ilgı çekmtştı. Sil-
\iu Purcareteson yıllarda Av rupa'nın biraz geç keş-
fetmış olduğu dâhı orta yaşlı yönetmenlerden bin
"Cbü", "Titus Andronicus". "Phedra" belli başlı
sahnelennrepertuvarlannaginvor PurcareteLang-
Birdenbire Avignon'un ünlü
saat kulesinin olduğu mevdan
buz gibi v e itici bir sesle doldu.
Tıyatronun süslü balkonundan
kapıda bırikmış olan se\ırcile-
re ve halka seslenen siyah pardö-
sülü adam. kısa bir nutuk attıktan
sonra kapılann açıldığını ve içeri
düzenli birşekildeginlmesını em-
rediyordu.
Az sonra "Arturo UPnin Önle-
nebilir\ükselişi" başlay acak ve bu
kez aynı adam (Martin \\ırtke)kır-
mızı. dışan sarkmış dili ve çıplak
vücuduyla bir köpek gibi çevre-
sındekılere yaltaklanacaktı. Wut-
ke. "Arturo l'i önlenemez > ükseli-
şine başlamadan önce bu unutulmaz baş-
langıcı vapan Le deus c\ machina bugün ar-
tık jaşamıjor" dıyor Heiner Müller'i kas-
tederek. Müller'in. son reji çalışmasını
1995'tebueserleyaptığını bilıvoruz; "Ar-
turo Ui'nin Önlenebilir Yükselişi"...
Martin VVutke. Arturo Ui rolünde ger-
çekten inanılmaz bir performans sergilı-
yor. Şaşırtıcı biraktör. Bugün Berlıner En-
semble'ın başında olan genç sanatçı bu ti-
yatroyu müze görünümünden kurtarmava
kararlı: "Eğer Brecht ve Müller'in mirası
tekrar üretilecek bir model değil de bir alet
çantası gibi algılanırsa müze flkrinden oto-
matik olarak vazgeçilir."
"Arturo Ui" Heiner Müller'in ilk Brecht
denemesi olarak da dikkat çekerken metın-
dekendıncekesintileryaptığı.kimıbölüm-
ler eklediği, bazı sahnelerde sıkıştırmala-
ra gittiği görülüyor. Örneğin 1933'te Na-
zilertarafından Leipzig'de Reıchtag'ı yak-
makla suçlanan Dimitrov ile Göering ve
Goebbels'in karşılaşması eklenmış oyuna.
Müller ıçin önemli olan yanıt aramak de-
A ime Cesaire'in "Kral Christophe'un
/\ Trajedisi"nde 250 oyuncu arasından
^ T . seçilen Emile Abossolo M'Bo (solda),
Meredith Monk (yanda), SiK iu
Purcarete'nin Aiskylos'un tragedyalanndan
ustalıklı bir kolaj gerçekleştirdiği
"Danaidler"(üstte), "Avrupa"yı işlerken
insan haklarına, aşağılama \e şiddet
olgulanna değiniyor.
hoffve \ine festivalımizin konuğu olan Braunsch-
vveig ile kıyaslanıyor.
Bu yıl da Peter Brook'un Avıgnon'da "Mahab-
barata"yı unutulmaz kıldığı mekân. Boulbon. Sil-
vıu Purcarete"nın "Danaidler"\ûrumunaa>rılmış.
Aiskylos'un tragedyalanndan yararlanarak ustalık-
lı bir kolaj gerçekleştırılmiş olan yönetmen bu
oyunda "Avnıpa'*yı işlerken ınsan haklanna. fark-
lılıklara ve farklı olanlara tanınan lıaklarla birlikte
gelen aşağılama ve şiddet olgulanna değinıvor.
Göç sorununu ırdelerken bunu genç kızlarkoro-
sunun ellerinde taşıdığı beyaz tahta bav ullarla v ur-
guluyor Kâlı kale duvarlanna dönuşen, kâh farklı
olanlan içine hapseden, kâh onlan korumaya alan
işlevsel valizler...
Le Monde'da A\ rupa'nın Purcarete için uzun za-
man acı bir deneyim olduğu gerçeğının altı çizili-
yor. 70'lerde ve 80'lerde kendı ülkesinde komü-
nizm duvarına çarpan vorumcu. o günlerı "Or-
\vell'in düşlerinden daha köriiv dü. çünkü bir otosan-
sür vardı. Tivatro tek avakta kalma voluvdıı. ama
birdireniş\oludeğildi"dıvor. A>dın çevredeki pek
çok ınsan gibi o da zaman zaman kaçmayı düşün-
müş. ama sürgünün ne korkunç bir şey olduğunu
bıldığı ıçin ülkesinde kalmayı yeğlemiş. 1990'lar-
da Avrupa'ya açıldıktan sonra yaşadığı şoku ise
şövle özetlivor. " 1989'a kadar \vrupa'va ait oldu-
ğumu sanıyordum. Kapılar açılıp dışan çıkabildi-
ğimde bunun doğru olmadığını gördüm. İdeolojik
duvar, verini bürokratik duvara bırakmıştı. Bugün
Romanya'yı terk etmek kolav. ama Batı ülkelerine
girmek çok zor. Sınırı her gectiğimde aşağılanıyo-'
rum. Millivetimin v ükünü taşıdığımı hissedivorum.
Aslında bu, tıpkı, Avrupa'ya gelen Danaidlerin ta-
rihigibi:"KöklerımızGreksebızGrekız Karayüz-
lenmıze takılıp kalmayın. Bızi kabul edın'.., \e kt-
vını vaşanır."
Danaos'un kızlan ve Egyptos'un oğullarını oy-
navan 100 Rumen ovuncu Fransızca bılmivor. On-
ların yanı sira tanrılann rollerıni iistlenen sanatçı-
ların dil bılgilerı de kısıtlı; ama yönetmen. sanatçı-
lann söylediklen sözlereyabancı olmalannın oyu-
na avn bir boyut kazandırdığı görüşünde. Sahne-
nin ıkı tarafında yer alan ve dama oynayarak Avru-
p'a'y ı paylaşan tanrılar. yan kadın yan erkek Dana-
os veoldukça matematiksel birrejıyle sahneyi dol-
duran 100 kişilik koro ilgınç renk kullanımları. ton-
lamalar ve estetik hareketler-
le Boulbon'u dolduruvor.
"Danaidler"de tragedyanın
ıçsel gerılimı yakalanıyor
mu1
.' Buna "evet" demek zor.
ama belki de >önetmenın is-
tediği de zaten böy lesi bir ge-
rilim değil. "kaosu ve akıldı-
şılığısahnelemek.. aniaşılan ve
anlaşılmav anı av nı anda orta-
ya ko> mak".
'Bukalemunun Çığtığı'
50. Avignon Festıvalinın
en çok ilgı çeken "thatro"
gösterilerinden biri. buharla-
şan sınırları bir sirk çadınnda
ortaya koyan ilginç bir çalış-
ma. Bu çalışmanın mımarı
Josef ÎNadj. Nadj değışımı.
metamorfozu. dışa taşmayı.
çevreden kopmayı pek çok
oyununda ışlemiş. Cok kim-
likli ve çok kültürlü bu sanat-
çının zanf bir basıtlikle dans
ettığı sövlenivor. Kendisıni
Hırvat. Dalmaçvalı. Adriya-
tıkli ve Latin hisseden Nadj.
Buster Keaton'dan Alfred
Jarn'e uzanan sanat anlavı-
şını sergiiiyor vapıtlannda.
"Pekin Ördeği" onun adını
1990 larda tüm Avrupa'da du-
yurmaş. "Bukalemunun Çığ-
hğf" da ha>lı ses getıreceğe
benzer. Ovunda sirk okulun-
dan me?un genç akrobatlar-
dan yararlanıvorN'adj ve san-
dalyeler, masalar, ıpler. tramplenler arasında dans
eden, müzik vapan. tıyatro oynayan delikanlılarga-
liba yönetmenin de altını çızdiği gibi mitlere konu
olmuş Herkül gibi. Ikarus gıbı figürlenn ironısini
çıkarırken bugünün güç sımgelerıne de gönderme-
ler yapıyor ve bir panayır atmosferi ıçınde şiırsel-
lığede yer veriyor.
Meredith Monk ve 'Sessizliğin Politikası'
Iştesınırlarda farklı bir buharlaşma daha ve Me-
redith Monk'un müzıkli tıyatrosu "Sessizliğin Po-
litikasr. Üç Obie ödülü alan. Venedık Bıenali'nde
müzıkli tivatro dalında birincilık kazanan ve bu yıl
kültür kentı Kopenhag'da bu eserle ülkesını temsil
eden Meredith Monk. hemen hemen 30 yıldır per-
formanslanyla tüm dünyanın dikkatlerini üzenne
çeken bir sanatçı.
Tüm çalışmalannda olduğu gibi bu son yapıtın-
da da anlatım dilı, sözcüklerin oluşturduğu müzik
değil. anlamsız sözcüklerden oluşan vokal düzen-
lemeler. Dört bölümlük bu bir saatlık gösterı insan-
lan.çevreyi.ilişkileri. kopukluklan. renkleri, karan-
lıklan, keşfeden seslerı yansıtan bırsessizlıkevreni
olarak belleklerde yer ediyor...
Bir Istanbul-
Viyana sanat
değişim projesi
Kültür Semsi - Gülsün Karamustafa ve "Der Blaue
Compressor' adı altında çalışan \'ivanalı sanatçılardan
Gustav Deutsch \ e Hanna Schimeck. "Karamustafa Im-
port - Export" adinda bir Vıyana Istanbul projesi baş-
lattılar
Yaklaşık bir vıl sürecek projenin sonuçlan Viyana'da
ve İstanbul'da ıki avrı sergi olarak gerçekleştinlecek.
Türkiye ile Avusturya arasında 300 yıldır süren kültü-
rel. ticari, ideolojik ve polıtik değiş tokuşun etkılennden
\ola çıkarak hazırlanan proje. biraz da günümüzde >o-
ğun bir biçımde vaşanan bavul ticaretrnden de esin al-
mış.
Projenin ışleyışi ise iki diplomat çantası ile sağlanıyor.
Ikı ülkenın
kendine özgü
tanhı ve kültü-
rel etkılerinı
karşılıklı bir
biçımde günü-
müze dek sür-
düren çeşıtlı
objeler. metın-
ler vb. eşvalar
ile doldurulan
bu çantaların
biri \r
iva-
na'dan ötekı
Istanbul'dan
aynı andagön-
derılıyor. Git-
tiği şehirde
sergilenen çantanın içindekılerbıravın sonunda. vıl M>-
nunda açılacak büyük sergi ıçin saklanırken. çantalar >e-
niden başka malzemelerle doldurularak tekrar gönderı-
liyor. Bir yıl sürecek bu çanta değış tokuşu sonunda ıki
şehirde toplanan eşvalar ıkı ayn sergıde sergılenecek.
Projede, çantalann değış tokuşu. Av usturya Kültür Ofı-
sı'nın desteğıvle sağlanıvor. Şu anda Avusturvalı sanat-
çıların hazırladığı çanta teşv ıkıve \'ıvana Cafe'de sergi-
lenırken. Türk sanatçıların hazırladığı çanta ise Viya-
na'da Naschmarkt no: 412'dekı Cafe Do - An'da sergıle-
nıyor.
Dışardan katılımlara açık "Karamustafa Import - Ex-
pon' projesı^Ie ılgilenenler ınternet aracılıyla bılgı ala-
bılırler.(http://>v»>v.rt).or.at/bluecom/)
FIAF 19. Saydam
Bienali, Türkiye'de
Kültür Servisi- Fotoğraf Sanatı Ulusiararası Federas-
yonu'nun (FIAF). 4 dalda düzenledığı bıenallerden bu
yıl I9'uncusu düzenlenen saydam bıenalı. Fotogen-Fo-
toğraf Sanatı Derneğı'nın sorumluluğunda Türkiye"de
gerçekleşfırılıyor FIAF kapsamında daha önce 1984 vı-
lında renkli baskı ve 1989'da doğa bıenallerı de ülkemız-
dedüzenlenmıştı 2()00yılındayapılacakolan renkli bas-
kı bienalınade Türkiye ev sahiphği yapacak.
Bienali.dört ülkedengelecek katılımcılarıağırlavacak
olan The Marmara istanbul Otelı ile TO\'OTA-SÂ des-
tekleyecek. /
Katılımcı ülkelerin her biri 20 saydamlık bir koleksi-
yon seçerek savdam bıenalınde yer alacak Ödüller: ki-
şıler ve ülkeler olmak üzere ıkı başlık altında verılecek.
Yanşmada madalvalar FIAP'tan yollanırken birıncı ül-
keye verilecek olan Dünya Kupası. FOTOGEN tarafın-
dan hazırlanacak. FDÇK. FOTOGEN. TO\'OTA. Kültür
Bakanlığı ve istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın da özel
ödüllervereceğı 19. bıenale40-45 ülkenın katılmasıbek-
lenıyor. Festıvalın seçıcı kurulu Belçika'dan JackuesDe-
nis.Fransa"dan Jackv Martin, Alnıanya'dan VNalterSpe-
igeLftalva'danGiorgioTaniveTürkıye'den MehmetBav-
han'dan oluşu>or. BıenaleTürkive'den katılacak 20 say-
dam. 25 ağustosta toplanacak ön seçıcı kurul tarafından
belirlenecek. Bienale katılmak isteyen kışilenn 25 ağus-
tos tanhıne kadar 35 mm. saydamlannı Mehmet Ba>-
han'aelden ıletmelerı veya posta ile vollamaları aerekı-
yor. (PK. 39 - Beşiktaş, 80692. İstanbul Tel: 285 05 30-
275 37 88.)
Adrian Lyne'nin
'Lolita'yla başı dertte
Kültür Senisi- Ingılızler. aktörlerı Jereım Irons'ı bü-
yük bir gururla pazarlamı^lardı Hollvuooda Fakat
Irons'ın son fılmı Amenkan sınemalarında gosterılme-
yecek. Çünkü aktör. seks filmlerıyle tanınan Ingılız yö-
netmen AdrianLvneileçektiği filmde I4yaşındabırkız-
la sevişirken çıkıvor izleyicilerin karşisına.
Viadimir Nabokov'un 'Lolita' adlı kıtabından uvarla-
nan ama kitabın özüyle tamamen çelışen filmde Irons47
>aşında bir profesörü canlandıryor. Chargeu^ ısımlı
Fransız fılm şirketi tarafından vapılan fılm 50 milvon do-
lara mal olmuş. Şırket filmde 14 vaşinda bir kız öğren-
cinin ovnatılmasına karşın. filmin sadece çıplaklık ölçü-
lerı doğrultusunda bırai sansürlenebıleceğını düşünü-
yordu Ovsa 14>aşındaki DominiqueSv>ain'ın ovnatıl-
ması özellikle Amerıka'da buyiik tepkılere neden oldu.
Hiçbıraracı şirket. fıi-
mi desteklemezken.
salonlar da filmı gös-
termevecekierını bıl-
dirdiler. Kuzev Amen-
ka'nın fılme vonelık
tepkıleri daha da sert.
Cumhurıyetçı başkan
adayı Bob Dole'un şir-
ketlerı daha çok mace-
ra fılmlerı çekmeve
teşv ik ermesi de Kuzev
Amenka'nın sınema
konusundakı değer
vargılannı yansıtıyor.
Filmin yönetmenı
Lyne ise önce Hollv-
vvood filmlerının \ apı-
sını ırdehvor ve eleştı- Jerem> Irons, başrolde.
nlere sert karşılıklar
venyor. Lvne konuyla ılgilı olarak "Hollvwood'un de-
ğer jargılan' Lolita ">ı daha çekimlerbitmeden yargılan-
mış veölüm cezasına çarpfırılmıştı. Bob Dole bizim Tılmi-
mizi ahiaka av kın bulurken, şiddet ve kandan geçilme>en
fılmlere sesini çıkartmıvor. M.vaşında bir kızı sevişirken
değil de. vamvamları 13 vaşinda bir kı/ı parçalarken gös-
terseydik hiç kimse sesini çıkarrmavacaktı. Hangisinin
toplum için daha zararü olduğunu tartışmak gerekir" di-
yor.
• Dokuzbuçuk Hafta'.'Öldüriicü Cazibe'/Ahlaksız Tek-
lif gibi filmlennden dolavı fılmlennın ahlakı değerleri
çok zorladığı eleştirilerinden kurtulamayan L\ne"'ın bu
kez başı daha büyük dertte Çünkü polıtikacılar.'ahlak de-
ğerlennın korunması gerektığıne ınanan kişıler ve san-
sürcüler. 14vaşındakı DomınıqueSvvaın'inbufilmdeoy-
nama kararını tek başına alabilecek erışkınlikte olmama-
sı nedeniyle. Lvne'a ateş püskürüyorlar.