23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 1996 PAZAR 12 DIZIYAZI 1970'lerin Erbakan 'lı Yönetimi Emekli Vali Zîya Göçer'in anıları n • Dikkatımi özellikle çeken bir olay oldu. Erbakan'ın etrafında, kendisini uçaktan aldığımız andan itibaren, göğüslerinde MSP amblemi anahtar resmi bulunan bir örnek gömlekler giymiş gençlerden oluşan bir grup, emniyet halkası oluşturuyor, gösterişli ve disiplinli hareketleıie Erbakan'ın koruyuculuğunu yapıyorlardı. Ancak üçüncü ilçeye gelindiğinde bunlardan hiçbiri ortada yoktu. Konvoydaki bir ilgiliye gençlerin niçin ortada gözükmediğini sordum. İlgilinin cevabı şu oldu; "Parti yöneticileriyle bu gençler arasında ödenecek para konusunda bir anlaşmazlık çıktı." Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Trabzon gezisinde içki içilmesi sorun olmuştu. Necmettin Erbakan'ın seçim gezisieçım savaşının alabiidiğine kı- zıştığı. ancak heniiz seçim ya- saklarının başlamadığı bir dö- nenıde Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, berabe- rinde 5-6 MSP'lı bakan ve 70-80 kişilik bir heyetle bü\ ük bir seçim gezisıne çık- tı. Bu heyet gelmezden önce. bu gezi ile ilgilı ön hazırlıkları yapmak üzere, son- radan MHP'ye geçen bir milletvekili Trabzon "a geldi ve benimle bu gezı hak- kında konuşnıak istedı. Ben de emniyet müdürünü ve il jandarma komutanını ça- ğırarak o milletvekilini dinlemeye başla- dım. Öncü milletvekilinin benden ilk istedi- ği. resmi göre\ liler dışında heyete katılan 25-30 kadarpartili gence yatacak ver bul- mam oldu. Ben buna imkân olmadığını. yalnız resmi görevülere yer bulunabilece- ğini. diğerlerim partililerin misafiretme- si gerektiğıni söyledim. Otekrar ısraret- ti. yer istediği ki^ilerin hepsinin öğrencı olduğunu. üniversite yurtlarında bunlara yer bulunabileceğini. esasen yurtiardaki kapasitenin yarı yarıva bo> olduğunu ve Trabzon'a gelen üniversıtelüerin bundan yararlandığını öğrendigini bildirdi. Ben tekrarkesinbirdillebunun imkânsızlığı- nı belırttım \e özellikle üniversite içine partılı gençlerin sokulmasına müsaade edemeyeceğimi söyleyerek konuşmanın bu kısmını kapattım. Daha sonra Erbakan'ın gezi programı hakkında görüşmeye başladık. Erbakan. uçakla gelecekti. Partililerin ısteğıne gö- re. şehrirı gırişinde üstü açık bir araca bi- necek ve bütün konvoy. Trabzon'un tek yön trafiğe izin \erilen ve şehrin birucun- dan diğer ucuna yol \eren iki ana cadde- sinden gidiş dönü$ bir tur atarak sahil yo- iunda düzenlenen miting alanına gide- cektı. Bu programı ben ve arkadaşlanm kesinlikle doğru bulmadığımızı. yüzler- ce araçtan oluşan bir parti konvoyunun dar sokaklardan geçmesinin hem diger partilileri kışkırtnıa niteliği taşıyacağını. hemde Başbakan \'ardımcısı veyanında- kiler için tehlike yaratabileceğini, uçak alanından doğruca miting alanına gidil- mesınin en uygun vol olduğunu anlatma- ya çalıştık Öncü mıllervekili bu sözleri- mizden etkilenmiş göründü. Ancak bu konu> u Sayın Erbakan'la o akşam yapa- cağı telefon görüşmesınde açacağını. o- nun emirlerine göre hareket etmesi ge- rektiğını bıldırdı. Erbakan'ı karşılamaya gittik Aynı akşam telefonla bana bıldırılen duruma göre. Erbakan. partinin il yöne- ticilerinin ısrarla uygulamak istediği programı aynen kabul ettiğini. ernniyet düzenınin de ona göre alınmasını ıstedi- ğinı bıldirmiş. Bu durumda bizim yönümüzden yapı- lacak bir şey kalmamıştı. Erbakan'ın ge- ieceği saatte havaatanında kendisini kar- şılamava gittik. Ben. Başbakan Yardım- cısı sıfatıyla geziye çıkan ve vanında M- SP'li bakanlarla bu bakanlıklara bağlı ge- nış bir yetkıli ve uzman kadrosu olan Nec- mettin Erbakan"ı kendi otomobilime al- dım. Yolda kendisine uygulamak istedik- leri programı niçın değiştirmek istediği- mi bir kere daha anlattım. Erbakan. çok nazık bıçımde. beni anlayışla karşıladığı- nı. ancak parti yöneticilerini kırmasına imkân olmadıgını. bu nedenle. müsaade edersem programı aynen uygulamak is- tediklerini söyledi. Arkamızda parti bayrak ve sloganla- rıv la donatılmış yüzlerce araç ve bu araç- larda MSP sloganlarını açıklayan bez ve kâğıtlan taşıyan binlerce hevecanh parti- li vardı. Böyle bir konvoyun önünde dev - letin valisi olan ben. devletin başbakan yardımcısı olan zatla birlikte. yanında Türk bayrağmı dalgalandıran devlet ara- bası içinde gidiyorduk. Ben sinirden ve durumun acayipliğinden dogan bir heye- canla ne söyleyecegimi bilemıvordum. Şehregiriştebüvük birkalabalık bizi dur- durdu. Önde defne dallarıyla ve MSP bay rak ve işaretleriyle donatılmış bir açık pikap duruyordu. MSP liderini bu pikap- İadolaştıracaklardı. Ben Erbakan'a. ken- disi otomobilden ayrıldığına göre bu kon- vov içinde bulunamayacağımı. ayrı bir yoldan doğruca hükümet binasına gıde- cegimi. mitingden sonra kendilerini hü- kümet binasında bekleyecegimi söyie- dim. Necmettin Erbakan. kabul ve anla- dım anlamında (veya ben öyle anladım) başını sallayarak. hiçbir şey söylemeden makam arabasından indi. Ben de hızla konvoydan ayrılarak rahat bir nefes al- dım. ErtesigünErbakan'ınilçegezileribaş- ladı. Tabii gittiğimiz her ilçede kendisi Başbakan Yardımcısı. refakatinde bulu- nan bakanlar da devletin bakanı sıfatıyla Üçüncü ilçeye geldiğimizde hayretle gördüm ki Erbakan'ın etrafında bu genç- lerden birteki bıle kalmamış. Bu hepimi- zin dikkatini çekti ve sebebini öğrenmek istedik. Konvoydakı bir ilgiliye Erba- kan'ın koruyuculuğunu yapan gençlerin niçin ortada gözükmediğini sordum. İlgi- linin cevabı şuoldu: - Parti yöneticileriyle bu gençler arasın- da ödenecek para konusunda bir anlaş- maziık çıktı. Şimdi iki tarafbu konu\ u ko- nuşuvorlar. Halledüeceğini sanınm. Gerçekten de 4. ilçede bız yine aynı gençlerin. avnı hevecan ve inançla Erba- kan'ın etrafında yeraldıgını.koruyuculuk ve propaganda görevlerini başan ile sür- dürdüklerini gördük. Cumhurbaşkam'nın gezisi ve içki yasağı Cumhurbaşkanı Sayın Fahri Korutürk 1975 yılı yazında Dogu Karadeniz gezi- misafirimizi bekleyebilirdik. Bu bekle- me sırasında Karayolları Trabzon Bölge Müdürü Fehmi Memişoğlu yanıma geldi vegenel müdürünün birricasım bana ile- teceğıni söyleyerek, -Biliyorsunuz.dedi. bakanlığımızm ya- zılı emri gereğince misafirhanelerimi/de bira dahil, alkollü içkilerin içilmesi > asak- lanmıştır. Genel müdürüm. bu ziyaret sı- rasında da bu vasağı uvulmasını rica edi- vorlar. Tahmin edilecegi gibi o günlerde Ba- yındırlık Bakanlığının başında MSP'li bir bakan bulunuyor ve içki yasağı. bakanlı- ga bağlı bütün kuruluşlarda tam bir titiz- likle uygulanıyordu. Özellikle Karayolla- rf nda, Genel Müdür Orhan Batı, bu ko- nunun uygulanışını büyük birdikkatle iz- lemekte idi. Bölge müdürüne. - Kara\ollan Misafîrhanesi Cumhur- başkanımı/ın bu mareti dolausıvla \ali- liğe tahsis edilmiştir. dedim. Gelen misa- firler. Bav ındıriık Bakanlığı'nın ya da Ka- konuşma yapıyorlardı. Bizler de mahallı devlet erkânı. bu nedenle onlann yanın- da bulunuyorduk. Ancak. hiç kuşkusuz. hepsinin söyledıklerinin yüzde 90"ı. M- SP propagandası niteliğınde oluyordu. Her gittiğimiz ilçede Erbakan ve yanın- dakıler miting alanına gidiyor, biz de gü- venlik yetkilileri ve geziye katılan bakan- larla ilgili daire müdürleriyle birlikte. mi- ting alanının uzak bir köşesinde gezinin tartışmasını yapıyor, bırbirimize üzüntü- lenmizi aktanyorduk. Bu arada dikkati- mi özellikle çeken bir olay oldu. MSP lı- deri Necmettin Erbakan'ın etrafında. ken- disini uçaktan aldığımız andan itibaren. göğüslerinde MSP amblemi anahtar res- mi bulunan bir örnek gömlekler givrniş gençlerden oluşan bir grup. emniyet hal- kası oluşturuyor. gösterişli ve disiplinli hareketlerle Erbakan"ın koruyuculuğunu yapıvorlardı. sine çıkmıştı ve iki gece de Trabzon'da kalacaktı. Program geldikten sonra gör- dük ki Sayın Cumhurbaşkanı'nın berabe- rinde oldukça kalabalık bir heyet bulun- maktadır. Trabzon Vali Köşküçokeski ve yetersizbirbinaolduğu içinCumhurbaş- kanı'nı ve refakatindekileri agırlamak için uygun gözükmüyordu. Bu nedenle. şehrin merkezinde bulunan Karayollan Mısafirhanesi"ni Sa>ın Cumhurbaşkanı- mıza \e en yakın maiyetine tahsis etme- yi kararlaştırdık. Cumhurbaşkanı'nın be- raberinde bulunan Genelkurmay Başka- nı Org. Semih Sancar ve asker kişiler Or- duevi'nde. diğer bir kısım misafirler de diğer bırkaç mısafirhanede kalacaklardı. •\'atma yerleri dağınık olmakla beraber. sabah, öğle ve akşam yemekleri Karavol- lan Misafirhanesi'nde yenecekti. Karayollan Misafirhanesi'ni bu amaca söre düzeniedik. Artık aönül huzuru ile ravolları Genel Miidürlüğü"nün değil, Trabzon ilinin. hatta de\ letin misafirleri- dir. De\leri \e ili temsil eden bir kişi ola- rak. misafirlerimizi ağııiamak için gerek- li düzenlemeyi ben vapacağını. Bunu ya- parken Bav ındıriık Bakanlığı'nın kendi iç yönetimh İe ilgili olarak kojduğu kuralla- ra uymak mecburiyetinde değilim. Siz bu binav ı. bu ziyaretle sınıriı olarak il yöneti- mino dev rettiniz. Bu bakımdan siz tütfen devreden çıkın. Genel müdürün bir söv- le>eceği varsa bana söylesin. Karavollan Bölge Müdürü Fehmı Me- mişoğlu. bu sözlerimi tamamen haklı bul- duğunu. kendisinın de öyle düşündüğü- nü. ancak genel müdürünün ısteğı üzeri- ne. bu konuyu açtığını bildirdi ve mese- le aramızda kapanmış oldu. Ben ve arka- daşlanm. Karayollan Bölge Müdürü de dahil. zivaretle ilgiü tiim hazırlıkları ta- mamladık. Tabii vemeklerde. istenildiöi takdirde içki de bulunacaktı. Cumhurbaşkanı'nın gelişindenbirgün ev^el Karayolları Genel Müdürü Orhan Batı. Trabzon'a gelmiş ve doğruca misa- firhaneye giderek hazırlıkları kontrol et- miş. Misafirhanede içkileri görünce. "Bu içkiler nasıl buraya girer, siz benim enıir- lerimi bilınivor musunuz?" diye oradaki görev lılerı haşlamış. Durumu bana haber verdiler. hemen misafirhaneve koştum. Misafirhanedeki tüm personeli toplaya- rak onlara hitaben bir konuşma yaptım. - Misafirlerimize. kendileri arzu ettik- leri takdirde, içki ikranıı etmek nıillerimi- ze has geleneksel misafirse\eriiğin doğal bir sonucudur. Avrıca burava gelecek olanlar Karavollan'ııın değil, ilin ve dev- letin misafirleridir. Onlan agırlamak \e bununla ilgili düzenlemeyi yapmak da yal- nızca bana aittir. Ben bu /ivaret süresince burada içki bulundurulmasını emredi\o- rum. Bunun, \arsa günahı da vebali de bana ve içenlere aittir. başkasını ilgilen- dirmez. Sizler, Karayollan mensuplan olarak genel müdürünü/ün emrinden çık- mak isteme/seniz. baştan sövk-vin. bunu anla> ışla karşılanm. Ancak burada çalış- ma>a karar \erirseniz. bu /ivarvt süresin- ce v alnı/ca benim emirlerim doğrultusun- da çalışacaksınız. Bu konuşmama karşılık tüm Karayol- ları personeli yalnızca benim emirlerime göre hareket edeceklerini. başka kimseyi dinlemeyeceklerini. anladığım kadarıyla gerçek bir ıçtenlıkle bana bildırdiler. Bu söz verme üzçrJDejçımrahatlamakla bir- • 4iktc bir tedbir daha dü^ündüm. Özel Ka- lem Müdürünü çağırarak kapalı dolap- lardan birisine içki koymasını. gerekti- ginde o içkilerin serv ise çıkarılmasını ve bunun sorumluluğunu kendisine verdiği- mi söyledim. Yanımda emniyet müdür muavini vardı. Onada bütün çalışanların vanında. - Buradaki düzene benim tavin ettiğim görev lilerden başka hiç kimse müdahale etme\ecektir. Kimden olursa olsun. buna Kara.ıolları Genel Müdürü de dahil, bir müdahale olursa derhal bu binadan çıka- nlacak. gerekirse gözaltına ahnarak bana haber \erilecektir, dedim. Aldtğım bu tedbırler üzerine iki günlük ziyaret bovunca misafirhaneye hiç kim- se müdahale etmedi. Her şev benim iste- diğim gibi düzenli gitti. Özellikle gaze- tecıler yemekte içki ahnabildiğini görün- ce sık sık Karayollan Genel Müdürü Or- han Batı'nın şerefine kadeh kaldırdılar. O arada muzıp bir gazeteci. kimse farkına varmadan. Karayollan Genel Müdü- rü'nün, yanındaki arkadaşıvla hararetli bir tartışmaya gırdiği anda. bir içki şişe- sini. vazısı kendisine dönük biçimde ma- sanın önüne bırakmış ve Orhan Batfnın. önünde rakı şışesıyle. resmini çekmi|>. O iki gün içinde sık sık ahbaplık ettiğimiz vebirbirimize takıldığımızÖrhan Batı'yı. birkaç a> sonra. Ankara'va gidışlerımin birindezıvaret ettim. Beni çok i\i karşı- ladı. Sohbet sırasında. Cumhurbaşka- nı'nın gezisi sırasında yemek masasında kendisinin haberı olmadan çekılen fotoğ- rafı gösterdi. Gerçekten de genel müdü- rün önünde. sanki kendisi içiyormuş gi- bi. vazısı iv ice okunan bir 'Yeni Rakı' du- ruyordu. Gazetecinin yaptığı muzipliği de o zaman öğrenmış oldum. Orhan Ba- tı. bu resmi gösterdikten sonra bana. - Bunun bütün günahı sana ait. dedı. Ben de. - Sen resmin içinde gözükmekle zaten günaha girmişsin. Rakı şişesi olsa da ol- masa da farketmez. Ama ben senin bu gü- nahını da üstüme alnorum. dedim. Tabii Orhan Batı. rakı içip günaha gır- mekten değıl. rakı şişesiyle birlikte çek- ilenresmininseçimlerdekullanılması ih- timalinden korkuyordu. Sürecek ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORLNLARI YILMAZ ŞİPAL SSK bizi kesin dönüşe zorluyor Sorıı: Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan emekli olan herhangi bir kimsenin SSK'ye sosyal güvenlik destek primi ödemek koşulu ile yeniden sigortalı çalıma olanağı olduğunu >az- dınız. Biz yurtdışında bulunanların, bu destek primini ne- reye ve ne miktarda ödeyeceğimiz belirlenmediğinden. vurtdısından mutlaka dönmemiz mi gerekiyor? Benim e;im şu anda hiçbir yerde çalışmıvor \e hiçbir kuruluş- tan işsizlik parası ve sosyal yardım da almıyor. Buna rağ- men SSK, bizim veya bu durumda olanları yurda kesin dönüşe zorluyor. Yurtdışında olup, işsiz olan ve herhan- gi bir verden işsizlik veya sosyal yardım da almayanların. SSK'den emekli aylığı alnıaları için yurda kesin dönüş yapmaları şart mı? (A.D.) YANIT: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın amacı Türkiye'de bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalış- tınlanlaı a. **İş kazalany la meslek hastalıkları, hastaJık, anaJık, nıalul- lükyaşlılıkveölüm haÛerinde" yasada >azılı koşullarla sosyal sigor- ta yardımlannın sağlanmasıdır. 3201 sayılı Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlannın Yurtdışın- da Geçen Sürelerinin Sosval Güvenlik Bakımından Değerlendırilme- si Hakkında Yasa'nın amacı Türk vatandaşlannın. yurtdışında geçen ve belgelendirilen çalışma süreleri ile bu çalışma süreleri arasında ve- ya sonundaki işsizlik sürelerinden herbirinde biryıla kadarolan kıs- mının ve yurtdışında e\ kadını olarak geçen sürelerinin talepleri ha- linde borçlandınlarak sosval güvenlikleri bakımından değerlendirıl- mesidir. Sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışabilmek için öncelik- le herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli ya da yaşlılık ay- lığı bağlanmış olması gereklidir. Sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik ya da yaşlılık aylığı al- makta olanlar. Türkiye'de Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında bir işte çahştıklarında isterlerse aylıklannı kestirmeksizin bütün sigorta kollanna (iş kazalan ve meslek hastalıklan, analık. hastalık. malul- lük. yaşlılık ve ölüm sigortaları) prim ödeyerek çalışmalarını sürdü- rürler. İsterlerse yüzde 6 sını kendileri yüzde 18'ini deişverenlerinin ödemesi koşulu ile sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ve aylık- ları kesilmeksizin çalışabilirler. 3201 sayılı Yasanın Uygulama Yönetmeliği'nin 11. maddesinde v urtdışında çalışanlara sosyal güvenlik kuruluşlannca aylık bağlana- bilmesi için aranan koşullar belirlenmiştir. Yurtdışında geçen ve de- ğerlendırilen sürelerin göz önüne alınabilmesi için: "a) Yurda kesin dönülmüş olması, b Tahakkuk ettirilen döviz borcunun tamamının ödenmiş olması. c) Borcun ödenmesinden sonra vazılı talepte bulunulması şarttır." Konu. Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü'nün 13.10.1993 gün genelge no. 8-10ekte açıkça anlatılmaktadır. "Yurtdışında iken hem 2147 sa\ılı kanunun 4. hem de 3201 sayılı kanunun 3. maddesine göre borçlanan sigortalılardan, 3201 sayılı ka- nuna göre borçlandıkları hizmetleri de dikkate alındığı takdirde aylı- ğa hak kazananlara 3201 sayıh kanunun 6/A maddesi gereğince. Tür- kiye'ye kesin dönüş yapmadan ay lık bağlanması mümkün olmadığın- dan, bunların talepleri işleme konulma\acak \e kendilerine gerekçesi belirtilmek sureti\le aylık bağlanamavacağı bildirilecektir.~ Kısaca. yurtdışı hizmet borçlanması yaparak Sosyal Sigortalar Ku- rumu'ndan yaşlılık aylığı alabilmek için yurda kesin dönüş yapmak en önde gelen koşuldur. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Filmleri Gibi, Kitapları da YokL Yılmaz Güney ın "insan, Mılıtan ve Sanatçı Yılmaz Güney" kitabı yoktu bende. Fatoş Güney verdı onu bana. Kitabı, vakıf olarak değil de "Güney Filmcilik" olarak çıkardı Fatoş Güney. Bunda Yılmaz Güney'in sürgünde yaptığı çeşitli konuşmalar, yazışmalar, ken- disiyle yapılan röportajlar yer almaktaydı. Kıtap çıktık- tan sonra. DGM'de Fatoş Guney aleyhine dava açıl- dı, kitaplar toplatıldı. Fatoş Güney'le söyleşirken so- ruyorum: - Neredeydi kitaplar? - Şirketteydi, gelip el koydular, götürdüler; polis tu- tanak tuîarak aldı götürdü. Şımdi bız mahkemeden beraat kararı aldıktan sonra, birkaç aygeçtı, kıtabımı- zı gerı alamıyoruz. Kitaplar, polisle savcılık arasında duruyor. - Kaç tane kitap? - Bini aşkın kitap! işte, mahkeme kararıyla topladı- lar ve biz aylar sonra polisle savcılık arasında dönüp duruyoruz. Fakat kitaplar nerede belli değil. Vermiyor- lar. Yeni bir kitabınşu anda alınması gerek. Çünküçok büyük maddi zaranmız var, 1000'i aşkın kıtap. Fakat ne savcılık bu konuda bilgi verebiliyor ne polıs bilgi verebiliyor. Böyle birkayıp... - Kitaplar DGM'de değil mi? - DGM almış kitapları, tutanağı varelimizde, "Sav- cılığa verdim" diyor. Savcılığın da kaşesi varmış evra- kın üzerinde, almış yani. Fakat her ikısı de "yok" di- yorlar. 1000'i aşkın kitap kayıp, bizim birkaç yüz mil- yon lira zaranmız var. - Yaktılar maktılar mı acaba? - Bilemiyorum ki, işte onu bilemiyoruz... Yani bu ki- taplar ne oldu acaba? Bu kitaplar önemli, çünkü ka- rarı da önemli. (Mahkemenin kararında, Fatoş Güney'in 'beraatı- na" karar verildikten sonra, şöyle deniyor: "Dosyada mevcut bir adet kitabın kanıt olarak dosyada muha- fazasına ve el konulan dığ&r kitaplann ise hüküm ke- sinleştikten sonra iadesine..." - Anladım, kitaplar nerede? - Evet, el konulan kitaplar nerede? Şu anda bunla- rı almak hakkımız, fakat kimse yanıt veremiyor; yıne filmlere döndü. Filmleri de kimın ne yaptığı belli de- ğil! - Filmlerin yakılması söz konusu olabılir mi? - Akıbeti meçhul diyorum ben onlann. Kimse yanıt veremiyor, kimse bilgi veremiyor. - Başka davası var mı Yılmaz Güney'in? - Hayır, başka yok. Fakat siyasal kitaplannı yayım- lamayı düşünmüyoruz. Örneğin, üç ciltlik bir kitaptır o, daha önce yurtdışında baskısı yapılmıştı birkaç kez. Fakat şu anda, yine yasağa girecek şeyler var. (Yasak- lar) kalkar da, biz de bu siyasal yazılannı basabilırız. - Bu yasak kitaplar nerde var? Bende var mıdır? - Sende yoktur! - Sizde de mi yok? - Bende var, arşivde var. "Yazılar" da diyebiliriz bu- na, siyasal yazılar. Daha sonra "vakıf" olarak yapmak istediğimiz çalışmalardan bir tanesı, siyasal yazılannı yayımlamak; fakat şu anda hâlâ yasaklar karşısında suç oluşturuyor, hâlâ suçlu duruma düşebilir. Fakat nasıl ki, "Yılmaz Güney Vakfı"n/n amacı, görevı çok yönlü birsanatçıyı, birsavaşım (mücadele) insanını her türlü şeyiyle belgelemek gibi bir görevle yükümlü ol- duğu için, bunu da olanaklar elverdiğinde yapacağız. ,Basacağız yazılannı da, önemli çünkü. - Yılmaz Güney'in kaçıncı yılı bu yıl? .. ,, - On iki. - Yıldönümü ne zaman? - 9 eylül. - 20 eylül de Ruhi Su'nun. Ruhi Su'yla tanışıyor muydu Yılmaz Güney? - Birkaç kez dinlemeye gıtmiştik biryerlerde kendi- sini; yıllar önce, yetmişli yıllarda. - Ruhi Şu'yla görüştünüz mü? - Yoo, öyle görüşme şeklinde değıl de yani, söyle- dıği bir yerde, gitmiş dınlemıştik... - Babanızla ilgili ne diyeceksiniz? - Babamlar, altı yıl boyunca pasaport alamadılar, ön- ce, bizim ardımızdan dışarıya çıkabılmek için, altı yıl boyunca pasaport vermediler onlara, bütün çabala- rına karşın. Hiçbir şeyle ilgileh olmayan insanlar olma- larına karşın... - Adı neydi babanızın, sayrılığı neydi? - Babam, Gani Süleymangil. annemm adı Birsen Babam sonunda hastalandı ve "Türkiye'de tedavisi yapılamaz" dendı. Akcığer kansenydi. 'Londra'da bu ameliyat yapılır" demişler, bunun üzerıne altı yıl son- ra, sayrılık nedeniyle, binbir güçlük ve savaşımla bir pasaport ele geçirdiler. Onlan annemle birlikte ılk kez Londra'da gördüm, babam sayrıevıne yatmıştı, ameliyat oldu üç ay sonra da, Türkiye 'ye donerken öl- dü. Onlan Yılmaz'dan sonra, altı yıl sonra görüşüm böyle oldu. - Yılmaz daha önce öldü değil mi? - Yılmaz, iki yıl önce öldü! - Türkıye'ye kaç yılında geldın? - Ben Türkıye'ye 1992'de geldim! • • • Bugün filmci. senaryocu Aydın Arakon'un ölüm- süzlüğe ulaşmasının 14. yıldönmü. Yılmaz Güney'i yazarken. Aydın Arakon'u da anmak ıstedim. Eşi Nur- ten Arakon'a saygılar... B U L M A C A SEDiTYAŞAYiy 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDANSAĞA: 1/ Borodin'ın ta- nınmışbiroperası. II Dürülerek boru bıçımı verılnıışde- rı ya da kâğıt to- 3 mar... Ünlem. 3/ "Kimine bir vermezgıvesı Kı- mının atına atlas çul evler" ((Yunus Emre)... Zorba hü- kümdar. 4/Galv um elementının simae- 8 si... Japonlann ulu- g sal ıçkısi. 5/Japon- lara özgü çiçek düzenleme sanatı. 6/ Yurdumuzda bir ırmak... Radonelementınin sımgesı. 7/Cam türüne çok yakın bir ornıan ağacı... 3 Kadastro harıtalarında par- 4 seller topluluğu. 8/106 taş- laovnanan birovun... Kazı yerı. 9/Tanmda gübre. he- ° kimlikte ılaç olarak kullanı- lan. barut gibi patlayıeı 8 maddeler vapımına vara- Q van. bevaz renkte ve ınce bıllurlar durumunda bileşık bir madde. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/Avrupa'da bir ba>kent... Petrol araştırmalan sırasında tu- tulan kavıt. 2/ Dıvan edebiyatı nazım şekıllerınden biri... Motorlu taşıtların elektriğını sağlayan aygıt. 3/ Bir göz ren- 21"... "Hem — hem bâde. hem bir şuh sâkidırgönül" (Ne- fi). 4/N'umaranın kısa vazılışı... Araplarda seçkın erlerden kurulu savaş bırlığı. 5/ Üstü kapalı bir yerın zemın kısmı. 6/ Yansıma... Yemek yemegerekiinımı olan. 7/Alaca \esı>ah kürkü olan bir cıns küçük sansar... Nazılerm polıtıkaMnda Germen ırkından kımselereyakı^t.ınlan ad. 8/Ev ın bölümü... Bınnın ardından gelip onun verıne geçen kimse. 9/ Nâzını Hikmet'in sovadı... Itırlı bir bıtkı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear