23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 9 TEMMUZ 1996 PA2ARTESİ CUMHURfYET SAYFA EKONOMI Ziraat Odaları Birliği, Istanbul Ticaret Odası'nı Güneydoğu Anadolu Projesi'nde arazi kapatmakla suçladı Güneydoğıı'da rant kavgası• A\ rupa Birliği'nden (AB) sağladığı finansal destekle. ŞanlıurfYdaki seracılık projesini uygulamaya hazırlanan Ziraat Odalan Birliği Başkanı Faruk Yücel, bölgedeki köylülerle özel anlaşmalar yaparak ihracata dönük üretim amacı>la 50 proje hazırlayan fstanbul Ticaret Odasf nı GAP'tan arazi kapmaya çalışmakla suçladı. TAHSİ.N AKÇA Henüz yüzde 10u tamamlanabilen Güneydogu Anadolu Projesi (GAP) kapsamındaki sulamaya açık alanlar. tanm kesırnivle ticaret kesiminın arasını açtı. Avrupa Birliği"nden (AB) sağladığı finansal destekle. Şanlıurfa'daki seracıîık projesini uvgulamaya hazırlanan Türkiye Ziraat Odalan Birliği (TZOB) Başkanı' Faruk Yücel, bölgedeki köylülerle özel anlaşmalar yaparak ihracata dönük üretim amacıvla 50 proje hazırlayan Istanbul Ticaret Odası'nı (İTO). GAP'tan arazi kapmaya çalışmakla suçladı. ÎTO'nun projelerini uzun zamandan beri duyduklarını. ancak birtürlü sonuçlandınlmadıöını belirten Yücel. **Esas amaçlan gelecek vaat eden GAP bölgesinden arazi kapmak. Yıllar önce İstanbuPa \akın olduğu için Trakva'da arazi peşinde koştuklan gibi şimdi GAP'a yineldiler. Köylüyii falan düşündüUeri yok. Reklam \ apıvoriar. BLam amacımız köylüye ulaşmak" diye konuştu. AB'den 400 milyar liralık kredı destegi sağlayan TZOB. Hollandalı Stroas. Alman BTS ve Türkiye den de bir kamu kurulıışu olan Vfedsa'nın içerisinde bulunduğu projeyi yıl sonuna kadar gerçekleştirmeyi planlıyor $an)ıurfa'daki sıcak su 1 1995 Harran Ovası I Sulanan alan Toplam alana oranı: Toplam köy sayısı Toplarrt nüfus Çjftçi sayısı Tanm geliri Kişi başına üretim Ekilen ürünler 30 bin hektar %6.3 62 26 bin hektar 4 bin 121milyondolar 4bin350dolar Pamuk. buğday; arpa, mercimek, mısır, susam kaynaklannın da bulunduğu arazide. her türlü sebze ve me\ve üretiminin yapılacağını kaydeden Yücel, yöre ınsanının eğitılmesinin ardından, köylülenn tümünün projeye dahil edilmesini amaçladıklannı kaydettı. Yücel, Almanlar başta olmak üzere. başka yabancı firmalarla da onak projelennin olacağını sözlerine ekledi. Yücel'in eleştırilennı yanıtlaşan İTO Başkanı Mehmet Yıldınm ise amaçlannın araziden rant elde etmek olmadıgrını \urguladı. "Benim İstanbuPda bir sürii arazim var. GAP bölgesindeki arazhi ne >apayım" diyen •Yücel. "Yıllarönce İstanbul'a yakın olduğu için Trakya'da arazi peşinde koştuklan gibi şimdi GAP'a yöneldiler. Köylüyü düşündükleri yok. Reklam yapıyorlar" derken İTO Başkanı Yıldınm ise "Biz işadamına bölgedeki rantı anlatarak oraya çekmek istiyoruz"' dedi. Yıldınm. amaçlannın araziden rant elde etmek olmadığını \urguladı. Yıldınm. "Biz işadamına bölgedeki rantı anlatarak oraya çekmek istnonız. Gece «ündii/ bu iş için çalışıyoruz. Bunu söyleyen şahsa "Sen bu ülke ıçın ^ımdı>e dek ne yaptın' di>e sormak lazım. Eğer «erçekten smlemişse bulunduğu makama vakıştıramadım'" dedı. Bölgede 170nun. >abancılarla ortaklık halinde köylülerle özel anlaşmalı çırrlikler kurarak ihracata dönük üretim yapmayı amaçlayan 50 projesi bulunuyor. Bunlann 2'si yıl sonuna dek hayata geçirilecek. Hollandalıların kesmeçiçek \e dondurulmuş gıda. Japonlann ise soya fasulyesi üretebilmek için bölgeye ilgi gösterdiklerini belirten Yıidınm, birkaç ay içerisinde çiftçilerle diyaloğa geçeceklerini. mah-.ııllerin de bölgede kurulacak işleme fabrikalan sayesinde yurtdışına ihraç-edilır ürün haline geleceğini ifadeetti. Projelerin tamamında sanayide değerlendirılebilen tanm ürünlerinin üretileceğini kaydeden Yıldmm. "•Şimdije kadar kârtnın bü\ ük bir kısmını tüketicive ulaşana dek komisyoncuya kaptıran çiftçi de ürrtimi ihracata dönük olacağı için gelirini arttıracak. Sağlıklı üretim planlanıasının >apıldığı binlerce çililik olusacak" dcdı. GAP kapsamındaki suiamava açık aianlar, tanm ve ticaret kesiminin arasını açtı. Uretimdeki plansızhk, tarınu tüketti Hükümetlerin izlediği politikalar sonucu ekonomiye sağladığı katma değer oranında pay alamayan tanm kesimi, son yıllardaki uygulamalarla kendi haline terk edilirken gümrük birliğiyle de Avrupa ile haksız bir rekabetin içine itildi. Turk tarımının 5 yıllık profili URUN Pamuk Buğday Çekırdeksu kuru üzüm Zeytınyağı Kuru kayısı Pırınç Susam Pancar Çay Fındık 1 9 9 1 Üretim 561227 20.400.000 150000 60.000 35.000 120000 43.000 15474000 683.000 315000 Ort Fıyat 6 997 508 4 562 3.50C 7.810 1.350 5406 202 t i » 5600 $ 137 0.11 089 0.58 153 0.26 106 0.03 0.24 110 1992 Üretim 573.706 19.300.000 •53000 56.000 40000 129.000 34C00 15.126.000 731.000 52C.000 Ort Ftyat 10.750 1063 5192 9.299 15.567 3.729 6.970 330 2250 9CO0 $ 125 012 060 138 182 043 081 003 0.26 105 1993 Üretim 603.238 210COOO0 212300 50.000 23.000 135000 30.000 15681000 577.000 3C500C Ort. Fıyat 15036 1942 8,690 13.288 23654 4909 10.504 500 2400 14200 s 103 0.13 059 03 1 033 0.72 003 0.23 L.Sı 1994 Üretim 632 343 17 500000 "5000C 120000 66900 ı&ooo 34000 12 736.000 654 000 43CCO0 Ort. Fiyat 60.387 5124 86198 30 987 43838 15.694 35335 1000 6000 45 000 $ 1.58 013 068 080 1 '4 040 093 D.02 0 1 5 1.17 1995 Üretim 836.295 16000.000 179000 60-300 30600 150.00C 30.000 11.543.000 523000 455.0O0 Ort Fiyat 103805 9.474 39065 88.061 79059 23.079 68 716 25O0 12 000 60.000 $ 1 74 015 065 1.48 '33 0.38 1.15 0.04 0.20 I 1.34 MER1H AK DUNYA EKONOMSINE BAKIŞ /ERGJJV YILDIZOĞLU Burundi: Göz göre göre gelen felaket! B anş ve hukukun üstünlüğü- nedayalı yeni bir dünya dü- zeni vaat edenler, 1994 yı- lında Ruanda'da, çoğu Tut- si bir milyon insanın ölümüne yol açan soykınm karşısında çaresiz ka- lınca "Hazırtıksızyakalandık"dem\ş- lerdi. Ruanda'nm komşusu Burun- di bugün benzer birfelaketedogru hızla yol alırken, aynı bahaneye tek- rarsığınma artık mümkün değıl. Ge- rek Uluslararası Af Örgütü gerek- se de Le Monde Diplomatique gi- bi yayın organlan ve birçok gözlem- ci Ruanda'dan sonra Burundi'de de benzer bir felaketin beklendiğini bir zamandır söylüyortar Aslında Ru- anda'daki soykınm da beklenmedik bir gelişme değıldi. Bu iki ülke halk- ları hâlâ, sömürgecilik dönemınde, sömürgeci yönetımlerin. yerli halkın ıçine ektiği düşmanlık tohurnlannın zehırii hasadını kaldırmaya çalışıyor. Bugün Ruanda ve Burundi olarak bilinen ıki ülke gıbı bunlan kana bu- layan Tutsi-Hutu çatşması da somür- gec'lik döneminin yapay ürünlerı. 1891 'de Almanya bölgeyi sömür- geleştırdığınde Ruanda ve Burundi diye iki ülkeyoktu. 1919'da, yani 1. paylaşım savaşı ertesinde Almanya yenılip de sömürgeleri Belçika'nın eline geçtığınde, bölgenın ısmı Ru- anda-Urindi'ydi. Bugün çatışmala- ra taraf olan Hutu ve Tutsi isimlı grup- tanr aynı dılı konuşmalarına ve ara- lanndafizyolojikbir fark olmaması- na rağmen, iki farklı ırktan olduğu teorileri de önce Alman, sonra da Beteikalı misyonerlerve "bilim adam- an' tarafından geliştirildi. Sömür- gecler ilk geldiklerinde bölge, Tutsi Oir kral tarafından yönetiliyordu. Bir- çok yerde olduğu gibi sömürgecıler t>urada da yerel halkı denetim altın- da :utmalarını kolaylaştırmak için geteneksel iktidar ilişkileri ile işbırli- gi içnegirerekdolaylı bir yönetim tar- zınıbenimsediler. Yönetici Tutsi'nin Huu'ya göre daha üstün bir ırktan aldjgu ve Batı'ya daha yakın bir bol- ge clan Etiyopya'dan gelmış olabi- eceklerı yorumu / uydurmacası, yö- letci üstün ırklar teorisi ile tam bir jyçjnluk halindeydi. Üstelik bu te- arinn azınlık ve yönetici Tutsi ile ço- Junuk Hutu arasında kalıcı birdüş- na-lık yaratarak bölge halklannı böl- •ne« gibi bir de ışlevi vardı. Sdmür- gec yönetimlerin ve mısyonerlerin et- <İS' le Hutu ve Tutsi arasındaki kül- •üre toplumsal geçırgenlıkler gıde- ek<optu. Tutsi krallar, yönetimleri- ii tu teoriye dayanarak pekıştirirken. sömürgecM e'e - zr da kar- şılanndasomurgecııene Diriıktedav- ranan Tutsi'yi gördüler. Bazı antropologlar Tutsi ve Hutu kavramlarına uygun aşıret yapıları bile bulmakta zorluk çekerlerken. bazıları da örneğın Prof. Terence Ranger, benzer yapay gelişmelerin başka Afrika ülkelerinde, örneğin Zimbabvve, Mozambik gibi botge- lerde de görüldüğünü ve bu sözde etnık kimliklenn geçen yüzyılda oluş- turulduğunu düşünüyorlar (Financi- al Tîmes 24/7/96). Anlaşılan bugün- kü "etnik" çatışmaların ve soykırım- ların sorumlusu sömürgeci miras. Sömürgecilertarafından yaratılan bu Hutu ve Tutsi etnik kimlikleri üze- rinde, 1950'lerin sonunda, anti sö- mürgeci hareket artık kendini Hutu olarak tarifleyen grup tarafından ay- nı zamanda bir de Tutsi'ye karşı sos- yal kurtuluş hareketi olarak yo- rumlandı. O sırada II. Dünya Sava- şı'nın galibi ABD'nin eski sömürge- leri dünya pazarına açmaya çalıştı- ğı birortamda Ruanda-Urundi'nin ba- ğımsızlığı şekillenmeye başlayınca, yeni düzende kendilenne biryer bul- mak için Belcika ve Fransa'nın, desteklenni Tutsi'den çekip bağım- sızlıktan sonra devlet kurması ola- sılığı daha yüksek olan, çoğunluk, Hu- tu'ya vermeye başladıklannı göruyo- ruz. 1959'daRuanda-Urundıbağım- sızlığını kazanırken. 1961'de Tutsi monarşisı yıkıldı ve 20 bınden fazla insanın ölümüne yol açan ilk büyük çaplı etnık savaş patladı ve 1965'e kadar sürdü. Bu sırada 1962'de ön- ce Ruanda'dan koparılan Urundi, sonra da 1965 Tutsi azınlığın partisi UPRONA yönetimi de Burundi adı altında bağımsızlığtnı kazandı. Burun- di'de birtürlü ıstikrarkazanamayan Tutsi krallığının 1972'de dıkkatını Hu- tulara çevirdiğini ve yaklaşık 200 bin Hutu'nun öldüğü bir soykınmı tez- gâhladığını görüyoruz. Gerek Ruanda gerekse de Burun- di 1970-80 arasında bir türlü istikra- ra kavuşamadı, darbeler ve Tutsi- Hutu çatışmalan birbirini izledi. An- cak bu ıç çatışmalar içinde artık ryr- ce yorulan iki ülke halkı. 1990'ların başında, ilk defa Hutu-Tutsi çatışma- sını yumuşatacak bir şans elde et- tiler. 1990'ın ilk yıllannda. tarıh bü- yük soykırıma doğru yaklaşırken, Ruanda'dan kaçmış Tutsi'lerin bir kısmınm Vatansever Ruanda Cep- hesi adı altında komşu ülkelerde, ama özellikle, Ingilizlenn etkı alanı ıçın- de olan Uganda ve Zaıre'de örgut- lenerek kaybettikleri iktidan alma ha- yalleri içinde başlattıkları saldırı, 1978'den beri ülkeyi yeni biranaya- sa ile yönetmeye çalışan general Habyarimana'yı bunartmaya ve bir çözüm aramaya zorlamaya başlar. Bu sırada Burundi'de 1987'de bir askerı darbe ile iktidara gelen Ulu- sal Kurtuluş (günahlardan kurtulma anlamında) Cuntası'nın başı Binba- şı Pierre Buyoya genel seçımlerı kaybetmış ve hıçbır sorun çıkarma- dan ıktıdarı, bir Hutu olan Ndad- ye'ye bırakmıştır. 1993'te Ndadye, iç karışıklıklar sırasında Tutsi asker- ler tarafından öldürülür. 1994'te Bu- rundi, Hutu veTutsiler arasında kur- tarılmış bölgelerebölünmeye, şehir- lerın kontrolü ordunun, yani Tutsile- rın, dağların kontrolü ise Hutu mılis- lerin elinde yoğunlaşmaya başlar. Ocak 1994'te yapılan seçimleri yi- ne bir Hutu olan Ntaryamire kaza- nır. Ruanda Devlet Başkanı Habya- rimana ve Ntaryamire, bölgede Hutu-Tutsı çatışmasını bıtirmeyi amaçlayan Aruşa antlaşmasını ım- zalamaktan dönerken bulunduklan jçak Fransızların eğıttığı Ruanda Başkanlık Muhafız Alayı'nın fırlattığı bir roketle duşer. Anlaşmanın aynn- tıları uçak enkazında kaybolur (Le Monde Diplomatique Mart 1995). Ruanda'da soykınm başlar. Fransa ise bu soykınm devam ederken Ru- anda'ya silah sevketmeye devam eder. Belçika uyruklu bir işadamı, soykınmı yayınlan ile kışkırtan ve yö- neten Radıo Mille Collines isimli rad- yo istasyonunu finanse eder. Soykı- nm teorilerini Paris Üniversitesi'nde bir tez yazarak geliştiren Ruanda Gobbelsi lakabıyla anılan bir başka şahıs da bu radyoyu yönetiyordur. Ruanda'daki soykınm Burundi'de- kı Tutsi azınlığı "şimdi s/ra bize mige- lecek " korkusu içine düşürdü ve Ru- anda'dan gelen sğınmacı Tutsi genç- lerı hızla orduya almaya başlaması- na yol açtı. Burundı'dekı Hutu çoğun- luk ise hem Ruanda'da soykınmı gerçekleştirenlenn cezasız kaldığını görerek hem de bu korunma içgü- düsü ile Tutsilere saldırmaya başla- dı. Bu saldınlar geçen hafta 300 Tut- si köylünün ölmesiyle yeni bir aşa- maya girdı ve 20 bin kişilik Tutsi or- dusu. Hutu Devlet Başkanı Ntiban- tungaya'yı devırip yönetimeel koy- du. Pierre Buyoya tekrardevlet baş- kanı oldu. Şimdi genellıkle Tutsileri destekleyen ABD-lngıliz basını Bu- yoya'ya bir şans tanımaktan yana. Bazı "sinıkler" ise altın, uyuşturu- cu madde ve silah ticaretinin hızla de- vam ertıği bu bölgede nikel, kalay, tungsten gibi stratejik madenlerın de olduğuna bakarak aslında ABD, Ingiltere. Fransa ve Belçika gibi ül- keterarasında dolaylı bir payiaşım sa- vaşının yaşanmakta olduğunu düşü- nüyor. Dünya Bankası'nın Tutsi kont- rolünde olan Bujumbura'da birSer- best Ticaret Bölgesinin oluşması- na önayak olmasına, Belçika'nın ay- nı bölgede bir altın rafinerisi kurmak için imtiyazlarelde etmesıne. bu im- tıyazlara karşı çıkan Maden ve Ener- ji Bakanı Kabushemeye'nin (Hutu) Mart 1995'te güpe gündüz sokak ortasında öldürülmesine (Le Mon- de Diplomatique Temmuz 1995) bakarak, Tutsi-Hutu savaşının ar- kasında başka global ekonomik çıkartann olduğu tespıtıne hak veren- ler de az değil. V İZ.VfİR - Politikası olmayan tarım sektöründe tüm dengeleraltüstoldu. Üretici artık fazla para eden ya da para etmesini bekledigi alternatif ürünlere vönelırken tarım büyük bir kaosa sürüklenivor. Bir yıl denızlere dökülen ürünler, ertesi yıl tüketiciye pahalı ijekılde giderken tarım da gıderek dı$a bağımlı hale gelıyor. Tanm çevreleri her yönüyle siyasilefe bağlı sektörden. siyasılerin elinı çekmesini. bu arada da tanmın polınkasına kavuşturulmasını istiyor. Hükümetlerin izlediği politikalar ^onucu ekonomiye sağladığı katma değer oranında pay alamayan tarım kesimi. son yıllardaki uygulamalarla kendi haline terk edilirken gümrük birliğiyle de haksız bir rekabetin içine itildi. Tanmda verimlilik için sadece destekleme ve sübvansiyonla yetinen hükümetlerin özellikle seçim dönemlerinde koz olarak kullandıgı taban fiyatlan, sonraki dönemlerde çiftçinin daha da ezılmesıne neden oldu. ı Üretim planlamasmın yapılmaması üreticiyi. "hangi ürün para edivorsa onu dikejim" seçeneğine götürdü. Bunun en güzel örııeğı zeytinde yaşandı. Zeytin \e zeyiınyağının para etmemesi üzerine zeytinliklerini inşaat kooperatiflerine satan üretici, Türkiye'de bu üretimin birdenbire düşmesine neden oldu. Türkiye'nin stratejik ürünleri pamuk, pancar. buğday. çay ve fındıkta da benzer durumlar yaşanıyor. Para eden ürüne ertesi yılki şöneliş. Türkiye'deki tanm dengelerini de altüst ediyor Buna karşın "kendi \agı>la kaMoılması" istenen üreticinin. Türkiye'nın üretim tablosunu dalgalandırması dikkate alınmadı. Bunun yansımalan geçen yılki buğday ve pancar krizinde kendini gösterdi. Tanm çevreleri. hem politikasızlıktan hem de politıkacılann işlerine kanşmasından yakınıvor. Türkive Ziraat Odalan Birliği Başkanı Faruk Yücd, üretimde \aşanan aksaklıklan doğruluyor. Bunda devletin geç fiyat açıklamasının büyük payınının olduğuou belirten Yücel. üneticinın daha çok para eden ürüne kaydığını bildiriyor Bu aşamada Türkişe'nın bazı ürünlerde açık \erdıgıni. bunun da plansızlıktan kaynaklandıgını dile getiren Süren. "Devletin o yıl hangi ürüne ihthacı varsa. onun fıvatını fazla tutar. Avrupa'da bu böyie oluyor. Yeterii planlama >apjlmamasu eğitimin olmaması, altyapı noksanlığı nedeni\Iepolhika oluşrurulamı>or. Burada da şu soru karşımıza çıknor, planlamayı kim \apacak? Tanın sektörü> le ilgili 7-8 bakanlık de> rede. Bu dağınıklık bir an önce toparlanmalıdır. Bu yapılmazsa, domates, soğan fazla olur \e >ollara dokülür" dedı. C'rün fiyatlannın hükümetler tarafından belirlenmesini de yanlış bulduklannı bildiren Süren. "Bundan herkes zarar görüyor. Si\asetçi gelhor, hiç kims«nin görüşünü almadan fi\at ilan ediyor, ondan sonra fl\at da devam etmhor. Dümada fındık pa/annın > u/de 72'si bize ait. Ama fındık borsası Hamburg'da kuruluyor. l 'retim senin elinde. Dış dünvanın buna etki edecek bir şe>i yok. Ama ediyor" dedi. Türkiye Ziraatçılar Dernegi Başkanı İbraiıim Vetkinde. siyasilerin tanm kesiminde oy tacirliği yaptığmı belirterek "Fiyatlar da buna göre beliirtenKor'* dedi. Yetkın. ^öyle konuştu: Türkiye'de ulusal ölçekli bir tanm politikası vok. Buna bağlı olarak destekleme politikası, üretim planlaması. pazarlama sorunlanna ilişkin politikalar sorun yaratı\or. L retilen mallann bir >ıl fazla. bir yıl az oJmasının nedeni. desteklemeden geçhor. Fhatlann yüksek \e az oJuşu daoyaendeksli desteklemeden ka> naklanıyor. Türkhe'de beİli bir plan yok,fivatlarda m tacirüği uğruna \eriliyor. Siyasi iktidaıiar da hep bu yola ba^> urmorlar." ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK "Sol Çizgi"; "Son Çizgi" Dünya sosyalist hareketi, değişen koşullara göre yeniden tanımlanıyor. Sosyalist kuram ve uygulama- nın birincil amacı, başta ekonomik sömürü olmak üze- re, "sömürünün her türünün azaltılması, giderek tü- müyle ortadan kaldırılması "dır. Bu amacın gerçek- leştirilmesinde de başvurulabilecek en gerçekçi ve doğru yöntem, eytişimsel (diyalektik) yöntemdir. Tartışma ve yeniden tanımlamalar, bu eksene otur- tulmalıdır. Tersine birtutumun söyleyenleri kim olur- sa olsun, sosyalizm ile uzaktan yakından ilgisi olma- yacağı açıktır. Ülkemizde giderek unurturulan kimi değeıierin bu çerçevede irdelenmesi büyük güncel önem kazanı- yor. Sosyalist çizginin, özellikle Sovyet ve Doğu Avru- pa deneylerindeki başarısızlık üzerine, gerek kuram gerekse uygulama düzeyinde, her gün yeniden kırı- lıp dökülen bir duruma geldiği görülüyor. Bu dalgalı denizde, özellikle uygulama alanında, emekçi ke- simler kimi noktalarda "ödün verilemeyeceğini" ya da belli bir kalın çizginin gerisine düşulemeyeceğini özenle vurguluyorlar. Bu kalın çizginin sol tarafında "nelerin" bulunduğu, sosyalist düşüncenın "vazge- çemeyeceği" alan sayılıyor. Büyük ölçüde Doğu Av- rupa ülkelerinde sosyalistlerin ülke yönetimine yeni- den seçilmelerinde bu "son çizgi" anlayışının etkili olduğu görülüyor. Yaklaşıma göre sosyalizmin vazgeçemeyeceği ilk kavram, "sosyal adalef'tir. Sosyal adalet, en geniş tanımıyla, siyasal hak ve özgürlüklerin "içinin" 'eko- nomik olanaklarla" doldurulmasını sağlamaktır. ör- neğin, eğitim, konut dokunulmazlığı ya da seyahat "haklannın" gerçekleşmesi için önce bu "haksahip- leri" bunları elde etme olanağını özel olarak sağla- yamazlarsa, bu hakların toplumsal düzenlemeyle ve- rilmesi gerekir. Eğer kişı, kendi olanaklarıyla eğitim ve barınma hakkını elde edemiyorsa, bunu sağlama yükümlülüğü, "toplumun "ve onu temsilen kamu yö- netimlerınin üzerindedir. Gerçekte sosyal adalet kavramı, toplumun birey- lerine "olanakeşitliği" sağlanması ilkesini. yani ikin- ci noktayı da tamamlar. Sosyalistlerin en temel istem- lerınden biri de kimi zaman "fırsat"olarak da adlan- dırılan "olanak" eşitliğinin tüm bireylere sağlanma- sının bir toplumsal görev ve sorumluluk olduğudur. En temelde toplum, tüm bireylerine, özellikle de ço- cuklarına ve gençlerine "yeteneklehni en üst düzey- de geliştirme olanağını" sağlamak zorundadır. Çocuğun/gencin ya da daha ilerı yaşlarda bulunan- ların yeteneklerinden en ileri düzeydeyararlanmanın. bireysel ve toplumsal gönence çok olumlu katkıları olacağını önemle vurgulamak gerekiyor. Yetenekle- rin geliştirilmesi, sanatın tüm dallarını; işbaşında ve- rimliliği; kısaca "kol ve beyin emeğinin bütünlüğü- nü" tüm yönleriyle içerir. Dahadaranlamda, tüm bi- reylerin "yaratıcı yeteneğinin" olabildiğince geliştiril- mesi, toplumsal gelişmenin en önemli etkenidir; bu nedenle de sosyalist top\um ülküsü, temelde bu amaca dayalıdır. Yalnız ve ancak bu yolladır ki top- lum geleceğini en nitelikli bireylerinin "getirileriyle" güvence altına alabilir. Sosyalizmin üçüncü dayanak noktası, "oransal vergidir". Vergi, gelir düzeyi ile orantılı olmalıdır; bu- nun anlamı, gelir yükseldikçe alman verginin oranı- nın da arttınlmasıdır. Bu ilke önce, vergilemenın esas olarak gelirden "doğrudan" alınmasını. satış gibi "do- laylı" vergilerin olabildiğince sınıriı tutulmasını ge- rektirir. Bilindiği gibi "vergileme" ile "demokratikleş- me" arasında doğrudan bir bağımlılık vardır. Vergi, ekonomi ile siyasetin kesiştikleri kavşaktır. Adaletli vergi yalnız sağlam bir ekonomik yapıyı yansıtmak- la kalmaz, ek olarak toplumda "gelireşitsizlikleriniazal- tarak" iç banşın sağlanmasına yardım eder; suçları azaltabilir vb. Dördüncü olarak anayasal katılımcı süreçler vur- gulanmalıdır. Anayasal süreç, demokratik işleyişin sağlanmasını ve bunun toplumun tüm birimlerinin ka- tıhmıyla oluşmasını öngörür. Karar alma süreçlerin- de yerel ile ulusalın en uygun bileşimı; çevre, daya- nışma, her düzeyde ayrımcılığa karşı çıkılması ve tüm bunlann sağlanması için demokratik kurumla- rın oluşturulması ve demokratik işleyişlerinin sağ- lanması sayılabilir. Siyasal partiler, sendikalar, yargı, eğitim ve sağlık kurumları, meslek oda ve birlikleri, "demokratik işleyen tüzel kişilikleriyle" gelişmelidir. Ancak bunlann gelişmesiyle devletin bir sınıfın ya da grubun çıkarlarına hizmet etmekten "alıkonması" sağlanabilir. "Üretilen fazlanın"hakçabölüşümü sağ- lanabilir. Bu noktalar, solun geri düşmeyeceği "eşıkler" ya da kalın çizgisinin yukarıda kalması gereken "abe- ces/"dir. Yalnız ve ancak bunların üzerindedir ki ka- pitalist üretim biçiminin niteliksel evrimine koşut ola- rak emeğin, özellikle de beyin gücüne dayalı eme- ğin, siyasal düzlemde egemenliği sağlanabilir ve ar- tan üretjmle azalan sömürü oranı yönünde somut adım- lar atılabilir. • • • Kuşkusuz bu adımlann atılabilmesi için en azından "yaşama hakkı "nın vtr olması gerekir. Yaşama hak- kı, hertür ileri adımın "olmazsa olmaz" önkoşuludur. Cezaevlerindeki insanlan bile tam bir duyarsızlıkla ölü- me gönderen bir siyasal anlayış. ülkeyi yönetiyor. Başta kendilerini yeri geldiğinde "solda sayan" DSP ve CHP milletvekilleri olmak üzere. tüm demokrat- lara düşen güncel görev, bu yönetime çok daha et- kin bir biçimde karşı çıkmaktır. R e a l - T i m e B o r s a , A y d a 1 5 0 $ Teknik ve Temel Analiz Özellikleriyle. • IMKB Hısse Senedı Pıyasası ve Bılançolar • Bankalararası Dövız ve Faız Pıyasası • IMKB Tahvıl-Repo Pıyasası • Serbest Pıyasa Altın ve Dövız Pıyasası, • Istanbul Altın Borsası • Yurt Dışı Dövız Pantelerı • Yurt Dışı Pıyasalar • BDP Maber Ajansı 3DPLINE var Ekspras Satif Hattı: O212 - 212 83 43 Daha ayrıntılı bılgı almak ve BOPUNE'ı yakından tanımak ıçn lûtfen bızı arayın. Sıze en uygun çözümü bırlıkte yaratalım. BDPUNE için bayilikler veritecektir. X>4u>p itata Puartan» A.Ş. Gazeteciter Mah Matttjal Sok No 15 Esemece 80300 btanbıjl Itt 0İ12-21283OO fax:0 2I2 212 83 25 httpj'Mvvvv medya'eti convbdpime E-Mai Adr»v: bdptineOmedyatent com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear