23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S-AYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 1996 SALI 12 DIZIYAZI Bin SiviliR Savaş Anıları 3 ERCAN ÇİTLİOCLU • Hayat Dergisi foto muhabiri, devriye görevine çıkan bir komando takımını yakalamış, fotoğraf çekiyor. 0 anda, Boğaz yönünden St. Hilarion'a çıkan bir çip yanımızda duruyor. Önde oturan subay aşağı atlayıp hızlı adımlarla yanımıza geliyor. Tuğgeneral Basri Demirbağ, askerleri ve teğmeni azarlıyor. Araya girmek isteyen muhabirin sözünü kesiyor paşa, "Şurada iki fotoğraf Çekeceksin diye onca insanın hayatı ile oynadığının farkında mısın sen? Sen burada düşmana toplu hedef yarattın arkadaş" diyor. "Savaştayız ve savaş hata affetmez, bunu sakın aklından çıkarma!" Esir kampına dönüştürülen Adana Kapalı Cezaevi'nde banndırılan Yunan savaş esirieri. Paşadan muhabiresavaş dersiTuğgeneral Sabri Demirbağ ile ikinci karşılaşmamız aynı gün, gün batımında oldu. St. Hilarion ve çevresındeki gezilerini bitiren basın mensuplan ile bırlikte otobüsümüzün bizı beklediği yere doğru vürüyoruz. Bir ara Hayat Dergisi foto muhabın gende kalınca dönüp onu arama>a gıdıyorunı. De\ nye görevine çıkan bir komando takımını yakalamış. fotoğraf çekiyor. "Öndekiler otursun, arkadakiler silahlannı havaya kaldırsınlar, harika, şimdi elinizle zafer işareti yapın, şöyle yanaşın biraz, hepinizi alayım" komutlan arasında durmadan deklanşöre basıyor. Tam nıkâh sonrası aile fotoğrafı çeker gibi. Bir yandan da bana "İki dakika daha Ercan bey, atlatma bu fotoğraflar, kimsedeolma>acak'"demeyi ihmal etmıyor. Tam o anda. Bogaz yönünden St. Hilarion'a çıkmakta olan bir cip yanımızda duruyor, ön tarafta oturan subay aşağı atlayıp hızlı adımlarla yanımıza geliyor. Tuğgeneral Basn Demirbağ.. Askerleri ve başlanndaki teğmeni sert bir sesle azarlıyor: -\e yapıyorsunuz burada, sia buraya resinı çektirin diye mi gönderdilen.." Teğmen \e askerler put gibi yüzlerinde belıren ter damlalannın sıcaktan mı sıkıntıdan mı kaynaklandığını anlamak olası değil. . Ve Sabn Paşa. Sılahlı Kuvvetler bünyesınde kendisıne ün kazandıran Jasık sesı ile tıslıyor adeta. *Göre\inizin başına. haydi..." 'Savaş hata affetmez' Kusursuz bir geri dönüşle takım hemen av cı düzeni alıp. tepeyi saran makilikler arasında yok oluyor. ancak Demirbağ Paşa'dan teğmene bir emir ulaşıyor: "SenkaL." Daha ıkı uç saat öncesinde birlikte olduğumuz sevecen ve hafif mahcup insan yok karşımızda. Öfkeli birisi var. Hayat Dergisi muhabın. teğmenin başına gelecekleri sezdiği içın paşanın öfke oklannı üzerine çekmek ıstercesine "Ama Paşam™" dıyor. Ancak Sabri Demirbağ. muhabirin tümcesini tamamlamasına izin vermiyor: "Şurada iki fotoğraf çekeceksin diye onca insanın hayaü ile oynadığının farkında mısın sen?" Muhabirin ağzından yine bir "ama" çıkıyor. ancak bu defaki "ama" teğmeni değil kendisini savunmaya yönelik. "Sen burada düşmana toplu hedef yarattın arkadaş" dıyor Paşa, "Burası ateş altında, sen fotoğraf çekerken bir havan mennisi düşseydi ne olurdu? Ne yazacaktın o zaman, tam da fotoğraf çektirirlerken şehit düştüler mi diyecektin?" Ardından teğmene dönüyor. "Hadi o sivil bilmiyor, bu erlerin canından sen sorumlu değil nıisin nasıl izin verirsin böyle bir şeyeJ" Teğmen ağîadı ağlayacak, komutanı ile gözgöze gelmemeye çalışarak uzaklara bakıyor, Sabri Paşa teğmenin yanına yaklaşıp elini omuzuna koyuyor, üç saat öncesinin sevecen kimliğine bürünüyor aniden, yumuşak bir sisle "Haydi şimdi kıtaıun başına git evladım" diyor. Hayat Dergisı'nin foto muhabirine dönüp aynı yumuşak ses tonu ile "Savaştayız ve savaş hata affetmez, bunu sakın aklından çıkarma" dedikten sonra elini miğferine götürerek selam veriyor ve aracına bir toz bulutu içinde kayboluyor. O öfkeli anında Demirbağ Paşa, önce erleri uzaklaştırmıştı oradan, hem can gü\enhği açısından hem de komutanlarım erlerinin önünde • Cenevre barış görüşmelerinin ikinci turunda, Bülent Ecevit başkanlığındaki Türk hükümeti, tek yönlü bir kararla 5 yaralı Rum savaş esirini iade kararı aldı. Adana esir kampındaki yaşlı bir esir, kamp komutanıyla kendisinden söz ettiğimizi anlayınca güçlükle ayağa kalkıyor. Kalkmasıyla birlikte intihar etmesin diye kemeri alınan pantolonu ayaklarına düşüveriyor. Başında kasketi, çizgili pijaması ve ayaklarının üzerine düşmüş pantolonu ile öylece kalıyor ve gözlerinden yaşlar boşanıyor. Belki utancından, belki de köklerini ve geleceğini yitirdiğini duyumsadığından... eleştırmekten kaçınmak içın Sonunda "Hadi o sivil, bilmiyor" dıyerek bir anlamda muhabirin de gönlünü almış ve teğmeni bir baba şefkati ile birliğının başına göndermişti. Kıbns'ta inanılmazlan başaran Memet'lerin komuta kadrosu bu ıdi. Adana esir kampını ziyaret Cenevre Barış görüşmelennın ıkıncı turunda. Bülent Ecevit başkanlığındaki Türk hükümeti, tek yönlü bir kararla. ıyi nıyet göstergesi olarak beş yaralı Rum savaş esirini iade karan aldı. Yaralı savaş esirieri, o dönemde esir kampına dönüştürülen Adana Kapalı Cezaevi'nde bulunuyordu. Dışişlen Bakanlığı'nca Uluslararası Kızılhaç'la gereklı görüşmelere başlandı ve iade işlemlerı içın Kızılhaç'ın görevlendirdiğı bir yetkili Ankara'ya geldı. Hazırlanan protokol gereğı. esırler Lefkoşa'da Yeşil Hat üzerinde Kızılhaç \e Banş Gücü yetkılilerinın gözlemci olarak hazır bulunacağı bir seremoni ile Rum tarafına teslim edilecekti. Ankara'da karargâh kuran yerlı ve yabancı basın mensuplanna durum iletildi, aynca Adana Esir Kampf ndakı esırlerle görüşmeleri içın gereklı izin Genelkurmay Başkanlığı'ndan sağlandı. Dışişleri Bakanlığı ile Basın Yayın'dan sorumlu Turizm Bakanlığı. olayın dış basında geniş biçımde yer almasını. aleyhimize dönmeye başlayan dünya kamuoyunu olumlu yönde etkileme açısından son derece önemli buluyorlardı. Programa göre esirler. Adana Esir Kampı'ndan alınacak, Adana Havaalanı'nda bekletilen helikopterlere nakledilecek. Kıbrıs'ta Boğaz bölgesıne ınıldikten sonra Banşgücü ve L'lusalararası Kızılhaç yetkılilerinın eşliğınde Lefkoşa'ya götürülerek Yeşil Harta. önceden saptanmış bir noktada seremoni ile Rumlara iade edilecekti. Dönemın Turizm Bakanı Orhan Bırgıt. Dışişlen Bakanlığı'nın bu göre\ın yerine getınlmesinı. seremonivi izleyecek basın mensuplannı düşünerek kendı bakanlığından rica ettiğını. Bırincı Harekât sırasında Kıbrıs'a gıttiğim ıçin bir deneyım kazandığımı belirterek bu defa da gitmek ıstemeyıp istemeyeceğimi sordu bana. Orhan Bırgit'in bılinen üslubu içinde. bu benim seçımine bırakılan bir konudan çok verilen bir görevdı. "Yola ne zaman çıkmamı emredersiniz" dedim. Barış esîrleri Genelkurmay Başkanlığı ve Adana'daki Müşterek Komuta Karargâhı'nda bulunan Kara Kuvvetlen Komutanı Orgeneral Eşref Akıncı ile bütün hazırlıklar gözden geçirilip. venlen emırlerin yerlenne ulaştığı Orhan Bırgit tarafından son bir kez denetlendikten sonra esir iade seremonısıne gozlemcı sıfatı ile katılmak üzere uçakla Adana'ya hareket ettim, havaalanından doğruca cezaevınden bozma esir kampına gittim. Sabah erken bir saat olmasına karşın yerlı ve yabancı basın mensuplan. TV ekiplen. yabancı ajans ve radyolann Türkıye'de yerleşık muhabirlerinden oluşan küçük bir ordu. esir kampının cümle kapısı önünde mevzıye girmişti bile. Kamp komutanı ile görüşmek ve hazırlıklan son bir kez gözden geçirmek üzere içeri girdim. Diktörtgen. tek katlı, ortasında herhalde eskiden mahkûmlann volta attıklan taş döşeli geniş avlusu ile büyük bir bina Adana Cezaevi. Insana ilk bakışta eski kervansaraylan anımsatıyor. iç avlu iğne atsan yere düşmeyecek tanımına uygun bir kalabalıkla dolu. "Dam" jargonu ile "volta atanlar". duvar diplerinde gölgelenenler, değişik giysiler içinde yüzlerce insan. Savaş esirieri bunlar ya da Barış Harekâtı'nda savaş esiri alınmayacağına göre "banşesirieri"... Kamp komutanı, zırhlı süvan sınıfına mensup bir yarbay, yanında yaka ışaretlennden öğretmen subay olduğu anlaşılan ıkı yüzbaşı var. Öğretmen yüzbaşılar, kamp yönetimi ile esirler arasında dil açısından iletişimi sağlamakla görevliler. Yarbayla revire, iade edilecek esirieri görmeye gidiyoruz. Bir tanesinin sağ bacağı, ayak bıleğinden kalçasına kadar alçılı. Şarapnel parçalamış bacağını. ilk tedavısınden sonra getirildiği Adana'da ameliyat edilmiş. Bir diğerinin boğazından gıren mermi. kafatasının arkasından. kulağının hemen altından çıkmış. kapanmaya yüz tutan yara yerlerıni görüyorsunuz. Konuşamıyor ve yardımsız ayakta duramıyor. bakışları boş, rev irde görevli doktor üsteğmen, aldığı yara nedeni ile bevinde önemli hasar meydana geldığini. denge bozukluğu oluştuğunu sö)lüyor. Dığer ıkısinin yaralan pek ciddi değil. Yaş ortalamalan 20-25 arası. Bir beşıncının olması gerektığını varbaya söylüyorum. Revırın kapısının önünde, sırtı duvara dayalı oturan ve o ana kadar dıkkatımı çekmeyen binsıni ışaret edıyor. Denetleyemedığım bir şaşkınlıkla "Ciddi olamazsımz" Komando birliklerimiz tarafından esir alınan sivil giyinmiş Yunan askerleri. diyorum. Yarbay "Evet beşinci bu diyor" \e bıkkın bir ta\ ırla "Çıkarma gemilerine doldurup gönderiyorlar, biz nevapabilirizki" dıvor... Yaslı esirin gözyaşları Gözüm tekrar beşıncı "banş esınne" ılışıyor. Yetmış >aşının oldukça üzerinde olmalı. başında kasket, eski püskü. üzerinden kaçan soluk bir ceket. ayağında dizleri yırtık bir pantolon. yırtık yerlerden içindekı çizgili pijama görünüyor. Hani kö> meydanında ya da cami avlusunda, bastonuna kavuşturduğu ellerini çenesinin altına almış uyuklarken gördüğünüzde yadırgamayacağınız ölçüde bızden birısı... Yarbayia konuşmamızın kendısı ile ilgili olduğunu hissedip. yere koyduğu elınden aldığı destekle sırtını duvar boyunca kaydırarak zorlukla ayağa kalkıyor. kalkması ile de pantolonu ayaklanna düşüveriyor. (lntıhar olaylannı önlemek ıçin pantolon kemerlennın alınması usuldenmiş.) Başında kasketi, çizgili pijaması ve ayaklannın üzenne düşmüş pantolonu ile öylece kalıyor ve yaşlılıktan renklen bir duman perdesi altında kaybolmuş gözlerinden yaşlar boşanıyor. Belki utancından. belki bu yaşında başına gelenlerin anlamına varamamanın zorlamasından belki de kökleri ve geleceğini yitirdiğini duyumsadığından... Bu sahne. başta kamp komutanı yarbay olmak üzere hepımizı duygusallaştınyor birden. Bir sigara ikram ediyoram yaşlı banş esirine. titreyen ellen ile alı>or. ıkı, kalın. belli ki toprakla uğraşmış. mor damarları ve derin çatlaklan ile yaşını söyleyen eller... Adana Esir Kampı'na getiriliş nedeni ne olursa olsun bu çağdışı savaş esinni. cümle kapısı önünde bekleyen gazetecı ve TV kameralannın önüne çıkarmak, hükümetin iyi niyet jestini bir anda olumsuz çarklann dişlileri arasında yok etmekle eşdeğerdı. Yunan ve Rum propaganda makınesıne bundan daha büvük bir armağan olamazdı o günün koşullannda. Kameralardan kaçırılan esir Yarbaya beşinci esin. basın önüne çıkaramayacağımızı söyledim. Komutan da benden ayn düşünmüyordu. Götürmesek böyle bir >etkımiz yok, kaldı ki iade edilecek esirlerin isimleri ve sayısı Uluslararası Kızılhaç'a bildirilmiş durumda. Konuvu Ankara'>a iletip talımat almak içın yeterlı zamana da sahip değiliz. Sorumluluğu üstlenip bir plan yapıyorum yarbayın katkısı ile. Basın mensuplan esir kampı gezdinlmek ve esirlerle görüştürülmek üzere ıçen alındığında, vaşlı esın cezae\inın sağındaki yan kapıdan çıkanp askeri araçla diğerlerinden önce havaalanına göndereceğız. Havaalanında bızı Kıbns'a götürecek helıkopterlerden bırisinı apron dışına çektınp ıhtıyan kımseye göstermeden helikoptere alacağız. Yarbay. havaalanına telefon ederek helıkopterlerden bınsının diğerlerinden uzak bir noktaya alınmasını sağhyor. Basın mensuplan ve Kızılhaç görevhsı cümle kapısından \çen alınırken ıhtiyar. yan kapıdan \anında iki astsubavla birlikte çıkanlarak havaalanına hareket edılıvor. Yarıri: savaşan papaz ve üniformalı kitapçı ANKARA NOTLARI 3VIUSTAFA EKMEKÇİ Tugayın Komutanı Kim?'6 temmuzda Kuzey Kıbrıs'ta geceyansına doğru evınin önünde alçakça öldürülen Gazetecı-Yazar Kutlu Ada- lı'nın, 16 gündür öldürenı bulunmuş değil. Kutlu Adalı'dan çıkanlan mermıler, ıncelenmek içın Ankara'ya getirildı. Ku- zey Kıbns'ta yedı ayda yedi kışi öldürüldü. Bunları öldü- renler de ortada yok. Eski Cumhurıyetçı Türk Partısı Genel Başkanı Özker Özgür, Kutlu Adah'nın öldürülmesınden sonra, "Yenıdü- zen" gazetesıne yazdığı "Saldın Çok Yönludur" başlıklı ya- zıda, Kıbrıs'ta bazı kuruluşların öldürürnp (cınayeti) kına- yan açıklamalar yapmamalarına değıniyor, şöyle diyordu: "Kutlu Adalı'nm düşüncelennden dolayı vurulduğunu hemen herkes kabul etmektedır. Sağda olsun, solda ol- sun, sıyasalyelpazenın neresınde olursa olsun, bütün ku- ruluşlar öldürijmü (cınayeti) birlikte kınayabilmeliydiler. Meclls 'te temsıl edılen sıyasal partiler o biıiikteliğı göste- rebildller... ... Cenaze günü dağıtılan blldirinin altında DP ile UBP'nin ımzalan neden yoktu? Madem ki Kutlu 'nun düşüncelennden ötürü öldürüldü- ğü kabul edilmektedir ve herkes de duşünce ve anlatım özgürtüğünü savunmaktadır, Demokrat ve Bihik gazete- len bıldınyı neden ımzalamadı?" Özker Özgür, buna ilişkın sorularını sıraladıktan sonra, Kıbns'ta yıldırma eylemlerıne değıniyor, "Bu turyıldırma eylemlen gerı bıraktırılmış üçüncü dünya ülkelerınin, üçüncü sınıf demokrasilerınde veya diktatörlukle yönetı- len ülkelerde yaygındır" dıyor. "Biz böyle bir toplum veya ülke mıyız?" diye soran Öz- ker Özgür, şımdıye değin Kıbrıs içinde, Kıbrıs dışında, Kıb- nslı yurttaşlara yönelik öldürümlerle, öldürme girişımleri- nın lıstesını venyor. Bunlardan kımilerı şöyle: • 22 Mayıs 1958'de şımdı Londra'da yaşamakta olan Ahmet Sadi, sol bir sendikada etkındı diye öldurülmek ıstendı. • 24 Mayıs 1958'de Fazıl Önder, dunya goruşu beğe- nilmediği için öldürüldü. Kendısı "Inkılapçı" gazetesının sorumlusu idı. • 29 Mayıs 1958'de Ahmet Yahya, 30 Haziran 1958'de Ahmet Ibrahim dünya goruşlerınden öldürüldüler. • 23 Nısan 1962'de Cumhunyet gazetesının sahıpleri Ayhan Hikmet, Muzaffer Gürkan (gece yataklannda) öl- dürulduler. • 11 Nısan 1965'te Derviş Kavazoğlu, pusuya düşü- rulerek öldürüldü. • 197Ş-78 yılları arasında Türkıye'de öğrenım görrnek- te olan Özer Elmas, Mehmet Ömer, Muharrem Özde- mir, Ercan Turgut, Mustafa Ertan, Sadık Cemilsol gö- ruşlu oldukları içın genç yaşta (Türkıye'de) oldurulduler. Kıbrıs'ta, "Ven/düzen"gazetesındesalı, perşembe, cu- martesı günleri "MaviKıbns Notlan" başlığıylayazıları ya- yımlanan Kutlu Adalı, öldürülerek susturuldu. Kutlu Adalı'nm 7 Mayıs 1996 günü çıkan bıryazısı çok ılgınçtı. 24 yıl önce adaletsız bir yargı sonucu asılan De- niz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin Inan'lara değıniyor, gözgusünü (aynasını) Turkıye'ye çevınyor, özetle şöyle dı- yordu: "Aradan 24 yıl geçti. Ne teror durdu, ne pahalılık son buldu, ne faıli meçhul cınayetlenn sonu geldı, ne olağa- nüstü önlemler kalktı, ne adalet adilleşti, ne insan hakla- n yerine getirildı, ne asayiş berkemal oldu, ne Türkıye borçtan kurtuldu, ne de 1 Mayıslar kansız kutlanır oldu. ... Türkiye kaynıyor. Bombalar her yerde patlıyor. Her yerde ölüm kolgezıyor. Işyerien, dükkânlar, bankalararaç- lar tahnp ediliyor... Laıklık düşmanları, Atatürk düşmanları, cumhunyet düşmanları, demokrası düşmanları, insan haklan düş- manlan, banş düşmanlan, çağdaşlık düşmanlan, Türki- ye'nın kalkınıp gelişmesini istemeyen bütün gericiler, yo- bazlar, tutucular, şeriatçılar el ele vermışler, pariamento- suyla, milletvekiliyle, siyasal partisiyle, basınıyla, TV'sıy- le, komşu ülkelenyle, dış guçlenyle Turkıye'yı çokertmek istıyoriar. Boyunları kravath yobazlar, en ust devlet gorevlısınden, en alt devlet görevlisine kadar camılerden, dualardan, ı- mam-hatıp okutlanndan medet umuyortar. Çankaya'nın Ezankaya olmasına şunun şurasında ne kaldı ki? ... Türkiye bunlarla kalkınamaz. Türkıye bunlaria gelışe- mez. Türkıye bunlarla çağdaş olamaz. Türkiye bunlaria demokrat olamaz. Bu gidiş Türkıye 'yı çökertır, uçuruma sürükler. ... Türkıye çaikaiandıkça Kıbns Turkleri alabora oluyor. Silahlı, bombalı tehditlenn sahıpleri Kıbrıs'ta da destek- lenip kollanıyor. Karanlık guçler, Kıbns 'ta da aydınlığı boğ- mak istiyor. Bu tutucu, yobaz, ulkücu, gencı guçler de- mokrasıyi, Türkiye'de olduğu gıbı Kıbns'ta da çokertmek istiyoriar... Ülkemizde 35 bın garantör Türk asken, can gü- venlığımızi korumak içın görev yaptığı halde, 'Özgürlük- çü Türk Tugayı' adı altında, can ve mal güvenlığımizı teh- dit ediyoriar. Bellerinde tabanca, ellerinde bomba, cep- lerınde dınamıt lokumu, evlerinde cephanelik üzerımıze yürüyoriar. Dağıttıklan bıldınlerie, yasadışı yeraltı eylem- leriyle Kıbrıs Türkünü haınlerden kurtarma terörüne gıri- şiyoriar. Bu Özgüriükçü Türk Tugayı'nın komutanı kimdır? Subaylan, erieri kimlerdır, karargâhlan nerededır? Güç- leri, cephanelikleri nerelerde gizlenmektedir? Nerede eği- tılıyoriar? Parasal desteğı kımlerden goruyoriar? Bunla- nn gerçek amaç ve niyetlen nedir? Kardeş kavgası çıkart- mak, kardeş kanı döktürmek içın aramıza kımler tarafın- dan sokulmaktadıriar? Kardeş kavgası, Türkıye 'ye ve Kıb- ns Türklerine ne kazandıracaktır?" Kutlu Adalı'nm yazısının başltğı "Tugayın Komutanı Kim?"dt... Kutlu Adalı'nm buna benzer yazıları, belki de ölümünü hazırlayan öğelerden oldu. Kıbns'ta demokrasinin "cTsi var mıydı? Kıbrıs'ta "d"yok ki! • • • DYP'nin kurultayı neyın son perdesıydı? Bu düzende başka türlüsü olamaz mıydı? Bunun başlıca sorumlusu da Çankaya'da oturmakta mıydı? Yağmur yağıp. boynuz ku- lağı geçınce böyle mı olurdu? B U L M A C A SEDAT YAŞAYAIŞ 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: XI Kışının geçmiş- te elde ettfğı hak. 2/ Cılız. zajıf... Göçebelerin bir süre ıçin konakla- dığı yer. 3/ Kürkü değerli yırtıcı bir hayvan. 4/Evde ya da odada saygıde- ger kışilenn otur- " duğu baş köşe... 7 "İsımler" anla- mında eski 8 sözcük. 5/ Namaz g çağrısı. . Ulaştır- ma. 6/ Tanmda bir yılda derlenen ürünlerin tümü. II Parola... Boru sesı... On 1- kı hayvanlı eski Türk tak- vımındetımsanyılınaven- 3 len ad. 8/ Altın... Taviada 4 bırsayı... Bırnota. 9/Denı- c ze doğru uzanan taşlık bu run. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Bırgemıdenherhangıbır g kıyı cısmıne bakıldığında. Q gemı ile kıyı cısmını bır- leştiren dogrunun geminın bulunduğu bovlam dairesiyle yapmış olduğu açı. 2/Tarla sının .. Yoğurt. pekmez gıbı İco- yu şeyleri suyla inceltmek. 3/ "Yine 1 derûnum kınlıp kenâre düştü ' Dayanır mı şışedır bu reh-ı sengsâre düştü" (Şeyh Galip)... Bir nota. 4/ Üye... Bir şeyi anımsamak ıçin yazılan kısa yazı. 5/Dışa vuran sevınç... Bir öğretım kuru- mu. 6/ Bıleşımındekı hıdrojenın yenne maden alarak tuz oluşturan bıleşık... llaç. 7/ Kısa ölçeklı ve bağsız ayakkabı. 8/ Anadolu halklannın en eski ana tannçası... Kabadayı. 9/ iki sıra sütunla üç salona ayrılmış. dıkdörtgen biçımınde ki- lise.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear