23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA"YFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 1996 PAZAR 12 DIZIYAZI Bir Sivilin Savaş Anılan ERCAN ÇİTLİOCLU SUNUŞ! Kıbns Barıs Harekâtı ile ilgili anılanmızın kâğuhı dökülmesi düşüncesinin doğıısu, üç yıl kcıdar geriye, Orhan Birgit'in bir görüşmemızde "Bedii (Güray) ve sen, Kıbns ile ilgili amlannızı niçin yazmıyorsunuz " sorusunu \ ünelttiği ana uzanıyor. Sonnılun, dizinin, Örhan Birgit, Bedii Güray ve benim anılarımı kapsavun bir dizı i^inde vcızılınasına karar verdik. 1974yılının hükiimet sözcüsü ve basın yayından sonımhı Turizın Bakam Orhan Birgit. Bakanlık Basın DaiUiinanı Bedii Güray ve ben Ercan Çitiioğlu. Tıtrızm Bakanlığı Özel Kalem Miîdiirü Yazık ki Bedii 'nin { ok erken gelen ve kabullenmekte hâlâ giiçlük çektiğimiz ölümii. bızı bıı olanaktan yoksıın bırakıı. Projermzin nmın vokluğıında gerçekleştığını duvumsadıg'ında nnıtlu olacağına inandıgım sevgı/i Bedii'yi buradan rahmetle cını vorum Bıt anı dızistnin vazımı konusunda beııi yüreklemlıren dahası gerçekleşmesi volıında umıiamayacağım özverili katkılanm esirgemeyen, dostluğuna sahip ohnakla omtrlandıpm Orhan Birgit V içtenlikle teşekkürknmi sunuyorum. Kıbns Barış Harekatı na katılan Türk biıiikleri, 1974 yılında Girne'ye 7 kilometre uzaklıktaki Pladini Plajı'na çıkarma yaparken. Gözlerini yitirenMehmetçik ve kuşdesenli aynanın hüznüM » - ı b n s . Boğaz \öresi, 22 M S^ Temmuz 1974. m£^ Genelkurmay ^ ^ k Baskanlığı'ndan alınan m ^ k ızırle bir grup vabancı _^E>- - ^ ^ - \e Türk basın mensubu. banş harekâtını izlemek üzere Adana-Ovacık üzennden hehkopterlerle Ktbns'a götürülüyor. Basın Yayın Genel Mıidürlüğü ve TRT'den sorumlu Tunzm Bakanı ve Hükiimet Sözcüsü Orhan Birgit, gıden gruba benım lıderlik yapmam talimatıni verıyor. Ve bir temmuz günü kendimi Lefkoşa-Gırne arasında boğaz olarak adlandırılanyerde buluyorum Bir sivilin savaşla ik tanışmasıdırbu. . Boğaz bölgesi büyük bir askerı üs uörünümünde. Kamyonlar. zırhlı personel taşıyıcılar tanklar. kamuflaj ağlannın altına yığ Imış cephane sandıkları. helıkopterlenn ıniş alanlarını genışletrreye çalışan istıhkâm bırlıklen *e sedyeleri ıçınde Türkıye'ye nakledumeyi bekleyen varalıîar... Sedyede bir Dino figürü I3ır tanesinı aradanbunca yı 1 geçmış olmasına karşın olaica canlılığı ile anımsamavı sürduriyorum. Olağaııüstü ıri ellen \e ayaklan ile Abidin Dino'nun desenlerinden çıkmış ızlenimı uyandıranbır beden yatıyor sedyede. Gözlen dsın ve kömür karası mı Dino fıgürlen gbı bilmek olanaksız. çünkü nm yüzü sargılanmış. cekethin kolundaki rutbeden çavuş oldiğunu anladığım Mehmed'ın. Yüzürü görmüyorsunuz. ama sedyeden taşaa ın ve genç bedenindeki huzuMiz kıpırtılardan. çevresindekılen se-sızce sorguladığını algılıyorsunuz. 1 Mayıs günü Kadköy meydanında hivav a kalkan yurrruklardaki öfkenin sahiplerinın, bir "''- Temmuzu'nun sarı s:cağında. yüzü olna>an bedenini belki de adını hıç djymadığı bir Kıbns'ın toprağınabırakıp, kendisine ne olduğunu inıltısz. sızıltısız. vılnızca Mkmaktardamarlan morarmış yumruğında sorgulayan i-ımsiz çav uşu görnelerini ne denli Herdim bilemezsııız. Bılemezsınız. çînkü görevli sıhhye erlerinden öjrendığımız, yüzınü bir şarapnelin pırçaladığı Dino fuürü çavuşun her iki gözünü de yitırdığıidi. Bir topçu binbaşı g-'lıyor yanımıza, lendisini tanıtıvor Kıbns'ta kahş • Olağanüstü iri elleri ve ayakları ile Abidin Dino'nun desenlerinden çıkmış izlenimi uyandıran bir beden yatıyor sedyede. Gözleri de iri ve kömür karası mı Dino figürleri gibi bilmek olanaksız. Kendisine ne olduğunu iniltisiz, sızıltısız, yalnızca sıkmaktan damarları morarmış yumruğunda sorgulayan yüzünii bir şarapnelin parçaladığı isimsiz çavuşun, her iki gözünü de yitirdiğini görevli sıhhiye erlerinden öğreniyoruz. • Eskiden pazar yerlerinde, kışla önlerinde satarlardı, arkası bildiğimiz teneke kaplı, yuvarlak cep aynaları. Tenekenin üzerinde kabartma kuş ya da çiçek desenleri ve ille de bir ay-yıldız. O aynalardan birisini gördüm yol kenarında, postalların altında ezilmiş, kırık, duruyor bir başına... O kadar Türk ve bir o kadar da hüzünlü. Aynanın kırık çizgileri içinden saçları üç numaraya vurulmuş, esmer bir'yüz bakıyor sanki. süremiz içinde yerli ve vabancı basın mensuplarına eskortluk yapacak. Binbaşının pantolonunun sol bacağı kurumuş kan lekelen ile kaplı ve yürürken hafif aksıyor. Bir mermı bacağını sıyırmış. Kıbrıs'ta, Sılahlı Kuvvetler mensuplarından her fırsatta duyacağımız klişeyı ilk kez Binbaşı seslendırıyor. "... Onemsiz, nıerak edilecek bir şe> yok..." Şarapnelin son verdiği ENOSİS hayalleri Binbaşı. programımızın Girne'ye yedı kilometre uzaklıktaki çıkarma bölgesi (Pladini Plajı). Girne ve Saınt Hilarion Kalesi olduğunu söylüyor Kıyı bölgesine yaklaştıkça, yaşanan savaşın dehşet verıcı boyutlan gıderek belirginleşıyor. Yanık tanklar. hâlâ ıçın için yanan binalar. bomba kraterlen ve insanın ıçını bulandıran bir kokunun yayıldığı Rum Millı Muhafız ünıformalı ölüler... Savaşın ardında bıraktıklan, sınemalarda ya da e\ ınızde, rahat koltuğunuza gömülüp bir eliniz çerez tabağında seyretmeye alıştıklarınızın çok dışında. Ölülerden bir tanesinde gariplik sezıyorum. Sırt üstü. bacakları iki yana açık yatan, inanılmaz bir biçimde şişmiş Rum Millı Muhafız üniformalı ölünün vanına gıttiğımde ganplığın nedeni çarpıcı bir biçimde ortav a çıkıyor. Vücudun şişerek boyut Jeğıştırmesı sonucu, insana küçülmüş duygusunu veren başını anyor gözlerım ölüde Yok .. Birzamanlar ENOSİS ugrunda dıkleşen başın olması gereken jerde koyu kahverengi bir leke var valnızca Belli ki bir şarapnel. ENOSİS ıdealleri ile doldurulmuş bu başın gerçekleşmevecek hayallerine ebediyyen son vertniş. Cesedin hemen yanında. ucu asfalta gömülü patlamamış bir havan mermisi var. Patlama olasılığına karşı. yetkililer cesede dokunulmamasını emretmişler. Kıbns'ın yakıcı sıcağında cesetler. ünıformalarının esneme paylarını zorlavarak anormal boyutlarda şıştıklerı ıçın Afnkalı kelle avcılannın bınbır özenle küçülttüğü kafataslannı andırıyorbaşlan AklımaTurhan Ada'ya çıkan komando birliklerimiz, Lefkoşa'da Rum mevzilerine hücum ederken. Adah dnayeûyAmıpa Parlamentosu9 nda REŞAT AKAR LEFKOŞA - RDnslı Türk pzeteci-yazar Kutu Adah'nın 5 gün önce sılaht bir saldın vnucunda havatın kaybetme- a KK.TC yönetımnin dış iliş- ulenni de olumsuzyönde etki- edi. KKTC'de ilk >rasi cinayet Ha\ı olarak tanheeçen bu ola- ıin faılleri hakkma henüz so- •nut bir delıl buunmazken, umhurbaşkanı fauf Denk- aş"ı zıyaret eden ubancı dıp- ı»matlar. Kutlu Adlı'nın katıl- erini sormava \e zahat iste- neve basladılar. KuzeyKıbns'iftn olarak zi- \aret eden ABDnn BM'deki Daimı Temsılcbi Madeleine Vlbright'ın da CIK et olayının varattığı rahaısıziıa diploma- iik bir di'le parnul bastığı öğ- ıcnıldı KKTCtLnhurbaşkanı • Avrupa Parlamentosu, perşembe günü yapacağı toplantıda 15 gün önce öldürülen Kıbrıslı gazeteci-yazar Kutlu Adah'yı ve KKTC'deki ilk siyasi cinayet olayını "acil konular" gündeminin bir maddesi olarak ele alacak. Rauf Denktaş,dıştan gelen bas- kılar üzerine yaptığı değerlen- dirmede "Bu olayın davamıza verdiği zarar, tarimin edilenin çok üzerindedir" dedı \e cina- vetın "davaya hizmet" adı al- tında ışlenmış olması duru- munda bunu vapanların aptal olduğunu. çünkü davaya en hassas dönemde en büyük zara- nn verildiğinı sövledi. Sosyalist Grup tasansı Avrupa İnsan Hakları K.o- misyonu, öldürülen Kutlu Ada- lı'nın eşi tlka> Adalı'va mesaj göndererek her rürlü yardıma hazırolduğunu bildirirken. Av- rupa Paılanıentosu da perşem- be günü yapacağı toplantıda. Kutlu Adah cinayetini "acil ko- nular" lıstesinde ele alacak. Sos>alıst Grup tarafından su- nulan karar tasansında. Kuzey Kıbns'taki terörist faaliyetlerin gıderek arttığı iddıa edilerek KKTC yönetiminin. sorumlu- lann adalet önüne çıkartılması konusunda gereklı sıyası irade- \ı göstermedığı savnnuldu. Söz konusu karar tasansın- da. uluslararası camianın KK- TC'deki ilerici ve demokratik güçlerın mücadelesıne destek olmaları çağnsında bulunuldu. KKTC yönetimini son dere- ce rahatsız eden Sosyalist Grup'un karartasansında, Rum tarafının Av rupa Birliği'ne üye- lik konusu da gündeme getiri- lerek desteklenıyor \e tasan metni şövle tamamlanıvor- "Kıbns Rum kesiminin, Av ru- pa Birliği'ne tam iivelik müza- kerelerine başlanması ve tiim üveliğin gerçekieşmesi adadaki sorunun kcsin çözümü ve ada- da yaşayanlann insan hakları- nın garanti altına alınması için yardımcı olacağı kesindir." Eşi koruma istedi Eşını bilahlı bir saldın sonu- cu kaybeden tlkay Adalı.Cum- hurbaşkanı Rauf Denktaş'a başvurarak hem olavın faillerı- nın bir an önce bulunmasinı hem de kendısıyle çocuklanna koruma venlmesını ıstedı. Cumhunvet'e konuşan İlkav Adah. Denktaş'abaşvurmasına karşın kendisine koruma tahsis edılmemesınden yakındı ve olavın faıllerinın Kıbnsgibıkü- çuk bir verde hâlâ orta>a çıka- nlmamasının düşündürücü ol- duğunu sövledi. llkay Adalı geçmiş yıllarda eşinı tehdit eden yazılar ve te- lefonlaraldıklannı.ancakSala- mıs'tekı St Barnabas Manastı- rı'na düzenlenen silahlı baskın sonrasında tehditlerin daha da arttığını söyledi Kutlu Adalı'nın St. Baniabas Kılısesı'ne silahlı baskın dü- zenlenmesinı sert bir şekılde ele>tıren yazılar vavımladığını anımsatan İlkay Adah. "Veni- düzen gazetesi vav ın müdürüne de bu konuda bir tehdit telefo- nu açılmıştır" dedı. Selçuk'un karikatürlenndeki. ın vücutlar uzenne. anotomıyı zorlavarak oturan küçücük katalara ^ahıp tıplemeler gelıyor. Beşparmak Dağları, granit bir duvar Bırlıklenmızın, Rumların planlannı alt üst ederek (Rumlar çıkarmayı Magosa yöresınde bekliyorlardı) baskın unsuru ile çıkarma yaptığı plaj son derece küçük. ucu 400 metre kadar açık bir U biçimınde. dar ve taşlı bir kumsalın ardından oldukça dık ve yüksekçe bir yaryükselıyor. Yarı aştığınızda kendinızı Gırne'yı Lapta'va bağlayan asfalt yolun ortasında buluyorsunuz. Yolun Beşparmak Dağları'na uzanan arka tarafında Gırne Ovası yatıyor. zeytin ve portakal agaçları ile dolu. ovanın bıtıminde ıse Beşparmak Dağları granit bir duvar gibi yükselıyor Dağlann denize bakan yamaçlannda. bir bölümünden hâlâ dumanlar vükselen genış sıvah lekeler seçilıvor. Hava kuvvetlerımiz tarafından bombalanan ve yanmaya devam eden Rum koruganlan bunlar. Plajın çevresınde bir bozgun sahnesını yansıtırcasına yerlere asker ceketlerı atılı. \üzlerce.. Basın mensuplannın da ılgısini çekiyor bu görüntü. Refakatçı bınbaşıdan hemen açıklama geliyor. ama bir bölümünü değiştırerek aktanvorum basın mensuplanna. "..Karaya çıkan birliklerimiz. daha hızlı hareket edebilmeleri icin ağırlıMarından anndırılmışlardır.." Yabancı basın mensuplanna nasıl anlatalım kı Yaşar Kemarin kımı kıtaplarında Çukurova'yı anlatırken kullandığı "san sıcak" de>ımı vardır. Sıtma ile birlikte. ıslak ve vapışkan bir sıcağı çağıriştmr Kıbns'ın. temmuz ayında gölgede kırk dereceyı vuran ve Çukurova'vı >a>la sandıran sıcağında. kışlık aba elbisesi ile dökmüşüz bir bölüm Mehmed'ı Yavruvatan'a.. Sıcaktan. terden ve ille de susuzluktan bunalmış Mehmed. çıkarmış atmış ceketını. dolamış mermı bağlannı şöyle çaprazdan fanılasının uzenne. yürûmüş gitmış. Asfalttaki kırık ayna Eskiden pazar yerlennde. kışla önlerinde satarlardı. arkası bildiğimiz teneke kaplı. yuvarlak cep avnalan. Tenekenin üzerinde kabartma kuş va da çiçek desenleri ve ille de bırav- yıldız. O aynalardan birisini gördüm >ol kenannda, postalların altında ezilmiş. kırık. duruyor bir başına... O kadar Türk ve bir o kadar da hüzünlü. Avnanın kınk çizgileri ıçınden saçları üç numaraya vurulmuş. esmer bir yüz bakıyor sanki. Aramış mıdır Mehmed kuşlu avnasını bir soluk vaktinde ve bir temmuz günü Kıbns'ın sıcağından so>unurken kışlık aba ceketi ile birlikte avnasını da Girne asfaltı üzerinde koyup gittiğıni duyumsamamış mıdır bilmiyorum. Refakatçı subavın açıklaması. "Kışlık elbiseler \e sıcak"tı, ben agırlıklan bırakma olarak çevirdim. vanlış \a da doğru 1944'lerde Afrika cephesınden alınıp vazlık gıvsılerı ile Moskova'nın buzdan cehennemine gönderılen Cçüncü Reich'in mağrur askerleri gelıyor aklıma. Bizde 1974"te Kıbns'ın sarı sıcağına kışlık aba ceketlen ile göndermiştık Mehmedlen... Rum Mılli Muhafız Ordusu'na ait vanmış. ıskeletleri kalmış askeri araç ve tank kalıntıları arasından geçerek Gırne'ye ulaşı>oruz. Yarın: Anılar bile yanmış ANKARA NOTLARI MLSTAFA EKJVIEKÇİ Kutlu Adah'yı Kimler Öldurttü? 6 temmuz cumartesı akşamı Kuzey Kıbns'ta, "Yenidü- zen" gazetesinin köşe yazarlanndan Kutlu Adalı alçak- çaöldürüldü. Kimi gazeteler. "Kıbns'ın Uğur Mumcu'su oldürûldü" dıye yazdılar. Baştan söyleyeyim: Kutlu Adalı. Kuzey Kıbns'ın Türki- ye ile birleşmesine kesinlikle karşıydı. Daha öncelen ol- duğu gıbı, Güneyde kalan Rumlarla birlikte banş ıçınde yaşamadan yanaydı. Yazılannı, gerçekten Uğurgıbi, doğ- ru doğru dosdoğru yazardı. Bugün Kıbns'ta, Rumlarla fe- derasyon istermış gibi davrananlann bir bölüğü var kı ya- lan söyler. Bunlar. koltuklarını korumak için federasyon- dan yanaymış g.bi görünürler; gönüllerinde yatan. Kıb- rıs'ın bölünüp, kuzeyinin Türkıye'ye yamanmasıdır Kut- lu'nun öldürülmesı ile ilgili olarak söylediklerı de yalan, döktüklerı gözyaşı da timsah gözyaşlan... Kutlu Adah 1936 doğumluydu, 60 yaşında! 1960'ta. Rumlarla birlikte oluşturulan "Kıbns Cumhuriyeti" kurul- duğunda, şımdı Cumhurbaşkanı olan Rauf Denktaş. Türk Cemaat Meclısi Başkanı'ydı. Kutlu Adalı uzun yıllar, Rauf Denktaş'ın özel kalem mudürlüğünü yaptı. Rauf Denktaş'ı çok yakından tanıyordu. Denktaş aynı zaman- da. o yıllar Kıbns'taki Türk Dırenış Örgütü'nun de başı mıy- dı? Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük'tü. 1960'ta, Kıbns'ta "Cumhuriyet" adında bir gazete ya- yın yaşamına başladı. Gazetenın sahıbı Ayhan Hikmet'tı, yazar arkadaşı da Ahmet Muzaffer Gürkan. Bunlar, "Kıbns Cumhuriyeti"r\'m yaşamasını ıstıyorlardı. 1962 yı- lında, 23 nisan gecesı, bu iki yazar yataklarında öldürül- düler. Cumhuriyet gazetesi de bir daha çıkmadı. Ayhan Hıkmet'le Muzaffer Gürkan çok seviliyorlardı okuıiarca. Türkiye'de 27 Mayıs olmuştu, Türkiye'den Kıbns'a 300 bin dolar yardım gelıyordu. "Halk Partısı" adında bir sı- yasal parti, sosyal demokrat eğılımli, ama muhalefette. Ayhan Hikmet'le Muzaffer Gürkan da öyle. Onlan kımin öldürttüğü herkesçe bilınıyordu Öldürenler, cezaevine girmediler. Kıbns'ta hâlâdolaşıyorlardı. Ayhan Hikmet, öl- dürülmeden önce Cumhunyet'e "Denktaş Bey tarih ya- zıyort" başlıklı bir yazı yazmıştı... Kutlu Adalı, Kuzey Kıbns'ın Türkıye'ye yamanmasına karşıydı. dedim, buna "entegrasyon" dıyorlar Kutlu Adalı, Yenıdüzen gazetesinde haftada üç gun köşe yazısı yazıyordu. Sütununun başlığı "Mavı Kıbns Notlan"yö\. Yazılan salı, perşembe, bir de cumartesı gün- len çıkardı. 1974'ten sonra, yakından tanıma olanağı bul- duğu Rauf Denktaş'a karşı yazılar yazmaya başladı. Ölü- münden ıkı gün önce, 4 Temmuz 1996 perşembe günü çıkan "Sopa ve Sıpa" başlıklı yazısında özetle şöyle di- yordu: "Anavatan-Yavruvatan polıtıkasından vazgeçmeliyiz. Bu politikanın ruhunda acındınva vardır, acızlık vardır, sız- lanma vardır, dilenme vardır. tembellik vardır, kolaycılık vardır, hazırlopçuluk vardır, Ana'nın memesındekı sütu, emme basma tulumba gibi emerek sömürme vardır, to- kat vardır, tekme vardır, baskı vardır, sopa vardır, ama ki- şilik, kimlik, gurur, onur yoktur. İnsan Anavatan-Yavruvatan politikasına yattı mı poli- tika, siyaset uretemez, külturu deyokolur, toplumsalya- pısı da, kendıne özgü yasalan, kurallan, tüzüklen gıde- rek yok olur. Anavatan hukukuna teslim olur. Köylusün- den askerine, manavından memuruna, öğrencisınden öğretmenine, polisinden aşçısına, bakkalından bankacı- sına, makınıstınden ışçısıne, hacısından hocasına, gaze- tecisinden gazetesine, adı suçlusundan malı suçlusuna devletin yapısı değışır. Devlet dedığın kuruluşun başı dik olur. Sıyasal ve bağımsız erk sahıbı olan halkı, nufusu, başkanı, hükümeti, meclısi, kurum ve kuruluşlan olur. Dış denetlemelere, baskılara, dayatmalara bağlı olmaz. Dev- let başkanı kendi devletinı temsil eder. Devlet âdamı, kendi yönetimi altında örgütlenmiş halkına karşı sorum- luluk duyar. Ülkesının değeıierını korur. üretımıni başka- lanna teslim etmez, tüketıcı durumuna duşurmez. Insa- nını yoksullaştırmaz, göçe zorlamaz, nüfusunu entmez, gelen Türk giden Türk demez. Halkına değer verır, halkı- na saygı duyar, halkını yuceltmeye çalışır, ezdirmek için politika üretip koltuk ışgal etmez. Bir devlet başkanı Ana- vatan-Yavruvatan politikasına yattı mı, elını de kaybeder kolunu da. Çok sürmez, boynunu da kaybeder, ne dev- leti kalır, ne cemaati, ülkesıni kaymakamlar valiler yöne- tir, han kapısına dönmüş yavruvatanın herköşesınden ah- lar vahlar baykuş sesi gıbı acı acı yukselır. Anavatan-Yavruvatan polıtıkası, gelen Türk gıden Türk, ölen Türk öldüren Türk polıtıkasını doğurmuştur. Bu po- litikanın altında ezilen halk sesinı çıkaramaz, özgürlüğü- nu, bağımsızlığını, kımlığıni, kişiliğinı goremez olmuştur. Şatrlerbıle Anavatan edebiyatı ıçınde erıyıp gıtmezaafı- na düşmüşlerdir. Dikkat edilırse ah, vah' seslerı hep adi suçlar, hırsızlıklar, soygunlar. kaçakçılıklar, tecavuzler, cı- nayetler arftıkça yükselıyor. Devlet yok olmuş. nüfus eri- yip gitmış, değişime uğramış, kimse ağzını açıp 'ah vah' etmiyor... Adi olaylar karşısında 'ah-vah' çekeceğımize kişıliğimize, kimliğimize, özgürlüğümüze sahıp çıkmalıyız. Geçen hafta 'Anavatan-Yavruvatan, gelen Türk giden Türk' politikasıyla uyutulmuş, maaşa ve yardımlara bağ- lanmış halktan yine 'ah vah' seslerı yükseldı. Kimin na- sınna basıldı, kım öldürüldü, kaç bıçak darbesı yedı, di- ye günlük toplumsal dedıkodu altında merakımızı gıder- meye çalışırken bir de ne gorelım bir şehit kızını kaçır- mışlar, tecavüz edıp kaçmışlar! Herkes ışını gücunü bı- raktı 'F'adlışehıtkızının Fitizmı. Fidanm/, Feridemı, Fe- riha mı, Fatma mı, Fatoş mu, Firdevs mı olduğunu öğ- renmeye koyuldu. Hen\esin merakı, nasıl oldu, kim yap- tı, nasıl yaptı? - Böyle şey olur mu? - Olur, daha da olacak!" Kutlu Adalı'nın yazısını okurken. sanki kendi öldürulü- şünü yazıyormuş gıbı geldı bana. Yanılıyorsam ilgilisi açık- lama yapsın! Soruyorum: Kutlu Adah'yı kimler oldürttü! B U L M A C A SEDATYİŞAYIS 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDA> SAĞA: 1/ L'nlü bir Roma imparatoru. 2/ Fel- sefede. bılgiyle varlık arasında ılışkı kurdugu dü- 3 şünülen kavram... * Madencı ocağı. 3/ Olta >a da tuzaga 5 konulan yem... Güneş doğmadan " öncekı aydınlık. 4/ j Bir gıda maddesi.. Argoda olgun. ya- 8 kışıklıveparalıer- g kek ıçın kullanılan sözcük. 5/Parkınson hasta- lığının başlıca belırtısı. olan otomatık hareket yete- neğının kaybolması. 6/Dü- rüst. ıv ı ahlaklı... Bırnota. 3 7/ İki dag arasında kalan 4 büyük çukur... " dedı- ğın demırkale Yaahnırya alınmaz" (Karacaoğlan). 8/ Etyopya'da konuşulan 7 bir dıl. . tçınde soydum 8 karbonatbulunan veköpü- Q ren su. 9/ IX. yüzyıida or- taya çıkan tasavvuf akımı. YTJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Bağışlama... Dansta kavalyenin eşi. 2/Bınıcılıkte atın ba- yağı vürüyüşüne verılen ad... Yurdumuzun bir bölgesi 3/ Adın durum eklerınden bın... Kaynağı dın şarkısı olan or- kestra parçası. 4/Eskı Mısırda güneş tanrısı. Osmanlı dö- nemı seyırlık oyunlannda gösten yapan yüzü maskelı ya da boyalı oyunculara verılen ad. 5/ Hınt müzığıne özgü bir tür obua. 6/Kıraya verilerek gelır getiren ev. dükkân gıbı mülk... Bir nota. 7/ Söz geçırme... "'Lcu çıkmaz bir körlecık tuttum" (Âşık Veysel). 8/Sınır nışanı... Eskiden lıse dere- cesındekı okullara verılen ad. 9/ Içıne başka bir sıv 1 karıştı- nlmamış içki... Bırtanm aracı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear