25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYTA CUMHURİYET 21 MAYIS 1996 SALI 14 KULTUR Ferzan Özpetek, ilk uzun metrajlı filmi Türk, İtalyan, Ispanyol yapımı 'Hamam'm çekimlerine İstanbul'da başladı Yok olııp giden Istanbul için... 'Hamam'daİtalyan miman canlandıran Vittorio Gassman 'ın oğlu Alessandro Gassman: Amerikan sinemasının bizden öğreneceği çok şey var ~Hamam"da italyan mimar Fran- cesco'yu canlandıran Alessandro Gassman son yıllarda babası Mttorio Gassman ın gölgesınden kurtulup si- nemada olduğu kadar tiyatroda da önemli rollerbuluyor. Gassman, Türk yönetmenle ve ekiple çalışmaktan memnun: - Bir Türk yönetmenle çalışma fikri nasıl doğdu ? ALESSANDRO GASSMAN- Fer- zan on beş. yıldır Italya'da yaşıyor ve yönetmen yardımcısı olarak sinema çe\Tesinde tanınıyor. Senaryoyu getir- di, birçok nokta ilgimı çekti. Ömeğin eşcinsellik temasını sinemada hiç dene- memıştim. Eşcinsel- lik çok örtülü. şık bir şekilde kullanılıyor. Aynı zamanda. Ro- ma'da çılgın bir ya- şam süren çiftin ya- şantısı. daha önce İs- tanbula hiç- gelme- miş mimarın gözün- den kentin değerlen- dirmesi gibi noktalar da beni etkiledi. - Hamam >e eşcin- sellik bağlantısıy la il- gili birşeyler biliyor muvdunuz ? GASSMAN- Fer- zan 'dan öğrendim. ş burada İtalya'dan daha fazla hoşgö- rüylekarşılanmıştarihte. Hamamında bu olayda ağırlığı olduğu anlaşılıyor. Bu kenrte her şey etkileyici: birçok külrürden güzel modern bir kiiltür ya- ratılmış. - Bir Holly v\ood fılmindcn (A Month B> The Lake) sonra Avrupa yapımın- da rol alıyorsunuz. \e gibi fark var iki dünya arasında ? GASSMAN- Onlann paralan fazla: tam otuz milyon dolarlık bir fılmden bir milyon dolarlık bir filme geliyo- rum. Amerikalılar'ın çok iyi oyuncu- lan, sıradışı yönetmenleri. teknolojile- ri \ ar. Ama senaryo ve öy kü yönünden öğreteceğimiz çok şey var. "Hamam" gibi karakteristik öykülerle Avrupa ABD'ye fılm ihraç edebilir. Örneğin İtalyan sineması son beş yilda Akde- niz. "Cennet Sinemasr \e ~Posta- cı"yla Amenka'da büyük başan elde erti. bir de Oscar kazandı. - Türk ti>atrosu gibi İtahan tiyatro- sunun da çıkmazda olduğunu. seyirci- nin yalnız ünlü isimlerin o> unlarını iz- lediğini biliyoruz. N'e gibi soruniar ya- şıvorsunu/ ? GASSMAN- Son üç yılda güncel oyunları seçerek kala- balık seyirciye oyna- may ı başardık. Genç- liğin tiyatroya çekile- bilmesi, tiyatro sevgi- sinin canlandınlması ıçin sokak dilinin. modern oy unculuğun denenmesi gerektiği- ne inanıyoruz. - Özel T\' cenneti İtalya'da televizyon sanata nasıl katkıda bulunuyor ? GASSMAN- İtal- ya'da T\ çöplüğe döndü. büyük paralar söz konusu v e bizi y ö- netenler TV'nın böy- le olmasını ıstıyor. T\"de kültür lafı et- tigın zaman . 'Aman sıkıcı olma\ di- yorlar. Buanlayışınkarşısındabirşey- ler gerçekleştirmek zor. Bazen söy le- şilerde. dalga geçıp "Tiyatroen iyi kız tavlama yeridir, tavsiye ederim' diyo- rum. - Sürekli Vittorio Gassman'ın oğlu olarak tanıtılmak nasıl bir duygu ? GASSMAN- Babamın görkemlı bir sanat geçmışı var. Bunu silmek zor, ama burada çalıştığımız MarcoRiside ünlü Dino Risinin oğlu olmasına kar- şın kendini kabul ettirebilmış. Umanm ileride ben de bunu başarmm. » lerzan M Özpetek _£. günümüzde geçen filmde Istanbul'un yitmeye yüz tutan havasını vermek istediğini söylüyor: 'tki kültür arasında büyüdüm ve bu kültürlerin öyküsünü işliyorum. Italya'da yeni bir kültürü tanıdıktan sonra kendi kültürüme daha sağlıklı bakmaya başladım. Filmde vok olup giden Istanbul'a dikkat çekmek istiyorum." (FotöğragKAAN SAĞANAK) CUMHUR CANBAZOGLU Tribunal her zamankinden karanlık: içeri düşen bir parça ışık ma\ i kÖAğıt- larla engellennıiş. İtalyan ve Türk ekip. bann yanına kurulan ttalyan lokantası sahnesini çekebihnek ıçin pro\ada. Bir masanın etrafında oturmuş Şerif Sezer. Başak köklükava. Alessandro Gassman, Halil Ergün spaghettilerinı yerken soh- bet ediyorlar. Halil Ergün ezberlediğı İtalyanca ke- limelerı eksiksiz sıralamaya çalışıyor. Şerif Sezer'in italyanca vurgusu daha iyi. Film sesli çekildiği ıçin neredeyse nefes almaya bıle izin yok. Roma'da sinema \e tiyatro eğitımi gördükten sonra İtalyan yönetmenlerın y ardımeıltğını yapan. reklam filmlcri çe- ken Ferzan Özpetek'ın ilk uzun metraj- lı filmi "Hamam"ın setinde söyieşiye projenin İtalyan tarafının yapımcısı Mar- eoRisi'ylebaşlıyoruz. Birkaçyılönce ts- tanbul Film Festivali'ne katilan. önemli filmlere yönetmen ve yapımcı olarak im- za atan Risi. Roma'daki durdurak bilme- >en yaşamdan istanbul'daki huzurveren tempoya (Daha İstanbul'u iyi tanıyama- mış olsa gerek) sıçrayan senaryoyu çok beğendiğini ve hemen kabul ettiğini söy- lüyor. Türk yapımcı CengizErgunise Mani- saTarzanf ndan sonra elinegelen senar- yoyu Türk-ltalyan-İspanyol yapımı ola- rak Euroimages'a göndermiş ve bir mil- yon dolarlık bütçeyle yola koyulmuş. Anlaşmada hep ülke kendi pazanndaki haklara sahip olacak; dünya haklan ise Ergun'a kalacak ve en önemüsi. film fes- tivallerde Türkiye adına yanşacak. Festival olarak ilkhedefVenedik.ama süre pek yeterli gibi görülmüyor. Türki- ye "deki çekimleri 15 haziranda bitirecek olan Özpetek'in temmuz başına kadar montajı kotarıp Venedik'e kopya gön- dermesi zor gibi görülüyor. Yenedik ol- mazsa ~Hamam"ın ilk yarıştınlmak is- tendiği yer Antalya; Marco Risi bir ara Berlin'in olabileceğini söylüyor... Görüntü yönetmeni PasqualeMari ka- meranın yerini değiştirirken ünlü italyan oyuncu Vlttorio Gassman "ın oğlu Ales- sandro Gassman yönetmen Özpetek'le yeni sahneyi konus.uyor. Baba rolünü >üklenen Halil Ergün ise bir köşede ital- yanca laflan tekrarlıyor. Ergün son dö- nemin en fazla rol bulan ovuncusu: bu filmden sonra Almanva'da vaşayan V'ıl- maz Aslanın yöneteceği Yara'da ovna- yacak... k Don Kişot' İtalyan, hamamı satmıvor Eylülde gösterime çıkacak "Hamam*", Ferzan Özpetek"in gerçek bir yaşam öy- küsündençıkarakyazdığı birkonu. 40"lı vıllarda faşizmden vesavaştan kaçan gü- zel İtalyan kadın İstanbula geliyor ve kısa sürede Istanbul sosyetesinin gözbe- beğioluvor. Birkahvekralıylaevleniyor. Sonra kahvecıden kadına büyük bir pa- ra kalı>or. O günkü eğlence ortamında hamamlar çok gözde. Kadın. fantEzile- ri için hamam satın alıyor. Yıllar sonra ölünce bu hamam Roma'daki mimar ye- ğeni Francesco'ya miras kalıyor. Kon- solosluktan mektup alan mimar, lstan- bul'a gelip hamamın satışıyla ilgileni- yor. İşleruza>ınca mimar kentin farklı at- mosfenni, teyzesinin dostlannı keşfet- me fırsatı buluyor ve hamamı satmaktan vazgeçiyor. İstanbul'a yerleşiyor... Ferzan Özpetek günümüzde geçen filmde Istanbul'un yitme>e yüz tutan ha- vasını vermek istediğini anlatıvor : 'İki kültür arasında büyüdüm ve bu kültür- lerin övküsünü işli\orum. İtal>a'da yeni bir kültürü tanıdıktan sonra kendi kül- türüme daha sağlıklı bakmaya başladım. Filmde vok olup giden İstanbul'a dikkat çekmek istiyorum. Mimar Francesco , buraya gelip yıkılan İstanbul'a. kapanan bir de\ re şahit oluvor. Hamamı satmava- rak kendince bu yıkımı engellemeve çalı- şı\or. Adam bir bakıma Don Kişotluk v a- pı\or..." Bu hafta filmin oyuncu kadrosu ta- mamlanıyor. "Hamam"ın ilk sahibi Ital- > an kadınındostu Oscar" ıcanlandıracak Carlo Cecchi ve mimarın kansını o>na- yacak Francesca D'Aloja da ekibe katı- lıyor. Özpetek. Cecchi'nin rolü için ön- ce Marcello Mastroianni'yi ikna etmiş. ancak sağlık nedenıyle usta aktör Istan- bul'a gelememiş. . - r*l l ö l b ı 'c . . . . , . . , • • " ^ ^ Mumcu suikastı sonışturcnasmm belgeseli M. EMİN DEĞER Yetişmelerinde UğurMumcunun ma- nevi katkısı olan iki genç gazetecinin ça- Iışmalarını okuyorum. Uç yıllık titiz bir araştırma ürünü ve hersatın belgelenmiş bir çalışma. EvrenDeğerve Tunca> 07- kan'ın birlikte hazırladıkları Uğur Muııı- cu Cinayeti Soruşturması Sorgulanı- yor'dan söz ediyorum. Cç yıl önce. kor- kunç bir suikasta kurban edılen. ülkemi- zin yetiştirdiği Kemalıst cumhuriyetin yürekli savunucusu. gerçeklenn ender kalemlerinden birinin öldürümü üzerıne çekilen örtüyü aralama çabasındaki ça- lışma, bir yandan Lğur Mumcu olayının aydınlanması bir yana. neden daha da karartılmaya çalışıldığına yanıt ararken günümüzolaylannada sağlıklı bir bakış açısı getirmektedir. Gençlerin buradaki tanığı. ustalan Uğur Mumcu'dur. Türkiye'de sayısız faili meçhul cina- yetten çoğunun aydınlanamadığını düşü- nürsek. devlet ne yapıyor dersiniz. Genç- ler bu sorunun yanıtını iyi yakalamışlar. ustaları Uğur'un Muammer Aksoy ve BahriyeUçokcinayetleriyle ilgili umar- sızlığı vurgulayan sözlerınden çıkarak: "De»letin göre^, bu gibi cinayetlerin kanıtlarını bulmak değil midir? DevleU İslami hareket adına. uçlarına susturucu takılmış silahlarla cinayet işleven çetele- re karşı bu kadar çaresiz midir? Yoksa 'de\ let" dediğimiz şu büyük aygıta takı- lan sustumcular var da biz mi bu sustu- ruculan bilmiyoruz." Yalnız bu mu° De\ let. kendi adına gö- rev yapanlann sözlenyle bu gibi olayla- nn karşısında umarsızlığının içine itil- miştir. Araştırmacı gazetecilerdalında, usta- lanndan tam not alacak bir çalışmavla karış karşıyayız. Okurun karşısına övle belgelerle çıkıyorlar ki devletin olayları önceden bilmesine karşın, önlem alın- mayışı yeni sorulara kaynaklık ediyor. Okuyalım: Zamanm MİT Müsteşan Te- oman Koman, gazetecilere MlT'le ilgi- li bilgi verdiği sirada, '•Terörün önümüz- deki günlerde sansasyonel eylemlere yö- neleceğini" söyler ve ekler: "- hatta ara- nızdan birileri de hedefolabilir. öldürüle- bilir"(syf: 73) Uğurdabutoplantıdadır. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra İs- tanbul Emniyeti. birteröröreütü tarafın- dan. 20 Ocak 1993 te "İstanbul'dan An- • E\ ren Değer ve Tuncay Özkan'ın birlikte hazırladıkları 'Uğur Mumcu Cinayeti Soruşturması Sorgulanıyor', üç yıllık titiz bir araştırma ürünü ve her satırı belgelenmiş bir çalışma. Uğur Mumcu'nun genç arkadaşları, tam bir araştırmacı gazetecilik örneği vermişler. Öyle sanınm ki bu çalışma. um.ag'de örnek bir ders belgeseli olarak -le alınacaktır. lnanıyorum ki bu çalışmalardan Uğur'un ruhu da hoşnut olacaktır. kara'va içinde ne olduğu bilinmeven araçlar"(svf: "I 4|gönderildiğiniyakala- nan Mehmet Zeki Yıldınm'dan öğrenir. Ama olay. Ankara Emniyeti'ne bildiril- mez. 24 Öcak'ta patlayan bomba, belki de 20 ocakta yollandığı saptanan araçlar içinde gelmiştir! Mumcu'nun toprağa verildiği gün. ko- nu Başsavcı Nusret Demiral'a sorulur: Yanıt: "Bizim bundan haberimiz yok- tur" olur. Demiral iyi bir hukukçuf!) mantığıyla gazetecilere sorar. "Böyle bir ola> varsa. L'ğur Mumcu suikastından önce bombajı getiren kişinin AnkaraŞa bildirilmesi gerekmez mi?" Peki sora11m. Demiral. acaba neden bu soruyu. vetki- sini kullanarak Istanbul emniyetine sor- mamıştır' 1 Demek Istanbul Emniyeti bombayı getirenin kim olduğunu bili- vordu. Bu söylem başka türlü yorumla- nabilir mi'1 Yazarlar iyi bir ipucu yakalamışlar. "Suikast sonrasında Ankara"> a getirilen bonıbaların konulduğu ev bile tespit edi- liyor." Bu ev kime mi ait? (Gazeteci bı- raz da edindiği bu bilginin doğruluğun- dan kuşkulu olsa gerek) zamanın İçişle- ri Bakanı İsmet Sezgin'e tam soru biçi- minde olmasa da "Olayla ilgili olarak Ankara emniyeti bir adrese gitti. Ama adres boş çıktı" dedi. Sezgin şu inanıl- maz vanıtı verdi. "Hayır boş çıkmadı. Yanlış bilivorsu- nuz. Bir devlet memurunun yeri çıktı ora- sı."(syf:75) Peki. en basit bir örgüt işinde. böy le bir e\ in altını üstüne getiren kimi göre\ liler. ne yapmışlar dersiniz bu evle ilgili ola- rak? Hiç! Zaten3yıl içinde yapılanlarda öyle koskaca bir hiç değil mi ? Bunu. ya- pıtı okuyunca daha iyi anlıyorsunuz. Yapıtın 79. savfasında Güldal Mum- cu'nun şu sözleri üzerinde durulmuş.: "*.. soruşturmayı yürüten ilk savcı Ulkü Coşkun ifademi alırken bana. 'Bu olayı devletyapmıştır Sivasi iktidaristersebu iş çözülür" dedi." Araştırılıyor. sonuç çıkmıvor... İnsan ister istemez. "Bomba araştırılan evin bir devlet göre>lisine ait olduğunun üstünde neden durulmadığı" sorusu takılıyor. Genç gazeteci burava kısa bir açıklamadan sonra bir belge da- ha yerleştirmiş: Cumhurbaşkanı Sülej- manDemirelin. "olaya bir devlet göre\- lisinin kanşıp kanşmadığına" ılişkin bir soruya verdiği yanıttır bu belge. Demı- rel'e göre: " De\ letcinayete kanşmaz. Çok büyük bir iddia. Bu cinayeti dev let işler mi? Ol- maz. Kesinlikle onu söyleyeyim. İkincisL ama devletin şu va da bu şekilde bir gö- rev lisu bir memuru kendiliğinden bu işe kanşmışsa da cinayet dev letin değil, onu >apanındır". (sv f: 75) Insanın kafası kanşıyor. Demirel'ce bir açıklama. ama birisi çıkıp da bu sö- zü. ~Devlet bu adama göz mü yummuş- tur" diye bir yorum şapamaz mı? Sahi devlet adına savcılık ve emniyet bu ola- vın üstündeki örtüvü neden aralayama- dılarV" Bir Avhan Aydın olayı var ki belgele- rin tümünü inceleyince. şaşkına dönü- yorsunuz. Yetkililerce. olayla ilgili bilgi- sı olanlar başvursun deniliyor. Ayhan Avdın adında bir kişi. "ben olaya kan- şanlan gördüm" diye çıkıyor. Bu kişiyi nedense DGM savcısı hiç dinlemiyor. Emniverte dinleniyor. Ama Ayhan Ay- dın'ınteşhisettiğikişiler. olay tarihinden sonra >akalanmış olduklan halde, tuta- naklarda. önceden yakalanmışlar gibi ta- rih değişikliğı-tahrifatı vapılıyor. Ve ta- nıklık etmeve gelen Avhan Aydın. ya- Almanya'nın Sesi Radyosu Türkçe piyes ve öykü yanşması Kültür Servisi-Almanya'nın Sesi Radjttsu 'IJeutsche VV'elle'. bu yıl Türkçe eserlere yönelik bir edebiyat yan^-— ması düzenli>or. Deutsche VVelle'nın Günevdogu Avrupa Yayınlan kı- sım şefi Dietrich Schelegel. Türkçe Yayınlar Bölümü Baş- kanı Mehmet Ban. redaktör Ayşe Tekin. Goethe Enstıtü- süMüdür VekilıOesterleveŞaraSajın'ın katıldığı basın toplantısında ilk olarak Almanya'nın Sesi Radvosu üze- rine açıklamalar yapıldı. 1953 yılındakurulan veTürkçenın de dahıl olduğu 38 dilde yavın yapan Almanya'nın Sesi Radvosu. beraberin- de Almanca. İngilızce ve Ispanvolca olarak 24 saat ke- sintisiz televizyon yayını da vapıyor. 1962 den berı gün- de iki kez 50 dakikalık Türkçe >ayın gerçekleştiren rad- yo. buyıl ıçinde'Radyofonik piyes' ve'öykü'(yineradyo- 'daokunabılecek şekilde hazırlanmış)yanşmalan açıyor. îkı yılda bir düzenlenen bu yanşmaya katılacak eserler için ilk şart Türkçe kaleme alınmış olmalan ve okundu- ğunda 30 dakıkay ı aşmamalarılmaksımum 450 satır). Her bir dalda bırıncı olacak eserler için 5000 mark para ödü- lü verılirken jürının tespit edeceğı eser sahıplen de Al- manya'dakı Goethe Enstıtüsü'nde iki aylık Almanca dil kursuna katılabilecekler. 31 Aralık 1996 tarihıne kadar gönderilecek eserler ilk etapta bir ön jürıce elenerek ön- ce 100'e. daha sonra 25'e inecek. Bu aşaınadan sonra 3 tercüman tarafindan ayrı ay rı Almancaya çev rılecek eser- ler. aralannda Doğan Hızlan. Yükseİ Pazarkaya, Aras ÖrenveŞaraSayın'ındaolacağı 7kışilikesasjürininele- mesinden geçecek. Kazananlar 1997 yılı Frankfurt Kıtap Fuan'ndaaçıklanacak. Yaklaşık bir yıllık birzamanaya- vılan yarışma. Türkçe vazabılen herkese açık. Ankara ve İstanbul'daki kitap fuarlannda da tanıtımı vapılacak varışma öncekı vıllarda Afrika (1984). Hındis- tan (1987)'. Sovvetler Bırfığı (1990 - '91). Arap ülkelerı (1992 - '93) ve Mekbika (1994 - 95) bölge. dıl ve ülkeleri kapsamında gerçekleşmıştı. Türkçe yarışma için de katılamın bırhavlı fazlaolacağıdüşüncesındeki yetkililer, katılmak ısteyenlerin şartname vebaşv uru formîannı An- kara. İstanbul ve Izmir'deki Alman kültür merkezlenn- den v e 'Deutsche \\elle; TürkLsche Redaktion 50588 Köln - Almanya' adresinden postayla temın edebıleceklerıni belirttiler. lancı tanıklıktan yargılanıyor. Değer ve Özkan. bir hukukçu titizliğiyle bakın bu konuyu nasıl değerlendirmişler: "Poli- sin vakalama ve gözetim tutanaklannın İstanbul DGM'nin iddianamesivle. ta- nıklann ise L'lkü Coşkun'un hazırladığı raporla çeliştiği bir İslami hareket örgü- tü operasyonu yapıldı. Tarih karmaşala- n ve tutanak tahrifatlan üzerindeki sis perdesi ise bir türlü çözülemedi." (syf: 47) Bu olaya bir de devlet TV'sinde Reha Muhtar karıştırıldı. -lğur Mumcu Ci- nayeti Soruşturması Sorgulanıyor" da. bu soruşturmanın nasıl başlatıldığı ve nasıl yürütüldüğüne ilişkin daha nice so- rular sorduracak tüm belgelerini görebi- lirsiniz. Bu çalışma, öte yandan Türki- ye'de adaletin de sorgulamasına yaraya- cak belgelerle dolu. Türkiye Hizbullah'ının nerede eğitil- diğini öğrenmek istersinizelbet. faili bi- linmeven öldürümlerin neden aydınla- namadığını merak ediyorsanız: bir ör- nek olaydan. Uğur Mumcu olay ından çı- karak yanıtlara göfürecek bilgi ve belge- leri içeren bu yapıtı okuyun derim. Genç yazarlar hukukçu değiller. ama çalışmalan. bir hukukçu titizliğiyle ha- zırlanmış. Belgelersankibirsavcınınbi- lınçli seçmesiyle derlenmiş ve kendi de- ğerlendirmelerinin sağlam kanıtlarını oluşturuyor. Peki bu tür olaylar aydınlanabilir mi? \a da neden aydınlanamaz'1 Bu soruların yanıtını yapıtın 85 sayfa- sına aktanlan sevgili Uğur Mumcu'rıun şu sözlerinden alalım. Yazarlar da öyle yapmışlar: Uğur soruyor: ".„ Abdi İpekçi cinayeti aydınlanabil- di mi? Hayır aydınlanamadı. avdınlana- madığı gibi İpekçi cinayetinin aydınlan- maması için gizli eller bütün kanıtları de- ğiştirdiler. Bu gibi konular duyaıiık is- ter.- Bu duyarlığı devlet göstermiyorsa basın organları ve siyasal partiler göster- mejiler. Örneğin SHP niçin Aksoy ve Üçok cinayetleri için bir araştırma komisyo- nu kurup kanıt toplamaz." TBMM böyle bir komisyon kurdu Sevgili Uğur. Ama bu komisyon da so- nuç alamadı. Öyle anlaşılıyor ki senin yazdığın gibi: "Devletdenilenörgüteta- kılan başka susturucular var™" Yar ki o komisyonun raporundan aktaracağım şu sözler seni doğruluyor: "Devletin seçim- le işbaşına gelmiş organlarınca denetle- nemeyen \e yargı organlarınca da soru sorulamayan bu örgütler istedikleri gibi devlet organlanna hâkim olmakta..." Çalışma gerçek bir sorgulama... Uğur Mumcu"nun genç arkadaşları. tam bir araştırmacı gazetecilik örneği vermişler. Öyle sanınm ki bu çalışma. um.ag'de ör- nek bir ders belgeseli olarak ele alına- caktır. İnanıyorum ki bu çalışmalardan Uğur'un ruhu da hoşnut olacaktır. Seni, her an sevgi ve özlemle anıyoruz sevgili Uğur, sevgili dostum. / ıım.ag/ L'ğur Mumcu Araştırmacı Ga- zerecilik Vakfı Yayını Nisan 1996 28i syf. YAZI ODASI SELİM İLERİ Evimin Balkonundan... Aşk bitti: Bütün kış boyunca pencere kenarına bir- likte gelen, bir lokma ekmeği birlikte paylaşan kum- rularım birbirlerinden aynldılar. Nisan başı iki yavru kumru getirdiler pencere kenarına, bir süre dört kişi- lik bir aile oldular, sonra herkes tek başına kaldı. Es- ki çift, şimdi ayrı ayn geliyor: yavrular başka pencere bulmuş olmalı. Bahar gelir gelmez aşk bitti. Bu yüzden biraz üzgün. biraz düşünceliyim. Ama ilkyazı çok seviyorum. Kumruların ayrılıgı belki de ba- har şenliğinden, yeni heyecanlar uğruna. Evimin bal- konundan görünen harap bahçeler mevsimin tüm he- yecanını yaşıyorlar. Beton mezarlığı Şişli'nin ortasında, birbırine bitişik, handiyse uçsuz bucaksız bu harap bahçeler sığına- ğı her ilkyaz benı büyülüyor. Dakikalarca, kıpırdama- dan, bütün erinçsizliklerden uzak, harap bahçelere bakalıyorum. Kimin aklına gelebilir arka bahçemizde hâlâ leylak- lar açabileceği. Ama açıyor: iki cılız, incir azmanlarıy- la boğuşan leylak ağaççığı mayısın ilk günlerinde bu- ğulu mor ve eflatun kandillerini ansızın sundular. Sık sık Güner Sümer'in bir oyununu, Hüzzam't hatıriıyo- rum. Orada. bu yaz leylaklar açmadı.. gibisınden acı dolu bir söz geçer. Her nisan sonu, ya açmazsa ley- laklar, diyorum. Ya açmazsa. ya kuruyup gitmışse ley- lak ağaççıkları... Çok şükür, bu kışı da atlattılar, inci- re göğüs geriyorlar. Hemen hep orta halli evlerin arka balkonlan şu ha- rap, bakımına para yetmeyecek bahçelerimize bakar. Sabah-öğle arası pencere silen, balkon yıkayan, ça- maşır asan orta yaşlı kadınlar görünür. Bazı balkon- larda bıtkiler kıştan mayısa çıkagelmişlerdir; bitkiler sulanır. Serçeleri de bir telaştır alıyor; serçe yavrulan yok- sa daha geç, daha güç mü uçuyorlar? Kumruların bir lokma ekmeğine ortak birkaç serçem var, sonunda beni tanıdılar galiba, o yüzden 'serçelenm' diye söz açıyorum. uçuşup geliyorlar, bir lokma ekmek. uzak- ta gızlide yuvalar. Yan yana harap bahçelerimizde mayısın ilk haftası kiraz ağaçları, hem de adamakıllı babacan üç kiraz ağacı sılme baharlarla donandı. O kadar ki çiçeklerin taşkınlığından sankı dallar eğıldi. Beyaz ve pembe, uçuk kırmızı çiçeklerden geçilmeyen başka ağaçlar, küçük odanın penceresine gözüm ne zaman ilişse, bir bahar ve çiçek yagmurunu taşıdı. Hem ne yağmur, o ne sağanak! Kimbihr ne zaman dikilmiş, kimbilir kımierden kal- mış yaşlı ceviz ağacı kocaman yapraklarını -çok şü- kür- yine yeşertti. Gıcır gıcır parlattı yeşil yapraklan- nı. Artık ölümü bekleyen, hiçbir zaman serpilememiş bir erguvan bile var. Ölümü beklerken çıçek açıyor. Onu bir bilgelik kıtabı gibi okuyorum. Kediler kraliçesi Kedilerimız var. Harap bahçelerimizden hiç çıkma- yan kedilerimız, Münrf Fehim'ın Hüseyin Rahmi ro- manına hazırladığı bir kapaktaki gibi, mart boyunca suluboya seslenişlerle sevda arandılar, karasevda çektiler. Şimdi siyah da sarı püskürtmelı bir kediler kraliçe- si, beş kediciliğiyle gururlu gururlu geziniyor. Biri be- yaz, siyah lekeli, biri sarman, biri duman, biri anası- nın tıpatıp aynısı, sonuncusu adeta alev renkli. Kedi- ter kraliçesi pencerelerımıze, balkonlarımıza şöyle göz ucuyla bakıyor. Hepimızin hemen: "Pısipisi!" Bilmem neden arka bahçelere baktıkça Kavafis'in şiiri geçiyor: "Dılediğin gibi değilse yaşamın,/ hiç olmazsa ça- lış/ elden geldiğince: kirletme onu! kalabalığında yer- yüzünün,/ koşuşturmalarla, konuşmalarla." (Banş Pirhasan çevirısi.) Harap bahçelerimizde rüzgâr estikçe, hışırtılar, ya- şamıma umutlu kahve falları söylüyorlar, her neden- se, yaz, diyorlar, yaz güzel geçecek bu yıl. Öyle çok, ınanmak istiyorum ki... ,\ Akşam birlikte bütün kuşlann. işte serçelerin, sığır-'j cıklann. tektük siyah kargalann korosu başhyor. Kar-;î galar koronun davulculan. Serçeler eski serenadı söy- \ lüyor. Derken gun eriyecek ve yarasalar çıkacak. Gün-' düzleri nerede yarasalar? Çoktan beri her akşam Ah- met Haşim'e sesleniyorlar: ; Dağılmış, eprimiş tüller gibiyiz, diyorlar, her akşam • sessizceuçuşuruz, giderizgeliriz, karanlığakederyıl- dızlarını örmek için... Ama ben bu yazıda 'keder' sozcüğü geçsin istemi- yorum. Zaten karşı komşumun, karşı bahçenin kulakları toprak süpürür av köpeği sevinçli havlayışlarla koşuş- turuyor, kediler kovalıyor, otlarla konuşuyor, ikide bir de evinin kapısını patisiyle açıp içeriyi kolaçan ediyor. Harap bahçelerimize gece ot kokusuyla indi. Evle- rin balkonları ışıksız. Bununla birlikte açık pencere- lerden televizyonun ışığına dublaj sesleri eşlik ediyor. Artık nasıl oluyorsa, çok uzak biranı gıbı Adalet Cim- coz'un sesini ışitiyorum. Herhalde Belgin Doruk'lu siyah-beyaz bir Türk filmi gösteriliyor. Gerçı bu saat- te onlann pabucu dama atıldı, fakat neden olmasın... Zaten bana öyle geliyor ki ben balkondayken, çok- tan ölmüş annemle babam içerde konuşuyorlar. Ne- den olmasın: Yann okullar kapanacak, tatil başlaya- cakmış. Sınıfımı geçmişim. Ey rüzgâr, yaprak hışırtısı. falın doğru çıksın! J BUGUN 8. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO FESTİ- \ALI ; 18.30 DavidGlassEnsembie'ın "LaDolce\ita"adlıoyu-J nu Muhsın Ertuğrul Sahnesı'nde. J 21.30 Levent Öget'in "Ikili Fiaür' ve Biuro Podrozy Ti-^ yatrosu'nun "Can Çekışen Carmen' ısimli oyunlan Rume-J. lihisan'nda. * 21.30 DostlarTıyatrosu'nun "BırTakım Azizlikler" ad-^ lı oyunu Kenter Tiyatrosu'nda. t, 9. LLLSLARARAS1 YAPI KREDt GENÇLİK FES-J TİVALİ 5 19.00 Freıburg Barok Orkestrası'nın klasik müzik kon-*j seri Aya trini'de. i 21.30 CAB Diane Schuur'un caz blues konserı AçıkJ HavaTiyatrosu'nda. *•, 3.TÜYAP ANKARA KİTAP FUARI S 12.00-13.00 'Şiir ve Ya^am" başlıklı söyleşive Alı Cen-J- gizhan katılıyor. J% 13.0O-15.ÖO -Dil ve Ideolojı-Şiır Dilınde Ideoloji Kır-S malan" başhkh panele Turgay Gönenç. Ismail Mert Başal." Dınçer Sezgin. Veysel Çolak. Ahmet Telli katılıyor. v 15.00-l7 T00 'ŞnrEleştınsı Üzerine' panele ŞükrüErbaş,* Cahıt Külebı. Ibrahım Oluklu katılıyor. ^ 17.00 - 19.00 'Kültür Emperyalızmı - Globalleşme - Ye-J rel Kültürler" başlıklı panele Cengız Bektaş. Erhan Bener.^. Erendız Atasü. Ayla Kutlu katılıyor *, SEMİNER ğ 14.00 "Canlı Internet bağlantısı. Internet'in dünü bugü-* nü. püf noktaları. güçlüklen. Internet hakkında her şey" ko-*' nulu semıner Prof. Dr. Sına Berköz. Behiç Gürcıhan ve Aş-* kın Demırag'ın katılımıyla Mimar Sinan Üniversitesi Odi-* toryumu'nda. SÖYLEŞİ - ÎMZA Nihat Behram'ın katılacağı "ŞiirveSürgün" başlıklı söy- leşi saat 17.30'da Kadıköy Beksav 'da. Jale Sinar. Hakkı Öz- kan ve Zernn Ekın'ın katılacağı söyleşı ve ımza günü saat 14.OO'te Kadıköy Kültür ve Sanat Vlerkezı'nde.Özel Doğuş Lı^esı Kültür ve Sanat Etkınlıklerı kapsamında. Gülsüm Aky üz'ün katılacağı "Yaşamın Yedı Rengı Yar' başlıklı söy- leşı saat 14.00'te.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear