22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 NİSAN 1996 PERŞEMBE 14 KULTUR 8. Uluslararası Izmir Film Festivali, Genç Artemis ödül töreniyle sona erdi 'Yarmm Smemacıları' <klüfleiHİiiTİ<li EBRU KAŞLI İZMİR- ŞenerŞen e "Altm Artemis". Nedim Otyam'a da "Altın Artemis Onur Ödülü" verilmesiyle başlayan "8. Ulus- lararası tzmir Film Festivair, "Genç Ar- temis" ödül töreniyle sona erdi. Izmirliler. festival süresince sinemanın biiyülü dünyasına kapılıp. görüntülerin peşınden sinema merkezlerine koşuştu- rup durdular. Festivalin çeşitli bölümle- rinde dünya \e Türk sinemasından 70 uzun metraj film, program içinde yer al- dı. Kapanış töreninde. yannın sinemacı- lanna ve festivali destekleyen sponsor- lara ödül verildi. Törene katılan "Gerfl- la" filminin yönetmeni Osman Sınav ve başrol oyuncusu Ayşegül AMinçe de Öze) Artemis ödülü verildi. Festi\alinenönenıliyanı * VannınSi- nemaeıları" bölümüydü. Genç sinema- cılan desteklemek ve yeni filmleryap- malarını sağlamak amacıyla "Genç Ar- temis Ödülü'"nün verildigi yarışma ya- pıldı. Yarışmaya iletişim dalında eğitim ya- pan sekiz yüksekokuldan 31 adet kısa film katıldı. Jüri üyeleri: Engin Ayça, Tunca V önder, Tülay Eratala>, Biket II- han ve Hilmi Erikan ın değerlendirme- leri sonucunda. Mimar Sinan Üniversi- tesi'nden l'ğraş Salman, "Vmt" filmiy- le birinci oldu. Marmara Üniversitesi'nden Pınar Çağlayan ikinci, Dokuz Eylül Üniversi- tesi'nden Gürcan Keltek de üçüncü ol- dular. Mansiyon ödüllerini Eyiip Boz, AhmetSöıımez ve Murat Küçük alırken. Bülent Erçetin de yarışmada seçici özel ödülünün sahibi oldular. "Yannm Sine- macılan"bölümü içinde yapılan yarış- mada 150 milyon ödül \erilirken. genç- len film çekmeve teşv ik etmek amacıy- la film de verildi. Yanşmada ikinci olan Marmara Üni- versitesi'nden Pınar Çağlayan. Izmir Film Festivali'nde gençlerin unutulma- masının önemli olduğunu \ urgulavarak. "Gençlere verilen bu destek çok güzel. Kısafilmyapmak yoğun çaba isteyen bir oJa>: Özellikle biz öğrvnciler için bazı ola- naksızlıklar da de\re\e girinee daha zor oluyor. Filmlerimiz. bö> le festivallerde yaşamaya başlı>or"dedı. Yarışma üçiiıı- cüsü Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Gürcan Keltek de Türkıye'de sinema eği- timin daha gelişme asamasında olduğiı- nu belirterek "Bövle varışmalarda güç buluyoruz. Sinema egitimi daha iyi koşul- larda olmalı. Daha fazla destekîenmeli- >iz"diye konuştu. Türkiye'de sinema egitimi yapılan okul öörencilerinin filmlerinin yanı sıra Israil'den Tel A\i\ Ünı\ersitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-T\' Bölümü öğrencilerınin filmlerı de program için- de gösterildi. Tel A\i\ Üniversitesi'nden Prof. E. Knebel. festi\ale katılarak bir söyleşi gerçekleştirdi. Knebel. israil'de- ki sinema üzerine bilgı vererek. okullla- nndaki sinema eöitıminı anlattı. Yine bu G enç sinemacılan desteklemek ve yeni filmler yapmalarını sağlamak amacıyla"Genç Artemis ÖdüIiT'nün verildiği yanşma yapıldı."Yannın Sinemacılan" bölümü içinde yapılan yanşmaya iletişim dalında eğitim yapan sekiz yüksekokuldan 31 adet kısa film katıldı. Mimar Sinan Üniversitesi'nden Uğraş Salman, "Vixit" filmiyle birinci oldu. Marmara Üniversitesi'nden Pınar Çağlayan ikinci, Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Gürcan Keltek de üçüncü oldular. Mansiyon ödüllerini Eyüp Boz, Ahmet Sönmez ve Murat Küçük alırken, Bülent Erçetin de yanşmada seçici özel ödülünün sahibi oldular. bölümde İFSAK, Ankara ve Antalya kı- sa film yanşmasında ödül kazanan film- ler de gösterildi. Lluslararası Izmir Film Festıvali için- de. "Kameranın Ardındaki Kadın" fes- tivalin kendine özgü ve en önemli bölü- müydü. Önümüzdeki yıldan itibaren ya- rışmalı olarak yapılacak bu bölümde. dünyadan ve Türkiye*den kadın yönet- menlerin filmlerı yer aldı. Fransız. ls- veç. İran. ÇekCumhuriyeti, Almanya ve Türkiye'den 15 film gösterildi. Filmleri gösterilen CatherineCorsini, Marianne Ahrneve Vera Chytilova festivale konuk oldular. "Kameranın Ardındaki Kadın" bölümünde. filmleri gösterilen kadın yö- netmenlersonjnlannı "Kadın. Yaratıcılık ve Yapım Sorunlan" panelindetartıştılar. Biket llhan. Marianne Ahrne ve Cathe- rinaCorsini'ninkonuşmacı olarak katıl- dığı paneli. Dr. FetaySoykanyönetti. Yö- netmenler. sinemada kadın-erkek yönet- menlerolarak aynm yapılmaması gerek- tigini belirterek. sonuçta yönetmenliğin yaratıcılık işi olduğunu v urguladılar. Pa- nele katılan üç ayrı ülkenin yönetmenle- ri, ülkelerindeki sinema gelişimi ve sine- maya verilen destekten de söz ettiler. izmir'de ilk kez izleyiciv le bulusan bu filmlerin galaları. yönetmenlerin katılı- mıylagerçekleştirildi. Biketİlhan, Mus- tafa Amoklar ve Tunca Yönder, filmle- rinin galalanna katıldılar. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesi, Sinema-TV Bölümü öğ- retim üyeleri veögrencılenninçabalarıy- la başlayan festival, ber vıl gelişim gös- teriyor. Festival, bu yıl DEU Güzel Sa- natlar Fakültesi, Kültür Bakanlığı, Güzel Sanatlar Eğitim ve Kültür Vakfı (GÜ- SAV) ve çeşitli sponsor firmaların kat- kılarıyla hazırlandı. Festival programı içinde "Anısına" bölümünde yer alması planlanan Kieslovvski'nin 'Dekolog- lar'nının gösterilememesi düş kırıklığı yaratırken, sinema eğitimı yapan ögren- cilerdefilmücretlerininyüksekliginden yakındılar. Sinemaseverler, 13 ülkeden. 70 kadar uzun metraj film, gençlerin kısa filmle- ri, canlandırma sinemasının ilgi çekici örnekleri. Türk sinemasının son dönem filmleri. yönetmenler, oyuncular, panel- ler ve sergilerin yer aldığı Uluslararası Izmir Film Festivali'ni daha da içerikli filmlerin izlenebilecegi gelecek umu- duyla ugurladı. 'The Ambassadors ofOpem', Uzakdoğıı ve Ortadoğıı ülkelerine opera ve klasik miiziği tanıhyor 'Keyiffi bir yolcııhık yapıyorıız' DUYGL 1 D I R G I N "The Ambassadors of Opera", 1996 dünva turnesi kapsamında yer alan ikı gala gösterisini Istanbul Conrad Otel'de gerçekleştirdi. Topluluk. verdikleri kon- serlcrde. Broadvvay müzikalleri ve sevi- len opera aryalanndan oluşan bir prog- ramla müzikseverlerin karşısına çıktı. 1981 vılında Nevv York Metropolitan Opera sanatçılan Joann GriUo ve Ric- hard Knees tarafından kurulan "The Am- bassadors of Opera'. Richard Kness, Jo- an Grillo. Catherine Kelh, Bernardo VII- lalobos, Cherty Pesdan, Lee Roisum. Glo- ria Allen v e Nlichael Pilafıan'dan oluşan kadrosuyla iki temsillik gösterisinin 'A NightOnBroad»-a>'temalı ilk bölümün- de Gersh\vin'in 'Craz> for You\ Bems- tein'ın 'VVest Side Story\ Rodgers & Hammerstein'ın 'South Pacifıc" ve 'Ok- lahoma' gibi Broadvvay'de sahnelenen ünlü müzikallerden seçmeleri: 'Operas of The Ubrid' temaiı ikinci temsilde ise V'erdi'nin *La Traviata'sından. Bizet'in 'Carmen'ine. Mozart'ın *Don Giovan- ni'sinden Puccini'nin "Madame But- terfh'ına dek sevilen opera parçalannı seslendirdi. Uzakdoğu ve Ortadoğu turnesi Sergiledikleri opera prodüksiyonlan ve konserlerde Nevv York Metropolitan Open'nın ve dünyanın diger büyük ti- yatrolanndan sanatçılara yer veren ba- ğımsız bir kuruluş olan The Ambassa- dors of Opera' (Opera Elçileri), her yıl Uzakdoğu ve Ortadoğu ülkelerine tur- neleryapan birtopluluk. Istanbul temsil- lerinin ardından. dünya turnesi program- lannda yer alan Dubai. Mısır, Kahire. Nairobi. Kenya. Hong Kong, Karaçi. Singapur. Umman. Bahreyn. Kolombo, Manila ve Bangkok'ta temsiller gerçek- leştirecek olan topluluk. 'Madanıe But- terfly\ 'La Boheme', 'Carmen', "Aida' gibi büyük prodüksiyonlan sahnelemiş. dünyanın çeşitli ülkelerinde yardım amaçlı konserlere katılmış. Toplulugun kuruculan Joann Grillo ve Richard Kne- es. yaptıklan işi 'keyifli birvolculuk" ola- rak tanımlıvorlar. Nevv York Metropolitan Opera'da sah- nelenen "Aida" operasındaki 'Ajnneris'' rolü ile opera yaşamına başlayan Joann Grillo."Carmen'. 'Cavallerie Rustkana", 'LaGiocondo'gibi yapıtlarda üstlendiği rollerle uluslararası üne ve övgüye ka- vuşmuş bir mezzo soprano. "The Am- bassadors of Opera'nın diğer kurucusu. 7 aptıklan işi 'keyifli biryolculuk' olarak tanımlayan The Ambassadors of Opera'nın (Opera Elçileri) kuruculan Joann Grillo ve Richard Knees. "Aslında hem kazançları hem de kayıplan olan bir iş yapıyoruz. Ambassadors of _ Opera'nın sahibi olaraic 1982yılından bu yana bireysel kariyerlerimizi bir yana bırakıp yeni sesleri tanıtıyoruz dünyaya. Dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı kültürlerden insanlarla buluşmak. müziğin evrensel boyutlarında iletişim kurmak, çocuklann saglık ve bannma sorunlannın çözümü için maddi destek sağlamak, Malezya'da dayak yiyen kadınlara yardım etmek. yaşamımızı büyük ölçüde renklendiriyor. Singapur. Malezya, Suudi Arabistan gibi kimi ülkeleri opera ve klasik müzikle tanıştıran ilk topluluk olmak, her türlü bireysel başarının önünde geliyor" diyorlar. aynı zamandaGrillo'nuneşi olan Robert Knees ise Metropolitan Opera. Nevv York City Opera ve San Francisco Ope- ralan ile ABD'v i kapsav an turnelere çık- mış, Canlon, Osana. Steinberg. Sto«- kov^ski gıbı ünlü orkestra şefleri ile bır- likte çalışmış bir opera sanatçısı. - Performanslannızda nasıl bir içerik- le seyirci karşısına çıkıvorsunuz? GRİLLO/KNEES-"Istanbul'daki ga- la gecelerinde oldugu gibi genellikle Broadvvay müzikallerinin ardından ünlü opera aryalannı seslendiriyoruz. Göste- rilerimizin son bölümünde ise tamamen doğu ezgilerinden oluşan bir seçme su- nuyoruz. Dünyanın pek çok ülkesinde temsil verdiğimiz için artık insanlann kulagına neyin yakın geldiâini anlayabi- liyoruz. Bu yüzdeıı Broadvvay müzikal- len bizim için vazgeçilmez. - Turnelerinizde özellikle Ortadoğu ve l zakdoğu'vu tercih edivorsunu/.. GRİLLO- Nedenin tam olarak adlan- dıramıyorum ama gerçek olan birşey var ki Dogu'yu çok seviyorum. Müziğini. atmosferini. giysilerinı. yaşam biçimi- ni... Doğu'dakı bütün bu özellikler gös- terilerimizedevansıyor... Istanbul'dada Dogu'ya benzer bir atmosfer var. Bun- dan çok uzun yıllarönce, 20'li yaşlanm- da gelmiştim Istanbul'a. İki gün kala- cakken tatilimi üç hafta uzatmıştım. - Hindistan. Sri Lanka, Birleşik Arap Emiriiklcri. Japonva gibi dünyanın fark- lı ülkelerinde farklı izlevicilcrle karşılaşı- yorsunuz. Seyircikrk kurduğunuz ileti- şim bu anlamda farkblıklar taşıyor nıu? GRİLLO/KNEES- İnsanlann opera- ya çok fazla ilgi duymadığı ülkelerde, örneğin Abu Dabi'de. çokilginçtepkiler aldık. Halk. bizi rock yıldızlan gibi kar- şıladı. tki yıl önce Fiji Adalan'nda ver- digimiz temsilde ise insanlann. bu tür müzigi daha önce başka hiçbir yerde duymamış olmamalan bizi çok şaşırt- mıştı. Bızim için farklı kültürleri tanı- mak açısından büyük önem taşıyor bu turneler. Toplulukta yer alan sanatçıların yaratıcı yönlerini pekiştiriyor. - Peki. İstanbul turnesi nasıl geçti? GRILLO/KNEES - İstanbul. opera kültüriine sahip olan bir kent. Buradaki izleyicinin Suudi Arabistan'daki izleyi- ci ile aynı olmadıgını biliyorduk elbette. - 'The Ambassadors of Opera'nın sa- natçı kadrosu ağırlıklı olarak Ne>\ \ork Metropolitan Operası'ndan oluşuvor. 5H- zin tercihiniz bu yönde mi? GRİLLO- Metropolitan Opera sanat- çılanyla çalışmamızın nedeni, bizim de Metropolitan Operasf ndan yetişmiş ol- mamız. Bizim, bir anlamda evimiz Met- ropolitan. Ben de eşim Richard da uzun yıllar boyunca orada çalıştık. Ancak amacımız. farklı operalardan sanatçılan biraraya getirebilmek. lstanbul'daki kad- romuzda yalnız Metropolitan"dan degil, Viyana, Küba. Moskova operalanndan geîen sanatçılar yer alıyordu. Bununla birlikte Ambassadors of Opera'nın en önemli özelliği, bünyesinde Broadvvay geleneginden gelen sanatçılara yer ver- mesi. - Şirket olarak etkinlik gösteren bagım- sız bir opera kuruluşunu > önetmek. sa- nat yaşamınızj olumsuz yönde etkiliyor mu? GRILLO/KNEES - Aslında hem ka- zançlan hem de kayıplan olan bir iş ya- pıyoruz. Ambassadors of Opera'nın sa- hibi olarak 1982 yılından bu yana birey- sel kariyerlerimizi bir yana bırakıp yeni sesleri tanıtıjoruz dünyaya. Bu. bir ba- kıma her tkimizin de sanat kariyerinden ödün vermesi anlamına gelse de dünya- nın çeşitli ülkelerinde farklı kültürlerden insanlarla buluşmak. müziğin evrensel boyutlannda iletişim kurmak. çocuklann sağlık ve bannma sorunlarının çözümü için maddi destek sağlamak. Malezya'da dayak yiyen kadınlara yardım etmek, ya- şamımızı büyük ölçüde renklendiriyor. Bireysel kariyenni düşünen bir sanatçı. bütün bunlan tek başına vapabilir miy- di? Aslında, yaptığımızı iş. hiçbir zaman 'iş'olarak düşünmüyoruz çünkü biz as- lında "keyifli bir yolculuk yapıvoruz". Singapur. Malezya. Suudi Arabistan gi- bi kimi ülkelen opera ve klasik müzikle tanıştıran ilk topluluk olmak. her türlü bi- reysel başannın önünde geliyor. Güner'den operayaparayok Kültür Servisi - Bu yıl 8- 30 haziran tarihleri arasında düzenlenmesi kararlaştınlan '3. Aspendos Opera ve Bale Festhali'nin uluslarararası nitelığini tırpanlayarak onaylayan Kültür Bakanı Agâh Öktay Güner, festival çerçevesinde Türkive'de ilk kez düzenlenecek olan 'Opera ve Bale Kongresi'ne onay vermedi. Güner'in ekonomik nedenleri gerekçe göstererek aldığı belirtilen bu kararlar. opera çevrelerinde tepkilereyol açtı. Festivale uluslararası nitelik kazandırmak amacıyla bu yıl Bükreş Devlet Opera ve Balesi. Sofya Orkestrası ve Hayfa Senfoni Orkestrası'nı davet eden Dev let Opera ve Balesi Genel Müdürlügü. Kültür Bakanı Güner'in onav vermemesi üzerine topluluklara özür mektubu göndermeye başladı. Mektupta. ekonomik nedenleri gerekçe gösteren yetkililer festival tarihini de 8-24 haziran olarak belirledıler. Daha önce 30 haziranda sona ermesi kararlaştınlan festival programına göre. Hayfa Senfoni Orkestrası 24 haziran günü. Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu ve TRT Çoksesli Korosu eşliğinde Mozart'ın 'Requiem'ini, Bükreş Dev let Opera ve Balesi 26 haziranda V'erdi'nin 'LaTraviata' operasını. Sofya Operası ise 28 haziranda Rossini'nin 'Sevil Berberi'ni sahneleyecekti. Dev let Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'niin '3. Aspendos Opera ve Bale Festivali' çerçevesinde. opera ve balenin sorunlan ve Opera ve Bale Genel Müdürlüğü'nün özerk bir yapıya kavuşturulması gibi konulann ele alınacağı. Türkive'de ilk kez düzenlenecek 'Opera \e Bale Kongresi' de ekonomik nedenlerin gerekçe olarak eösterilmesivle iptal edildi. Opera çevreleri ise. bu kararian 'ihtiyatla' karşılarken. opera ve balenin ekonomik sıkıntılannın her zaman olduğunu ve bu nedenle zaman zaman turnelerin gerçekleştirilemedigini belirttiler. Ekonomik sıkıntılann gerekçe gösterilmesinin 'yeni bir şe>' olmadıgını vurgulayan sanatçılar. kararlann 3rdında ekonomik değil de başka nedenlerin yatıp v jtmadığının zaman içinde ortaya çıkacağını belirttiler. Menuhin'm eşîııin biyografisi yaymılandı Kültür Sen isi - Geçen günlerde 80. yaşını kutlayan. yüzvılm en büyük keman ustalarından Vehudi Menuhin'in. 1976 tarihli otobiyografisi 'L'nfinished Journej' (Bitmeyen \blculuk) yenilenmiş olarak yayımlanırken ünlü keman v irtüözünün dansçı olan ikinci eşi Diana da kendi yaşamöyküsünü,('A Glimpse of Olympus' Meihuen Yavınları) kitaplaştırdı. Yehudi Menuhin'in. otobiyografisinin önsözünde 'Dünyanın tüm güzelliklerinin başında geliyor' dediği eşi Diana. 'A Glimpse of Olympus'ta sanat yaşamının ilk ev relerinin yanı sıra Menuhın ile olan evliliklerinin övküsünü de anlatıyor. Irlanda asıllı bir ailenin kızı olan Diana. babasını küçük yaşta kaybettikten sonra annesi ile birlikte Londra'da yeni bir yaşama başlamış. Kızınındansa karşı yeteneği olduğunu sezen anne. Diana henüz 9 yaşındayken onu Madame Marie Rambert'in dans okuluna göndermiş. Son derece katı bir öğretmen olan Rambert. Diana'nın i\i bir dansçı olması için öncelikle okulun kurallanna itirazsız uyması gerektiğini ve kendisinin her söylediğini harfiyen yerine getinnesinı istediğinden Diana üzerinde olumsuz bir etki yaratmış ve küçük kızı, daha en baştan danstan sogutmuş. Ancak kızındaki yeteneğin körelmesine dayanamayan anne. Diana'yı Diaghilev'in bale topluluğuna kaydettirmeyi başarmış. O yıllarda yaşı hayli ilerlemiş olan Diaghilev'in çok beğendiğı ve Ballet Russes'a davet ettigi Diana. Diaghilev'in beklenmedik ölümüyle. Ballet Russes'da dans etmek gibi sanat yaşamında çok önemli bir dönemeci oluşturacak tarihi bir fırsatı kaçırmış olur. Diaghilev'in ölmeden önce seçtiği son dansçı olmak Diana'nın önünde başka kapılar açmaya başlar. Ünlü dansçı Anna Pavlova, solo dansçı olarak kendi toplulugunda dans etmesini teklif eder Diana'ya. Ancak talihsizlikler birbirini izlemektedir. Pavlova da. teklifinden kısa bir süre sonra ölür ve Diana. ne yapacagını bilemez bir durumda ortada kalır bir süre... Koreograf Balanchine'in Amerika'da çalişma önerisi gibi kimi fırsatlan da bilerek teper Diana. Ingiltere'de balerin olarak çeşitli topluluklarda çalışmayı, uluslararası bir dansçı olma olanağını sunan Amerika'ya yegler. Yehudi Menuhin ile de kendisini 'aptal bir bakire' gibi hissettiği böylesi umutsuz bir dönemde tanışır. Diana'dan 4 yaş küçük olan Menuhin'in başından birevlilik geçmiştir daha önce. Beraberliklenni evlilige dönüştürmeye karar verirler. Ancak. Yehudi Menuhin'in buevliliği istemesinin en önemli nedeni, annesinin üzerinde oluşturduğu otoriteden kaçmaktır Diana'nın deyişiyle... 'A Glimpse of Olympus', 1920 ve 30'ların ünlü dansçıları ile birlikte çalışma olanağı bulmuş; 'yüz>'ilın kemancısı' Yehudi Menuhin'in ikinci eşi Diana'nın >aşammı gözler önüne sermekle beraber. Menuhin'in yaşamında bugüne dek gizlı kalmış kimi ayrıntılan ele alması bakımından da ilgiye değer bir yapıt. IŞILDAKVEYELPAZE ATtLLA BİRKİYE Cinsellik ve Sunuş Kadın bedeninin cinsellıği, giderek "evrensel" bir dil oldu. Bunun hem olumlu, hem olumsuz yanları var. Estetik bir sunuşun ne sakıncası olabilir? Ne var ki bizim gazete ve televizyonlarda, estetikten çok çıp- laklığın çıplak olma durumu önemseniyor. Kent0yunculan'nınsahnelediğiflam(2//eJı///rfe'de kimse Refik Erduran'ın oyundaki sorunsallıklarıyla il- g/lenmedi. Sanatsal özelliklerle ilgilenmedi. Yıldız Kenter'ın dekorda yer alan "çıplak" fotog- rafıyla yakından ilgilenildi. Bu fotograf üzerine binler- ce kurgu geliştirildi. Çeşitli söyleşi ve basın toplantı- larında Yıldız Kenter her ne kadar oyunun içeriğini açıkladı, sanatsal olanı yinelediyse de medyanın sa- nata büyük katkısıyla oyun, kitlenin belleğinde Yıldız Kenter'in çıplak fotoğrafıyla kaldı. Selim 1leri, Cumhuriyet'teki değerlendirmesinde,. oyunun sorunsalına değinıyor, genış bir bakışla ele alı- yordu. Biredebiyatçının yaklaşımı, kuşkusuz ki med- yatik kalemlerden ve televizyon sunuculanndan fark-; lı olacaktı. • Benzer bir durum, geçen günkü Devriye progra-, mında bir kez daha karşımıza çıktı. Hem de epeyce anlamsızca. Yıldız Kenter'den sonra genç tiyatrocu- lar da soyunuyorlardı! Grup Kafka'nın sahneledığı Kadın Oyunlan'nüaki "çıplak" sahneler, elıne mikrofonu alıp sokağa düş- müş iki genç sunucu için bulunmaz bir nimetti her- halde. Oyunu öyle sundular ki. oyunun yönetmeni Hülya Karakaş'ın bazı "çıplak" sahnelerin öne çıkarılması- nın ne kadar sakıncalı olduğunu ısrarla söylemesine karşın; oyun, oralarını buralarını açan kadınlann bir oyunu imajını veriyordu. Oysa Kadın Oyunlan, günümüzün ünlü italyan yö- netmeni Dario Fo'nun (eşi Franca Rame'nin de kat- kılanyla) üç kısa oyunundan oluşturulmuştu. Üstelik, bu oyunlardan biri, dünyada ilk kez sahneleniyor. Bu tür bilgiler, televizyonculann ılgısini çekmemışti! Oyunu, kadın cinselliğinı sömüren erkek egemen bir dünyanın tersinmeci bir eleştirisi olarak tanımla- mak olanaklı. Trajik olan, komik olarak sergıleniyor... Sunuş, öylesine oyuncuların çıplaklığına odaklan- mıştı ki, sunucular bu oyunun nerede ne zaman oy- nandığını söylemeyi unutmuşlardı (Martı Sanatevi). Ya da bunun geregini duymamışlardı. Onlar için Dario Fo'nun oyunlan, aslında bir-iki yürekli oyuncunun gö- ğüs açmasından başka bir şeyi ifade etmiyordu! Böylece, Dario Fo da, reji de, bu oyunu sahnele- me emeği de, oyunun temalarını bile yakalamaktan yoksun iki genç kızın elinden nasibini alıyordu. Biz, öncelikle o programı hazırlayanlara, sunanla- ra Türkçede yayımlanan Dario Fo'nun yapıtlarını anımsatalım: Füsun Demirel'in çevirdıği, Kadın Oyunlan {/KçıkAıle ile birlikte). Kadınlardan Konuşa- lım, Yüzsüz (Çev: Semih Çelenk) ve bir de Metin Ba- lay'ın Halk Tiyatrosu ve Dario Fo adlı incelemesı. • Aynı günün akşamı, Devriye'den bir-ıkı saat sonra Cemal Reşit Rey Konser Salonu bu yıl sıkça karşı- laştığımız gibi. bir kez daha muhteşem bir konsere tanık oluyordu. Azeri cazcı Aziza Mustafa Zadeh, hınca hınç do- lü salonu şarkıları ve piyanosuyla coşturuyor; izleyi- ci, Aziza'yı ayakta alkışlıyordu. Son yıllarda cazın önemli adlanndan birı olmuştu Aziza, özellikle de Azeri motiflerini caz standartlarına sokmasıyla. Bu yönüyle Türkiyeli müzikseverlerin da- ha da begenısıni kazanıyordu. Uluslararası başansı, sesinin büyüsü ve sanatının görkemi, kişıliğindekı al- çakgönüllü kimliği hiç yok etmemişti. Sahnedeki sıcaklığı. temizliği. seyirciyle kurduğu ilişkinin verdiği izlenimle, haklı olarak "mahcup bir prenses" olarak tanımlanıyordu. Aziza üzerindekı şeffaf giysisiyle, bedeninin çıplak- lığını ayrıntılanyla sergilemekten çekinmiyordu. Sesi- nin görkemiyle bedeninin sunuluştakı güzellıği, este- tik bir bütün oluşturuyordu. Yani özcesi, sorun sunuştaydı. izleyenleri sesinin, sanatının gücüyle büyülüyor; bununla birlikte bede- ninin estetik bıçimiyle de hayranlık uyandırıyordu. Televizyoncular gazeteciler hanl hanl çalışıyorlar- dı. Bilmiyorum -henüz ızlemedim- acaba medyamız, Cemal Reşit Rey'i sanatsal bir coşkuya boğan Aziza'yı nasıl sunmuştu! Arif Sağ'ın Almanya konserleri Kültür Servisi- Bağlama sanatçı.si Arıf Sağ. 5 ve 24 mayıs tarihlennde Almanya'nın Köln şehrinde konserler verecek. Almanya Devlet Başkanı Roman Herzog başta olmak üzere Av rupa Alev i Birlikleri Federasyonu. Türkiye-Almanya Kültür Forumu ve Arkadaş Tiyatrosu'nun katkılarıyla düzenlenecek olan konserlerin ilki 5 mayıs tarihinde gerçekleştirilecek. Arif Sağ'ın şef Betin Güneş vönetimindeki Köln Filarmoni Orkestrası eşliğinde. bağlama ustalan Erdal Erzincan ve Erol Parlak ile vereceği konser 'Anadolu'dan Bir Müzik Gezintisi' başlıgını taşıyor. Roman Herzog'un da izleveceği konserde Sağ. 'Üç Bağlama ve Orkestra için Konçerto" adlı >apıtının dünya prömiyerini yapacak. Konserin kavdı haziran ayı içerisinde CD olarak dünva piyasalarına sunulacak. Arif Sag. ikinci konserini 24 mavısta Berlin Filarmoni Orkestrası eşliğinde gerçekleştirecek. 'Othello', Ankara Devlet Opera ve Batesi'nde Kültür Servisi- Shakespeare'in ölüm.süz yapıtı "Othello' ünlü besteci V'erdi'nin yorumuvla. 27 nisan cumartesi günü Ankara Devlet Opera ve Balesi"nde sahnelenecek. Yerdi'nin bu ünlü operasında Desdemona'yı Asya Kafkasyalı. Othello'yu Gilbert PY. lago'yu Tuncer Tercan'ın seslendirdiği yapıtta orkestrayı ünlü itaKan operalanndaki başarılı yorumu ile dikkat çeken Antonio Pirolli yönetecek. Bosna'ya sanatçı desteği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kültür Bakanı Agâh Oktav Güner. tarihi Mostar Köprüsü'nün onanmı için Hırvatistan'dan onav beklediklerini ve olumlu bir gelişme sağlanması durumunda Türkiye >! Cumhuriyeti devleti olarak harekete geçeceklerinı bildirdı. Kültür Bakanlığı. teslimini sanatçı grubunun yapacağı Atatürk'ün mareşal rütbeli tablosunu Bosna'da görev yapan Türk Birliği'ne armağan için hazırladı. Bosna turnesınde 29 kışilik sanatçı ve gösteri topluluğu 6 konser sunacak. Kültür Bakanı Güner. "Bugün sanat elçilerini göndenvoruz. yarın kültür çıkarması yapacağız" dedi. Bosna-Hersek'te. yaklaşık 250 bin Müslümanın öldürüldüğünü ve Bosna'nın dünya tarihinın en acımasiz. en utanç verıci olaylanna sahne olduğunu vurgulavan Güner. "Bu. 21. yüzyıla aktarılan bir utanç ve insanlık avıbıdır" di>e konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear