22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 NİSAN 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Ankara Sanat Tiyatrosu, Yeşim Dorman'ın 'Kardeş Sofrası' adlı oyununu Rutkay Aziz'in yorumuyla sahneliyor Üretenlerîn yîyenlere başkaldınsı AYŞEGL'L V1KSEL Ankara Sanat Tıyatrosu'nun buyılkıye- ni oyunu. yazar oyuncu Yeşim Dorman'ın kalemindençıkmış tazebiryapıt. Dorman. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'ndeöğrenciyken Sedat Veyis Ör- nek'in çalışmalanndan yola çıkarak düzen- lediği "Ölüm-Düğün-Doğum" oyunuyla Anadolu görenek ve geleneklerinin ritüele dayalı özünû ve biçimini çağdaş tiyatro sahnesine aktarmış. Yddınm Türker'le birlikte yazdığı "Gölge L'stası" ile drama- tik bıçemdekı becerisini kanıtlamışrı. Dü-. gücünü ve yaratıcı zekâsını esprı üretme- dekı yeteneğıyle buluşturmadaki becerisi- ni ise televizyon için yazdıgı oyunlarda. hazırlayıp sunduğu çocuk programlannda gösterdi. Yaşama ve sanata "keyfince takı- lan". özgürlüĞünden ödün \ermeyen sa- natçı kişiliğini de tüm bu aşamalarda sür- dürdü. Dorman'ın tiyatro için sunduğu son üriin olan "Kardeş Sofrası"nda. yazann sanat- sal deneyimlerınin bır anlamda buluştuğu görülüyor. Cç bölümden oluşan oyunun son bölümünde. Anadolu halkbilimi üsrü- ne yaptığı çalışmalardan ızler var. Oyunun ilk iki bölümünde yer yer görülen drama- tikanlatım. 1 *GöJgeU$ta«''ylaedındiğide- neyimi yansıtıvor. Oyuna serpiştinlmiş olan can alıcı espriler, onun televizyon skeçlerinde yansıyan özgün muziplıginın uzantılan. Kimi zamansa. hazırlayıp sun- duğu çocuk programlannda olduğu gibi. düşgücününakışmabırakıvenmşkendıni. Kısacası Dorman. bu kez iyice "keyfînce takılmış.." lyi mi etmi$? "Kardeş Sofrası"nın kurgusu. her >ey- den önce sinemanın olanaklannı ya da teîc- nik donanım açısından gelişmış. bir tiyatro uzamını gerektıriyor. Nicholas adlı genç bir rahibin. ait olduğu Engizısyon dönemi Fransası'nda (oyunun "Kathartar" başlık- lı bölümü) gözlemlediği zulüm ve ihane- te. durmadan okudugu kıtaplar yoluyla "zaman tünelPne girerek ulaştığı Roma döneminde (oyunun "Senatör Catilina" bölümü) bir kez daha tanıklık etnıesinden sonra. manastırından kaçıp birdenbire Çe- tebi Mehmet'in egemenliğindeki Osmanlı toprjklarına geçerek (oyunun "Bedreddi- nUer" bölümü(sürdürdügüserüven. bir za- man diliminden bir başka zaman dilimine. bir kültürden bir başka kültüre geçişi gös- teriyor doğal olarak. Bu geçişlerde seyir- 7 CŞİ111 I)ı>rıııan'ın 'Kardeş Sotrasf nda. yazarın sanatsal deneyimlerinin bir anlamda buluştuğu görülüyor. Cç bölümden oluşan oyunun son bölümünde, Anadolu halkbılimi üstüne yaptığı çalışmalardan izler var. Oyunun ilk iki bölümünde yer yer görülen dramatik anlatım. "Gölge Ustası"yla edindiği deneyimi yansıtıyor. Oyuna serpi$lirilmiş olan can alıcı espriler. onun televizyon skeçlerinde yansıyan özgün muzipliğinin uzantılan. Kimi zamansa. hazırlayıp sunduğu çocuk programlarında olduğu gibi. düş gücünün akışına bırakı\ ermiş kendini. Kısacası Dorman. bu kez iyice "keyfince takılmış." lyi mi etmiş? cinin düş gücüne destek olacak birgörsel çarpıcılık. \ urucu bır görsel -belki de işit- sel- değişiın gerekivor. AST"ın sahnesinin geiişmiş. teknik donanımdan yoksun oldu- ğunu söylemeye gerek yok. Şaşırtıeı olan ise görsel v urııculuğa öneın vermesiyleta- nınan yönetıncn Rutkay .Aziz'in bu geçis- leri neredeyse bır çocuk oyunundaki kadar yalın biraniatımla kotarmışolrmısı. Bune- denle. bır zaman diliminden ötekı zaman dilimine geçişte değişen tek görsel öğe. yalnızca giysiler. Micholas'ın görsel uıruculuğu olmadı- ğı gibi. herhangi birgerilım de içermeven vaşantısını oluşturan iiç cpısod. valnızca leınel ızlek açısmdan koşutluk gösteriyor. Sahnede yansıttlan her üç toplumda da ege- men sınıfın baskıcılmı \e sömüraenliöi ile ezilen sınıfın başkaldırısı dile getiriliyor. Ezenlerin ezilenler karşısındaki en büyük silahı. îjiddet kullanımı ve ağır vergiler... Böylece Dorman. tarıh boyunca hiç değis.- memiî olan egemen sımf sömürülen sınıf çelişkisini veçatışınasını vurguluyor. Nic- holas. hazır zaman tüneline girmişken bi- raz da bize daha yakın çağlara uzansa da- ha nekoşutluklar bulunabileeek. ama Dor- 'Kötübir Türkfilmi,kötübirAmerikanfilminden iyütir' DLVGL DURGUN Sinema izleyicisinin ufkunu genişleten. farklı ülkelerden sinemacıları ve ürünle- rini gözler önüne seren bir fesiival daha sona erdi. 15. Uluslararası Istanbul Filın Festivali. çoğu ödiillü yeni filmlerin yanı sıra sinema tarihinden ömekler. ustaların elinden çıkma sinema klasiklerinin yeral- dığı. 5 kıtadan I60'a yakın filmle dünya sinemasının genis bir panoramasım sun- du sinemaseverlere. Festival izleyicilen- nin ilgi gösterdiklerı bölümlerden bin de 'Avrupa Festivallerinin En Jyileri" başlıgı altında gösterilen ödüllü Avrupa filmle- riydi. Böylelikle festı\al süresince Avru- palı konuk sinemacılann da dıle getirdigi A\ rupa sinemasının var- lıgını sürdürme mücadelesine ta- nıklık etme şansını buldu festival izleyicisi. 1989 yılında A\rupa Konseyi bünyesinde kurulan ve Amerikan fılm hegemonyasına karşı A\ rupa sinemasını korumayı amaçlayan Eurimages'ın (A\rupa Sinema Yardım Fonu) Türkiye temsilcisi FanıkGünaltay "a göre Amerikan sinemasının hegemonyasının sür- düğügünümüzde. Türk izleyicisi- ne farklı dünyalardan pencereler açan Istanbul Film Festi\ali gide- rekdahaönemli birtşlevi üstlenıyor. (Jlus- lararası jüride görev alan Günaftay. festi- valin "hem genç hem deçok deneyimli bir anlaytşJa'düzenlendiginedikkatçekerek; festi\al bünyesinde gösterilen 1995 Can- nes Gençlik Ödülü salıibi 'Bye Bye" (Ka- rim Dridi). Portekizlı yönetmen JoaoCe- sar.Montelro'nun 1995 Venedik Film Fes- tıvali'nde Jüri Özel Ödülü alan *Bir Tan- nKomedisi'adlı filmlerin Eurimagesdes- tegini aldığını anımsatıyor. GeçmişyıllardaEunmages'dan yardım alan 'L muda Yölculuk', 'Cüzellik Çagı'\ e son olarak Hollandayapımı '.Anfonia'sLi- ne'ın yabancı film dalında Oscar ödülü- ne degergörüldüğünü belirten Günaltay a görebu başanlı sonuçlarda Eurimages'ın A\ rupa sinemasında olduğu kadar dünya sinemasında da öneınli bir konuma ula:?- tığını gösteriyor. A\rupa sinemasının kuıumsal alanda müeadele gelıştirmesının gerekliliginden söz eden Günaltay. bu mücadelenin hem Avrupa boyutunda kurulmuş olan kurum- lar hem de iifkelerin kendi yasalarında baş\ uracaklan bırtakım düzenlemeler ile birlikte yürütülınesinden \ana. Türkiye, sınıfın tembel öğrencisi "Amerikan sineması çok kurnazca he- at'monyasını sağlamlaşrırmak için görsel kurulu? olan Eurimages'da Türkiye'nin •sınıfin tembel öğrencisi'rolünü oynadığı- nı söylüyor. Bunun nedeni de Türkiye'nin geçen yıllardaıı bırıken borçlanyla birlik- te yıllık aidatlarmın önemli bır kısmını hâla ödememesi "Eurimagcs hükümetier arası kurulmuş bir fon olduğu için hükü- metlerin ödedikleri fonlaria ayakta kala- büiyor. Bugiine dek Türkiye'\i ilgilendiren projelerde toplam 28 mihnn Fransı/ Fran- 2i desteksağlandı.'Şimdiden 'Ağır Roman' projesine 1.5 mihon Fraıısız Frangı yardım ve sinema salonu bayııa da 20*0 bin Fransı/ Frangı yardım >erilecek. Tabii, Türkiye borçlarını ödeme konu- sunda daha ririz bir fuıum izlersc." Son olarak Mustafa.Altıoklar'm "Istan- #ıst -/ter deyicinin aynada artık farklı yansımalar görmek 'istediğıni vurgulayan Eurimages Türkiye . temsilcisi Faruk Günaltay. her türlii denemeye açık Türk filmlerinin yapılması ve Türk sinemasının ayakta kalabilmesi için önemli bir desteğin de kamudan gelmesi gerektiğini belirtiyor.Ulusal sinemanın ayakta durması için de yılda en az 30 fiim üretiimesi gerektiğini söylüyor. \e ekonomik stratejiler geliştiriyflr. Ame- rika'da yılda -WN)filmarasından dünyayı fethetmek üzere uluslararası sinemalara pazaıianan filmlerin ortak özelliği görsel zenginliğe sahipolması. Bu zenginiiği filın- de kullanılan karelerin mümkün olduğun- ca bol sayıda olması sağlıyor. Seyirei böy- le bir fllmde görsel bir enflasvonla karşı- laşıyor \e uyuşfurucu madde almışçasına bir görünrü bombardımanına tutuluyor. Bu tek yönlü. standart bir estetiği içeren filnuer karşısıuda Eurimagesgibi kuruluş- lara her zamankinden daha çok ihtiyaç var"diven Günaltav. hükümetler arası bir hul kanatlanmın Alnnda' \ e Krsin Per- tan'ın 'Kuşatma Altında Aşk' adlı film- lennemaddi destek veren Eurimages. bu hafta içerısınde düzenlenecek bır toplan- tıda Aüf ^ ılmaz, Ömer KaMir \e Banş Pirhasan'ın proıelerinielealacak. Aneak. söz konusu desteğin alınabilmesı için Kültür Bakanlığı'nın bir an önce borçla- nn ödenmesı konusunda girisimlerde bu- lunması gerekiyor. Sinemayı 'toplumlann ay nası" olarak tanımlayan Günaltay. günü- ınüzde sinemanın yalnızca orta sınıf Amenkan toplumunun yaşam biçimini, hayallenni yansıttığını düşünüyor. Izleyi- cınin aynada artık farklı yansımalar gör- mek istediğini söyleyen Günaltay. Avru- pa sinemasından nitelikli örneklenn yanı sıra yenılikçi. her türlü denemeye açık Türk filmlerinin yapılması için bir dizi önende bulunuyor. "Kotü bir Türk filmi izJemek. kötü bir Amerikan filmi izJemek- ten daha i>kür"görüşün ü sa\ unan Güna1- tay'a göre ulusal sinemanın uluslararası ölçütleri yakalayabilmesi için bu alanda etkinlik gösteren yaratıcı güçleri (sena- rist. yönetmen. prodüktör \s.) destekle- ııiek ve sinema üretiminı teşvik etmek ge- rek. "Dar ufuklu bir yaklaşımla Türk si- nemasının sorunlan çözülemez. Bugün Türk sinema salonlart Amerikan filmle- rinin isn'lasfna uğramış durumda. O\sa ulusal sinemanın ayakta durma- sı için yıMaenaz30 film üretiime- sigerekiyor. İ'retim olma/sa, baş- vapıtlar ortaya çıkmaz. Türk si- nemasının ayakta kalabilmesi için önemli bir desteğin de kamu- dan gelmesi gerekiyor. Bu deste- ğin yaratılması için Kültür Ba- kaniığı başta olmak üzeresinema kuruluşlan endüsrriyi sağlam te- meller üzerine oturtmak için ça- ba göstermeli.™ Tabii. sinema iz- leyicisinin de meraklı. cokseslı- liği talep eden bir bilinç geliştir- 11115 olması gerek. Günaltay"ın bu alanda ılginç birönerisi var: "Fransa'da ortaöğredm okullannda Fransız sinema- sı \e Avrupa sinemasının ünlü klasikleri özel seanslarda gösterüıyor. Niye böyie bir şey Türkiye'de yapılmasın?"Günaltay. Milli Egitim Bakanlığı ve Kültür Bakan- lığı'nın ortaklaşa yüriitebilecekleri bu projenin Türkiye'de uvgulanması duru- munda 'çok genç bir seyirci' olan Türk se- yircisinin Osman Seden'in. Atıf Yıl- maz'ın. Metin Erksan'ın fılınleriyletanı- şıp kendı kültüründen yola çıkarak dünya sinemasını daha iyi yorumlayabileceğini düşünüyor. T T ınan. oyunu beş yüz yıl öncesinin Anado- lu topraklarında. görecelı olarak neşeli bir biçimde bitirmeyi seçmiş. Niko'nun Anadolu'ya adım atmasıyla göstenneci seyirlik geleneğimizin tüm öğeleri art arda sıralanıyor ve bir dolu ıniğ- ferli adamın göz gözü neredeyse görmez sahne alacakaranlığında birbirine karıştıjrı. tumturaklı söyleşimlerle bezeli "Senatör Catilina*1 episodunun ardından rahat bir soluk alıyor seyirci. Üstelik sahne de ay- dınlıga boğuluyor Anadoluda geçen sah- nelerde. (Çünkü "Katharlar" \e "Senatör Catilina" bölümlerinde göziemlenen "iha- net" Anadolu'nun Bedreddiniler'i bağla- mında geçerlideğil.) Oyunun son bölümü- nü(Neikinci yansını)ilk bölümünden a>ı- ranbuözellik, yazann yüreğini umutla dol- durmuş besbelli ve ezilenlerin yenilgisiy- le sonuçlanan ilk iki bölümden sonra. da- ha iyimser bir bakış açısı benimsemesini saglamış. Daha yoğun işbirliği olabilse^di Aynca gösterinin ikinci bölümüne oyu- nun yalnızca üçte biri kaldıgı için oyuna görsellik kazandırmak. böylece bu son bö- lümü biraz daha uzatmak gerekliliği doğ- muş. Bu nedenle de. sahnede yelken aç- maktan samah gösterisine dek. öteki bö- lümlere çok görülen tiyatrosal zenginlik art arda kullanılmış. İlk bölümünün halk- tan kahramanları ofan Katharlar'ın halk şarkıları. danslan, oyunlan yok muydu aca- ba? Görsel ve işitsel çarpıcılığa olanak ta- nıyan ögelerin metnin yalnızca son aşama- sında yer almasıyla oyunda anlanı kayma- sı olduğu gibi, sahneleme açısmdan da tar- tım ve estetik denge bozulmuş. Oyunun Anadolu topraklarında. umutlu. en azından inançlı bir "son"a ulaşınası. ya- zann amacı konusunda sorular sorduruyor insana. Yazar ne söylemek istiyor? Ni- ko'nun kendi dininde bulamadı|;ı dostluk veeşitlik ortamına Bedreddiniler'in herke- se açık "kardeş sofrası"nda kavuştuğunu mu? (Bu seçenek dogruysa "Romaepiso- du"na ne gerek var?) Ya da Anadolu'nun "bilge" dünya görüşü ve inançlı direnci yo- luyla ezilenlerin ezenler karşısında daha güçlü olacağını mı? (Bu seçenek dogruy- sa, "ikibinedört kala" Anadolu'da hiç "ea- len"kalmamışolmalı). Yadailkikibölüm- de \urgulanan "ihanet" (kalleşlık) olgusu karşısında duyduğu tiksintı mi yazarı temiz yürekli Anadolu insanını kucaklamaya it- miş? (İlk episoddakı Katharlar. temiz yü- rekli insanlardeğil miydi 1 .') Ya da yazar. ilk iki bölümde Müslüman mahallesinde sal- yangoz satınış olmaktan sıkılmış da çok daha yakından tanıdığı bir kültürün sıcak ortamında çok daha rahat kalem oynatabi- leceğini mi düşünmüş? Oysa. sahneden salona yaydığı sıcaklı- ga karşın. oyunun en başanlı episodu, son bölüm değiİ. Kanımca. kiji çizimi. söyle- şim düzeni. kaı>ıtlıklann veçelişkilenn be- lirlenmesi, play dizisinin kurgulanması. güldürü ile dramın dengelenmesi açısm- dan oyunun en ııstaca yazılmış bölümü. ilk bölüm. Yazar. bu episodda yozlaşma. hun- harlasma aşamasını yaşayan. sömürgen- leşmiş din kurumunun. Tann inancını öz- gürce benimseınış. dirençli emekçiler kar- şısında uyguladıgı baskı \e şiddetin deh- şetini. basarılı bır "tarihsel ve kültürel uzaklık" yoluyla güncelleştırmeyi başarı- yor. Bu episodun oyunun en yetkin bölû- müolmasında. başrahibi oynayan .NuriGö- kaşan ile Nicholas'ı oynayan Burak Soy- gazi'nin katkısı da büyük. Üstelik. Hakân Dündar'ın yuvarlak bir platformdan olu- şan -orta alan" tasanmı, bu episodda öte- ki episodlarda olduğu denli kısıtlayıcı de- ğil. Henüz oyunun başı olduğu için seyir- ci, platforma çakılı sopaların çıkanlıp ce- şitli amaçlarla kullanılmasının getirdigi tekdüzeliğin bilincine de varmamış daha. "Katharlar" episodunu izleyen episodlar- da, platformun kısıtlayıcılıgı i) ice ortaya çıkıyor: Giri-j çıkışlar iki yandan: oyun. platform üstünde... Rutkay Âziz'in AST'ın sınırlı sahne uzamını bile nice oyunda. ni- ce başanyla degerlendirdiğini bildigimiz için. sahne uzamının kullanılışındaki tek- düzeliğe şaşmadan edemiyoruz. Yapımdan iz bırakan başka neler var? Nicholas Niko'yucanlandıran BurakSoy- gazi'nin oyunu baştan sona saran sevimli. abartısız oyunculugu (bu rolde artık Mete Ayhan'ı izleyeceksiniz). Altan Erkekli'nın keyifli "Deniş" yorumu. Deniş'le Ni- ko'nun "yelken gerip denize açüdığı" sah- ne... Keşke sahneleme aşamasında oyunun iletisini de. sahne olayının estetik dengesi- ni de sağlanılaştıracak daha yoğun bir ya- zaryönetmen/çevre tasanmcısı işbirliği yapılabileydi. ortaya konan emek daha çok degerlenecekti kuşkusuz. Ozdemir Altan'dan 6 Soyağaçları' Kültür Servisi - Ozdemir .AJtan. 1992-1995 yıllan arasında gerçekleştirdiği "Soyağaçlan" serisini 26 nisana dek Ankara'da İş Bankası Sanat Galerisi'nde sergiliyor. 1956 yılında Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nü bitiren \e 1962 yıhndan bu yana aynı kurumda öğretim üyesi olan Prof. Ozdemir Altan'ın sergide yer alan lesimlerinin kökeni. 1988 yıhndan itibaren gerçekleştirdiği büyük boyutlu panolara da\anıyor. Sanatçı. düşünce ile sanatsal espasın birbirinden farklı ka\ram. köken. yapı ve ınantıkların birleşmesiyle oluştuğunu uç noktada kanıtlamak için bir rastlantısal birleşnie yöntemi geliştirdi. Büyük boyutta ve çok sayıda kişiyie yapılan bu çalışmalarda ortaya çıkan binlerce rastlantısal ayrıntı. sanatın, desen. valör. renk armonisi. kompozisyon. ritm gibi zorunlu sanılan uygulamalara hiç başvurmadan da oluşabileceğini gösterdi. "Soyağaçlan". Ozdemir Altan'ın. N9İ yılında gerçekleştirdiği iiçüneü panosuııda somut olarak belirdi. Altan. üçüncü panosunda. daha önceki panolannda olduğu gibi çeşitli sanatçılara ısnıarladığı parçaları kullanmış. ancak bu kez. panoyu oluşturacak parçalann yerlerini ve numaralannı önceden belirlemişti. Bu panoya Altan'ın katkısı ise gelecek parçalarla kontrast oluşturacak bir "sayağacı" fonu oluştunnasıydı. Sanatçının. 1992'de gerçekleştirdiği son uygulamasmdaki yenilik ise parçalann. protesyonel sanatçılarla birlikte. çocuklara. amatörlere ve resimle hiçbir ilişkisi olmayan kişilere de ısmarlanmış olmasıydı. Ozdemir Altan'ın 1992 tarihli bu panosu. Iş Bankası Ankara Sanat Galerisiııdeki serı:ide veralıvor. S A L I T O P L A N T I L A R I ÇOK PARTfU DÜZEMN 50. YILINDA TÜRKİYE NÜFUS VE GÖÇ HAREKETLERİNIN TOPLUMA ETKİ5İ Dede Efendi Yılı etkinlikleri açıklandı Kültür Senisi - Kültür Bakanı AgâhOktayGüner. 1996yılının Kül- tir Bakanlığı'nca 'Dede Efendi" yılı ian edilmesi nedeniyle düzenlediğı basın toplantısında. 'Dede Efendi ^1- 1' erkinliklerini tanıttı. Basın toplantısında gazetecilerin sjrularını yanıtlayan Güner. birgaze- t<cinin "geçen günlerde 'evrensel kül- tirü paçavra edeceğiz" seklindeki be- yınınızdoğru mu"sorusuna. böyle bir beyanda bulunmadığını iddia ederek. "İnsanın bunu demesi için Mazhar CSman'dan rapor alması la/ını. Be- nm asıl vurgulamak istediğim, dünya br kültürsavaşına doğnı gidiyor. Tek- nolojinin ileriemesiyie gelişmiş ülke- ler. kültür ürünlerini hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayıyorlar. Türkiye'nin debu küJfürempen aJizmine uğrama- ması için kendi kültür değerlerine sa- hip çıkması \e o degerleri çağın gerek- lerine uygun olarak sunması gerekivor. Ybksa. gelişmiş ülkelerin külriiıieri karşısındaeziliriz"\anıtını verdi. Gü- ner. \ehrr N'ayınları arasından çıkan. Saint-Euxpery'nin 'KüçükPrens'ad- lı kitabının yenı baskısında Atarürk düşmaniığı yapıldığını anımsatan bir basın mensubunuıı Kültür Bakanlı- ğı'nın bukonııdanasıl bırçalışmaya- pacağına ıhskin sorusuna ise bakan- lıkça \apılacak bir incelemeden son- ra gerekli soruşturmanın yapılacağı belirtti. Güner. Atatürk'ün insancıl yönlerinin bugüne dek ele alınmaına- sını da büyük biryanlış olarak değer- lendirdi. Dede Efendi Yılı etkinlikle- ri kapsaınında. Kültür Bakanlığı'na bağlı 9 klasik Türk müziği korosıı \e 2 ta>a\ \ uf müzığı koroMi yıl boy ııııca programlannı ağıılıklı olarak Dede Efendi'ye ayıracaklar. Dede Efendi küllKatı.dev let vayını halinegetirıle- rek ilgilılerin kullanımına sıınulacak. Kültür Bakaniığı. Dede Efendi yılı ne- deniyle bir 'Türk Müziği Beste ^rış- ması'düzenlivor. Dede Efendi'nin va- şamınıdramatize eden bir tiyatro ese- ri yazdırılacak. 'Dede Efendi Operası ile Dede Efendi Senfonik Şiiri" beste- lenecek. Kültür Bakanlığı-TRT işbır- liğiylegerçekleştirilecek. Dede Efen- di'nin yaşaınını konıı alan bir sinema filmi çekilecek. Dr. Yılmaz Öztu- na'nın hazırladığı 'Dede Efendi' kita- bının »enişletilmiş baskısı yayımla- nacak.İTÜ Dev let Türk Müziği Kon- servamvan ile işbirliği halınde 'Dede Efendi Sempozyumu' «erçekleştirile- cek. Dede Efendi'ninIstanbul Sıılta- nahınet'te yaşadığı ev ise 'Dede Efen- di Türk Müziği Müzesi* haline uetiı i- lecek. ŞAHİN ALPAY KONUŞMACILAR NERMİN ABADAN-UNAT, SUNDAY ÜNER 16 NİSAN 1996 SAAT: 18.3O YAF'I KREDI K I. I. T C r R Vapı Kredı Sermet Çlfter Kütûphanesi Isokü! Cadaesi 285 Beyogiu 80050 IsUnCui Teiefon: ICZl 2) 252 47 00/440-245 20 41 SsJı Toptantıtan'nı. ısîeyen h&rkes jcretsiz alarak ız/eyebılır. YAPI KREDi ALINTILAR TAHSİN YL CEL Yüzdeli İnançlar François Mitterrand, kendisiyle yapılmış uzun bir soyleşiden oluşan "Memoire â deux voix" (iki Sesli Anı, 1995) adlı ilgınç yapıtta, geleceğe ilişkin öngörü- leri sorulunca, bilim ve teknik alanındaki gelişmelerin, insanlan farklı bir üretim toplumu tasarlamak zorun- da bırakacağını, bu toplumda "ekinsel"ir\ gittikçe da- ha önemli bir yer tutacağını kesinledikten sonra, "Inançyokluğu, tarikatlann çoğalmasına yol açacak" diye ekliyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, öngörü- nün bu son bölümü biraz şaşırtıyor insanı. Bilimsel ve teknik gelişmelerin kimi inançları zayıflatmasını az çok doğal bulsak bile, genellikle iki kavramı birbiriyle öz- deşleştirdiğimizden olacak. inanç zayıflığınm bir mes- hep çoğalmasına yol açabilmesini anlamakta güçlük çekiyoruz. Ama biraz düşünecek olursak, Mitterrand'a hak vermemek de zor: "^elli bir inanç bağlamında, ye- ni mezhep bir kopma ve. kapanma olduğu ölçüde de bir bütünlenme ve açılma olarak tanımlanır genellik- le, zayıflamış ya da yozlaşmış inançtan kaynağa, güç- lü ve bozulmamış biçıme, an inanca dönme isteminin ürünüdür. En azından, Hıristiyanlıkta "reform" eylem- leri böyle gelişmiştir. Bu saptama. eğer böyle bir şeye gereksinimiz var- sa, inanç zayıflamasını tanımlama konusunda da ışık tutuyor bize: Yozlaşma, bozulma, yanı arılıktan uzak- laşma, yani yapıya kendisiyle aynı özden olmayan öğelerin, diyelim ki politikanın. ekonominin vb kanş- ması. Hiç kuşkusuz, dinsel inancın politikayı ve eko- nomiyi yapısına katarak tüm toplumsal yaşama ege- men olmaya yönelmesi biçimind*3 de. tam tersine, po- litikayla ekonominin yedegine alınarak onlann sıra- dan bir aracı gibi kullanılması biçiminde de yorumla- nabilir bu durum. ama "Allahu ekber"\ bir slogana dö- nüştürerek sıkılmış yumruğunu göğe doğru sallayan delikanlının, politikayı inanca mı, yoksa inancı politi- kaya mı bağladığını belirlemenin kolay olmaması bir yana, her iki durumda da inancın tümüyle kendi ken- disi olmaktan çıktığını söylemek gerekir: Bir karışım- dır artık, eski saltık inanç değildir. Greimas, "Du Sens //"de yer alan "Doğrulayım Sözleşmesı'" başhklı yazısında, ineklerin kutsallığı ko- nusunda bir Hindistan üniversitesinin öğrencileri ara- sında yapılmış ilginç bir soruşturmadan söz eder. So- ruşturmanın ilginçliği de düzenleyicilerinin "inanılabi- lirfikyüzdeleri" çıkarmaya çalışmış olmalarından kay- naklanır. Böylece öğreniriz ki. kimi öğrencî. yüzde yir- mi beş oranında inanırineğin kutsallığına. kimi öğren- ci bu oranı yüzde otuza dek yükseltir. Greimas, bu dü- şük yüzdeli inanç karşısında. "(Öğrencilerin) bir yan- dan inanırken, bir yandan da inanmadıklannı sapta- makzonjndayız" der. sonra da sorar. "Karşıtların rast- laşımı. kesinlikle olasısızlığı bir araya getiren karma- şık terim olarak ortaya çıkan bu bulanık inanma olgu- sunu birbiriyle uz/aşmaz nitelikte iki düşüngüsel bağ- lama, sonuçta, bir arada var olan iki ekinbirime (epis- teme) birden bağlanmastyla değii de neyle açıklaya- biliriz?" Kolaylıkla görülebileceği gibi Greimas, gerçekte bir kesinlemeden başka bir şey olmayan bu soruyla, bi- zim inançla başka değerler arasında bir karışım ya da bulaşım olarak nitelediğimiz olguyu daha çok, zaman içinde bir "yan yanalık" ilişkisiyle açıklıyor. Böylece, açıklıkla anlıyoruz ki, Hintli üniversite öğrencisi, inek- lerin kutsallığına yüzde yirmi beş oranında inanıyorsa bunun nedeni, inanç evreninde dinsel verilerin de yer alması: daha açık bir deyişle, örneğin bilimsel ve dü- şünsel verilerin, dinsel verilerden daha ağır basması, ama kendisinin bunu bir çelişki olarak algılamaması- dır. Aydın Menderes'i bır an önce ayağa kaldırmak üzere üç ayn iytleştirme yöntemine: hekimliğe. doğa- ya ve duaya bir arada başvuracaklarını söylerken Er- bakanhocamızın tutumu da üç aşağı beş yukarı Hint- li öğrencinin tutumunu andırır: yüzde yirmi beş hekim- liğe inanmaktadır, yüzde yirmi beş "doğal" dediği yön- temlere. yüzde elli de duaya. Ama, ister olumlu sayalım, ister olumsuz, bu yan ya- nalık ilişkisi böyle sürdürülebilir mi? Menderes'i iyileştirme yöntemlerine ilişkin açıkla- malarına kulak vermiş olanlar anımsayacaklardır: Er- bakan hoca, her üç yöntemi de geçerli saymakla bir- likte, kesin çözümü duanın (dolayısıyla tannnın) sağ- layacağmı söytüyor; böylece, kaşla göz arasında. yan yanalık ilişkisinden bütünleyicilik ilişkisine geçerek. değişik (çoğu kez de birbiriyle bağdaşmayan) alanla- rın verilerini tek bir alanın; dinselin verilerine dönüş- türmeye yöneliyordu. Biraz daha yakından bakacak olursak çok iyi bildigimiz bir yaklaşım bu, yalnızca Er- bakan hocamızın değil, Demirel'in. Özal'ın, Çiller'in ve Yılmaz'ın askerlerinin sık sık sergiledikleri bir yak- laşım; her şeyi inanca bağlayarak tuhaf bir toplayım ve ayıklayım, içleyim ve dışlayım işlemine girişiyor; Örneğin Charles Darvvin'i atıp Milton Friedman'a kucak açıyorlar; örneğin Abdülhamit'e kucak açıp Mustafa Kemal'i dışiıyorlar. Ne olursa olsun. oluşu- muna giren yabancı öğelerin sayısı arttıkça. inancın niteliği de düşüyor; bilimin, felsefenin, politikanın ni- teliği de. Öyle ki. Mitterrand'ın sözünü ettiği "tarikatlaşma" ve Hintli öğrencilerin düşük yüzdeli inançian bile da- ha tutarlı dünyalara özgü olgular gibi görünüyor. TURK RESMINDE OTOPORTRE SERGİSİ 16 NİSAN - 10 MAYIS 1 9 9 6 Y A P I K R E D I SANAT GALERİSİ Kıtrıs Şehıtler: Caddesı 1443. SoKak 46 Alsancak 3522C Izmrr Teiefon 0232ı 463 56 28 Y/\P\ € KREDİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear