22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8MART1996CUMA 10 DIŞ HABERLER S o s y a l i z m i n o n ü ç b u ç u k y ı l ı v e s o n r a s ı spanya'da sol kaybetmediALİK1ŞLAK MADRİD- Ispanya'da 3 mart pazar günü yapilan genel seçimleri yine sol kazandı! Hayır, sağ kazanma- dı. Sosyalizmin ölümünü sabırsızlıkla bekleyen ve özleyenler bir kez daha hüsrana uğradılar. Evet, mu- hafazakâr Halk Partisi (PP) seçimleri kazandı, ama "sosyalizm" 14 yıl önce neredeyse, yine aynı yerdç, sayılan yine a>Tiı. Sağ olarak Halk Partisi yüzde 38.85 oyla birinci parti olurken solda, ikinci parti Ispanya Sosyalıst lşçı Partisi (PSOE) yüzde 37.48, Ispanya Komünist Partisi liderliğindeki Birleşik Sol koalisyo- nu (IU) ise üçüncü"parti olarak yüzde 10.58 oy aldı- lar. Sağuı oylan yüzde 38JJ5, soluntopiamoyian yüz- de 49.43! Bu üç ulusal partinın dışında kalan partiler ise yerel partiler, yalnızca kendi özerk bölgelerinde se- çime girerek ulusal mechse temsilci gönderiyorlar. 1982'de sosyalistler yüzde 48 oy oranıyla iktidara geldiler. Komünistlerin oyu ile birlikte solun topiam oyu yüzde 52 idi. Halk Partisi'nin oyu ise yüzde 26 İSCİLER 1985 yılına kadar Sosyalist Işçi Partisi, partinın kardeş işçi sendıkası sosyalist Genel İşçi Birhği (UGT) ile organik bağlannı sürdürdü. Öyle ki, sendika üyeleri aynı zamanda partinin de üye kartını taşıyorlardı. 1985 yılmda sendika, hükümetin sosyal politikalannı eleştirerek parti ile sendika arasındaki bağlan kopardı. Sendika, Gonzalez'i, liberal politikalar uygulamakla suçladı. Parti ile sendika arasındaki görüş aynhklan, 1988 yılında UGT'nin, ülkenin komünist eğilimli ikinci büyük işçi sendikası fşçi Komisyonlan (CCOO) ile eylem birliği içinde bır genel greve gitmesiyle daha da keskinleşti. Işçıler, "Felipe, sana kızıyonız, ama oyumuz yine de sana" diyerek sosyalist partıyi desteklediler. idi. 1933'te sosyalistlerin oyu yüzde 39, komünistle- rin oyu yüzde 9, solun topiam oyu yüzde 48, Halk Par- tisi ise merkez partisi CDS'nin oylarını da alarak yüz- de 35'e yükseldi. Geçen pazar yapılan seçimlerde so- lun topiam oylan yüzde 49.43! Yani, 1982'de yüzde 52 olan solun oylan, 1996'da yüzde 49.43! Sosyalist- lerin kaybettikleri yüzde 1.5'luk oy, komünistlere git- ti. Ve sag, birinci parti oldu. Öyle görünüyorki, 13 bu- çuk yıldan beri "sosyatizm" diyen lspanyol halkı, da- ha uzun bir süre "sosvalizm" demeye devam edecek. Halkınm kararlılıkla sosyalizm dediği, sosyalizmin böylesine uzun bir süre istikrarlı bir çogunlukta kal- dıgı az ülke vardır. Son yıllarda yaygınlaşan yolsuzluk söylentileri, iş- sizlik, devletin teröre karşı GAL adı altındaölüm man- galan kurmuş olduğu söylentileri karşısında sağın ezi- ci bir zafer kazanması, solun yok olması bekleniyor- du. Oysa sosyalist hükümetin yolsuzluk politikalan- nı, ekonomi politikalannı eleştiren sosyalistler sağa degil, komünist eğilimli Birleşik Sol'a kaydılar. Ispanya'da sağ kazanmadı, solun oylan aynı; Ispan- ya'da seçimleri "Halk Partisi" kazandı, "SosyaKst İş- çi Partisi" kaybetti. Ispanya'da sağ kazanmadı, çünkü Ispanya'da sağ yok! Yıllardan beri bağıra bağıra yineliyor Halk Par- tisi liderleri, seçim gününe kadar hep iddia ettiler: Biz sağ parti değiliz, merkez partisiyiz! Yani sağın kötü- lüğünü, istenmezliğini İspanyollann yalnızca sol ya- nsi değil, öteki yansı da biliyor, kabul ediyor! Sağın, solun söylemini kopya ettiği bir dünyada, sağın sağ- dan kaçtığı bir dünyada sosyalizmin öldüğu savunu- lamaz. Ispanyollar, sosyalistlere bir uyanda bulunmak is- tediler, ama sağa da ezici bir zafer vermediler. Sıray- la iktidar değişimi, demokrasinin temel kuralıdır. tk- ridar sırası sağda. Ama Halk Partisi'nin işi çok zor, mutlak çoğunluktan 20 milletvekili eksikler. Ya yerel millıyetçi partilerle bır koalisyon kuracaklar ya da dı- şandan destekli birazınlık hükümeti; sonuçta istikrar- lı bir hükümet olması çok zor. Öte yandan artık sağın da bir denenme sırası gel- mişti, sosyalistleri dinlendirmek gerekiyordu. Sosya- listler bile "demokratik bir diktatörlüğe" doğru gidil- diğinden yakınmaya başlamışlardı. Gerçi hep demok- ratik seçimlerle iktidara geliyorlardı, ama 14 yıl ke- sıntisız iktidarda kalmak, aynı kişinin kesintisiz 14 yıl başbakan olması bıraz diktatörlük değıl miydi? Sos- yalistlerin, "Arnkbiziseçıııeyin''diyecek halleri yok- ru; buna halk karar verdi! Ispanya'da 'sosyalizm' derken. bunu 'sosyal demok- rasi' olarak anlamak daha doğru olur. Sağ partilerle sol partiler arasinda çok bir farkın kalmadığının sav- landığı günümüzde İspanyollann yine de, tüm yolsuz- luk söylentilerine rağmen 'sosyalizm" adma sahip çık- malan; sosyalizmin özgürliikçü, eşitlikçi, dayanışma- cı, demokrat ruhuna sahip çıkmalan önemlidir, anlam- hdır. Ispanya'nın en çok okunan ve güvenilen gazetesi El Pais'in Dış Haberler Müdürü MigueJ Angel Basta- nier, Cumhuriyet'e görüşlerini şöyle bildirdı: Sosya- list parti seçimleri kaybetti. Elbette ömürboyu kazan- malan beklenemezdi. Politikacılar yorulmuşlardı, halk aynı yüzlerden yorulmuştu. Politik ve ekonomik skandallar sosyalistlere kan kaybettirdi. Sosyalistler Ispanya'da modern dönüşümü, onurlu bir ekonomik, politik değişimi getirmek iddiasıyla iktidara geldiler. Sosyalizm 14 yıîda lspanya'ya her alanda özgürlük getirdi. Franco zamanında kürtaj yasaktı örneğin; an- cak zengin kadınlar Ingiltere' ye gıdebiliyorlardı. Sos- yalistler ekonomiyi yenilediler; hantal, devlete yük olan kamu iktisadi teşekküllerini, yerinde özelleştir- me politikalanyla verimli hale getirdiler. lspanya, sos- yalistlerle dünyaya açıldı ve uluslararası alanda önem- li bir noktaya geldi; Yugoslavya'da Ingiltere ve Fran- sa'dan sonra üçüncü askeri güç olarak bulundu; Kör- fez krizinde önemli katkılan oldu. Şimdi Halk Parti- si birinci parti oldu, ama çok genel vaatlerde buluna- rak kazandı; açık politikalan yok, umut olamadılar. Hükümet de ortada zaten, kimin kuracağı belli değil; Türkiye'de olduğu gibi uzun süre alabilir. SOSYAL CÜVENLİK Emekliler, sosyalistlerin doğal destekçileri. 1982 yılında her üç kişiden biri işsizlik yardımı ya da maaşı alırken bugün beş kişiden dördü, yani yüzde 80'i sosyal güvence altında. Sağın sosyal güvenlikte önemli kesintiler yapması beklentısı emekçileri sosyalizme bağlıyor. CEÇMİŞE DÖNÜS KORKUSU Ispanyollar hâlâ Franco döneminin baskılannı unutmadılar. Polıs baskısı. kadınlara sokakta sigara içme yasağı. Franco'dan sonra kadınlar birdenbire sigaraya saldırdılar, sokaklarda. her yerde. Minı etek yasağı. Sosyalistler "Biz mini etekli bir tspanya istiyonız" diyorlar. Her şeyden önce özgürlük diyen Ispanyollar, tüm ekonomik sıkıntılara, yolsuzluk söylentilerine rağmen sosyalizmden vazgeçmiyorlar. Son yıllarda, Franco dönemini ancak kitaplarda okumuş, faşizmi yaşamamış yeni nesil korkusuzca Halk Partisi'ni desteklemeye başladı. TEROR ETA terörünün "kökü kaztnamadı" Bask'ta çoğunluğun aynlığa karşı olmasına rağmen çok az sayıda bir aynlıkçı kesim terörü destekliyor. ETA'nın politik kolu Herri Batasuna Partisi'nin 1986 genel seçımlerinde 5 milletvekili vardı. 1983 seçimlerinde yalnızca 2 milletvekili çıkarabildi. Son seçimlerde yine 2 milletvekili çıkardı, ama oylan 25 bin azaldı. Gittikçe sayılan azalıyor. Ama terör ışte bu; üç kişi de kalsa terör yine sesini duyurabilir, varlığını sürdürebilir. Sosyalizm, 1982'den 1993'e kadar on altın yıl yaşadı. Ekonomik büyümeden herkes payını aldı. İşsizlik oranı daha sonra yüzde 20'lere dayanınca da Gonzalez. işsizlığın yalnızca ispanya'nın ya da kendilennin ekonomi politikalannın değil, tüm dünyanın sorunu olduğunu lspanyollara anlatabildi. Sağ, daha inandıncı alternatıf politikalar da sunamadı. Ispanyanın başkenti Madrid'de büyük bir gösteri düzenleyen sol örgütJer, Ispanya'nın NATO'ya üye ülkeler arasında yer almasına şiddetie karşı çıktlar. EKONOMİ Sosyalistler, yüzde 14 olan enflasyonu yüzde 4'lere düşürdüler. 1982'de kişi başına milli gelir 4.500 dolariken bugün 13 bin dolar. Sağlık hizmetlerini genelleştırdiler; bugün İspanyollann tümü sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanabiliyor. Zorunlu eğitim yaşı 16'yaçıkanldı. 1982'de eğıtimin ve savunmanm milli gelir içindeki paylan aynı iken bugün eğitimin payı savoınmanın payımn tam iki katı. BİR KİSİSEL-KURUMSAL YOLSUZLUK Madnd-Sevilla şehirlerini bağlayan ve yedi saatlik yolu iki saate indiren Uçan Tren'in ıhalesınde Alman Siemens fırması yüzde 3 komisyon verir. Paranın bir kısmınm partiye, bır kısmının da bazı sosyalist mılitanlann cebine gittiği iddia edılir. Sevilla uçan trenlerinin ihalelennde Gonzalez'in Alman ve Fransız şirketleri arasında çok sıkıştınldığı söyleniyor. Siemens, ihale kendisine verilmezse İspanya'daki tüm yatınmlannı durdurma tehdidınde bulunuyordu. Öte yandan lspanya, Fransa Sosyalist Partisi 'ne, Bask aynlıkçı terör örgütü ETA'ya ındirdiği darbeler ıçin borçlu durumdaydı. Şimdi de Fransız şirketi Alsthom'a uçan tren ihalesi venlerek bu borç ödenmeliydi. Sonunda orta yol bulundu; ihale, Siemens ve Alsthom arasında paylaştınldı. Sağ, uçan trenlerin, Gonzalez'in kenti Sevilla'ya lüks bir yatınm, bir israf olduğunu savunarak sosyalistleri hep suçladı. Bugün Gonzalez'e aynı güven sürüyorsa, halk ya Gonzalez'in yolsuzluklann içinde olmadığına inanmıştır ya da her şeye rağmen sosyalizme inanmıştır; sağ gelse, o da aynı yolsuzluklan yapabilir. Aynca 14 yıl hükümette kalan bir partide bu kadarcık yolsuzluk olabilir! Üstelik, kişisel olarak Gonzalez aynı güveni, onuru korudu; tüm dünya yolsuzluklarla çalkalanırken 14 yıllık başbakanlığında köşeleri dönmedi. Sağ basm birkaç iddiada bulundu, ama tutturamadı. Halk, Gonzalez güveniyle partinin kusurlannı affetti. BIR KİŞİSEL YOLSUZLUK Balık baştan koktu. Başbakan Yardımcısı, Gonzalez ile daha üniversite sıralannda yan yana Francodiktatörlüğüne karşı savaşmış, partinin ikinci adamı, ılencı kanadın liden Alfonso Guerra'nm kardeşi Juan Guerra, Sevilla'da nüruzunu kullanarak iş takıpçıliğı yapmış, rüşvet alrruş. Villalar, arabalar almış, kansını yenilemiş. Alfonso Guerra «Haberim yoktu" dedı. Halk inanmadı. Belki Gonzalez de inanmadı ve Guerra'yı başbakan yardımcılığından aldı. Gonzalez'le Guerra'nın aralan açıldt, yıllardan beri konuşmuyorlar. Juan Guerra yolsuzluğu yıllardan beri sağ basının gündemınden düşmedı. L BİR KURUMSAL YOLSUZLUK 1989'daki genel seçimlerden önce Sosyalist İşçi Partisi yöneticileri "Filesa" adında paravan bir danışman şirketi kurarak bazı banka ve şirketlerden danışmanlık hizmeti karşılığında para toplariar. Daha sonra bu danışma hizmetlerinin "hayal" olduğu anlaşılır. Yolsuzluklar ortaya çıktığında sosyalistlerin 22 yıllık liden Felipe Gonzalez, hiçbır şeyden haberi olmadığını, her şeyi, o da herkes gibi basından öğrendığini söyler. DEVLET TERÖRÜ 1980'liyıllannbaşlannda Ispanya'da birçok politikacı ve güvenlik güçleri arasında, Bask aynlıkçı terör örgütü ETA'nın üstesinden gelmenin tek yolunun, "devletin güvenlik güçlerinin de ETA'ya karşı, yine ETA'nın terör yöntemlerini kuUanmak" olduğu görüşü yaygındı. Devletin, Antiterörist Özgürlük Grubu (GAI) denilen bir ölüm mangası kurduğu, lspanya ve Fransa BASK bölgelerinde ETA militanlanna saldınlar düzenlediği ortaya çıktı Sağ basın dilinden düşürmedi ölüm mangalannı. Ölüm mangalannın başındakı gizli lider "Mister X", sağa göre Felipe Gonzalez'di. "GAL'in varüğından haberim yoknı" dedi Gonzalez. Halk. Gonzalez'in, ölüm mangalannın şefı olduğuna ya inanmadı ya da afFetti Gonzalez'i. İktidarda sağ olsaydı, aynı şekilde bır devlet terörüne göz yummaz mıydı? T Yunan basımndan Ingilizlepe 'övgii' Türkiye ile Yunanistan arasındaki Kardak kayalıklan bunalımını Avrupa Birliği'nin gündernine getiren Yunanistan, geçen hafta Brüksel'de, bu konuda en çok Ingiltere'nin muhalefeti ile karşılaşınca, sadece Yunanistan hükümetini değü, Yunan basınını da çok kızdırdı. Yunanlı gazeteciler, Londra'ya öylesine öfkelenmişler ki, zaman zaman bizim magazin basınını bile aratmayan LONDR4 GÜNLÜĞÜ \ - Z c l f i f /.f îı^i'.İf li başlıklar atması ile ünlü gazetelerden birinin editörünün, Brüksel'deki yabancı meslektaşlanna şöyle dert yandığı bile söyleniyor: "Arkadaşlanm tutrnasalardı, o gün birinci sayfa manşetini 'Eşcıncel Ingilizler' şeklinde atacaktm.." Tabii Yunanlı meslektaşımız, 'eşcinsel 1 kelimesinin yerine aslında bunun daha 'veciz' şeklini öneriyordu, ama bizim terbiyemiz müsaade etmiyor. Suudi rejim karşıtı sorun oldu Suudi Arabistan rejimine karşı mücadele eden Profesör Muhammed El Masari'nin, geçen ay Ingiltere'den sınırdışı edilmesini kararlaştıran Ingittere hükümeti, göçmen işlerine bakan bir mahkemenin, bu karan "gözden geçjrme" istemi karşısında ne yapacağın şaşırmış durumda. Bir yanda, Londra'daki karargâhından yolladığı Internet mesajlan, fakslar ve bildirilerle, Kral Fahd rejimini çökertmeye çalışan ve kendısini "insan haklan savunucusu" olarak sunan bir profesör, dığer tarafta, ingittere'nin en "yağlı" silah müşterisi Suudi Arabistan rejimi... Ne yardan, ne serden geçebilen Ingiliz hükümeti, muhalefetten gelen çağnlara uyup Masari'yi tutmaya karar verse, bu kez Muhafazakârlar'ın "Körfez'deki en güçlü müttefikimizi yitiririz" çağnsı ile karşılaşacak. < ^ Tersini yapsa, bu kez de, aslında "şeriat rejiminr*-*— "~^ savunan" bir kiştyi "insan haklan savunucusu" olarak feda ettiği için eleştiriye uğrayacak. 'Sebzelerle konuşan krar Kraliçe 2. Elizabeth'in en büyük oğlu ve tahtın vârisi Galler Prensi Charles, boşanma davası ile olduğu kadar, zaman zaman çeşitli konularda yaptğı çıkışlarla da sürekli kendinden söz ettirir. Chartes, bir süre önce de "Ben boş vakitlerimde bitkilerie, ağaçlaria sohbet ederim" demişti. işte, Kraliyet ailesinin ve monarşinin geleceğinin tartışılmaya başlandığı bugünlerde, ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin Galler'den sorumlu sözcüsü Ron Davies "Biz, sebzelerle konuşan birini başımızda kral olarak görmek istemiyoruz" diyerek tartışmaya yeni bir boyut kattı. Gerçı, İşçi Partili "gölge" Galler Bakanı, bu sözleri nedeniyle, sonradan özür dıledı, ama av merakı bilinen Prens Chaıies'ın, "ogullanna kanlı sporlan ögretmesi" ve benzeri diğer suçlamalannı geri almayarak, monarşi yanlılannı ve Muhafazakâr Partili üyelerini kendine düşman etti. Avusturalya'da 13 yıllık iktidardan sonra muhalefete döndü işçi Partisi seçimleri kaybetti AKIN ÇAĞATAY MELBOURNE - Geçen cumartesi günü yapılan Avustralya federal seçim- leri liberal ve ulusal partiler koalısyo- nunun ezicı zaferi ile sonuçlandı. Ana muhalefet konumundaki koalisyon partileri bir öncekı seçimde yaptıklan Katma Değer Vergisi programı gibi seçmenlerin büyük tepkı duyduğu ha- talan yinelemeyince koalısyonun se- çun başansı beklenenin de üstünde ol- du. Yaklaşık % 6.5 oranındakı oy deği- şimi ile 13 yıldır iktidarda kalan işçi partisi 148 üyeli Temsılciler Mecli- si'nde kesin sonuçlar açıklanmamakla birlikte, sandalyelerinden ancak üçte birini elde edebildi. Koalisyon partile- ri ise 100'e yakın sandalyeyı garantile- diler. Temsilcıler Meclisi'nde üyeliklerin büyük çoğunluğunu liberal-ulusal par- tiler koalisoynu ele geçirirken senato- da durum farklı gerçekleşti ve koalis- yon çoğunluğu elde edemedi. Üçte bi- ri yenılenen senatoda demokratlann ki- lit parti konumunu korumalan nede- niyle koalisyonun gücü fazla değil. 1983 yılında ülkeyi pek parlak ol- mayan bir durumda devralan İşçi Par- tisi, işsizlik oranının bir ara yüzde on- lara kadar yükselnıcsı, tüm dünya ile birlikte yaklaşık 4 yıl süren bir ekono- mik durgunluk dönemı yaşanmasına karşın Avustralya'yı Asya-Pasıfık böl- gesine açması, çok kültürlülük konu- sunda kalıcı atılımlar yapılması, işsiz- • Avustralyalı politika ve sosyal bilimler uzmanlan, İşçi Partisi iktidannın sona ermesinin başlıca nedenleri arasında halkın, uzun sürenin sonunda artık yeni bir iktidar görme isteğinin yani sıra hükümetin icraatlann kişilerin günlük yaşamma ve rcfah düzeyine istenen katkıyı sağlamadığını gösteriyorlar. likle mücadelede önemli yollar alın- lememesi ve gençlerle 40 yaşm üstün- ması, enflasyonun düşük oranda tutu- labilmesi, iş yaşamının sendikalarla iş- verenler arasında uzlaşma sağlarursa olabildığinde sorunsuz olarak sürdü- rülmesi, yerli halklar ile göçmenler hakkında özellikle ırkçılık karşıtı bir politika izlenmesi ve sağlık ile sosyal güvenlik konulannda köklü reformlar yapması sayesinde iktidannı 13 yıl sür- dürmeyi başardı. A\oıstralyalı politika ve sosyal bilim- ler uzmanlan, işçi Partisi iktidannın sona ermesinin başlıca nedenleri ara- sında halkın, uzun sürenin sonunda ar- tık yeni bır iktidar görme isteğinin ya- ni sıra hükümetin icraatlann kişilerin günlük yaşamına ve refah düzeyine is- tenen katkıyı sağlamadığını gösteriyor- lar. Aynca koalisyon partilerinin seçim propagandalannda sağlık, sosyal gü- venlik, vergı iadesi, işsizlik oranının düşürülmesi küçük ölçekli ışletmeler, çevre konulannda etkilı vaadlerde bu- lunması, etnık toplumlara akıllıca yak- laşımı, endişe yaratabilecek demeçler- den kaçınması ve kısmen İşçi Parti- si'nin propagandalannı örnek alması sayesinde seçim zafenni elde ettiği ka- nısı hakim. Bunlann dışında ülkedekı ışsız sayısının bir türlü aşağılara çeki- dekı işsizlerin ümitsizce iş arayışlan lşçı Partisi iktidannı devıren önemli nedenlerden biri olarak gösteriliyor. Seçımden önce sendikalann gücünü azaltarak zorunlu sendika üyelığini kal- diracaklan ve işçilerle ışverenlerin kar- şılıklı olarak pazarlık yöntemiyle iş sözleşmesi imzalayacağî bir ortam ya- ratacaklannı belirten yeni Başbakan John Hovvard'ın, bu durumda sendıka- lan ve işçi kesımını karşısma alması ve ülkede grevlerin ardı ardına patlak ve- receği öngörüleri yaygın. Koalisyon partilerinin iktidannda, Avustralya'nın dünyaya örnek olarak gösterilen çok kültürlülük politikası- nm da yara almastndan kaygı duyulu- yor. Özellikle yeni seçilen koalisyon milletvekillennden bazılarının demeç- lerinde ortaya çıkan ırkçı yaklaşımla- nn aynmcılıkla birleşerek şiddetlen- mesi de kamuoyunda kaygı uyandıran dıger konulann arasında yer alıyor. Doğal olarak tüm bu kaygılar, Mel- bourne ve Sydney kentlerinde yoğun- laşmış, yüz bine yaklaşan nüfusuyla genelde İşçi Partisi'ne destek veren ve işsizlik oranı yüzde 30 olarak belirle- nen Türk toplumu içinde 3e yoğun bi- çımde yaşanıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear