22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhunyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yonetmenı Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatorü. Hikmet Çetinkaya# Yazıişlerı Mudürleri. Di S l Dis Haberler: Ergun Balcı • ktıhbarat Cengiz Ya\ınKurulu. fihanSdoıkfBaskan). Yıidırım - '"' »--..-. ^ - frT er: 9 Kullur g Ekonomı Handan g Bülent kı/anlık enköken # Sp°r Makaleler: Sami • Haber Merkezı Muduru Hakan Kara « Fotoğraf Erdogan Köscoğhı • Bılgı-Belee: • Görsel Yönetmen. Fikret Eser Edibe Buğra • Yurt Haberlen: Mehmet Faraç ürhan Erioç. Oktav Kurtbökc. HikmetÇetinka> a, Şûkran Soner. Ergon Bakv Dfaç Taysnç, tbmhim Yıldu, Orhan Bursalı, Mnstafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısr Mustafa Balbay 0 Haber Müdürü Doğan Akın Ataturk Bulvan No 125, Kat.4. Bakanlıklar- AnkaraTel 4195020 (7 hat). Faks 4195027 • Izmır Temsılcısr Serdar Kıak, H Zıya Blv 1352 S. 2 3 Tel: 4411220. Faks: 4419117 • AdanaTemakısı: Çetin Yiğenoğlu, InönüCd. 119S.No:l Kat:1,Tel: 3522550, Faks-3522570 Mücssese Muduru F.rolErkut# Koordınator Ahmet konılsan A Muhasebe Büknt Yener»ldare Hüsevin Gürer • tşletme- Onder ÇelikttBılgı-İslenı Naillnal* Bılgısayar Sıstem. Mûrüvet Çiler MEDYAC:«Yönetım K-urulu Başkanı-Genel Mudûr Gülbin Erduran • Koordınatör Reha lşıtman # Uenel Mudur Yartiımcısı MineAkdağ MEDYA G : • Yönetım Kurulu Başkanı - Genel Müdûr Cstüo AkmeD • Murahhss ırye Bora Gönenç Yı>ımla>an ve Ba&aa: Yenı Gün Haber \\an^ı Basm \e Yavıncıtık \ Ş TürkocağiCad !•) 41 CagalojŞiu 34334 IsfPK 246 Istanbul Tel |O 212*512 05 05 120 Kııı I1 ) 212) 5 n 85 95 4 MART 1996 İmsak:5.03 Güneş: 6.27 Öğlc: 12.23 lkindi: 15.31 Akşam 18.05 Yatsr. 19.24 MEDYACTel 514 0" 53 - 513 95 80-513 84 60-61. Faks 5118466 Hukuk, nüldeer santral gmavmda Milanoda moda • Haber Merkezi- Dünyanın önde gelen moda otoritelerinin gözü, Italya'nın Milano şehrine çevrilmiş durumda. Milano 96-97 Sonbahar-Kış Moda Gösterisi'nde, dünyamn en ünlü mankenleri birbirinden güzel giysilerin tanıtımını yapıyorlar. Ingiliz model Naomi CampbeH'ın 'Swish' kotlannı giyerek yaptığı defıleye, izleyiciler büyük ilgi gösterdi. Milano moda gösterisi, 8 martta sona erecek. üzunyaşama formülü • HAVSA(AA)- Edime'nin Uzunköprü ilçesine bağlı Kırcasalih beldesinde oturan ve 114 yaşında olduğunu belirten Fatma Karaca, uzun yaşamasının sırnnı bol ayran içip, çok et yemek olarak açıklıyor. Fatma nine, 1882 yılında Yunanistan'ın Drama kentinde doğduğunu, 1921 yılında ise ailesiyle birlikte Kırcasalih'e göç ettiklerini anlatarak 2 kez evlendiğini ve 3 çocuğu olduğunu belirtti. Fatma nine, "Torunlanmın da tonınlannı gördüm. Ancak kesin sayıyı bilemiyorum. Çünkü aile dağınık. Çay içmiyorum ve tuzlu besinler yemiyorum. Bol bol ayran içtiğim ve çok et yediğim için uzun yaşadığımı sanıyorum" dedi Asırlık çamlar • EMET (AA) - Kütahya'nın Emet ilçesinde bulunan asırlık 5 Kardeşler Çamlan'nın korunması istendi. Emet Orman lşletme Müdürlüğü temsilcisi Rafet Gökler, 150 yaşından fazla olan 5 Kardeşler Çamlan'nın öteki çam ağaçlan gibi kendi kozalaklan ile yetişmediğini, türü ve kapladığı alan bakımından ise dünyada eşine az rastlandığını söyledi. En fazla kaza lİZMİR(AA)- Tûrkiye'de en fazla kazalann kavşaklarda meydana geldiği belirtilerek kavşak emniyetini arttıncı önlemlerin bir an önce ahnması istendi. lzmir Şoforler ve Otomobilciler Odası Başkanı Sedat Öner, 1994 yıh içinde meydana gelen'233 bin 803 trafik kazasının, 59 bin 639'unun kavşaklarda meydana geldiğini belirterek "Bu rakam her dört kazadan birinin kavşaklarda meydana geldiğini açıkça göstermektedir" dedi. • Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santrala ilişkin tüm kararlann iptali istemiyle çevreci örgütler tarafindan açılan dava 19 martta Adana'da görülecek. Tüm nükleer karşıtlan ve çe\Tecilerin katılması istenen davada sonuç alınamaması durumunda, konu Danıştay'a ve Avrupa Insan Haklan Komisyonu'na götürülecek. ÜMİTOTAN İZMİR-Akkuyu'da ku rulması plan- lanan nükleer santralın altyapı tamam- lama işlemleri, müsavirlik hizmetleriy- le bunlara ilişkin tüm kararlann ipta- li ve projeden vazgeçilmesi için lsken- derun, Antakya ve Tarsus çevre dernek- lerinin açtığı dava, 19 martta Adana 1. ldare Mahkemesi'nde görülüyor. Doğu Akdeniz Çe\Tecileri (DAÇE) Sekreteri Oktay Demirkan tüm anti- nükleercileri, nükleer savaş karşıtlan- nı ve çevresine duyarlı olanlan, mah- kemeye katılmaya çağırdı. Davacı avu- katlanndan Noyan Ozkan. mahkeme- den olumsuz bir sonuç çıkması duru- munda önce Danıştay'a ardından Av- rupa tnsan Haklan Komisyonu'na baş- vuracaklannı belirterek "Çünkü ya- şam hakkma dogrudan saMın var. Yö- redeki insanlar bu santrah istemiyor" dedi. SOS Akdeniz Demeği de radyas- yon nedeniyle sakat doğan çocuklann fotoğraflannı mahkemeye gönderiyor. "Akkuyu'nun hukuka stğıp sığma- d^ı" 19 martta belli olacak. Başbakan- lık, Enerjı Bakanlığı ve TEK'e sant- ralın yapılmarnası için yöre muhtarla- n, çevre örgütlerince yapılan başvuru- lar reddedilince lskenderun Çevre Ko- nıma Demeği, Tarsus Çevre Koruma Kültür ve Sanat Demeği ve Antakya Çevre Koruma Demeği 26.1.1995'te ret karannın iptali için dava açtılar. Adana l.ldari Mahkemesi'nde 19mart saat 10.00'da görülecek davaya katıl- mak için tüm çevre örgütleri harekete geçti. 'Herkesin davası' Olayın yalnızca dava açan üç deme- ğin değil, uluslararası herkesin dava- sı olduğunu belirten DAÇE Sekreteri Oktay Demirkan, "Mahkemeneşekfl- de sonuçlanırsa sonuçlansın mücadc- lemiz sürecektir" dedi. Kitleselleşme çabalannı sürdürdüklerini vurgulayan Demirkan, şöyle konuştu: "Mersin ve Adana'da biiyük kaüiınüı etkinlikle- rimizolacak. 22 - 23 - 24 martta .\kd«- niz Çevre Kurulta>ı toplanacak. Nük- leer santral gündemin en önemli mad- desi olacak. Tüm l'ürkiyc'den gelecek bilim adamlan konuyu tarbşacak. Biz arük neyin doğru olduğunu konuşmu- yonız. INe>in doğru olmadığuu çok i\i btlhoruz. 26 nisanda Çernobil'in >ıldö- nümü nedenhle Mersin*de, mayısavın- da da Akkuyu ihalesine denk düşecek günlerde yörede büyük katılımiı ey- lemlerimiz olacak." Davacı örgütlenn karşılıksız olarak savunmanlığını üstlenen lzmir Çevre Hareketi Avukatlan da davada hazır bulunacak. Avukat Noyan Özkan, bi- limsellikten uzak ve komik demeçler vererek yurttaşlan aldatmaya çalışan yetkililerin yaptığını "ayıp"olarak ni- teledi ve davayla ilgili olarak şunlan söyledi: "Nükleer santral projesinin kamu yaranna ve Türkiye' nin ihtiyaçlanna aykın olduğu yolunda açılan davaya karşı yetkili idareler, nükleer santral- larm f ürkiye k;in vazgeçihnez olduğu- nu ileri süriiyoriar. O> sa tüm dünyada nükleer santral projekrinden vazgeçi- liyor, çalışanlann da kapatılması gün- demde. İdari >argu ola>ı kamu yaran açtsından değerlendirecek. Takdir mab- keme\e ait Bu mahkemeden olumsuz bir sonuç çıktığında Danıştay'a ve son- ra da Avrupa Insan Haklan Komisyo- nu'na baş\ uracagız. Çünkü önemli olan nokta.>öredeyaşavan insanlar bu santralı istemiyor. Doğrudan yaşam hakkma sakjın var." Kimin hukuku galip gelecek? Dünya Dostlan Demeği Ankara Söz- cüsü NesrinTimur, Akkuyu'ya kurul- ması düşünülen ölüm fabrikasına en- gel olmaya çalışan yöre-halkının hu- kukunun galip geleceğini, ülkeyi nük- leer felakete sürükiemek isteyenlerin sonuçta başansız olacaklannı söyledi. Adana 1. Idare Mahkemesi'nin ne tür karar verirse versin, ülke çapında yü- rütülen doğasever, insansevermücade- lenin durmayacagını vurgulayan Ti- mur, "Yaşamın hukuku üstün gelecek ve Akkuyu'va nükleer santral kurula- mayacak" diye konuştu. SOS Akdeniz Demeği, mahkeme üyelerine radyasyon nedeniyle sakat do- ğan çocuklann fotoğraflannı gönder- me karan aldı. Bu fotoğraflan gören hiçbir hukuk- çunun nükleer santrala 'evet' diyeme- yeceğini belirten derneğin lzmir Sözcü- sü Aylin Gencoğlu, her şeye karşın hu- kukçulara güvendiklerini, onlann da üzerlerine titredikleri çocuklannın ge- leceklerini düşündüklerine inandıkla- nnı söyledi. Kışın adeta açhğa mahkûm olduklanıu söyleyen faytoncular, zamanlannı çoğunlukla yaza hazuianarak geciriyorlar. (KUBİLAY TÜNTÜL) Faytoncıdar kış derdinde • Adalar'ın, kışın yalnızhğa gömüîmesi en çok buralann simgesi haline gelen faytonculan etkiliyor. Ziyaretçi olmadığından iş yapamaz hale gelen faytoncular, Turizm Bakanlığı'ndan ilgi bekliyor. HÜLYATOPCU Adalar, kışın yalnızhğa gömülü- yor. Ziyaretçilerve yazhkçılarla do- lup taşan sokaklar; yerini, kedi, kö- peklere bırakmış. Adada kış, yazı beklemekle ge- çiyor; sıcak havaiann gelmesini dört gözle bekleyenlerin başında fayton- cular geliyor. Kışın ziyaretçi olma- dığı için bir kısmı yükleme-boşalt- ma işiyle uğraşıyor. Bazılan ise at- lannı ve arabalannı satıp memle- ketlerine gidiyorlar. Faytoncuiuk yapmaya devam edenlerin sayısı oldukça az. Zaten kışın bir günde yaptıklan sefer iki- yi geçmiyor. Aralannda sohbet ede- rek zaman geciriyorlar. Konuşma- ya başlar başlamaz yakınıyorlar. Or- ta yaşlı bir faytoncu cebinden gün boyunca kazandığı parayı çıkanyor: "Toplam >üz jirmi bin lira. tşte ka- zandığım bu. Biz kışın iş yapmıyo- ruz, ama atlaryemeye de\am ediyor. Masrafımı/ bitmiyor*'diyor. Uzun süredir faytoncuiuk yapan Hasan Gülban da kendisini destekliyor. Atlann tımannın, bakımınm olduk- ça pahalıya mal olmasından yakınan Gülban, faytonculann kışın adeta açlığa mahkûm olduklannı belirti- yor. Faytonda en kısa mesafenin 100 bin lira, en uzun mesafenin ise 1 milyon 200 bin lira olduğunu söy- leyen Gülban, atlara aldıklan arpa- nın bir kilosunun 18-19 bin lira ol- duğunu anımsatıyor. Faytonculann yılın temmuz ve ağustos aylannda para kazandığını vurgulayan Gülban, "Bir faytonun yıllık vergisi 40 mil- yon, bir atuı fiyatı ise 5-125 milyon lira arasında değişiyor. Faytoncu kendini mi geçindirsin, ata rru bak- suı" diye konuşuyor. Bakanhğa çağn 67 yaşındaki Celal Yigtoğlu da bu yaştan sonra yapacak başka işi ol- madığını belirtıyor. Adada yaşayan- lann balıkçı ya da faytoncu olduğu- nu söyleyen Yiğitoğlu şöyle konu- şuyor: "Bu yaştan sonra kâtip ola- mam. çöpçü olamam. Ben zaten bu yaşa gelmişim. Gençlere acıyorum, heveslenip faytoncu oluyoriar, son- ra üç kuruş kazanamıyoriar. Biz Tu- rizm Bakanltğı'na bağhyız. Bari on- lar bize >ardnncı olsalar da vergile- rimiz düşülse. \dalann sembolü fay- tonlar, ama galiba onlar da \ akında ortadan kalkacak." Sohbet sırasında yanımıza gelen gençler ise konuşmaktan kaçınıyor- lar. Isimlerinin yazılmasını isteme- yen gençler ortaokul ya da lise me- zunu. Işe hevesle başladıklannı, an- cak pişman olduklannı söylüyoriar. Faytonculann arasında Ankara Üni- versitesi lşletme Fakültesi'ni üçün- cü sınıfta bırakmış birine de rastlı- yoruz. Kışın unutulduklannı söy- leyen faytoncu, sözlerini şöyle bi- tiriyor "Baştaadayıdoiaşmakzevk- li gelmişti. Ancak kış geldiğinde an- lıyorsunuz işin zorluğunu. Çoluğu- nuza çocuğunuza bakamaz oluyor- sunuz. Yani çok seveceksiniz bu işi, para kazanamanıayı bilegozEalacak- sınız." Gıda üretimine sıkı denetimANKARA (AA)-Gıda üretiminin düzenlenmesine ilişkin kanun hük- münde karamamenin (KHK) geçen yıl çıkanlmasının ardından, bu sek- törün disiplin altına almmasına yö- nelık diğer alt yasal düzenlemelerde tamamlanmak üzere. Tanm ve Köyişleri Bakanlığı'nın gıda üretiminin düzenlenmesine iliş- kin KHK"ye dayanarak hazırladığı "Gjda Kodeksi" ile gıda üretimi sı- kı temizlik kurallanna bağlandı. Bu yılın ilkyansındayönetmelik olarak yayımlanması öngörülen Gıda Ko- deksi'ne göre gıdalara kabul edilemez düzeylerde zararlı maddeler taşıma potansiyeli bulunan alanlarda ham- madde üretimi yapılamayacak. Gıda hammaddelerine endüstriyel, evsel ve tanmsal atıklann bulaşması önle- necek. Gıda hammaddeleri, sağlığa zararlı maddeler içeren sular ile su- lanamayacak. üretımden işleme nok- tasına gelinceye kadar fiziksel, kim- yasal ve mikrobiyolojik bulaşanlar- dan korunacak. Üretimin yapıldığı bina ve tesis- ler, bakım temizliği ve dezenfeksiyo- nu kolay, sağlam ve dayanıklı mater- yallerden yapılacak Gıda üretiminde kullanılan alet ve ekipmanlar, dezenfeksiyona uygun, yüzeyleri pürüzsüz olacak, çatlak ve yank olmayacak. Gıda üretiminde çalışan personel, çalışma anında özel koruyucu kıya- fetler ve şapkalar giyecek. lşletme yöneticileri, tüm personeli, gıdayı hijyenik yollarla işleme ve personel hijyeni konusunda sürekli olarak eği- tecek. Ambalajlar kullarulmadan ön- ce, uygun koşullarda olup olmadık- lan temizleme işlemi yapılıp yapıl- madığı kontrol edilecek. Mu^a'nın tarihi evleriııi korumak giderek güçleşiyor ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA-Muğla'datarihıevlerin ko- runması, giderek güçleşiyor. Bir tarihi evin restorasyonu için Kültür Bakanlı- ğı'nın koşullannm yerine getinlmesi halinde bir mimann ev sahibine 8 bin 500 dolar fatura kesmesi gerekiyor. Bu rakam, diğer giderlerle 10 bin dolara ulaşıyor. Bacalan ile ünlü tarihi Muğla evlerinde oturanlann aylık gelirlerinın 90 dolan geçmediğıne dıkkat çeken Mi- marlar Odası yetkilileri, "Bu uygula- ma ile Muğla evteri restore edilemeye- cek, adeta kendi kaderlerine terk edile- cekler" dcdı. Kühür Bakanlığı, Kültür ve Tabıat Varlıklannı Koruma Yüksek Kurulu'nun 378 noMu onanm ilke karan ile getiri- len yeni koşullann Muğla evleri ile bir- likte, tüm tescilli yapılann restorasyo- nunuyapılamazhale getırdi. Karara gö- re hazırlanacak röleve ve restorasyon pro- jelen için bir mimann. Mimarlar Oda- sı fiyatlan üzerinden 200 metrekarelik • Bir tarihi evin restorasyonu için Kültür Bakanlığı'nın koşullannm yerine getirilmesi halinde, bir mimann ev sahibine 8 bin 500 dolar fatura kesmesi gerekiyor. Bu rakam, diğer giderlerle 10 bin dolara ulaşıyor. bir tescilli yapı için yaklaşık 8 bin 500 dolar karşılığı fatura kesme zorunlulu- ğu bulunduğu bildirildi. Tescilli bir Muğla evinin müştemila- tı ile yaklaşık 200 metrekare civannda olduğunu belirten Mimarlar Odası Şu- be Başkanı VecdetSeçer^Böyle bir evin röleve ücreti bin dolar, restorasyon üc- reti ise 3 bin 500 dolar, rapor ve detay projeücretide yaklaşık bin dolar kadar- dır" diyerek şöyle devam etti: "A>nca geneaynı onanm ilkeierinegö- re proje uygulama sorumluluğu mima- ra aittir. Projeye uygun onanm yapıldı- ğuu mimann bildirmesi istenmektedir. Mimarlar Odası fiyatianna göre böyle bir yapuun kontroDükücreti ise3 bin do- lardır. Projenin belediyeden ruhsat al- ması için ise statik. elektrik ve tcsisat projelerinin de olması gerekmektedir. Bu projeierin toplam ücreti iseen az bin dolardır. Görülüyor ki tescilli yapının onanmı için 9 bin 500 dolar proje ücre- ti gerekiyor. Bu harcamalar dışında, ûnar durum ücreti,tapu masraflan. ra- portörler için İzmir'e gönderilen araba ve harcırah masraflan, proje tadilat masraflan ve son olarak da betediyeye ödenen ruhsat harcı vardV Bu durum karşısında Muğla evlen- nin kendi kaderlerine terk edileceği en- dişesini taşıdığını belirten restoratörmi- mar Ertugrul Aladağ, bugün Muğla Kentsel SIT'te 278 adet tescilli yapının bulunduğunu belirterek şunlan söyle- di: u Yapılan araşürmaya göre bu e\ler- de oturanlar. 20-50dolararası kira ödü- yorlar. Çoğunluğu asgari ücretile yaşıyor. Yani ayda 90 dolar." SEYAHATNAME YAVUZGÖR Ikinci Sofya faslı1969 kasım ayı sonunda, Sofya'ya geldiğim zaman, 1962-63 arasındaki ilk göfevime göre köpailerin altından çok sular akmıştı. Havada, Doğu ile Batı arasında esen "yumuşama" havasının esintileri vardı. Ve bu esintiler, Türk-Bulgar ilişkilerini de bir hayli olumlu gelişmelere taşımıştı. • • • Bu sürede, Sofya Büyükelçimiz Ne- jatErtüzün ün, bu nazikgörevın gerek- tirdiği profesyonel nitelik ve esnekliği ek- siksiz içeren tutumu ile sadece Bulgar yetkililerin değil, kordiptomatik nezdin- de de elde ettiği saygınlığı burada zik- retmek görevini büyük zevkle yerine getirmeliyim. "Savunma" (Defense) ve "Yumuşa- ma" (Detente)... Bu iki sihirli kelime, NATO'nun genel politikasını özetliyor- du, adeta.. Uzun süre, NATO nezdın- deki Belçika Temsilciliği ve bir aralık (1965-66) Başbakanlık yapmış Pierre Harmel'in adını taşıyan ve de bazen "Exercise Harmer diye adlandınlan bu ide'nin özeti şu idi: NATO, bir "Savunma Paktı" oldu- ğundan, ilk işi savunmayı sıkı tutmak- tı. Bu konuda, "EsnekSavunma" pren- sibi kabul edilmiştı: Varşova Paktı, Batı'ya konvansiyonel silahlârta saldırıya geçerse, buna yine konvansiyonel silahlârta karşı konul- masına "gayret edilecekti". Eğer bu tarz savunmada başan sağlanamaya- cağı ortaya çıkarsa, taktik nükleer si- lahlarla karşı kona- cak ve bunun da ne- tice alamayacağı an- laşılırsa, "Stratejik Nükleer" savaşa baş- vurulacaktı. Yakından bakılın- ca, "esnek" gibi gö- rünen bu savunma stratejisi, Sovyetler'e ciddibiruyanöğele- rini içinde bulunduru- yordu. Yani, eninde sonunda, kıyamet günü... Sovyetler Birliği'nin dağılmasına tanık olan dönemden bir- kaç yıl önce, NATO savunmasına getiri- ten ve karşı tarafı son derece rahatsız eden "Pershing" ve "Cnj- /se" füzelerinin cay- dırıcılığı, Harmel'in "Detente" diye ad- landırdığı -buna ge- niş çaplı bir kuşatma operasyonu demeyi yeğlerim- sürecin, eninde sonunda Sovyetler Birliği'nin Soğuk Savaş alanına havlu atması ile sonuçlanmasını sağladığı izlenmiştir. Savunma hakkında bu kadar.. Önemli olan husus, NATO'nun "De- fente"ı nasıl açıkladığı ve nasıl uygula- dığı arasındaki radikal farktır. Bu fikre açıklık getirelim: Sonraları 1975 Helsinki Anlaşması ile belirienen, Doğu ve Batı arasındaki ilişkilerin düzelmesine yönelik tedbirler, bu "Detente" fikrinin ve ardındaki he- saplann istenilen sonuca varması ile başan kazanmıştır. Kısacası, Batı, ekonomik ve tekno- lojik üstünlüğü yanında, kültür alışve- rişi gibi öğeleri de kullanmanm, eninde sonunda kendi çıkarına işleyeceğini çok iyi hesaplamıştı. Yanm gönülle, Var- şova Paktı'nda bulunan, Sovyetler dı- şındaki diğer Doğu Avrupa ülkeierine ya- vaş yayaş sızılmaya başlanmıştı bile.. Bu etkileme öğeleri içinde, Coca-Co- la, hamburger, blucin, başıboş gençlik gibi, şimdi, özellikle BDT'de görüîen dağınıklığın tohumlannı sayabilirsiniz... ••• 1969'da Sofya'da başlayan yeni gö- revim sırasında, günler geçtikçe, Bul- gar gençliğinin, 1962-63 sürecinden bu yana, yepyeni meraklar, tutkular edindiğini görmeye başladım. Dimit- rofun hayatını anlatan bir fılmi seyret- meye gidecekleri yerde, Tom Jones'un konserini yeğledikleri apaçık görünüyor- du. • • • Bu hava içerisinde idik ve Bulgariar, 27 Nisan 1967'de Yunanistan'da olan askeri daırbeden ve Atina'daki albaylar- dan kuşkulu idiler. Sonuç olarak, -tabiri kabul ederse- niz- biz "prim" yapmıştık... Birçok anlaşmalar yaptık: - Kırklareli'nden geçen yeni bir sınır kapısı... - Transit Anlaşması. - TIR Anlaşması. - Demiryolunu, Yunasitan'dan geç- meden, Bulgar sınınnabağlayan, Uzun- köprü-Kapıkule hattının açılışı. - Veteriner Anlaşması. ••• Bulgar Dışişleri ile olan ilişkilerimiz- de, eski dönemlere nazaran büyük bir iyileşme vardı. Arada bir sorun çıkarsa, iki taraf da, olanaklann müsaadesi ora- nında, karşı tarafı tatmin edecekformül- lerin üstüne eğiliyordu. Görev süresinde bir de "Uçak Kaçır- ma Olayı" yaşadık: 3 Mayıs 1973 sa- bahı, saat 10.30'da özetle şöyle bir yıl- dınm tel aldık Ankara'dan: "Ankara-lstanbul sefehni yapan THY Boğaziçi uçağı, kimliği bilinmeyen 4 kişi tarafindan Sofya'ya kaçınlmıştır. Gereğinin ifası ile neticenin bildirilme- si..." "Gereği"ni bilmek durumunda olma- dığımız bu işi halletmek için havaalanı- na gittik. Bulgar Içişleri Bakanı da da- hıl olmak üzere Türkçe bilen Bulgar Dı- şişleri memurtarı ile bir odada toplan- dık. Biraz sonra, uçak da indi. Dört ki- şilik grubun lideri olduğu anlaşılan genç bir adam geldi. Aşağıda yazmaya ça- lışacağım bazı şartlar ortaya koydu ve saat 18.00'e kadar istekleri yerine ge- tirilmezse, uçağı, içindekileri ve kendi- lerini havaya uçuracağını söyledi. Bu genç: 1- Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının derhal berbest bırakılarak, Sofya'ya gelmelerini, 2-Bütünpolitiktu- tuklulann salıverilme- sini, 3- Grev yasağının kaldınlmasını, 4- Köylü borçlan- nın silinmesini, istiyordu. Bu isteklerin, öyle bir iki saatte cevap- landınlacak türden ol- madığını anlattık ken- disine ve bu yüzden de bize saat sının içe- ren koşullar koyma- masının daha gerçek- çi bir davranış oldu- ğunu anlatmaya ça- lıştık. Yanımda getirdiğim Ikinci Kâtip'e telefo- nu verdiler ve Büyü- kelçiliğe "istekleri" yazdırdık. Bundan sonra. sö- zü alan Bulgar Içiş- leri Bakanı, bu gençin kendisini "sosyalist" sanıp sanmadığını sordurdu. "Hem öy- leyim, hem de Halk Savaşçısı 'yım " de- di genç adam. Bakan, "Sosyalizm bu değildir. Sizin yaptığınıza terorizm, nihilizm, anarsizm denir ve ben buna burada müsaade edemem. TesJim olursanız, size kanun- lanmızın müsaadesi nispetinde müsa- mahalı davranırız. Yoksa pişman ede- rim" gibi bir şeyler söyledi. Genç adam, buna ağır bir tepki gös- terdi. Biz, zaman kazanmaya çalışır- ken, Bakan'ın bu girişimi yersizdi. Ni- tekim, orada bulunan Bulgar Dışişleri memurian, beni bir köşeye çekerek, Bakan'ın yanlış adım attığını söylediler ve işi "daha yüksek makamlara" götü- rerek, sorunu kendilerinin çözmesi için izin alacaklannı eklediler sözlerine. Ve de çözdüler, eninde sonunda.... Ertesi sabah (4 mayıs) saat 11 'e doğ- ru, 4 arkadaş içeri alındı. Uçak boşal- dı. Istanbul'dan yeni bir uçak gelip yol- cuları aldı, geri götürdü. Bulgarlann bu işi nasıl çözdükleri hak- kında bize bilgi vermeleri için vaki so- rulanmıza, "Kazas)zbe/as;zb;ftiya, üst tarafı aynntı" gibisinden cevaplar al- dık. Isrann da fayda vermeyeceği an- laşıldı. Bu dört kişinin "akıbeti" hakkın- da da aynı Bulgar tutumu ile karşı kar- şıya bırakıldık. ••• Ister inanın, ister inanmayın.. Ben, bu olaydaki "başanm" nedeni ile iki takdirname aldım. Biri Bakanımdan, bi- ri Başbakan'dan.. Böyle bir şey, bir memuru elbette se- vindirir. Ama, doğrusu bunu tam anla- mı ile hak etmiş olduğumu düşündü- ğümü, anımsamıyorum. • • • 1972 sonbahannda, Sofya'dan Bey- rut'a atandım... Ankara, Ulukışla, Ada- na, lskenderun, Antakya, Yayladağı sı- nın ve Suriye... Yeni bir serüvene açılıyor yollar... Yarın: Lübnan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear