22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 MAFT1996PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 'Türkçe, benim ük aşkmı 9 DUYGU DURGUN Çağdaş Avusfurya yazınının temsilcilennden Barbara Frischmuth, 3-17 mart tarihieri arasında Ankara, Izmir'de konferanslar vermek ve 1. lzmir TÜYAP Kitap Fuan'na katılmak üzere Türkiye'deydi. Konferans dizisinin sonuncusunu Istanbul Oniversitesi'nde gerçekleştiren Frischmuth, roman ve öjkîü alanlannda verdiği ürünlerle çağdaş Avusturya edebiyatının yetkin isinılerinden biri. Fnschmuth'un yazarlık uğraşını ilginç kılan yönlerden biri de Bektaşi ve Alevi kültürüne yönelen ilgisi. Bektaşilik üzerine araştırma yapmak üzere, burslu öğrenci olarak geldiği Erzunım'da Türk dıli ve kültürûnü yakından tanıma olanagını bulan yazar, Avusturya'ya dönüşünde Türkiye'de bulundugu süre içensinde edindiği bilgi ve deneyimleri roman ve öykü alanlannda verdiği ürünlerle aktarmış okuyuculanna. Frischmuth'un Türkçede yayımlanan yapıtlannı Prof. Gürsel Aytaç dilimize kazandırmış. 'ÖykûJer', 'Güneşte Gölgenin Yok Oluşu' gibı kıtaplanndan tanıdığımız Frischmuth'un Avusturya 'daki Türk işçılerinin yaşamlanna değinen romanı 'Kai und dk Liebe zu den Modeüen', yine Gürsel Aytaç çevirisiyle 'Fembe ve Avnıpalılar' adıyla Kültür Bakanlığı yayınlan arasında yayımlanrruştı. 1941 doğumlu yazar, Türk dilıne duyduğu ilgıyle başlayan ve Bektaşi- Alevi kültürünü incelemeye dek yönelen yazarlık serüveninde rastlantılann beürlevici olduğunu söylüyor: "Aslında fran ve Arap diDeri okıunak istiyordum. Lisevi bitirdikten sonra bu alanlara yönelik bir bilim daiı obnadığutdan Tercümanlık FakültesTndeki Türkçe dersJerine gjrmemi önerdiler. Türk dili ile bu şekikk tamşıklık kurdum." 1960 yılında. tez çalışması yapmak üzere ıstanbul'a gelen Frischmuth, politik çalkantılarla dolu, hareketli bir donemde bulmuş kendisini. "Benim A vusturyalı yazar /\ Barbara Frischmuth, -ZJL Türk diline ve bir yazar olarak, çok zengin bir içerik sunduğu için Alevi- Bektaşi kültürüne büyük ilgi duyuyor. Öğrencilik yıllannda Türkçe'yle tanışan yazar, 1960'ta Erzurum'da tez çalışması yapmış. Avusturya'ya dönüşünde Türkiye'de bulundugu süre içerisinde edindiği bilgi ve deneyimleri roman ve öykü alanlannda verdiği ürünlerle aktarmış okuyuculanna. Türk edebiyatını yakından izliyor, Almanya'da gelişen Türk yazını üzerinde de okumalar yapıyor, Almanya'da yaşayan Türk yazarlan ile diyalog kuruyor. için adeta bir maceraydı o günler, iki hafta boyunca kaklığım evden sokağa adım atamamıstım*" diyen Frischmuth, Istanbul'da bütün üniversiteler kapalı olduğu ve bir an önce tezine başlaması gerektiği için çareyı Erzurum'a gitmekte bulmuş. Ö yıllann Erzurumu'nu anlatırken, biraz da aradan geçen yıllann getirdiği değişikliklerden sıtemle söz ediyor: 'Erzurum o zamanlar daha uygar, daha laik bir şehirdi. Genç bir kadın olarak çok rahattım. 18 vaşında. yabancı bir öğrenciydim ve hiç tanımadığım bir kültür ortammda yaşamakdurumunda\dım. Bugün, yakın çevremden Erzurum'un aruk çok farklı bir şehir olduğunu duyu\orum. Bu beni oldukça üzüyor." Bektaşı-Alevı kültürüne duyduğu ılgiyi ise, "Bir yazar olarak, Alevi-Bektaşi kültürü çok zengin bir içerik sunuyor bana" diye açıklıyor. "Bu kültüriin dinsel içeriğinden çok, edebivatı ilgimi çekiyor. Semailer, nefesler- ve özeüikle kadınlann sosval konumlan itibanyla erkeklerle birlikte, hatta onlann bir adım ötesindc oluşlan gercekten çok ilgi çekici." Frischmuth'un Türkiye'ye ilk kez geldiği yıllarda edindiği gözlemlerden biri de, o dönemde Alevilik üzerine kimsenin konuşmak istemeyışi, hatta bu konuyu bir tabu olarak görmeleri olmuş. Nitekim, araştırma yaparken, büyük güçlüklerle karş,ılaşmış Frischmuth. "Oysa, şimdi çok sayıda kitap basılıyor Alevüik ve Bektaşilik üzcrinc- Artık daha rahat tartışıMığını görüyorum bu konuhnn. Bence, Türkiye için de olumlu bir gelişme bu, çünkü Alevi kültürii gerçek bir hazine ve bu hazineden yararlanılması gcrck." Alevilığın son yıllarda kazandığı politik kımliği ise 'yükselen dinci akunlara karşı bir tür direnis" olarak değerlendıren Frischmuth, bir yazar . olarak dinlerin besleyip geliştirdiği kültürel değerlerle ilgilendiğini, Alevilik-Sünnilik ya da Müslümanlık- Hıristiyanlık gibi aynmlann aslında hiç de gerekli olmadığını düşünüyor. "Aslına bakarsanız, rüm bu aynlıklar ve aynlıklann getirdiği çatışmalar dünyaya hükmetme isteğinden kaynaklanıyor. Bu da benim onaylamadığım bir çatışma biçimi. Ben, ne denli farklı olursak olalım, insanlann çok temel ortak değeıierde birleştiğini düşünüyorum." Türk edebiyatını yakından ızlediğını belirten Frischmuth, çağdaş Türk yazarlan arasında en çok Orhan Pamuk \ e Adalet Ağaoğlu'nu beğenıyle izliyor. Almanya'da gelişen Türk yazını üzerinde de okumalar yapıyor. Almanya'da yaşayan Türk yazarlan ile diyalog kuruyor. Viyana'da yaşayan yazar, şu sıralarda günlük bir gazete için, çeşitlı ülkelerden yazarian kapsayan bir dizi yazısı hazırJıyor ve bu yazılarda, yapıtlan bir yabancı dile çevrilmiş, çağdaş Türk edebiyatının temsilcilerinden birine yer veriyor. Ne de olsa Türkçe, onun 'iîk aşkı'. 10 yıl aradan sonra Türkiye'ye ilk kez gelen Fnschmuth'un kısa yolculuğundan kalan izlenimler. özellikle Istanbul'un çok farklı, çok kalabaltk bir kent olduğu yönünde. Araya giren on yıllık zaman dilımi belki de değişiklikleri daha net olarak görebilmesini sağlıyor, ama bir yandan da büyük şaskınlıklara ugratıyor onu. Modern bınalannın yanında çarpık kentleşme ömekleri ve sayısı her geçen gün artan nüflısuyla bambaşka bir şehir Istanbul artık. Bu yıl ilk kez gittiği Konya'da ise onu en çok şaşırtan, yeni kurulmuş izlenimi veren Konya gibi tarihi bir kentın geçmişine ait bir ize rastlayamamış olmak. 8 . U L U S L A R A R A S I A N K A R A F İ L M F E S T Î V A L İ Kısa fîlm bombardımanı başlıyor CUlVfHUR CANBAZOĞLU , Yeni hafta ile birlikte 8, Ankara Ulusla- rarası Fiim Festivaü Tiîn en zengin bölüm- lennden kısa fılm programlan öne çıkma- ya başlıyor. Bugün VakıfBank Konferans Salo- nu'ndaO9.3O'dan itibaren Ulusal Belgesel Film Yanşması'nın lOyerli belgeseli gös- terilecek; aralannda Ruhi Su Belgeseli'nın de bulundugu dört film, öğleden sonra ye- niden sinemaseverlere sunulacak. Alman Kültür Merkezi'nde Ulusal Kısa fılm Ya- nşması'nın 'Dramatik VTdeo' bölümüne dahil yedi fılm, 09.30-13.00 arası gösten- lecek. Kısa filmlenn bir göstenmı de 17.00- 18.00 arası Fransız Kültür Merke- zi'nde ızlenebi- lir. Fransız Kül- tür Merkezı'nde Uluslararası Canlandırma Yarışması prog- ramı da başlıyor. Günün önemli programlanndan bın Türk- Ingiliz Demeğı'ndekı 'Yanşma Dışı Bdge- seller'. Sabah 10.00"da Ahmet Soner'm Yılmaz Güney'in dostlanyla yaptığı söy- leşilerden oluşturduğu ıki saatlik "Adana- Paris"belgeseli var. Daha önce şifreli televizyon kanalında kısaltılarak yayımlanan bu belgesel, ilk kez özgün haliyle geniş kitlelere sunulu- yor. Öğleden sonra aynı programda "Rek- lamtar" (Asım Süreja Ürez), "Ankara" (Adnan Acar), "Gelibolu Yanmada" (Ta- Macar Panoraması'nda Mildos Jancso n nun "Lmutsuzlar T 'ı gösterilecek. B U G ü N KAVAKLIDERE 12J0AhÇeken 1530 Profesör Hannibal 1830101 Gece 21.00 Normal insanlann Olağanüstü Hiçbir Şeyi Yoktur. MEGAPOL (Yeşil) 12.15 Sokaktaki Adam 15.15 Gerilla 18.15 OkuyanKız 21.15 Don Giovanni \1EGAPOL (Kırmızı) 12.00 Umutsuzlar 15.00 Fiorile 18.00 Bak Adamlar Düşüyor 21.00 Sevdalılar rü Gökhan Tatarer), **Şems-IMusikimizdc Bir Güneş" (Mehmet Eryılmaz) var. Kısa filmın festıvaldekı seyn böyle; uzun metrajda ise > ıne çok nitelikh yaban- cı örnekleryeralıvor. 'Macar Panorama- sı'nda bugün ıkı fılm göriinüyor 1994'te ölen, Macar sinemasının dünya çapmda en fazla tanınan ısmı Zoltan Fabri'nın "Profesör Hannibal'"ı (1956) ile Miklos Jancso"'nun u Umutsuzlar''ı (1965) izle- nebılecek. Ulusal Uzun Film Yanş- ması'na katılan yerlı uzun metrajlı fılmler- den bugün "Gerilla' ve "Sokaktaki Adam" var programda. Ayşegül .Aldinç'e Adana Altın Koza Film Festivalı'nde en lyı kadın oyuncu ödülünü getiren -Gerilla", Osman Sınav'm TRT'ye çektığı iki saat- lik bir TV filmi. 12 F.ylül öncesı örgütle- re sılah pazarlayarak zengin olan bir tüc- car (Fikret Hakan). güzel kansı (Ayşegül Aldınç) ve tüccara "Gerilla" ımzalı mek- tuplar gönderen karanlık kişıden onu ko- ruyacak dedektıf (Mehmet Aslantuğ) ara- sındakı üçlü bir oyun "Gerilla'" Osman Sınav'm "Yalancı" adlı filmınde de çalış- tığı Fikret Hakan'ın rakıpsiz öne çıktığı "Gerilla"da Mehmet Aslantuğ'un yüklen- diğı dedektif tıpı bu ülkede hiç yaşamadı... Attillâ İlhan'ın romanını beyazperdeye uyarlayan Biket İlhan'ın ilk filmı "Sokak- taki Adam". üniversıte öğreniminı bıra- kıp denıze açılan Kamarot Hasan'ın içine düştüğü kaçakçılık olayını, 50'li yıllann en ünlü fahışelerinden Meryem'le ilışkısıni. eskı sevgılisı Ayhan'a duyduğu hasretı an- latıyor. Filmın dili sağlam, ışığı ölçülü; an- cak Biket tlhan romana sadık kalmak en- dışesiyle uzun dıyaloglara manı olama- !mış.,Günün 'kaçırilrnarnasıgereken' fılm- lenridc ise Josepb Losey m "Don Giovan- ni"si (1979) var. Losey'ın filmı Mozart'ın, Da Ponte'nin librettosunu kullanarak yaz- dıği Don Oıovanni operasının en başanlı sınema versıyonlanndanbın. Hertürlüah- laksal değere karşı gelip kendi zevkine gö- reyaşamayı başaran Don Giovannı'ninya- ramazlıklannı tiyatro ve edebıyata en ya- kın yönetmenlerden bırinin yorumuyla ız- lemek büyük zev k LorinMaazeTınyönet- tiği Paris Opera Orkestrası'nın fılme kat- kısı da unutulmamalı... Agnes Varda'nın 1994 yapımı "Yüzbir Gece" adlı filmi. festıvalin en önemli kart- lanndan bın. De Niro, Delon, Belmondo, Depardicu, Moreatı gıbı ünlülenn kısa kı- sa göründüklen film. sinemayı sınema ıçinde yaşatan, belleklere yerleşecek bır yapıt. Son andaki Lumiere'in Çocukla- n'nın yenne programa alınan Paolo ve Vittorio Taviani kardeşlenn Fiorile filmı günün sürprizı oldu. Pans'te Italya'nın Toscana bölgesıni zıyarete gelen zengin Benedettı (Mübarek) ailesinin bıreylen atalannın köyünde adlannın Maladetti (Lanetlı) dıye geçtığinı öğrenince ışın as- lını araştınyorlar ve 700'lerde Napol- yon'un Italya sefen sırasında atalarından binnin Fransız subayını öldürüp onun al- tmlanyla bu serveti yaptığını öğrenıyor- lar. Tavianiler'ın paranm insanlan nerele- re sürüklediğını metafonk bır dille anlat- tığı Fıonle'yı de kaçınlmaması gereken- ler lıstesine ekliyoruz. PierreEtah'nın 'AhÇeken'ı (LeSoupi- rant) ile Michael Deville'nın 'Okuvan Kı- n'nı ızlemeyen varsa kaçırmasın. Necati Cumalı'nm 75. yaşı kutlandı İZMİR (Cumhuriyet Ege Büro- su)- " 1 . TÜYAP tzmir Kitap Fu- arT'nda Necati Cumah'nın 75. yaşı düzenlenen panelle kutlandı. Edebıyatçılar Derneği'nin düzen- ledığı "Necati Cumalı'nın 75. Yaşı" panelinde. KonurErtop. HuhaNut- ku ve Efdal Soinçli yazann yapıtla- n ve sanatı hakkmda bılgı verdiler. Cumalı'nın da katıldığı panelde yazarlar, sanatçılar ve Cumalı'nın yakın dostlan da vardı. Panelde, çok yönlü bir sanatçı olan Cumalı'nın şi- ir, öykü, roman ve tiyatro oyunlan hakkında bilgi verildi. Şiirle başladığı sanat yaşamı, öy- kü, roman ve tiyatro dalında verdiği ürünlerle süren Cumalı, oyunlan en çok sahnelenen yazar niteliğini de ta- şıyor. Cumalı'nın şıirsel dilini ve ay- nntılannı ustaca kullanmasıyla ken- dini kolaycaokutturduğu vurgulanan panelde, roman ve öykülerinde özel- likle Ege yöresındeki kasaba ve kır- sal kesımlennın sorunlanna yöneldı- ği belirtıldi. Öykü ve romanlanna avukat kimliğinın araştırmacı yönü- nü kattığını belirten Konur Ertop. "Makedonya'ya ait öykü ve roman- lan için o topraklardâ araşnrma ya- par. Bölücülük tohumlannın nasıl kötü zararlan oMuğumı belirtir ya- zıniannda. Irk ve aynmcılık konu- sunda bizleri uyanr. Geçmis çağı an- lanrkf n günümüze ışık tutar. O> kü- lerindeşürsel birtad vanür. Diğerşa- üierden aynlan yaJın. aydınlık anla- ümlı, lirik şiirler yazar. Sevgi. scvinç, özlem gibi biri'yin güncel kayuılannı vetoplumsalsorunlan darieahr" de- dı. Yazma eğtlımını büyük coşkuyla sürdüren Cumalı'nın tiyatro oyunla- n hakkında bilgi veren Hülya Nutku da Cumalı"nın bıre) den topluma yö- nelen sanatçı oldugunu vurgufaya- rak, "Hem ciddi hem de komedi tür- de eserteryazmışûr. Kimi oyunlann- da soyudamalar, kimi oyunlannda köyün gerçeklerini yansıbr. İnsanın dramını düz. duygu \üklü \v yalın bir dille anlaür. Chıııilanndaki kişi- likleri hayaün gerçeklerinden akta- nr"dıye konuştu. Yazann öykülerindeki cinselliğın sevgiden kaynaklandığını belirten Efdal Sevinçfi, öykülenni topladığı kıtaplarda, Anadolu ınsanının sevgi- ye dayalı cinsel tablosunu Türk top- lumunun ahlak sınırlan ıçinde çızdı- ğinı vurguladı. Sevinçli, yazann öy- külennde sadece köy sorunlannın ol- madığını behrterek. "Cumah'nın öy- külerinde kö> >aşamuidan kasaba ve kent vaşamına geçişin sancılan >e bu- nalımlan var. Yasamındaki gerçek- leri bir süre sonra hikayelerine ve o\ unlanna yansıtan bir yazar. Oiay örgüsünü \e kişilikleri çok iyi ku- rar"dedı. İ . İ Z M İ R T Ü Y A P K İ T A P F U A R I Kitabın pahalılığı protesto edfldi EBRU KAŞL1 tZMİR- Bu yıl ılkının gerçekleştınldıği TÜ- YAP kitap fuannı 300 bin Egeli okur zıyaret etti. 120 yayınevinm katılımıyla gerçekleştiri- len kitap fuannda okur, kitaplar, yazarlar ve birçok sanatçıyla bir araya geldı. Edebiyat vedüşün dünyasının önemli isım- lerinın katıldığı 40 panelde okurlar. yazarlarve ünlü sanatçılarla düşüncelerini paylaştılar. Çok geniş konu velpazesinde yapılan etkınlıklere 100'ün üzennde yazar. bilım adamı. gazetecı, sanatçı ve araştırmacı konukoldu. Dokuz gün- lük fuar boyunca, yaymevı standlan ile Türki- ye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Derne- ğı Standlannda 170 yazar kitaplannı okurlan ıçın imzaladı. Fuarda, TÜYAP tarafmdan 'Şükran Ödülü'nü alan Semih Balcıoğtu'nun kankatür sergisi, "Nasreddin Hoca Figürteri Sergisi". İsmail Güigeç ve Muhittin Köroğ- hı'nun karma "Çevre Sergisi" \e Semih Poroy- Kamil Masaracı'nın karikatür sergisi de büyük ilgi gördü. Kitap fuannı ziyaret edenlerin onak şikâye- ti kitaplann pahalılığı oldu. Bu kitap pahalılı- ğı ilkokul öğrencılennin ilginç protestosuna da sahne oldu. Öğretmenleri Özen Oztufan'la bırlıkte fuara gelen. ŞehitNazım Be\ tlkokulu öğrencılen, "KJtapalamıvoru/.C, ünküçokpa- hah" dıye bağırarak, seslenni yayınevi sahıp- lenne duyuımaya calıştılar. İstanbul ve Ankara TÜYAP kitap fuarlan- nın coşkusuna alışmış yayınevleri yetkilılen fuan değerlendinrken, kitaplann pahalı oldu- gunu kabul ettiler ve buna karşın Egeli okurun ılgisinden memnun olduklannı beiırttıler. Ümit Yayınafak'ın sahibi CmitGürtuna. ye- ni başlayan kitap fuannın, önümüzdeki sene- lerde daha çok ilgi toplayacağmdan ümıtli ol- dugunu belırttı. Ekonomık krizın okuyucuyla kitaplann arasını açtığını vurgulayan Gürtuna, "Kitaplann pahalı olduğumı biz de kabul edi- yonu. Ama buna rağmen bilinçli okur kitlesi var. Bu da bizi se\indiriyor. Yayıncılar Birli- ği'nin kitap malryederini düsürücü girişiınJer- de bulunması gereki>tır. Bundan sonraki fuar- lann daha iyi olacağına inan;yorum. Kitap fu- an yeterince duyurufmadı. Üniversite gençiiği geüyor ama khap alamıyor"dıye konuştu. Ya- yıncılar Bırlığı ve TÜYAP'ın kitap fuannı ye- tennce tanıtmadığını belırten Alün Kitaplar' m sahıbı Haluk Kuthık. "Ankara ve Istanbul'da M81İ EjŞtim Müdüriükleri Beişbiriiğine girile- rek, okullann fuara /iyareüeri sağlanıvordu. Ama Izmir'de bu iş biraz eksik bırakılmış" de- dı. TÜYAP Genel Koordınatörü Deniz Kavuk- çuoğlu, birincısınm gerçekleşırıldığı kitap fu- annda Izmırli okurlann bılınçlı olarak flıara geldıklerini behrterek, "hmir'dekibu ilk fuar- da yoğun bir ilgiyle karşıiaştık. Beklentüerimi- h karşıladı. Hafta sonunda zi>aretçi sayısında bir patlama yaşandı. Gö/kmkrimi/e göre haf- ta içi kitaplan inceleyen okurlar, ellerinde lis- teleıie gelip seçtikkri kitaplan aldılar"dcdı. Düşüncelennden dolayı mahkum edılen Yaşar Kemal'e yazarlann destek vermesi, Yunanlı yazarlann katılımı,'banş'çağnsının yapılma- sı ve Nasreddin Hoca'nın süreklı gündemde tutulması önemli etkınlıkleri arasında yeraldı. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Emin Tüpk Eliçin'e Saygı Emin Türk Eliçin'i 16 Mart 1966'da yıtirdik. Hasta yatağında yaşama savaşı verirken, Eylem der- gisinde yayımlanan "Türk Devriminin Nitelıği" başlıklı yazılan 142. maddeye aykırı görüldüğü için 7.5 yıl ha- pis istemiyle yargılanıyordu. Yaşam iki seçenek bırakmıştı önünde: Ya hapishane, ya gömütlük... 60. yaşmdaydı ve gözlerindeki direnme ustalanna öz- gü ışıklar kararmadan gitti. Emin Türk, Nevşehir'in Gerezin bucağında doğmuş, 1927'de lzmir Muallim Mektebi'ni bitirmişti. O yıllar "Cumhuriyetin yetiştirdiği, iliklenne kadar onun ilkele- riyle dolu genç birhavari" gözüyle bakıyordu kendine. Çağlar boyunca egemenlerin, sömürgenlerin saltana- tından kurtulamayan köye "inkılapçı demokrasi'nin ışık- lannı götürecekti. Güvcncinde "Köylü efendimızdir.." ilkesi. 1927'lerin ötekı gençleri gibi dudaklannda amacını ateşleyen iki sözcük: "Mektepten memlekete.." Bilirsiniz, evrim, Rönesanstan bu yana gerçeğin ört- bas edilmesine karşı, bilimsel bilginin önünü açan ide- olojilerin ürünüdür. Bizde, II. Meşrutiyet, bilimsel bilgiye kapalı olmayan iç dinamiği harekete geçirdiği için evrimin önemli bir hal- kasıydı. Erken cumhunyet döneminde bu evrimsel utkunun açtığı kapılardan geçilmıştir. Bilimsel bilginin öncü sayıldığı bir ideolojiye doğru. "Maddı üretım araçlannı elinde bulunduran sınıf"\n çıkartanna aykın bir eğitim eylemine doğru. Bu eylemin yarattığı öteki cumhuriyet öğretmenleri gi- bi sınrfsal çatışkının ortasında buldu Emin Türk kendi- ni. Bir yanda Osmanlı'dan kalma örgütlü harami düzen- bazlığı.. öte yanda örgütsüz "dışardan bılinç.." Emin Türk'ün 1929'da Sabiha Sertel'ın çıkardığı Re- simli Ay dergisinde yayımlanan "Köyümde Neler Gör- düm" başlıklı yazısı bu toplumsal çelişki karşısında ye- ni savaşım yollan arama çabasıdır, diyebiliriz. Ne var ki yazma eylemiyle "maddi üretim araçlannı elinde bulunduran sınıf"ır\ egemenliğine duyduğu tep- ki, Nâzım Hikmet'in de koğuşlanndan birinde yattğı günler, Sultanahmet hapıshanesıne gönderilmesine yet- miştir Emin Türk'ün. • Emin TünVü 1960'tan sonra tanıdım. Heybesi 30 yı- lın biriktirdiği emek ürünleriyle doluydu. Olümünden sonra yayımlanan "Yüzyıllar Boyunca lleri Geri Kavga- sı"(2. cilt, 7.. bas. 1967) ve "Tün\ Devnml Ideolojisi" (1970) yapıtlannın kültür yaşamımızdaki önemli yerini koruduğu kanısındayım. Ataç ve Eylem dergilerindeki yazılanyla 1960 kuşağt- nın ilgi duyduğu yazarlar arasında yerini almıştı. Okuyacağınız satırfan Eyiem'de çıkan bır yazısından alıyorum: "Gönlümüz yurt ve insan sevgısiyle ne denli şışkin olursa olsun, düşünen beynımız için en yüce mutluluk, duygulanmıza kapılmadan korkmadan, dış ve ıç baskı- lar altında ezilmeden, yasaksız, tabusuz ve sansürsüz alabildiğine özgür düşünebılmektedir. En korkunçmut- suzluk da doğru, iyi, yaraıiı bildığin düşünceleri içine gömerek çürütüp kokuşturarak yaşamak olduğu gibi! Bizler bu acıyı fazlasıyla tatmış, bırçoklan bu yüzden kahrolmuş bir kuşağın son temsilcileriyız. Onun için ey bugünün mutlugençaydınlan, sizlere şöyle bıröğüt ve- rebilınz: 27 mjayıstan bu yana kavuştuğunuz özgür düşünme fırşatınm değerini biliniz! Dünya görüşünüz, politik yö- nünüz bakımından hangı kanatta bulunvrsanız bulu- nun, bırbınnıze karşı düşünce arenasında ne kadar amansız olursanız olun, kimsenin ağzını tıkamaya ve tı- katmaya kalkmayın! Tıpkı büyük Vorter gibi düşünün: Hani ne demışti o büyük Fransız hasmı, J. J. Rousse- au'ya 'Düşüncelennizi paylaşmıyor, hatta onlardan nef- ret ediyorum, ama onlan serbestçe söyleyebilmenız için gerekirse keltemi ortaya korum." (Nisan 1966), Cumhuriyetimiz iyi ki öğretmen okulunda okuma ola- nağı verdi size Emin Türk. Ceza yasalannın yasaklanna karşın iyi ki yaratma özguriüğü tanıdınız kendinize. 2. Sanatçılar Kurultayı 1 nisanda Sanatçılar kendilerini yönetecek Kültür Servisi-2. Sanat- çılar Kurultayı, 1-2 nısan tarihlen arasında Istan- bul'da AKM Konser Salo- nu'nda gerçekleştırilıyor. Kurultayda geçen yıl 27 martta toplanan "Sanatta Özerk Yapılanma" kurul- tayında temelleri atılan "Türkiye Sanat Kunı- mu"na ilışkın bugüne de- ğin yapılan çalışmalar de- ğerlendirilecek. 1995'te gerçekleştirilen "Sanatta Ozerk Yapılan- ma Kurultayı". Türkiye Sanat Kurumu'nun oluştu- rulabilmesi için, kendi içinde özerk bir "Sanat Konseyi Girişim Kurulu" kurmuştu. Girişim kurulunun çaJış- malan sonucunda konuyla ilgilı olarak donemin Kül- tür Bakanı Fıkri Sağlar ile bir protokol ımzalanmış, protokolde yer alan şartlar, ulusal sanat kurumunu oluşruracak sanat dallan- nın temsilcisi siv il örgütle- rin delegeleri arasından ya- pılan seçımlerle ilk Türki- ye Sanat Kurumu'nun te- mellen atılmıştı. İlk Ulu- sal Sanat Kurulu, Türkiye Sanat Kurumu'nun yasası- nı oluşfurma çabalannı yü- rüterek belli bir noktaya gerirdi. 1-2 nısan tarihieri ara- sında toplanacak sanatçı- lar kurultaymda, sanat ala- nının sivil toplum delege- lerine, yapılan bu çalışma- lar hakkında bilgi verile- cek, kurultayın demokra- tik işleyişı içerisinde yapı- lan çalışmalar ve oluşumu başlatılmış yasa çalışması hakkında delegelerin gö- rüşlerine başvunılacak. Özerk Sanat Konseyi Giri- şim Kurulu Başkanı Ta- mer Levent'in yaptığı açıklamada, Türkiye Sanat Kurumu çaltşmalannın, geçmiş yıllardan ben ülke- mizde sanatçılar tarafmdan eksıkliği hissedilen, zaman zaman üzerinde çalışmalar yapılarak girşımlerde bu- lunulmasına karşın çeşitli engeller yuzünden gelişe- memiş bir tasan oldugunu belirtti. Levent, bu tasannın ve sanatçılann kendi alanlan- nı kendılerinin projelendir- mesi tezinin ilk kez kalıcı bir gelişme gösterdiğini kaydetti. Levent aynca "Bilindiği gibi sanaün ve sanatçuıın, demokrasi kültüründe ya- şamı sanatsallaştırmamn öncüleri olması gerekçesi ile demokrasilerin geiişmiş olduğu ülkelerde, benzeri çauşmalann örnekleri çok yıllar önce yapılmıştır. Ul- kemizde sanat alanında böylesi bir örgütlenmenin gerekliliğinin davarması, bu zamanın gelmiş olması, sanatın küftürünün oluştu- rulması ve yaygınlaştırıl- ması açısından önemli ge- lişmclerin işareti olmakta- dır" şeklindekı sözleriyle, konunun önemine dıkkat çekti. 1-2 nisan tarihlerinde AKM Konser Salonu'nda yapılacak kurultay çalış- malanna, kurultaya üye ol- mak üzere başvuruda bu- lunmuş sanatçı örgütleri 5'er delege ile katılacak. Başvurulann Ankara'da girişim kurulu dönem baş- kanlıgını yürüten TOBAV Genel Başkanlığı'na veya tstanbul'da girişim kurulu genel sekreterliğini yürii- ten UPSD Genel Başkanlı- ğı'na yapılması gerekiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear