23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 MART 1996 PERgEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOM Dünya Bankası raporuna göre yabancı sermaye akışmı iki katına çıkaran Türkiye ölçüsüz borçlanan ülkeler arasında Borçlanma yatoımla yarışıyorFUAT KOZLUKLU \*ASHEVGTON- Dünya Bankası Baş- kan Yardımcısı Michaei Bruno, aralann- da Türkiye'nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkeİCTdeki direkt yabancı sermaye ya- tmmlannın son beş yıl içinde rekor düzey- de yükseldiğini, bunun yanında söz konu- su ûlkelerin dış borçlannın 1995'te yüz- de 8 oranında arttığını söyledi. Dünya Bankası'nın, Üçûncü Dünya ül- kelerinin dış borç tablolannı gösteren "Borç ve Yatının Raporu" önceki gün Wastıington'da Basın Merkezi 'nde düzen- lenen bir basın toplanüsıyla kamuoyuna du- yuruldu. Bankanın gelişme ekonomisi Başkan Yardımcısı Mkhad Bruno'nun açıkladığı raporda, Türkiye, direkt yaban- cı yatınrnlann iki katına çıktığı ve artışın türnüyle imalat sanayii alanında yaşandı- ğı ülkeler arasında gösterildi. Rapora göre, Üçiincü Dünya ülkelerinin dış borçlan 1995 yılı sonu itibanyla 2.07 trilyon dolarla (141.59 katrilyon lira) re- kordüzeye ulaşırken, buülkelerdeki dış ya- tınmlar da son beş yılda üç katına çıkarak, 90.3 milyar dolara (6.18 katrilyon lira) BorÇ StOkU (1995 sonu / milyar $) 20 40 yükseldi. Bu ül- kelerde dış borçlann art- ması, ödenecek borç faizlerin- de de artışa ne- denoldu. 1994 yılında 62.53 milyar dolar (4.28 katrilyon lira) olan borç faizleri, 1995 yılında 78.45 milyar dolara (5.37 katrilyon lira) yükseldi. Başkan Yar- dımcısı Bruno artışa katkıda bulunan fak- törlen, "Faizyaratanbüyüknıiktanlakiözel borç ve Meksika'yı kurtarma operasyo- nu" diye sıralarken, gelişmekte olan ülke- lerin bu borçlannın ihracatın dengeleyici oranının üstünde seyrettiğini vurguladı. 1995 yılında yabancı sermayenin yüz- de 13 artarak 90 milyar dolarlıic rekor dü- zeye ulaştığını söyleyen Bruno, birçok ül- kede devam eden globalleşme eğilimi ve Rusya J Türkıye I Potonya [ Macanstan F ÇekCum FJ Bulganstan t j Ukrayna [J İKanu • Dünya Bankası'nın gelişmekte olan ülkelerle ilgili raporunu açıklayan Başkan Yardımcısı' Michaei Bruno, geçen yıl başta Türkiye'nin içinde olduğu 3. Dünya ülkelerinde yabancı sermaye yatrnmlannın son 5 yılda 3 katına çıkmasına karşın, ihracatla dengelenmeyen yüksek faizli borçlanmanm, ekonomileri sıkıntıya soktuğunu kaydetti. etkin reform programlannın, orta vadede, özel sermayenin gelişmekte olan ülkelere transferinin devamı sağladığını ifade etti. Iki cilüik rapor Dünya Bankası'nın iki cilt halindeki ra- porunda yer alan bilgilere göre 1996 yı- lında Avrupa ve Orta Asya'daki ûlkelerin borç miktarlannda yüzde 7'lik bir artış ol- du. Bu bölgelerdeki ûlkelerin 1995 yılı sonunda 380 milyar dolara ulaştığı tahmin edilen toplam borçlan, orta ve düşük gelir dü- zeyindeki tüm ûlkelerin top- lam dış borçla- rının yüzde 18"inioluşturu- yor. Raporda özetleşugörüş- ler dile getirili- yor: "95 sonu iti- banyla Rusya, Türkiye. Polonya ve Maca- ristan. bölge ülkelerinin toplam borcunun yüzde 65'lik bölümü tutannca borca sahip. Ancak bu ûlkelerin borçlannın kompozis- yonu değişik. Örneğin Türkiye ve Maca- ristan'ın resmi kredi kurumlanna olan ve görece 'az' kabul edilen borçlan, bu iki ül- kenin pazar alıcısı (özel borç) olduğunu gösteriyor. Özel dış sermaye Türkiye, Yıı- nanistan ve IMacaristan'da yoğunlaşmış durumda. Ancak bu bölgelerin hisse sene- di borsasındakj payı Uzakdoğu ve Latin Amerika'dan sonra 3. Zorlu bir yıl geçj- ren Türkiye, daha az borç alımına gittL Özel borç alıını. genelde dramatik biçim- de düştü. 1994yılındakiya\aşlamaya kar- şındirektyabancı vaönııılar,Avrupa ve Or- ta Asy a ülkelerinde yüzde 50 oranında art- tı (12 milyar dolar). Türkiye'de ise direkt yabancıyaürunlan iki misline çıktL Bu ar- tış tümüyle imalat sanayii alanında ger- cckkşti. 1995'te geuşmekte olan ülkelere ak- tanlan özel sermaye yavaş artmasına rağ- men toplam miktann yüzde 72'sini ohış- turarak 167 milyar dolar oldu." Dünya Bankası'nın raporuna göre fakir ülkeleri koruma çabasında ise "tasmen" başan sağlanabildi. Bu arada Meksika Pesosu'nun devalüe edilmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen birçok ülkenin sermaye sağlama- da hâlâ güçlük çektiği açıklandı. "Duff& Pbelps" adlı kredi rating kuru- luşunun bir araştırmasına göre potansiyel yatınmcılar, özellikle Meksika, Arjantin ve Türkiye gibi üJkelerde yaşanan istikrar- sızhklar karşısında tedbirli davTanıyorlar. Alternatif fiıar düzenleyen Türk sanayicileri gözaltına alındı Fransa ile tekstil gergiııliğiBURSA (Cumhuriyet)- Gûmrük Birlıği (GB) süresince Avrupa'dan ilk önemli darbe Fransa'dan geldi. Fransa'da yılda iki kez açılan ve da- lındadünyanın en iyi fuan olarak bi- linen Premiee Vision'a Türk tekstil- cilennın "TürldyeAvrupa Biniği ûyc- sioonadjgı içm"alınmamaları ve Grand Otel'de alternatif Türk fuan açılma- smın polis zoruyla engellenmesi, gûmrük birliğinin Türkiye'ye karşı yaklaşımlan değiştinneye yetmediği- ni ortaya koydu. Bursalı işadamlan olayı a komplo"olarak yonımluyor- lar. 11 martta Fransız mali polisinin Grand Otel'e yaptığı baskm sırasın- da gözaltına alınan Bursa Ete Men- sucat'tan Ergun Ete, Denizli Bas- ma'dan Mete Kireççive Adana'daki MENSA'dan Bora Kurteşi'nin sor- gulanndan sonra açılacak davanın ana hedefî Türk tekstıli olacak. Gözaltına alınan üç Türkten Deba Tekstil firması temsilcisi Mete Ki- reşçi. 499 bin Fransız Frankı karşılı- ğındakefaletleserbestbırakıldı. Gö- zaltına alınan diğer Türk tekstilciler- den Ete firması temsilcisi Ergun Ete ve Mensa temsilcisi Bora Kurteşi'nin de yine kefalet karşılığı serbest bıra- kılması bekleniyor. Fransa'daki alternatif fuarakatılan ve dün Türkiye'ye dönen kaynaklar- dan derlenen bilgilere göre Türki- ye'nin gümrük birîiğine altyapısız gi- nşının sakıncalan, gelecekte de his- sedilecek. Gözaltına alınan tekstilci- lerin salıverilmelerinden sonra da so- • Fransa gözaltına aldığı Türk tekstilcilerine bir daha vize verilmemesini isteyip soruşturmanın sürdüğünü açıklarken, Türk grubu, Türk ürünlerini rakip gören Fransa'nın tavnnın, gümrük birliğinin tek başına hiçbir sorunu çözmediğini gösterdiğini savundular. ruşturmanın sürdürüleceği Fransız makamlannca duyuruldu. Tekstilci- ler daha mahkemeye çıkmadan Fran- sa'nın, Türk Büyükelçıliği'ne bildi- rimde bulunarak gözaltmdakilere bir daha Fransız vizesı verilmemesi yo- lunda uyanda bulunduğu öğrenildi. Fransız basınına da yansıyan gö- zaltı olayıyla ilgili Paris'te bulunan Başbakan Mesut Yılmaz'a bilgi ve- rildiği, Dışişleri Bakan Vekili ve Mil- li Eğitim BakanıTurhan Tayan'ın Bursalı işadamlannın isteği üzerine Türk işadamlannın serbest bırakıl- ması için girişimlere başladığı öğre- nildi. Ancak tekstilcilenn serbest kal- masının yetmeyeceğini, asıl müca- delenin bundan sonra olması gerek- tiğine dikkat çeken kaynaklar, soruş- turmanın Fransızlara ait "desen"le- rin Türk tekstil ürünlerinde kullanıl- masından kaynaklandığını, Türk teks- tilinde ARGE (Araştırma Geliştir- me) eksikliği nedeniyle bu tür sorun- lann giderek artacağını savunuyoriar. Bu arada Fransa'daki soruşturma- nın, 1994 şubatında yayımlanan ve Fransız malİarmın taklit edilmestni en- gellemeye yönelik olan bir yasaya dayandınlarak gerçekleştirildiği de öğrenildi. Fransa'daki fuara katılarak Bur- sa'ya dönen Fanitek yöneticilerinden eskı Osmangazı Beledıye Başkanı Er- han Keleşoğlu.Cumhuriyet'e yaptığı değerlendırmede, Fransızlann böyle bir operasyon için yıllardır hazırlık yaptıklannm ortaya çıktığını aktardı. Keleşoğlu şunlan söyledi: "Fran- sa'daaçılan dünyanın en büy ük fuarv na Arupa Biriigi üyesi olmadığınuziçin kabul edilmiyoruz. Türk tekstili bu- günkü yapısıy la A\Tupa'ya rakipola- bilecek düzeyde. Ama hukuki altya- pıyı olufrurmaksızın GB ile karşıla- şınca neye uğradığımızı şaşırdık. Biz oyunu kuralına göre oynamıyonız. Doğrusu AB üyesi olduktan sonraki GB sürecine kaülmaktı. Bunu kaçır- dık Şimdi dövünmeyi bırakıp neter yapacağımızı tartışmalıyız. Türki- ye'deki ahbap ça> uş ilişkiİtr Avnıpa- 'da geçerli değiL İsteselerdi bize o fu- an açtırmazlardı. Ama bunu yapma- dılar. 8-11 mart arasında dünyanın devleri Premiee VTsion'da pazar kav- gası yaparken biz en az onlar kadar kaliteli olan üriinlerimizi pa/arlaya- bilmek için polisle köşe kapmaca oy- nadık Fransa bizi rakipolarak görü- yor. Bugün bu sıkıntıyı Fransa'da ya- şadık. Vann Almanya'da, İngiltcre'de benzer sıkınnlar karşımıza çıkacak- hr." Teletaş'ın satışında geri adım ANKARA (ArVKA)- AI- catel-Teletaş Yönetim Ku- rulu, Ümraniye tesislerinin satılması konusunu, Dudul- lu'daki ana üretim tesisleri- ne yapılacak komponent sev- kıyat açısından yeniden de- ğerlendinneyi kârarlaşürdı. Şirket yönetim kurulu, Du- dullu üreriminin devir do- layısryla herhangi birbiçim- de aksamaması için gerek- li önlemJerin alınmasına ka- rarverdi. Alcatel-Teletaş'ın 1995 kârmdan geçmiş yıl zararla- n ve diğer yükümlülûkler düşüldükten sonra ortakla- ra 150 milyar lira kânn, his- se senedi olarak dağıtılma- sı genel kurula önerilecek. TÜSİAD Başkanı Komili, ANAYOL'dan yeni paket istedi İstikrar önlemi gerekli• Halis Komili, ehil kişilerin eline bırakılması gerektiğini belirttiği ANAYOL'un ekonomi programını ana hatlanyla doğru buldu. TÜSİAD Başkanı Komili: Ekono- minin sorunJan büyük. Ekonomi Servisi-Türkiye Sanayici ve tşadamlan Der- neği (TÜSİAD), ANAYOL hükümetinden istikrarlı eko- nomi politikası yürütmesini istedi. "Bunun için bir takım tedbirlerdüşünülmesi lazun" diyen TÜSİAD Başkanı Ha- lis Komili. Türkiye'nin yeni bir ekonomik pakete ihtiya- cı olduğunu ancak bunun ne tür tedbirler içereceğini hükü- metin belirleyeceğini söyle- di. Alınacak ekonomik tedbir- lerin 5 Nisan Kararlan gibi ağır olmasının gerekmediği- ni belirten Komili "Ekonomi- nin sorunlan çok büyüktür. L zun vadedeTürkiye'nin bir yandan büyümesini saglaya- cak. diğer yandan da sorun- lann üzerine gidecek yapısaJ tedbirlere başvıırmanın ge- rekliliği var. Bu da sivasi ka- rarlıltğı gerektirmektedir. Ge- rek TürkH'e'deki % erginin ta- bana yaygınlaştırarak gelirin artınİması, özeileştirilmenjn başlanlması, bunun sonucun- da Türkiye'nin borç yüküm- lüiüğününazaraunası vediger kontrolden çıknuş birtakutı harcamalann tekrar rasyo- nd hale getirilmesi lazun. Hu- kümctler bu nedenle görev auyortar" dedi. Türkiye Sa- nayicileri ve İşadamlan Der- neği 25'inci genel kurulda yayımladığı raporlan tartış- maya başladı. Ankara Üniversitesi Siya- sal Bilgiler Fakültesi Iktisat Doçenti Fetih Özatay ve Ma- liye Doçenti Güven Sak ve Yapı Kredi Genel Müdürü ve TÜSIAD Sanayi ve Şirket lş- leri Komisyonu Başkanı Bur- han Karaçam tarafından "1980 Sonrası Kaynaklann Kamu ve Özel Sektör Ara* sında Payiaşımı ve Sorunlan " ve "Şirketler Kesiminin Fi- nasman Sorunlan \ç Alterna- tif Finansman Kaynaklan" adlı raporların açıklandığı toplantı öncesi bir konuşma yapan Komili, TÜSİAD bün- yesinde kurulan komisyon- lara bir yenisinin daha eklen- diğini açıkladı. Komili kuru- lan 7'nci komisyonun diğer meslek örgütlenyle ilişkileri güçlendireceğini kaydetti. Devlet Bakanı Söylemez, hükümetin ekonomi politikalan ile ilgili bilgi verdi: Yeni bürokrat ve paket yok, IMF belki Söylemez: Bürokratiar yerinde. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Göreve geldikten sonra "Ge- ceyansı de\ alüasyonu olmaz" açık- lamasıyla piyasaiann dikkatini çe- ken Devlet Bakanı Ufiık Söylemez, ekonomi bürokratlanrun da yerini ko- ruyacağını açıkladı. Söylemez. Müs- teşar Yardımcısı NevzatSaygılıoğfu tarafından vekâleten yürütülen Ha- zine Müsteşarlığı görevi için yeni isim düşünmediklerini belirtti. Söy- lemez, 96 bütçe yasa tasansı çalış- malannın tamamlanmasının ardın- dan yeniden Uluslarası Para Fonu ile görü^ülebileceğini de bildirdi. Söylemez, önceki gün gazeteci- lere yaptığı değerlendirmede, hü- kümetin IMF ile stand-by kredi an- laşması yapılması konusunda bir karan olmadığmı söyledi. Bütçe ya- sa tasansı ûzerindeki görüşmelerin Özelleştirmeye yeni vekil ANKARA (Çumhuri- . yetBürosu)- Özelleştir- M, me ldaresi Başkanlığı'na ™ vekÖAleten. Özelleştir- me ldaresi Başkan Müşaviri Er- gin Nııral atandı. Özelleştirme lda- resi Başkan Yardımeılığı görevi de yapmış olan NuraJ, Eximbank Ge- nel Müdürü, eski Özelleştirme 1da- ^ • ^ resi Başkan Vekili Can 3 Veşilada ile anlaşamadığı ^^—• için, geçen yıl şubatta baş- ^ ^ — — kan yardımcılığından, müşavirlik görevine atanmıştı. OlB'den yapilan açıklamada, Özelleştirme ldaresi Başkan)ıgı 'na vekâleten atanan Metin Ercan'ın da görevinden alındığı bildirildi. tamamlanmasının ardından IMF ve diğer uluslarası kuruluşlarla ilişki- leri konusunun ele alınacağını be- lirten Söylemez, "Şuandabirpnıg- ram y»k" dedi. Yeni bir istikrar paketi hazırlan- dığı yönündeki söylentilerin de doğ- ru olmadığını belirten Söylemez, KİT fiyatlanna gereken zamlann yapıldığını, kuriann da enflasyon doğnıltusunda arttınlacağını belirt- ti. ANAP'ınseçimbildirgesindeyer alan iç borçlann Merkez Bankası'na devredilmesi yönündeki programın anımsatılması üzerine, seçim bil- dirgeleri ile hükümet programının birbirine kanştınlmaması gerekti- ğini söyleyen Söylemez, şu değer- lendirmeyi yaptı: "İç borçlanma- nm yftnetimi ay n dır. Türkiye'nin iç borçlarına sebep olan kamu açıkla- nnın giderflmesi >c azahılması borç- lanmanın yönetiminin başanyla ve dengeli bir şekilde sürdürürken, bir yandan da borçlanma gereksinimi- ni kamu acıklannı azaltacak vapısal önlemdediğinüz.SSK.vçrgi, KİT re- formunu sağlıkb bir şekilde devam ettirebilmektir. ANAYOL hüküme- tinin uyum içinde tek parti hüküme- ti gibi çalışacağına. ciddi adımlar atacagma inanıyonım." Söylemez, Hazine Müsteşarlığı görevine yeni bir atama yapılıp ya- pılmayacağı sorusunu da, "Ekono- mi bürokrasisinde büyük birdegişik- nkdüşünmüyorum" yanıtını verdi. IŞÇEVCV EVRENEVDEN ŞÜKRAN SONER Çok Uzak, Çok Yakın Bayram, yaz tatili gibi bağlantılar olmadığı halde, uçaklar dolu gidip geliyor. Yanımda oturan hamile genç kadın doğum iznini Türkiye'de geçirmiş. Daha ucuza geldiği için bebeğine ilişkin bütün alışverişini buradan yapmış. Hasta anneannesine ve yeğenine bakmış. Ya- şam öyküsünü anlattığı emekli yaşlı kadın da yılda bir- kaç kez yaptığını söylediği akraba ziyaretlerinden Al- manya'daki evine donüyordu. Yurtdışında ve ağırtıklı olarak Almanya'da yaşayan Tür- kiyelilerin düşünce yapılan. yaşam biçimleri, alışkan- lıtdan, gözleyebildiğim yıllar içinde ne kadar da çok de- ğişti? Eskiden ağızlanndan düşürmedikleri, Türkiye'ye dönmek, bu amaca dönük para biriktirmek ve Türki- ye'de yatırım yapmaktan artık hemen hemen hiç söz etmiyorlar. Almanya'da Türkiye'yi yaşamanın daha ko- lay ve güzel olduğu gibi bir sonuca varmış gibiler. Almanya'da ev almayı, iş kurmayı yeğliyorlar Söz- cüklerle pek dile getirmeseler de, Türkiye'ye dönme- nin, Türkiye'de yaşamanın kendileri için çok daha zor olduğunu kabullenmişler. Almanya'yı, daha doğrusu Al- manlan, yaşam ve kültürlerini bir türlü benimseyeme- dikleri için, olabildiğince sık Türkiye'ye gelerek, televiz- yonlarla, gazetelerle, içlerine kapalı yaşam biçirnleriy- le, Almanya'da Türkiye'yi yaşamak gibi bir yol seçmiş- ler. Bir tek siyasi yasaklılar, belki de Türkiye'ye gidip ge- lememekten, yasaklı olmaktan gelen bir baskı ile Tür- kiye'ye dönme düşünden vazgeçmemiş konumdalar. Hükümetin kurulmasına, bir gece önceki bir televiz- yondaki açıkoturuma, eğlence programına ilişkin dü- şüncelerini aktanrlarken bize ne kadar yakınlar. Aynı za- manda, aynı olaylara ilişkin yorumlamalarında bizden ne kadar da uzak. Bizdeki şeriatçı-laik, Kemalist-Atatürk düşmanı, Ale- vi-Sünni ve en çok ta Türk-Kürt aynmcılığını bizden çok daha hastalıklı boyutlarda, gettolar halinde yaşamayı sürdürüyorlar. Yıllar önce onlarda filizlenip, güçlenen ayırımcılığın, hastalıklann, oradan Türkiye'ye taşınmasına, gönderi- len marklarla Türkiye'deki örgütlenmelerin gerçekleş- tirilip, güçlenmesıne gozlemci olduğum için, isteriste- mez bizim geleceğimiz için de daha fazla kaygılanıyo- rum. Ne de olsa oradaki büyük aynmcılıkta, birbirini yok etmeye kalkışma, yaşanan Alman demokratik düzeni- ne uyma zorunluluğunun da bir sonucu olarak, kolay kolay gündeme gelmiyor. Aynı boyutlarda kutuplaş- manın Türkiye'de yol açabileceği daha kanlı çatışma- lann boyutunu bile düşünmek istemiyorum. Aynmcılıklara dayalı gettolar içindeki yaşam, Alman- ya'daki ortak çıkarlara, haklara ilişkin birkaç yıl önce- sine kadar daha etkili ve örgütlü olan birlikte savaşımı da geriletmiş. Şımdi Almanya'ya yerleşme ve oradaki hak kazanımları çok daha büyük önem kazandığı hal- de, vatandaşlık, siyasi ve her tür sosyal hakka ilişkin örgütlü, birlikte savaşımdan sanki vazgeçilmiş. Bir salonda, insan haklan, kadın haklan gibi ortak de- ğerlerin kolayca bulunabileceği sorunlarda bile bir ara- ya gelebilen en aydınların, sağırlar diyaloğunu izlemek insanın içini sızlatıyor. Sağırlar diyaloğuna tepkisini di- le getiren bir izleyicinin "Biz Almanya'da yaşayan Tür- kiye'den gelmiş Türkler ve Kürtler, 'kara kafa'lılarartık bir bütün, bir güç değiliz. Birbirine düşman gibiyiz. Çi- zilen tablo karşısında, ben katil bir ırkın yok ediimesi gereken bir temsilcisiyim" sözleri ile toplantıda öne sürülen görüşleri protesto etmesi, gelinen ürkütücü noktayı en güzel biçimde açıklıyor. Bizdeki hastalıklan, bizden daha yoğun yaşayan 'Ala- manyalı Türkiyeliler', bize hem çok yakın, hem de çok uzak yaşamlannda, ürkülecek kadar katı, kapalı, sonuç olarak geri, çağdışı düşüncelerle birlikte, kıskanılacak çağdaş düşünce ve alışkanlıklar, yaşam biçimi, değer- leri de birlikte edinmişler. Dönüş yolculuğumda yanımda oturan çarşaflı genç kadın, başı kocasının omzunda uyuyor, yemek yerken, servisinde kocasından yardım görüyor, eşyaları koca- sı tarafından taşınıyordu. 8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen TÜ- DAY'ın etkinliğinde, orada bütün demokratik örgütlen- melerde gelenek olduğu uzere, imece usulü evlerde ya- pılan yemekler, çiğköfteden kısıra, ayrana, börek tür- lerine kadar hepsi para ile satılıyor, geliri derneğe kalı- yordu. Gün boyu erkek egemen kültürde, her toplum ve koşullarda kadına yönelik baskı ve haksızhklann suç- lusu olmanın hesabını veren erkekler, günün özelliği ne- deniyle kadın haklan savunucusu olsalar da söz alma- da, tartışmada ikincil rolü kabullenmişlerdi. Akşam gidilecek, günün kutlanacağı yemek ve şen- liğe de katılma hakkı kadınlarm, evde çocuklara bak- ma sırası erkeklerindi. Işçi, aydın her kesimden kadın- lar, gecenin bir saatinden sonra şarkı söylemeye baş- layınca, günün ateşli kavgalarını, Kürt-Türk ayınmcılı- ğını tamamen unuttular. Gazelden türküye, oyun havasına, en ağır klasik Türk müziği makamlanna, arada bir Kürtçe okunan şarkılara kadar uzanan, saatler süren, herkesin marifetlerini dök- tüğü konserin keyfi öylesine ağır basmış, kadınlar öyle- sine bütünleşmişlerdi ki, evlere dönme karan ancak sa- baha karşı alınabildi. Kimse, içtiği bir bardak bira da ol- sa, alkollü araba kullanmaya kalkışmadı. Trenin son sa- atleri de kaçınlmış olunduğunda, semtlere göre taksiler paylaşılıp evlerin yolu tutuldu. Dikkatle izledim her kül- türden kadınlann hiçbirinde "Eyvah çok geç oldu, ko- cam, babam, ağabeyim kızar" korkusu, kaygısı yoktu. ABD^DEN ÎHRACAT DURDURULDU Dünyada buğday panigî WASHEVGTON (Cumnnriyet)- Buğdayda ansızın rastlanan bir tür mantar. aralannda Türkiye'nin de yer aldığı ABD, Çin ve diğer 24 ül- kede panik yarattı. CMııton yöneti- mi, ABD'nin Türkiye dahif 23 ül- keye buğday ihracatını durdurma karan al- dı. Karar, önceki gün ABD Tanm Bakanlı- gı tarafından açıklandı. Mantann nereden ve nasıl geldiği bilinmiyor. Spekülasyonlar, mantann Meksika'dan yayıldığj yönünde. Tanm Bakanı Dan Glkkman, gazetecile- re yaptığı açıklamada, mantann bir tür buğ- daydâ görüldüğünü vurgulayarak, bunun kü- çûk olduğunu ve izole edildiğini söyledi. Ba- kanhğın, duran ihracatı hareketlen- dirmek ve paniğe kapılan pazan sa- kinleştirmek hedefiyle açıklama yap- Bğı kaydediliyor. Verilen bilgilere göre, Bakanlık. son olarak geçen hafta cumagûnü Arizona'da manta- ra rastlanması üzerine, Türkiye ve diğer 22 ülkeye buĞday ihracatını durdurdu. Uzmanlar, mantann kaynağını kesin ola- rak bilmemekle birlikte, ABD'de yapılan spekülasyonlar, Arizona'ya yakın bulunan Meksikadaki ekımbölgelerinden rûzgâria gel- diği yolunda. Yetkililer, Meksika'nın söz ko- nusu mantar sorununa yaklaşık 25 yıldır sa- hip olduğunu belirtiyorlar. Enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oran» (1970-93) 80000-1 60000- 40000" 20000- T-80 -60 • "40 -20 1970 1975 1980 1985 1990 1991 1992 1993 %ffi\ Orebm | [ Tüketim ^•fis^M Üretimin Tûketime Karşı Oranı CEM VAKFI'NDAN DUYURU Gaziosmanpaşa'da 17 canı hain bir tahrik sonucu yitirmemizin üzerinden bir yrl geçti. Yüzyıllar boyı/ sevgi, banş ve hoşgörüyü kendilerine şiar edinen Aleviler bu acıyı da yüreklerine gömmeye çalıştılar. Bir dinler ve kültürler mo- zaiği olan ülkemizde yeni Gazi'lerin yaşanmaması hepimizin dileğ/dir. Ancak sevgi ortamının oluşmasının ve Aleviler üzerinde bu tür olaylann tek- rarlanmasını önlemenin yolu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni Sünni devlet gö- rünümünden çıkarmaktan geçmektedir. Diyanet'in yeniden yapılanması ye inanç gruplannı yoğunluklan oranında; Alevisi, Sünnisi, Hıristiyanı, Musevisiy- le, Türkiye Cumhuriyeti Devieti'nin tüm vatandaşlannı aynı çatı altında özerk bir biçimde örgütlemesinin zamanı gelmiştir. Yaralar ancak Alevilere yönelik dış- lanmışlık, ilgilenmeme, eşit vatandaş statüsüne sahip olmama gibi duygusal- lıklann ortadan kaldınlmasıyla sanlacaktır. Devleti yönetenlerin, vatandaşlannı birleştiren politikalar ve çözümler üre- terek onlan hayata geçireceklerine inanıyoruz. Sevgi ve hoşgörü ortamı ancak böyle yeşerecektir. CEM VAKFI TÜGİAD'A GÖRE ELEKTRİK ÜRETİMt tÇ TALEBE YETtYOR Enerji ithali 70'li yıllan aştı Ekonomi Servisi - Türkiye'nin enerji üre- timindeki yetersizlik, ithalatı geniş çapta bir enerji darboğazının yaşandığı 70'li yıllar se- viyesinin de üzerine çıkardı. Üretimin talebi karşılama oranı 1970 yılında yüzde 77 düze- yindeyken 1993'e gelindiğinde bu oran yüz- de 44'e kadar geriledi. Sanayileşme, hızlı kentleşme ve nüfus artışı ile ülke içi kaynak- lann yetersiz kullanımı sonucu enerji ithala- tının hızlı bir artış içine girdiği belirtiliyor. Özellikle 701i yıllarda petrol ve petrol ürün- lerinin ithalatının üzerine ilave olarak taşkö- mürü ve elektriğin yoğun ithalinden sonra 1987 yılından itibaren doğalgaz ithalatının başlaması toplam enerji kaynaklan açısından dışa bağımlılığı perçinliyor. TürkiyeGençlşadamlanDemeği'nin (TÜ- GlAD) 2000'li Yıllara Doğru Türkiye'nin Sorunlan başlığında yayımladığı enerji rapo- runda enerji konusundaki yapısal sorunlan, üretimdeki yetersizlikler. kuruluşlararası ko- ordinasyonsuzluk, elektrik yatınmlannın den- gesiz dağılımı, bazı tesislerin atıl kapasiteler- le çalışması olarak sıraladı. Aynca raporda ener- ji ithalatının artmasının. dışa bağımlılığı ve döviz çıktılanna sebep olduğu belirtilirken şu konular üzerinde duruldu: "Türkiye'de gerçekleşen enerji üretimi 1970 yılından 1993 yıhna yüzde 85.4'lük bir artış gösterirken üretimdeki artış karşı- sında nihai tüketimin yüzde 189 artması ara- daki farkın hızla açılmasına sebep oldu. Bunun yanında, gittikçe artan bir trend izleyen toplam enerji ithalatı 1994 yılı ve- rilerine göre, petrol yüzde 73, doğalgaz yüzde 13.8, taş kömürü ise yüzde 11.2 pay - la gerçekleşti." Toplam enerji tüketiminin içinde büyük bir yer tutan elektrik enerjisi üretiminde son on yılda yüzde 236 artış gözlenirken bunun bü- yük bir kısmımn hidrolik kaynakJardan sağ- landığı belirtildi. Türkiye elektrik eneriisini geçmiş dönem- lerde ithal etmek zorunda kalırken 1994 yı- lında ithalat gereği yüzde 0.04 düzeyine kadar geriledi. Değerli Hekimlerimizin "14 Mart Tıp Bayramı'nı Kutlarız. IIAÇ ABBOn ABDİ İBRAHİM ABFAR ADEKA AURAİF BAYER TÜRK BİLİM CARLO ERBA C1BA GEIGY DOĞU DR F.FRİK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI ECZACIBAŞI ECZACIBAŞI-BAXTER FAKO GLAXOWELLCOME GRİPİN İ.E ULAGAY ILSAN KANSUK K N O a ALMAN KURTSAN UBA MERCK SHARP & CX3HME MILEN ORGANON PFIZER ROCHE SANDOZ SANOVEL SCHERING ALMAN SERVIER TURGUT ILAC TÜRK HOECHST VVYETH ATABAY 6OEHRINGER INGELHEIM BRISTOl-MYERS SÖUIBB CARMOSAN OfîOGSAN FRESENIUS LILLY NOVO NORD1SK ORVA PROCTER & GAMBIf UCB PHARAAA ZENECA - ABDİ İBRAHİM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear