23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYTA CUMHURİYET 8ARALIK1996PAZAR 8 PAZAR KONUGU Dışişleri Bakanlığı 'nın ilk sözcülerinden olan Ismail Soysal dünyada ebedi dostya da düşman olmadığını söyledi ebedi çıkarlar vardır'^ Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'nın ve çağdaş Türk diplomasısinin temellerinin atılışının 200. yılını yaşıyoruz. Padişah III. Selim döneminde l790'lı yıllarda Türkiye'nin diplomasi örgütünde Batı yöntemleri göz önüne alınarak ilk reform hareketi başlatılmıştı. Ondan sonra aşama aşama yaşanan gelişmelerle bugüne gelindi. Dışişleri Bakanlığı'nın bir birimi olan Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı da önümüzdeki aylarda Türkiye'nin çağdaş diplomasisinin temellerinin atılışının 200. yılını çok geniş çaplı uluslararası bir seminerle kutlamak için çalışmalara koyuldu. Çağdaş Türk diplomasisinin kilometre taşları hangileriydi? Ankara'daki Dışişleri diplomasiyi şekillendirirken başanlı oluyormuydu? Dışişleri 'nin basın ve yayın organlarıyla iletişimi nasıldı? Uluslararası seminer için ne gibi çalışmalaryapılıyordu? Bütün bu sorularımızı Dışişleri Bakanlığfnın ilk sözcüsü olan Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Genel Müdürü emekli büyükelçi İsmail Soysal'a yönelttik. ISMAİL SOYSAL SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Çağdaş diplomasinin 200. yılının Tür- kiye 'de uluslararası bir seminerle kutlanacağı- nı, bu semineri de sı'zin düzenlediğinizi öğren- dik. Bu komıda bize bilgi verir misiniz? SOYSAL - Bunun inisiyatifi bizim vakıftan geldi. Ben. örtadogu ve Balkan Incelemeleri Vakfı'nın on iki >ıldır başındabuiunuyorum. Bu konuyu tarih uzmanlanyla da konuştuk. Bir de soıı zamaniardu basında. dış polıtikada "douMe tracks" denilen ikı yönlü dış pvolitika eğilımlen belirdiğı yazıldı. Yani lıükümette bir taraf Batı ışleriyle ilgilenirken, bir taraf JsJam dünyasıyla meşgul. Dıploma>i global bir yaklaşımla olur. Bu du- rumda. bir tarafa doeru farklı politikaların baş- laması endişeieri doğdu. Bu konuda Dışişleri Ba- kanlığfnın ne düşündüğünü bilmiyorum. Ama basinın bu yoldakı yayınlannı kısmen haklı bu- luyorum. Çünkü dış polıtikada ulusal çıkarlar doğrultusunda karar alınır. Bu yaymlar üzerine Türk diplomasisinin 200 >ıldır naMİ bir yo! izlediğini kamuoyuna anlat- mak. ayrıca da rarihi biraz canlandırarak bugün hangı noktada olduğumuzu göstermeyı amaçla- dık. Ankara "vagiderek Dışişleri Bakanlığı Stra- teıik Araştırmalar Merkezi uzmanlanyla görüş- tüm. Arnaeım. bu seminenn uluslararası düzeyde olnıaM. Dışişleri Bakanlığı'yla da temasa geçe- ceğim. Umarım bize yardımcı olurlar. Semıne- re. Türkiye"yle ilgili İcitaplar yazmış olan Prof. Bernard Le>ws. Prof. Stanford Shatt. Prof. Fin- le>. ABD ve Almanya'da bulunan Türk akade- misyenler. Prof. Feroz Ahmad'ı çağırmayı düşü- nüyoruz. Seminerin programını daha hazırlamadık. Şöyle düşündük: tarihte ilk kez 1790'da banş zamanında bir Hıristıyan de\letle, Prusya'yla irtifak yapılmış- tır. Bu bir başlangıç olabılir. Ama o tarih geçti. Jlk sefirlerin gitmesi bir başlangıç olabilir. O dönemde de "reciprocite" (mütekabiliyet) de\ri başlamıştır. Bu. III. Selim'in padişahlığına rast- lamıştır. I836"da da Hariciye Nezareti resmen kurulmuştur. Ama ilk sefirlerin >urtdışına gön- derılmelen tarilıi çok önemli. I836'da Hariciye Nezareti kurulduktan sonr.' diplomasi ınanılmaz bir hızla gelişir ve çok bu- yiik adamlar yetişir. Türkiye'nin çagdaşlaşmasının 200 >ıllık bn geçmişi var. Osmanlı ve cumhuriyet döneminde çağdaşlaşma süreçlerinde diplomasinin bir özelliği var mı? SOYSAL-Osmanlı döneminde iki alarıda çok başanlı olundu. Birineisı ordudur. Fransa'dan uz- manlar. modern silahlar alınmış. askeri eğitim başlatılmıştır. I826'da II. Mahmut döneminde de Yeniçeri ordusu lağvedilmiş, yenı bir anlay ış- la yeni bir ordu kurulmuştur. Ikinci alan da diplomasidir. Bence bu iki mü- essese bugüne kadar hiç yalpalamadan. yüzleri hep ilerive dönük. pınl pınl kalmıştır. Biraz da bu gerçeklerin değerlendirilmesi için böyle bir seminerin yapılmasını düşündük. MMMI Osmanlı döneminde diplomasiyle bir- likte devletler hukuku bakımından Batı 'yla ne şekilde bir uyıını oldu? SOYSAL-Her şey yine III. Selim'le başlıyor. III. Selim'e kadar Islam dünyasının birdoktrini var. O da *"AmanTeorisi 1 ". Aman teonsi. tam an- lamıyla olmasa da Osmanlı tarafından kısmen benimsenmiş. Öte yandan Haçlı Seferien İslam dünyasında "cihad" fikrini çok güçlendirmiştir. Çünkü Müslümanlar. Haçlıların saldınlanna uğ- ramışlar. Aman Teorisi "ne göre düşman. aman diledığı takdirde kafalar kesılmiyor. hiçbir yer yağma edilmiy or. Düşman aman dilemediği takdirde ise her şey nnıbahtır. Aynı şey Hırisriyanlarda da var. ama belki bu kadar gelişmiş değıl. Hıristivan dünya 15. 16. yüzyıldan sonra Ro- ma Hukuku'nun da etkisiyle hukuku geliştirmiş- ler. III. Selim dönemine gelindiğinde Batı ülke- lerinin çok gelişmiş hukuk sistemleri olduğunu göriiyoruz. Daha sonra 1856"da Paris Konferansı sırasın- da birantlaşma yapılır. Osmanlı Devletı "Avru- pa Konsert"ine (Concert Europeen) kabul edi- lır. Burada bir parantez açmak ıstiyorum. Bugün ise Türkiye. Avnıpa Birliği'ne bir rürlü kabul edilmiyor. Böylece o dönemde Ingiltere ve Fransa. Rus- ya'ya karşı. Akdeniz'i kontrol eden Osmanlı Devleti'nin arkasinda olduğunu ilan etmiş olu- yordu. Paris Konferansı'ndan sonra Osmanlı Dev leti. Batının dev letler hukuku sistemine hız- la girmiştir. lK68'de Galatasaray Lisesi'nın kurulmasıyla Fransızca eğitimi de yaygınlaştınlmış oldu. Za- ten elit tabaka Fransızcayı o dönemde çok iyi bi- liyordu. Nazırlar. dıplomatlar artık dünyayı öğrenmiş. Batının kurallarınaayak uydumiuşlardır. Bura- da gördügünüz gibi Osmanlı 'nın dev letler huku- ku. Medenı Hukuk'tan. Amme Hukuku'ndan çok önce Batılılaşmıştır. Çünkü burada Osman- lı'nın varlığını sürdürmesi söz konusudur. Türkiye. bugün de Batı hukukunıı yüzde vüz kabul etmiştir. Bu bir baş eğme olarak kesinlik- le algılanmamalıdır. Öte yandan sadece Islami görüşle hareket e- den insanlar. "Batı'nın imzaladığı bütün bu ant- laşmalara rağmen bu ülkeler Ceza\ ir'i. daha son- ra Tiınus'u almadılar mı? Osmanlı'y ı parçalama- dılarmı?"tartışmasinı ortayaatıyorlar. Bu böy- le konuşulmaz. Osmanlı güçlü olsay dı da bu top- raklarını elınden kaçırmasaydı. O dönem Osmanlı'nın karşısında en bü>ük tehlike Rusva. Rus>a'_vla 12 kere savaş vapıl- mış. 1800"lü vıllann ortalarında Ingıltere Ba^ba- kanlığı >apmış olan Palmerston vardır. Onun bir sözü çok önemlıdir. Dışişleri Bakanlığı 'nda 1943 yılında göreve başladı. 1955 'te Dışişleri 'nde ilk basın sözciiliiğünü kıırclıı. 1965 'te önce Cezayir, sonra Budapeşte ve biivükelçi olarakatandı. 1972-74 arası Ankara da Siyasi tşler Genel Müdiirlüğü yaptı. Bunun ardından Arjantin ve Lizbon bih ükelçiliği göre\ lerinde btılundıı. 19X3 'te emekli oldu. Ortadoğu ve Balkan incelemeleri Vakfı nın genel müdürlüğünc getirildi. Bu arada İstanbul daki Türkivc-Fransa Kiiltür Derneği Baskanlığı nı vaptı. Buradaki çahsmaları nedeniyle kendisine Legion d'Honneur nisaııı verildi. 1994 te "Türk Boğazlan Gönüllü İzleme Gnıbu "nıı kıtrdıı. Avrıca Marmara Cniversilesi nde diplomasi dersleri verivor. suçlanmaz. "Başbakan işleri berbatetti" denir. Bunlann dışında Dışışleri'nin bugün vardığı düzev bence gurur duyulması gereken bir nok- tadır. MMHM Cumhuriyet döneminde özellikle Ata- tiirk'iin ilkeleri diplomasiyi neyönde etkiledi? tnöıni nün 2. Dünya Savaşı 'nda izlediğipoliti- ka, Atatürk çizgisinde midir? SOYSAL - Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh". sözii var. Ama demin degindiğim gibi. sı- nırlar değışmemeli. Sakın ola ki sınırlanmızın ötesınde bir maceraya girmeyelim. Size birörnek vereyim. Lozanda Batı Trakva'nın dışanda bırakılma- sı bir koz olarak kullanılmıştır. Buna karşılık Ça- nakkale Boğazı çıkışındaki iki adayı (Gökçeada \e Bozcaada) bize vennişlerdir. Batı Trakva, Hata>. Musul, Batum. Misak-ı Millı smırlan rçindevdi. Ama bazılanndan fera- gat etmek zorunda kalındı. Ama bir realite \ar. Her zaman için bir marj daha fazla verilir. Batı Trakva için fazla tartışılmadı. Daha sonra Hatay alındı. Ama Vlusufu gen alnıak ıçın savaş açmak gerekiyordu. Atatürk bö> le bir savaşa girmek is- temedi. Batum için de ısrar edılmedi. Ama bu- günkü sınırlar içinde kalan topraklar için çok lıassas davranıldı. Bu çok doğrudur. Bu toprak- lar. bize yeter. Ncden ille daha fazla petrolümüz olsun. diye ısrar edelim'Zengin olmak için mut- laka petrole ihtivaç yok ki. Isviçre'de petrol nıü var. Amakişi başınadüşenyıllıkgelir32bindo- lar. Japonya'nınkı de 30 bin dolar civannda. Herne> se... Bugünkü sınırları değiştirmekson derece tehlıkelidir. ismet Paşa. Atatürk'ün bu ıl- kesine u>muştur. Ikinci olarak güvenlik meselesınde son dere- ce yapıcı bir polıtika izlenmiştir. Dikkat edin. 1930lara kadar Türkive'nin So\yetler Birlı- ği 'nden başka dostu yoktur. Türkiye. bu arada Batılılarla da yakınlaştı. Bu dönemde iki de pakt imzalamavı başardı. Bun- lardan binsi 1934'teki Balkan Paktı, ikincisi de 3 vıl sonra imzalanan Türkiye. Iran. Irak ve Af- ganistan'ın katılmasıvla Sadabad Paktı'dır. Bu. Atatürk'ün büvük eserlerındendır. Türkiye 1936dan itibarende İngiltere'yleya- kınlaşmava başlamıştır. Bunda amaç da Sovyet- ler Biriiği'nın ağırlığını dengelemektir. Türkiye. Atatürk'ün önderliğınde güvenliğını çeşitlendır- mi>. bunu sağlamıştır. İsmet Paşa da buna uv- mu^tur. ikıncı Dünya Savaşı'na girmek facia olabilir- di. Türkiye kendı güvenliğinı sağlamak ıçın ken- dini savunma olanaklarıyla donatmıştır. Ece\itdoneminde bir Kıbrıs harekâtı oldu. Za- manında yapıldukonıonktürhesabakatıldı. Osı- rada ABD Dışişleri Bakanı Kissinger'dı. Anka- "Dtimada ebedi dost ya da ebedi düşman ol- maz. Diimada sadece ebedi çıkarlar \ardır" de- miştir. Özetle, bence diplomasimiz bu 200 yıl içinde adım adım bugünkü düzeyine gelmiştır. Ben o meslekten gelmiş birisi olarak söy leyebi- lirim. Türkiye'nin diplomasisi Batı düzevınde- dir. Ben bir kuşak önceki diplomatım. Bugünkü kuşak diplomatlarla görüştüğüm zaman bugün- kü diplomasinin bizim dönemimizden çok daha ilerde olduğunu görebiliyorum. Yeni kuşak dip- lomatlarımız. çok daha geniş boyutlu dü^ünebi- lıyorlar. Meselelen globai biçımde algılıyorlar. Bugün Türk diplomasisinin buralara varması. çok önemli bir başandır. Bizim dönemimizde Türkiye"de dıplomatlara salon züppesı gözüyle bakılırdı. Çok şükür bugün artık bu kanı silindi. ••••• Peki bu basarı Tansıı Çilleıgibi bir Dı- şişleri Bakanı 'yla da sürer mi? SOYSAL - Onu bilemıyorum. Ama size şunu söy leyeyim: Dışişleri bircamiadır. Dışişleri Bakanlığı nda "decision making process" (karar oluşturma sü- recı) çok boyutludur. Çok taraflı düşünüp bunun sentezınden bir karar çıkanlır. Dışışierinın mut- fağında çalışanlar. bütün opsiyonlan hesaplaya- rak görevlerini yaparlar. Bunun için de bılgi is- ter. denetım ıster. dünyayı tanımak ister. Bizim diplomasimiz. artık bu olgunluğa \ardı. Dışişleri'nin başında bugün kim olursa olsun. bakanlıktaki •*stafT*ın(personel)dediği yüzde 90 geçerlidir. Son Libya gezisini ele alalım. Dışişleri'ndeki dıplomatlann. "BöyJe bir geziye hiç gerek >ok" dediklerinden kuşkum yok. "Deeision makJng proeess"de en önemli rolü oy nay anlar dıplomat- lardır: en son kararı veren de hükümettir. Dün- yanın her tarafında bu böyle oluyor. Diplomasi çok karmaşık bır ıştir. Bugün ifti- harla görüyorum ki bu işleri büyük bır ustalıkla başaran birekip Türkiye'de var. Baştaki Dışişle- ri Bakanı da o ekipten tamamen ters bir karar al- maz, alamaz. Arada bır o ekibe danışmadan alı- nan beklenmedik kararlar oluyor. Ama ender rastlanan bir olay.Özaldöneminde bunu gördük. Kuzey Irak işınde oldu. Bugünkü sıniriann dı- şına çıkılmaması ilkesi Atatürk'ün zamanından kalmadır. Ararürk'ün yolundan çıkmamamız la- zım. Özai Körfez savaşı sırasında kalktı. "Kürtler- le birfederas\on kurulabilir" dedi. Tabıi burada en önemli unsur Irak petrolüydü. Ama bunu ya- parsanız bütün Arap dünyasını karşınıza alırsı- nız. ABD bile buna karşı çıkar. ABD'nın o za- manki nedeni Saddamdüşmanlığı değildi. Sade- ce bölge pctrolünün düzenli ve ucuz akmasıydı. Devlet adamlarının bazan Dışişleri'ne danış- madan söyledıklen sözlerde oluyor. Böyle bazı durumlar. Siyasi İşler Genel Müdürlügü yaptı- ğım sırada benim de başıma gelmişti. Hariciyeci görevini yapar. uyarır. Ama hükü- met otoritesı görüşünde ısrar ederse yapacak bir şey yoktur. Alınan karar ters çıkınca Dışişleri ra'nın en büyük korkusu. acaba ABD harekâta müdahaleedermi. idi. Ben o sırada Dışişleri'nde Siyasi İşler Genel Müdürü'ydüm. Harekât kararı ahndığı sırada Genelkur- may 'daki toplantıda ben de vardım. Büyük dev- letler müdahale etmemek koşuluyla biz bu hare- kâtın altından kalkanz. karannı aldık. Ama bu karardan önce ABD'nin yaklaşımı belirlenmiş- ti. Böyle bir karar verilirken temaslarda bulun- maz. görüş almaz, işe paldır küldür girerseniz ol- nıaz. Saddarn Hüseyin'le Bosna'daki Sırp lider Miloseviç'in durumuna düşersiniz. Daha sonra Kissinger "Memoirs^ (Anılar) ad- lı kitabında şöyle yazdı: **Biz baskıvı Ankara'da değil, Atina'da kur- duk. Sakın ola ki Türkiye'yle sa\aşa girnıe>in, biz sizi korumay \L. dedik." Göriiyorsunuz ki bu diplomasinin bir başan- sıdır. Özetlemek gerekirse Türkiye "de pozitif. yapı- cı bir diplomasi bugüne kadar de\am etti. •••^B Peki, medya ve basıntn Dışişleri'yle ilişkileri nasıJ oldu? SOYSAL - Buna bır anımla cevap vereyim. 1955"te ben Şam'da Maslahatgüzardım. Beni merkeze çağırdılar. Orada Enformasyon Daıre- si'ni kurmakla görevlendirildim. O sırada Dışişleri Bakanı Fuat Köpriilü'ydü. Köpriilü aynı zamanda hocamdı. Bana. •'Bakts- mail. Benim \anımdaki odada oturacaksın. Ba- na sormadan basın mensuplarına bir tek kelime sö> leme>eceksin" dedı. Olacak şey nıı? Adanıla alay ederler. Ona. ~A- man hocam. Bazan sizburada bulunmuyorsunuz. Gazeteciler acele ederler. İsterseniz Vlüsteşar Bey'Ie konuşarak bu işi götürevim" deyınce öf- kelendı. "Sen ne dıŞorsun? Seniiı söylediğin bir şeyin tam aksini ya/arlar." Basına hiç güvenı yoktu. Sonunda K.öprülü gitti. yerine Fatin Rüştü Zorlu geldi. Bizim büro kuruldu. Beni de başı- na getirdiler. Sonra daire. en son da sözcülük ol- du. Ben o işte daha acemıyim. Ankara'da İngilız Büyükelçisi Sır JamesNValkervardı. Birgün ba- na. "Dışişleri sözcülüğü kurmanız çok iyi oldu. Biz sizi Londra'\a da\et etmek isthoruz. Gelin, bizim usullerimizi görün. Sizedanışmadan Sayın Bakan'a konuyu açmak istemedim" dedı. Dünyada o zaman bu işleri en ıv i bilen ülke İn- giltere. "Tabii giderim. Ben de bu işleri bilmivo- rum"diye cevap verdım. Büyükelçi daha sonra konuyu Fatin Bey'e açmış. Zorlu beni çaeırdı. Sert bir sesle beni azarlamaya başladı: "Sen bu adama gitmek istediğini mi söyledin? Beni da\et edin, fikri senden mi çıktı?" Ben hemen. ~Ö\le şey \apar rrmım? Si/e res- men $ö\lemeden bana teidif etti, ben de olumlu karşıladım" dedım. Benimle hep sert tonla konuşan. ama çok iyi bir ınsan olan Fatin Bey. "Bana iki hafta, dedi. İki hafta olmaz. Bir hafta kal, dön" diye söy len- di. Çevresinde biz. Hasan Esat Işık. Senıih Gün- ver. ben. bır kaç kışı daha hep böy le y aşadık. Ara- da bir de biz ona diklenır. "Ama, efendim. Bize fırsat bırakmıvorsunuz ki" derdik. Londra'va gıttım. sözcüyle taniştım. Fleet Street'e götürdüler. en büyük gazetelerı gezdir- diler. Dışişleri'nin gazetelerle nasıl bağlantı kur- duğunu gösterdıler. Dönü^umde Fatin Bey. "Öğrendinmi"dive so- runca, "Öğrendim.efendim" diye cevap verdim. Bunun üzerine. "Bana bak, sakın aşırı laflar et- me. Mendero bu işlerde çok hassastır" diye de uyarı yaptı. Burada bır şeyi anlatmak ıstıyorunı. İngıliz Dışişleri Sözcüsü Russell'la basın toplantılarına gırdinı. Adam toplantı sirasinda ıkide bırayağa kalkıyor. Önce adamın bacaklannda bir rahatsiz- lık var sandım. Ama i^ın aslını sonradan öğren- dim. Konuşıırken bırden ayağa kalkmasi. gaze- tecılere. "Bu konuy uya/ılmanıak ka>dı>la anla- tıyorum" demekmı^. Ben de dönüşte aynı ?eyi yapmaya karar ver- dim. ama farklı biçimde. Bir toplantıda hiç dur- madan ayaga kalksam bizim gazeteci çocuklar alayaalırlar. Onun üzerine karar verdim Hertop- lantıda. "Şiındi size bu konuy u vazılmamak kay- dı>la anlatnorum. Kalemleri bırakın" demeyi alişkanlık halıne getirdim. Başlangıçta gazetecileriıı Disişlen'ne karşı bir güvensızlığı. birçekıngenlığı vardı. Amazaman- la pozıtıf bir iş yaptığımızı anladılar O dönem sözcü olarak ben basınla çok n i dostluk kurdum. 1955yılındanben Dişişlen'nın basınla arasın- dakı o güven havası sürüyor. Bugün. bazı köşe yazarlannm yazıları Dışişleri'ne ışıklar. mesaj- iar v erıy or. Böy lece de cıddi basınımız bugün dış politikanın oluşmasına olumlu katkıda bulunu- yor. Bu. bence çok olumlu bir eelışmedir. Diplomasi yalnız ulusal çıkarlar doğ- rultusunda mı çalışmalı? Bunda dinsel ve etııik konuların da etkisi oluyor nın'.' SOYSAL- Size demin eskı İngiliz Başbakan- larından Palmerstonın. "Ebedi düşmanlık. ebe- di dostluk yoktur. Ebedi çıkarlar vardır" sözünü söylemiştım. Materyalistdiişüncelı A\rupa bu görüşü daha kolaylıkl'a benimsedi. Türkiye ise buna alışma- ya başlıyor. Öte yandan birtakım akımlar bu görüşe katıi- mıyor. Araplara karşı bir ^ey olduğu zaman he- men. "Kardeşlerimizi gücendirmeden" diye sö- ze başlıyorlar. Eibette onlan gücendirmemeliyiz. Yani. ben Batı'yı seviyorum. onlan ihmal ederim. gibi bir yaklaşını yanlıştır. Ama dostumuz şu ülke. gö- riişüne de karşıyım. Ne dostu. hangı dost? Bu ne- reden çıkıyor? Maalesef bizim yazarlarımız da ara sıra böyle yazılar yazıyorlar. Bir kere diplomaside duygusallığa yer yok. Neyse ki buduygusallıkyavaşyavaş kaybolma- ya başladı. Duygusallık kaybolurken haliyle çı- karlar da ön plana geliyor. Duygusai y anımız ağır bastığı için yine de bu konuda Avrupalı ya da Batılı dıplomatlar kadar olacağımızı sanmıvorum. Ama oyönedoğrugi- diyoruz. Buyıl Marmara C'niversitesi L'luslararası İliş- kiler Bölümü'nde ders v eriyorum. Çocuklara so- ru sorduğumda hemen. "Çıkarlarımızagöredav- ranmamızgerek"diye cevap veriyorlar. Görülü- yor ki bu mantık yavaş y avaş bızde de benımsen- meye başlandı. Ama duygusallığımızı tam anla- mıyla bırakmak için daha bir kuşak geçmesi la- zım. Bu gerçekçi tutum Ortadoğu politikamızda ar- tık görülüyor. Araplarla iyi ilişkileri göriirürken, İsrail'ledeçıkarlanmız doğrultusunda iyi ili^ki- lerkurmamız gerektiği anlaşıldı. Bu nüansları da görecek olan Dışişleri'dir. Sonra bunun uzantıları var. Israil'le yakınlaş- ma politikamızda ABD'nin büyük rolü olmuş- tur. Özetlemek gerekirse Dışişleri bugün doğru yotdadır. Belki geçmişte bazı hatalar olmuştur. Ama hatalaryapıldıkça doğru buJunur. RP'de emniyetteki operasyona duyulan rahatsızhk arüyor KflPflDOKVfl A\K.\R.A (Cumhurhet Bürosu) - "Maf- ya-devlet-aşiret" üvgenındekı karanlık bağ- İantılann odağında yer alan DYP'nın, emni- yette tek taraflı yaptıgı operasyon nedenıv le RP'de başlayan rahatsızhk tırmanıyor. RP Grup Başkanvekılı Oğuzhan Asiltiirk, Ömer LütfiTopalcınayetıneadlarıkarışanpolısler- le bırlıkte görevden ahmn K'emal Yazıcıoğ- lu'nun. soruşturmanın ardından İstanbul Em- niyer Müdürlüğü'nedöneceğını söyiedı. DYP'nın ise eskı Içişlerı Bakanı Mehmet Ağar ve Şanlıurfa Mıllenekılı Sedat Bucak üzennde odaklanan cinayet ıddıalan konu- sunda olay yennde tutanak düzenleyen jan- darmayı zan altında bırakan haberleryayma- sı dikkat çektı. Asıltürk. dün programında olmadığı halde düzenledığı basın toplantısında. partısının tek taraflı ıradeyle yürütülen emnıy ettekı operas- yondan rahatsız olduğunu gızlemedı. Asiî- türk. Kemal Yazıcıoğlu'nun görevden alın- masından Başbakan Erbakan'ın haberının olup olmadığının sorulmasi üzerine. şu y anı- tı verdı "Sayın hakan. bu işlemi yaptıktan sonra Sayın Erbakan'a biidirmiş. Haberivar- dır.Ancak.Sayın Başbakan'la biristişareyap- mış değil. Bu iş, bakanın geçici olarak görev- den alma yetkisini kullanma$ıdır. Vıksa şim- di de hukuken Sayın Va/ıcıoglıı. İstanbul Em- niyet MiidüriTdür. Tahkikann selameti açı- sından. kendi hakkında yapılan bir arastırma- >a o birimin başında yetkili olarak devam et- mesi u\gun görülmediği için. Sayın bakan ta- rafından böyle bir takdir kullanılmıştır. Bu teftişin sonunda da görevine de\am edecekrir." Içişlerı Bakanı Meral Akşener, Yazıcıoğlu \e yardımcisinın görevden alınma gerekçe>ı konusunda çelışkılı açıklamalar yaptı. Özel Harekât Daıre Başkan Vekılı tbrahim Şahin ve Topal cınayetıne adlan kar^ıan öze! hare- kât tımı memurlan Erean Ersoy, Ayhaıı Çar- km.Oğuz Vbrulmaz'ın göre\ den ahndığı em- nıyetoperasyonuna. Kemal Vazıcıoğlu \e N- tanbul Emnıyet Müdür Yardınıcisi Bilgi L- nal'ın da dahıl edılmesını. "Sayın \ılma/'ın söylediğihersey tarafımızdanciddiye alınmış \e araştırılmıshr" gerekçe^me dayandıran Akşener. daha sonra yaptığı açıklamalarda. ^'ılmaz'ı ciddıye almadığını söyiedı. Akşe- ner. Yazıcıoğlu'nun ANAP lıdenne bılgı ve belge verdığıne ılışkın kuşkuların görevden alınmasındaki en büyük etken olduğunu ıtı- rafederek "Ana mtıhaJefet lidtrt polisten ken- disine Susuıiuk'la ve özellikle Topal cinayeri ile ilgili düzenli belge te bilgi akışı olduğunu sövlüyor. Adresi araştınyoruz, Kemal Vazıch oğluçıkjyor"dedı. Akşener. Başbakan Erbakan ıle Cumhur- başkanı Süle\ man Demirel'ın göre\ den alma konusunda de\ redışı bırakılmalarının kasitlı bir tav ır olduğunu. "Eğer kararname ile gö- rev den almaj oluna gitsey dik \azı köşkte bck- leyecek ve iş sulanacaktı" sözierıy le açıkladı. D^'P'nın. ıddıaların hedefını saptırmak amacıyla olay yennde tutanak düzenleyen jandarmayı kuşku altında bırakan bır taktık izlediği. İçışlen Bakanı Akşener'ın de bu ıd- dıayı doğrulayan yaklaşımlar sergıledığı sa- \unuldu. Jandarma Genel K.omutanlığı'na yönelik DYPkaynaklı suçlamalar. ANAPGe- nei Başkanı Vılmaz'ın. bazı jandarma zabıt- larının yok edilmeye çalışıldığı yöniindekı savlannıgüçlendırdı. Emnıy etoperasyonun- da devredışı kalmasından duyduğu rahatsız- lığı kurmaylanna açıklayan Başbakan Erba- kan'ın. Londra'dan dönen Başbakan >ardım- CIM ve Dışişleri Bakanı TansuÇiller'le dün te- lefon görüşmesı yaptığı öğrenıldı. Koalısyon lıderlerinınyann bırarayagelebıleceklen be- lırtildı. 19.500.000 TL 4 Eşit Taksit ii 3 Gece 4 Gün y.p. konaklarna ozel otobüsfer xO(> ' i e uiaşım. yıfbaşı balosu, dahildir 1~UV ,0-8 Yaş Çocuk Ücretsiz.) 50 1/ rturM •>««« BEŞIKTAŞIST. Tel: 0212 259 20 32 I MDIK0Y IST Tel 0216 335 16S0 BAMRKOMRT. ftl: 0212 571 74 14 İANKARAIRT. Tel: 0312 42711 06 KIBRIS IRT Tel: 0392 815 26 00 zar gunu Beşıkîaş ottsleriTiız 11.00 -17 OOarası açıknr Pazar günleri de tam gün çalışıvoruz. (Saat: I0.00- 18.00 ı TÜRK KALP VAKFI Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX) 10 Hat Faks:(0212)212 6835
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear