23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 1996 PERŞEMBE 14 KULTUR 'Şair, Yazar ve Düşün Adamı Attilâ İlhan' başlıklı panelde konuşmacılar ünlü yazan 'bilge' olarak tanımladı 4 Bu ülke aıtık aydınına sahip çıkıyor' KültürServisi - 'Yalnız Şö- valye' der Zeynep Ankara, Atillâ İlhan'a, ünlü şair, ya- zar \e düşün adamını anlat- tığı kitabında. Ancak İlhan. önceki gün TÜYAP A salo- nunda valnız değıldi. Okur- lan onu. yetmiş yılhk yaşa- mı boyunca ıç içe olduğu edebiyat. gazete ve sinema uğraşlan sonucunda tanıştı- ğı dostlanndan dinlediler. Birden çok Attilâ İlhan anla- tıldı. Ama sonuçta. birkaç dinleyicinin kafalarının ka- rışnıasınakarşın. 'bilge* pav- dasında toplandı. 'Bilge adam', "Ardınıdan rahat sö- vün" dıyerek katılmadığı pa- nelın sonunda kafası kan- şanları avdınlattı. Ülkii Karaosmanoğlu, Hüsevin Karakaş. Hüsevin Yurttaş, Metin Belgin ve Zeynep Ankara. Hepsınin ıızmanhk alanı farklı. ancak hepsi bır dönem Attil îlhan'la birlikte çalışmış. Buyüzden. konu İlhanolunca. hepsinin anlatacağı çok şey var. Ancak biraz da çok yönlü düşün adamının yer yer yan- lışanlaşılmasındanduvduklanüzüntüv- ie. onu daha iyi anlatacak anıları seçı- yorlar. Zevnep Ankara. flhan'ı kitabında an- latmış zaten. Bu yüzden çok şey söyle- mek ıstemiyor: "Ben yazdım" diyor. TÜYAP'ın yoğun programı nedeniyle imza içın beklendiğınden sözü arkadaş- lanna bırakıp erken avnlıyor panelden. Hüseyin Yurttaş. üse > ıllannda tanış- mış İlhan "ın şiirleriyie. Ve önünde yep- yeni bir dünya açılmış. Sonra Anado- siplini vehertürlütutuculuk- tan uzak bakış açısıyla tam bir bilge olarak lanımladı. Panelin sonunda, konuş- macılara katılan İlhan. Türki- ve'nin asıl sorununun Doğu- Batı arasınd-». kımlık arayışı- nı tamamlayamadığından kaynaklandığını. bilgeliğin Doğu'da. Batı'da farklı algı- landığını belirrti: "Doğu,ölü- • Ülkü Karaosmanoğlu, Hüseyin Karakaş, Hüseyin Yurttaş, Metin Belgin ve Zeynep Ankara'nın katıldığı panelin ardından Bilgi Yayınevi sahibi Ahmet Tevfik KüfliTnün Altın .. _ .. . - . ız i f\A-\- J - A«.-I- muBatıdançokoncekavra- Kalem OdulU SUnduğU Attlla dı.Buradaermiş,dervişmer- İlhan, "Türkiye için ideal bilge kişilik, Batı'dan metodu alan, geçmiş kültürümüzle birleştiren ve şartlara uygun çözümler üreten Gazi Mustafa Kemal örneği insanlardır" dedi. lu'da öğretmenlik yaptığı yıllarda Var- lık dergisinden izlemevi sürdürmüş yaz- dıklannı. "Şiirieridedüzyazısıdaözgün uslubu ve farklı bakış açısıyla çok Önem taşıyordu benim için" diyor. Tanışmala- rı. Yurttaş'ın yazdığı şiirleri alıp. De- mokrat İzmir gazetesi'ne İlhan'ı ziya- remle gerçekleşmış. llhan'ın gençlere gösterdiğı ilgi \ e dürüst. inanılmaz öğüt- len Yurttaş'ı vıllarca etkisi altınaalmış. Dostluklarını. Bılgi Yayınev ı aracılığıy- la sürdürmüşler. Ülkü Karaosmanoğlu. yıllar önce ya- zıışleri müdürü olduğu bir gazetede ya- yımlanacak şairle yapılan bır söyleşinin başhgını 'Herkesin ayağına basan adam' olarak atınca. İlhan başlığı çok beğenmış ve tanışmışlar. Karaosmanoğ- lu. kamuoyunun tartışmaya hazır olına- dığı konularda açıklamalar vapan İl- han'ı yadırgasa da sonunda. ona başka kapıdan yaklaşmak gerektiginı öğren- miş. Panelde. Attilâ İlhan'ın şıırlerın- den örnekler okuyan Metin Belgin ıse. ozanın şiırlerıni televizvon için seslen- dirmıs. İlhan. Belgın'in vorumuna asla karışmamış. Hüsevın Karakaş. İlhan'ın •KurtlarSofrasradlı romanını film >ap- mak isteyince. çalmış kapısını. Genç ve yetenekli vönetmenın projesı. TRT'den kabul görmemiş ve İlhan. Karakaş'ı des- teklemek için veni bır senarvo hazırla- mış. Genç yönetmen, İlhan'ı ileri gö- rüşlülüğü. çok yönlülüğü, olgunluğu. dı- tebesine ulaşan kişidir bilge. Ancak günümüz avdınında farklı özellikler aramalıyız. Batı ölümü yok savıp. sırtını yalnızca teknolojiye dayadı. Ama artık onlarda tükendi." Bu tanımı. ızleyen sonuç şöy- leydi İlhana göre: "Türkiye için ideal bilge kişilik, Ba- tı'dan metodu alan. geçmiş kültürümüzle birleştiren ve 1 şartlara uygun çözümler üre- ten Gâzı Mustafa Kemal örneği insan- lardır." Attilâ İlhan'ın yavıncısı ve Bilgi Ya- ymevi'nın sahibi Ahmet Tevfik Kiiflü de panelin sonunda vazara, her alanda- ki başarısı nedeniyle. "Altın Kalem Ödülü"nü sundu. Dostluklan kırkyıldır süren İlhan ve Küflü. ödül töreni sırasın- da oldukça duygulandılar. Attilâ İlhan. ödülü. Nâzım Hikmet Kemal Tahir.Or- han Kemal. Rıfat llgaz gibi savaş \ ermiş yazarlar adına kabul ederken "1940 yı- İında Nâzuıı hapse ahldığında. Sükran Kurdakul'la birlikte biz kırk yaşımıza gelince hangi kalede hapis yatacağız d»- ye konuşmuştuk. Ancak bu ülke artık aydınına sahip çıkıvor" dedi. Aşk, özgür düşünceyle gelişebilir Kültür Senisi - Cemal Süre\atele\ ızyonun fotoğ- rafı öldüreceğını. düşünce- y i ıse rümüyle yok edecegı- ni söylemiştı. Bugünün gerçeklerinı düşündüğü- müzde şaıre kısmen hak vermemek olası değıl. A- ma bir başka gerçek daha var kı onu da TÜS'AP Kı- tap Fuarında düzenlenen 'Edebnat ve Vledya' pane- linde Sunay Akındilegetır- di: "Televizyonfotoğrafıöl- dürmedi. .Artık görsellik ön planda. Düşünce isc fotoğ- raf altına dönüştü." Türkive Gazeteciler Ce- mi\eti Başkanı .NailGüre- li ve araştırmacı yazar ,A1- pa\ Kabacau'nın da katıl- dığı panelde sanatın med- yada yer bulabilmesi için öncelikle özgür düşünce ortamının sağlanması ge- rektigi vurgulandı. Katı- Iımcıları ortak birpaydada birleştiren bir başka görüş ıse fuarın bu yılki teması olan 'aşk'ın ancak özgür- lüklerortamında filızlenıp gelişebıleceği vönündevdi. Türkiye toplumunu sarsan pek çok olayın ortasında aşktan söz ermenin gerçek- lere sın çev irmek olduğu- nu düşünen katılımcılar \\şk üzerine konuşulmaz, aşk sadece yaşanır' dedıler. Nail Gürefı de özgür dü- şünceve sahip çıkıldığında aşkın daha iyı îfade edile- bileceğini belirrti. Sunay Akın'ın fuann te- masına yönelık bır başka önerisi vardı: "Fuar. bir medya ortamı. Konusu aşk. Peki neden aşk? İ Ike gül- lük gülistanhk mı? Bana so- rarsanız cezaev lerini ve ce- zaevi edebi> afını konuşalım derim. İ'lkemizde neler olup bittiğini konuşahm." Bugünkü medya orta- mında sıstemın kapıtalıst ilişkiler üzerine oturtuldu- ğunu söyleyen Suna\' Akın. kapıtalizmin kendı kendini aklatna çabası ola- rak nitelendirdiğı •reklam- lar'adadegindi. Reklamla- rın özgür bıreyler varat- maktan çok, tek tip düşü- nen. tek tıp tüketen \e ya- şamını belli tüketim kalıp- lan içerisinde düzenleyen bireylerin yetışmesıni kö- rüklediğini belirrti. "Buül- kede kralın çıplak olduğu- nu söyle\en pek çok ente- lektüel var. Onlann büyük bir kısmı da cezaevlerinde. Eskiden gazetelerde > azar- lar \ardı: şimdi ise onlann yerini >azar kasalar aldı. Hepsi de kralın çev resinde- ki ulema takımına dönüş- tü." Çıkar ilişkilerı içerisin- deki medyanın sanatı yoz- laştırdığı. gazetelerin sana- ta ayırdığı say falann > eter- siz olduğu. vazara. kitaba gerçek anlamda sahip çı- kılmadığı vurgulanan pa- nelde. edebiyatın medya- daki yerini tartışmak ıçın bır araya gelen kalabalıeın ortak bir arzusu \ardı: ln- sanı incelten. dünyayı daha biryaşanılırkılan edebiya- tın. sanatın yazılı vegörsel basında hak ettiği yeri al- ması. TUYAPTA BUGUN A SALONL: 12.00- 14.00 AIDS konulu İnteraktifTiy- atro Performans, AIDS Savaşım Derneği tarafından düzen- leni>or. 15.00 - 17.00' Hubert Reevesile Söyleşi. "Nereden Geliyorıtz? Neyiz ve Nereye Gidiyonız."Düzenleven: Fransız Kültür Merkezı. 17.00 -18.00 Panel: 50. Vüda (25 Kasım 1946) Marko Paşa. Konuşmacılar.Filiz ,41i, Aydın llgaz. Ali Nesin. Şükran Kurdakul, Mete Tunçay.Düzenleyen: Çınar Yayınlan. 19.30 - 20.30 Çınar\'ayınlan BanşÖdülü Töreni (Ödül Eşber Yağmurdereli'ye ver- ılecek.) Düzenleyen: Çınar Yayınlan. B SALONL 12.00-14.00 FerideÇiçekoğluile Söyleşi. "Yüzlük Llkeden Mektuplar ve Vaşamı Paylaşmak". Düzenleyen- Çınar Yayınlan. 14İ00- 16.00 Panel: Emperyalizm'veŞid- det Merkezli Küreselleşme. Y^öneten: Sun Öztürk. Konuşmacılar: Talat Turhan. Yavuz Gökalp. Düzenleyen: Sorun Yayınlan. 16.00 - 18.00 'Demiıtaş Ceyhun ıle Söyleşi. "TürkEdebiyan'ndakiÂnadolu''. Düzenleyen: TÜYAP 19.00 - 20.00 Dünya Kitap Ödülleri Töreni. Düzenleyen: Dünva Kitap. LMZAGÜNLERİ TÜYAP'ta bugün. Emin Karaca, Ömer Nida. Nevra Bucak. Tansu Bele. Güngör Gencay ve Mustafa Durna kitaplannı imzalnor. CL\1HLRİ\T:T KtTAP KULÜBL Gazetemız Genel Yayın Yönetmeni Orhan Erinç ile yazarımız Halit Çelenk okurlanv la buluşuyor. 'Aziz Nesin Gülmece Ödülleri' dağıtddı Kültür Servisi - İnkılap Kitabevi'nin düzenlediC'i Aziz Nesin GülmeceÖdülle- ri. TÜYAP'ta düzenlenen bir törenle sahiplenni bul- du. Ödül töreninden son- ra. "Günümüzde Mizah \a- zariarının Durumu" başlık- lı panele. Aii Nesin. Konur Ertop, Feridun Andaç ve Turgut Çeviker konuşmacı olarak katıldı. .Aziz Nesin Gülmece Ödülü. tanınmış yazarlar \e tanınmamış ya- zarlar olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlendi. Ta- nınmış yazar kategorisinde. CenapGüven. "Bn-.Mahke- me Ovküsü" ile, tanınma- mış yazar kategorisinde ise Atay Sözer. "GüIIabici" ad- lı dosyası ile ödül aldı. Tur- gut Çeviker. ödül \erilme- den önce yaptığı konuşma- da. yanşmaya 12 dosyanın katıldığını, ödül alan ve ba- sılan kitaplann yanı sıra bu dosyalann da dikkate alına- rakdeğerlendinleceğini ifa- de erti. "Günümüzde Mizah Ya- zarlannın Durumu" başlık- lı panelde, sözü ilk olarak Konur Ertop aldı. Ertop şun- lan sövledi: "1950-60'larda edebiyat çev relerinde old ukça sık tar- Tanınnuş yazar kategorisinde ödül alan Cenap Giiven'e odülünü Ali Nesin verdi. tışılan bir konu vardı. Bu, mizah yazaıiannın da üze- rinde oldukça sık durduğu, "Mizah edebi)at değil mı- dir' sorusuvdu. Bugünün gülmeceyapıtlanna bakhğı- mızda, edebivatın gerisinde kaldığını görüyoruz. Bu ko- nuşmava hazırlandığım sıra- da son günlerde sayıları ol- dukça artan mizah dergile- rinden tirajı fazla olanları karışürma imkânı buldum. Gördüğüm tablo oldukça vahimdi. İlk mizah dergile- rinden 'Marko Paşa'yabak- tığımızda, düz ya/ının ol- dukça ağırlıkta olduğu göz- lenir, fakat günümüz mizah dergileri düz >az»dan soytıt- lanmış gibidir. Mizah dergi- lerinin toplum sorunların- dan kendilerini sovutlaya- rak, abartılı bir cinselliği ön plana çıkartmış olduğu gö- rülür. Mizahın biraz da top- lum sorunlanna eğilmesige- rektiğine inanıyomm. Artık gülmece edebiyatının yapıl- ması gerekmektedir." Konur Ertop'un konuş- masından sonra söz alan Fe- ridun Andaç ıse. gülmece edebiyatının Türkıye'deki durumu hakkındaki görüş- lerini dilegetirdi: "Türkiye'de gülmeceyi, toplum vaşamı içüıdeki yeri ile incelemek gerekir. Gül- mece, insanlığın, toplumun yapısınıanlatır. Gülmecenin Osmanlı'dan günümüze ulaşan bovutuna baktığV mızda, mizahın günümüz edebiyatı ile fazla bağdaşma- dığını görüyoruz. Ancak bir başka bovut var ki o da, 1980'lerden son- ra gülmecenin bir başka bo- > uta taşındığıdır. I oplumda- ki dalgalanmalar edebiv atla mizahın iç içeliğini anlatır. Fakat günümüzün dergile- rine baktığımızda toplum sorunlannın salt eğlendiri niteliğinde algılandığını gö- rüyoruz." Panele katılan Ali Nesin ise aslında kendisinin mate- matikçi ofduğunu fakat bu- rada Aziz Nesin'in oglu ola- rak konuşacağı:ıı diîe geti- nrken. Aziz Nesin ile anıla- nnı anlattığı bölümlerde iz- levicileri kahkahahra boğ- du. Nesin. gülmecenin bir toplumdaki çarpıklıklan, şiddeti. baskıyı bir spot gibi aydınlattığını, toplumun gö- zü önüne taşıdığını ifade ederken. "Gülmece yazma- nuı çok kolav olduğunu. bir gecede birkaç öykünün biti- rildiğini samrdım. Ama gül- mecenin çok önemli bir av- nntısı var. Körü öv küy ü, bir biçimde saklayabilirsiniz. Fakat kötü gülmece, kendini okunduğu anda belli eder" dedi. Dünya Kîtap Ödülleri ve Çınar Yayınlan Barış Ödülü KültürServisi-Dünya Kitap Der- gisi Ödülleri açıklandı. 'Yılın Kita- bı' ödülü bu yıl \'arlık Yayınevi ve İletişim Yayınlan"nın. ŞiirÖdülü ise Sümer Omay'ın oldu. Bu >ıl üçüncüsü düzenlenen "Yı- ün Kitabı' ve dördüncüsü gerçek- leştirilen 'Şiir Ödülü'nden oluşan Dünya Kitap Ödülleri bu akşam TÜYAP Kitap Fuan'nda saat 19.00da yapılacak törenle verıle- cek. Hilmi Yavuz, Çetin Özek, Ko- nur Ertop, Tank Dursun K., Ahmet Polat ve Faruk Şüyun'un katıldığı. Doğan Hızlan, Atıl Ant ve Didem Ersinan'ın mazererleri nedeniyle bulunamadıkları toplantıda Yılın Kitabı Ödülü'nün. *Türk kültür ha- yatına uzun vıllardır büyük katkı- İarda bulunması ve şür kitaplarını özellikle yavımlaması nedenivle' \'arlık \a\ınları \e "\hmet Yaşar Ocaklı'nın "Türk Sufiliğine Bakış- 1ar" kitabının günümüz koşullanaçı- sından taşıdığı önem nedeniv le" lle- tişim Yayınlan arasında paylaştınl- ması kararlaştınldı. Mehmet Başaran, Kemal Özer, Refik Durbaş, Tuğrul Tanyol ve Fa- ruk Şüyun'ndan oluşan Şiir Ödülü Seçici Kurulu ise ödülün Sümer O- may'a verilmesini kararlaştırdı. Dünya Kitap Dergisi Yılın Kita- bı Ödülü nedeniyle yavıncıya 50 milyon lira. kitabın vazanna \e \a- yıncıstna birer plaket. Şiır Ödü- İü'nde ise şaire 25 milyon lira ve bir plaket verecek. Bu akşam saat 19.00'da kitap fuannda düzenlene- cek törende Dünya Yavıncılık tara- fından Semahat Arsel ve Nükhet Anadol'a birer 'Şükran Plaketi' v e- rılecek 1994'ten bu yana her yıl degişik bır konuda ödül vermeyi gelenek halinegetiren Çınar Yayınlan isebu yıl. banş adına göstermiş olduğu ça- balardan dolayı avukat Eşber Yağ- murdereli'ye Çınar Yayınlan Banş Ödülü'nü verecek. Ödül töreni bu akşam saat 19.30'da TÜYAP A Sa- lonu'nda yapılacak. 'Tîyatro Kanunu Yanlış' mı? YUCELERTEN -II- Dev let Tiyarrolan için öngörülen ya- sa ve değişiklik tasanlan. yenilenme \e ilerleme için dön temel istere davanır: l.Biündiği gibi Devlet Tiyatrolan Ge- nel Müdürü. vasagereği üçlü kararname ile atanır. Bu kurumun prestijini yansıt- ması bakımından doğrudur. Ke varki iktidardeğişiklikleri. hükü- met değişiklikleri. bakan değişiklıklen ve harta Kültür Bakanlığı'ndaki "hava" değişiklikleri bile sık sık gene! müdür değişikliğıne vol açar. Ne zaman göre\ - den alınacağını bilemeyen ve bu belirsiz- liği "Damokles'in kılıcı" gibi sürekli te- pesinde hisseden bir geneTmüdür ile ça- lışma arkadaşlanndan. uzun erimli poli- tikalaroluşturmasını beklemek hayaldir. Plan ve program geliştirmeleri. istikrar- lı ve kalıcı bir politika üretmeleri pek mümkünolmaz. Bunayeltenenlerde. ^u ya da bu biçimde siyasal erkin müdaha- lesi ile karşılaşabilirler. Örnekleri yasan- mıştır. Bu nedenle: Genel müdürlük ile Kültür Bakanlı- ğı'nın ilişkisi. özerkliğe daha vakın bir çerçeveveoturtulmahdır.Sanatçılannda kahlımıv la beliıienecek genel müdür için 3 yüiık göreli bir dokunulmazuk sağlan- malıdır. 2. Bugünkü durumda bölgelerdeki sa- natçı tiyatro müdürlen \a genel müdür tarafından doğrudan va da >önetim ku- rulu kararıvla atanmaktadır. Ne \ar ki, genel müdürün -objektif ya da sübjektif nedenlerle- en küçük bir hoşnutsuzluğu varsa hemen görevden alınabilirler. Ya- ni bu katmanda da müdürler ve çalışma arkadaşlan. genel müdür tarafından ne zaman görevden alınacağını bilemez ve bu belirsizliği "Damokles'in kılıcı" gibi sürekli tepelerinde hissederler. Dolayı- sıyla sanat politikası oluşturmalan. öz- gürce repertuvar yapabilmeleri. plan ve program geliştirmeleri. tiyatrolanna kimlik ve kişilik kazandırabilmeleri pek mümkün olmaz. Örnekleri ya$anmıştır. Bu nedenle: Genel müdürlük ile sanat yönetmeni müdürlerin ilişkisi, özerkliğe daha vakın bir çerçeveye oturtulmalıdır. Sanatçıların da katıumıv la belirlenecek sanat yönet- meni müdürler için. 3 vıllık göreli bir do- kunulmazlık sağlanmaüdır. 3. Dev let Tiv atrolan. bugün artık An- kara. İstanbul ve İzmir gibi büyük kent- lerimizde. kalabalık kadrolarla. 3.5. hat- ta 7 sahnede etkinlik sunmaktadır. Örne- ğin Ankara "da yaklaşık 250 sanatçı, 8 sahnede. yılda 20-25 oyunda görev yap- maktadır. Artık yedibaşlı ejderhayı anımsatan bu dev yapının hâlâ tek elden yönetilmesi mümkün müdür? Değildir. Anlamlı mıdır? Değildir. Verimli midir? Değildir. Bu bakımdan. artık büyük kentlerimizdeki değişik sahnelerimizde. ayn sanatsal çizgilere ve sa\ lara yönel- menin zamanı gelmiştir. Bütün sahneleri üç aşağı beş yukarı aynı sanatsal tercihlerin damgası altında tutmak. sanatçılanmızı bu kısırlığa, bık- kınlık. umursamazlık ve >ılgınlığa sü- rüklemek anlamına gelebilmektedir. O>sa anlaşmış bır sanatçı grubunun. yanş ruhu ıçinde. bütçesini ve kadrosu- nu önceden bılerek. repertuvar oluşu- munda etkili olarak tiyatro yapmalan, hiç kuşku yok ki çok daha dinamik. ve- rimli. sevecen ve heyecan verıci olacak- tır. Bu nedenle: Yığılma başlayan büvük kentlerde \e- rimliliği ve sanatsal yanşı arrfırmak üze- re "Birim Tiyatro"İar oluştıırulnıalıdır. 4. "Edebi Kurul" ve benzeri organlar. çağın gerisinde kalmış, sansürcü ve ser- \ isçi bir anlayışın ürünleridir. Bu tür ku- rullar. bazen repertuvar açısından. ba- zen yönetim açısından. hatta bazen siya- si erkin müdahaleleri açısından, sansür. servis ve pazarlık ortamı oluştururlar. Orada görev yapan insanların nitelikli olması. bu genel doğruyu değiştirmez. Değiştirse de ancak geçici olarak değiş- tirir. Tiyatro yöneticileri. oynayacakları oyunlan seçerken: Türkiye'de geçerli ya- salann dışında neden aynca bir vesa>et mekanizması ile karşı karşıva olsunlar? Bu nedenle: Sansür anlav ışının uzantısı olan edebi kurul kaldınlmalıdır. Bugün artık tiv atro çev remizde, Dev - let Tiyatroları'ndaki yenı yapılanma önerisine. ancak kulis düzeyinde cılız bazı itirazlarvardır. Şö>le: "DevletTıyat- rolan'nın bugünkü vasası iv idir. Veni bir yasa. kurunıu daha kötüye götürebilir..." Burada kısaca bu demagojık vaklaşı- ma da eğilerek: önerilerimizin önünde- ki son engeli de kaldırmak istiyorum. Evet. yürürlükteki vasabaşlangıçtaiyi idi! 1949yıhnda. henüzbirkentteetkin- lik gösteren ikı sahneli. dar kadrolu kü- çük bir tiyatro yapılanması için düşünül- müştü. İşlekti. kullanışlıydı. verimliydi. O yasa. şimdi artık 8 ilde hizmet ve- ren Devlet Tiyatrolarfnı yönetmeye. oradan venm almaya. sanatın ve mesle- ğin temel kurallannı işlermeye. seyirci- nin isterlerini karşılamaya yetmiyor. Aşı- rı merkeziyetçi >apı. "padişahhk" he- veslerini uyandınyor; ama dinamikleri de adeta uykuya zoriuyor. Peki şimdi bizler. bu yasayı kaldırıp yerine veni bir yasa mı koymak istiyomz1 Tersine. "yeniden yapılanma" öneri- miz temelde, bu yasavı çoğalrmak isti- yor. Yönetim yapısını çoğaltarak bütün tıyatrolanmıza taşımak istiv oruz. Tek bir tiyatro için iv ı olan o yasavı. bütün tiv at- rolarımıza taşımak istiyoruz. Böylece onlara erk vermek. onlan işlev selliğe ka- vuşturmak istiyoruz. Yürürlükteki yasa. yetkileri tek bir kişide topladığı için. bu gerçekleşemiyor. Arada bir gerçekleşi- yor gibi görünse de: sonuçta genel mü- dürlerin kişisel seçimine ve eğilimine bağlı olduğu için kalıcı olmuyor. Görülüyor ki. Sayın Kültür Baka- m'nın istedikleri ile tiyatro dünyamızın istedikleri çelişmektedir. Sayın Bakan daha fazla müdahale edebilmek istiyor. Biz de daha çok özgürlük. daha geniş bir özerklik istiyoruz. Ama şöyle bir bakarsanız. prensipte bizim istediğimizi bütün Türkiye istiyor. Türkiye'nin artık salt Ankara'dan direk- tiflerle yönetileme>eceğini. Sayın Gum- hurbaşkanı'ndan bütünparti liderlenne. bilim adamlarına, yazarlara. işadamlan- na. yerel yöneticilere kadar herkes söy- lü>or. Özetle Devlet Tiyatrolan çalışanlan. ödenekli tiyatrolarımızı yeni birufka ta- şıyacak olan çözümleri arayıp bulmuş. formüle etmiş ve devlet katına sunmuş- lardır. Sayın Kültür Bakanı ve bugün bu konu ile yüz yüze olan bakanlık görev- lileri bütün bunlan bilmeyebilir. Bilgi- lendirilmemişler ise bilgileri olsun diye yazıyorum. Ve bunca emek, bunca çaba karşısında. kapalı kapılarardında Ame- rika'yı yeniden keşfetmeye yelten- meyeceklerini ummak istiyorum. Yazımın ilk bölümünün sonunda yer alan Latince özdeyişin anlamı şudur: "Sanat uzun. havat kısa!" IŞELDAK: VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE . Sorunlar mı? Orhan Veli'yi anımsarcasına söylersek, yazarlar,* hiçbirşeyden çekmediler, yasaklamalardan çektik-' leri kadar... Düşünce özgürlüğü, yazma/yaratma özgürlüğü için verılen savaşım 21. yüzyıla geldik, bitmedi. Taa Yaşar Kemal olayına kadar geldi. Biteceği de yok... Yasaklanan, toplatılan, hakkında soruşturma açı-, lan kitaplann listesi yapılsa. kim bilir hangi karayo- luna denk düşer! Bırakın yazdıklarını. söylediklerini, yazarların var- > lığı bile bir "suç" oldu dönem geldi ki. Bir türlü dü- ze çıkamadık. Özellikle 12'li faşizmler, yazarları içeri attı. işken-, ce yaptı; kitapları toplatıp depolarda yaktı; hatta, yaktırdı... 1996 yılında Yaşar Kemal, dünyaca ünlü roman- a Yaşar Kemal, Türkçenin dil "şiirini" yazmış Yaşar Kemal, yazdıklarından dolayı yargılandı ve cezaya çarptırıldı. Olacak iş değil ama... : • Devlet ile. hükümetler ile olan sorunu, yazarın bit- • medi. Bırakın yaratma sorununu; ondan geçtik. ya- ni koşmaktan yakalamaya zaman kalmadı. düşündüğü için tutuklandı, yazdığı için tutuklan- dı. Böylesine yıllarca ve yıllarca suren ve zaman za- »• man iyice sertleşen baskı ortamında var olma sa- • vaşımına karşın, bir de okunmadı. Yani yazarın, devlet ile. hükümetler ile sorununun yanına. yıllarca ve yıllarca süren bır de halk ile olan' bır sorun eklendi ki, kanımca en önemlisi buydu. ' Halkı onu okumadı. Yazarın en büyük sorunlarından biri, halkının onu oKumaması. Türkiye'de kemik bır okur kesiminın olduğunu çok iyi biliyorum. Söylemek istediğim şu: Daha önce bu köşede sık sık dile getırdığim gibi, Türkiye'de yıllık kitap sayısı çok çok az olduğu gi- bi, basım sayılan ve onu izleyen satış oranları da çok çok düşük. Devede kulak misali. Yani, kitaplanyla geçınen yazar sayısı bır elin beş parmağını geçmez. Kökenimiz "söz/ü bır toplum" geleneğine daya- nıyordu, okumayan birtoplumduk; Cumhunyetson- rası okuma, aydınlanma için yapılan atılımlar. balta- landığı gibi, halkın büyük kısmı da destek vemnedi; ya da veremedi. 12'li faşizmler de kitabı silahla eş tuttuğundan, ki- , tabı suçlu gibi teşhır ettiğınden; okumaya niyeti ol- mayan halkın bu niyetine korkma edımi de katılıver- dı. Nâzım'ın dediği gibi, hani dilimiz varmıyor ama, suçun büyük kısmı da... • Bunlara bir de enflasyon canavarı ve hayat paha- t lılığı katılınca, kitap (okuma) iyice uzaklaştı, toplu- mun bireylerinden. Bu ülkede yetmiş milyon insan yaşıyor ve birbi- rinden güzel kitaplar. romanlar, öyküler, şıırler. de- nemeler okunmuyor; kitap basım sayısı bin beş yüz - iki bin arası, o da birkaç yılda zor tükenıyor. Umarım bu karanlık "gidişat", bır "patlamayla" • tersine döner de, önceki yıllar "kötü anılar" olarak kalır. Özcesi, yazarların sorunları hiç bitmez; dahası, bu • ülkede yaşayan insanlann büyük çoğunluğunun so- < runları bitmez. • Kitap Fuan'nın açılış günü, yeni çıkan kitaplann matbaa kokusunu içimize çekip, dostluklar sohbe- tine dalmışken. Kanal D muhabıri, "Yazarın sorun- . lan ne" gibisinden bir soru yöneltti de... î Düşünce ve ifade özgürlüğü Yaşar Kemal ye Erdal Öz'e Türkive Yav ıncılar Birliği'nin "Düşünce ve İfade Özgürlüğü 1996" ödülü verildi. Kemal ve Öz ödüllerini aldıKültürSenisi- Yırmı dört edebıyatçının düşünce öz- gürlüğü üzerine uyan ve önerı nıtelığındeki vazıları- nın derlendığı. Can Yav ınla- nndan çıkan 'Düşünce Öz- gürlüğü ve Türkiye' adlı kı- tapta imzası bulunduğu ge- rekçesiyle yirmi ay hapısle vargılanan ünlü yazar Yaşar Kemal ve para cezasına çarptınlan Gan Yayınlan sa- hibi yazar Erdal Oz. dün ak- şam Türkive Yav ıncılar Bır- liği tarafından tt'YAP Ki- tap Fııarı kapsamında dü- zenlenen 'Düşünce ve İfade Özgürlüğü 1996" başlıklı tö- rende ödül aldılar. Törende açılış konuşma- sını yapan Türkiye Yazarlar Bırliği Sekreten Metin Ce- lal. Türkive Yazarlar Bırliği olarak amaçlarının. bu ödü- lün olabildiğınce az venldı- ğı bır ülkede yaşamak oldu- ğunu belırttı. Daha sonra. Türkiye Yazarlar Bırlığı Ya- vınlama Özgürlüğü Komıte- si Başkanı Ragıp Zarakolu. komitenin. düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olmaktan çıkması amacıyla vavımla- dığı raporu sundu. Can Yayınları sahibi. va- zar Erdal Öz. odülünü Tür- kiye Yazarlar Bırliği Ba>kan Yardımcısı Çetin Tüzü- ner'den tüm düşünce suçun- dan hapis vatanlar, vargıla- nanlar ve yargılanmakta olanlar adına kabul ettı. Kemal. odülünü. Türkive Yayıncılar Birlığı \'önetım Kurulu Başkanı Atıl Ant'ın elınden aldı. Kendisinı mec- bur ınsan olarak tanımlayan Kemal. "Bir edebiyatçıyım ben ve ömrümü buna ver- dim. tlkem zor durumdav- dı benim. \'e ben mecbur ol- dum politikaya anlmava. Bir yazar insansa eğer; kültürü- nün. ülkesinin gelmişini geç- nıişini düsünmek zorunda- dır. Mecbur yazar; banşa de- morasive, sevigiye, dostluğa. doğava. hepinize mecburdur. Eğer değilse ona değil yazar, insan biledenemez" dedi. Atarürk'ün en büvük po- lıtıkacılardan bin olduğunu söv leyen Yaşar Kemal. onun bır general olarak değil. ül- kenın yaratılmasına neden olan biri olarak vorumlan- ması gerektiğini sövledi. Konuşmasının devamında farklı kültürlerın bır arada vaşamasından doğan çok renklilığın gücünü vurgula- yan vazar, Anadolu'nun bu zengın yapısının vetmış yıl- dır v önetimde olan örtülü fa- şıznı tarafından vok edıldiği- nı sövledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear