22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 1996 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Siyasetçiden Demokrasiye Saygı Gerek RAH1V1İ KUIMAŞ Eski parlamenter, hukııkçu B ınle-rce yıl önee de siyaset yisevmişlerdir. amakarşıdakıpartininyö- yap'ilırdı. ama siyasetçi vok- netime gelmesıne dayanma olgunluğu gös- tu. Cünkü İngıliz \e Fran- terememişlerdir. siz udevrimlennden önce. "Benkendimesabık(eski)başbakande- sıyau>eti. gücünü Tann'dan dirtmem"diyen AdnanMenderes,kendı- alankrallanlesovlularya- şine. o kata çıkma olanağı tanıyan Jsmet İnönü'yebunudemekle iki kezyanlışyap- yapılırdı.amasiyasetçiyok- tu. Cünkü İngıliz \e Fran- »ız ıdevnmlennden önce. sıyau>eti. gücünü Tann'dan alan krallar ıle so\ lularya- pardı.Tcplumuyönetenleredede^letada- mıdenırdi, sivasetç ıdenmezdi. İS.yüzyı- lın sonuna doğru "lıalk** da iiyasete kan- şıroldu. A.maönce parası olanİar. sonra da emekçiler yönetıme katılmaya başladılar. Ne zaman kı > asama kurumuy la sı> asal par- lilerbıraradaoluştu. siv asetçı ka\ramı da onava ıjıkmış oldu . Yasama kurumunun ipjrlamentonun) baslangıcı curia regıs (kra! sarav i) denen lurula ortaçağda rast- lanıvordu Ingiltere ^e Fransa'da. Sıyaset- çinin başlangıcı da. onun yetîşıiğı düzlem olaıı sivasal partilerin doğuşudur. Siya>a) partiler ile toplunıu \ önetme ol- giKuna halk kanştnı^ oldu. Kendini halka beğendırmek ı.steyerı partiler>alnız izlen- celerinı(programlannı)değıl. üyelerini \e özellıkle jdav lannı da halka beğendırmek gerek^ınımini duynıu* oldular. J^te bu sü- reçte M\ asetçı yetişir oldu. Demek ki ge- ni$ anlamda sıyasetgi. demokrasinin iirü- niioldu. Çağdaş deınokratikortanı Batı'da kök salıpkalıcılık kazandığından siyaset- ç/ı k.a\rcımının kökeni de Ingilız ve Fran- si7toplumlarıdır. Demokrasi ile siyasetçi arasındakı buılişkı ülkeınizdedegözlem- lenmıştır EIIi vıldır ülkenıızde çok parti- li yaşam u\ gulandığı ndan siyasetçılerimiz de hrzlaçoğalmıştır. Nevazık kı "•illedekendilerrvönetme- mıştır: Önce demokrasıyi kavramamıs.tır. Sonra da kendisinin Başbakanlığa çıktığı yolu açana saygılı olmamışnr. Sıkışınea da kendi milletvekillerine. "Odunu aday göstersemseçtiririni'"diyereknedenlidik- ta heveslisi olduğunu göstermiştir. Oysa ken- dinden yaklaşık ikı vüz yıl önce padişah 3. Osnıan. Sadrazam HekimoğluAli Rjşa'ya. "Şimdi seni atar,yerine Hamalbaşı Ali Ağa'yı getiririm" dediğinde. "O zaman ona Hekimoğlu Ali Paşa denmez, Hamal- başı Ali Paşa denir" diye okkalı bir yanıt aldığını Demokrat Parti millervekilleri bıl- mişolmahydı. Bilemediklerinden. 27 Ma- yıs dönemecinde tökezlediler. Bu olay. si- yasetçinin, kendisini vareden demokrasi- ye saygısızlığının sonucunu gösteren ilk ör- nek olaydır. Ama bundan yeterince yarar- lanıldığtsöylenebilirmi? Ancak milletve- kili genel seçimini yaptırmamayı düşüne- bilenpolitikacıçıkmamasınayofaçtığııçin 27 Mayıs yararlanılan bir çağdaş olaydır. Ne var ki bununla ülkeye çağdaş temel hak veözgürlüklergetirilmişolmasınakarşın. yasama kurumunun dokunulmazlığı orta- dan kaldınlmıştır. Bunun ne denli önemli olduğunu şu iki örnekle anlatmak isterim. Ingiltere'de 5 Kasım 1605'te Guy Fawkes adında biri parlamentoyu havaya uçurmak üterken yakalandıktan sonra her 5 kasım- da ingiltere'de bu olaj kınanrr. Parlamen- toya yönelık saldırıvı sürekli kınayan In- giltere bugün en ömek birparlamentoge- leneğine sahip ülkedir. Fransa'da Napolyon imparatorluk sanını meclisin onayından geçırmışîır. Bızdevse Atatürk, Kurtuluş Sa\aşı'nı da. cumlıurıyetı de meclısle ger- çekleştırmiştir. Bunun için "Büyük.MiUet MeclisL Türk ulusunun vü/v ıllar süren ara- > ışlannın özü ve onun doğrudan kendisini yönetmebilincinin canlı bir simgesidir" dı- yordu Mustafa Kemal. 14 Ekim 1979 ara seçimi \e Cumhun- yetSenatosuüçtebiryenilemeseçimlerin- den CHP basansız çıkınca Başbakan Bii- lentEcevit\ekıldiğınde. Sü(e>man Demi- rel "Hükümetçekiİmiş değiL ulus hiiküme- ti kovaladı" diy erek demokratik bir olgun- luk gösteremıyordu. Nitekim daha sonra onun yetiştirmesi TansuÇillerde. süresin- den önce ülkeyi seçıme getirmekle demok- ra>iye katkı yapan Mesut Yılmaz'ı "ka- çak" olarak aşağılanıaya çalışma olum- suzluğu içinde bulunmaktadır. Bu arada TurgutÖzal da 'Ben muhaiefettekalmam" dıyerek demokra^ıŞe hiç savgısı olmadı- ğını gösteriyordu. Onun için demokrasımiz 1980'dede büuik biryıkınıla karşılastı. Kım nedersedesin 12E\lül 1980'inbaijsorum- lusu,demokrası\einanma\an.amaondan yararlanan siyasetçilerdir. Parlamentoyu kapatan generalin elinden parlaniento bas- kanı CahîtKarakaş 19 Mayıs 198 itfeödtil almadı mı? 12 Eylül'ün kapattığı yasama kurumunun savgın adlarından TuranGü- neş, Abdullah Köseoğlu.MuammerAks<n. Cevdet Akçalı. Metin Toker. Halit Etli>a \ e Oral Karaosmanoğiu A\ rupa Parlamen- tosu toplantısına gitmek için dönemın güç- lü generali Ha>darSaltık'la görüşmediler mi'> (21 Şubat"]981 -Cumhurivet) Demek ki zorla kapatılmış. Meclis'ın üyeleri. bu Meclis varmı^çasına askeri rejime destek oldular. Bunun demokrasiye saygıy la ne ıl- gisi \ar.' Ancak kendı çıkarına saygıy la il- gisini de "ülkenin yüksck çıkarian" ıle örtme becerisını gösterdiler! Oysa A\ru- pa parlamentolan demokrasinin kale du- \arları olarak görkemlerini korumaktadır- lar. Nitekim Fransa'da I 789 De\rimi sıra- sında çok can >aktı dıye ünlü Robespier- re'in adı bir _-,okağa biİe verılmiş değildır (*) Bızde ıse darbecilerin adları heryere \erıl>ın dıye neredeyse \arı^ oldu. Darbe yapanlara hesap sorulmadığı bir ülkede demokrasıyi savunmak zordur. Oysa Ar- jantin'dedarbeci generallen Raul Vlfonsin tek tek yargılama becerisı gösterdı. Gü- ney Kore'de arka arkaya dev let başkanlığı yapan darbecı generallerın ne ağırcezala- ra çarptırıldığını bilmeyen kalmadı. Biz- de bugün biledarbe beklentisı ortalığı sar- dı. Yazık! Çok yazık! Ellı yılda darbeyi çözünı görenlery ineçoğalmaya başladı. Ya- sama kurumunun. tıkanan .siyaset yolları- na çözüm bulma becerisini gö^terme.si ge- rekır. Bıınuıı için 12 Eylülolgusundanya- rarlanmalıdır. Çünkü bugün içınde bulunduğumuz kar- ma^anın ba^sorumlu^u. demokrasiye say- gısıolmayansiyasetçıiersede. 12 Eylül'ün hukuk tanımazlığı. ortalığı ilkel fa^ıst ka- falarıyla ezip geçmesi de yabana atılma- yacakönemli bıretkendir. Partilerindede- mokrasi uygulamayan genel bas.kanların. millenekillerini kendileri seçen genel baş- kanların \e onların vekilleri konumunda- ki millet\ekillerinin demokratik çözüm- ler üretmede başanlı oimalannı istemek hak- kımızdır! Çünkü 'bunlar başanlı olamaz- sa neolur'demey i bileıçimesindiremiyo- rum. Ama en azından sıyasetin "duayeni" konumundakı Ece\ it'ın, kendisini yargıla- madan kurtarmak için çağdışı bir iktidara destek olarak ortak olan Çiller'in ve öte- kılerin tarih önünde sorgulanjp olumsuz bir yargıyı tümüyle giyecekleri açıktır. Siyaset bakımın'dan Konyalı olup. Si- nop'ta doğan. Trabzon'da okuyan, ama Af- yon ili merkez ılçe Gündoğmuş Mahalle- si'ndenüfusayazılıolan Necmettin Erba- kan'ın ağzından demokrasinin erdemiyle ilgili tek sözduyan olmadı bugüne dek. Mı- sır ile Libya gezileriyie ülkenin onurunu korumada açıkça yetersizlik içine düşen Er- bakan. birkaranlıkdarbecinin işbaşındaol- duğu Nijerya'ya gitmekle de. demokrasi- ye en küçük bir saygısı olmadığını göster- miştır. Ne yazık İd bugün ülke; çağdaş. demokratik. laik cumhuriyeti Başbakan'dan nasılkoruruzkaycısı içindeknranmakta- dır. Devletin başında olan Süleyman Demi- rel ısegüven vermeye çalışıyorsada. geç- mişıyle hiç de inandıncı olamıyor. Çünkü imam okullan en çok o başbakanken açıl- dı. O. bir anlamda laikliği yok etme yolu- nu açan bir politıkacıdır. Yoksa gerçeği görmek için herkesin cumhurbaşkanı ol- masını mı bekleveceöiz? (*)Sener Tanilli, Framı:Devrimmden Poıireleı; savto 14. ARADA BİR GÜNDÜZ AYBAY tan Türk Boğazlarıyla İlgili Son Gelişmeler 1699'da istanbul'dakı Rus Büyükelçisi, Osman- lı Dışişlen Bakanı (Reisülküttap) ile yaptığı görüş- mede Rus gemilerinin Azak'la Istanbul arasında gi- dip gelmesine izın verilmesini istemiş ve Reisülküt- tap bu öneriyi "Karadeniz'in bir Osmanlı içdenizi olduğu" gerekçesiyle reddetmiştir. Tökin'in "Os- manlı Imparatorluğu Devri'nde Boğazlar Mesele- si" adlı (Istanbul, 1947) kitabında olay şöyle anla- tılıyor: "Dıvan tercümanı iskerletzade, Rus elçisine ver- diğı cevapta, Karadeniz'in afif ve masum bir bakire olduğunu ve Osmanlı devletinin, hiç kimsenin bu denizde do- laşmasına asla ızin vermeyeceğini açık ve kâfi bir lisanlabildirdi. Vesözlerıni, •Sultanbelkideherhan- gi birinin iç dairelerıne, yanı haremine girmesine müsaade edebilir, fakat bu prensibinden asla vaz- geçmez' diye bitirdi." 17. yüzyıl sonunda geçen olay Osmanirnın Ka- radeniz'i nasıl gördüğünü, nasıl koruduğunu gös- termesi bakımından ilginçtir. Sonraki gelişmeler hep Osmanlı'nın aleyhine olmuş ve sonunda -Karade- niz şöyle dursun- Türk boğazları bölgesi üstünde- ki egemenliğini bıle yitırmiştır. Türkiye, Türk boğazları üzerindekı egemenlik yet- kisını 1936'da yapılan Montrö Sözleşmesi'yle tam olarak kurabilmiştir. • • • Son yıllarda Türk boğazian bölgesiyle ilgili olarak iki önemli olgu gözlendi: 1) Geçen gemilerin bölge- de doğurduğu tehlikeye karşı Türkiye, önlemler içe- ren bir tüzük çıkardı, 2) Bazı yabancı devletler, Türk boğazlarıyla ilgili olarak siyasal girişimlerde bulun- dular. Siyasal ve hukuksal alanda gözlenen gelişmeler medyaya yansıdı; "Nassıa" - "Shipbroker" gemi- lerinin Beykoz önlerinde çarpışması (1994) ve Ha- zer Bölgesi petrolünün Akdeniz'e boru çizgisiylemi boğazlardan geçecek tankerlerle mi taşınacağı ko- nusunda yapılan tartışmalar dolayısıyla kamuoyu- nun dıkkati konu üzerine daha da yoğunlaştı. Rusya ve Yunanıstan'ın başı çektiği bir bölük devlet. IMO diye bilinen Uluslararası Denizcilik Ör- gütü'ndeTürkiye'nin egemenlik yetkisini sınırlama- ya yönelik girişımlerini sürdürürken iki önemli ge- lişme oldu. Bunlardan birincisi Petrol Kumpanya- ları Uluslararası Denizcilik Forumu (OCIMF) adlı ör- gütün IMO'ya yaptığı başvurudur. Bu başvuruyla OCIMF bir yandan Türkıye'nin kimi önlemlerini des- tekler gibi gözükürken bir yandan da önemli eleş- tiriler ilerı sürmektedir. ikinci önemli gelişmeşudur: ABD. Ingiltere, Fran- sa, Almanya, Japonya temsilcilerinin ABD'de top- lanıp Türk boğazlarıyla ilgili olarak bir görüşme yap- tığı öğrenilmiştir! Petrolcülerle gelişmiş kapitalist ülkelerin tutumlarındaki koşutluk ilginç ve çarpıcı- dır. • • • İlhan Selçuk'un "Dünya Bir Bütün" başlıklı ya- zısı (19 Kasım 1996. Cumhuriyet) tam bu gelişme- lerinTürkiye'deöğrenilmesizamanına "rastladı". El- bette bu bir rastlantı değil; dünyada olup bitenleri izleyip. can gözüyle görenlere özgün bir saptama. Selçuk. şöyle diyor: "Laf dönüp dolaşıp emperyalizme dayanınca, kiminınsıkıldığınıgörürgibiyim. Çünkü Türkıye'nin siyasal yaşamına tahtını kuran Amerika cihetinde bu sözcükten hoşlanan yok. Yeni Dünya Düze- ni'nde emperyalizm hasıraltı ediliyor. Bu sözcüğü aforoz edip bilinci köreltmek tatlısu entellerinin başlıca işlevlennden biridir. Ama neyapalım ki em- peryalizm (öncelikle petrol emperyalizmi) elle tu- tulacak çapta somut bir gerçektir.". Türkler. ülkelerinde olup bitenleri değerlendirirken de uluslararası ilişkılerde karşılaştıkları sorunları çö- zümlerierken de bu ana öğeyi. emperyalizmi ve özellıkle petrol çevresinde odaklaşan emperyalist çıkarian ve bunun etki ve ağırlığını önemle göz önünde tutmalıdır. Öyle görünüyor ki Türk boğazlar bölgesiyle ilgili tartışmalar ve çekişmeler, gittikçe yoğunlaşacak- tır: Türkiye. buna her bakımdan hazırlıklı olmalıdır. AVCI Deriıı Türkömer'in 'Doğaya dönüşün o berrak \e kutsal mutluluğunu" tatmak isteyenler için yazdığı güzelliklerle dolu yapıtı çıktı. BBA Bajhııısız Basııı AŞ Yabancı Dilde Pankartlarla Karşılama Cumhurbaşkanım. en onurlu yerinde oturduğunuz devletımızin ülke. ulus ve bağımsızlık varlıgını destekleyen değerlen var: Bayrak eıbı ulusal bılinç nibı dilgibi." 19 Kasım 1996^ günü Fevziye Mektepleri V'akfVnın yaptırdığı Işık Ünıversitesi'nin açılışına katılmışsınız. Eğıtım kurumlannın açılış. genışleme törenlerıne katılıyor, halkımızı ve kuruluşlan okul yapmaya özendinyorsunuz. Bu konudaki duyarlılıgınızı kimse yadsıyamaz. Sayın Cumhurbaşkanımız. Fevzıye Vakfı yönetıcılerı ve okulların sorumlularına Türk dilı çok mu yetersız geliyor da en basıt ıletılen bıle öğrencılen kullanarak başka dilde yapıyorlar dersınız? Bılmem dikkatımzı çektı mı - çektigine ilışkın hıçbır haber göremedığim için sornıa gereğini duyuyorum- Türkiye Cumhunveti'nin Cumhurbaşkanı. Fe\zı\e Okullarında okuyan küçük öğrencılenn ellerındekı pankartlarda- \VELCOME TOOLRCAMPIS/LONG LIVEDEMİREL/WEMR. PRESIDEMşazılarıyla karşilandı. Bu pankartlan görünce mutluluk ınu duydunuz. yoksa ıçıııızı derın birkeder mı kapladr' Kızdınız mı' "İ'lkemde diJimizin bunracık du>gulan bile aktarnıava yetnıediğini sanan öğretmenler, sonımlular. çucuklanmıza dil bilincine ilişkJn umutsuzluk aşılıyorlar" dedınız mı'.' "Indirin şunlan. benim ülkemde değil beni. hiçbir cumhurbaşkanım başka dilden >azılar ımurlandırmaz. Bu davranış. cumhurbaşkanım iizecek inceliksiz bir da\ ranıştır" dne ıçınızden geçırdiniz mi'.' Pekı. fark etmedığınızı düşünebılır mı\ız'.' '»'ahut. "Çocuklanmız düma kültürüne açılıvorlar" dıye se\ ınç du> nıuş olabılir mısınız? Savın Cumhurbaşkanım. her ne kadargeçmış günlerde "Bana sağcılar adam öldürii\or dedirteme/siniz" denmışse de hükümetlerin başında olduğunuz günlerde bugünkü gerıcı akımlara kavnaklık eden uygulamalara çalakanıçı yol verılmışse de.. bız de sızın dünü dün kabul etmenızi kabullenıyoruz. Me\lana gıbı konusuyoruz. "Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz \arsa dünc ait. Şimdi \cni şe>ler sövlemek laflm." Laıklığı .Navunuyorsiınuz. yolsuzlukların üstüne gıdılmesını ıstıyorsunuz... Bunlardan dolavı yaşadıklarımızla kararan yüreğımıze ı>ık dü^üvor. Ama bu sırada sızın Türkçe selamlanmanızı da ibtıvoruz Türk çocuklarının en ı\ı bıldıklerı dılın Türkçe olmasını, onların Türkçe düşünmelerını. sesnıelerını \e onu zengınle^tırnıek ıçın dil üstünde bılgilenmclennı ıstıyoruz. Çücuklarınıızın vabancı dıller öürenmesinı çok ısterız de kendı dılının onuru \e erdemı olduğu bılincını kazanmasını da ısterız. Çocukların 19 kasım günkü törende suçlan \ok aslında. Fevzıye Vakfı yönetımınde olduğunu sandığım be^ûşyüzlü yönetıcıler. sızmle bırlıkte olmakun mutluvdularda vakfın okullarında görevlı Türkçe öğretmenleri ne kadar mutluydu acaba dıye kendıme sordum . Mı da ne kadar mutsuz? Bcş yıl. on yıl sonra pankartlı çocukların ıçınden kaç tanesı "Türkçem. benim duygu \e düşünceierimin ha/inesidir" dıyecektır acaba 1 .' Hepımız bılıyoruz çok büyük çoğunluğu. "Canım işte günliik yaşamımız sürüjor. L'ç >üz. dört > üz sö/tük \eti\or. Her düşünsel e\ lemimiz. ekmek yediğimiz mesleğimiz Ingilizcey le özdeş" denıeyecek ınıdır'.' "Bizim yazarlanmız cahil te başansız. bizim kitaplanmız kalitesiz, bizde bilim >ok. sanat yok, araştırmacılık yok, ahlak \ok, insan \ok. dilimi/ hiçbir şeye yetmhor-" denıeyecek nıı? Türkıye'de, Türk okullannda cuınhurbaşkanları başka dıllerle karşılanıvorsa, yabancı dildekı pankartlar çok büyük. bayraklar küçük kalısorsa. sızın uyarmanız gereken bırdurum var demektır. Dılımize ıçtenlıkie sahip çıkmav an cumhurbaşkanına kınlırız. Türkiye'nin ulusuna. ülkesıne. cumhurnetıne, dcmokra.si.Mne. laıklığme \e öz dılıne kıskançlıkla sahip çıkmasını ıstedığımız Cumhurbaşkanımız!.. Duyarsızlığın hoşgörü sanıldığı durumlaryüzünden \arlık nedenımız olan kalelenmızı canımızı dişimıze takarak savunmak zorunda kalıyoruz. Dılimiz bu kalelerin en yaşamsal olanlanndan biridir. Ulus olmanın düşünsel gücüdür. inanısorum kı artık "LONG LIVEDEMİREL"\b gıbı dıleklersızi mutlu etmeyecektir. Saygılanmla. Avla Kutlu arkadaş YAYiNEVi'nden bilgisayarseverlere Microsoft yayınevi çevirileri... 410sayfo. dısketlı 1 100.000 Tl.. AdtmAAm Wlndows95İçin Microsoft Word 392 sayfa. ctlskefli 1.100.000 Tl. 350 sayfa dısketlı 1 000 000 TL 372 sayfa, dısketlı 1.000 000 TL 356 sayfa, dısketlı ) .000 000 TL Adım Adım Adım Adım Adtm Adtm » 0 1 » A D I M Microsoft Windows 95 Windows 95'e Geçiş 312 sayfa, dısketlı 220 sayfa. dısketlı 1 000 000 TL. 1.000.000 a 338 sayfa. dısketlı 1 000 000 TL 208 sayfa. dısketlı 1.000.000 Tl 327 sayfa, dısketlı l.OOO.OOOTL. KODLAMA ;-;; 696 sayfa 1 600.000 Tl 296 sayfa 1.000 000 TL. 359 sayfa dısketlı 1 000 000 TL WIND0WS95. mm** Alan Kılavuzları Her bift 600.000 TL 816 sayfa 1.600.000 Çevirilerimizde kıdlamlan dil, Microsoft'un Türkçeleştirilmiş programlarmda kullamlan dil ile uyumludur. İ Mithatpaşa Cad. 28/A-C-D ANKARA Tel: 434 46 24 Faks: 435 60 5 PENCERE Işinin Etili Zurnacı Aranıyor. Zurna, üflemeli birçalgıdır, üstteyedi,alttabirde- liği vardır. Türkçemizde zurna üzerine anlamlı de- yişlertüretilmıştir; makam veya mevki bakımından hiçbir önemi olmayan kişiden söz açarken ne de- nir: - Zurnanın son deliğü.. Peki, bir işin en can alıcı noktasını vurgulamak için ne söylenir: - Zurnanın zırt dediğiyer!.. • Hafta başında (pazartesi) bizim gazetenin man- şeti ilginç bir gerçeği vurguluyordu: "Mafyanın başı saygın bir kişidir." Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suç- lar Dairesi Başkanı Tuncay Yılma2, mafyanın 'ba- şı'na ulaşmanın güçlüğünü dile getiriyordu. Sayın Yılmaz'ın söyledikleri doğrudur: "Mafyakolayçök- mez, asıl yöneticiye ulaşmamız kolay değil. Çün- kü hıyerarşi affedilmez müeyyidelere bağlı. Maf- yayı çözmek için üst hiyerarşiknoktalara çıkmamız gerek. O ulaşamadığımız adam, çoğunlukla top- lumda saygı duyulan adamdır." • Ertesi günü (salı) Oral Çalışlar, köşesinde, Ne- şe Düzel'in Korkut Özal ile yaptığı bir söyleşiyi ele almıştı; okurken altını çizdiğim satırları aktarıyo- rum: "Korkut Özal, Turgut Özal 'a yapılan suikast ko- nusunda şunlan söylüyor: 'Ağabeyime sordum, müsaade etmediği için açıklayamam. Ama, bir nok- taya gelmişler, madem öyle, peki böyle kalsın de- miş. Kendisine, ben o noktada bırakmazdım, de- dim. Türkıye'de bir sürü faili meçhul mesele var.' Şimdibu açıklamayıyorumlamaya çalışalım. Tur- gut Özal'a birileri suikastyapıyor. Devletin istihba- rat güçleri üzerine gitmeyince bizzat Özal'ın ken- disiaraştınyor. Bir şeyleraydınlanıyor ve sonra gel- diği noktada ona dur deniyor. Bu ülkenin başba- kanı üzerine gidemiyor. Kendisini öldürmeye kal- kışanlardan korkuyor, hesap soramıyor." • Çarşamba günü (27 kasım) Hikmet Çetinka- ya'nın "Ağca'nin Itirafı" başlıklı yazısı çıktı. Çetinkaya ne yazıyor: "Mehmet Ali Ağca önceki gün Show TV'deki '32'nci Gün' programında Mehmet Ali Birand'/n sorularını yanıtlarken doğru mu söylüyordu? Ağ- ca şöyle diyordu Bırand'ın sorularını yanıtlarken: 'Biz Zürih 'teyken ülkücülerin Avrupa'daki temsilci- si. ASALA ile savaşmamızı, buna karşılık Türkiye'ye dönünce cezaevine konulmayacağımız sözünü ver- di.' Bu sözü veren kımdir?.. İşte Ağca 'nın yanıtı: Kenan Evren desemyanlış olur. Ama Türkiye'de devlet içınde önemli bir kişi olduğunu biliyorum. Adını açıklayamam. Çünkü teklifdoğrudan ondan gelmedi." Hikmet Çetinkaya diyor ki: "Mehmet Ali Ağca, Birand'a bildiklerinin çoğu- nu anlatmadı. Ancak onun anlatmadığı çok şeyiSev- gili Uğur Mumcu yıllarca yazdı." Peki, Uğur.'a kıyanlar kimler?.. • Şimdi yine zurnaya gelelim; çünkü yazıya zurna üzerine deyişlerle girmiştim. Yazararkadaşlann da dikkatini çektiği gibi hiç kim- se zurnayı zırtlatmıyor; herkes sorunun en can alı- cı noktasına varınca, ağzını kapatıp oturuyor. Çünkü konuşanlar, ortaya dökülenler, eyleme gi- rişenler zurnanın son delikleri... Zurnanın son deliği zurnayı zırtlatamaz!.. Peki, bu zurnayı zırtlatacak işinin ehli bir zurnacı ne zaman ortaya çıkacak?.. Teşekkürle riınle Daralan jüreŞimı %c canımı emanet ettığım. emanete badık kalarak benı amelıvai eden dostJanm. doktorlar Doç. Dr. BlNGÜR SÖNMEZ ve Kar. Dr. DE.NİZ ŞENER'E, Florance Nıghtıngale HastaneM'nın tünı emek(;ılenne. CHP yönetıcılerıne. orgiıtlerıne. Barolar Bırlığı Başkan \e vdnetıcİM arkadaşlarıma. baro ba>kanlanma. meslektaşlanma. uzak >akın. gelen. ara\an. -,oran dostlanma. can yoldaşlanma. kanını esırgemeyenlere. onlardan olmakla övündüğüm aıleme. sevgilı eşıme. canım kızıma. herkese. ama herkese. saygı. sevgi \e mınnet dınguları ıle bınlerce kez teşekkür edıyörum. Av. ÜNSAL TÜZÜN YAZDIGINIZLAKALMAYIN... SİZİN OE KİTABINfZ OLSUN Şiir, anı, roman, ö\ kii, gezi denenıe. doktora çahşmalannızı kitap olarak basıvoruz. YENİ KALEMLER Arayın görüşelim: Tel.: 0.212 52708 56-52754 92 İSTANBL1. LİMAN BAŞK.\NLIĞrNDAN BİLDİRİL.MİŞTİR Muhataplar: l - Şener Arda Inşaat ve Tıc. A.Ş.. Bağdat Cad. 318 B Erenköv - Istanbul. 2- Isvıçre Sıgorta A.$.. Bağlarbaşı Kısıkiı Cad. No: 30 Ai- tunizade - Istanbul. 3- Sokullu Sezen Denizdibi tşleri ve Taahhüt A.Ş.. Dr. Esat Işık Cad. Sebal Apt. \ o . I39 K. : . D. 3 Kadıköy - Istanbul. Konu' Tuzla Tersaneler Bölgesi nde van batık bulunan platformun çıkarılması. Talep: Sahibi. sıgortacısı \e kurtarıcısı bulunduğunuz l2.00m \ I.50m..66tonağırlığındakule\ükseklığı30m.. ayakboyları 18 m.. su kesımı ) m. olan. aynı zamanda şah- merdançekıçtabıredilen J \CR-LPplatform(ayağakalkar çakar duba) Tuzla Tersaneler Bölgesf nde yan batık v azıyet- te bulunmakîadır. İşbu suretle: 1- Tuzla Aydınlı Koyu'nda deniz trafiğini engelleyecek \e limanda can \e mai güvenlığıni tehlikeye sokacak şekil- de v an batık v aziyette bulunan platformun en geç 28.11.1996 gününden baslamak üzere 28.12.1996 gününe kadar çıkar- manızı. 4 N'isan 1341 tarih \e 618 sayılı Lımanlar Kanunu 7. maddesi uvarınca tarafınıza ihtar edenm. 2- Aynca. a) Cıkarma jşinin ifasında 815 sayılı Türk Sahillerinde Nak- liyatı Bahriye (Kabotaj) ve lımanîarla Kara Suları Dahılin- de lcraı Sanat s e Ticaret Hakkında Kanun 'un 3. maddesi hük- mü gereğınce batıkların çıkanlmasınm Türkiye tebaasınamün- hasır olduğu hususunun nazara ahnmasını, b) Cıkamıa ı^lemıııın ıcrası sırasinda denızın kirlenmesını önleyecek ve batığın yakmında bulunan tersanelerin ışlerını aksatmayacak şekılde gerekli tedbırlerın ahnmasını. c) Ginşım. ı^lem ve ealışmalannız hakkında sürekli olarak başkanlığıınıza bılgı verılmesını. önemle tarafınıza teblıe ederım. Basın. 119605
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear