23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 1996 CUMA 14 40.Londra Film Festivali 'ağır toplarmdan' Mary Harron TO7 1 H 'un "I KULTUR Shot Andy Warhol"adlı filmi büyük ilgi topladı 1 "1 4^1 • Y4ZIODASI SELİM İLERİ warnoı u vuran Kacunın nımAHl'ANTMEN LONDRA-1968 > ılında sanat dünya- sı. şaşimcı bırhaberİeçalkalandı: Döne- min. kımılerine göre 20. yüz>ılın vaşa- yan en bü> iik sanatçılanndan Andy VVar- hol \ urulmuştu. Ünlü Amerikalı pop an sanatçiMiıı cıddi bıçimde varalavan Va- lerie Solanas. paranova teşhisiyle akıl hastanesine kaldınldı.-\\arhoi'u \urur \urnıaz teslım olınuştu.- Popüler kültü- rü sanat nesnesıne. vaşamını performan- >a. şöhretını parava dönüştürerek efsane olan VVarhol. ölümden dönmüştü. Olav. 28 vıl sonra bevazperdede: 40. Londra Film Festıvalı'nin "ağır toplarından' "I Shot Andv Warhorun(And> \\arhol'u Vurdum)galası. öncekı gece vönetmen. yapımeı veovuııculannın katılimıvla Le- icester Meydanı'ndaki Odeon sinema- sında sıerçekleştırildı. "I Shot Andv \\arhorun vönetmenh- öıni. eski rock nıüzik eleştirmeni \e TY belgesdciM Man Harron üstleniyor. Film. l%0'lı \ıllarda sanatı \e kımîıği, bu arada ılginç filmleriv le Amerikan sa- nat dünvasına damgaMiıı \uran Andv Uarhol'un. dönemin ünlü sanatçılarını. ılginç marjınal tıplerını buluşturduğu. destekledığı. Lou Reed'li VelvetUnderg- round grubunun müziği eşliğinde. bol alkol. seks. uyuşturucuyüklüçılgın par- tılerıv le dıllerc destan, arta kalan zama- nında sanat vaptığı atölvesi. "Fabri- ka'Nında (The Factorv ı geçiyor. Yönetmene göre anti-belgesel Burada yaşananlar çerçevesıııde za- nıanın ruhunıı ızlevıcıve aktanrken bu vaşam biçiminın kıviMndan. ama bonı- basını padatarak geçen Valerıe Sola- nas'ın vaşamı üzcrıne odaklanıvor. Andv VVarhol'u \uran kadın Yalerie Solanas. 16 yaşına gelene dek -eın>el ta- cız. tecav üz. ölüm tzıbı- akla tıelebılecek • Ünlü Amerikalı pop sanatçısı Andy Warhol'un Valerie Solanas tarafından 1968 yılında ciddi biçimde yaralanması 28 yıl sonra beyazperdede. 'The Scum Manifesto'nun radikal feminist, lezbiyen yazan Solanas'ın yaşamı üzerinde odaklanan filmin biletleri karaborsada bile bulunamıyor. Yönetmen Mary Harron, Solanas 'ı bir ölçüde mitleştirmesine karşın, Andy Warhorun ılımlı bir portresini çiziyor. hertürfenalığı.şiddeti vaşamış. görmüş. evsiz barksız. bu arada Marvland Üni- \ ersitesi 'nden üstün başan v la mezun ol- ma>ı başarmış bir öksüz->etim. Çalış- mavı reddeden, kann tokluğuna fahişe- lik ve dilencilik yapan, bugün feminist yazının klasikleri arasında yeralan "The Scum \lanifesto"nun radikal feminist. lezbiyen yazan. Yönetmen Harron. Solanas'ın fotoko- piyle çoğaltarak bir dolara satmaya ça- Iıştığı.kimilerinebedavadağıttığHAndv VYarhol da bunlardan bın). kadınlann her açıdan erkeklerden daha üstün olduğu- nu kanıtlamava gıriştıği ılginç tezi "S- cum Manifesto"yu 10 >ıl önee okumuş. O güne dek salt "Andy VVarhol'u vuran kadın'dive bıldiği Solanas'ın yazar oldu- ğunu keşfetmesivle birlikte. şu sıralar Londra'da karaborsada bıle biletleri bu- lunmayan filminin ilk tohumlan bu şaş- kınlıkla atılmış. Gala gecesinde film gösterimi sonrasında izlevicilerle vaptı- ğı soyleşide şövle dedı Harron: "İnanılmaz derecede cüretkâr bir ki- taptı, doğrusu vavımlanabilnıişolmasına şaşırmıştım ilkokuduğumda. Solanas'ın ö\küsü\le ilgilenmeye başladım. 'Sara- lanmış bir insandı.bugüncdek kimsenin onunla ilgilenmemiş oiması da şaşırttı be- ni. Kim olduğu. \>arhol"un bi>ografile- rinde tek satırla geçişfirili\ordu hep. ^a- zarlığından, ilginç düşüncelerinden söz eden voktu. Ben, Solanas'ın vaşamıvla, gerçekte kim olduğu>la ilgili boşiukîarı doldurnıak için giriştim bu filme." Akıl hastanesınden çıktıktan sonra I989'da zatürreeden ölene dek korkunç bırsefalet içinde sokaklardavaşav an Va- lerıe Solanas'ın vaşamındakı boşlukları doldurmak odenlı kolay olmamı^. Yedi \ıllık bir araştırma sürecı sonunda çe- kimlerine başlanan. \ arı-belgesel sa\ ıla- bilecek "I Shot.\nd> \\arhol1 ". o dönem- de U'arhol'u tanımı^. "Fabrika'\ı zıyarer etmı^ ınsanlar ve ilan voluvla ulaşılan Solanas. tanı^larının anlattıklamla bir 'senano' olabılmış. \öneinıen Harron. fılmmınbelge>eldeğil. 'anti-belgeserol- duğunu sö\lü\or- "Solanas'ın dclinin teki olduğunu dü- şcinü\ordu herkcs: kimse yaşamıyla tl- gili bir belge tutacak \e saklavacak kadar ilgilennıemişti onunla. Elimi/de tek bir belge olmadan. ama onu tanınıış insan- ların anlattıkiarnla bir portre oluştur- duk." Lili Taylor'ın muhteşem o>nnu Filmde. \alerie Solanas'ı ünlü yazar Dorothj Parker'ı beyazperdede ölüm- süzle^tiren Jennifer Jason Leigh ile bov öleü^ebileeek muhteşem performansıy- la LiliTaylorcanlandınyor. EmirKustu- rica'nın "Arizona Rüyası" filmiyle ge- nı^ kıtlelere adını duyuran. son olarak Istanbul sinemalarındagöstenlen "Smo- ke"un de\amı "BlueintheFace"de ızle- diğimiz Taylor. rolüne hazırlarken **S- cum .Manifesto">u elinden bırakmamıs.: "Manifesto'nun yanı sıra. insanların an- lattıklarını dinledim \e doğrusu bol bol düşündüm. O denli varalanmış bir insa- nı, 28 vaşında\ken gidip birini \ urmaya iten nevdi? Bunu keşfetmeye çalıştım." Solanas neden \Tirmuşftı? Sahi.neden \urınu>tu\V'arhoru Sola- nas? O sıralar. \Villiam Burroughsda da- hil olmak üzere pek çok 'underground' yazan \ayimla\an (bu arada >ıllar son- ra sonunda Scum Manifesto'yu vayım- ladıktan kisa bir süre sonra iflaseden) bir yayıncı bulmuş. onunla yaptığı sözleş- menin baskısını. ensesınde hissetmek- teydi. bu arada vazdığı bir ovunu \\ar- hol'a gondermı^ ama gen alamamıştı - belki öfkesinin nedeni buydu- W'ar- hol'un oyununu çaldığını söylüyordu. \\arhol ı.sezaman zaman Fabrika'ya uğ- ravan. bağıra çağıra manifestosundan bölümlerokuyan \ebıraz ürktüğübu içi ieine sığmayan kadının o> ununu kaybet- miş, okuduğunu bile unutmuştu. Valerie Solanas'ı bir ölçüde mitleştir- mesine karşın. And\ NVarhol'un. çoğu bivografisinin aksine ılımlı bır portresi- ni çizen şönetmen Mary Harron. bu ne- denle olsa gerek ~\\arh'ol'u \uran kadı- nın filmi" için Andv VVarhol Vakfı'ndan bile övgü almış. Solanas'ın Andv VVar- hol'u neden vurduğuna gelince. bunu kendısi de bilmıvor. Bu >ırrı çözmek iz- leyicive kalıyor. Bu yılkı Londra Film Festivali'nin iz- leyici kuvrukları açısından birinci sıra- da yer a'lan filmini. baharda îstanbul Film Festivalı'nde izlenıek dileöivle.. DT, Erhan Gökgücü'nün 'Giordano Bruno'sunu bu sezon repertuvardan çıkardı 1600'de yakıldı, 1996Ma yîne cezalandırıldı Bonn'da Nadide\e Halil Akdeniz'inortaksergisi açıldı. Yeni görsel kodlamalar NECMİ SÖN'MEZ BO\> - Bonn 'da Ausv>. ar- tiges Amt Aus und Fortbıl- dungsstatte'de (Alman Dı- şişleri Bjkanlığı'nın Me^le- kı Eğıtım Bölünıüı Nadide ve Halil Akdeniz'ın ortak sergıleri açıldı. Ocak avın- dan beri Türkıve'ııın Bonn'daki kültür ataşesi olan Prof. Dr. Halil Akde- niz'in bu sergide 4 tu\ali. I adet duvar röl,vef. Nadide Akdeniz'ın ise 5 resnıı ve 2 adet karakalem çalı^maM sergılenı\or. Sergıdekı çalış- maîan belgeleven ıııtelikli i- ki katalogla ızlevicılere su- nulan bir sergivı. Alman- >a"davaşavansanatçılanmı- zın son \ ıllarda giderek sık- lıkla açıîan sergiîerinden av- n bir çizgide ele alniak ge- rekivor. Nadide Akdeniz. 1993-94 arasında gerçekleştırdıği ça- lışmalarında kurgulanmış görüntülerı kendine özgü olarak gelıştirdiği bir stüle izlevicilere sunuvor. Daha öncelerı birçok kez yanlış olarak vazıldığı gibı naif bir bakış açısıvla karşılaşmno- ruz burada. Sanatçının sergi- de ver alan 2 büyük bovutlu desenının daha açık olarak ortav a koyduğu gibi sergıde- ki çahşmaların tamamında sabırla kurgulanmış ve her detavı en ince avrıntıva dek izleviciye aktarmak isteyen misyoner bir tav ır söz konu- su. Akdeniz'in resımlerimn tamamı ılk bakışta ne olduk- ları anlaşılamavan. çözüm- lenemejen bıtkilerle kaplan- mış orman görüntülerini su- nuyorlar izlevici\e. Değışik ağaç. bıtki. > aprak v e bu or- tama uv mayan v abaneı nes- nelerle yüklenmış olan re- sımlerde. oksijen tüpleri. ka- dın avakkabıları. sandalve- ler. tav u> kuşu gıbi objeler ortava çıkıvor Gerçeküstü- cü bir ızlenim uv jndırması- narağmen Akdeniz'in kom- pozisvonijrında siirrealistik kornpozis>on öğeleri keııdı- ııı belirgın kılmıvor. Tıpkı asıl meslegı gümrük me- murluğu olan Henri Rousse- au'da olduğu gibı I özellikle sanatçının 190 tarihlı 'Düş' ısimli resmıni hatırlamak gerekir burada) sanatçının çalışmalarında da bellı bir sınıflamaya dahil olmadan diinv av ı özellikle de doğa\ ı büvüteç altında inceleme eğilımi ortava çıkıvor. 1993-95 arasında vaptığı ışlerını sergıleven Halil Ak- deniz. uzun \ıllar'dan beri >ürdürdüğü "Anadolu L'y- garlıklarından Görsel Not- lar"dızısıne ait çahşmaiarın- da. geçmiş kültürlerden gü- nümüze uzanan süreç içinde \ eni görsel kodlar \ akalama peşinde. Bunlara R. Bart- hes'ın kullandığı anlamıvla sımgeler demek daha doğru belki. Bu sergide ver alan ça- lışmalar arasında benim "du\ar röhefi" olarak ta- nımladiğım ış. \unan alfe- besinin Onıega harfi ile Hı- tıtler aıt bir motifi tahta bir konstrüksivonla izle\iciye sunuvor. Gerçi sanatçının daha öncekı çalışmalannda da tuvalden duvara gönder- me v apan bir \ aklaşım göze çarpıvordu. harta bir yakla- şım v ar. Tahta konstrüksi) o- nun kare ve üçgen gibi te- mel geometrık elemanları ortava çıkaran çıplak hali. tu\aller üzerıne bovanmış işaretlerle hissedilir bir kar- şıtlıkoluşturuvor. Sanki Ha- lil Akdeniz'in daha önceki resimlennin ıskeleti duruyor karşımızda. Izleyiciye sanat- çının gündeme getirmek ıs- tedığı görsel problemierı son derece açık bir yaklaşım ve yalınlaştırılmış elemanlarla birlikte sunan duvar relıyefi. ırk. din. dil farklılıklarına karşın kurulması gereken kühürlerarası divaloğu gün- deme getiren bir özelliğe sa- hıp. Akdeniz'ın tuvallerinde kurgulavarak veni birbütün- lük içinde sunduğu görsel elemanları belirli kavramla- ra gönderme v apmaktan çok görsel karşıtlıklan gündeme aetinvor. kültür Servisi -1995 -96 sezonun- da Devlet Tıyatroları Ankara İrt'an Sahınbaş Sahnesi'nde sahnelenen Erhan Gökgücü'nün ''Giordano Bruno" adlı ovunu geçen sezon sa- dece 27 tenısil vaptı, bu sezon da re- pertuvardan çıkanldı. 80 başlarında yazmaya başladığı ve 84'te bitirdiği. ertesi \ ıl TOBAV Ödülü kazanan. bu v ıl nisan ayında Çağdaş Yaşamı Des- tekleme Derneği'nin büyük ödülü olan "Aziz Nesin Ödülü"nü kazanan oyunun \azan ve Kültür Emekçilerı Sendikası yönetıcisi Erhan Gökgü- cü. bu durumıı "Ortada faili malum bir ölü var"bıçıminde yorumluyor. Türk oyun vazarının gelişmesıne katkıda bulunmanın. Devlet Tivat- rolan'nın yasa>la belirlenmiş göre- vi olduğunu anımsatan Gökgüeü. böylesi olayları v alnızca sanat tanhi- mizin duvarhhğına terk etmenin ye- terli olmadığını, envanterinin çıkarıl- ması gerektigini vurguluvor: "Şinv di, elinizde rünı uvgar dünyanın sa>- gı duyduğu, felsefecilerin "düşünce özgürlüğünün ilk havansi' olarak ad- landırdıklan, yakıldığı yerde anıtı di- kilmiş bir adamın dünvada ilk kez \e bir Türk yazannca >azılmış. ödüllü bir ovunu var: Başka bir devişle ulu- saltiyatromuzun e\ rensellikJe örriış- tüğü bir olay. Siz bunu basın galası bi- le yapmadan apartopar kaldınyorsu- nuz. Başka bir acı gerçek de vöneti- min bu olavda ke\fı bir savurçanlık içinde olmasıdır. Bruno'nun elli kişi- ye varan kadrosunun üç av süren pro- valardaki emeği. bestecinin. sekseni aşkın dönenı kostümünün. dekor ve çok sayıdaki aksesu> annın De\ let Ti- yatrolan'nın kjsıtlı bütçesi içindeki akçasal pa\ ı önemli bir tutardır. Böy- lesi bir prodüksiyon. seyirci de be- nimsemişse yirmi yedi temsil sonra gözden çıkanlamaz." Aralık başında sahneye çıkmaya hazırken çeşitli teknik sorunlar >ü- zünden vönetimce üç kez prömiver tarihı ertelenen ve 17 Ocak 1996"ta prömiver vapan o>unun afişleri bir hafta sonra asılmış. basın duyurusu ise ancak onuncu temsılden sonra çıkmış. Oyun repertuvardan kaldırı- lınca vönetime bir dilekçe veren Gökgüeü. vanıt bile alamamış. - Oyununuz neden repertuvardan çıkanldı? ERHAN GÖKGLCL - Bu olay hukukta "cezanın tipikliği' diye ad- landınlır. Bruno; düşünce özgürlü- ğünü. laikliğı. bilimı sav unduğu ıçın Romaengizisvonunca sekiz vıl ağır işkenceler gördü v e düşüncelerınden dönmedıği için de 1600'de vakıldı. 1996'da ise Dev let Tivatrosu'nca bir kez daha cezalandırıldı. Oysa vasa hükmü var. aynı suçtan iki kez eeza verılemez. Bruno'}u vazarak buna ovun vazarı sebep olmuştur. - Eğlenijorsunuz. E.GÖKGLCL - Kuşkusuz. Bas- kı gören. haksızlığa uğravaıı halkın en büyük gücüdür mizah. Ov un üze- rinde çok şevler vazıldı. Çoğu da Cumhuriyet'te yavımlanmıştır. 11- gınç olanı, 16. yüzyılın sonlannda yaşanan bu trajedinin ülkemizin gündemiv le de çakışmasıdır. Çağeıl- lık ve insanı değerler için mücadele veren. sonları trajık olan çok kişı. Bruno ile benzeştırildı. Bunlann ba- şında Sayın Uğur Munıcu gelivor. Belki bu nitelığınden ötürü ovunun sahne vaşamına kavuşması çok uzun sürdü. - Seyirci ovunu nasıl karşıladı? E. GÖKGLCL - Elimdekı telif hakkı ödentı belgelerindeki bilgive dayanarak söylüvorum. -ki bunlar kesinrakamlardır-.son 15 temsılinin seyirci ortalaması yüzde 83'tür. Lç. dört kez izleyenleri biliyorum. Ba- sında öv güy le sözedildı. Sav ın A>şe- gül N üksel. Cumhuriyet'tekı eleştırı- sinde ovunu "tüm abartisızlığına karşın görsel \e işitsel bir şölen" dı- ve nitelendırdi. Ardından gelen Az- iz Nesin ödülünün ilkelerişövleaçık- lanmıştır: "1995-96 sezonunda oy- ınınan Türk tiyatro yazarlannın nyunlurı içintlen Atatürkçti ılüşiin- cevi savunun \v du loik. Jeınoknıiik TC miicııJı'lesine kutkı sağlcıyan ı e bıııııı sanutsül <Jii:e\i gözanlı etınc- den hcifciıvn vapuLını \erilet.ekıir" Giordano Bruno'ya ödül verme gerekçesi ise "Evıcnsel <,ızgisi ile Ycizdı ınetıu, sahneleıü$ ve oyımcu- lukiaki olgun düzevi nedeni ile " bi- çıminde açıklandı. Oyunun kadrosu dağıtıldı Ödül veren kuruluş. tiyatro vöne- timinden. ovunun İstanbul'da tenısil edilmesini diledi. Törenı temsil ön- cesi yapmayı düşünüyordu. Cstelik \alnızca vazar. vönetmen ve kadro- va verilmeyecek ödül. Dev let Tivat- rolan'nada "laikcumhuri\etisavun- duğu. ülkemizdeki demokratikleşme çabalanna katkıda bulunulduğu için bir teşekkür belgesi" verılecek. Ne vapıyor bunu öğrenince vöne- tim? "Bu ovun kalabaîıktır. bütçemiz kısıtlı. Bu anda mümkün değil. Ekim a\ına" divor ve ardından daha geniş kadrolu bir oyunu gönderiyor Istan- bul "a. Sonra haziran a\ında Bru- no'nun gelecek sezon devam edece- ğıni söylüyor. sezon başında ise ov u- nukaldınvor. kadrosunu başka ovun- lara dağıtıyor. Ilginç bir utanç duy- gusu. Adeta "Ben mi laikliği sa>un- muşunı. iilkenin demokratikleşmesi- ne katkıda bulunmuşum? Bilmcden vaptım. özür dilerim" demekte. - Bunun son dönenı kültür bakan- larının kimliği ile ilişldn bir nırunı ol- duğunu düşünebilir nıivi/? E.GÖKGLCl - Geçen sezondan Erhan Gökgü- cü'nün oyunu sadece 27 temsil yapabildi. devam eden bazı oyunlara baktığım- da "•sanmam"" demek geçiyor içım- den. Av rıca "Tann'vı içimizden baş- ka bir \ere verleştirirsek, bize tepe- den bakı>or. bizi >orumluyor ve biz ona ulaşamıv onu. O zaman hırslar- la, kıskançlıklarla dolup kı\ranıyo- ruz" dıven bir Bruno'ya hıçbır de- mokratik vapının kar^ı çıkmayaeağı açıktır. "Bürokrasininfazlageüşmiş otokontrol mekanizması" dersenız. belki. Ovsa Devlet Tivatrolan. tüzel kışilikh kuruluştur. Üstelık sayın ge- nel müdür bu kavramın bovutlannı biraz da zorlayarak özerkliğı, özgür- lüğü ifade ettiğini sık sık açıklamış- tır. - Bu durum bir yazar olarak size acı verivor mu? E. GÖKGÜCÜ - Trafik kazaları- nın önlenebilir yükselişi karşısında duvulan dehşeti vaşıyorum. Ne var ki çağımın bana vüklediği sorumlu- lukları sahipienmiş bir vazar olarak amorfizmı. vaşamı olduğu gibi ka- bulienmeyi reddedıyorum. - Son olarak ne diyeceksiniz? E. GÖKGÜCt -"Bu olavı sanat- severintoplumsalduyarlıhğınabıra- kıyorum. Ayrıca Aziz Nesın Ödü- lü'nün bir miktar parayı da içerdiği- ni öğrendiğimızde tüm kadro başba- şa verip bu parayı ustanın vakfına bağışlamayı kararlaştırmıştık. Şimdi bir yazar kimliği ile şunu açıklıvo- rum: Eğeroyunum bu sezon şu > a da bu nedenle venıden ovnatılır ise se- zon sonuna kadar hak etmiş ola- cağım tüm telifhaklanmı .\ziz Nesin Vakfı'na bırakacağım. Çünkü o an- dan başlavarak oyunum toplumun malı olmuş demektır. İrlandalı şairler Türkiye'de, Türkiyeli şairler Irlanda'da Kültür Senisi- Divan ŞiirveÇeviri Der- neği'nin kolektif çeviri seminerlennden ıkincisi Efes Pilsen'in sponsorluğunda 16- 21 kasım tarihleri arasında Hev beliada Hal- kı Palas otelipde gerçekleştiriliyor. Çeviri seminerine İrlandalı şairler Nuala ni DhomhnaiU ve Tony Curtiskatılacak. Dhomhnaill. 1952doğumlu. İrlanda'nın Gork kentinde. University Gollege'da ede- bivat öğrenimi gören şair. 1970'lerde An- kara'da ODTÜ'de Ingilızce öğretmenlıği yapmış. Daha çok İrlanda dilinde vazıyor. Türkçe. Fransızca. Almanca ve Hollandaca bilıyor. Bugüne dek 6 şiir kitabı. 3 çocuk ovunu. 1 libretto ve 2 senarvo vayımlamış. Şiirleri Fransız. Alman, Italv an, Norveç. Ja- pon. Danimarka. Estonya ve Polonya dille- rine çevnlmiş. 1979-1988 tarihleri arasın- da irlanda ve ABD'de birçok şiir ödülü ka- zanmiş. Tony Curtis ise 1953 doğumîu. İngilte- re'de Essex Üniversitesi nde ve Dublin'de Trinirv Gollege'da İngilizedebiyatı okumuş. Bugüne dek yayımlanmış 3 şiir kitabı ve 2 oyunu olan Cunıs, 1993'te İrlanda Şiir Der- neği'nin Ulusal SürÖdülü'nü kazandı. Çur- tis. 1995'te İrlanda'da Hulki Aktunç'un şi- irini Ingilızceveçev ıren şairlerarasındavdı. 22-30 kasım tarihleri arasında da Türk şairleriErdalAlovave AdnanÖzervine Di- van Derneği'nin etkınliklerı çerçevesinde Portekiz'e giderek şiırlerinin Portekızceve çevrileceği kolektif semınere katılacaklar. Divan Derneği'nin ilk etkinliği 1994'te baş- lamış ve o vıl Onat Kutlar ve Cevat Ça- pan'ın şiirleri. Pans'te Rovamount Kiiltür Merkezi'nde iki Türk şaınnin de katıldığı seminerde Fransızcaya çevrilmişti. Bu çe- viriler. 1996 yılı içinde Fransa'da kitap rıa- lıne geldi. 1995 Eylülü'nde İstanbul'da yapılan ilk Divan seminerine Fransa'dan iki şair. Cla- ude Esteban v e Emmanuel Hocquard katı I - dı veçevrilen şıirlerdaha sonra Divan-Nle- tıs ortak vavını oiarak kitaplaştınldı. Avnı yılın kasım avında da Türkive'den iki şair. Lale Müklür v e Hulki Akrunç Dıv an Der- neği'ncelrlanda'vagönderıldı ve şiirleri İr- landalı ve İngılız şaırlerın katılımıvla İn- gılızceveçevrildi. Meraksızlık sendromuna meydan okuma: Açık Radyo Kültür Servisi - Hızlı iletişim çağını yaşadığımız şu günlerde artık kimse radyo günlerinden söz edemiyor belki. Televiz>onun odalanmıza taşıdığı görsel bombardıman. radvonun bir zamanlar vaşamımızda kapladığı önemi sarsıcı etkiler yarattı. Tüm ailenin radvonun başına toplanıp "ajans'dınlediği günler çoktan gerıdelaldı. Çağımız 'popçağı'. Attık radvoları kol saatı olarak kullananlar bile var. Bütün bunlar olurken geçen yıl kasım avında "kâinatın tüm seslerine. renklerine ve titreşimlerine açık" olan bir radyo 94.9 frekansından yavına başladı. Önceki gün Açık Radyo. çalışanlarıvla birlikte birinci vaşgününü kutladı. Tiryakileri fakslarla kut'ladılar vaşgününü. İşte transistörlü radyosunu •Açık Radyo'ya ayarlı tııtan dinlevicilerden birinden gelen kutlama mesajı: -60 vaşından sonra saveni/de veniden radyocu oldurıı. L'lkemizde olan ender güzel şe\ ler gibi inşallah sona ermez". Açık Radyo'nun kurucularından Ömer Madra'nın da dediği gibi "Açık Radyo meraksızlık sendromuna yönelik bir me>dan okuma. Geniş kitleler için değil ama •medşakrasi" ve "medyokrasi'den sıkılanlar için birsığınak". Radvo'sunu değıştirmek isteyenlere duyurulur! Nahid Sırrı Örik'ın Yıldız Olmak Kolay mı? adlı romanını okuyorum. M. Kayahan Özgül'ün yayı na hazırladığı kitabı Oğlak Yayıncılık okura kazan- dırdı. Roman 1944'teTanın gazetesinde tefrika edil- miş, öylece kalakalmış, ancak bugün gün ışığına çıkıyor. Yıldız Olmak Kolay mı? Çok sevimli bir roman. 1940'lar çerçevesinde bir genç kızın alaturka mu- siki yıldızı oluşunu dile getirmekte. Her şeyden ön- ce, hınzırca bir zekâyla yazılmış. içkili gazinolar dünyasını adeta kare kare saptıyor. Bakalım nasıl bir sona ulaşacak yıldız olma yo- lundaki Selma'nın serüveni?.. Romanı okurken, bir yandan da Nahid Sırrı'nın öteki kitaplarına yıne göz atıyordum. Hayat ile Ki- taplar'üa, Mart 1945'te kaleme alınmış çok ilginç bir yazısına rastladım: "Muhtelif Dramlardaki Son Perde." Ya okumamışım, ya da belleğimde yer etmeye- cek biçimde okumuşum. Doğrusu şaşırdım, dikkat- sizliğımden utandım. Bu yazısında Sultan Hamid Düşerken romancı- sı, yıkılan faşizmin baş kahramanları Hitler ve Mus- solini uzerınde duruyor. Onları bırer trajedı kışısı- ne benzetıyor. Önce tarih sahnesindeki trajedyenlerden söz açr mış. Büyük savlar. büyük -ama ne yazık ki insanlı- ğın yararına olmayan- girişimler, büyük büyük dav- ranışlar ardındaki bu tarihî kişıler, günün birinde kof dünya görüşlerinin kurbanı oluyorlar. Her birinin in- sanlık önünde nasıl küçük.. küçücük düştüğüne tanıklık ediliyor. Nahid Sırrı. tarihin trajedyen görünüp acı bir ko~ medide yoğrulmuş kişilerini kaleme getirirken, on- lardan handıyse öç alan bir anlatımı yeğlemiş. Ni- hayet sıra Adolf Hitler'e geliyor: "Acaba kendi dramının da son perdesi açılmış bulunan Adolf Hitler, bu şerefle ve gururta hayat sahnesinden çekilmeği bilmemışler arasında en çok hangi düşkünü ayıplıyor?" Hitler. Almanya'yı ve dünyayı yıkıma götürürken hangi öncülerinin etkisi altında kalmıştı; öncülerin son perdesinde nelerolup bitti... Bakıyorsunuz hep aynı düşkünlük. hep aynı zavallılık. O zaman Nâhid Sırrı. "eskı onbaşı ve amatörde- recesini aşamamış ressam-mimar" diye niteledığı Hitler'e bir kader biçmeye karar veriyor. I. Napol- yon'un "hayatını daha azametli bir dram havası içinde" yinelemek istemiş Hitler'e bıçilen son, an- cak ıntihardır. Nahid Sırrı bu intiharı bütün kalbiyle temennı ediyor. Hitler'in hâlâ çıkış yolu bulup savaşı kazanaca- ğına inananlara şaşmakla kalmıyor: onlann bü umudunu Hitler için "münasip bir son" olarak da göremiyor. Hatta şeref ve haysiyetten yoksun bir son dilediklerı için Hitler hayranlarına kızıyor. Serinkanlı alaycılıkla sürüp giden yazıda şu te- menniye varılıyor: "On milyonlarla ınsanın hayatı pahasına tarihin en kanlı hailesini yaşayan bu mahlûk için daha mü- nasıp son, ölümü kendi eliyle nefsıne verdikten sonra cesedini yaktırıp küllerini de yuvasını kurdv- ğu Berchisgaaen ka'yalannın üzerinden Atrnanyk göklerine savurtmaktır:" Intihar gerçekleşmiş. ama küllerin savrulmaşı unutulmuş. Nahid Sırrı, Hitler adının unutulmasına, tarihten silinmesine karşı. Napolyon tutkunlarını kızdırmak pahasına şöyle söylüyor: "Ondan sonra da bütün insanlığa düşen vazife, onun ismini ancak lanet ve nefretle anmak, hatıra- sı etrafından Napolyon için yapıldığı gibi bir hay- ranlık ve merhamet çelengi örmemektir." : Tersi yapılıp. Hitler'in "çehresinde" güzel çizgi- ler bulunmaya yeltenılecek olunduğunda, ınsanlık için yeni yenı Hitler'lerin türeyebileceğini de ileri sürüyor yazar. "Muhtelif Dramlarda Son Perde", nıhayet. suçu Hitler'de değil, ınsanlığın aymazlığında buluyor, saptıyor ki yazannın siyasal bilincine ister istemez bağlanıyorsunuz: "Almanya'nın ve bütün dünyanın muazzam bir dramı hayatı pahasına seyretmeye hazır bulundıs- ğundan emin olmasa, sahneyi hazırgörmese, şim- diki Adolf Hitler de meydana çıkamazdı. Hitler'in zürriyeti, sulhun en güzel şey, yegâne güzel şey ot- duğuna bütün insanlık iman ettiği gün tükenmfe olacak, asırlardan ve asırlardan beri oynanan bu- tün bu korkunç dramların son perdesi ancak o zS- man inecektir." Bir kehanet yazısı mı? Yoksa güçlü bir sezginin, toplumsal bilincın yordamıyla mı yazılmış? Güncelliğini bugün de şiddetle koruyor. Bana kalsa, siyasa ve tarih kitaplarına seçme parça olarak geçirir, gençlığe ille okutur, gençler(e tartıştırırdım... •_ Macit Flordun öldü Kültür Servisi-Tıvatro sanatçısı Macit Flordun. > Bevoğlu'nda bırotel odasında ölü bulundu. Flordun'un ., cesedi. iki gün dışan çıkmamasından kuşkulanan otel çalışanlannın polise haber vermesi üzenne bulundu. Pek çok televizvon dızısınde de rol alan Flordun ov unlarda ' yönetmişti. İstanbul Devlet Tıvatrolan'ndan emeklı 57 vaşındakı Flordun için dün toprağa verildi. K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K K A M İ L M A S A R A C I '
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear