25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 1996 PAZAR 8 PAZAR KONUGU Konferansın, sorunlan çözmedeyeni yöntemleri beraberinde getireceği düşüncesinde olan Yiğit Gülöksüz: HABrrAT'ın mirasınınpeşindeyizO LJiı UıS Başbakanlığa bağlı Toplu Konut Idaresi (TOK.I) bir süredir çeşitli kesimlerden gelen eleştirilerin hedefi oldu. Kooperatif birlikleri, TOKİ'nin konut üretimini üstlenmesiyle kendilerine yeterli parasal destek verilmediğini belirtiyorlar. Bu arada çeşitli sivil toplum kuruluşlan, İstanbul'da haziran ayında yapılacak BM'nin HABITAT (Insan Yerleşimleri) Konferansı'nahazırlık sürecinde, HABITAT'ın koordinasyonunu üstlenen TOKİ tarafından dışlandıklannı öne sürüyorlar. TOKİ Başkanı Yiğit Gülöksüz ise bu eleştirilere yanıt verirken sivil toplum kuruluşlannm hiçbir şeküde dışlanmadıklanni, kapının isteyen herkese açık olduğunu söylüyor. Bu arada TOKİ'nin konut üretimini üstlenmesi konusunda da bunun çok haklı olduğunu ve dünyada benzer modelleri kadar başanya ulaştığını belirtiyor. Bizimle bu uzun söyleşiyi yapmak için onca işi arasında zaman yaratıp uçağa atladığı gibi Ankara "dan İstanbul'a gelen Gülöksüz, HABITAT için yazılan ulusal raporun çok dar bir çerçevede hazırlandığı yolundaki eleştiriler için de "Çağrıldığı halde gelmemek, rapor vermemek ve başka alanlarda verilmesi gereken kavgayı HABITAT alanına taşımaya çalışmak, bütün öbür katılımcılara saygısızlıktır" diyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU PAZAR KONUGU ı Sizın başkanlığınızdan sonra TOKİ'de bir aıüa\ış değışıkligı olduğıı söyleniyor. Daha ûnce ko- operatiflere her lürlüparusal destek verilirken şimdi konut üıvtiminin TOKl'tarujından üstlenilmesiyoğun eleştirilere neden oluyor. Siz bu eleştirilere ne diyor- sunuz? GÜLÖKSÜZ-TOKİ 'de 1992 başından sonra ba- zı politika değişikiikleri olduğu doğru. Ihtiyaç faz- la. kaynak da sınırlı oldugu için bizim yaptığımız beş yıllık plan politikalan ve hükümet programı doğrultusunda asıl ihtiyaç sahıpienne kredileri yön- lendirmektir. Bunun için yüz metrekare sınınnı ka- bul ettik. Kredi geri dönüşlerinde memur maaşla- nndakı artış oranına endeksli bir artışı uygulamayı sürdürdük. Aynca kıyılardaki tatil yerleşmeleri ni- teliğındekı ikinci ev konutlara verilen kredileri de o tanh itıbanyla kestik. Bunlarla yapmak istediğı- miz, asıl ıhtiyaç sahibi olan, evi bulunmayan ınsan- lara bu kredıyi yönlendirmekti. Ikınci olarak şunu yaptik: Kooperatıfçilik Türki- ye'detabıı kı başarılı bir uygulamadır. Eksıklikleri vardır. ama esas ıtibanyla özellıkle sayısal bakım- dan önemli mesafe almış bir konut elde etme yön- temıdir. Ama bunun dışında da yollar açmaya çalış- tık. Yani finansman modellerimizi yeniden çeşit- lendirme yoluna gıttik. Çiinkü, Türkiye şehırleşıyor, metropolleşıyor ve insanlar farklılaşıvor. Gelirleri itibanyla farklılaşıyor, yaşamak istedıği yer bakı- mından bılınçleniyor.Toplu Konut Yasası, TOKl ve Toplu Konut Fonu, sadece kooperatiflere para ak- tarmakla görevli değildır. TOKİ. Türkiye'de konut sorununu çözmekle görevlendirilmiş bir idaredir. Yasa da Türkiye'de konut sorununun çözümü için fonun kullanılmasıyla ilgilı görevlerı vermıştır. Bu- rada yapılan. bunun çeşitlendirilmesidır. Bu iş dört model halınde yürütülüyor. Bunlardan birisi, TOKİ'nin kendi mülkıyetinde bulunan arsa- lar üzennde prefinansman sistemıyle konut üret- mesı, önccden satıp sonradan yapmak suretıyle ma- liyetlerı düşürerek bu suretle de ücretlilerle birlikte nefes alıp veren bir küçük esnaf kıtlesine konut sa- hibı olma imkânı saglayan biryöntemdi. M H H ^ H Bu sistemi Türkiye'ye nasıl yaygınlastır- mayı planlıyordunuz? GÜLÖKSÜZ - Bizim gördüğümüz, bunu beledi- yeler eliyle yapmanın en dogrusu oldugudur. Çün- A yda dört-beş milyon lira /î tasarruf edebilen bir aile, - Z J L eninde sonunda konut sahibi olmak istiyorsa şu anda Türkiye'de onun yapabileceği çok fazla bir şey yok. Çünkü bir peşinat gerekiyor. Kooperatiflere bile girse yüksek ara ödemeler ve belki de bunun iki-üç katını bulan aylık ödemeler yapması lazım. kü belediyeler halka en yakın idareler. Bu, beledi- yeler eliyle belediye arsaları üzennde geliştirdığı- miz bir konut projesidir. Bunun içinde kooperatif- ler yer almaktadır. lyi bir modeldır. Çünkü beledi- ye, kooperatif, biryerel yönetim, bir sivil toplum ku- ruluşu ve merkezi bir yönetim işbirlıği halınde yü- rütülüyor. Yanı, öyle bir sacayağı ki bir ayağı yerel yönetim. fşın içinde olması ıyi, çünkü o, şehrin ge- leceğinden de sorumlu bir idare. Bir kooperatif ken- di çıkarlannı öbürleri aleyhine düşünebılır. Ama ye- rel yönetim bunun içinde olmazsa ış yürümez. Dördüncü model de ferdı kredi. Ferdi kredi 1987"ye kadar verilmiş. Aşağı yukan 95 bın aıle bundan yararlanmış. Şımdi, biz bunu yeniden hare- kete geçirmek istiyoruz. Bunu da Toplu Konut Ta- sarruf Sistemi adı altında yapmayı planhyoruz. Bu- nun hukuki altyapısıylayönetmeliğini hazırladık. 11 Temmuz 1995 tarihli Resmı Gazete'de yayımlandı. mmmm^ Bununla neyapmayı amaçlıyorsunuz? GÜLÖKSÜZ - Şunu: Ayda dört-beş milyon lira tasarruf edebilen bir aile, eninde sonunda konut sa- hibi olmak istiyorsa şu anda Türkiye'de onun yapa- bileceği çok fazla bir şey yok. Çünkü bir peşinat ge- rekiyor. Kooperatiflere bile girse yüksek ara ödeme- ler ve belki dc bunun iki-üç katını bulan aylık öde- meler yapması lazım. Biz Alman Yapı Tasarruf Sis- temi ve Fransızlann 1964'ten sonra geliştirdikleri sisteme benzer bir sistemi enflasyon içinde de çalı- şabilir bir formülle yurrtaşın hizmetine sunmak is- tiyoruz. Şu andaki fıyatlarla 2 milyonla 7 milyon li- ra arasında taksıt dılımlenyle ıki yılla yedı yıl ara- sında liredi dönemleri belirledık. Burada yapılacak şey. vatandaşımızm kendisinin belirlediğı bir ra- kamla tasarrufa başlamasıdır. Bu tasarruf aylık olarak üç büyük me\duat ban- kasınm altı aylık mevduat faizlen ortalaması düze- yınde aylık olarak nemalandınlacaktır. Kendı seç- tiği dönem sonunda bütün bu toplanan ana para, onun reel halegetirilmişmiktan. artı nemasının top- lamı kadar da toplu konut kredisı alma hakkı kaza- nacaktır. Bu.çokgelişmişbirsistemdir. Almanya'da 30 milyon kişinin ev sahibi olduğu bir sistemdir. Aradakı fark. enflasyon içinde olupolmayacağı me- selesidir. Enflasyonla endekslenmiş bir sistemin enflasyon yokmuşgibı çalışacağı daortadadır. Enf- lasyonun beklenmedik düzeylerde yükselmesi ha- lindeyse alt gelir gruplartnın erimemesi için bir açık kapı da bırakılmıştır. Normal olarak busistem, hiçbir şekildedışandan katkıyı gerektirmiyor. Bununla yurttaş arsası varsa isterse üzerine inşaat yapabilir. fsterse bir koopera- tıfe girebilir. İsterse bitmiş bir konut alabilir. Burada bir deyeniliğiaç'klamakistiyorum. Yurt- taş isterse. mevcut konut stokundan yeni olmayan bir konut alabilir. 10-15 yıllık bir konutun sahibi ola- bilir. Bu. Türkiye'deilkdefaoluyor. Ülkemizde üre- timi teşvik etmek düşüncesiy le de bugüne kadar sa- dece yeni inşa edilmiş konutlar kredilendinlmıştir. Ama üretimde mesafe alınmıştır. Bugün Türkiye'de 300 bin civannda ruhsatlı konut inşa edılmektedir. Bu rakam 80 milyon nüfuslu, gelır düzeyı çok yüksek olan Almanya'da 400 bindır. Üstelik Alman- ya'nın 1.5 milyon da konut açığı var. Yani bu, Tür- kiye için yüksek bir konut üretimi kapasitesidır. Dolayısıyla, özellikle ekonomik kriz içinde ve alt gelir gruplanna ulaşmaya çalışan bir politika, me\ - cut konut stokunu değerlendirmck zorundadır. Bi- zim yapmak ıstediğimiz de budur. Şu anda yeni bir konutu 1.5 mılyar liranın altın- da bir paraya alamıyorsanız Ankara'da Nenehatun Caddesı'ne bakan sokaklardan birisınm içinde ar- kabahçeyebakanbırzemın katı 600-700 milyon lı- raya alabilirsiniz. Elındekı ımkânlarla bunu almayı kabul ediyorsa ncden almasın'.' Bununla biz daha alt gelir gruplannı da kredilendirme şansına sahip olu- yoruz. Çünkü şu anda biz orta gelir gruplannı kre- di lendiriyoruz. Kooperatiflere baksanız. ayda 8.10.12 milyon li- ra taksit ödeyen ve 100-150 milyon lira gıbı araöde- meleri iki-üç ayda bir yapmak zorunda kalan birge- lir grubunu kredilendiriyoruz. Oysa belki bunun al- tındakiler daha çok desteklenmesı gereken gruplar. Şu anda 11. yıl içındeyız ve 992 bin küsur kişıye biz konut kredisi verdık. Onun içinden de 865 binı evine girmiş. 128 bin konutun ise ınşaatı devam edi- yor. Hepsı de krediye hak sahibi. Kooperatif siste- mi iyi bir sıstem. Ama tek olması sakıncadır. Çün- kü çok sayıda finansman sistemi olmalı ve herkes kendi işıne gelen yolu seçmelidır. Onun için de biz 1992 başından ıtibaren yollan çeşıtlendırmeye ca- lıştık. Daha yeni finansman modellerinı yaratıcı ça- lışmalarla üretebılırsek bunldn da uygulamaya koy- malıyız. YIGIT GULOKSUZ YükseköğreniminiITÜ Mimariık Faküllesi nde ta- mamladı. Dahasnnnı ABD'deşehir vehölgeplan- laması masteriyaptı. De\-let Planlama Teşkilatı 'nda uzman olarak çalıştı. 1978-80 arasında Köyifleri ve KooperatiflerBakanlıgı 'ndamüsteşarlıkyaptı. OD- 77? Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 'nde öğretim görevliliğiyürüttü. SODEP veSHP 'nin kurucu üye- lerinden. Her iki partide de genel başkan yanlımcı- lığı vegenelsekreteryardımcdığı görevleriniüstlen- di. I Ocak 1992'denbuyanada Toplu Konut Idare- si (TOK/) Başkanlıgı 'm yürütüyor. rildiğimiz yolunda bir yazı gelmesi gerekiyordu. Biz hazırlığımızi yaptık, Çenevre'deki toplantıya gittik. Onlara ev sahibi ülke olarak bir sunuş yap- tık. Bu, çok da başanlı bulundu. Bütün o bürokratik işlemlerin tamamlanması ve bizim parayı kullanabilir hale gelmemiz, geçen yi- lın eylül aymda gerçekleşti. Ondan sonra fîilen ça- lışma başladı. Biz hızla işi yürüttük. Fakat burada en büyük darboğaz gibı görûnen,"büyük bir kongre merkezi ihtiyacıydı. Daha önce belediye tarafından başfatıimış, ama çok az bir bölümü yapılmış olan Lütfü Kırdar Spor Salonu'nun tamamlanması için biz 20 milyon dolar gibi bir kaynak bulduk. Inşaatı hızla yürütmeye başladık. Inşaat, zamanında, yani bu şubat ayı sonunda bitecektir. O arada da bir sem- pozyum yaparak binayı toptan kontrol edeceğiz. Bu, kostümlü prova gibi olacak. Bunun dışında, organizasyonla ilgili bir ihale yap- tık. Bir konsorsiyum kazandı. Karşılamak, sosyal aktiviteler, ikram, temizlik ve daha pek çok işi bu konsorsiyum üstlenecek. Bunun içinde irili ufaklı 12 fırma var. Aynca bir dünya ticaret fuan yapılacak. Bunu da ihaleye çıkardık. Bunu da bir konsorsiyum kazan- dı. Yeşilköy'deki Dünya Ticaret Fuan'nda 30 bin metrekare kapalı alan, 60 bin metrekare de açık aJan var. Burada yapılacak olan fuar, çevre dostu malze- meler ve fikirler, düşük gelirlilere konut için iyi fı- kirler, teknolojiler ve projelen ıçeriyor. Cçüncü bir ihale, halkla ilişkiler ihalesiydi. Bu- nu kazanan konsorsiyum çalışmalannı sürdürüyor. Bunun dışında. biz Tarih Vakfı ile iki sergı yapı- yoruz. Birisi "Başlangıctan Bugüne İstanbul" adı- nı taşıyor. Öbürü de Anadolu'da yerleşmeler ve ko- nutla ilgili 10 bin yıl geriye giden bir sergi. İstanbul'un bütün şehir yaşamını da etkilemek gerekiyordu. Bunu sanat ve kültürel faaliyetlerle yapmak istedik. Dolayısıyla bir külrür ve sanat da- nışma kurulu kurduk. Biz bununla bütün şehre dal- ga dalga sanat ve kültür faaliyetlerini yaymak isti- yoruz. Bir de üniversite öğrencileri arasında yaşanabilir kentlerle ilgili bir yanşma açacağız. Gençlerimizin şehirlerde, kasabalarda köylerde yaşayan insanlann karşı karşıya olduklan sorunlar üzennde derinleme- sine düşünmelerinı, yonjmlamalannı, analiz etmc- lerini ve çözüm önermelerini teşvik etmek istiyoruz. HABITAT-II, bir dünya konferansı vegelipgeçe- cek. Ama Türkiye'ye ne kaîacak? Biz bunun peşin- deyiz. Sorunlarla karşı karşıya olan, biz yurttaşla- nz. Dolayısıyla problem merkezleri, yerel eksenli si- vil toplum kuruluşlan ya da yerel inisiyatifler ha- linde örgütlenmiş sivil toplum kuruluşlan olarak sorunlara biz sahip çıkalım. Devletten, belediyeden bu sorunlan bizim algıladığımız tarzda, kendi çö- züm önerilerimizle çözmemize yardımcı olmalan- nı isteyelim. Bu yeni gelışmiş bir yaklaşımdır ve demokrasi- nin yaygmlaşmasında da çok önemli olabilecek bir GÜLÖKSÜZ- Bunlardan bir tanesi üretimın ka- litesiyle ilgili. Erzincan'dadeprem oldu. Buradako- operatiflerin yüzde 80'ı yıkıldı. Dinar'da deprem oldu, kooperatif binalannın yüzde50'si yıkıldı. De- mek ki bunlann yapı kalitesiyle ilgili sorunlan var. Bunlan çözmeliyiz. Bir de konut çevresiyle ilgili so- runlar \ar. Sosyal donatı, çevre kalitesi eksik. Do- layısıyla bu sorunlann da çözülmesi gerekiyor. Bir başka boyutu. Türkiye sathındaki dağilımla, paylaşımla ilgili sorundur. Bunabırömek vereyim: Ankara'da 100 bin civannda konut. toplu konut kredisınden yararlanmıştır. Busayı İstanbul'da 120 bin civandır. tzmir'deyse 85 bın konut, toplu konut kredisi almıştır. Buna karsılık Dogu ve Güneydo- ğu Anadolu'da 24 ılin toplam kullandığı kredi sayı- sı 61 bindir. Oralarda hepımiz. konut ihtiyacmm di- ğer vörelere göre daha fazla olduğunu biliyoruz. Ama hem örgütlenmedüzeymin düşüklüğü. hem fi- nans kurumlanna olan inancın daha zayıf oluşu hem de aylık taksit ödeme gücünün düşük olması gibi ne- denlerle o bölgede bu talep doğmuyor. Biz, devle- tin biroı^anı olarak sadece talebı karşılamakla gö- revli bir idare değıliz. Biz. Türkiye"de konut ıhtiya- cını karşılamakla görevli bir idareyiz. Onun için de biz şöyle bir yol tuttuk: Talep ve ihtıyacı karşılama yoluna gittik. Nitekim de bu nedenle Güneydoğu Anadolu'da toplam 24 bın konutluk bırprojegeliş- tırdik. Bunun üç bıni bıtmek üzeredir. Inısiyatifin sadece kooperatiflerde olduğu talep üzerinden ha- reket etmeye devam etsek, en büyük şehirler ve kı- yı şehirlerine takılır kalınz. Türkıye'nın öbür böl- geleri için büyük birdengesizlik var. Biz bunlan göz önünde tutarak kaynaklanmızı yeniden dağıtma yo- luna gittik. Yasalara uygun olarak bize başvurup da kredi alamamış hiçbir kooperatif yoktur. Bunu da belirtmek isterim. yorlor? Peki, kooperatifler neden TOKl'yi eleştih- GÜLÖKSÜZ - Kooperatifler kendi açılanndan haklılar. Çünkû onlar talep müessesesi. Onlar. üye- leri için en ucuz. en bol, en uzun vadeli ve müm- künse faizsiz kredi talep edebilırler: edıyorlarda. Ta- biı biz TOKl olarak eldekı imkânı ve kaynağı ıhti- yaç sahibi vatandaşlann konut'sorununu çözmek için hükümet programlan, planlar çerçevesinde ve doğru bulduğumuz yönde yönlendırmek zorunda- yız. Kooperatifçi arkadaşlarımız ou KaynaKtan mümkün olan en büyük parçanın kendi alanlanna aktanlmasını istemekte haklı olabilirler. Ama onlar, kooperatif üyelenne karşı sorumlular. Bunu tabii ki talep edeceklerdir. Biz de hükümete karşı sorumlu- yuz ve o politikalar çerçevesinde işi götürmek zo- rundayız. Biz işte o açıdan eleştiriliyoruz. Ama bu tür bireleştiri alanı konut kaynaklannın dağılımı. paylaşımıyla ilgilidir. Buna cevabım bu- dur. Ben bunü yanlış buluyorum. ^••••B .Si: TOKl olarak devlet tarafından, istan- bul'da hazirandayapılacak olan BM'nin Insan Yerle- şimleri Konferansı 'm (HABITATII) kooraHne etmek- legörevlendirildiniz. Herkes. bugörevin TOKİ'vena- sılverildiğinimerakediyor. Bunu bizeanlatırmısınız? GÜLÖKSÜZ-RiodeJaneiro'da 1992'de BM'nin Çevre ve Kalkınma Konferansı yapıldı. Bu, çok et- kileyicı bir konferanstı. Sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilırgelişme, yani hiçbir şeyi tahripetme- den. kaynaklan iyi kullanarak gelişme stratejisi çok etkileyicı oldu. Nitekim HABITAT'taki sürdürüle- bilir yerleşmeler de onun devamıdır. Bu toplantıdan sonra Türkiye, BM'ye HABITAT II toplantısının 1996'da İstanbul'da yapılması için öneri götürdü. Bu öneri, 1992 Aralık aymda BM Ge- nel Kurulu'nda kabul edildi. Bununla ilgili olarak Dışişleri ve Bayındırlık ba- kanlıklan birlikte çalışmayabaşladılar. Aşağı yuka- n bu çalışma 1.5 yıl öncesine kadar da böyle sûrdü. Bununla ilgili bir yasa çıkarmak, bir teşkilat kur- mak. ona da bir kaynak bulmak gerekiyordu. Ama bununla ilgili bir yasa çıkanlamamış, teşkilat kuru- lamamıştı. Dolayısıyla Genevre'deki hazırlık toplan- tısma Türkiye ev sahibi ülke olarak sunuş yapma du- rumunda olduğu halde hiçbir şey hazır değildi ve toplantıya dört-beş gün gibi bir zaman kalmıştı. Bu asamada Bayındırlık Bakanlıgı görevden çekildi; Dışişleri Bakanlıgı da bu görevi bize verdi. Bunu TOKİ Yasasf ylaçözebilirdik. Yeni yasaçı- karmaya gerek yoktu. Geliştirme Destekleme Fonu'na bir madde ekle- nebilir ve bu fondan HABITAT için harcama yapı- labilirdi. Aynca Yüksek Planlama Kurulu'ndan bu iş için 10 milyon dolar tahsisedildiği karançıkanl- ması. Başbakanlık'tan da bizim bu işle görevlendi- yoldur. Bunlaryapılabilirse HABITAT-II ileride sa- dece bir küresel eylem planının konuşulduğu bir yerolmakla kalmayacak. Türkiye'de. Türk topîumu- nun sorunlannı çözmede uygulanacak biryöntemin doğmasına da başlangıçhk yapmış olacaktır. •^^••* Ulusal Komite 'nin ilk toplantısına Ankara Büyüksehir Belediyesi katılmıs, ama tstanbul Büyûk- şehir Belediyesi katılmamıştı... GÜLÖKSÜZ- tlk toplantıya Ankara da katılma- mıştı. Ilk toplantıya biz en üst birlikleri davet ettik. Örneğin Belediyecilik Derneği'ni çağırdık. Şu an- da Türkiye'de belediyeler birliği yok. Olsa onu ça- ğıracaktık. Aynca çağnlılardan biri olan Marmara ve Boğazlan Belediyeler Birliği'ni çağırdık. Mese- la, Türk Mühendis ve Mimar Odalan Birliği çağrıl- mıştır. Ilk toplantıda bu üst birliklerin hepsinden kendi altlannda olanlarla toplanrılar yapmalan ve çalışmalan istenmiştir. 2-3 bin kuruluşla birlikte bir rapor yazılamayacagı için üst birliklerle başladık. Örneğin, sanıyorum Türkkent'e bağlı 29 kadar kooperatifbirliği var. Biz, Türkkent'in bu 29 koope- ratif birliğini toplaması ve onlarla çalışmasını iste- dik. Böylece konular ulusal rapora getirilebilirdi. Aynı şey, Türk Mühendis ve Mimar Odalan Bir- liği için de öyle. Onlann da 20'den fazla odası var. Ama tam böyle olmadığını ikinci toplantıda gördük. Daha çok komisyon türü küçük komiteler halinde raporlar geldi. Elimize 50 tane rapor ulaştı. Böylece gördük ki, bu şekilde hiyerarşik olarak yaygınlaşmak ve derinleşmek olanagı yok. Onun üzerine, "Kendisini ilgili gören her kunıJuş burada yer alabilir'' dedik. Ilk toplantıda katılan sayısı galiba 96'ydı. Bu, be- şinci toplantıda 159'a çıktı. Ankara Büyükşehir Be- lediyesi, ikinci toplantıdan sonra bize başvurdu. is- tanbul Belediyesi'nden de başvuru geldi. Her ikisi- ni de davet ettik. Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne temmuz- da davet gönderdik. Ağustostaki toplantımızakaül- dılar. ••••^^ HABITAT, istanbulaayapıiacağı için istan- bul Büyükşehir Belediyesi 'nin davet edilmemesinde bir terslikyok mu? GÜLÖKSÜZ-Ama davet ettik. Bu davetin sayı- sı, tarihi ortadadır. Belediye içinde bir iletişim ko- puklugu varsa onu bilemem. HABITAT'la ilgili ba- sına ilk konuşmam, 1 Ağustos ) 994'te İstanbul Bü- yükşehir Belediye Başkanı'nın odasındadır. Daha dogrusu o gün Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıiışını yaptığı bir tanırım yaptık, sonra da vali ve belediye başkanını ziyaret ettik. Daha sonra bir İstanbul organizasyon komitesi kurduk. Bu komite, 40'tan fazla kuruluştan oluşu- yor. Bunlann çogu da büyükşehir belediyesinin ge- nel müdürlükleri ve şirketleridir. Bu organizasyon komıtesinin bir icra komitesi var. Icra komitesi, İs- tanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başka- nı, İstanbul Emniyet Müdürü, Dışişleri Bakanlı- gı 'nin temsilcisi bir büyükelçi ve Istanbul'daki HA- BITAT koordinatörümüz Gfirel Tüzün'den oluşu- yor. Organizasyon ve icra komitelerinin benim ha- tırladığım altı-yedi tane toplantısı oldu. Biz, belediyeyle birlikte çalışıyoruz. Böyle bir terslık yok. Bunlardan haberdar olmamak diye bir şey söz konusu olamaz. Hatta ben onlara takılıyo- rum ve "Asd ev sahibi sizsiniz" diyorum. Bizi çağır- dınız, çağırmadmız demek yerine, buna bir şekilde katılınması gerekir. Keşke belediyeyi baştan çagırsaydık. Ama baş- tan beri belediyeyle zaten çalışıyoruz. • • • • ^ H Ulusalraporunyazılması içinyedikişilik bir damşma kurulu kuruldu. Bu kurula kurumlanlan tem- silci almakyerine, bireysel taşileri çağırmayı uygun bulmakla eleştiriliyorsunuz. Sizce bu eleştiriler haklı mı? Birdedanışma kurulunun kuruluşunda hangi kri- terleri gözettiniz? GÜLÖKSÜZ - Burada kısa bir zamanda zor bir iş yapılacak. Çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve yerel yönetimlerle birlikte Ulusal Komite Raporu yazmak, çok zor bir işrir. Neden? GÜLÖKSÜZ-Zor bir iştir, çünkü bu Türkiye'de ilk defa yapılıyor. Çünkü katılım kültürü ve katılım mekanizmalan henüz gelişmedi. 1992'de Çevre ve Kalkınma Konferansı, 1993 yı- lında Viyana'da Insan Haklan Konferansı, 1994'te Kahire'de Nüfus Konferansı, 1995'te Kopenhag'ta Sosyal Zirve ve Pekin'de de Kadın Konferansı ol- mak üzere BM'nin beş tane konferansını düşüne- lim. Bunlann hepsine Türkiye, ulusal rapor hazırlaya- rak gitmiştir. Bırakın katılmayı, acaba bu raporlan gören var mı? Türkiye'de alışıldığı gibi bütün bu ulu- sal raporlar dar bir bürokratik çevrede, belki bir iki üniversite öğretim üyesinin katılımıyla hazırlanıyor ve bu şekilde gider. Biz HABITAT vesilesiyle bu durumu aşmak is- tedik. Bu rapor da kapalı kapılar ardında hazırlana- bilir ve hiç de sorun olmazdı. Biz bunu açtık, bu işi büyüttük, bu işin çok önemli olduğunu söyledık ve Türkiye'nin sorunlannı çözerken toplumun her ke- simini temsil eden sivil toplum kuruluşlanyla bir- likte olaylan incelemesi, kavramaya çalışması ve birlikte çözüm üretmesi düşüncesine ınandığımız ıçın HABITAT'tan kalıcı bir şey olarak böyle bir yöntemi geliştırmek üzere bunu büyüttük. mm^tmmm Katılıpaagözardı edildiklerinisöyleyenler de var. Bazı sivil toplum kuruluşlan ulusal rapor için yazılı katktda bulundukiarım. ama raporda bufıkike- ~¥~ Tniversite öğrencileri # / arasında yaşanabilir \w/ kentlerle ilgili bir yanşma açacağız. Gençlerimizin şehirlerde, kasabalarda köylerde yaşayan insanlann karşı karşıya olduklan sorunlar üzerinde derinlemesine düşünmelerini, yorumlamalannı, analiz etmelerini ve çözüm önermelerini teşvik etmek istiyoruz. rinin ya gözardı edildiğiya da iki satırla geçiştirildi- gini öne sürüyorlar... GÜLÖKSÜZ-Binlerce kuruluşu temsil eden 159 kuruluş bunun içinde. HABITAT'a giderken bu şe- kilde yapılan çalışmalann en yüksek katılımının ol- duğu bir çahşmadır. Öte yandan bazılan kendini dışlanmış hissediyor. Bunun altında bence şu me- seleler yatıyor: Bütün bunlann altında, katılım kül- türünün Türkiye'de henüz olmaması var. Ama za- manla bunlar aşılacak. Birincisi, katılımdan bek- lenti yanlış. Ikıncisi de bu beklentiler yerine getiri- lirse birtakım çelişkileri içinde taşıyan bir rapor ol- mak zorunda kalır. Çünkü bütün bu gelen raporlar- dan, iç tutarlılığı olan bir rapor üretmek zorundası- nız. tkinci nokta şu: Çağn, üst kuruluşlar itıbanyla yapılmıştır. Ama üst kuruluşlar, alt kuruluşlanyla bizim istediğimiz türden çalışma yapmamışlardır. Dolayısıyla gecik- miş bir durum var. Ama biz onu halletmek için ken- disini ilgili gören her sivil toplum kuruluşuna açtık ve her gelene, "Bu konuda bir eteştiri varsa bize göstErin" dedik. Yani birisi bize başvurmuş ve ka- buledilmemiş. Hayır, böyle bir şey yok. Üçüncü nokta: Bazı insanlann kendilerini dışlanmış gibi görme- si, özel bir imtiyaz, özel bir muamele görme iste- ginden kaynaklanıyor. Baglı olduklan kuruluşlar davetli, ama kendile- rine özel olarak bir davet mekrubu gönderilmemiş. Ama bu Ulusal Komite, kuruluşlar ve kurumlardan oluşuyor. Buna ancak kurum ve kuruluşlar davet edilmiş- tir. Hiçbir kişi, özel olarak davet edümemiştir. Ama kurum ve kuruluşlan temsil eden, bu kurum ve ku- ruluşlann beJirlediği kişiler toplantılara katılmış- lardır, katılmaya da devam ediyorlar. Bence bu, katılım ruhuna özü itıbanyla aykın bir tutumdur. Başka bir konu daha var. O da şu: Başka alanlardakı sorunlan HABITAT vesilesiyle HABI- TAT içinde tekrar ortaya çıkarmak amacı da güdü- lüyor. O sorunlar olabilir. Ama oradaki hesabı HA- BITAT vesilesiyle çıkarmanın, HABITAT konusun- daki katılımcı bir çalışmaya yaran olmadığını dü- şünüyorum. Bu katılımcı bir platformu zorladığı, tahrip ettiği için zarar vermektedır. O sorunlar baş- ka yerdedir. Onlann konuşulabileceği kendi platfor- mu var. Biz zamanla katılımcı rapor yazma meka- nizmalannı geliştireceğiz. Bu, onun ilk başlangıç gi- rişimidir. Zamanla katılımcı rapor yazma ahlakı da gelişecektir. Bu da temel bir zihni tavır meselesidir, bir ahlak meselesidir. Çağnldığı halde gelmeyen, rapor vermeyen ve başka alanlarda vermesi gereken kavgayı HABI- TAT alanına taşımaya çalışmak, bütün öbür katı- lımcılara saygısızlıktır. Burada sivil toplum kuruluş- lan, biz, hepimiz bir şey yapmaya çalışıyoruz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear