23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE 10 DİZtYAZI Ukrayna,mafya, şeriatüçgeni A zerbaycan'ın başkenti Ba- kü'nün merke- zinden yarım saat kadar uzakta bir semtte, zemin katta genişçe bir daire. Da- irenin kapısı normal bir evin kapısı gibi değil. De- mir ve kalın sactan yaptınl- mış, küçük bir göz deliği olan ve içenden kol demi- riyle kapanan kale kapısı gibi bir şey. Kapıdan girdi- ğinizde gözünûze çarpan ilk şey, geniş holün sağ tarafına y_ığılmış çuvallar oluyor. Ustlerinde, "sağiık malze- mesi", "kunı gıda", "giye- cekJer" yazan çuvallar, Tür- kiye'den gönderilmiş. Bura- sı, Rus işgali karşısında ay- lardır savaşan Çeçenlerin Bakü'deki üssü. Kapıyı açan uzun boylu, kocaman elli, mavi gözlü genç, Ankara Üniversitesi flahiyat Fakültesi'nde okur- ken kaydını dondurup sa- vaşmak için Çeçenistan'a gitmiş. Bir süre savaşmış. Bakü'ye gönderilmiş. Yeni- den cepheye gönderilmeyi bekliyor. Adını güvenlikJeri açısından vermediğimiz bir başka Çeçen genci Istan- bul'da, Yıldız Üniversite- si'nde okurken kaydını bile dondurmadan gitmiş sava- şa. Türkçe konuşabiliyorlar. Ölüm görüntüleri Bizi aldıklan odada bir oturma grubu, bir renkli te- levizyon ve bir videoyla bir- kaç VHS video kaseti var. Cepheye gitmemizi sağla- yacak kişiyi beklemek için oturduğumuzda. video ka- setlerden birini izletmeye başlıyorlar. Çeçenistan'da çekilmiş görüntüler bunlar. Kelimenin tam anlamıyla yerle bir edilmiş binalar. Sokakta kalmış yaşlı insan- lar. Ölüler... Ölüler... Ölü- ler... Bir başka planda, Rus tanklarıni durdurmak için molotof kokteyli hazırlayan kadınlar var. Patlayıcı şişe- lerini savaşçılara, onların deyimiyle mücahitlere tes- lim ediyorlar. Görüntüye, Çeçenlerin efsanevi savaş, kahramaru genç Şamilgeliyor. Şamil'in Gürcü işgali sırasında Abhazya'ya gi- dip savaştığını, şimdi de Çeçenistan'da cephelere komuta eden yedi komutan- dan biri olduğu anlatılıyor. Bir şey özellikle dikkatimizi çekiyor. Mücahitlerin başlanndaki yeşil şerıt ûzerine yazılı Arapça yazılar. Hizbul- lah'ın kullandığı alın bantlan bunlar. Mezar yerl sorunu Şamil için bir öykü anlatılıyor Çe- çenler arasında. Şamil ve üç-dört arka- daşı Çeçen-Rus sınınnda bir ileri kara- kolunda gözcülük yapıyorlar. Bir bakı- yorlar ki, karşıdan yüz bin kişılik Rus ordusu geliyor. Şamil arkadaşlarına. "Siz onlan oyalayın, ben Dudayev'e gi- dip ne yapmamız gerekriğini sorayun" Çeçenistan'da şeriat her yerde karşınıza çıkıyor. Dudayev başkanlığın- daki Çeçen yönetimi bir yandan Ruslaria savaşırken bir yandan da dev- let yönetiminin tüm kurumlannı şeriat esasına uyduruyor. len genç, Çeçenistan'da şe- riatın nasıl hâkim kılmdığı- nı, dünyanın dört bir yanın- dan Müslümanlann nasıl ts- lam devletinin bayrağını yükseltmek için Çeçenis- tan'da şehit olmaya koştuk- Iarını anlatıyor. Ilginç bir anekdot veriyor: Rus-Çeçen banş görüşmelerinin kesil- diği günün ertesinde, Rus ordusu savaşın en büyük saldınsını gerçekleştiriyor. Çeçenistan'a 250 uçak ve 68 helikopterle saldınyor- lar. Bunun üzerine ordu ko- mutanlanndan biri, her Rus saldınsına karşı ellerindeki esir Rus askerlerinden beşi- ni Çeçenistan'ın en büyük uçurumundan atıp öldüre- ceklerini söylüyor. Çeçen genci, bu yöntemin şeriatta- ki kısas esasına dayandığını vurguluyor ve mutlaka ger- çekleştirileceğini anlatıyor. MtttteflMer Türkiye'nin Çeçenistan'a silah ve maddi yardımda bulunmadığından yakını- yorlar. Türkiye'dekı dernek- lerin kendilerine yardım topladığtnı ve ulaştırdığını anlatıyorlar. Azerbaycan'ın tavnnı soruyoruz. Yanıt şu oluyor: "Rusya Çeçenis- tan'a neden saİdınyor? Bi- rincisi, bağıınsızlık bulaşKi- .• . _ .' . . dır, Çeçenistan'dan sonra subaylar, Çeçenlere askerı ve «üğeri politiR eğitim veren Ukraynalı teri de profesörler bizim görebildiğimiz somut destek Kanıtları. • Moskova'da çok güçlü iki mafya grubu var. birincisi Azeri mafyası. İkinci büyük grup ise Çeçen mafyası. Görüştüğümüz Çeçen savaşçıları Çeçen mafyasının en azından bir bölümünün desteğini aldıkları gerçeğini gizleyemiyorlar. • Yıldız Universitesi'nden savaşa gelen genç, Çeçenistan'da şeriatın nasıl hâkim kılındığını, dünyanın dört bir yanından Müsiümanların nasıl Islam devletinin bayrağını yükseltmek için Çeçenistan'da şehit olmaya koştuklarını anlatıyor. • Sovyetler Birligi'nin çöküşünden itibaren Rusya'yla kanlı bıçaklı olan Ukrayna, Çeçen savaşına en sıcak destegı veriyor. Cephedeki Ukraynalı diyor. Atına atladığı gibi Cihar Duda- yev'in karşısma çıkıyor. -Ne var Şamil. diye soruyor Dudayev. -Yüz bin kişilik Rus ordusu suıırda. Dudayev susuyor, düşünüyor O öyle susup durunca, Şamil de telaşlanıyor. Emırlerini soruyor Dudayev'in. Duda- yev derin bir iç geçirdikten sonra Şa- mil 'edönüyor -Yahu Şamil. her şey bir yana da. bu küçücük Çeçenistan'da biz yüz bin kişi- ye mezar yerini nereden bulacağız? Çeçen üssünde karşılaştığımız bir Türk, "Bunlar çok cesur miüet" diye- rek Dudayev'in cesaretini onaylamaya çalışıyor. Bir başka odada gösterilen video kasete takılıyor gözümüz. Büyükçe bir salona doluşmuş bir kalabalık, sanklı ve uzun sakallı, üzerinde imam cübbesi olan gözlüklü birinin konuşmasını din- liyor. tmam kılıklı kişi, karşısında du- ran matruş, 40-45 yaşlanndaki adamı sorguluyor kısa bir süre. Matruş adamın boynu eğik, gözleri yere bakıyor. fmamın son sözlerinden sonra uysal bir biçimde ceketini çıkar- tıp. salonun ortasındaki masanın üzeri- ne yûzükoyun uzanıyor. Imam kılıklı adam, elindeki yaklaşık bir metrelik bir değnekle masaya uzanan adamın omuzlanna, sırtına, beline, kabalanna ve bacaklanna vururken. bir yandan da kalabalığa bir şeyler anlatıyor. Daha sonra değneği bir başka sakallı alıyor ve adama 40-50 kez vuruyor. Adamca- ğızın ağzından gık çıkmıyor. şeriatçı yöntemler Olan biten şu: Dudayev başkanlığın- daki Çeçen yönetimi bir yandan Rus- larla savaşırken bir yandan da devlet yönetiminin tüm kurumlannı şeriat esasına uyduruyor. Bizim izlediğimiz de şeriat esasına göre karar aian ve ce- zayı anında infaz eden bir mahkeme... Sopa atılan adamın suçu içki içmek. Içki içen kişi, mahkeme salonuna toplanan 100-150 izleyici önünde imam (ya da kadı) tarafından yapılan konuşmayla önce bir güzel aşagılanı- yor, hakarete uğruyor. İkinci aşamada mahkemenin verdiği degnek cezası açıklanıyor İçki içen kişi masaya değ- nek yemek için uzandığında, imam kı- lıklı adam, degnek cezasının nasıl uy- gulanması gerektiğini bizzat vurarak gösteriyor. İçki içen kişi her degnek ye- diğinde izleyiciler arasında gülüşmeler, hafif çığlıklar, gözlerinde garip pmltı- lar bizi ürkütüyor. Yıldız Üniversitesi'nden savaşa ge- istiyor. Ikincisi, Çeçen pet- rolleridir. Bağımsızlığınıızı kazandığımız takdirde, di- yefim beş yıl sonra çok zen- gin ve çok güçlü bir ülke oiacağa. Rusya bunu istemi- yor. Uçüncüsü. Rusya Çeçe- nistan'da savaşı kazanırsa Azerbaycan'a saldıracak. Bu açık. Azerbaycan da bu- nu biliyor. Bize > r ardun ver- mese bile yardım topiama- mıza, savaşa gönüllü topla- nnmm göz yıımuyor." Sovyetler Birligi'nin çö- küşünden itibaren Rus- ya'yla kanlı bıçaklı olan Ukrayna, Çeçen savaşına en sıcak desteği veriyor. Cep- hede savaşan Ukraynalı su- baylar, Çeçenlere askeri ve politik eği- tim veren Ukraynalı profesörler bizim görebildiğimiz somut destek kanıtlan oluyor. Bir başka desteğe geçelim. Mosko- va'da çok güçlü iki mafya grubu var. Birincisi Azeri mafyası. ikinci büyük grup ise Çeçen mafyası. Görüştüğümüz Çeçen savaşçılanna, büyük bir silah ve para gücüne sahip Çeçen mafyasından destek alıp almadıklannı soruyoruz. Sı- kıntılı bir konu bu onlar için. Ruslar, Çeçenlere "Bunlar mafyadır" deyip duruyorlar zaten. Ruslan onaylamak is- temiyorlar. Ancak bir gerçeği, Çeçen mafyasının en azından bir bölümünün desteğini aldıklan gerçeğini de gizleye- miyorlar. Yarın: Çeçen savaşına cihat damgası Özelleştîrnıe çöziim getirmezBu çalışmamızda Türkiye'de kamu sektörünün oldukça büyük olduğunu, dolayısıyla küçültülmesini öngören TÜSİAD'ın 'Optimal Devlet Rapo- nı'nun felsefesinin, kamu ekonomisi- nin temel ilkelerine aykın olduğunu ve dünyadaki eğilime ters düştüğünü ka- nıtlamaya çalıştık. Kamu sektörünün büyüklüğüne ilişkin yanılgılar, genel- likle kamu harcamalannın yanlış analiz edilmesinden kaynaklanmaktadır. Buna karşın, Türkiye'de kamu sektörünün ne kadar küçük olduğu, vergiler yönünden daha anlamlı bir biçimde ortaya konu- labilmektedir. Şöyle ki Türkiye'de uy- gulanan vergi sistemi ile gelişmiş ülke- lerde uygulanan vergi sistemleri arasın- da, biçimsel yönden önemli bir fark ol- madığı halde, Türkiye'de toplam vergi gelirlerinin (diğer kamu gelirleri hariç) GSMH'ye oranı hep yüzde 20'nin al- tında gerçekleşmiştir. Bu oran Türkiye'nin konsolide bütçe harcamalannın düzeyini de belirledi- ğinden, kamu sektörü küçük olrna du- rumundadır. Öte yandan, Türkiye'de toplanması gereken vergilerin, ancak yansı toplanabildiğinden, benzer vergi sistemine sahip olan gelişmiş ülkelerin vergi gelirlerinin GSMH'ye oranı, Tür- kiye'ye göre en az bir kat daha fazladır. Cerekll dnlemler Böylece, bu çalışmamızla Türkiye'de kamu sektörünün gerek kamu harcama- lan gerekse vergi gelirleri temel alındı- ğında, gelişmiş ülkelere göre yan yan- ya küçük olduğu sonucuna varmakta- yız. Ne yazık ki ülkemizde uygulanan yanlış ekonomi politikalannın sonucu olarak, gelişmiş ülkelere aykın bir sos- yoekonomik yapı oluşturulduğundan, gelişmiş ülkelerle aramızdaki açığı ka- patma olanagı yok gibidır. Bu nedenle Türkiye'de kamu sektörünün optimal büyüklüğe erişebilmesi için aşağidaki önİemler alınmalıdır: - Bakanlık sayısı 35'ten optimal sayı "Optimal Devlet" ve gerçekler Prof. Dr. Orhan SENER olan lS-20'ye kadar azaltılarak kamu sektöründe hizmetlerin tekrarlanması (duplication of services) uygulamasuıa son vererek bürokrasideki savurganlık önlenmehdir. - Diyanet lşleri ve dinsel nitelikli eğitim hizmetleri kamudan alınarak üçüncü sektöre de\TediImelidir. - Seçim yaünmı olarak ilçelerin il ya- pıünasL, yeni üniversiteterin açüması ve destekleme fiyat politikaları biçiminde- ki uygulamalara son verilmelidir. - Vergi sisteminde otokontrolü sağla- yacak biçimde yapısal değişikliklere gidilmelidir. Bu amaçla gelişmiş ülke- lerde uygulandığı biçimde 'kişisel ser- vet vergisi' uygulamaya konularak kayıt dışı ekonomi, yeraltı ekonomisi. yurtdı- şı servet rransferleri, spekülatif enfias- yonist vurgunlar ile kamudaki yaygın yolsuzluk ve rüşvet olaylannın kontrol altına alınması gerekmektedir. - Vergisel teşvik uygulamalan mini- mum düzeye çekilerek sadece. aelişmesi teşvik edilecek ya da ülkenin rekabet gücünü arttıracak sektörler desteklen- melidir. - Gelir dağılımı adil hale getirilerek geniş kitlenin satın-alma gücü arttınla- rak piyasa ekonomisini canlandıracak efektıf talep düzeyi yükseltilmelıdır. - Konsoiide bütçeden sosyal harcama- • Raporda, Türkiye'de kamu sektörünün gereğinden fazla büyük olduğu yargısından hareket edildiginden, özelleştirme ve serbestleştirme uygulamalarına ağırlık verilmesi gerektiğı görüşü önemle şavunulmaktadır. Ne var ki İngiltere deki yoğun özelleştirme uygulamalan bile, kamu sektörünü küçültememıştır. • Türkiye'ye benzer yapıdaki Latin Amerika ülkelerinin yoğun özelleştirme ve serbestleştirme uygulama sonuçları ise sosyoekonomik sorunların daha da ağırlaştığını göstermektedir. Bu ülkelerde gelir dağılımı ve hayat pahalılığı gîbi şorunlar giderek ağırlığını arttınmaktadır. • Gelişmekte olan ülkelerde kamu sektörünün küçüklüğü, özelleştirme ve serbestleştirme programlarının başarı şansını ortadan l<aldırmaktadır. Bu yolla kaynak ayrımında etkinlik saglanamamakta, tersine, ekonominin genelinde savurganlık daha da artarak mali krizleri yeşerten bir ortam hazırlanmaktadır. lar ya da hizmetlere ayrılan pay. yüzde 20 oranından yüzde 50-60 oranlarına yükseltilmeüdir. Böylece, kamu harca- malarında savurganlık önlenerek ve devlet gelirleri arttınlarak Türkiye'de kamu sektörü optimal büyüklüğe kolay- ca erişecektir. Özelleştirme yanıigısı Raporda olumlu bulduğumuz yakla- şımlar. genellikle bürokratik yapının iyileştirilmesiyle ilgili bulunmaktadır. ,4ncak adil bir seçim sistemini uygula- maya koymadan ve siyasal karar alma mekanizmasında etkinliği sağlayıcı re- formlan gerçekleştirmeden. bürokrasi- deki 'kötü yönetimi' ve savurganlığı önleme olanağı yoktur. Raporda. Türkiye'de kamu sektörü- nün gereğinden fazla büyük olduğu yargısından hareket edildiginden, özel- leştirme ve serbestleştirme uygulama- larına ağırlık verilmesi gerektiği görüşü önemle şavunulmaktadır. Ne var ki İn- giltere'deki yoğun özelleştirme uygula- malan bile, kamu sektörünü küçülte- memiştir. ABD'dekı aşın serbestleştir- me uygulamalan sonunda ise vergi oranlan yeniden arttınlarak kamu sek- törünün büyüklüğü, yüzde 29'dan yüz- de 34'e yükseltilmiştir. Kaldı ki Türkiye'ye benzer yapıdaki Latin Amerika ülkelerinin yoğun özel- leştirme ve serbestleştirme uygulama sonuçlan ise sosyoekonomik sorunlann daha da ağırlaştığını göstermektedir. Gerçekten, bu ülkelerde enflasyon gibi yüzeysel şorunlar çözüme kavuşturu- lurken gelir dağılımı ve hayat pahalılığı gibi daha cıddi şorunlar giderek ağırlı- ğını arttırmaktadır. Bizce, gelişmekte olan ülkelerde devletin ya da kamu sektörünün küçük- lüğü, özelleştirme ve serbestleştirme programlarının başan şansını ortadan kaldırmaktadır. Şöyle ki sosyal hizmet- lerin yetersiz düzeyde sunulduğu bu ül- kelerde. özelleştirme ve serbestleştirme ile kaynak aynmında etkinlik sağlana- mamaktadır. Tam tersine, bu iki olgu nedeniyle ekonominin genelinde savur- ganlık daha da artarak mali krizleri ye- şerten bir ortam hazırlanmaktadır Bu yönüyle Türkiye'deki aşın ser- bestleştirme (kamu hizmetlerinin fir- malarca sunumu) uygulamalannın so- nucu olarak ciddi sosyoekonomik şo- runlar yıllardan beri yaşanmaktadır. Örneğin, aşın derecede serbestleştirilen taşımacılık sektörünün verimsizliğini ve ölümle sonuçlanan trafik kazalann- daki tırmanışı önleme olanağı yok gibi- dir. Bu örneğimizin de açıkça gösterdi- ği gibi eğitim, sağlık, toplu taşımacılık, sosyai konut ve sosyal güvenlik gibi hizmetlerin üretimindeki konsolide bütçe harcamalannın payının, en kısa zamanda yüzde 20"lerdeki düzeyinden yüzde 60'lara çıkanlması gerekmekte- dir. Bu tür önlemler alınmadıkça Türki- ye'nin Ispanya, Portekiz ve Yunanistan gibi Avrupa Birligi'nin en güçsüz eko- nomi leriyle bile rekabet etme şansı yoktur. Bilindiği gibi bu ülkelerde devletin ekonomideki payı yüzde 25'lerden, bir- liğe katıldıktan sonra hızh bir biçimde yüzde 40'lara yükseltilmiştir. Türkiye'de ise devletin ekonomideki payı, gelişmiş ülkelerin 1955'li yıllar- daki ortalama oranı olan yüzde 25'ler- de değişmeden aynı kalmıştır. Şimdiye kadarki uygulamalar ise kamu sektörü- nün sunduğu hizmetler yönünden, per- formansının her yıl kalite ve kantite yönünden hızla düştüğünü açıkça gös- termektedir. Bu çalışmamızla da vurgu- lamaya çalıştığımız gibi Türkiye'de ka- mu sektöründeki verimsizliği ve savur- ganlığı önlemeye yönelik, ciddi re- formlann bir an önce uygulamaya ko- nulmasında önemli kamu yaran bulun- maktadır. "İÎTTİ ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Çizgiler... Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'ndan beri kendi- sini destekleyen gazetecıleri, çevreşınde toplamıştı. Falih Rıfkı (Atay) ile Ruşen Eşref (Ünaydın), Çanka- ya Köşkü'ne çok yakın bir evde, birlikte kalırtar. O yıl- lar. ikisı de bekârdtr. Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) 1924 yılında Leman Hanım'la evlenir, onlar da sonra- dan, Çankaya Köşkü'ne yakın bir evde oturacaklardır. Şevket Süreyya (Aydemir), Çankaya Köşkü'ne çok yakın, Ismet Paşa'nın "Pembe Köşk"ünün az yukan- sında bir kıra evinde oturur; bu evde 1930'lara doğru Nâzım Hikmet'e yemek verir. Mustafa Kemal'in gazetecileri buncağız değildir. Yü- nus Nadi, Kurtuluş Savaşı'nın başından beri Mustafa Kemal'i desteklemiş, davasını, devrimlerini sav^nmuş- tur. Ama Cumhuriyet yayımlandıktan sonra O daha çok istanbul'da oturur. Asım Us öyle. Onlar. Mustafa Ke- mal'in sofrasında da pek görünmezler. Gazetecilerin tü- mü, çağrıldıklarında giderier. Falih Rıfkı, Mustafa Ke- mal'in sofralannı tatlı tatlı anlatır. Ismail Müştak (Maya- kon), özel kalemden Haldun Derin'ın anlattığına göre Atatürk'ün son zamanlannda sık sık Dolmabahçe Sara- yı'na gelenlerdendır. Fazıl Ahmet Aykaç da Atatürk'ün yakın çevresınden; O'nunla tatlı söyleşileri olur. Fazıl Ah- met Aykaç, Yakacık Sanatoryumu'nda, sayn yatarken gelen dostlanna Atatürk'le ilgili anılannı tatlı tatlı anlatır. Fecri Ati'cilerden birçoğu Atatürk'ün, çeşıtlı alanlarda, yakın çevresi oldular. Ozan Celal Sahir, Atatürk'ün kur- duğu Türk Dıl Kurumu'nda çalıştı. Atatürk'ün Celal Sa- hir (Erozan) için şu övgü dizeleri vardı: "Sadakati zahir/Güzelliği bahır/Ceial Sahiri" Celal Sahir, Dil Kurumu'nda çalıştığı sırada saynlanır. Atatürk O'nu, lyıleşsin dıye Viyana'ya göndenr Kurtuluş Savaşı'na karç/ çıkmış olan Fecrı Ati'cilerden kimileri. örneğin Cenap Şahabettin, Atatürk'e yaklaş- maya çekinır. Yanına gıdemez. Atatürk, bir gün Cenap Şahabettın'i sorar: - Neden gelmiyor, ben O'nu çokseverim, der. - Efendim, vaktiyle Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağı- na inanmamış. Oyüzden gelemiyor, karşılığını verirler.., Atatürk: - Ben inandım mı sanki der. Gelsin, çekinmesin! Hüseyin Cahit (Yalçın), Ahmed Emin (Yalman) Ata- türk'ün çevresınden uzakdurangazetecılerdendi.1920"lı yıllann Ankarası'nı gözünüzün önüne bir getirın; Musta- fa Kemal, daha evlenmemiş, Çankaya'ya o eski Ankara evtne bile taşınmamış. (Bir eski Ermeni eviydi orası, Meh- med Kemal daha iyi biliıi Şımdı Süleyman Bey oturu- yor). Gece toplantıları, eğlenceler evlerde yapılıyor. Şimdi, Ankara Kalesi'nde, Altındağ mahallesindeki "Kale Was- hington" ya da "Boyacızade Konağı" gibi genişçe ev- lerde. Boyle bir akşamı, Yalçın Küçük'le ikımıze, Nüz- het Berkin anlatmıştı. Nuzhet Berkın, Nâzım Hıkmet'in ilk eşı. Nuzhet Hanım, Ankara'da Basın- Yayın'ın başın- da bulunan eniştesi, Tanincı Muhittin Birgen'in yanına gelir. Ablası Melahat Hanım, eniştesi Muhittin Bey, bir- likte, böyle bir eski Ankara evıne akşam toplantısına gi- derier. Burada Buyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Ke- mal Paşa da vardır. Taş plakta tango çalmaktadır. Bir ara Meclis Başkanı Mustafa Kemal, Nuzhet Hanım'ın önü- ne gelerek selam verir: - Bu dansı bana lütfeder misiniz diyerek O'nu dansa kaldırmak ıster Nuzhet Hanım: - Teşekkürederim, dans etmek Istemiyomm deyınce: - Ama Hanımefendi, lûtfen, benikırmayın. Herkes bi- ze bakıyori - Hayır! Dans etmek istemiyorum... Mustafa Kemal, bunun üzerine, genç kızın önünde eğilir, gidip yerine oturur. Nüzhet, o zaman 20-21 yaşla- nnda var yoktur. Yalçın Küçük sordu: - Mustafa Kemal saldırgan mıydı? - Kesınlikle değildi, yanıtını verdi Nüzhet Hanım, ek- ledi: Ama pas verılirse hoş, bırakmazdı! Nüzhet Hanım, savunman Şevket Çizmeli'nin kayna- nasıydı. Şevket Çızmeli arkadaşımız, dostumuzdu. An- cak amacımız Nâzım'ın ilk eşı Nüzhet Hanım'la konuş- maktı. Yıl 1980. Bir köşede, Şevket Çizmeli, eşi Fatoş, bafdızı Güner, bir kışı daha, bir masada briç oynuyor- lardı. Brici seyretmeyi de sevdığim için oyunu seyre daJ- mıştım. Nüzhet Hanım, Yalçın Küçük'e: - Bu senin arkadaşın çok aptal demiş. Ben O'na âşı- ğım, O'nunyazılannı okumadan uyumuyorum. Oisehiç yüz vermıyor. Yalçın Küçük uyardı: - Yav, kadın sana hayranmış, sen oyun seyrediyorsun! Kendıme geldım, Nüzhet Hanım'a: - Burada en genç slzsiniz dedim. Yıl 1980, siz de sek- sen yaşındasınız! Konuşmaya, Nâzım'dan sorular sormaya başladık. O Nâzım'ı, kendisinin boşadığını söylüyordu. - Şimdi, Nâzım'la evlı olsaydınız, Nâzım'ı bırakırmıy- dınız diye sordum. - Hayır, yanıtını verdi. öyle bir insanı bırakmazdım! Nüzhet Hanım, Nâzım'ın "Mavi Gözlü Dev" şiirini ken- disi için yazdığını söylüyordu. Aysel Bayramoğluanlat- mıştı. Şevket Süreyya, elınde çiçeğiyle sık sık Nüzhet Hanım'ı görmeye, O'na saygılannı sunmaya gidermiş. Nüzhet Hanım, Nâzım'dan ayrıldıktan sonra kooperatif- çi Servet Berkin'le evlenmiş, Güner, Fatoş adlannda iki kızı olmuş. Fatoş Çizmeli şöyle dedi: - Sayın Ekmekçi, annem bize Nâzım Hikmet'i anlatır- ken hep O'nun yurtseverliğini vurgulardı. O'na hiç toz kondurmazdı. (Bugün Nâzım yurttaş bile değil!) Nüzhet Berkin 8 Ekım 1989'da öldü. Dün, Yunus Nadi Yarışması sonunda armağanlan ka- zananlar ödüllerini aldılar. Yarışmaya katılanlan yürekten kutluyorum! • • • Bugün Tahsin Saraç'ın ölümünün yıldönümü. Çu- martesı arkadaşları, Ceyhun Atuf Kansu, Necdet Öz- demir, Erdoğan Erman gibi Tahsin'ı de anyor, anıyor. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SAGA: 1/Türk müzığinde bir makam. 2/ Cretimle elde edi- len kullanma de- ğeri... Gereğinden çok yemek yiyen. 3/Birgemininala- 4 bildiği yük mikta- n... Halk dilinde babanın kız kar- deşine verilen ad. 4/Asya'dabirbaş- kent. 5/Birköleyi özgürlüğüne ka- vuşturma... Kuzey Amenka yerhlen- nin geleneksel konutu olan koni biçiminde çadır. 6/Giy- si kolu... Tantal elementinın simgesı... Şöhret. II Rütbe- siz asker... Osmanlılar döne- mınde Balıkesir ve yöresine venlen ad. 8/ Bir kimse ya da şeye beslenen güven. 9/ Yo- sunlann kökü andıran tutun- ma organı... Ceviz ya da ba- dem ıçi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Tropikal bölgelerde yetışen ve yapraklan ıspanak gibi ye- nen bir lif bitkisı. 2/ Sınır nişanı... Bir bilım ya da sanat da- lında kullanılan özel anlamlı sözcük. 3/ Bir olay karşısında duyulan acı... Bircetvel türü. 4/Ilkcağlardaki büyük uygar- lıklarla ilgili olan... Yoz beğenı. 5/Bir zaman birimi... Ek- siği olmayan. 6/ "Hayır" anlamında kullanılan sözcük... Sa< üstünde pişen yufkayı çevirmeye yarayan tahta aygıt. II "Ar- tık — huzur deminin/tçebilirim sırlı taşından" (Orhan Ve- Ii)... Anadolu'da kurulmuş eski uygarhk. 8/ Müslüman ül kelerde oturan Yunan asıllı kimse... Kimi top oyunlannd oyunculardan binnin topu başkasına geçirmesi. 9/Şeker vr nişastayla yapılan bir tür tatlı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear