Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 1995 PA2AR
14 KULTUR
4 8 . U L U S L A R A R A S I C A N N E S F İ L M F E S T İ V A L İ
Bu gece sonuçlanacak
Altın Falmıye ye uç aday:
Loach, Angelopulos ve Kusturica
VECDİ SAYAR
CANNES- 48. Cannes Film Festiva-
Ii, on iki günlük maratonun ardından bu
gece vapılacak kapanış töreni ile sona
eriyor. Festival sonuca yaklaşırken, Al-
tın Palmiye Ödülü'niin kimin olacağına
ilişkin tartışmalar yogunlaştı. Dün gös-
terilen u
Yeralü'"(Underground) ıle Bos-
nalı yönetmen Emir Kusturica, ödülün
ciddı adaylanndan bıri olduğunu ortaya
koydu. Bizim tahminımiz. festivalin üç
büyük ödülü olan AJtın Palmiye, Jüri Bü-
yük Ödülü ve En tyi Yönetmen Ödü-
lü'nün Kusturica, Angelopulos ve Loach
arasında paylaşılacağı.
Ödüller üstüne tahminlerimizi sırala-
madan önce dilerseniz Kusturica'nın fil-
mine kısaca değinelim ve daha aynntılı
bır yorumu, festıvalde izlediğimız. ama
yazma olanağını bulamadığımız diğer ıl-
gınç filmlerle bırlikte festival sonrasın-
da yapacağımız değerlendirmeye bıra-
kalım.
Politik yönü tartışmaya açık
"Bir zamanlar bir ülke vardı" dıye
başlıyor fılmine Kusturica. Ve üç saat on
iki dakika süresince ülkesinın son 50 yıl-
lık tarihini yorumlamaya girişiyor. "Ye-
rara", Kusturica'nın en lyı fılmi değil
bana kalırsa. "Dolly Bell'i Ammsıyo-
rum", "Babam İşGezisinde" daha yalın,
daha içten filmlerdi. Bu kez politik bir
mesajla izleyicinin karşısına geliyor.
Hem de büyük bütçeli bir filmle. tngiliz
ve Fransız yapımcılar ve Belgrad televiz-
yonu işbirligi ile gerçekleşen "Yerata".
festivalde Avrupa Birliği bayragı altında
yanşıyor. Filmdeki tüm yaratıcı öğeler
ise Yugoslav. Sırp sözcüğü yerine Yu-
goslav sözcüğünü kullanmam boşuna
değil: Kusturica, kendinı *YugosJa\" ola-
rak tanımlıvor ve filminde de birleşik
Yugoslavya özleminı açıkça ifade edı-
yor. Yanı, son zamanlarda moda olan
milliyetçilik akımından uzak duruyor.
Bosnalı bir sınemacının Bosna milliyet-
çiliğini savunmak yerine Yugoslav oldu-
ğunu vurgulaması kuşkuyla karşılanabi-
lir. "Yeraltı''nda, bu tavnnı sorgulayan-
lan yanıtlamaya çalışıyor Kusturica.
Kuşkusuz ikna edebildiği izleyiciler ol-
duğu gibı. ikna edemedikleri de olacak.
Ulkesinin insanlannın kendine özgü
duyarlıklannı, yaşama sev incini yansıtır-
ken, bu coşkuyu, ritmi bizimle paylaş-
mayı amaçlıyor Kusturica. Bir çingene
orkestrasının nağmeleri eşliğinde, gi-
zemli bir dünyanın değerlenni keşfedi-
yoruz. Güzellıklerin yanı sıra kötülükle-
re de açık bir dünya bu. tnsanlann birbi-
rini aldattığı. "kullandıgı" bir dünya. Bu
dünyada. yükselen bir komünist liderle,
en yakın arkadaşının ilişkileri çerçeve-
sinde Yugoslav toplumunun yakın geç-
mişi ile hesaplaşıyor. Yaşanan acılan an-
latırken. "Kabahatin çogu sende canım
O.
kardeşim" demeye getiriyor ama, kaba-
hatin bir kısmını da politikacılarda bulu-
yor. Avrupa liderlenni, Birleşmiş Mil-
letler'i eleştiriyor. Birtarafın katil, öte ta-
rafın masum olduğuna inanmıyor. Esas
suçlulann silah satıcılan olduğu kanısın-
da. Politik yönü ile tartışmaya açık bu ya-
pıt, her zamanki Kustunca dehasının iz-
lerinı taşıyor.
Üç ustadan üç bûyük film
Bu yıl. Cannes "da eleştirmenlerin göz-
desi hiç kuşkusuz Angelopulos. "UKs'in
BakışTnın FIPRESCI. yanı Uluslarara-
sı Sinema Yazarlan Ödülü'nü alması en
doğal sonuç olur Jeanne Moreau baş-
kanlığındaki festival jünsinin değerlen-
dirmesinin ne yönde olacaği ise bilıne-
miyor. Jüri Başkanı Jeanne Moreau'nun
Angelopulos sinemasınavakınlığıbılini-
yor. Ama Gianni Amelio, NadineGordi-
ner.GastonKaboregıbı ısımlerin, tercıh-
lerini. Ken Loach ya da Emir Kusturi-
ca'dan yana koymalan beklenebilir.
Bu yazıyı yazdığım sırada henüz izle-
medığimiz son günün iki filmi büyük bir
sürpriz yapmazsa büyük ödülün Lo-
ach'ın "Ülke ve Özgürlük", Kusturi-
ca'nın "Yeraltj" ya da Angelopulos'un
"Ulis'in Bakışı" filmlerinden birine gi-
deceği tahmın ediliyor. Son günün film-
lerinden Jim Jarmusch'un "Ölii
Adam"ın (Dead Man) pek ıvı olmadığı,
ama Fransız yönetmen Mathieu Kasso-
vitz'in "Kin" (La Haine) adlı filminin
çok kuvvetli olduğu söyleniyor. Eger
gerçekten karşımıza iyi bir film çıkarsa
üç Fransızın yer aldığı on kişilik jüriden
destek bulabilir ve bütün tahmınleri al-
tüst edebilir. Ben gene de -izlediğim
niki
günlük
maratonun
ardından bu
gece yapılacak
kapanış
töreniyle sona
erecek festival
sonuca
yaklaşırken,
bizim
tahminimiz
festivalin üç
büyük ödülü
olan Altın
Palmiye. Jüri
Büyük Ödülü
ve En İyi
Yönetmen
Ödülü'nün
Emir Kusturica
(Yeraltı-
Underground,
(solda, altta),
Teo
Angelopulos
(Ulis'in Bakışı,
(sağda) ye Ken
Loach (Ülke ve
Özgürlük,
(solda. üstte)
arasında
paylaşılacağı.
fılmlerle sınırlı kalarak- kendı tahmın-
lerimi sıralayayım: Altın Palmiye için
gönlümde yatan aday, Ken Loachin "Ul-
ke ve Ozgüriük*ü. Günümüzde çok ge-
reksinmesini duyduğumuz bir mesajı
ideallerimiz uğruna savaşım ve dayanış-
ma özlemini son derece etkileyicı birdil-
le veren, dürüst, açık sözlü bir film. Sa-
natsal bütünlüğü açısından, Angelopulos
ve Kusturica'dan daha tutartı kanımca.
Kusturica ve Angelopulos'un filmleri-
nin yapısal sorunlanndan, gereksiz
uzunluklanndan söz edilebılir. Ama ben-
ce en önemli zaaflan, ciddı politik tema-
lan çok genel, çok felsefi düzeyde ele
alarak, 'tehlikeli' alanlardan kaçınmala-
n. Bu nedenle ne Angelopulos. ne de
Kusturica. Loach'in cesaretine sahip.
Ama tabii ikisinin de Cannes'dan birer
ödülle dönmevi hak ettikkri kesin. Ben
olsam, Jün Büyük Ödülü'nu ur.ıı kus-
rurica'nın 'Yeraltı'sına, En iyi Yönetmen
Ödülü'nü de Teo Angelopulos'a verir-
dim. Yırmidört filmın yer aldığı yanş-
malı bölümdeki fılmler arasında politik
temalara yönelenler çoğunlukta. Dünya-
mızın bugünü hakkında hiç de ıyimser
olmayan sınemacılar, bu gıdişe dur de-
mek gereksınmesini duymuşlar besbel-
li. Loach, Kusturica, Angelopulos. Hsi-
ao-Hsien ve Boorman'ın politik ıçerikli
çalışmalan eleştirmenlerden ve festival
ızleyicilerinden olumlu tepkileraldı. Ba-
kalım son yıllarda politik temalann pek
'tutmadığı' dünya pazarlannda nasıl bir
akıbet bekleyecek bu filmleri. Pazar de-
yınce, bu Fılmlerin önemli bir bölümü-
nün (Loach. Kusturica. Boorman) Tür-
kiye haklannın şimdıden satın alındıgı
müjdesini vermeliyim.
'Ed Wood'- Johnny Depp 'Llisin Bakışı'- Harvev Keitel 'Carrington'- Emma Thompson, J. Pryce 'Rangoon'un Ötesi'- Patricia Arquette 'Shangai Triad'- Gong Li
Başanlı filmler Avrupa sinemasındanErken bir tahmin olabilir. ama bu yıl-
ki ödüllerin büyük ölçüde bu politik
filmler arasında dağılacağı kanısında-
yım. Loach, Kusturica ve Angelopulos
gibi ulkesinin yakın geçmişine bakan
Hou Hsiao-Hsien'in 'lyi Adamlar, İyi
Kadınlar'ı Jüri Ödülü'nün adaylanndan
biri olabilir rahatlıkla. Ama benim gön-
lüm bu ödülün Ingiliz yönetmen Chris-
topher Hampton'un ilk frimi 'Carring-
ton'a verilmesinden yana. Tim Bur-
ton'un 'Ed Wood'unun da küçük bir şan-
sı olduğunu düşünüyorum. Bir başyapıt
değilse de, sinemayı konu alan sempatik
bir film, 'Ed VVood". Sözünü ettiğim
filmler, iki istisna (Amerikan filmi 'Ed
Wood* ve Tayvan filmi -lyi Adamlar, tyi
Kadınlar' dışında) Avrupa sinemasının
ürünlen. Hele. Altın Palmiye'nin bu yıl
Avrupa kıtasında kalacağı kesin gibi bir
şey. Avnıpa içınde de Balkanlar öne çı-
kıyor, Angelopulos ve Kusturica isimle-
ri ile.
Amerikan ve Ingiliz sinemalan ise da-
ha çok oyunculuk dallannda öne çıkaca-
ğabenzer. Bu yıl ızledigimiz filmler ara-
sında çok sayıda iyi oyunculuk örnekle-
ri vardı. İlk anda anımsayabildiklerim
arasında 'Ulis'in Bakışı'nda Harvey Ke-
itel, 'Kral George'un Deliliği'nde Nigel
Hawthorne, "Carrington'da Jonathan
Pryce'i sayabilirim erkek oyuncu ödülü-
nün adayı olarak. Kusturica'nın oyuncu-
su Miki Manojkniç de çok başanlı. Ama
film büyük ödüllerden birini kazanırsa,
jürinin oyunculuk ödülünü bir Amerika-
hya, ömeğin 'Ed Wood' ve 'Ölii
Adam'daki rolleriyle Johnny Depp'e
vennesi pek de sürpriz olmaz. En güçlü
adaylardan biri olan Harvey Keitel'in oy-
nadığı iki film Cannes'dan Altın Palmi-
ye ile dönmüştü. En son 'Piano' ile ödü-
le çok yaklaşmışken, film Altın Palmi-
ye"yi kazamnca Keitel, eli boş dönmüş-
tü Cannes'dan (büyük ödülü alan filme,
aynı zamanda oyunculuk ya da yönet-
men ödülünü de yermekten genellikle
kaçınıyor jüriler. Ödülleri dağıtarak. da-
ha çok kişiyı tatmin etmeyi tercih ediyor-
lar. Dünyanın neresıne gıdersenız bu
böyle_). Bu kez. Angelopulos, bir Jün Bü-
yük Ödülü ıle yetinmek durumunda ka-
lırsa Keitel'in yıldızı parlayabilir. (Har-
vey Keitel'in yan Romen, yan Polonya
asıllı oldufunu biliyor muydunuz?) Bu
dalda benim tercihirru sorarsanız 'Veral-
ü'nın oyuncusu Miki Manojloviç ve
'Carrington'un o>auıcusu Jonatnan
Pryce, derim. Kadın oyuncular arasında
da sözü edilmesı gerekenler epeyce faz-
la. 'Carrington'da Emma Thompson,
'Neon Incil'de Gena Rowlands, 'Kral Ge-
orge'un Deliliği'nde Helen Mirren,
'Ulis'in Bakışı'nda Maya Morgens-
tern( Romen asıllı genç bir oyuncu) 'Me-
lekler ve Böcekler'de Pats> Kensit, 'Jef-
ferson Paris'te'de Greta Scacchi, 'Rango-
on'un Ötesi'nde Patricia .Anjuette başa-
nlı vorumlan ile öne çıkıyor. Benim ter-
cihim, Zhang Yimou'nun 'Shangai Tri-
ad' filmdeki rolüyle Gong Li'den yana.
Görüntü yönetmeni dalındaki en iyi
çalışmalar da Balkanlardan geliyor ka-
nımca Angelopulos'un 'Ulis'in Bakışı'
(To vlemmatouOdyssea) filmindekı ça-
lışmasıyla Yunan usta Yorgos Arvanitis
veya Emir Kustunca'nın 'Veralü' filmin-
deki çalışmasıyla Yugoslav VTDcoFdac'ın
görüntü ödülünü başkalanna kaptırma-
yacağını düşünüyorum.
Altuı Palnıiye için yarışan bir Türk
Cannes'da uzun metrajlı fılmlerin yanı sıra ikin-
ci biryanşma da kısa metrajlı filmler arasında ya-
pılıyor. Bu y\\ yanşma için on film seçilmiş bini
aşkın başvuru arasından. Bu on film arasına gir-
me başansını gösteren genç yönetmen Nuri Bilge
Cejlan'ın 'Koza'sı Cannes'da Türkiye'yi temsıl
eden tek film oldu. (Kasetlerini film pazanna gön-
deren yapımcılanmızın, Cannes'a şu kadar filmle
katılıyoruz diye demeç vermelerine ne bakıyorsu-
nuz!)
Evlilik kurumunun yıprattığı ilişkiler üstüne bir
film yapmış Ceylan. Oyunculan, kendi annesi ve
babası. Insanlararasındaki iletişimsizliği, sevginin
dile getinlemeyişini, bir arada yaşamanın olanak-
sızlığını anlatmış. Söze hiç yer vermeyen bir an-
latımla. Fotoğraftan sinemaya geçen Nuri Bilge
Ceylan. bu ilk kısa filmi ile gelecek için umut va-
at ediyor. Titizlikle seçilmiş çerçeveleri, duyarlı
ışık kullanımı ile Türk sinemasının özlemini çek-
tiği bir anlayış getiriyor. lyi bir senaryo yazan ile
işbirligi yaptığı takdirde uzun metrajda da başan-
lı olabıleceğini düşünüyorum Ceylan'ın.
'Koza', bir ilk filmden beklenmeyecek bir este-
tik olgunluk içermesine karşın, kısa filmin içerme-
si gereken 'ekononük' anlatım boyutlannı biraz
zorluyor. Özgün uzunluğu yaklaşık 20 dakika olan
fılmi Cannes Festival yetkılilerinin isteği üzerine
14 dakika 40 saniyeye indirmiş yönetmen. Bu ha-
liyle bile yanşmadaki 10 filmin en uzunu. Kısa
film dalındaki Altın Palmiye için en şanslı aday ol-
masa da bu on filmin iyileri arasında yer aldığını
rahatlıkla söyleyebilirim. Hele konulu kısa film-
ler içinde en iyilerinden biriydi 'Koza.' Canlandır-
ma filmlerinin kuşkusuz başka bir cazibesi, vuru-
culuğu var. Çok kısa bir süre içinde mesajlannı en
etkin biçimde aktarabiliyorlar. Bu yıl kısa film da-
lında Altın Palmiye'ye en yakın duran aday Ma-
carcanlandırma sanatçısı FerencCako'nun 'Kum
ŞarkBi'. Okyanusun sonsuzluğunda doğmuş bir-
kızı anlatıyor Cako. Sessiz, güzel bir düşe benze-
yen bir kızı. 'Düşlerimizi korumak gerek, yoksa
kum taneleri gibi kayar gkler parmaklannuzın ara-
sından' diyor. Ferenc Cako. bu yıl Berlin'de büyük
ödülü kazanan bu usta animatör, bu kez kumlarla
gerçekleştirmiş filmini; nasıl yaptığını anlatamam,
görmeniz gerek.
Rus canlandırma sanatçısı Alerij Kharitidi'nin
'Gagarin'i de içerdiği mizah kadar, çizgilennin
yalınlığı ve kıvraklıği ile öne çıkıyor. Bir başka ba-
şanlı canlandırma filmi de Belçikalı sanatçı
Fktrence Fenrard'ın imzasını taşıyor. 'Banyodan
Çıkış', dört dakika içinde kadın-erkek, baba-kız
ilişkileri ve toplumda kadına biçilen rol üstüne bir
film. Tıpkı 'Gagarin'de olduğu gibi en az çizgiy-
le en yoğun anlatımı yakalayabilen bir çalışma.
Bu iki filmi de çok sevmeme karşın, 'Kum Şar-
losı'nın teknik olgunluğuna, şiirsel aniatımına yak-
laştıklannı söyleyemem. Evet, tahminlerim, daha
doğrusu tercihlerim bunlar. Bakalım, jürinin ter-
cihleri ne vönde olacak. Nuri Bilge Ceylan'ın 'Koza'sı Türkiye'yi temsil etti.
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Yazarken Öğrenmek
"Modernlehn Gecesi "ni bildiğim bir konu olduğu
için değil, öğrenmek istediğim bir konu olduğu için
seçtım, diye bitirmiştim geçen haftakı yazımı.
Çelişkili görünmüş olabilir: Yazarlann, genellikle
bildikleri, hem de çok iyi bildikleri konularda yazdık-
lan sanılır. Bütün bütüne doğru değildir bu sanı.
Bir konuda yazma istediğini uyandıran belli bir bi-
rikim, ham bir birikim oluşmuştur şüphesiz, yazar
masabaşına çökmeye karar verdiğinde. Ancak, bu
yazma isteğini tanımlamak da, ona yol açan ham
toplamın sınırlarını kestirmek de hayli güçtür.
Her yazarı, yazma güzergâhı içinde pek çok konu,
imge, kıvılcım gelir dürtükler. Hepsi için kaleme kâ-
ğıda sarılmaz gene de. Yazma isteğinin, ısmariama
bir metin değilse bu, belli bir derecede kaynaması
gerekir: An gelir, kendinizi tezgâhınızda, bembeyaz
kâğıtlann önünde buluverirsiniz. Bundan sonrası, bi-
raz da yoğurt/yiğit meselesidir. Ister istemez kendi
deneyimimden yola çıkacağım:
Bir konu ya da imge beni çağırdığında, önce, kâ-
ğıt üzerinde bir çatı çalışması yapanm: Bildiklerimin,
bildiğimi sandıklarımın, bilmediklerimın sınırları orta-
ya çıkar, belirlenir. Bu sınırlar belirmiş, belirienmiş ol-
salar bile çatı aşamasında, ben onları net biçimde
henüz göremem. Araştırmaya, kurcalamaya, didik-
lemeye koyulurum önce, netlik ayan biraz olsun sağ-
lanır böylece. Kimi kaynaklara yönelme aşaması ge-
lir ardından: Bilmediğim, tanışmadığım kaynak ve
belgelerte bildiğim, ama bu gözden bilmediğim baş-
vuru noktaları iç içe geçer bu süreçte. Çatı çatlar, ge-
nişler, yenı kapılar ve pencereler aralanır.
Sonra yazmaya koyulur insan. llerlerken, ileriedik-
çe duraklar, geriler, hepten durur, yeniden araştınr,
yoklar, yeniden ilerlemeye başlar. Yazılan her met-
nin, kitabın, benim için bu türden bir serüveni vardır
Hiç görmediğım bir ülkeyi, daha önce hiç gitmedi-
ğim bir kenti keşfetme duygusundan uzun uzadıya
farklı bir yaşantı dilimi değildir bu.
"Modernlenn Gecesi "nı beni yazmaya iten dürtü-
lerden söz etmeyeceğim burada: Her şairi gece sı-
kıştırır, demekleyetiniyorum. "Modern Şiirde Gece"
teması ağırlığını duyurduğu anda, yazacaklarımın ne
kadannı biliyordum, buna değinmek istiyorum.
öteden Deri, yazdıklarımda çok sayıda özel ismin
geçmesi, çok sayıda gönderme yer alması eleştiri-
lere konu olmuştur. 'çok bildiğim' sanıJsın isteğiyle
yanıp tutuştuğumu düşünenler olduğunu da biliyo-
rum. Söz konusu eleştırılerdekı haklıhk payını ara-
mak, tartmak bana düşmez; gelgelelim, kendi ya-
kamda, doğru bildiğimi yapmaktan vazgeçmeyi ak-
lımdan geçirmediğim ortada: Her zaman, bilgisini
artırmak peşindeki insanın bilgısizliğinin sınırlannı,
sınırsızlığını daha iyi görebildığine ınandım.
Yazmayı, tuhaf gelebilir ama, öğrenmenin en sağ-
lam yollarından biri saydım, sayıyorum. Kişi yalnız
öğrenmeye değil, bildiklerini sınamaya vetartmaya,
bir o kadar da bildikleri ve bilmedikleri üzerinde dü-
şünmeye sürükleyen bir edim, bir etkinlik bu.
"Modernlerin Gecesi" üzerinde çalışırken, bir kez
daha şunu kavradım: Yazmak, insanı okuma eylemi
çerçevesinde de yönlendiren bir pusula çalışması-
na dönüşüyor: Daha önce okuduğunuz pek çok met-
ni daha önce okumadığınız bir biçimde okuyor, yo-
rumluyor, yeniden değeriendiriyorsunuz.
Öğrendiklerimi mi yazıyorum öyleyse? Daha kar-
maşık bir süreç: Bildiklerimle bilmediklerim kayna-
şıyor yazarken, düşündüklerimle düşünmediklerim,
o ana kadar düşünmediklerim buluşuyor. Okudu-
ğum bir metinden görmediğim bir resme, dinleme-
diğim bir ezgiye. derinliğine varamadığım bir düşün-
ceye gidebiliyorum. Yaşantıdan fazlasına uzanıyor in-
san: On beş bin gece yaşadım bugüne kadar, ama
o süre içinde şu son bir iki ay içinde olduğu kadar
gece üzerine kafa yorduğumu sanmıyorum. Bun-
dan böyle, Gece'ye, bundan önce baktığım gibi ba-
kabileceğimi de.
Yazılan metnin bir gizli, gizil hedefi de bu belki: Onu
okuyanlar buna benzer bir duygu-düşünce alaşımı
içine girsinler, diye mi düşünülüyor, bir de?
Oysa herkesin gecesi, aklındaki fikrindeki gece
imgesi farklı bir bütünlük kuruyor.
Okurken, yazarken bunu da öğreniyoruz.
Bininci kez, Tarancı'yla: Bir sebep değil gece, bir
netice.
İSTANBUL ANADOLU GÜZEL
SANATLAR LİSEŞİ
2. KÜLTÜR ŞE^XİĞİ
16.00 Konser Alkan Akıncı (gitar), Esra Seda Uçan
(flüt)
19.00 Konser Metin Ülkü piyano resitah
INTERKAMERA 95
12.00-12.30 Kısa film gösterileri: Kikos D.Gordon,
Zilname M. Özerden, Eau De La VTe S.Bare, Ağaç
l.Canikligil
14.00-15.00 Dia gösterisi "KentDüştü'' Kemal Fırat
15.00-16.00 Film gösterisi: Nâzım Hikmet Beigeseb'
16.30-18.00 Konferans "Türkiye'de Fotoğraf
Yayınlan'" Alberto Modiano
Imza eünü Gültekin Çizgen Fotografevi standı
18.00-19.00 Dia gösterisi "Çin'e Doğru" Fotografevi
19.00-20.00 Kısa film gösterisi Tanabata Matsuri
S.Akar. Semaver Y.Balcı, Konserve Kahkaha
A.Kanbay-M. Özerden
Cansever'i anma toplanüsı
• Kültür Servisi -Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği Kadıköy Şubesi, şair Edip Cansever'i
anma toplantısı düzenliyor.
Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde
gerçekleştirilecek olan etkinliğe Ayten Mutlu,
Güven Turan ve Metin Cengiz katılıyorlar. Elgis
Pamır Ay'ın sunacağı toplantı, bugün saat 18.00'de
başlayacak. (360 90 95)
RaufMutlmy 'a.
Bize yalmzhk et, birleştir
yalııızları
Yeni bir kan ol, getir en yeni
anlamlfln
Bomboşuz, korkuyoruz da.. bunu
anlatmak için
şehirde bayram vardı
Edip Cansever'i
dokuzuncu ölüm yıldönümünde
sevgiyle, özlemle anıyoruz