23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 1995 PAZAR 12 DIZIYAZI Reformlar zensirderi ürküttütktidar ele geçirildikten sonra, icra organı durumunda olan. -Milli Birök Komtesi". birtakım reform tedbirlerine girişti. Bunlardanbirtanesı, 1 Ocak 1961 "de yürürlüğe giren 193 sayılı. "Gelir Vergisi'' Ka- nunu'ydu. Bu kanunla. büyük gelir ve toprak sahiplerinin vergi muafiyeti kaldınlıyor- du. Kurumlar Vergisi. yani ik- tisadi kuruluşlara konan ver- giler yükseltiliyordu. Göriil- düğü gibi bu kanun yûksek gelirli iş adamlannın, büyük toprak sahiplerinin aleyhi- neydı. Milli Birlik idaresi, vergi adaletsizliğini ortadan kaldırmak, en az geçim dü- zeyini arttırmak. asgari ücre- ti tanımak gıbi sosyal adaleti hedefleyen birçok önlemlere girişti. Milli Birlik iktidan sırasm- da çıkanlan kıra kanunu bun- lar arasında sayılabilır. Türk Kültür Derneğı Tüzüğü'nde şöyledenıyor. "Enönemliih- tiyaçlardan biri olan mesken davasu ticari bir konu olmak- tan çıkanlmalı, kolektrfleşti- rilmelidir." Milli BiriikçUer- den Mustafa Kaplan tarafın- dan hazırlanan "Kira Kanu- nu Tasansrnda da şu satırla- n okuyoruz. "...Mesken inşa ve satışuv- daki aşırı kârlar. ihtiyaçtan çok az olan binalann fîyaüa- nnı ve kâriannı aşın dereee- de arttırmıştı. Birçok ülkede kazancın altıda biri, %16'sı olarak ayarlanan kira emsali, memleketimizde sabit gelirli subay, memur vs gibi kişiler için %30, %45 arasında yük- selmistir." Maaşlar artıyor, flyatlar düşüyor Bu tasarıya göre mesken inşaatı devlet tarafından plan- laştınlacak. bu alana yapılan yatınmlar arttınlacak ve ya- pılann büyük kısmı devlet ta- rafından yapılacaktı. Aynca büyük özel kuruluşlar işçile- rine mesken yapmaya mec- bur edilecek. plana uygun olarak gecekondulann yerine sıhhı meskenler yapılacaktı. Kanun tasa- nsında. kira hadlerinin anormal şekilde yükselmesini önleyici önlemlerde vardı. Bundan başka, Milli Birlik hükümeti, bir yıl içinde memur maaşlarını %15. emekli maaşlannı %35 arttırmaya karar vermişti. Şekergibi bazı ihtiyaç madde- lerinin fiyatlan indirildi ve dığer bazı sosyal reform projeleri hazırlandı. Örneğın, Milli Birlik Komitesi üyele- rinden Sami Küçiik, İngiliz tşçi Partı- si'nın sağlık planını örnek alarak bir sağ- lık reformu projesi hazırladı. Buprojeye göre önce yurdun bir örnek bölgesınde, sonra bütün yurtta sağlık sistemi millıleş- tirilecekti. Böylece vatandaşa bedava ilaç, hastane, doktor sağlanacak, doktor- lann genış bir kısmı devlet hizmetinde çalışacaktı. 27 Mayısçılann bu turden reform pro- jeleri, özellikle "Toprak Reformu Tasa- Df. YJLDİZ Z •frf • 27 Mayıs'ın ilk uygulamalarından biri, 1 Ocak 1961'de yürüıiüğe giren Gelir Vergisi Kanunu'ydu. Kanunla, büyük gelir ye toprak sahiplerinin vergi muafiyeti kaldırılıyor, Kurumlar Vergisi yükseltiliyordu. ÖU, yüksek gelirli işadamlan ve büyük toprak sahiplerinin aleyhineydi. • 27 Mayısçılann reform projeleri, özellikle "Toprak Reformu Tasansı" büyük bir direnişle karşılaştı. Toprak reformu ve daha geniş bir devletçiliğe ait hükümler, temsilciler meclisinde fırtınalar kopardı. Oysa, toprak reformu, 27 Mayıs'ın temel hedeflerinden biriydi. iktidarı ele geçirdikten sonra Milli Birlik Komitesi, çesitli alanlarda reformlara girişti. Bunlar vergi adaletsizliğini ortadan kaldırmak, en az geçim düzeyini arttırmak, asgari iicreti tanımak gibi sosyal adaleti hedefleyen önlemlerdi. Önlemler halk tarafından coşkuyla karşılandı. nsı" büyük bir direnişle karşılaştı O sı- ralarda. Milli Birlik Komitesi tarafından kurulmuş olan. "Anayasa Komisyo- nu"ndaki profesörlerin de 'sosyal devlet', •toprak reformu' gibi maddelen. anaya- saya koymalan şiddetlı tartışmalara yol açmıştı. Bu konuda. Yön Dergisi'nde bir dizi makale yayımlayan Doç. MümtazSoysal buka\gayı,"'Sosvalgörüşlühukukçular- la, statükocu toprak sahipleri ve özel te- şebbüsçüler arasında bir sa\aş~ olarak tanımlamaktadır. Soysal'a göre en bü- yük tartışma, •'devletleştirme, kalkınma- da devlete verüecek rol ve özel teşebbüsün imtiyazlan" sorunlan etrafında olmuş- tur. Toprak reformu ve daha geniş bir devletçiliğe aıt hükümler, temsilciler meclisinde fırtınalar koparmıştır. Oysa, toprak reformu gerçekleştiril- mesi, Mıllı Birlikçılenn temel hedefle- rinden biriydi. Komıte. bu reform konu- sunda 4 esasa önem veriyordu: 1 - Topraksız köylünün topraklandınl- ması. 2- Toprağın çok ufak parçalara bölün- SOSyal d6Vİ6t mesinin önlenmesi. 3- Özellikle doğu illerinde ağalannnü- fuzunun kınlması. 4- Devlet tarafından el konacak top- raklann bedelınin ödenmesi. Bütün direnişlere karşın. toprak refor- mu savaşımı. 1961 'de iktidar sivil idare- ye geçtikten sonra da sürdürüldü. Bu dö- nemde kurulmuş olan Devlet Planlama Teşkilatı. çiftçi aılelerinin %72'sinin an- cak 2-3 hektar araziye sahip olduğunu, köylünün topraklandınlması gerektiğini ileri sürüyordu. Toprak Reformu Komis- yonu 1963 Nısanf na kadar 4 toprak re- formu tasansı hazırladı. 1965'te Meclis'e sunulan son tasan, büyük toprak ağalannın getirdikleri de- ğişikliklerle, Milli Birlik Komıtesi'nin hedeflerinden çok uzakiaştığı halde Meclis'ten geçmedı. Bukavram, 1961 Anayasasfnın getir- diği bir yeniliktir. Anayasa devlete birçok sosyal ödevler yüklemiştir. Örneğin, dev- lete halkın geçimini güven altına almak amacıyla tanm üretimini arttırmak ve toprak reformunu yapmak ödevi veril- miştir. 48. 49 ve 50'nci maddelere göre sosyal sigortalar ve yardım teşkilatı kur- mak ve kurdurmak, herkesin sağlık ba- kımı görmesıni sağlamak devletin göre- \ idır. Yoksul ailelerin mesken ihtiyaçla- nnı karşılayacak önlemler alınmahdır. Halkın eğitim ve öğretim gereksinimle- ri karşılanmahdır. Kaydetmek gerekirki devietin: sağlık. kültür, mesken, sosyal sigorta gıbı alanlarda gorevlendınlmesi, o gün için bir yeniliktir. Bundan sonra gerçekleşen bazı uygulama- lann başlangıç noktası, 27 Mayıs devriminin getirdiği bu kavramlardır. Demokratik hak ve özgürlükler Anayasanın42. maddesı- ne göre "Çahşmak herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet ça- uşanlann insanca vaşaması ve çauşma ha>atının karar- uhk içinde gelişmesi için eko- nomik ve nıali önkmJeıie ça- lışanlan korur. çauşmayı destekler, işsizliği önleyici önlemler aiır." Anayasa ay- nı zamanda işçilenn çoktan beri ıstediklen. grev, toplu- sözJeşme, hiir sendika kur- ma, ücretlı tatil gıbı haklan ilk defa olmak üzere tanı- mıştır. Anayasayla çocukla- nn ve kadınlann ağır işler- de çalışmalan da önlenmiş- tır. Demokratik Hukuk Dev- leti ile ilgilı maddeler ise çok zengindir. 10. maddeye göre "devlet kisinin temel hak ve hürri- yetlerini. kişi hu/urunu, sos- yal adalet ve hukuk devleri 0- keleriyle bağdaşmayacak surette sınııiayan siyasal. ik- tisadi ve sosyal bütün engel- leri kaldırmakla görev lidir." Bu esasa dayanarak ana- yasa keyfi idareyi, kişi hak- lanna tecavüzü. terörü ve baskıyı önlemek için aşağı- daki kayıtlan koymuştur: Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz. insan haysiye- tıyle bağdaşmayan ceza kul- lanılamaz. Usulüne göre ve- rılmiş hâkim kararı olma- dtkça, kimsenin üstü ve evi aranamaz. Herkes haberleş- me. seyahat, vicdan ve dini inanç düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Basın özgürlüfiü Anayasa. "Basın hürdür, sansür edilemez, gazetelerin kapatılması, ancak hâkim karanyla yapüır", demek- tedir. Bu yasayla; gazete ve dergi çıkarmak için önceden izın alma kaydı kaldınlmış, keyfi olarak gazete kapatılması, yazılann sansür edil- mesi ve gazetecilerin. aydınların fikir ve kanaatlerinden ötürü yargılanmalan ön- lenmiştir. Anayasa, yurttaşlara müsaade almadan siyasi partı kurmak hakkını ta- nımıştır. Sadece kunılacak partinın prog- ram ve faaliyetleri. insan hak ve hürriyet- lerine dayanan demokratik ve laik cum- huriyet ilkelerine ve devietin bütünlüğü ve milliyetle bölünmezliği temel ilkesi- ne uygun olmak zorundadır. Kaynaklar 1- ' Turk Kültür Derneği Tüzüğü'', Resmi Ga- zete, No 10605 - 16.9.1960 2- FORVM Der- gisi, Nisan 1961 3- "Mustafa Kaplan Konusu- \or\ Yön, 2.5.1962. 4-M. Sovsal, OzelTeseb- büs\ Yön, 7 Şubat 1962. 5- T. C. Anayasası, T.C. Resmı Gazete, 1961, sayı 10859 Yarın: 27 Mayısçılann ideolojisi Korku dolu bir atanma öyküsüEthem Menderes'in yaptığı değerlen- dirme Celal Tevfik Karasapan'ı rahatsız etmişti. Karasapan olayın gerisini şöyle anlatıyor. "Aldığımız habeıier hiç de Ethem Menderes'in anlattıgı gibi değildi. 'Muh- terem Başbakanım. aldığım istihbaratı size ulaştırmadan önce, kkn kimin akra- bası, kim kımlerle irtibat kuruyor, bun- lan elbette ki değerlendirmemizde ele alıyoruz. Biz, çeşitli kaynaklardan gelen haberleri yeniden değerlendirmeye tabi tutuyor ve üzennde çalışma yapıyoruz. Eğer istihbarat yuzde yüz doğru ise onu yetkili makama arz ediyoruz. Tıpkı şim- di olduğu gıbı'diyeçıkış>apmakzorun- da kaldım. Bunun üzerine Menderes, 'Cumhur- başkanı'na gidelim' dedi. Kabinenin di- ğer üyeterinin deÇankaya'ya gelmesi em- rini özel kalem müdürüne verdi. Köşk'te- ki toplantının başlangıcmda ben içeride yoktum. Biraz sonra beni içeriye aldılar. Basta Cumhurbaşkanı Celal Ba\ar ol- mak üzere kabinenin diğer üyeleri benim yapacağun açıklamayı dinlemey i sabır- sızlıkla beklivoriardL ^rrrrrrrrmnTtiT • Washington Basın Ataşeliği'nden gelen, lisan bilen üniversite mezunu bir geçmişim bulunmasına rağmen, Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde kâtiplige atanmıştım. Maaşım tamı tamına 394 lira idi. Bu yüzden ne kadar yetkili varsa hepsine her yerde ağzıma geleni söylüyordum. Nihayet birisi beni ihbar etmiş olmalı ki, Basın Yayın Genel Müdürü beni anyordu. Bayar istifaya karşı Içlerinde en sakin olan Celal Bayar idi. 'Durum nedır' diye sordu. Celal Baj'ar'a da Adnan Menderese anlattıklanmı tek- rarladım. Konuşmam bitince Adnan Menderes'in," Bu duruma göre benim is- tifa etmem gerekiyor. Böylece ihtilalin önlenmesi için önemli bir adım atmış oluruz'demesi üzerine Bayar,' Dere geçi- lirken at değiştirilmez. Ya hep beraber batanz ya da hep beraber düzlüğe çıka- nz. Hakikaten harp okulu bize karşı bir cephe almış ise biz de gereğini yapanz. Alacağımız tedbirlerden bir şey anlamaz- larsa icap ederse tenkile de başvururuz' diyerek Adnan Menderes'in istifasına lii- zum olmadığına işaret etti. \apacak bir şey kalmamıştı. Menderes ile birlikte Celal Bayar'ın yanuıdan aynl- dık. Yolda bana, 'Ben önümüzdeki gün- lerde Eskişehir'e gideceğim. Sen de gel'teklifinde bulundu. 'Efendim, izin verirseniz ben burada kalayım, gelişme- leri izleyeyim' demem üzerine, 'Fena fı- kir değil... Sız burada kalın, Genelkur- Sıtkı Liay'ın beni görmek istemesine bir anlam verememiştim. Zira, her ne kadar kendisi ile bir dosduğumuz varsa da beni görmek için ısrarda bulunmasuun nedenini bir türlii anlayamamışrım. Her an bir sürprizle karşılaşabilirdim. may Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa ile da- ima temas halinde bulunun. Gelişmeleri doğrudan bana bildirin. Ben sizin görüş- lerinize katılıyorum. Eskişehir'de tahki- kat komisyonunun kaldınldığını ve se- çimtarihini ilan edeceğim. Eskişehirdö- nüşünde de Başbakanlık'tan aynlaca- ğım' şeklinde konuştu. Nitekim 25 mavıs günü Eskişehir'e gittL 'Tahkikat komis- yonunun görevi sona ermiştir. Seçimler sapılacaktır' şekündeki açıklamalanna karsm ihtiial yapıldL" Komite beni anyor Amerika'dan yeni dönmüştüm. New York Haberler Müdürü Nushet Baba da benim gibi merkeze çekılenler arasında idi. Kendisi ile buluşmak üzere Bulvar Palas'a geldiğimde, lcapıda Milli Birlik Komitesi üyelerinden General Srtkı Ulay ile karşılaştım. Ulay'ı binbaşılığından beri tanırdım. Ben Washington Basın Ataşeliği'ne gitmeden önce o da Harp Okulu Komutanlığı'na atanmıştı. Sıtkı Ulay. "Seni arayıp duruyorum... Nereterdesin'' diye sitemde bulundu. Ben de durumumu anlattım. Ertesi günü ken- disini Ulaştırma Bakanlığı'nda görmemi istedi. Ulaştırma Bakanlığına geldiğim- de Özel Kalem Müdürü, Bakan Ulay'ın sabah ilk uçakla Istanbul'a gittiğini, An- kara'ya dönüşünde mutlaka kendisini görmem konusunda talimat verdiğini söyledi. Meğer, Istanbul Boğazı'nda bir deniz kazası olmuş, petrol yüklü bir Yu- goslav tankeri yalılara bindirmiş. Durum çok tehlikeli imiş. Bu yüzden Sıtkı Paşa Istanbul'a gitmiş. Sıtkı Ulay'ın beni görmek istemesine bir anlam veremedim. Zira. her ne kadar kendisi ile bir dostluğumuz varsa da be- Basın Yayın Genel Müdürü ve Milli Birlik Komitesi üyesi Ahmet Yıldı/'ın hanl hanl beni aradığı haberi gelince korkmuştum. "Sizi Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Kurmay AJbay Sezai Okan bekJiyor. Ona gideceksiniz" talimatiıu verince korkum ivice arttı. ni görmek için ısrarda bulunmasının ne- denini bir türlü anlayamamıştım. Her an bir sürprizle karşılaşabilirdim. Neden ol- masındı? thtilali müteakip kardeş karde- şi ihbar etmemiş miydi? Herkes birbiri- nin kuyusunu kazmıyormuydu? Yine de ben iyimserdim. Zira Sıtkı Ulay Paşa be- nim gerçek dostum idi. İkiııci haber korkutuyor Aradan bir süre geçti. Basın Yayın Ge- nel Müdürü ve Milli Birlik Komitesi üye- si Ahmet Yddız'ın beni hanl hanl aradı- ğı haberi geldi. Gerçeğı söylemek gere- kirse korkmuştum. Zira NV'ashington Ba- sın Ataşeliği'nden gelen, lisan bilen üni- versite mezunu bir geçmişim bulunma- sına rağmen, Basın Yayın Genel Müdür- lüğü'nde kâtiplige atanmıştım. Maaşım tamıtamına3941iraidi."Elimegecenpa- SÜrGCGİC ra ile ev mi rutacaktım? tki çocuğun ge- çimini mi sağlayacaktım? Evimi mi bes- levecektim?" derdine düştüğümden mo- ralım çok bozuktu. Oysa Amenka'ya git- meden önce gazetecilikten kazandığım para, üç bin lira civannda idi. O dönem- de bu para başbakan maaşı ile hemen he- men denk idi. Bu yüzden ihtiial dahıl, Milli Birlik Komitesi, bakanlar ve ne ka- dar yetkili varsa hepsine her yerde küfur edıyordum. Nihayet birisi beni ihbar et- miş olmalı ki, Basın Yayın Genel Müdü- rü beni anyordu. tlk kez huzura çıktım. Bana, -Kardeşim, günlerden beri seni anyorum. Yerinde yoksun. Nerelerdesin" diye sert bir çıkış yapınca ben de "Bana oda vermediniz. Masa ve sandahe göster- mediniz. İş vermediniz. Sabahtan aksama kadar koridoıiarda ayakta durmaya hiç niyetim yok" karşılığını \ennce Ahmet Yıldız önce gülmeye başladı, sonra cıd- dı bir şekilde. "Sizi Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Kurmay Albay Sezai Okan bekliyor. Ona gideceksiniz" talima- tını verdi. Ne umdum, ne buldum... tş anlaşılmıştı, benim önce ifademi alacaklar, daha sonra da Balmumcu'ya göndereceklerdi. Meclis binasına geldi- ğimde kapıdaki subay kim olduğumu, ki- mi görmek istediğimi sordu. Ben de "Se- zai Okan" deyince telefona sanlıp karşı taraftan emir bekledi. Biraz sonra olum- lu yanıt gelmiş olacak ki, bir er eşliğin- de beni yukan gönderdiler. İçeriye girip karşımdakilere şirin görünmek ümidi ile hazır ol durumunda askerce selamımı verdim. Karşımda ihtiial suratlı bir adam beni tepeden tırnağa süzdü. Önce adımı, ne iş yaptığımı, hangi okuldan mezun oldu- ğumu, lisan bilip bilmediğimi, kaç y ıldan beri gazetecilik ile uğraştığımı sordu. Kendisini tatmın etmişolacağımki. "Ke- nıal Bey, şimdi aşağıya gidin. Kurmay Al- bay Baha Vefa Karatay'ı görün ve görevi kendisinden teslim alın. Bugünden itiba- ren bizim basın sözcümüzsünüz" diyor- du. Şaşırmıştım. Ne bekliyordum. ne ol- muştu. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI 12 Eyiül'iin Suç Ortakbrı... 27 Mayıs'ı dün kutladık. Geçen yıllarda olduğu gibi yine bir avuçtuk. Olsun! 27 Mayıs'ın bayram olmaktan çıkması, 12 Eylül'cülenn cınayetlerinden biriydi. Cina- yetler, saymakla biter mi? Atatürk'ün kurduğu derne- ğin, Türk Dil Kurumu'nun kapatılarak, oranın bir arpa- lık durumuna getirilmesi; din derslerinin zorunlu ola- rak okutulması unutulacak şeyler mi? Gencecık çocuk- lann asılması, faşizmin kol gezmesi, yine o cinayetler kapsamında düşünülmeli. TDK kapatıldıktan sonra, bir avuç dilsever, "Dil Der- neği"™ kurdular. O da kolay kurulmadı. Mahkeme ka- rarlan sonucunda oiuşabildi. Yıllardan beri, Atatürk'ün ortadan kaldınlan kalıtını (vasiyetini) yerli yerine koymak için çırpınıyoruz. 12 Ey- lüljden sonra, işbaşına gelen sağcı iktidariar, ne Hacı TÖ, ne Süleyman Bey, Atatürk'ün ortadan kaldınlan kalıtını düzeltme yoluna gittiler. Bu kez ne oldu? içişlerı Bakanlığı, Müsteşar Yar- dımcısı Muharrem Göktayoğlu'nun imzasıyla. Anka- ra Valiliği'ne biryazı göndererek, Dil Derneği'nin kamu yaranna çalışan derneklerden sayılamayacağını bildir- di! Hoppala! Ankara Valiliği'nin Dil Derneği'ne ilettiği, 17.5.1995 günlü yazıda şöyle deniyor: "Söz konusu demek tüzüğünün 3. ve 4. maddele- rinde özetlenen amacı, bir kamu kuruluşu olan Ata- türk Kültür Dil ve Tarih Kurumu tarafından ilmi ve aka- demik kurum ve kuruluşlarla işbiriiğı halinde daha de- taylı gerçekleştirildiğinden anılan derneğin talebi şim- diiik uygun görülmemiştir..." Dil Dernegı Başkanı Prof. Şerafettin Turan, basına yaptığı açıklamada, şöyle dedi: "22 Nisan 1987'de Ankara Valiliği'ne kuruluş için başvurusunu yapan Dil Derneği'ne, o zaman da Ata- türk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 'nun variığı be- lirtilerek, kurulacak yeni bir demeğin, dil konusunda sakıncalı olacağı bildihlmişti. Hatta demek kuruculan için 'yasak dernek kurmak' suçlaması yapılmış, Dil Derneği de kurulması yasak demeklerden sayılmıştı. Ancak, derneğin kuruculan da demek de yasal yolla- ra başvurarak bu savın geçersızliğıni yargı yoluyla ka- nıtlamışlardı. Görülüyor kı 1987'den bu yana Içişleri Bakanlığı 'nın, Dil Derneği'ne bakışında bir değişme olmamıştır. Bu nedenle Dil Demeği, kamu yaranna çalışan bir demek olduğunu kanıtlamak ve yine yasal yolları kullanarak, hakkını aramak zorunda kalacaktır. Içişleri Bakanlığı 'nın, Atatün\ Kültür Dil ve Tarih Yük- sek Kurumu'nun variığını öne sürerek, Dil Derneği'ni 'kamu yaranna çalışan derneklerden saymaması' dü- şündürücüdür. Üstelik bu gerekçe hiç de inandırıcı değildir. Çünkü Tünkiye'de içişlerı Bakanlığı varken, polislerin, Milli Eğitim Bakanlığı varken eğitimcilerin; Milli Savunma Bakanlığı varken pek çok spor kulübü- nün; Orman Bakanlığı varken ormancılann; ünıversi- teler varken öğretim üyelennin üyesi olduğu sayısız demek ve vakıf bulunmakta, bunlann çoğu da 'kamu yaranna derneklerden sayılmakta'd/r Ülkemizde demokratıkleşme yolunda yoğun çaba- lann harcandığı, düşünce ve düşündüğünü etkınlikle- riyle aktarma özgürtüğünün gündemde olduğu biror- tamda Dil Demeği, amacı doğrultusunda, bütün ülke- ye yönelik çalışmalar yapan bir dernektir. Dil Derne- ği'nın kamu yaranna çalışmadığını düşünmekse, der- neğin amacını görmezden gelmek dernektir. Çünkü dil, düşünce özgürlüğünün kurumsallaşmasında, toplum- sal ıletişımde en temel araçlardan biridir. Herkesin, her derneğin, her kurumun bu konuda duyarlı olma- sı, özen göstermesi, çalışması, emek harcaması ge- rekir. Bu nedenle dil çalışmalan, resmi TDK'nin teke- linde değildir. Kaldı ki bu düşüncemiz, Ankara 3. Ida- re Mahkemesi de 1987'de, Dil Derneği'nin 'kurulma- sı yasak derneklerden sayılmayacağı' doğrultusunda- ki kesin karanyla doğn ılanmıştır. Gelgelelim Dil Demeği ve amacı, hâlâ kimi kişi ve kuruluşlartn kafasında 'kamu yaranna aykırı görül- mektedir. Içişleri Bakanlığı'nın bu tavrı ve kararını içimize sin- diremeyeceğımizj, dolayısıyla yargıyoluna başvuraca- ğımızı belirtmek istiyoruz." Prof. Şerafettin Turan'ın bu açıklamasını tüm dilse- verlere, Cumhuriyet okurlanna duyurmak görevimdi. DYP-CHP ortaklığı, 12 Eylül yanlışlanna ortak olmak- tan vazgeçmeli. Bu arada, usuma takılan bir sözcüğü okurlann tar- tışmasınasunmakistiyorum. "Anıtkabir" yerine "Anıt- gömüt" sözcuğünü kullanıyordum. Imren Erşen'in Emlak Bankası Salonu'ndaki sergisinde, Atila Sav'ın eşi Nuyan Sav, 'TVurgömüf'sözcüğüne takıldığını söyledi. Onun yerine. örneğin "Anıtkurgan" diyemez miydik? Kurgan, Ali Püsküllüoğlu'nun son "Arkadaş Türkçe Sözlük"ür\de, şöyle tanımlanıyor: "Kurgan: llk- çağda gömüt üzerine toprak yığma yoluyla oluşturu- lan küçük tepe." Cahrt Külebi "Anıtgömüt daha güzel!" dedi. Baka- lım tutacak mı? • • • Bugün saat 15.00'te, fotoğraf sanatçısı Gökhan Yal- taile eşi Evren Yalta için, Dil-Tarih Coğrafya Fakülte- si'nde bir sergi var. Gökhan Yalta ile eşi Evren, araba- ları ile 28 Mayıs 1993'de izmir'den Kuşadası'na gider- lerken, Selçukyakınlarında birtrafikcinayetine kurban gitmışler, arabada köpekleriyle birlikte yanarak ölmüş- lerdi. Istanbul'da da Gökhan Yalta'nın sanatçı dostla- n, bir sergı hazırladılar. 27 Mayısçı dostum Bahtiyar Yalta'ya, onulmaz acısının yıldönümünde, sabıriardi- lemek istiyorum... B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\ 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1 Bir akışkanın çekım ve sürtün- me kuvvetlen ne- denıyle akma eği- limıne karşı gös- terdiğı iç direnç. 2/ "Kadd-ı dildâra kimı dedi ki- mi elif. Herkesin maksûdu bir am- marivayet muhte- lif" (Kanunı Sul- tan Süle>man)... Bir şevin özünü oluşturan ana öğe. 3/Sevı... Kendıni oldugundan büjük göstenp böbürlenme 4/Uzaklık ışareti. Topun ge- risini kapayan kapak. 5/ Ray- lann altına konan demir ya da ağaç parça. 6/ Şen. rahat. Akıl. II Güvev... lkı derenın ya da ıkı yolun bırleştıgı yer 8/ Kuran'da bir sure... Tuta- nk, yilbik gibi adlar da ven- len sınır hastalıgı. 9/ Bir dil- dekı sözcüklenn tümü. VXTt\RID.4N AŞAĞIYA: 1' Bir ışı yerine getirmek için venlen söz... Postu. kaplan postu gibi çızgılı bir tür Afrika zebrası. 2/ Doğru yolu gös- terme... Telefon sözü. 3/Uyanık, gözü açık... Bir şeyin ol- masına az kaldığını belirten deyım sozü. 4/ Kripton elemen- tınin simgesı.. Kımi Afrika kabilelerinde krala verilen ad. 5/Gürcistan'da soylu kabul edilen kimselere verilen san. 6J Osmanlılar döneminde sipahilerın aldığı en büyük tımar... Asker. 7/Sabah namazını ortalık ıyice ağanncaya kadarge- ciktirme... Taşlık yer, çıplak tepe. 8/ Halk müziğine özgü tel- lı bir çalgı... Gece yapılan sinema ya da tıyatro gösterisi. 9/ Avrupa Üzay Ajansı'nın simgesi... Büyük ün kazanmış si- nema ya da müzık sanatçısı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear