23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 1995 CUMA 12 DIZIYAZI DP'nindemokrasi oyunuİsmettnönü, 1945 yılı Gençlik Bayra- mı'ndaverdiği söylevde, "Türkiye.dün- ya savaşı sonunda ortaya çıkan güçlükle- rin yok edildiği ölçüde, ilerteme yolunda vürüyecekrir. Türkiye'de,engeniş anlam- da demokrasi ilkelerini uygulavacağı/" diyordu. Demokrasiye geçileceği anlaşı- hyordu. Savaş biter bitmez, CHP, yöne- timtekelinden vazgeçmeyi düşünüyordu. lç siyasada, savaşın oluşturduğu hüyük sıkıntılaryaşanıyordu. Eğitimpolitikası- nın amacına vardırıhnası için Köy Ens- titüleri kurulmuş, okul binalan, imece yoluyla, köylüye yaptmlmıştı. Enstitü- lerin yapılan da öğrencilerin emekleriy- le dikilmişti. Genç insanlar, en verimli dönemlerinde ûretim alanından orduya ahnmıştı. Büyûk bir üretitn azalmasıyla karşı karşıya kalan köylünûn ürettiği kı- sıtlı ürüne, devlet memurlannvn eliyle harmanda el konmuştu. Köylii çok peri- şandı. Toprak reformu glrlşiml CHP, halkın gözünde yeniden değer kazanmak için yeni siyasalar üretmeye çaba gösterdi. Atatürk'ün ısrarla üzerin- de durduğu "toprakrefonnu"nuyaşama geçirmeye karar verdi. 1945'te, toprak- sız köylüyû ve az toprakh çıftçiyı toprak- landırma amacıyla, ismet Inönü'nün 1944'te saptadığı ilkeler doğrultusunda hazırlanan bir yasa tasansını Meclis'e getırdi. MecHs'te büyük tartışmalara yol açan tasan, sonunda yasalaştı. Kuşku- suz, ulusal kalkınma açısından toprak so- rununu çözümleyen bir yasa çok önem- liydi. Her şeyden önce, böyle bir düzen- leme, küçük parçalara aynlmıştoprakla- IKİYUZIU VECIHI ÎIMVIOGUI n bütünleştirecek. devlet eliyle donatıl- mış çiftçiler aracıhğıyla makineli tanm yaygınlaştınlmış olacaktı. Yasaya göre devlet, az toprakh çiftçiye yeterince top- rak verecek, topraksız köylüyü toprak- landıracak ve bu yolla, Türkiye ekonomi- sini canlandıracaktı. Anadolu köylüsü; yancı. ortakçı, maraba ya da kiracı ola- rakçalışıyordu. Bunlan bulamayanlar da ırgathk ya da amelelik yapıyorlardı. Topraksız Köylüyû ve Çiftçiyi Top- raklandırma Yasası; kiracı, yancı ve or- takçı düzenini yeniden ele alıyordu. Ya- sa. 50 hektara (500 dönüm) kadar olan topraklan küçük mülkiyet, 50-500 hek- tar arasındakı topraklan orta mülkiyet, (500-5000 dönüm) ve daha yukan birim- leri de büyük mülkiyet sayıyordu. Yasantn 17. maddesi, yainız mülkiyet düzenini saptıyor. üretim ilişkilerini de düzenliyordu. 17. madde; yancılığı, ki- racılığı ve ortakçılıgi yasaklıyordu. Faz- la toprağı olanlar çiftçiye kıraladığı top- rağı, yasada öngörülen koşullarda sata- caktı. Bu ilke doğruydu. Çünkü çiftçiler • CHP, Ikinci Dünya Sayaşı'ndan sonra Atatûrk'ün öngördüğü toplurn düzenini yaratmak için devrimci atılımlarını ilerı götürmeye karar verdi. Demokratikleşmeye yöneldi. 7 Ocak 1946'da kurulan Demokrat Parti, ilk kongresinde yayımladığı "Özgürlük Andı" ile halka demokrasi vaat ediyordu. • Demokrat Parti, 14 Mayts 1950'de yapılan seçimlerde, büyük bir çoğunlukla iktidara geldi. Atatûrk'ün önerdiği "ulusal istenç" yerine gelmişti, ama DP, büyük burjuvazi ve toprak ağalarıyla örgütlenmişti. Kurtuluş Savaşı'nın düşmanıa işbirlikçileri, partiye tümüyle egemen olmuşlardı. için en aşağılayıcı ve ezici durum yancı- lıktı (1). CHP, sonunda, Kurtuluş Sava- şı'ndaborçlandığı köylüye borcunu Ödü- yordu. Demokrasi adımı CHP, Atatürkçü bir adım daha atmış- tı. Atatürk'ün öngördüğü toplum düze- nini yaratmak için devrimci atıhmlannı ileri götürmeye karar verdi. Devletyöne- timindeki tekelini kaldırmaya karar ver- di. Demokratikleşmeye yöneldi. Önce, CHP'yi demokratlaştırdı Inönü. 1945'te toplanan CHP Kurultayı'nda. partinin tü- züğündeki "yaşam boyu başkanlık" sıs- teminı kaldırdı. Bundan böyle, genel baş- kanlar,dörtyıl için seçilecekti. Kendi tü- züğünü demokratlaştıran CHP, bu kezde toplumsal örgütlenmeyı ele aldı. 1946'da. 1938'de yapılmış olan Dernek- ler Yasası'nı Meclis'e getirdi. Işçilerin örgütlenmesine izın veriyordu yenı yasa. Işçiler, çıkarlan için örgütlenebilecekti. Hatta. emekçilerin çalışma koşullannı korumak amacıyla bir Çalışma Bakanb- ğı kuruldu. Bu arada, îçişleri Bakanlı- ğı'na yayın organlannı kapatma yetkisi veren yasa maddesi de kaldınldı. 1945 Haziranı'nda, hükümet, Mec- lis'in önüne yeni bir yasa tasansı ile gel- di. Hükümet, eski scçim sistemini değiş- tirmeyi öneriyordu. Eskı sisteme göre milletvekılleri, iki dereceli seçimle seçi- liyorlardı. Yenı yasaya göre seçim tek de- receli idi. Bütün bunlara karşın, ülkede genişle- yen demokrasi eylemlerine karşı, hükü- met sert önlemler alıyordu. Gazeteler. dergiler kapatıhyor, kıtaplar toplatılıyor, yazarlar tutuklanıyordu. Hatta iktidar. hoşuna gitmeyen gazetelerin ve dergile- rin matbaalannı yıktınyonlu. (Tan baskı- nı, Marko Paşa'nm yaktınlması vb). Türk Ceza Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerini ağırlaştırarak solculann ör- gütlenmelerine set çektiler, Kürtler'in demokratik haklannı, savunacak hukuk yollannı tıkadılar. 1945 Eylülü'nde Ce- lal Bayar, Adnan Menderesve Fuat Köp- rülü, CHP'nin tutumunu elestirdiler. Par- tiyi eleştiren milletvekılleri, disiplin ku- rulu karanyla, partiden atıldılar. Celal Bayar arkadaslan ile (Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Korahan) yeni bir parti kurma izni aldı. Dört arkadaş, yeni partinin "Merkez Müteşebbis Heyeti"ni kurdular tnönü, 1 Kasım 1945 günü, Meclis'i açış konuşmasında, ülkenin en büyük eksiğinin başka siyasal partilerin bulunmaması olduğunu söyledi. 1946'nın Ocak aymda yeni partiler ku- rulmaya başlandı. 7 Ocak 1946'da, Demokrat Parti kurul- du ve genel kurulunu toplayarak örgüt- lenmeye başladı. Demokrat Parti, ilk kongresinde "Ozgürtûk An*" diye bir bildiri yayımladı. Özgürlük Andı'na gö- re, işçi haklan verilecek, emek koruna- cak, her smıfin demokratikhaklan geniş- letilecek, pahalıhk durdurulacaktı. İşbtrHkçiler DP de Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950'de ya- pılan seçimlerde, büyük bir çoğunlukla iktidara geldı. Atatürk'ün önerdiği "ulu- sal istenç" yerine gelmişti, ama DP, bü- yükburjuvazi ve toprak agalanyla örgüt- lenmişti. Kurtuluş Savaşı'nın düşmanla işbirlikçileri, partiye tümüyle egemen ol- muşlardı. DP, tüzüğünün ekonomik siyasasını düzenleyen 43. maddesinde "Ozd gbv şim ve sermayeekonomik yaşanun teme- lidir. Bu yüzden, özel guişime ve özelser- mayeye yeni çalışma alanlan açmak, ye- ni koşuÜar saglamak, özgürlük ve güven vermek gerekir" diyordu. Programı ha- zırlayanlardan ekonomist Şefık Balkur ve MuhtisEte, 1948'de, bu maddeyi şöy- le yorumladılar: "Tezüniz, özelgirişimin ve Özel sermayenin önde gelen bir yer edinmesidirr Ülkede, Ulusal Kurtuluş Partisi ve Sosyalist Parti gibi partiler de kuruldu. Ama siyasal iktidar, bunlara fir- sat tanımadı. Hemen kapattı. İki partili slstem Demokrat Parti iktidara gelince vaat ettiklerinin tam aksi bir uygulama içine girdi. Özgürlükler kısıtlandı. CHP'nin hazıriadığı Toprak Re- formu kuşa döndürüldü. ABD şirketlerine önemli ayrıcalıklar tanıyan Petrol Yasası çıkanldı ve giderek ülke ABD'nin dümensuyuna gir- di. Atatürk'ün tam bağımsızlık siyasası, 1950'den sonra tümüyle geriletildi. Tam bağuıısızlık ükesine üıaııet • Atatürk'ün tam bağımsızlık siyasası, 1950'den sonra tümüyle geriletilmiştir. 27 Mayıs 1960'ta yapılan devrimle Türkiye, aemokratlaşma sürecıne girdi. Ancak Demokrat Parti'nın süreğeni olan Adalet Partısi, gerici sınıflarla bağdaşıkhğını giderek pekiştirdi ve 12 Mart, ardından 12 Eylui askeri darbelenni hazırladı. milyon hektarlık alan üzerinde petrol ara- ma izni verilmişti. Amerika. Ikinci Dün- ya Savaşı'ndan sonra. dünyaya egemen olacak bir gelişme göstermıştı. Bu yüz- den, petrol arama izni alan şirketlerin ba- şmda ABD şirketleri vardı. Ingiltere. kendı sömürgelerine yeterin- ce sanayi malı sattığı ve onlardan sana- yısini besleyecek hammaddeyi aldığın- dan. yeni teknoloji üretmeyi gereksiz DemokTat Parti iktidan Türkiye eko- nomisi üzerinde ağır ipoteklere yöneldi. 1954'te. seçime giderken. Amerika'nm desteğini alabilmek için, mart aymda ün- lü Petrol Yasası'nı Çıkardılar. Demokrat Parti. bu yasayla yerli ve yabancı şirket- lere kırk yıl süreyle petrol arama aynca- lığı veriyordu. tkinci bir başvuruyla bu süreyimni yıl dahauzatılabilecekti. 1957 sonlanna dogru, yabancı şirketlere, 8.7 bulmuşru. Bu yüzden, Amerika'ya ve öbür emperyalist ülkelere göre yeni tek- nolojiler geliştiremedi. Ingiltere'nin boş- luğunu doldurdu Amerika. ABD egemenliği Bu yüzden, Türkiye'nin lngiltere ile ilişkileri zayifladı. ABD ile ilişkilerimi- zin genişlemesi, Amerika etkisinin ço- ğalmasını gerektirdi. Ülke, Amerikan emperyalizmi tarafından köleleştirilme- ye başlandı. Amenkan tekelleri, Türki- ye'ye verdiklen dolarlann sarf edilecek- leri yatmm alanlannı belirliyorlardı. Bugün de bu siyasa, ağırlaşarak sürü- yor. Ekonomik ve teknik yardımlann yüzde 52'sinın havaalanlanna, Hmanlara ve karayollanna yatınlmasını ilk koşul olarak ileri sürüyorlar. Bu, bir bakıma ekonominin askerleş- tirilmesidir. 1951'de NATO'ya girerek ordunun ulusal niteliğini zayıflatma yo- lunu açtık. Çünkü Türk tümenleri, NA- TO'nun emrine veriliyordu. Görüldügü gibi, Atatürk'ün tam ba- ğımsızlık siyasası, 1950'den sonra tü- müyle geriletilmiştir. 27 Mayıs 1960'ta yapılan devrimle Türkiye, demokratlaş- ma sürecine girdi. Ancak Demokrat Par- ti'nin süreğeni olan Adalet Partisi, geri- ci sınıflarla bağdaşıklığını giderek pe- kiştirdi ve 12 Mart, ardından 12 Eylül askeri darbelerini hazırladı. Bugün, hâlâ 12 Eylül hukuku hüküm sürmektedir. 1950 seçimlerinde, CHP yüzde 39.9, DP yüzde 53.6 oy almışlardı. Geriye ka- lan yüzde 6.5 oyu da bağımsızlar ve Mil- let Partisi paylaşmıştı. lngiltere ve Ame- rika, iki büyük partiyi desteklemeye baş- ladılar. Çü^\kü sömürme için en iyi yö- netim, geniş biçimde uygulanan iki par- tili yönetimdir. Türkiye'de, bu durum sağlanmıştı. Halkı en iyi sömürmeninyo- lu budur. (2). Demokrat Parti, ilk iş olarak Toprak Yasası'nı ele aldı. 1950'de CHP, birtanm sayırru yaptırmıştı. Bu sayıma göre, köy- lü ailelerinin yüzde 86.2'si, ekilebilirtop- raklann ancak yüzde 28'ini işliyordu. Toprakların yüzde 33'ü, 76 bin ailenin elindeydi. Bu, tüm tanm işletmelerinin yüzde 2.6'sıdır. lşlenebilir topraklann, hem de en iyi topraklann yüzde 28'i, 326 bin aileye aitti. Sadece 326 bin aile bü- tün Anadolu'nün topraklannın en verim- li bölümünü işliyordu. Bu, köylü nüfu- sunun sadece yüzde 11.1 'i idi. Demokrat Parti, yasayı yeniden Mec- lis'e getirdi. Yasanın candamannı oluş- ttıran iki maddesini değiştirdi. Önce, bü- yük toprak sahiplerinin topraklannın ka- mulaştınlmasınj buyuran maddeyi iptal ettiler, sonra da 17. maddeyi. Yani, köylü yine kiracı, ortakçı ve ya- ncı olacaktı. Bu maddeleri değiştirdikten sonra, çok hızh biçimde kadastro işleri- ne başladı ve devlet elindeki topraklan dağıttı. Dağıtılan topraklar, çiftçi ailesi başına 5.4 hektardı. Demokrat Parti, bu ilktutumuyla toplumun gerici smıflany- la açık bağdaşıklığını gösteriyordu. (1) V.l. Lenin, Collected Works, v. 27, p. 143.(2) Vt, Lenin, Collected Works, v. 41, p. 68;v.22,p. 193. Yarın: DP'nin ihanetleri ve Anıtkabir'deki güç kurtarabîlınek için bir şaııs (2) YUCELGLRSEL Yazımızın dünkü bölümünde 1111 no'lu kurulun yetkin bir kurul olduğunu belirtmiştik. Ancakbu ku- rul, daha önceki kurulun 199rdeBeykoz, 1992'de Üsküdar planlan içm aldığı gibi, Kültür ve Tabiat Varlıklanm Koruma Yüksek Kurulu'nun 04.03. 1988 tarih ve 21 sayılı ilke karan olan "İdare mah- kemelerine intikal eden konular, idare mahkemesi kararalıncaya kadar kurulgündemine alınamaz,er- tdenir" hükmüne rağrnen, 1/5000 ve 1/1000 ölçek- li Beşiktaş planlannı gündemine alarak, 20.05.1993. 30.09.1993,23.12.1993 tarihlerinde haklannda uy- gunluk karan vermiştir. Üstelik bu tarihlerde lstan- bul 1. İdare Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma karan olmasınarağmen,III numaralı kurulun, yal- nız Beşiktaş. planlanna bağlı projeler için değil. Beykoz ve Usküdar planlanna bağlı olarak gelen. tüm projeler için aldığı kararlar, hem yüksek kurul ilke karanna hem de idari yarginın yürütmeyi dur- durma karanna aykın alınmış geçersiz kararlardır. Kurul üyesi Okta>' EkincFnın, aynı zamanda Mi- marlar Odası lstanbul Büyükkent Şubesı Başkanı olduğu göz önüne alınırsa, odanın çok sıkı olarak yürütülen ÇED'li mesleki denetiminden geçen, Beykoz, Üsküdar ve Beşiktaş ılçeleri ile ilgili tüm projelerin şu anda geçersiz duruma düşmesi. aynı zamanda açılan davanın sıkı bir savunucusu ve ta- kipçisi olan bu yönetim için hazin ve izahı zor bir • Topluma mal edilmesi amaçlanmayan, kamuoyuna açık olarak geliştirilmeyen hiçbir koruma politikası ve karar, doğru ve başanlı olamaz. Koruma kurullannm imar planlan ile ilgili karar alma süreçlerinin ve kararlannın kamuoyuna, en azından duyarlı toplumsal kurumlara açık olması, yalmzca karann doğruluğu açısından değil. koruma planının sahiplenilmesi açısmdan da gereklidir. maz. Koruma kurullannın imar planlan ile ilgili ka- rar alma süreçlerinin ve kararlannın kamuoyuna, en azından duyarlı toplumsal kurumlara, plan alanı ile ilgili sivil örgütlenmelere açık olması, yalmzca ka- rann doğruluğu açısından değil, koruma planmın sahiplenilmesi açısından da zorunlu ve gereklidir. Hele hele 2863 sayılı yasanm değiştirilmesi ile sa- yısı 5'e indirilmiş, özerkliği ve kendi kendini yeni- leme yeteneği olmayan, YOK ve bakanlık konten- janlan ile oluşan, siyasi iktidarlar değişince yapısı değiştirilen, mevcut kurum işleyişlerinın. kapalı ka- rar alması ve alınan kararlann kamuoyuna açık ha- le getirilmemeleri, siyasi etkilerden bağımsız, ko- rumanın esası ile ilgili doğru karar almalannı he- men hemen imkânsızlaşürmaktadır. Nitekim Bo- ğaziçi revizyon planlannda olduğu gibi, Sur tçi Na- zım lmar Planı da idari yargı tarafından ve esastan iptal edilmiş, bu planlan onaylayan koruma kurul- lan, kendılerinı, korumanın esası ile ilgili doğru ka- rarlar üretebilen değil, usulle ilgili kararlar alan or- ganlar durumuna düşürmüşlerdir. Çevrecilık, doğa ve kültür değerlerini konıma so- çelişkidir. Aynı zamanda ortak mücadele arkadaş- lanm olan, çağırdıklan her eylemini desteklediğim, bu yönetimin 1992 yıh başında yönetime gelmele- rinden bu yana zaman zaman Boğaziçi için, ilgili uzman arkadaşlarlabirlikte stratejik değerlendirme toplantılan yapmalannı istememe rağmen, bu açık toplantılann yapılmaması, hem bu yazıyı yazmam- daki vicdani rahathğın hem de içine düştükleri du- rumun nedeni olmuştur. 1983 planının önemi Gerçi 8 Şubat 1995 tarihlı basın açıklaması met- ninde kendüerinin de sorumlu olduğu bütün plan- lann iptal edildiği ifade edilmiştir. Ancak davanın temeliolan I983tarihliplanınkendiliğindenyürür- lüğe girdiği, hep gözardı edilmektedir. Oysa ki Bo- ğaziçi'nin kurtuluşu 1983 planının varlığına, tartı- şılmaz yasalılığına dayalı olarak geliştirilecek po- litikalara bağlıdır. Şurası açıktır ki, topluma mal edılmeM amaçlan- mayan, kamuoyuna açık olarak geliştirilmeyen hiç- birkorumapolitikası ve karav. doğru ve başanlı ola- rumhıluğu, seçkinler, aydınlar, dürüst bürokratlar- la sınırlı dilimize doladığımız bir tekerleme, yaka- mıza taktıgjmız bir rozet değil, demokrasi ve insan haklan ile doğrudan bağlanrılı; yalmzca parsel, bi- na, ağaç bazında değil, politika ve planlama süreç- lerinde sürdüriilen ve her aşamasında açık ve top- lumsal desteği sağlamayı esas alan bir savaşımdır. Kültür Bakanhğı Hukuk Müşaviri'nin, III no'lu kurulun isteği üzerine kurula gönderdiği, bakanlık müsteşarhğı tarafından da uygun görülen 21.03.1995 tarihliraporise hukuk yanhşlan ve çe- lişkilerle doludur. Hukuk müşaviri, raporunda: 1- idare mahkemesinin 1988 Revizyon Planı'nı iptal karanndan sonra 1983 tarihli Boğaziçi Nazım lmar Plam'nın kendiliğinden yürürlüğe giremeye- ceöini, 2- 1991, 1992, 1993 yıllannda yürürlüğe soku- lan, Beykoz, Üsküdar ve Beşiktaş planlannm iptal edilip edilmediğinin idari yargı karannda açık ol- madığını, 3-Budurumda 2863 sayılı yasanın 8. ve 17. mad- deleri gereği Boğaziçi ile ilgili imar uygulamalann- da "Tüm yetkinin III no'lu koruma kurulunda ola- cağuu" söyleyebilmektedir. Doğrusu pes!.. Sayın hukuk müşaviri, ancak bir memurolarakbu görüşlerin kendisine telkin ve em- poze edildiği durumu ile mazur görülebilir mi? SÜRECEK ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU 75. Yılı KııUarken Ulusal Egemenlik Bayramı'nı kutluyoruz pazar günü. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 75. yıldönü- mü. Geçmiş yılları, bayram sevinciyle onurlandığı- mız 23 Nisan'lan düşünüyorum, devrim tarihimizi şanlandıran olaylan. Meclis kürsüsünde yapılan ko- nuşmalan, o konuşmaların dogrurtusunu, inancını, inandıncılığını. Ayağımız yerde, başımız göklerde geçen yılları. Ben Cumhuriyet kızıyım, o yıllan mut- lu ve umutlu yaşadı kuşağım, ama bayram sevinci hayli soldu doğrusu. "Egemenlik kayrtsız koşul- suz ulusun" sözünü yaşamımızda hissedemiyoruz artık. Tersine, kayrtlı koşullu bir yaşamm ezikliğini duyuyoruz, başımız dik değil, eğik, boynumuz bükppük biraz, egemen güçlerin gölgesi var her yerde! Kimi kişileri dinlerken özgür müyüz, bağım- sız mıyız, bu pcrfitikalar hangi güçler doğrultusun- da oluşuyor, diye kuşkuya düşüyor insan, öldüresi bir kuşku, ama her yerde boyveriyor! ilkbahann ye- şilini değil, sonbahann solmuşluğunu, karakışın so- ğuğunu üretiyor. Sevgisiz, hoşgörüsüz bir toplu- mun kaçmılmaz üretkenliği, barış değil savaş, kan ve gözyaşı üretiyor, ışık değil, karanlık... Benim kuşağım savaş sonunu yaşadı, ama öz- verinin nedenini bilerek. Vatanın ve ulusun bütün- lüğüne inanarak. Gelirimiz dar, ama uikumuz geniş- ti. Vrtrinlerde yabancı malı bolluğu yoktu, ama yer- li malı giymenin sevinci vardı. İlk cumhuriyet balo- lanna Sümerbank basmasından tuvaletlerie gider- di başkentli kadınlar. Sümerbank özelleştirıliyorşim- di! Geliri nereye.. merak konusu. Bütçe açıklan ka- panacak ölçüde değil, açık giderek büyüyor, fatu- rasını da halkımız ödüyor durmadan. Devleti yöne- tenler önlem değil çelişki üretiyor ancak! Egemenlik bayramı öncesinde tabloya bir baka- lım: TRT ara vermeden yayın yapıyor, Mehmetçik- le el ele kampanyasına çağınyor halkımızı. Kaç gün- dür hayli ilginç olaylar yaşanıyor ekranda. Dar ola- naklarıyla çağınya katılanlar, genç öğrenciler, ço- cuklar, sözleri, davranışlanyla bir içtenliği sergiliyor kuşkusuz. Toplanan para denizde bir kum, bir ça- kıl ancak. Kuşkusuz o da önemli bir eylem, ama TRT'den başka bir kanala geçince, ya da bir gaze- te haberiyie özveriden yoksun davranışlara takılı- yor insan. Onca çelişki arasında belki de bir aynn- tı, ama ABD yolculannın kiraladığı limuzinler, kaldı- ğı oteller kara mizah türüetki yapıyor doğrusu. Ki- mi davranışlar hayli saygısız boyutlara vanyor ülke- mizde. Belli kişilerin, kuruluşlann savurganlığı, kimi olaylarda ulusal sorunlan da içererek, başka bir de- yişle toplumdaki beklentilerden saparak, acı fatu- ralar odetiyor halkımıza. Dahası ulusal onurumuz zedeleniyor, özgüvenimizi yitiriyoruz! • • • Ulusal Egemenlik Bayramı öncesi böyle bir yazı benim kuşağımdan bir yazar için üzücü bir olay, iyimseriiğime de ters düşüyor, ama gerçekleri sap- tamak gerekiyor. 23 Nisan'ın coşkusunu duymak, Çocuk Bayramı'nı yetişen kuşaklara özgüven du- yuracak biçimde kutlamak için sözler, şarkılar yet- miyor, acı gerçeklerin nedenlerine de eğilmek ge- rekiyor. Bayram sevincimin solmasına karşın güzel bayramlar kutlamak umudunu koruyorum ben. Umudum tarihimizden kaynaklanıyor, 19 Mayıs- lar'dan, 30 Ağustoslar'dan, 23 Nisanlar'dan, 29 Ekimler'den, cumhuriyetimizi boyutlandıran ilkeler- den. llkelerden sapanları, ilkesizliği yaşam biçimine dönüştürenleri, duyarsız bir toplum amaçlayanlan, değer yargılarını tersine çevirenleri, haklardan, öz- güriüklerden, dahası ulusal egemenlikten ödün ve- renleri daha iyi tanıyoruz. Acı gerçekler her gün uya- nyor bizi. Bu uyanya duyarsız kalınır, eğik başlaya- şanabilir mi sonuna kadar? Demokratikleşme sürecinde hepimize düşen gö- revler var. Mesleğimiz açısından da önemli bir süreç bu. Te- kelleşme eğilimleri tehlikeli boyutlara vanyor gide- rek, çoksesli habercilik gelişemiyor. Kamuoyu da sağlıklı oluşamıyor. Yerel seçimlerde yaşadık bunu. Yeniden yaşamamak için yasal önlemler de bir an önce alınmalı. 75. yılı kutlarken Büyük Millet Mec- lisi üyelerine de daha üretken bir çalışma diliyorum ben. Kişisel sataşmalar, partisel kavgalar yerine ulu- sun egemenliğine, halkımızın mutluluğuna dönük çalışmalarla yer alsınlar ekranda. TV düğmesini çe- virerek ekranı karartıyoruz ama, ufuk da karanyor! Bir gün ekran da, ufuk da aydınlanacak elbet. Hüz- nümü bu umutla aşıyorum ben. Kayrtsız koşulsuz ulusal egemenliği his- sedeceğimiz nice bayramlara. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 SOLDAN SAĞA: 1/ Saray ve ko- naklarda iftar yemeği yiyenle- re dağıttlan ve ıfiş kirası da de- nilen bahşiş. 2/ Gece yapılan si- nema ya da ti- yatro gösterisi... Bayağı, sıradan. 6 3/ Afyondan el- de edilen bir al- kaloit. 4/ Yöne- tim bakımından bir tür bağımsız- hğı olan büyük il... Bir no- ta. 5/ Bir soru sözü... As- ya'da bir ülke. 6/ 196O'lı yıllann başında doğan ve daha sonra reggae'ye dö- nüşen Jamaika müziği... Asya'da bir ırmak. 7/ Bir işi yerine getirme... "Yok, kalmadı" anlamında argo sözcük. 8/ Etli lahana ye- meği. 9/ tnce kamış... Bel- lek. algı, düşünme gibi zi- hinsel yetilerin her bin. YUKARIIJAN AŞAĞIYA: 1/ Levrek bahğımn küçüğü. 2/ Bir gösteri ya da toplantı binasında dinlenme yeri... Afrika'da bir ülke. 3/ Top mermisinin ucuna vidalanan ve mermi atıldıktan sonra patlamasmı sağlayan ayarlı kapak... Gidilen yol üzerin- de olmayan. 4/ Iğdır ilinin bir ilçesi... Eli işe yatkm. be- cerikli. 5/ Selam ya da teşekkür için eğilerek yapılan ha- reket. 6/ Derebeylik Japonyası'nda en aşagı sınıfı oluş- turan halk... Büyük kardeş. ağabey. II Uçurum... Kun- dak çocuklannın tepesinde görülen kepek tabakası. 8/ Fiil... Baryum elementinin simgesi. 9/ Bir adın ya da sözcüğün baş harfi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear