23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17MART1995CUMA 10 DIZIYAZI Darbelerin adarnı,DemirelÜzerinden 24 yıl geçen 12 Mart dar- besi ûzerine yazılmadık. söylenmedık hiçbir şey kalmadığı sanılır. Oysa, her olav gibi 12 Mart darbesi de bazı çok önemîı gizlerini uzun yıllarkoruyacak- tır. Bunlardan biri de. 12 Mart-Demi- rel ılışkisidır. Verildiği anda hiç kimsenin üzerine almaya yanaşmadığı 12 Mart Muhtıra- sı, bu yönüyle karikatür ve mizah ko- nusu olmuştur. Şapkasını unutup gi- den Demirel sonunda, muhtıranın re- jimde kopulduk yarattığını kabullenip "9 Martçılan zayıf düşürmek ve Mec- lisleri açık ttıtmak amacıyla" istifasını verdiğini itiraf etmiştir. Bundan çok daha garip olan, 12 Mart'tan dört gün sonra Demirel'in "Memleketi başka istikamete götür- mek istediklerTni ıleri sürdüğü 6 yük- sek rütbeli subayı emekliye sevk eden evrakı ımzalamasıdır. Burada 12 Mart ile 12 Eylül'ün De- mirel açısından benzerlik gösteren bir ortak noktasının altını kalın kalın çiz- mekte yarar vardır. Eğer 12 Mart darbesi yapılmasaydı, Demirel'in iktıdardan düşmesi kaçı- nılmazdı. Aynı durum 12 Eylül için de söz konusudur. Kendıliğinden devrile- cek bir Demirel'in, kendini ve partisi- nın başında kalıp durumunu kurtararak yeniden başbakan olması asla müm- kün değildı. Fakat Demirel darbelerle mağdur duruma düşmüş, partisi için- deki muhalifler zaman içinde kendili- ğinden ufalanıp yok olmuş ve "hao- yatmaz" örneği şapkasını almadan git- tiği başbakanlığa izzet-ü ıkbal ile dön- müştür. Pemlrel aklanıyor Tabii Demirel'in 12 Mart ve 12 Ey- lül darbe tertiplerinin içinde olduğunu söylemek kolay değildir. Fakat 12 Mart 1971'de darbe ile giden Demirel 1973'te de. 12 Eylül 1980'den sonra da seçimlerle geri dönmüştür. Ve dar- belerle giden Demirel, hakkındaki tüm suçlamalardan aklanıp temizlenerek geri dönmüştür. Eldeki belgelen değerlendirirken belleklerimizi yokladığımızda, 12 Mart olayının bir oyun olduğunu göre- biliyoruz. Bilinçlenip güçlenen solun karşısına "İti ite kırdırma" biçiminde tanımlanan taktikle ülkücüleri çıkaran Süleyman Demirel, ülkücüler takır ta- kır adam vururken, "Bana, miDiyetçi- ler adam öldürüyor dedirtemezsiniz" diyerek, Türkeş ve yandaşlanna arka çıkmıştır. Demirel-Türkeş ittifakı, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde devam etmiş, günümüzde açığa vurulmuştur. Demi- rel-İnönii ve ÇiUer-Karayalçm ıktidar- lannın gızli ortağı MHP ve Türkeş'ın adamlan Çankaya'ya. başbakanlığa ve bakanlıklara yerleştirilmişlerdir. Gö- rünen odur ki, ülkücüler zamanı ve ye- ri geldiğinde şeriatçılara karşı kulla- nılmak üzere 'rezervgüç' olarak el al- tında tutulmaktadırlar. 12 Mart üzerine buraya kadar anlat- tıklanmızın ışığında, 12 Eylül'ün ka- zandırdığı deneyimlerden de yararla- narak, yannlarda Türkiye'ye oynana- cak oyunun ayırdına vanlabilir. Abromowitz'in bataşı Şubat ayının ılk haftasında CIA'nın üst düzey eski görevlilerinden Donakl Jameson, CNN nin "Global VTew" ad- h haber programında "Eğer CIA'yı ben yönetseydim Türkiye'ye dikkat eder- dim" dedıkten sonra, Sovyetler'in da- ğılmasından sonra işsiz kalan CIA ajanlannın çok önemli gelişmeler bek- lenen Türkiye'de görevlendirildikleri- ni açıkladı. fçışleri Bakanı NahitMen- teşe, Jameson'u doğrulayıp, yabancı ajanlann 'takip altında tutulduklan' yolunda bir açıklama yaptı. Bütün bu gelişmeler içinde, ABD'nin eski Tür- kiye Büvükelçisi Morton Abramo- witz"in, Italya'nın Bologna şehrinde düzenlenen Türkiye ve Avrupa Konse- yi toplantısı sırasında Zeynep Göğüş'e söyledikleri ilgi çekicidir: "Türkler, kendi sorunlannı kendile- ri çözeceklerdir, başkalan değil. Bu so- runlar çözümlenmediği takdirde, Tür- kiye'nin bölünmesine yol açabilirler." Aynı Abramowitz, Carnegie Endovv- ment Vakfı Başkanı olarak da ABD'nin itibarlı ve etkin dergilerin- den "Foreign Affairs"e yazdığı "Anka- ra'da Son Durum" başlıklı yazıda dü- şündüklerini daha açık seçik sergile- miştir. 1985-89 yıllan arasında "ABD tstihbrat ve Araştırmadan Sonımlu Devlet Bakan Yardımcılığı'' görevi yaptıktan sonra Türkiye'de görevlendi- rilen Abramowitz. Türkiye'nin bir yö- netim ve istıkrar sorunu yaşadığını, Is- lamı hareketin hızla geliştiğini belirt- tikten sonra. "Ekonomik büyümenin durmasL, hükümetin terör ve kanşıklı- ğı kontrol altına alamaması kökten- dinciltği Türk demokrasisûıi tehdit ede- Darbeler Darbeciler NECDET ONUR •Eğer 12 Mart darbesi yapılmasaydı, Demirel'in iktidardan düşmesi kaçınılmazdı. Aynı durum 12 Eylül için de söz konusudur. Kendiliğinden devrilecek bir Demirel'in, kendisini toparlaması.ve partisinin başında kalıp durumunu kurtararak yeniden başbakan olması asla mümkün değildi. •Demirel'in 12 Mart ve 12 Eylül darbe tertiplerinin içinde olduğunu söylemek kolay değildir. Fakat 12 Mart 1971 'de darbe ile giden Demirel 1973'te de, 12 Eylül 1980'den sonra da seçimlerle geri gelmiştir. Ustelik darbelerle giden Demirel, hakkındaki tüm suçlamalardan aklanıp temizlenerek dönmüştür. Demirel darbelerle mağdur duruma düşmüş, partisi imuhalifler zaman içinde kendıliğinden ufalanıp yok oturkeno "hacıyatmaz" örneği, şapkasını almadan terkettiği başbakantığa izzet-ü ikbal ile geri dönmüştür. cek duruma getirebiHr" dıyor ve şöyle devam ediyor: "Türkiye gelecek on yıl içinde orta düzey bir güç olabilir. Küçük bir ihti- mal de olsa. parçalanması da mümkün- dür... Kürt parlamenteri ve aydınlan Türk hükümetini otonomi ve federas- yon konusunda devamb rahatsız edi- yor. Tartışmalann devam etmesi ve şid- detin azalması halinde. Türk hüküme- ti sonunda KürUerin hem Türk, hem de Kürt olmalanna izin verebilir. Bu yeter- ü olabilir. Ancak, ciddi bir federalizm j^bi da- ha kesin ve ağır çözümler gerekebilir_ Türkiye için en tehlikeii tehdit, Türk yaşantısının hızla değişiminden kay- naklanıyor. Söz konusu değişim işsiz- ük, geniş gelir eşiteizliği kentierde yaşa- yanlar için sefıllik yarattı. Bilhassa işsiz öğrencUer kaygı içinde. İdeolojinin ve özellikle sağ ve soldaki partilerin çökü- şünün devanu, Türk sistemine tek seçe- nek olarak İslam köktendinciliğini çı- karmıştm.." Yarın: Türkiye'ye yeni tuzaklar '68 kuşağı ve 12 Mart/ORAL ÇAJJŞLAR Erbakan'dan CHP'ye af ka 1974 yılının Mayıs ayı içindeyiz. CHP-MSP koahsyonu iktidarda. Ece- vit Başbakan. Erbakan, Başbakan Yar- dımcısı. CHP, o dönemin en güçlü par- tisi. u Bu düzen değişmelidir", "Top- rakişleyenin su kullananın" slogania- n Ecevit'in önderliğindeki sosyal de- mokratlann en etkili sloganlan. Ecevit, seçim kampanyası sırasında iki temel konuyu daha işlemişti: Ge- nel af ve işkencecilerden hesap sorul- ması. CHP 1950'lerden bu yana en büyük halk desteğini 1973 seçimleri sırasında elde etti ve oylan yüzde 40'ın üzerine çıktı. Bu seçimlerden sonra ve uzun pa- zarlıklann ardından CHP-MSP ko- ahsyonu kuruldu. Sağ ilk kez bu ko- alisyonla parçalanmış ve bir kesimi sosyal demokratlarla ittifaka girmiş- ti. Koalisyon pazarlıklannın en önem- li maddelerinden birisi de yine af ko- nusuydu. Erbakan önderliğindeki MSP'liler. 12 Mart döneminde hüküm giyen 163. madde mahkûmlannın tahliyesıni ger- çekleştirebilmek için 141. \e 142. maddelerin af kapsamı içine alınma- sına razı oldular. MSP yönetimi, ken- di milletvekillerini ikna etmekte güç- lük çekmişti. Sağcı birpartinin solcu- lann sahverilmesine razı olması, par- ti içinde ve parti tabanında sorunlar yaratıyordu. Bu partinin o dönemdeki önemli desteklerinden bir kısmı, anti-komü- nist kökenli gruplardı. Parti milletve- killeri içinde geçmişte birçok saldın- y\ organize etmiş Komünizmle Mü- cadele Derneği yöneticileri bile vardı. Uzun tartışmalardan sonra 12 yıllık birgenel af çıkanlması noktasında iki parti anlaştı. Bir yasa taslağı hazırlan- dı, yüz kızartıcı bazı suçlar dışında tüm suçlar af kapsamı ıçine alındı. Kamuoyu ve basının en önemli so- runu artık affın bir an önce çıkanlma- sıydı. Özellikle "düşüncesuçlusu"adı verilen 141-142. maddelerden mah- kûm olanlann bırakılması en temel is- teklerdendi. Mayıs 1974'te af yasası taslağı Meclis'e geldı. Bizler de her gün heyecanla af yasasının çıkacağı günü bekliyoruz. Aileler, CHP'ye des- tek veren demokıatik kamuoyu sabır- sızlık içinde. Kanun çıkar çıkmaz, idam hükümlüleri dışında herkes ser- best kalacak. Her şey yolunda 7 mayıs öğleden sonra maddeler bi- rer ikişer yasalaşmaya başladı. Artık koğuşlarda hepimiz tahliye olma ha- vasmdayız. Üç yıllık tutukluluk gün- lerimiz bir iki gün içinde sona erecek. Akşam 19.00 haberlerine kadar her şey yolunda gitti. Arkadaşlanmızın bir kısmı ya\ aş yavaş eşyalannı toplama- ya giriştiler. Bir kısmımız ise gece son haberlere kadar ıhtiyatı elden bırak- •CHP-MSP koalisyonunun hazırladığı af yasası taslağı Mayıs 1974'te Meclis'e geldi. Her şey yolunda gidiyordu. Ancak geceyansı oylama sırası 141-142. maddeye gelince MSP'lilerin bir kısmı yan çizmiş ve bu iki madde af kapsamı dışında kalmıştı. Bu, Erbakan'ın sözüne güvenilirlik konusundaki ilk sınavıydı ve bu sınavda çakmıştı. mama karanndayız. Gece 24.00 haberlerini de dinledik. her şey yolunda. O yıllarda haberler gece 24.00"te bittiği için yapacak bir şey kalmadı. Sabah özgürlüğe uyan- mak üzere yataklanmıza yöneldik. Yi- ne de içimizde bir kuşku kalmıştı. Çünkü bir kısım MSP milletvekilinin son dakikada oyun oynamasından en- dişe ediyonız. Demirel önderliğinde- ki AP grubu af aleyhtan kampanya yürütüyor ve MSP milletvekilleri üze- rinde manevi bir baskı yaratıyordu. Saat 24.00'te 163. madde geçmişti, daha da önemlisi anayasayı ihlal suçu- nun maddesi 146. madde de geçti. 146 geçtiğine göre 141 haydi haydi geçer- di. Artık sorun kalmamıştı. Denkleri toplayanlann sayısı iyice arttı. TİK.P davasından yargılanan Dur- muş Uyanık ise yerinden kıpırdamı- yor. İçimizde en yaşlı ve tecrübeli ar- kadaşlanmızdan birisi olan Uyanık, köylü ihtiyatlılığıy la ne olur ne olmaz diyerek karar keşınleşmeden hareket etmeyeceğini söylüyordu. Sabah 7.30 haberlerini dinleyince aklımız başımızdan gitti. Oylama sı- rası geceyansı 141-142. maddeye ge- lince MSP'lilerin bir kısmı yan çiz- miş ve bu iki madde af kapsamı dışın- da kalmıştı. Bu, Erbakan'ın sözüne güvenilirlik konusundaki ilk sınavıy- dı ve bu sınavda çakmıştı. Denkler yeniden çozfilfiyor Akşam yapılan denkler yeniden çaktırmadan bozuldu. Bu arada espri- ler gırla: "Amma da güzel paket yap- mışsın kardeşün bravo" diyenler mi istersiniz, u OğlumOsman,yuvana ge- ri dön" çağnsı yapanlar mı istersiniz. Arada 146/3. maddeden hüküm giyen az sayıdaki arkadaşımız aftan yarar- landı, onlan yolcu ettik ve hapishane hayatının nıtinine geri döndük. Ancak, Türkiye'de demokrasi rüz- gân esiyordu. Bizim içeride daha faz- la tutulabilmemizin koşullan yoktu. Cözüm yolu olarak Anayasa Mahke- mesi'ne başvurulması kararlaştınldı. Ecevit ve arkadaşlan kanunda eşitsiz- lik olduğu gerekçesiyle Anayasa Mah- kemesi 'ne başvurdular. Çok büyük bir kamuoyu ve basın destegi oluştu. Anayasa Mahkemesi nin konuyu ele aldığı Temmuz 1994'te Türki- ye'nin en temel konusu, bu maddele- rin iptaliydi. Karar, 16 temmuzda ve- rildi. Anayasa Mahkemesi. 141 ve 142. maddelerin af kapsamı dışında bırakılmasını sağlayan maddeyi iptal etti. Böylece bizler de özgürlüğümü- ze kavuştuk. 16 temmuz bir anlamda 12 Mart döneminin sona ermesi an- lamına geliyordu. O akşam birkaç idamlık arkadaşımız dışında bütün cezaevi boşaldı. Sürecek İLAN T.C. KARS KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1992/139 Davacı Hazine vekili davalılar aleyhine açmış olduğu tespıtin iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sırasında aşağıda kımliği yazılı davalılara dava dilekçesi ile duruşma günü arama- lara rağmen teblığ edilemediğınden duruşma gününün ılanen teb- lığine karar verildiğinden: Davaya karşı diyeceklennızı duruşma günü olan 30'3'1995 günü saat: 09.00'a kadar mahkememize bıİdırmeniz veya duruş- mada hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekılle temsil ettirme- nız, duruşmaya gelmediğiniz veya vekille temsil ettirilmedığiniz takdirde yargılamaya yokluğunuzda yapılarak karar verilecegi ilanen tebliğ olunur. KJmlıgı: Mehmet Bağıryıldız, Bahar Bağıryıldız, Münevver Bagıryıl- dız, Tır Bağıryıldız, Maya Bağıryıldız, Hatice Bağıryıldız Basın: 10724 İLAN T.C. KARS KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1994/615 Davacı Hazine vekili davalılar îbrahım ve müştereklen aley- hine açmış olduğu tespıtin iptali ve tescil davasının yargılaması sonunda verilen ara karan. davacı Hazine \ekılı temyiz etmekle dosya Yargıtay 7. Hukuk Dairesı Başkanlığı'na göndenlmiş. Yar- gıtay 7. Hukuk Dairesinın 15.12.1994 gün ve 1992/11186- 1994/124721 sayılı ilamı ile bozularak iade edilmiş, yargıtay boz- ma ilamı da\alılar İbrahim Güllü. Güllü Güllü. Mahbup Güllü, Hacer Güllü'ye teblığ edilemediğinden ilanen tebliğine yargıtay ılamına karşı varsa dıyeceklerinı duruşmanın atılı bulunduğu 30.3.1995 günü saat 09.00'a kadar mahkememize bildirmelen ve- ya duruşmada hazır bulunmaları. duruşmaya gelmedıklen veya bildırmedıklen takdirde yargıtay ılamına u>-ulmuş sayılacağı ila- nen tebliğ olunur. Basın: 10722 T.C. İLAN FATSA ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1994/96 Davacı Sosyal Sıgortalar Kurumu Genel Müdürlüğü vekili tarafından davalılar Mustafa Kara ve Hüseyin Güneş aleyhlerine açılan 19.788.579 liralık alacak davasında davalılardan Mustafa Kara'ya dava dilekçesi ile duruşma günü tebliğ edılememiş tüm aramalara rağmen adresı de tespit edilemediğinden ilanen dava dilekçesi ve davetiyenın tebliğine karar verildiğinden, Fatsa ilçesi Taşlıca köyünden Hüseyin oğlu davalı Mustafa Kara aleyhme açılan ışbu davanın 28.3.1995 günü saat 9'da mahkememizde yapılacak duruşmasında hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekılle temsil ettirmenız, duruşmaya gelmediğiniz takdirde yargılamanın yokluğunuzda yapılarak karar verilecegi dava dilekçesi ve davetiye yenne kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 10768 ANKARAANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Çiçekler Açmadan Cumhuriyet konserini izliyoruz. CSO'nun Ankara'da ver- diği ilk konserin 71. yılını kutluyoruz. Güzel bir gece, her kuşaktan başkentliler, ama asıl gençler. Orkestra coşkuy- la çalıyor, salon coşkuyla dinliyor, ulusal marşımızı söyler- ken değişik kuşakların ortak soluğunu duyuyorum yüre- ğimde. Konser sonrası Gürer Aykal'ın odasına koşuyor gençler, programı imzalatıyorlar. Suna Kan sevgiyle gü- lümsüyor, ben de umutlanıyorum elbet. Güzel bir mozaik oluşturuyor bu gençler. Çoğu üniversiteli, kim bilir nere- lerden gelmişler Ankara'ya; kimi Doğu'dan, kimi Batı'dan, kimi Güneydoğu'dan, yan yana oturuyon Cumhuriyet Mar- şı'nı, Beethoven'ın 5. Senfonisi'ni dinliyorlar, Korsa- kov'un Ispanyol Kapriçyosu'nu... Başkent gecelerine yolum Atatürk'ten geçer, eve dö- nerken Anıtkabir'e bakarım bir an, kimi geceler mutlu, ki- mi geceler mutsuz, yüreğimde acılaria, başımı eğerek... O konser gecesinin sevinci, gençlerin ortak soluğu, coşku- su, biriikte söylenen ulusal marşımızın tınısı da gerilerde şimdi. Gaziosmanpaşa olaylan, Kızılay'da yaşananlar, ek- randa görüntüler, parlamento kürsüsünde söylenenler uy- kulanmı bölüyor. Belli resimleri silemiyorum gözlerimden. Bir de devletimizi yönetenlerin resimleri var! Sevgisiz, hoş- görüsüz, saygısız çizgiler. Umutsuz, güvensiz bir ortam oluşturuyor ancak. • * • 1970'li yıllann ortasında Doğu Anadolu'da bir yolculu- ğum var. Yanımda CHP'li iki politikacı; biri Erzinçan Millet- vekili Hasan Çetinkaya, öteki senatör Niyazi Ünsal. An- kara'dan çıktık yola; Amasya, Tokat, Sıvas, Erzinçan, Er- zurum'a kadar uzandık. Erzincan'da Niyazi Ünsal'ın kö- yünde kaldık bir gece, bir gece de Hasan Çetinkaya'nın köyünde. Biri Sünni, öteki Alevi. Dağları dolaştık günler- ce, dostça, kardeşçe. Kemah'ta bir gece öğretmenlerle konuştuk uzun uzun. Alevi köylerinde iilkü ocaklan kurma girişimlerinden söz ettiler kaygıyla. Gazetemizdeki köşem- de de izlenimlerimi yazdım o zaman. Kimi köylülerin söz- leri hâlâ çınlar kulağımda: Alevi-Sünni aynmını unuttuk, bir- birimizden kız alıp düğünler kutluyoruz biz. Oysa şimdi ya- bancılaştırma çabası var. Aradan kaç yıl geçti, neler yaşandı sonra, nelere tanık oldum. Alevi köylerine cami yapıldı, köylüler zorla nama- za çağnldı nerdeyse! Ida'nın eteklerine, Sarıkız'ın yaşadı- ğı tepelere ters düşen olaylar yaşandı. Okurianm anımsar, yaz gelince o dağlarda, kıyılarda dolaşır, Ida ile konuşur, Sankız'la buluşur, Tahtakuşlar'da konuklarım kimi günler, sevgiyle, hoşgörüyle oluşan yaşam biçimi bana umut, gü- ven verir, yaşama sevincimi yeşertir. Devlet yönetiminde de bu yaşam biçimini özlüyor insan. Bu özlem dinmeden yannlara güvenle bakılamaz, değil mi? Ancak sözlerle de- ğil, davranışlarla oluşur güven. Kesin ve inandıncı politi- kalaria. TV'nin bir kanahnda bir bakanı, başbakanı dinler- ken öteki kanalı çevirince seyrettiğimiz resimler o konuş- malan yalanlarsa güveninizi yitirmez misiniz? Kime güve- neceğinizi şaşırmaz mısınız? • • • Başbakan Çiller'in Bilkent Üniversitesi'ndeki sempoz- yumu açış konuşmasını dinlediniz mi? Kış ortasında ba- hartürü bir konuşma. Belli konulann altını çiziyor Sayın Çil- ler. 12 Eylül dönemini belgeleyen anayasa değişecek. Ola- ğanüstü ha,l aşamalı olarak kalkacak; düşünce özgürlü- ğü ve siyasal haklar arttınlarak sendikalar ve öğrencilerle ilgili sınırlar kalkacak. Bir de af yasası var gündemde. Dü- şünceyi suç sayarak yargılanan, tutuklanan kimi yazaria- n, gazetecileri ve bilim adamlannı da kapsayan bir af ya- sası. Acıyla gülümsüyorum dinlerken. Kim kimi affedecek! Asıl affeden o yazariar, gazetecilerya da bilim adamlan de- ğil mi acaba? Son olarak okullarda insan hakları dersleri verileceğini söylüyor Başbakan. Daha önce Devlet Baka- nı Köylüoğlu da söz etti bu derslerden. Aslında tüm so- runların çözümü eğitim değil mi? İnsan haklan derslerin- den önce çağdaş bir eğitim politikası gereksinimi var ül- kemizde. Imam-hatip okullarını çoğaltarak geldiğimiz or- tam gözönünde. Karanlık ışımıyor, sevgi de, hoşgörü de üretmiyor bu ortam. Oysa banş da bir sevgi ürünü. Bilkent konuşmasını, yeni hükümetin doğrultusu diye yorumluyor kimi başkentliler. Bakalım göreceğiz; sözlerle değil, davranışlarla, kesin, kararlı, somut, inandıncı politi- kalarla. Çiçekler açmadan baharı yaşayamayız. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Tek deste kâğıtla oy- nanan bir tür iskambil oyunu... Bir haber ajansı- nm simgesi. 2/Yazın hay- vanla çıkılan yayla... Emirler, beyier. 3/Arjan- tin'in plaka işareti... Nevşehir'in bir ilçesi. 4/ Oyunda, özellikle poker- de hile yapan kimse... Akım şiddeti birimi kilo- amperin simgesi. 5/ Ve- rimlilik, gürlük... "Dos- tun bahçesinden el geçmesin - Kurutur ha nazlı dilber kurutur" (Köroğlu). 6/Rütbesiz as- ker... Bir tür deniz taşımacıhğı. II Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraş- mayan... fterbiyum elementinin simgesi. 8/ Denizcilikte ince halat- lan volta etmek için üst güverteye yerleştirilen küçük baba... Bir cins güvercin. 9/ Avcının saklanıp av hayvanı beklediği pusu... Eski Çin felsefesinde evrenin birliğini yapan düzen ilkesi. YUKL\R1DAN AŞAĞIYA: 1/ Bir özel kişi. bir işletme. bir yatınm ortaklığı ya da bir banka- nın elinde bulunan menkul kıymetlerin tümü. 2/ Bir düşünce an- latan bir ya da birkaç tümcelik söz... Nine. 3/ Olumsuzluk belir- ten bir önek... Mülkiyet. 4/ Aynı bölgede yaşayan ya da biriikte göç eden, aynı soydan gelmiş aileler topluluğu. 5/ Erken ya da yeni doğmuş dayanıksız bebeklenn bulaşıcı hastalıklardan ko- runması amacıyla yerleştirildiği aygıt... Donuk renkli. 6/Bayın- dırlık... Birnota. 7/Hayvanlara vurulan damga... "Hayır" anla- mındakullanılansöz... Italya'nın en uzun ırmağı. 8/Güney Ame- rika'da ve Okyanusya'da ormanlarda yetişen kozalaklı büyük ağaç. 9/ tki kişı tarafindan oynanan hızlı tempolu Ispanyol dan- sı. DENİZLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994/667 Davacı S.S.K. Genel Müdürlüğü tarafından davalı Haşim Koparan ve Yaşar Özer aleyhine açılan tazmınat davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında: Davalı Gündoğdu Mahallesi 739 Sokak. No: 12 Denizli adresinde oturan Yaşar Özer'in adresi zabıta marifetiyle tespit edilememesi sebebiyle adına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmekle ışbu davalının duruşma günü olan 14.4.1995 günü saat 09.00'da bızzat kendisı veya tutacağı bir vekılle davasını takip ettirmesı, takip ettirmediği veya gelmediği takdirde davanın yokluğunda bitirileceği ve hüküm venleceğı hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 10376
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear