02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 1995 PAZAR 14 KULTUR Wim Wenders> Michelangelo Antonioni'nin yeni filmi 'Bulutlann Ötesinde'nin asistanlığını üstlendi Wim Wenders, Sısta'yı yormadıKûitürServisi-AgustostaeUıyaşınaba- Antonioni yönetiyor, ben de Saş,™r. se Syl aSa g TstSde^ yardımcıhğım yapıyorum. Fotoğraf hâlâ, birkaç beyaz saç teliyle dünyayı do- çekiyorum, çallŞiyorum, laşmaya hazırlanan maceracı genç görü- gÖZİemlİyomrn, Organizasyonu nümüyle setten sete koşup duruyor... yapıyorum. Filmin tümü onun Bugünlerde Antonioni'nin yeni filmi İıı!,14nr1f» "Bulutiann Ötesinde" ıçin Avrûpa'yı do- e u e n n u e - laşıyorVVım Wenders. Gazetecilerlekarşı- laştığında fılmle ilgili ağzından hep aynı sözler çıkıyor:4 Mkhelangelo'ya yanhm ediyorum. O yönetiyor, ben de öğreniyo- rum.' Çift imza taşıyacak bu fılmı bekler- ken Wenders, sürpnz yapıp Portekizli pro- düktör Paulo Branco adına çektiği, 1994'ün Avrupa Kültür başkenti Liz- bon'u anlatan "Lisbon Story"i gösten- me sundu. 'Lisbon Story", Wen- ders'in en 'Wendersvan' fılmı. Yö- netmenin en sevdiğı yolculuk. kent, çocukluk günlen, sine- ma. farklı dıller gıbı temalar olabıldığınce bol kullanılmış "Lisbon Story "de. Filmin baş- rolünde VVenders'le yedı fılmde çalışmış Rüdiger Vo^er var. "Lisbon Story", VVenders'in 1982'de çektiği" OtavtennGidişi"nin (Der Stand der Dınge) devamı sayılabilır. O fümde Friedrich Monroe adlı bir yönet- men Los Angeles'da vurularak öldürül- müştü. Ancak bu yeni filmde Monroe'nun ölmediğı. yönetmenliğe devam ettiğı anla- şılıyor. Kanlı canlı, Lizbon'da film çekıyor üstelik. Özel bir film yapıyor, başta sona meşhur kollu kamerayla çalışıyor kahra- manımız. - CMajlann Gidişi'ndeki yönetmen ne- dendirikti? O film çok karamsar mesajlar içeriyor- du. On yıl ıçinde sinemanın öleceğine ma- nıyordum. Sonra o kadar değişiklıkoldu ki: bır çocuğun bile elıne video kamera alıp film cekebileceğını gördüm ve karamsar- lığı hafifietmeyı düşündüm. - Yeni teknolojüerle sinema ne kadar de- Wîm Wfenders'a göre, her film bir serüven, sinema yapmaksa ucu bucağı olmayan bir yol öykiisü. Serüveııi bitmiyj Antonioni, kariyerinin her döneminde sinemanın en fazla tartışılan yönetmenlennden biriydi. 60'h yıllann başında" L'avventura", "La notte", "L'edJsse" ile eleş- tirmenleıie gırdığı yanştan galıp çıkmıştı."Blow-up''la da 1966'da sınemasevere kendını kabul ettirmeyi ba- şamuştı. Bunun dışında. 27 Mart'ta alacağı Onur Os- can'na kadar uzanan aksak bır sinema serüveni yaşa- dı Antonioni. Büyük bir kitle onu siyah-beyaz ustası, belgesel tut- kunu, ltalyan gerçeğınin ınsanlann ruhuna yansıyan yö- nünü keşfetmiş entelektüel olarak gördü. Pier Paolo Pa- sofim," Accattone"yı, Federico FelBni de "Dofce Mt^yı çekerken o." Caweotura"yla Sıcılya'nın burjuva yaşamı- nı, ahlaksal değerlerinı sorguladı. Antonioni'nin altın yılla- nJean Luc Godard'la 'yenidalga'nın öne çıktığı dönemle ça- kıştı. Kendi kulvannda onlar gibi çılgın bır biçim arayışına girmiştı. Bir Feflini. Kubrick, Tarkovski, Bresson. Spielberg. Rosseüni, Hitchcock ya daGodard kadar rahat insanla- ra ulaşamadı: kafasmdakileri yapabılmek için sûrekli yapımcılarla kavga etmek zorunda kaldı... Bu çaba- dan genye tüm zamanlann en iyi 100 filmi arasına giren "Lawennıra"( Serüven) ıle 27 Mart'taalaca- gı Onur Oscan kaldı Antonioni'ye. Ancak *usta' yorulmadı. Köşesine çekıldı derken kamera kar- şısına geçıp "Bulutiann OtesTndeyi çekmeye başladı VVenders'le. Alman yönetmenin film- deki görevi Antonioni'nin bir bakıma asistan- lığını yapmaktı, belki de sağlığı yennde olma- yan 'usta'nın yenne 'yedek' olarak düşünül- müştü. Ünlü ikıli, Antonioni'nin " TiberÜze- rinde Bov>üng" adlı kitabından alınan dört öyküyü kazasız belasız çekerek fılmı bitirdi. Filmin oyunculanndan Sophie MarceaiL,John Malkovich. \lncent Ferez, Fanm Ardant, Kim Rossi Stuard'layapılan söyleşi- lerden Antonioni'yle, ilk kez teoriyle pratığin bu kadar başanyla bir-1 leştıgını keşfettiklen anlaşılıyordu. Ustanın serüveni bitmiyor. Bugünkü sinemayı yaratanlar ortaya çı- kan şeyin ne olduğunun farkında değiller. Bir ayna ışlev ı görmest ve de gerçeğe ta- nık olması ıçin yaratılan sert sinema. fark- lı gerçekler üretmeye. seyircinın içındeki dogrulan öldürmeye başladı. -Lisbon Ston. hafif,eglendirici bir fitaı; bdki de \Mm VVenders imzalı ilk komedL Bu dönemde canınız gülroek istiyor gaE- ba_ Aslında, gülmek ve güldürmek ıçin fazla yaşlandım. Aynca bıldığım en ko- mık fılmler son derece ciddı adamlar olan Buster Keaton\e JacauesTati gıbı ınsan- lar tarafından yapılmış. Buna bakılırsa. ileride belki benden de ıyi bir komedı y5- netmenı çıkabilir, - Fumkrtnizde müzik ön pUnda. Lis- bon Story'de de bir çesit modern fado ya- pan Madredeuslar'ı tamtıyorsunuz.. Evet bu müzıkçılen çok sevıyorum. Filmlerimın müzıklenne her zaman bü- yük önem verdım çünkü bence müzik ya- şanılan en önemli simgelerden biri. - Zamanda ne kadar geri gkkbilirsi- niz? Çok geriye hiç gıtmek istemem, hep ileri bakmayı se\enm. Gelecekte, gelecek fıkrinde bizim günümüz. yapacaklanmız var. oysa geçmışı konuşniak ınsanın elı- nı kolunu baglı>or Bundan sonraki fil- mim "MiUion Dollars Motel" bır bilim- kurgu olacak. Başrol için U2'dan Bono' yu düşünüyorum. - tlginiri çeken yeni yazarlar var nu? Bugünlerde en beğendiğım yazar Paul Auster Tesadüfen keşfettim Auster'ı. . Sonra tanıştık, konustuk. Bırlıkte çalış- maya karar verdık. - 27 Mart'ta Onur Oscar'ı alacak An- tonioni'nin hâlâ tartışılmasını nasıl değer- lendiriyorsunuz? Bence onun bır eşı yok.Blom Up'dan L'Avventura'ya, Zabriskie Pnint'e kadar bırçok çalışması 'dönem filmi*; ancak hiç- biri yaşlanmadı bu yaprtlann. Mimari an- layışı, modernizm duygusu, be>azperde- de yaratüğı görüntü tekrar edilemeyecek ders nitelıginde. - Yeni fflminizde şeklin mi peşinden ğ- deceksink, konuya nu özgürlük tanıya- caksınız? Şekücılik konuyu en ıyı anlatmaya ya- rayan bir anahtar olmalıdjr. Konu şekilci- lığe kurban edılmemelıdir. Ben yeni bir- şeyler keşfetmek için film yapanm. Her film bir serüvendir. Sinema yapmaksa ucu bucağı olmavan bır'yol öyküsüdür.' Turing'e ait yapıtlar müzayedede Külrûr Servisi- Antıka eşya ve tablo me- rakhlan için bugün Istanbul'da iki müzayede düzenleniyor. Bunlardan ilki, saat 15.00'te Hyatt Re- gency'de gerçekleştirilecek. Maçka Mezat'ın düzenlediği müza>edede Istanbul Belediyesi ile Turing işletmeİeri arasındakı anlaşmazlık sonucu olarak Turing'e aıt eserlerin bir bölü- mü satışa çıkanlacak. Çogunluğu tablolardan oluşan 250 eserin ıçinde Necdet Kalay, Naz- mi Zi>u, Mehmet Ali Laga. Orhan Peker. Fik- ret Mualla. CeHk Hikmet, Şefık Bursau, Na- ci Kalmukoğlu'nun da tablolanmn yer alıyor. Osmanlı uyruklu Ermeni sanatçı AıvazofFs- ki'nin "Boğaz'da Mehtap" adlı tablosu 1 mıl- yar 200 railyon lirayla müzayedenin en paha- lı yapıtı. Halil Pa$a'nın "'Köy E\i" adlı yağlıboya tablosu 700 milyon liradan satışa sunulurken, Hoca Ali Rıza'nın iki adet tablosu bır arada 800 milyon liraya alıcı beklıyor. Şevket Dağ'ın "Sepette şakayıklar ile saksıda sar- dunya", Osman Nuri Paşa'nın "Edir- ne'den", Süle\man Seyyit'in "Karpuz ve Kavun" ve Hikmet Onat'ın 'Bebek Koyıı" adlı tablolanmn muhammen bedelleri ise 500*er milyon lira. Tombak leğen, ibnk. şamdan. Edirne hat kurulan, Belkoz eserler, Selçuk bronz ve se- ramiklen de antikaseverlerin beğenisine bu- nulu\or. Günün ikınci müzayedesi de saat 14.0Ö'te Svvıssotel'de yapılacak. Kile Sanat Galensi tarafından düzenlenen müzayedede . en pahalı yapıt. HaBi Paşa'nın "Sandallar" adlı şağlı boya tablosu. 61x33 cm. boyutla- nndakı tablo. 1 rrulyar 650 milyon liradan sa- tışa sunulacak. Hikmet Onat imzalı "Salacakta Sabah" adlı tablo da müzayedenin önemli vapıtların- dan. Tablonun muhammen bedeli 1 rtulyar 250 -nilyon lira. Hoca Ali Rıza'nın "Pey- zaj"ının açılış fıyatı ise, 1 mılyar 100 milyon lira. Eren Eyüboğlu. Bedri Rahmi Eyübogju, Cevat Dereli, Hamit Görele. Vecih Bereketoğ- lu. tbrahinı Safı, Nedim Günsür, Fikret Mu- alla, Şefık Bursah gıbı sanatçılann yapıtlan- nın öa yer aldığı müzayedenin ilgı çekıcı par- çalanndan bin. Cinat Burak'ın 55 cm.yük- sekl^indekı kuş ev ı. Osmanlı mimansi hay- ranı Dİan sanatçmın Osmanlı kuş evlennden esiniînerek yaptıği beş kuş evinden biri bu. Açılş fiyatı ise 60 milyon İıra. 6 Türk Sineması ve Oteld Sanatlar' Kıiltür Servisi- Istanbul Devlet Tiyatro- su'ıun pazar günleri saat 15.30'da Atatürk Külür Merkezı Bırim Tıyatro'da düzenledi- ği swleşi dizısı, bu ay da devam ediyor. Bı hafta yapılacak pazar söyleşisınm ko- nusı_**Türk Sineması ve Öteki Sanatlar". Ya- vuzÖzkan, Ziya Oztan, Başar Sabuncu ve AtrfV'ümaz'ın konuk olarak katıldıklan söy- leşrı BanşPirhasanyönetecek. Söyleşide si- neıra dışındakı sanatlardan yararlanarak ya da mlardan yola çıkarak film yapan yönet- meıier; bır başka deyışle sinema sanatının ötek sanatlarla işbırliği söz konusu edilecek. 1' mart günü konuşmanın başhğı "Nereye Gidyor Bu Kadınlar?" olacak. İ-vnep Avcı'mn yöneteceğı söyleşiye her bin farklı bir alanın temsilcisi olan N'ecla An, Yekta Kara, Beral Madra ve Merml Ta- meıkatılıyor. 2» mart tarihinde ise "Tiyatro Anılan" ko- nulı söyleşi yer alıyor. 27 Mart Dünya Tiyat- ro\z Günü nedeniyle düzenlenen söyleşide tsnstAy,Zeliha Berkşoy,Zafer Ergin, Mücap Oftoglu, Gazanfer Özcan ve Macide Tanır ti>£ro anılannı tazeleyecekler, dınleyenlere tiytro ıle ilgılı anektodlar aktaracaklar. A N K A R A U L U S L A R A R A S I F İ L M F E S T İ V A L İ : Bosna 9 da hortlayan etnik kuı CUMHUR CANBAZOĞLU Birbirleriyle kesişmeye mahkûm, birbirinin içine geçmiş üç olay, Bosna Sayaşı'nın gerisindeki üç öykü. Birinci öykü 'Sözcükler'de genç papaz Kiril (Gregoire Colin) Makedonya'da dağlann arasına gizlenmiş manastırda tek başına yaşıyor. Silahlı bir grup tarafından arkadaşlannın intikamı için takip edilen Arnavut kızı Zamira'ya manastınn kapılannı açmak zorunda kalıyor ve... Sahne değişiyor, ikinci bölüm 'Yüzler'de Londra'ya geçiyoruz. Makedon fotoğrafçı Alexander (Rode Serberdzija) Bosna'dan İngiltere'ye dönmüş; ama geri gidip bir şeyler yapması gerektiğini hissediyoT. Arkadaşı Anne'dan (Katrin Cartiidge) onunla Bosna'ya gitmesini istiyor. Ancak Bosna yolculuğuna çıkmıyor... Sahne yine değişiyor. 'Resimler'de Alexander köyüne dönmüş, yine banşçı. Ancak etnik kinin en samimı arkadaşlıklan bile Bosna'da yaşanan dramı anlatan 'Yağmurdan Önce Venedik'te ahmAyi ödülûnü alıfa. mahvettiğini görüyor ve vaşamında ilk kez taraf oluyor. Filmin sonunda üç öykü aynı trajedide birleşiyor: 'Savaş önce sevgiyi öldürûr.' Son yıllarda Milcho Manchevski (33) kadar kısa sürede uluslararası sinemanın ilgisini çeken ikinci bir yönetmen çıkmadı. Bu başanrun ardında, ABD'de Southem Illinois Üniversity'de öğrenim görmüş genç yönetmenin ilk uzun metrajlı fılminde Amerikalılann o meşhur tansiyonuyla Avrupa'nın derin duygulannı keşfeden dılini ustahkla birleştirmesinın payı var. Mezun olduktan sonra senaryolar ıiiiıı iii:ııı; STİlıİSHER MftRISKATILIN... GİYSİLERİNİZ DÖNYA PODYUWtİltîWA VÜRÜSÜN. yazan, reklam fılmleri, belgeseller ve video klipler yapan Manchevski'nin, manastınn sessizliğinde patlayan silahlann sesleri, Londra'mn modernliğinden Makedonya'nın arkaik yapısına dönen fotoğrafçının gözlemleri gibi kontraslan iyi yakalaması, etkilendiği Kievslowski'nin berraklığıyla Peckinpah'ın şiddetini bir arada vermesi de sinema dünyasım etkiledi. Geçen yıl Venedik'te Tsai Mlng- Liang'ın Yaşasın Aşk'ıyla büyük ödül Altın Arslan'ı paylaşan Manchevski. senaryosunu da yazdığı Yağmurdan Once'de (Before The Rain) savaşın politik yönü üzerine gitmeden, hortlayan dınsel ve emik kinin nedenlerini araştınyor. Sa^-aş, Makedonya'ya girmiyor ama, Makedonlar adeta yağrnur öncesinin bulutlu ve kasvetli havasının yarattığı sıkıntıyla savaşı bekleyip durayorlar. lşte yönetmen dünyanın her yerinde her an patlak verebilecek etnik kini. savaşın her türlü değeri altüst eden yüzünü gösteriyor fılmde. Aynı topraklarda doğup büyüyen insanlar etnik amaçlaruğruna birbirlerini boğazlıyor... Savaş karşıtı temalar içeren film fazla klasik bulunabilir, ama Balkanlar'daki katliamı belgelemek. msanlara uygar Avrupa'nın göbeginde yaşanan trajediyi anlatabilmek için böyle bir film çok gerekliydi. Festivalde Bugün SON BAŞVURU TARIHI: 22 MAYIS 1995 Yarışma şartnamesı ve geniş bilgi İTKİB Fuarlar şubesinden temin edilebilir. İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Adres: Altan Erbulak Sokak Maya Han No:10/1 80300 Gayrettepe / (STANBUL Tel: (0 21 2) 274 30 30 /l 0 Hat (296 dahilı) Kavaklıdere Sineması: 'lyavolta ve Ben' (12.15). 'Hedd W>n' (15.00). 'Yağmurdan Önce' (19.00), 'Rnssian PizzaBlues'(21 30) Kızılırmak Sineması: 'Lemmingtere Yardun & Londra' (12.15), 'Korku- nun Bedeli' (15.00), 'Dost (19.00), 'Ağacm Dallan' (21.30) Megapol Kültür Sanat Lisesi: 'Çö- zülmeter' (12.15>'Söyleşi (Yusuf Kur- çenlı), 'Yengeç Sepeti' (15.00). 'Buhış- ma' (19.00), 'Vtacent,Francois,Paulve Diğerleri' (21.30) Fransız Kültür Merkezi: Yaşasın Kı- sa Film-Fransa (12.00). Açılış Filmle- ri/ Söyleşi (Jean Philippe Laroche) (14.00),'Portreter'(15.30) Alman Kültür Merkezi: Ulusal Kısa Fihn Yanşması Dramatik Video Dah (13.00). Kısa Film Söyleşısi (16.00). Festivalde Yarın Kav'aklıdere Sineması: 'MüzikOda- a' (12.15), 'Chanıtala'( 15.00), 'Hedd Wyn' (19.00), 'Apu'nun Dünyası' K»- zılırmak Sineması: 'Umut' (12.15), 'Dere& Sokağa ÇıkmaYasağı' (15.00), 'Savaş Bitti' (19.00), 'Korkunun Bede- U' (21.30) Megapol Kültür Sanat Sitesı: 'Bank AşıklarMüzesi' (12.15VSöyleşi (Kaan Girgin), Buluşma' (15.00VSöyleşi (Artun Yeres), '^'(19.0O)/Söyleşi (Ah- met Akıncı), 'CesarveRosaHe' (21.30) Fransız Kültür Merkezi: Yaşasın Kı- sa Film-Türkiye (12.00), Aslında He- pimız Aynı Dih Konuşuyoruz (15.00'17.00). Alman Kültür Merkezi: Ulusal Bel- gesel Film Yanşması (13.00), 'Pttrtre- ler'(16.00). KOŞEBENT E]>flS BATUR Yerine Yazntak Yazarlığın, yazma uğraşının bir kişise) yanı vardır. Oda- nızda, ancak yakın çevrenizdekilerin farkında olduklan, olabildikleri bir bağlılıkla çalışır, üretirsiniz. Ama kısa bir sü- re, ama uzun, yazdıklannızı günışığına çıkarmamayı yeğ- leyebilir, belli bir noktaya gelene dek onlan dolaşıma sok- mak istemeyebilir, ya da isteseniz bile bunu başaramaya- bilirsiniz. Ne ki, yazıyorsanız, yazıyorsunuzdur. Yazdıkla- nnız aracilığıyla henüz bir iletişim köprüsünün gerçekleş- memiş olması, sizin toplumsal düzlemde yazar sayılma- nızı engetler tabii; bir yazar olmanızı gene de engellemez, bana kalırsa: Pessoa gibi yazdıklannın öldükten sonra yayımlanmasını uygun gören yazarlara da rastlanır ede- biyat tarihinde; Proust gibi hayli geç bir yaşta 'görücüye çıkan'\ara da. Bir de, yazarlık kimliğini toplumsal kimliğin- den uzak tutmaya çalışanlar görülür: Romancı Svevo sa- nayici Ettore Schmrtz ile, CHP Genel Sekreteri Esendal öykücü MŞE ile açıkça örtüşmek istememişlerdir. Gelgelelim, yazma uğraşının bir de toplumsal cephesi vardın genellikle, bir dönemeç geçildikten sonra, kişisel cepheyle paralel biçimde ilerlemeye başlar. Yazdıklannı- zı, belli bir olgunluğa vardıklanna inandıktan sonra yayım- lamaya başlar, okuıia, okurunuzla ilişkiye girersiniz. Kimin için, kimler için yazdığınızı bilir, bildiğinizi sanır, ögrenir, öğ- rendiğinizi sanırsınız. Ya da, Gilles Deleuze'ün dedigi gi- bi kimin, kimlerin yerine yazdığınızı (Deleuze, yalnızca oku- yanlann, okumayı seçenlerin, onlann yerine yazdığımızı düşündüklerinı savunuyor). Yazma uğraşının toplumsal yanı gerçekte zorludur: Düz bir ilişki değildir okurlarla kur- duğumuz, çoğu zaman sert yanlan ağır basar. Yazmanız- dan, öyte yazmanızdan mutluluk duyanlarla duymayanlar aynı anda karşınıza çıkar; üstelik, sizi beğenmeyenlerin, istemeyenlerin sesi daha sık, daha net duyulur. Genç ya- zar duyarlıdır toplum önünde, çarçabuk yaralanır. Kimile- ri ürker, küser. çekilir; kimilerı istekler doğrultusunda de- ğişir, yontulur; kimilenysedıkkafalıdır: Bildiğini yapmaktan geri durmaz. Aslında, her iş, her uğraş gibi yazariık da sa- bır, işgücü, birikim, direnç ister. Bekler, beklemeyi bilirse- niz, kendinizi kendi doğrularınızla kabul ettirebilirsiniz. Beklemek her zaman kolay değildir. Bu satırları bir kavşakta yazıyorum. Cumhuriyet'te yaz- maya başladığım şu günler, yazariık uğraşımın toplumsal serüveninin başlayışının tam 25. yılına denk geliyor. İlk ya- zılanm, 1970 yılında, o dönemde Ankara'nın etkili bir ga- zetesi olan Ulus'ta yayımlanmıştı. Bir yılı aşkın bir süre, her çarşamba, sinema ve müzik yazılan yazdım Ulus'a; ara- da edebiyat üzerine yazdığım da oluyordu, felsefe ya da dit üzerine de. Sonuç olarak hiçbir kitabıma girmedi o dö- nemde yazdıklanm, ama hem sıkı düzen edinme konusun- da, hem de yazma deneyimi açısından büyük yararian ol- du Ulus serüveninin. Kültür dünyasının bir insanı, bir edebiyat adamıyım ben. Basın dünyasının hep yakınında oldum, hatta birkaç yıl ça- lıştım bir gazetede, ama optiğimi değiştirmeyi aklımdan geçirmedim. Gazetecilik apayn bir formasyon gerektirir; günle ve çağla farklı bir tempo üzerinden ilişki kurar ga- zeteci, edebıyatçıya göre: Deyim yerindeyse, olaylar kar- şısında değişik nabız atışlan ile karşımıza çıkarlar. Gazetelerin edebiyatla itişkisı, özellikleTürkiye'de, ken- dine özgü bir gelişme eğrisı çizmıştır. Necip Fazıl'dan At- tilâ llhan'a, Sait Faik'ten Melih Cevdet Anday'a giden bir yelpazede, edebiyat adamının basın dünyasıyla öte- den beri sıkı fıkı ilişkileri olmuştur. Bugün de öyle: lşte Ok- tay Akbal, Ahmet Oktay, işte Tahsin Yücel, Selira İle- ri. Romanlar tefrika edilmiş, röportajlar istenmiş, şiir ve öy- küye yer açan ekler çıkarılmış, kitap sayfalan düzenlen- miştir. Değişen çağın değişen medya düzeninde edebiya- tın, edebiyatçının payı azalıyoryanılmıyorsam, ola ki rolü de değişiyor. Batı dünyasında da: Sözgelimi Amerika'da bir Updike'ın, Almanya'da Grass'ın, Italya'da Eco'nun kit- le iletişim araçlarıyla yoğun ilişki içinde olduklan doğru ta- bii: ama alabiidiğine siyasal, toplumsal bir çözümleytci iş- lev taşryor yazdıklan, edebiyatın özgül sorunlannı gazete- lere, dergitere taşımaktan kaçınıyoriar. Benim de, bu "sûtun "da kurmaya çalışacağım genel ça- tının benzer türden özellikler taşıyacağını söylemek istiyo- rum: Toplumla birey arasındaki çatışma, uzlaşma bölge- lerine uzanmak; gündelik yaşama, yaşama kültürüne iliş- kin parantezler açmak; kültür siyaseti kapsamına giren yo- rumlar geliştirmek amacındayım. Aslında, kendi yerime yazmak istiyorum. genel kurul toplanüsı • Kültür Servisi - Kitapçılar Birliği Derneği'nin yıllık olağan genel kurul toplantısı bugün saat 13.30'da yapılacak. Çoğunluk sağlanamaması durumundu, önümüzdeki hafta pazar günü gerçekleştirilecek olan toplantı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Konferans Salonu'nda yer alacak. Bizlm Tıyatpo Caprtorde • Kültür Servisi - Bizim Tiyatro, Kafka'ntn yapıtlanndan yola çıkarak Zafer Diper'in oyunlaştınp yönettiği "Milena'dan Kafka'ya Mektuplar" adlı oyunu, dünden ıtibaren Altunızade Capitol Müjdat Gezen Tıyatrosu salonunda sergilemeye başladı. " Yabancılaşma, yabancılaşan ilişkiler. sanat-sanatçı ve toplumsallık üzerine bir araştırma- sorgulama yaklaşımı" olarak özetlenebilecek olan o>'un. cumartesi 18.30, pazar 15.00'te izleyicilerle buluşacak. Teatrama - Carrefour işbirliği • Kültür Servisi - Carrefour mağazası, 19 marta kadar, compact-disc, kaset ve kitap reyonlanndan 750 bin TL'lik alışveriş yapan müşterilerine, Teatrama Topluluğu'nun oynadığı "Sessiz Isyan" o>'unu için bilet verecek. Oyun, salı günleri saat 20.30, pazar günleri de 15.00'te Foks Fun Kültür Merkezi'nde sahneleniyor. - ,, Feridıın Orafm kedileri Bologna'da • Kültür Servisi - Bu yıl 6-9 nisan tarihleri arasında 32'ncisi gerçekleştirilecek olan "Bologna Çocuk Kitaplan Fuan"na, Türkiye'den Feridun Oral'ın "Dünya Kedileri" isimli çalışrnalan seçildi. Açıhş kokteylinin Gallimard Jeunesse yayınevi tarafindan desteklendigi fuara 1488 sanatçı başvurmuş ve ttalya. Almanya, Fransa. îngiltere ve ABD'den gelen beş kişilik jüri heyetinin değerlendirmesi sonucu 88 sanatçmın yapıtlan sergilenmeye değer bulunmuştu. Yapıtlar, Bologna 'daki fuar sonrasında Temmuz-Kasım 1995 tarihleri arasında Japonya'da Itabashi. Sano, Otani Memorial ve Hiratsuka sanat müzelerinde sergilenecek. PEN'den kitap poşetlemeye tepki • Kültür Servisi - Muzır Kurulu'nun Fransız yazar Jeanne Cordelier'nin "Pamuk Prensesin Ölümü"' adlı kitabmın poşette satılması yolunda karar alması üzerine, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Şükran Kurdakul ve Genel Sekreter Alpay Kabacalı, ortak bir açıklama yaptılar. Muzır Kurulu'nun kültürel yönden zararlı olduğunu, antidemokratik bulduklan Muzır Yasası'nın yeniden gündeme alınması gerektığini ifade eden Kurdakul ve Kabacalı. Muzır Kurulu'nun sanat yapıtlanyla ilgili fetvalar vererek kendi yasasını ıhlal ettiğine dikkat çektiler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear