23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 ŞUBAT 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 'Soydaşınız Balık Burcu', otobiyografik niteliğiyle Mehmet Yaşın'ın 'sahici' romanı 'Hiçbiryere ait olmayanlar'ın gözüyleGAMZEVARIM 'Soydaşınız Balık Burcu' adlı romanı Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'ne değergörûlen Kıbnslı Türk şair Mehmet Yaşın, ödül töreninde yaptığı konuşmada "Romanuı yanı sıra şiir, hikâye, deneme, eteştiri. oyun gibi degişik edebiyat türlerinde bize değerli yapıtlar bırakan Cevdet kudret'in çok yönlülüğüne duyduğum sempatiyi beu'rtmeliyim. Bu özeliiğhle bana örnek oluyor" diyordu. Yaşın, on dört yaşında yazmaya başlayıp otuz üç yaşında bitırdiği yapıtında. çocuklukla yetişkinlik arasındaki süreçte aldığı notlan, tuttuğu günlükleri, yazdığı öyküleri roman kurgusu içinde birleştirmiş. Romanda sinematografik öğelerin yanı sıra farklı yazın türlerini anımsatan bölümler var. Zaten kitabın alt başlığı da "Ne anı ne roman ne deneme hepsi hikâyedir' Jlk şiir kitabı 'Sevgilim Öjü Asker'le Akademi Şiir Binncilık Ödülü'nu kazanan Yaşın. "Asünda bu kitap yayımlandığı zaman da \ardı bu öyküler. Ama ben kendimi en çok şair gibi hissediyorum \e önce şiirde tutariı bir biçimde kendimi konumlamauy ım, şiir çizgimin nctleşmesi iyi olur diye düşiinerek bu romanı beklettim" dıyor. Şiir ve romanın yanı sıra deneme de yazan Yaşın. 1995 yılı içinde bır deneme kitabı yayımlamayı düşünüyor. Bunu. Yunanca, Ingilızce ve Türkçe olmak üzere üç dilde yayımlanacak şiirleri ızleyecek belki Farklı türlerde yazmak onu zenginleştiriyor. Yazın türlerinın birbirinden etkilenmesi, bir yazın adarruna yeni ufuklar, teknikler kazandınyor. Ama şiir ile romanın, senaryo ile denemenin ne kadar iç içe geçebileceği 'btçak sırö bir konu'. Bunun yazan daha dikkatli olmaya, daha çok çalışmaya götürmek gibi gizli bir ışlevi olabileceğini de düşünüyor Yaşın. Bütün bunlann ötesinde, bir yazın türünden diğerine kaçtığı oluyor zaman zaman ve bu onu dinlendiriyor. Mehmet Yaşın, kendi için yazdığı, bu yüzden 'sahici" olarak nitelediği 'Soydaşınız Balık Burcu'yla - Romanın ana izieklerinden biri hiçbir yere ait olmama. her yerde azınlık olma_ Bu aıdiyetsizlik sadece etnik anlamda değil. Burada siyasal bir aidiyetsizlik, sola yönelik eleştirel bir yaklaşım. sağın yaklaşımlan. çeşitli politik görüşlerin karşısında da bir aidiyetsizlik var. Cinsel kimlik ve insanlann aşk ilişkilerinde de, kesin tercihler ya da başı sonu belirlenmiş ilişkiler anlamında bir kesinlik yok. Orada da bir aidiyetsizlik çıkabilir. Etnik • Kendim içın ve yazma ihtiyacı duyarak yazdığım bir şey. Belki de yan otobiyografik oluşu ve sahiciliği buradan geliyor. Çok tartışılan bir konu var; klasik roman mı, modern mi, post-modern mi? Beni hiç de ilgilendirmiyor. Önemli olan benim anlatmak istediklerimi anlatabilmem, karşımdakiyle samimi bir diyalog kurabilmem.. başladığı olgunlaşma serüvenini, bir sonraki romanında da sürdürmeyi düşünüyor. - Çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecinde yaşamı atguaYişınızdaki degişimler romana büyük ölçüde yansımış olmalı~ Başladığım kitap bu kitap değildi. Bazı notlan, günlüklen, öyküleri sonra bir roman kurgusu içinde entegre olacak biçimde gözden geçirerek birleştirdim. O zaman yazılmış olanlar, yeni yazdıklanma yol gösterdi. Kahramanlann çocukluğunu gözden geçirmemi sağladı. Onlar bugünkü yazann göriişlerinden ziyade, yazann kahramanlannın görüşleri olarak romana gırdi. olarak kanşık olmayan bir kimse kültürel anlamda bir aidiyetsizlik duyabilir. Dolayısıyla bu biraz da ulus ötesi bir kültürel birimin oluşmaya çalıştığı bir dönemde insanlann daha çok sorguladığı bir duygu. lnsan otuz üç yaşından sonra bu sorulan çok fazla sormuyor. Ama» on dört-otuz üç yaşlan arasında, özellikle de bu tür kesin sınırlan çizilmemiş bir yaşam tarzı içerisindeki insanlann halletmesi gereken sorunlardan birisi. - Türk vazuunda sık sık yinelenen bazı izlekleri ti'ye alıyorsunuz gibi bir izJenim edindim» Ben Türk romanını okurken kendimi özdeşleştırebileceğim çok TYB Başkanı Aygören Dirim, yasadaki yeni düzenlemelerin yetersiz olduğunu savunuyor: Korsan kitap basımı önlenemiyorKültür Servisi - Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Aygören Dirim son yıl- larda büyûk boyutlara ulaşan korsan ki- tap basımı konusunda, Fıkır ve Sanat Eserleri Yasasf nda yapılacak yeni dü- zenlemelerin korsan yayınlan önlemek için yeterli olmadığını söyledi. Dirim, Meclis'te Adalet Komisyo- riü'ndan geçen tasanhîn parâ'cezalannı arttırdığını. ancak bunun dışında çok fazla önleyici bir düzenlemegetirmedi- ğini belırterek "Burada esas düzenlen- tnesi gereken madde 75. maddcvdi. Fa- kat bu madde a>nen korunmuş yeni ta- sanda. Korsan basımın kamu suçu nite- liginde sayıiması gerekirdi. Şimdiye dek kamu suçu sayıJmadığı \e sikavete baglı olduğu için ancak mahkeme karan al- dıktan sonra korsan basılan kitaplara el konabiliyor. Bu da en az bir haftalık bir zamanı gerektiriyor ve bu siire içinde korsan basılan kitaplar ka>boluyor. Böy - lece kitapiara el konamıyor. polis hare- kete geçirilemiyor'* dedı. 5846sayılı Fikir\e Sanat Eserleri Ya- sası'nın bazı maddelerinin değiştirilme- sine ilişkın yasa tasansının 27. madde- sinde, yasanın 81. maddesi aşağıdakı şe- kilde değiştinliyor: u Fikir ve sanat eserleri sahiplerinin. hak sahiplerinin \e>a komşu haklannın hak sahibi dışındaki kişiler tarafından izinsiz olarak kullanılması halinde. eser ve mali hak sahiplerinin ya da yetkili meslek biıiiğinin başvurması üzerine.te- cavüzün gerçeklestiği veya sonuçlarının meydana geldiği yerin Cumhuriyet Baş- savcılığı;yetkili >argıçtan. usulsüz çogal- tılmış ya da temsil edilmiş eser nüshala- nnın toplatılmasını ve bu konuda kulla- nılan teknik araçlann mühürlenmesini talep edebilir. Gecikmesinde sakınca bu- lunan hallerde Cumhuriyet Başsavcısı, üç gün içinde yetkili y argıcın onay ına su- nulmak üzere toplatma ve müriürleme karannı resen verebilir. Hak sahipleri haklarını kanıtlayan belgelerie birliktc, suçun dava zamana- şımı süresi içinde kalmak koşulu ile te- cavüzü ve faili öğrendikleri tarihten iti- baren altı ay içinde Cumhuriyet Başsav- cılığı'na başvuruda bulunabilirler. Bu suçla ilgili olarak 3005 sayılı Meşhud Suçlann Muhakeme Isulu Kanunu hii- kümleri uygulanır. Bu maddede belirtilen ya/jlı izinleri ve bandrölü almadan işaret. resim ve ses tekranna yaray an alet veya yöntemlerle eserleri çoğaltan veya yayanlar hakkın- da, üç aydan bir yılâ kadar hapis ve 300 miryon liradan 600 miryon liraya kadar ağır para cezasına hükmohınur." Korsan basımın, kıvmetli evrak gibi nitelendırilmesı gerektiğini defalarca gündeme getirdiklerini ifade eden Ay- gören Dirim. "Nasıl para ya da tahvil basıldığı zaman, polis herhangi bir şika- yete gerek duymadan buna el koyabili- yorsa. korsan kitap basımı da kıymetli evrak kapsamına girmesi gereken bir olaydır. Buna da poiisin şikayete baglı oV- madan el koyması gerekir" dedi Fıkir ve Sanat Eserleri Yasasf nda kor- san baskıyı önleyici yeni düzenlemele- Aygören Dirim. ihrisas mahkemelerinin kuruhnası ve konuyla ilgili davaiarda bilirki- şilerin sektörün içinden olması gerektiğini belirtiyor. (KAAİN SAĞANAK) rin Fikri Saglar'ın kültür bakanlığı dö- neminde gündeme geldiğini, ancak ger- çekleşmesinin bir hayli uzun sürdüğünü belırten Dirim, bugüne kadar korsan ki- tap basımıyla ilgili açılan hiçbirdavanın sonuçlanmadığını, sonuçlansa da eski yasada çok düşük olan para cezalannın hiç de caydıncı olmadığını ifade etti. Yasada korsan kitap basımmın tıpla- basım, izinsiz basım' diye geçtiğine de değinen Dirim, izinsiz basımın yazarla yayınevi arasındaki bir ihtilafta da söz konusu olabileceğini, korsan basımın ise daha farklı bir nitelıği olan bir suç ola- rak karşımıza çıktığını, bu suçun da ya- sada belirtilmesi gerektiğini vurguladı. Kamu suçu nitetiği getirilmeli Yasanın 'Izûısiz baskıyla Ugili 71, 72, 73. maddelerde sayılan suçlardan dola- yı kovusturma şikayete bağhdır'biçimin- deki 75. maddesinın tasanda muhafaza edildiğinj söyleyen Dirim. "Biz Meclis'- te verilecek bir önergeyle 75. maddenin bu birinci nkrasuıın ya kaldınlmasını ya da 'Bu tür suçlar resen kovuşturulur' olarak degişririlmesini ve 'Kamu suçu nitelıği taşır' ibaresinin bu maddeyegir- mesini istiyoruz. Aksi halde bu tasan korsan basımı hiçbir şeküde önlemiyor. Bu enflasyonda zamanla bu para ceza- ları zaten sembolik kaiıyor" dedi. Aygören Dirim. yasanın öngördüğü hapıs cezasının da para cezasına çevril- mesinin önlemesi gerektiğini vurguladı. Ankara'da oluştumlan Korsan Yayın- lan Önleme Komitesi'nin. geçen hafta- larda bir korsan yayınla ilgili araştırma >aparken, bırmatbaada kırk ayn kitabın korsan olarak ikişer bin tane basıldığım ortaya çıkardığını söyleyen Dirim, sav- cılığın kitaplann korsan olup olmadığı- na dair mahkeme karannı almadan ki- taplara el koyamaması nedeniyle, geçen süre içinde matbaalann boşaltıldığını anlatfı. Dirim, ihtisas mahkemelerinin kurul- ması ve korsan kitap basımı ile ilgili da- vaiarda bilirkişilerin sektörün içinden uzman kişiler, matbaacı ya dayayıncı ol- malan gerektiğini sözlerine ekledi. JeffBuckley'nin müziğinde coşku, yaşam ve içtenlik ön planda Sanki rock birdenbire şiiri öğrenmiş gibi...Kültür Servisi- Geçen yaz çı- kardığı ılk albümü "Grace" ile büyük bır çıkış yapan 28 yaşıda- kı Amerikalı gitanst-şarkıcı Jeff Bucktey. bugünlerde bır dızı kon- ser ıçın Fransa'da bulunuyor. Columbia Plak Şirketi yetkili- leri. tele\izyon ya da radyodan pek destek görmeden büyük bır üne ka\ uşan Buckley'ın albümü- nün Fransa'ya düzenlenen bu ılk turne dolayısıyla. 55 bin adet sat- tıgını bildinyorlar. Tım Buckley'ın bu anıden ge- len ününde babasının da payı ol- dugunu söylemek mümkün: Jeff. bir zamanlar Amenka'da Hippı modasının tohumlannı eken ve 1975'te aşın dozda uyuşturucu- dan ölen Tim Bucldey'ın oğlu. Sıradan bırçocukluk geçırdığı- ni söylüyor: Okulda yalnız geçen günler, ü\ey babasının kafasına sokmaya çalıştığı rock müzıgı... Delı gibi kitap okuyan ve müzık- le beslenen Jeff. Edith Piafa ve Pakıstanlı sanatçı Nusrat Fateh Ali Khana hayranmış. Onu bugünlere getıren yolun çıkış noktası. Nex York'takı kü- çük. kendi halinde bir bar Cafe Sın e. Şımdı de yoğun tumelerin- den zaman buldugu anda soiuğu burada alıyor Buckley. u En son gelişinde İütfen bıra- kın bulaşıklan yıkayayım. Buna ıhtiyacım var' dedi.'" dıye anlatı- yor kasada duran Emer Nagle: "Burada saatlerce kalır, sobbet eder, çok rahattır. ev indt- gibi". "Bu ani başan bana ağır geli- yor. Anlamakta güçlük çekiyo- rum. Fazla hızfa oldu. Ondan bun- dan borç akfağım günler pek de uzaksayılmaz."dıyeaçıklıyorbu sıkıntısını nedenini Buckley. Her şeye denn bır anlam yük- lemekten hoşlanan genç sanatçı, Cafe Sın e'de geçen günlerden, yan mistik bir ögrencimik döne- mı gibi söz ediyor. Oraya gıtti- gınde şekillenmemiş bır hamur gıbı olduğunu söylüyor. Daha önce. 1991 yılında Tim BuckJey'in anısına bır kılisede düzenlenen konserde sahneye çıkmış: "Önce bunu kabul crmck iste- medim. Ama babamın cenaze tö- reninegörüriilmemiştim ve bu be- ni huzursu/ edivordu. Sahneye çı- kıp saygımı dile getirirsem bu duygudan kurtulacağunı düşün- düm.' I Never Asked to be your Mountaın"ı söyledim. Bohem bir yaşam tarzı için gündelik havaü Kitapta KDV'nin arttırılmasına tepkiler sürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Ya- yıncılar Bırlıği Onur Kurulu Başkanı ve Bılgı Ya- yınev ı Sahibi Ahmet Küflii. kıtaba uygulanan KDV oranının yüzde 1 'den yüzde 8"e çıkarılma- smın kitaba ve kültüre vurulan en büyük darbe ol- duğunu vurguladı. Küflü. "Binbir güçlükle mesleklerini sürdür- meçabası içinde olan yayınevleri vc kitapcılar dev- letten teşvik beklerken. bö'v le bektenmedik bir ka- rarla KDV'nin arttınlmasını, kitaba ve kültüre vurulan en büyük darbe olarak görüyoruz" dedı. Istanbul Serbest Muhasebecı Malı Müşavirler Odası Başkanı Yahya Ankanda kitaba yapılan KDV oran artışının kültürle bağları koparmaya yönelik olduğunu söyledi. Insanlan yaşamdan bezdıren ekonomik koşul- lann gidenlmesı yönünde önemli biraraç olan ki- tap dünyasının, yüzde 8'e çıkan KDV zammından sonra. büyük darbeler yıyecegıni bıldiren Ankan. "KDVoranlanvlaoynanmamasınısöylerkenbir- çok bakımdan haklıydık. Yükselen oranlarla, in- sanlar arasında vergi dışı ilişkiler gelişmektedir. Okur, kitap alamamakta ya da korsan yayıncüığa prirn vermektedir. Öte vandan, vergi kaçağı oluşmaktadır. Devlet, maüyet hcsabı vapmadan kültür politikası uygu- lamâlıdır. Okuyan ve düşünen insanlar. ülke kal- kınması için gcreklidir" dedı. terketmeyeduydugu istegi dile ge- tirivordu bu şarkıda. Bu gündclik hayatta annem ve ben de vardık. Çok sevdiğûn venefrctettiğim bir şarkıydı". Burada çok sevdiği Edith Pi- af 'ın şarkılanna farklı bir yorum getirmeye çalışmış. "Grace"de de seçiciliğinı ortaya koymak üzere Leonard Cohen'ın "Hafle- lujah" \e Benjamin Britten'ın "Corpus Christi CaroJ" adlı par- çalannı seslendinyor. Jeff Buck- ley, alışılmış rock müziğinden çok başka birmüzik yapmaya ça- lışıyor. Sahnedeki büyüleyiciliği za- man zaman Jim Morrison'ı anımsatsa da o, provokasyon amacı gütmüyor. Ondan öncekı kuşağın -babasının kuşağı- de- ğerlennden aceleyi ve tutkuyu al- mış ama, kargaşaya. düzensiz bir yaşama özlem duymuyor. Belki The Doors'un 'grun- ge'dan sonra keşfedebıleceği bır müzik türii bu. Sadece ünzm de- ğil; coşku, yaşam, içtenlik... San- kı rock birdenbire şııri öğrenmiş aıbi. az kitap okuyabildim. Daha önceki romanlan yargılamak gibi bir tavırla söylemiyonım bunu. Cumhuriyet dönemi Türk romanı. o dönemin ideolojisi, karakterleri, klasikleşmiş, kanıksanmış tiplemeleri ve onlann malum serüvenleri çerçevesınde gıdiyor. - Romanın bir yerinde Deniz Misel'e "Sen hiçbir ülkenın ulusal edebiyatını temsil edemezsin, her yerde azınlıksın" diyor. Yazında ulusalhk ve evrenselİik konusunda ne düşünüyorsunuz? Ulusaldan evrensele ulaşılabileceğine inanmıyorum. Bütün edebiyat kuramlannın, toplumculuk, sosyalist gerçekçilik dahıl olmak üzere aynı sanat dalının varyasyonlan olduğunu düşünüyorum. Bir zamanlann sosyalist devletlerinin de ulus devlet edebıyatlan vardı ve ulusal edebiyattı onlar; ulus devletlerin haklıhğını temsil eden, doğrulannı, kültürünü, dilini. etiğinı geçerli kılan edebiyatlar... Bu ulusal aidiyct içerisine giremeyen kimseler açısından baktıgım zaman olaya, zaten benim kahramanlanm ulusal ve evrenseli aynı anda yaşayan kimseler. Çünkü eğer etnik kökenleri kanşıksa, farklı dinler ve kültürler arasında. farklı ülkelerde farklı dilleri konuşuyorlarsa, o insanlar 'önce ulusal mı, sonra evrensej mi' gibi bir tartışma yapamazlar. Türk romanında genel çizgi, kodlar, bunlara karşılık yapılacak eleştiriler bellidir. Ama Batılılaşma, modernleşme gibi birbirinin yerine kullanılan kavramlann, Türk oimayanlar ya da Türk vatandaşı olmayan Türkler açısından ne anlama geldiğini hiçkimse sorgulamıyor. Bu durumdaki Mişel, böyle romanlar yazmaya çalışan ama ne fsraıre ne Fransa'ya ne de Türkiye'ye ait olabilen. dolayısıyla da hangi ulusal edebiyatın metropolü içerisinde üretebileceğini bilemeyen bır kahraman. Ben hâlâ Mişel "in bır uiusun, bır dilin yazan olabileceğine inanmıyorum. lkinci romanda serüveni ne olacak bilmiyorum... - tkinci romanınızda kaldığınız yerden devam etmeyi mi düşünüyorsunuz? Buradan mı yoksa başka bir yerden mi bilmiyorum ama bir yerden devam etmeyi düşünüyorum. Olgunlaşma süreci tamamlanmış değil. - Romanda zaman zaman İngilizce, Fransızca. Yunanca, Ibranice sözcük ve tümcelere yer veriyt)rsunuz. Bütün okuıiaruıız çok dilli olamayacağına göre, bu tümcelerin anlaşılamamalannı önemsemiyor musunuz? Öyle bir endişe duymasaydım Yunanca. lngilizce yazılmış daha fazla bölüm koyardım. Bunlar. o atmosferi yaratmak anlamında işlevi olan. mümkün olduğunca basit cümleler. Anlamlan anlaşılamasa bile, roman kahramanının çok dilliligi ve onun yarattığı ruh hali okura yansıyordur. - Romanda özyaşamınızın nerede başlayıp nerede bittiğini kestirmek güç. Örneğin Kıbns'ta insanlann Türk ve Rum diye aynldığını dehşetle farkeden, BirieşmişNliUetler(UN) askeıierini un taşıyicısı sanan o çocuk siz misiniz? Hangisinin ben olduğum, hangisinin ben olmadığım belli olmazsa. kendimi daha rahat ifade edebiliyorum, içtenliğimi koruyabiliyorum. Bu benim kendi kendime oynadığım bir oyun. Eğer ben olduğumu, herkesin bunu okuyacağını ve 'Mehmet Yaşın bunu yapmış' diyecegini bilirsem, o zaman kendi kendimi denetlemeye başlıyorum. Ama bazı şeyleri kahramanlanma yükleyerek kurmaca içerisinde hayal gücüyle hareket edip gerçeğe daha çok yaklaşıyorum. - Savaşın, sürekli öldürülme korkusuyla yaşamanın neden olduğu Kıbns sendromunun dehşetini buz gibi bir gazete yazısıyla veriyorsunuz™ Bunun daha etkileyici olacağı hissine kapıldım. Okura uzun uzun bir şeyler izah ermek istemiyorum da galiba onu arkadaşım gibi görüyorum. Böyle yaptığımda benim hissettiğımi okur da hissedecek diye düşünüyorum. Ayrtca bu yazı kahramanımı. bütün takıntılannı başka bir bağlamda, bir yere oturtuyor. - Son olarak, burcunuz ne? Kovaya düşmüş bir balığım. Balık burcunun belli özellikleri var, sanatçılar burcu sayılıyor. Sadece burcum olduğu için değil. romanda yaratılmak istenen atmosfere ve kahramanlara uyduğu için romana bu adı verdim. Bütünüyle balık burcundan olan insanlann kitabı diye düşünüyorum böyle bakınca. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL "Katharina Blum'un Çiğnenen Omıru" ya da Medya Terörü Yüzyılımız Alman yazarlarının en önemlilerinden olan Heinrich Böll (1917-1985), "Katharina Blum'un Çiğne- nen Onuru" adlı romanında, siyasal terörün ikizi niteliğiy- le medya terörü üzerinde durur. Baader Meinhof yıllarının Batı Almanyası'ndan bir panoramayı yansıtan romanın konusu şöyle gelişir: Varlıklı bir çiftin evinde çalışmakta olan Katharina Blum'un, polis tarafından aranan bir anar- şistle çok kısa bir ilişkisi olmuştur. Daha sonra anarşistle ilgili soruştunmayurütülürken, olaya el atan bir gazete, Kat- harina Blum'un bu ilişkisini neredeyse asıl soruşturma ko- nusundan daha fazla "güncel" kılmayı başanr. Medyada kopanlan fırtına sırasında Katharina Blum'un özel yaşamı bütün yönleriyle ve türlü tahminlerle de desteklenerek teş- hir edilir. Romanın sonunda, asıl olayla hiçbir ilişkisi olma- yan Katharina Blum, herhangi bir mahkeme önüne çık- madan basın medyası tarafından çoktan mahkûm edilmiş- tir. Üstelik bu mahkûmiyet kararının anonim niteliğinden ötürü temyiz edilebilmesi de olanaksızdır... Heinrich Böll, yukarıda özetlemeye çalıştığımız roman örgüsünün yardımıyla basın özgürlüğünün sınıriannı ve uygulamadaki sınırsızlığını, basın gibi kitleler üzerinde bunca etkili bir araç karşısında, özel yaşamının bütün du- varlan bir çırpıda yıkılan bireyin insan haklan bağlamında- ki savunmasızlığını gündeme getirir. Satıraralarındaki atıf- ların amacı ise toplumlarda faşizm belasının kendıliğinden ortaya çıkmadığını, ortaya çıkmazdan önce sinsi bir mik- rop gibi nasıl kuluçka dönemleri yaşadığını göstermekte- dir. 1933-1945 yılları arasında Avrupa'da, faşizmin doruk- larında yaşamış bir ülkenin vatandaşı olan Böll, örneğin Yahudi düşmanlığının Alman toplumunda bir çırpıda doğ- madığmın, fakat ta 1870'lerde, görünüşte o zamanki si- yasal kadrolann çok uzağında, salt bireyler arası tepkiler kılığında göveren bir düşmanlığın türlü desteklerle sonra- dan nasıl örgütlü soykırımıyla noktalanmış olduğunun bi- lincindedir. Heinrich Böll'ün adı geçen romanı benim çevirimle 1974. 1983 ve 1991 yıllarında toplam üç kez ülkemizde de basılmıştı. Ayrıca romandan yapılan bir oyun uyaria- ması da Istanbul Şehir Tıyatrolan'nda uzunca bir süre ser- gilenmişti. Geçen günlerde ise yine ülkemizde, aynı roma- nın ve oyunun bu kez "yerli" versiyonlan sergilendi. Artık yargının önünde olması nedeniyle tartışamayacağımız bir olayla ilintili olarak değerlı şair ve yazar Murathan Mun- gan, olayla hiçbir ilgisinin bulunmamasına karşın, özel yaşamlar çıkış noktası yapılarak ülkemizde özellikle son zamanlarda giderek yoğunlaşan medya terörüne kurban seçildi. Bu amacın gerçekleşmesi için sanatçı veyayıncı- ların 11 şubat tarihli Cumhuriyet'te yayımlanan bildiıile- rinde çok açık biçimde dile getirildiği gibi, şairin "şiiıieri- nin barbarca parçalanarak medyanın kıyıcı iştahına mal- zeme edilmesi"nden bile çekinilmedi. Bu iğrenç saldın- nın failleri, bir şairin özel hayatını, aynı bildirideki ifadeyle "kendi malum dillerine tercüme ederek kamuoyuna sun- maya" çalıştılar. Bu aşamada bir noktanın defalarca vurgulanmasını, ül- kemizin bugünü ve yakın geleceği açısından çok, ama çok önemli sayıyoruz. Bu tür kalemlerin ve ekranların, hangi kılıkta olursa olsun, bir süredir devam edegelen eylemle- ri, Türkıye'de yeni bir faşizmin yardakçılığından başka bir şey değildir. Benzer yazılar ve şiddet dolu ekranlar aracı- lığıyla toplumdakı saldırganlık ve şiddet içgüdülerinin kam- çılanması, bir toplumun demokrasi yolundaki ilerleyişi bağlamında en temel kurumlardan biri olan basın özgür- lüğünün, bireyin en doğal haklarını çiğneme amacıyla kö- tüye kullanılarak kirletilmesi ve böylece saygınlığının tar- tışma konusu yapılması, terörün öteki türlerinden kesin- likle aşağı kalmayan, üstelik kullandığı araçlann etkinliği nedeniyle, onlann çoğundan daha tehlikeli olan medya te- rörünün ayak sesleridir. Dünyanın yakın tarihi, bu ayak seslerine zamanında kulak verilmemesinin sonuçlanna ilişkin tüyler ürpertici örneklerle doludur. Bugün ülkemiz- de yaşanmakta olan medya terörüne son verilmesi için se- sini yükseltmek, artık medyanın özgürlüğünden yana olan bütün özgür katalar için bir görev niteliğini kazanmıştır. Tahriye Abla' mahkemelik • A-NKARA(AA)- "Fahriye Abla" şiirinin yazan Ahmet Muhip Dıranas'ın, şiırden esinlenerek gerçekJeştirilen "Fahriye Abla" ısimli filmin izinsiz ve sansürsüz olarak özel televizyon kuruluşu Interstar'da yayımlanması nedeniyle açtığı 300 milyon TL'lik tazminat davası sürüyor. Münire Dıranas tarafından verilen dava dilekçesinde. 18 Ekim 1991 tarihinde, basından "Fahriye Abla" filmmin tnterstar'da sansürsüz olarak yayımlanacağının öğrenildiği ve ilgili televizyon kuruluşuna filmin yayımlanmaması için gerekli ihtann yapılmasına karşın Fılrnin gösterildiği belirtiliyor. 'Orta Öğretim ve Sorunlapı' taptışılıyon • Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Bakırköy Şubesi, cumartesi günü saat 15.30'da "Orta Öğretim ve Sorunlan" konulu bir panel düzenliyor. Ataköy Galleria 4. kat konferans salonunda gerçekleştirilecek olan panele konuşmacı olarak Doç. Dr. Mine Küçüker, Doç. Dr. Tüten Ang ve Gülsün Özakın katılacak. Dünya Kitap' dergisinden şiir ödülü • Kültür Servisi - 'Dünya Kitap' dergisı. herkese açık kitap basımı ödüllü şiir yanşmasmın üçüncüsünû düzenliyor. Hiçbir sınırlama olmayan Dünya Kitap 3. Şiir Ödülü'ne isteyen herkes katılabilecek. Katılan şiirler arasından ön kurulca seçılip finale kalanlar, kasım ayına dek Dünya Kitap dergisinde yayımlanacak. Finale kalanlar arasından bir şairin çalışmalan Refik Durbaş, Melisa Gürpınar, Şükran Kurdakul, Ahmet Oktay ve Tuğrul Tanyol'dan oluşan seçici kurul tarafından kitap haline getirilmeye değerbulunacak. 'Kıyı' dergisînin 107. sayısı • Kültür Servisi - Aylık kültür ve sanat dergisi 'Kjyı'nın şubat sayısında. IsmetZeki Eyüboğlu'nun "Okumanın Erdemi". Ruşen Hakkı'nın "Göçebe Sevinçler", Şinasi Özdenoğlu'nun "Türk Devnminin Coşkulu Şairi: Behçet Kemal Çağlar". Muzaffer Uyguner'in "Özdenoğlu'nun Şiiri Üzerine", Ümit Tan'nın "Merzifon'da Edebiyat", Nazif Evren'in "Kozmodi'nin Çuvalı", Ahmet Özer'in "Keşanlı Ali Destanı", Munsin Şener'in "1758 Dize" Tansu Bele'nin "Kınk Saz" ve Hasan Akarsu'nun "Sanatçısı, Ekini, Doğasıyla Karadeniz Kıyıları" başhklı yazılan, Sevda Yüksel'in bir öyküsü, Ahmet Özer'in Mehmet Başaran'la yaptığı söyleşi, Kadri Gül. Nusret Kemal Otyam, Gazanfer Eryüksel. Gültekin Yücesan.Gündoğdu Sanımer. Ali Mustafa, Şeref Bilsel, Mıthat Yaban, Kenan Sanaiioğlu ve Filiz Yar'ın şiirleri ve Muzaffer Gündoğar'ın hazırladığı "Şiir Diliyle Nasreddin Hoca" köşesi yer alıyor. İpekyolu' yayın hayatında • Kültür Servisi - Üç ayda bir yayımlanması planlanan Uzakdoğu kültür dergisi "Ipekyolu" çıktı. Dergide Çin, Filipinler. Güney Kore. Endonezya, Hindistan, Malezya ve Tayland büyükelçileriyle yapılmış röportajlara, "Doğuya Giden Yollar: tpeğın Yolu" ve "Pasifik Yükseliyor" başhklı yazılara yer veriliyor. Dergi tngilizce ve Türkçe yayımlanıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear