Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22KASIM 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVtN İLYASOĞLl
Salome'ye kucak dolıısu aikış
Uvertürsûz, korosuz, perde aralan ol-
mıksızın, orkestrayla solistler arasında-
ki upuzun bir savaş 'Salome*. Ne alışıla-
geimiş bir melodik akış var. ne bellek-
lerden silinmeyen aryalar! Wagner'in
'sûnekli miizik" ilkesiyle ilerleyen. insa-
niE yüzyıllar boyu değişmeyen tutkula-
nnı en dramatik şekliyle sergileyen tek
peıdelik opera. Rkhard Strauss (1864-
1949) bu operayla cesaretli atılımlar gös-
termiş, ton duygusunun ötesine geçerek
uyuşumsuzluğun parlak renklerini kul-
lanabilmiş. Oscar WiMe'ın oyunundan
yolaçıkarak Dışa\Tirum akımının doru-
gunda, düşlemlerle gerçekleri iç içe y an-
sıtan ve müzik malzemesini bu yönde
yofunlaştıran bir opera yaratmış. Salo-
me'ji sahnelemek içın h'er şeyden önce
son derece yetenekli bir soprano gereki-
yor lzleyenin dikkatini hep üstünde tut-
masını bilen. izleyiciyi kendi tutkusuy-
la. acısıyla sürükleyen bir Salome. Yal-
nız dramatik oyunuyla değil, müzikali-
tesı ıle. sesini kullanma yeteneğı ve
dansçı kıvraklığı iletekbirbedendetüm
sanat dallannı toplayabilen bir Salome
gerekli.
Salome'nin gala temsili sona erdiğin-
de acaba bu 0)-unu ve Zehra Yddız'ı al-
kışla\abilmek içın salondakı elleryeter-
li gelecek mi diye düşündüm! Zehra Yıl-
dız. çocuksu şimanklıktan tutkulu bir
canavara. nörotik bir ruh haline dönüşe-
ne dek izleyiciyi düşlemlerin ülkesine
uçurabıldi. Sesini kullanmadaki ustaliğı,
kendine güveni. dayanıklılığı, danstaki
'oriental'i göbekhavasına çevirmeyen
zarafeti. Richard Srrauss'ın tonalite sı-
nırlannı zorlayan yazısını büyük bir ra-
hatlikla çözmesi ve işin riyatro yönünü
tekdüzeleştirmeden sunması, büyük bir
başan Şimdı medya her türlü sanatsal
zenginliği bir yana bırakıp onun çıplak-
hğı ile uğraşacaktır. Kimbilir. belki bu
yönü bile o güzelim operaya bir kez da-
ha çekim gücü yaratrnak açısından ge-
reklidir!
Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nın
sergilediği Salome'ye Zehra Yıldız'ı al-
kışlayarak başladık. Dogal ki en ağıryük
onun omuzlarında. Alman tenor Udo
Holdrorun yetkin sesi ve Wagner tiple-
mesı oyunculuğu; MelekÇeliktaş'ın son
derece profesyonel yaklaşımı: Suat An-
kan'ın müzikalitesiyle oyununu birleş-
tirdigı ağırbaşjı, bilge tiplemesi ve zin-
danın karanlık ortamını aydınlatan pınl
pınl sesi bu operayı yücelten özellıkler
olmuş.
Aynca rüm oyunculann teker teker
gösterdikleri titizlik övgüye değer. An-
cak bu prodüksiyonu ortaya atan, böyle-
ce nice yıldır oynanmamış (belki de ce-
saret edilememiş) bir yapıtı canlandır-
mayı basaran Istanbul Opera \e Bale-
si'nın Müdürü Yekta Kara'yı; R- Stra-
uss'ın biçemi doğrultusunda akışkan
müziğe ayak uydurarak dev ingen ve dra-
matik bir etkinlik sahneleyen Gian Car-
lo Del Monaco'yu; dekor ve kostümde
düşlemsel bir geçmişle yaşadığımız gü-
nü birleştiren, Yerebatan Sarayı ile Os-
manlı çizgisini çoktannlı çağlarla kay-
naştırıp ımge gücünü zenginleştiren
Michael Scott'u: kesik başın yüzündeki
ışığı Salome'ye yansıtabilen AhmetDef-
ne'yi; müziğin akışkanlığını. soluksuz-
luğunu sağlayan dinamik orkestra şefi
Alexander Sander'i; Almanca dilınde
şarkı sövlemeyi kolaylaştıran korepeti-
tör Theodor Dorn'u ve diğer çaliştıncı-
lar, Sergei Gavrilov ile Aydın Karlıbei'ı
ve katkıda bulunanlann tümünü alkışla-
mak gerek.
Salome operası, lstanbul'daki sanat-
çılanmızın olağanüstü yeteneğini ortaya
çıkardı diyebıliriz. Belli melodik çizgi-
leri olmayan bu yapıtı ezberlemeyı ba-
S
alome'nin
gala temsili
sona
erdiğinde acaba bu
oyunu ve Zehra
Yıldız'ı
alkışlayabilmek için
salondaki eller
yeterli gelecek mi
diye düşündüm!
Zehra Yıldız,
çocuksu
şımanklıktan
tutkulu bir
canavara, nörotik
bir ruh haline
dönüşene dek
izleyiciyi
düşlemlerin
ülkesine uçurabildi.
u
prodüksiyonu
ortaya atan,
böylece nice yıldır
oynanmamış (belki
de cesaret
edilememiş) bir
yapıtı
canlandırmayı
başaran lstanbul
Opera ve Balesi'nin
Müdürü Yekta
Kara'yı; R.
Strauss'ın biçemi
doğrultusunda
akışkan müziğe
ayak uydurarak
devingen ve
dramatik bir
etkinlik sahneleyen
Gian Carlo Del
Monaco'yu ve
katkıda
bulunanlann
tümünü alkışlamak
gerek.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
şarabilen, müziğin devingenligi ile sah-
nenin akışını uyuşturabilen sanatçılan-
mızlagururduyduk. Heryapıtın ilk tem-
sili tedırgınlik içindedir, giderek oturur.
Bu kez oturmasi gereken tek şey. orkest-
ranın biraz daha rafine oiması. Dünya-
nın diğer sahnelerinde aylarca çalışılan
bu yapıtı iDO'nuniki aylık prova sonu-
cu ortaya çıkarabilmesı kişisel ve ku-
nımsal nice özverinin sonucu.
Şahan Arzruni İstanbul'daydı
Geçen yılkı Haçaturvan yorumlany-
la kulağımızda unutulmazseslerbırakan
piyanıst Şahan Arzruni, bu yıl yine ara-
mızdaydi. Enmeni asıllı.Amerikalı piya-
nist Arzruni lstanbul Konservatuvan'nı
Ferdi Ştatzer'in öğrencisi olarak bitir-
miş; Julhard Müzik Okulu'nda ve New
York Üniversitesı'nde lisansüstü eğitim
görmüş. Piyanıstliğinın yanı sıra beste-
ciliği ve etnomüzıkolojik kariyeri ile et-
nik kökenlerini araştırmakta; Ameri-
ka'da çeşitli televizyon kanallannın ko-
nuğu ve ünlü CD firmalannın sanatçısı
olmakta.
Arzruni'den buyıl dinlediğimizen il-
ginçyapıt. Istanbul Filarmoni Konserle-
ri çerçevesınde sunduğu resitalde yer
alan Eric Satie'nın 'Sports et dhertisse-
ments' başlıklı çalışmasıydı. Satıe"nın
bir resim sergisi üstüne yazdığı şiirler
okundu, müzik de aynı anda dia gösteri-
si eşlığinde sunuldu. Keyiflı bir multi-
medya olayı izlemiş olduk. Arzruni, Sa-
tie'nin son derece zevkli müziğini çağ-
daş müziğe. yirminci yüzyıl tınısına yat-
kın bir yorumla sundu.
Derin müzikalitesinin yanı sıra piya-
no çalmada son derece kolaylığı olan ve
piyanonun çalgısal olanaklannı çok iyi
tanıyan bir piyanıst. Aynca çağdaş mü-
zıği çok ıyi araştırmış. kimselerin yak-
laşmaya cesaret edemediği nice yapıtı
avucunun ıçine almış birsanatçı. lstan-
bul'daki resitalinde Schumann'ın Kreis-
lerianası ya da Beetho\en birinci senfo-
ninin Liszt uyarlamasını çalacağına, ta-
nımadığımız nice yeni yapıtı bize tanış-
tırabilırdı. Kaldı ki klasıkleşmiş dağar-
cığa çağdaş yapıtlar kadar net bir yorum
getırmedi. Bir de orkestrayla çaldığı
Alan Hovhanness'un (1911) piyano kon-
çertosundan söz etmeliyiz: Sanınm ar-
tık günümüz yorumcusu ve dinleyicisı
böylesi modal (neredeyse tek sesli) ya-
pıtlan a§tı.
Resitalinde çaldığı Hasan Ferit Al-
nar'ın piyano için Sekiz Parçası da
(1934)modalite-tonalitesınırlarındage-
zınen. son derece yalın parçalardı. Türk
bestecılen nice yıldır daha derin armö-
nizasyon yapıyorlar. daha boyutlu ve
renkli yapıtlar üretiyorlar. Şahan Arzru-
ni'ye. bu çok yetenekli sanatçıya bir da-
ha ki gelişi için yenı kuşaklan araştırma-
sını onerınz.
Bahar Biricik'in başansı
lstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nı
bu hafta titiz ve duyarlı bir şefirrliz, Emin
Cûven Yaşhçamyönetti. tki solist ve dört
yapıtın yer aldığı uzun bir programdı.
Genç kcmancı Bahar Biricik, Mozart'ın
KV 216,3 numaralı konçertosunu Mo-
zart'a yaraşır bir biçemde, tertemiz ve
kendine gûvenen bir yorumla sundu.
Yirmi üç yaşındaki bu sanatçımızın bi-
raz \ibratolu tekniğı de kendineözgübır
hava kazandırmış. Bahar Biricik, belli kı
iyi öğretmenlerin elinde ve dısıplinli bir
tempoyla çalışıyor. Yannlarda adından
çok söz ettirecek bir sanatçımız. "Ülke-
mizde çok piyanist yetişir, ama kemancı
azdır" saplantısını artık bir kenara bı-
rakmalıyız. Yurtdışında ve yurtiçinde
yaşayan nice genç kemancımız, üst dü-
zey olduklannı kanıtlamaktalar.
'Amerikan müziğinin anıtı' Frank Sinatra'nm 8O.yaşı kutlanıyor
4
Şaıfa söjieıten kendmı olahflîyorıını'
Kfiltür Senisi - Yıllann eskitemediği
şarkıcı Frank Sinatra. önümüzdekı ay 80
yaşına gıriyor. 20. yüzyılın belki de en po-
püler şarkıcısı olan Sinatra, 50 yıla yakla-
şan kanyen boyunca bırbirinden güzel şar-
kılan yorumlayarak. bellekJerde unutul-
maz bir yer kazandı. Müzik eleştırmenle-
rinden Gcne Lees'e göre. "Sinatra gibi bir
şarkıcının yerini kimse rutamaz."
lşte, bu "yeri doldurulamaz" şarkıcı içın
müzigin ve Holly^ood'un ünlülen ABC
TV'nüıdüzenlediği "Sinatra: 80 YearsMy
Wa>" adlı doğum günü partisinde Shrine
Oditoryumu'nda bir ara>a geldiler. i 9 ka-
sım gecesi şarkılannı "büyükbabalan" Si-
natra için söyleyenler arasmda Ton> Ben-
nett Ra> Charies. Little Richard, Bob D>-
lan, Bnıce Springsteen ve Salt'n Pepa da
vardı. Tanınmış müzısyenlerden oluşan ko-
ro. Sınatra'vı Sinatra yapan parçalardan
"New Vbrk Nen York"u söyleyerek gece-
nın en görkemlı tablosunu yarattı. Gecenin
fınalınde yer alan bu tabloya. sahnedeki
sanatçılann ısrarlannı kıramayan Frank Si-
natra da katılarak "New York >ew Yörk"u
bir kez daha söyledı. Geceye katılamayan
kimı starlar Sharon Stone, Kirk Douglas,
Jack Lemmon, John Travotta, L 2'nun so-
listı Bono \ e hatta ünlü tenor Pavarotti, vı-
deo aracılığıyla Sinatra'ya en ıyi dıleklen-
ni ıçeren mesajlaryolladılar. Ünlü rock şar-
kıcısı Bruce Springsteen. duvgulannı
"Frank'ın o hüzünlü sesi beni çok ctkiledi"
diyerek aktardı. Springsteen. küçüklüğün-
den ben bir Sinatra ha>Tanı olduğunu da
belirtti. Şovunu. Sinatra'nm "Angel Eyes"
adlı parçasmın akustik yorumuyla bitıren
Spnngsteen, Sinatra'nm şarkılannda ya-
şamm karanlık ve hüzünlü yönleri kadar,
cinsellığin de olduğunu söyledi.
Tony Bennett ise Smatra'yı "bugünedek
hep yanlış anlaşılmış bir adam" olarak ta-
nımladı. Bennett. "Frankaslında, hepimiz-
den farkbdır. O, son derece vumuşak ve sev-
gi dolu bir insandır" dedı. Bob Dvlan da.
sanatçının eski parçalanndan "RestiessFa-
reweU"ı yorumladı. Parislı Moulin Rouge
grubunun dansçıları da Sinatra'ya doğum
günü armağanı olarak bır "Kan-Kan" dan-
sı sundular. Gazetecilerin ısrarlanna rağ-
men konuşma yapmamakta kararlı olan Sı-
natra'ya ABD'nin eski başkanları Gerald
Ford \e George Bush'tan da kutlama telg-
raflan geldı. Gecenin tüm gelın ıse >ardı-
ma muhtaç çocuklara ve AIDS projesine
bırakıldı.
Gerçek dogum tarihi 12 aralık olan ün-
lü sanatçı için. ABD çapında büyük bir kut-
lama programı hazırlanıyor. 12 aralık gü-
nü. ünlü Empire State binasına Sinatra'nm
büyük bir posten asılacak ve Los Angeles,
New Yorkgıbi kentler Sınatra posterlen ıle
donatılacak. 19 kasım gecesi gerçekleşen
bu görkemlı doğum günü partisi. aralık ayı
ıçerisinde tüm dünya ülkeleri televizyon-
lannda yayınlanacak.
Sanatçının kızı Nancy'nın, babasını ko-
nu alan "Frank Sinatra: An American Le-
gend" (Frank Sinatra: Bir Amerikan Efsa-
nesi) adlı kitabı da önümüzdeki günlerde
piyasaya çıkıyor. Babasının yaşamöykü-
sünü ılk kez 1985'te kaleme alan Nancy "ye
yanıt olarak iki yıl önce Sinatra'nm "kirli
çamaşırlannı orta>a döktüğür
ıddiasıyla
Kitty Kelly de -HJs'\Vso"adlı bırotobivog-
rafı yayımlamıştı. Müzik yaşamınm öte-
sınde. polıtıkacılarla ve mafya ıle olan ılış-
kileri ilededikkatlen çeken Sinatra. Kel-
ly'nın yazdığı kıtapta "kadın düşmanı ve
kirli işierle uğraşan" bir adam olarak tanım-
lanırken. Nancy Sınatra'nın bıyografısın-
de adeta bütün günahlarından annmış ola-
Holrywood'un
ünJüleri ABC
TV'nin düzenJediği
"Sinatra: 80 Years
MyWa>"'adlı
doğum günü
partisinde Shrine
Oditoryumu'nda
bir araya geldiler.
19 kasım gecesi
şarkılannı
"büvükbabalan"
Sinatra için
söyleyenjer
arasında Tony
Bennett, Ray*
Charies. Little
Rkhard. Bob
Eh lan, Bruce
Springsteen ve
Salt'n Pepa da
vardı.
rak yeralıyordu. Sanatçının üçüncü eşi Mia
Farrow ise Sinatra ile evli olduğu dönem-
de son derece mutlu olduklannı belırterek,
kadınlara kötü davrandığına ilışkin söylen-
tileri valanladı. 60"larda Demokratlann
(hatta bu yüzden komünıst olmakla suçlan-
dı) destekçisı olan sanatçı 70'lerde ıse
">aşlandıkça tutucu yönlerinin ağır basb-
ğını" söyleyerek muhafazakâr kanada geç-
mişti. Polıtikacılarla ılışkısı konusunda
açık davranan Sinatra, ABD'nin dört dev-
let başkanıyla da.Ford, Nixoıu Carter \e
Reagan. "sıkıdost" olduğunu söylemekten
hıçbır zaman kaçınmadı. Sınatra'nın poli-
tik çevrelerle ilişkisi biranlamda politıka-
cılann da ışine gelıyordu. çünkü bır sanat-
çıyla işbirliği yapmak özellikle seçim dö-
nemlerinde oldukça avantajlıydı. Sonuç
olarak. Sinatra hayranlannın hangı yorum-
lara ınanacağı bilinmez ancak. Sinatra adı-
nın her şey bır yana müzikal anlamda, bir
fenomene dönüştüğünü söylemek yanlış
olmaz.
Son olarak 6 yıl önce Tokyo'da büyük bir
konser veren sanatçı geçen yıl Grammy
Ödülleri sırasında havTanlannın karşısına,
düşük birperformansla çıkmıştı. Hatta, TV
kanalı, sanatçının ödülü alırken yaptığı
uzun ve anlaşılmaz konuşmayı naklen ya-
yın sırasında kesmek zorunda kalmıştı. O
günden bugüne artık ne canlı konsere ne de
herhangı bır söyleşiye çıkmayan Sinatra,
prensıplerinı 19 kasım gecesi için bir de-
falıgına çiğnemış oldu. Yorumculuğu ka-
dar, özel yaşamıyla da her an ılgı odağı
olan sanatçı kendısıyle yapılan bır söyle-
şide, "Özel yasamıma ilişkin söylenenlere
aldırmıvorum. Sadece şarkı söylediğim za-
manlar kendim olabUKoruni'* diyerek bu
söylentileri çıkaranlara en ıyi yanıtın "Bil-
diği gibi >asama>ı sürdürmek" olduğunu
belırtmıştı.
Başından geçen sayısızevlilik ile bir dö-
nemde gündemden hiç inmeyen Sinatra.
aslında son derece şeffaf bir kişiliğe sahip
olduğunu belirtiyor. Bu şeffaflık, kışılıgi
kadar şarkıcılığına da yansıyor. Sesinın ku-
sursuza yaklaşan tonuyla. konuşurken bi-
le adeta şarkı söylüyordu sanatçt. Şarkıcı-
lığı hakkında kendisme oldukça ınsafsız
yakıştırmalarda bulunan Sinatra, demeç-
lennden bırinde "Ben aslında bir salonşar-
kıcısıyım"demiştı. 1950'lerde Capitol Re-
cords ıle yaptığı anlaşmadan sonra bırbin
ardına hıt parçalara tmzasını atan Sinatra
sadece "New York New York", "P>« Got
You Lnder My Skin", "Only The Loneh "
gibi aşk şarkılannın yorumcusu değıl. ay-
nı zamanda bir blues şarkıcısı olarak da bı-
lıniyor. Gecmişı özleyenler için şarkı söv-
lemediğini belirten Sinatra'ya hayranlan
bugün, "Amerikan müağinin anıd" yakış-
tırmasında bulunuyorlar.
MEMET FUAT
En Büyük Olmak
Ulusal takımımızın isveç'le berabere kalıp Ingilte-
re'ye gitmeyi güvenceye almasının üstünden bir haf-
ta geçti. Herhalde artık dinginlikle düşünerek olay-
lardan birtakım çıkanmlar yapabiliriz.
Futbolu bir grup spor oyunu olmaktan uzaklaştı-
rıp ulusal gurur konusu haline getirmekteki yanılgıyı
anlatmaya çalışmanın bir yaran olacağını sanmıyo-
rum.
özellikle soğuk savaş yıllarında sporlann ülkeler,
nü biliyoruz. Günümüz insanının belleğinde bu ya-
nılgmın unutulmaz anılarla dolu bir geçmişi olduğu
görmezlikten gelinemez.
Gene de, sanınm, yediden yetmışe, herkeste bir
ülkenin başka bir ülkeyi futbol maçında yendiği için
"en büyük" olamayacağını anlayacak kadar sağdu-
yu vardır.
Kazanılan, hatta berabere kalınan her ulusal maç-
tan sonra, sokaklara fırlayıp, "En büyük Türkiye!" di-
ye bağırmanın altında herhalde bir Nasrettin Ho-
ca'lık yatıyor olmalı.
Aşın sevincin getirdiğı bir şakalaşma...
Bu ülkede yaşayan insanların bir futbol maçını ka-
zanmakla "en büyük "olduklannı sanacak kadar ken-
dilerıni küçük gördüklerine inanmak istemiyorum.
Yalnızca sporda değıl, her alanda, Türkiye'nin geç-
mişinde de, bugününde de, gurur duyulacak, dün-
ya çapında başanları yansıtan pek çok olay, pek çok
insan var.
Şoyle denebilir:
"Biz başan kazandığımız sporda en büyük oldu-
ğumuzu söylüyoruz."
iyi de, "en büyük" ne demek?
Nedir ölçüsü? Şampiyon olmak mı?
Şampiyon olduğunuz anda her şey biter...Önünüz-
deyeni biryarışmayok, hiçbırşeyin anlamı kalmaz...
Önemli olan bir yarışın içınde yer almaktır...
Fatih Terim ile yardımcıları bayağı uzun bır çalış-
manın sonucunda başarılı bir ulusal takım yarattılar.
Çok önemli maçlar kazanıldı. Sonunda da Türkiye
bugüne kadar katılamadığı Avrupa Futbol Şampi-
yonluğu finallerinde oynama hakkını elde ettı.
Bu başannın birteknik direktöre bağlı kalmaması,
sürdürülebılmesi için, nasıl bir anlayışla çalışıldığını,
nelere özen gösterildiğıni, çok ıyi değerlendirmek,
birtakım saptamalar. çıkanmlar yapmak gerekir.
Yanrtlanacak en önemli soru şudur:
"Ulusal takımımız Avrupa Futbol Şampiyonluğu
finallerine katılamasaydı. bır iki maçını yitirseydi, Fa-
tih Terim başansız mı sayılacaktı?"
Isveç maçında beraberliğe ulaştıktan hemen son-
ra ikinci golü yiyince, bir an, oyun anlayışımızın bo-
zulabıleceğıni düşündüm.
Arkasından hemen aklıma yukardakı soru geldi.
Çünkü takımımız iyi oynamıyordu. Çok iyi savaşım
veriyordu. Oyunculann uygulama yeteneklerini de-
ğil, birteknik direktörün inandırma, güdüleme, sözü-
nü dinletme gücünü izliyorduk.
Bu nasıl sağlanır, birteknikdirektörbırtakımın, üs-
telik de para karşılığı oynamaya alıştırılmış oyuncu-
lardan kurulu bir takımın, nasıl böyle her şeysini or-
taya koyarak oynamasını sağlayabılir?
Yanıtı kısacık: Sevgıyle...
Oyuncularla teknık direktör arasındaki karşılıklı
sevgiyle...
Spor alanlannda sık sık kullanılan bir deyim vardır:
"Vatan, millet, Sakarya..."
Ulusal duygularayönelik konuşmalann etkısi olmaz
mı? Elbette olur!.. Neden olmasın!.. Ama neyin, ne-
rede, nasıl söylenmesi gerektiğini ancak o sevgi alış-
verişi içindeki teknik direktör bilir. Her sporcunun
maça ruhsal açıdan nasıl hazırlanacağı ayn bir du-
yarlık sorunudur.
Fatih Terim'in sporculan denetımine almakta son
derece başanlı olduğu anlaşılıyor. Hem oyuncularını
çok iyi tanıyor, hem de onlan kendine bağlayan, bil-
gece bir sevgisi var.
Ulusal takımımızın bir yıldızlar topluluğu olduğu
söylenemez. Karşı savunmayı zor durumda bıraka-
cak yaratıcı paslar atabilen oyunculanmız bır iki ki-
şiyı geçmiyor. Bu paslann atılması için gerekli ön ko-
şuları yapanlar da çok az. Beklenmedik, çabuk, ye-
rini bulan, değişik yörüngelı şutlar da yok.
Ne kalıyor geriye?
Elindeki oyuncuları iyi tanıyan, nasıl oynatılmaları
gerektiğini iyi bilen bir teknik direktör...
Grup spor oyunlarında şansın payı büyüktür. Üs-
telik oyunculanmız boşu boşuna gördükleri sarı kart-
larla takımlarına hiç yoktan sorunlar da yarattılar.
işler biraz ters gitse Avrupa Futbol Şampiyonluğu
finallerine katılamayabilırdik.
Evet, bu sorunun yanıtını. sporcusu, izleyicisi, ber-
kesin uzun uzun düşünmesi gerekir:
"Ulusal takımımız Avrupa Futbol Şampiyonluğu
finallerine katılamasıydı, bir iki maçını yitirseydi, Fa-
tih Terim başanstz mı sayılacaktı?"
Ingiltere'ye gidecek takımda bir Metin Oktay, bir
Can Bartu, bir Lefter Küçükandonyadis yok... Bı-
rakın onları. kırk metreden attığı şutlarla kaleyi bulan
bir Adanalı Selami bile yok...
Ingiltere'ye belirgin özellıği maçlar boyunca yılma-
dan savaşım vermek olan bir takım gidecek... Sev-
ginin gücünü anlamış bır teknik direktörün yarattığı,
önemli eksikliklerinı savaşımcılığıyla kapatmaya
çalışan, inançlı, özverili birtakım...
En büyükçüler bunu hiç unutmamahlar...
Orhan Kemal Öykü Yarışması
Kiiltur Semsi - Çukurova Gazeteciler Cemiyeti'nce
bu yıl ikincisi düzenlenen Orhan Kemal Öykü
Yanşması'nakatılım koşullan belirlendı. Bir öykü
dosyasıyla katılınacak \an$mada. adaylann yapıtlannı
iki fotoğraf ve özyaşamöyküleri ile birlikte "Orhan
Kemal Oykü Yanşması Çukurova Gazeteciler
Cemıyeti Atatürk Cad. Öğretmenler Sitesi-Adana"
adresine iadeli taahhütlü posta ıle ya da elden 16 ocak
pazartesi günü saat 17.00'\e dek ulaştırmalan
gerekiyor. Seçici Kurulu'nu Demirta!} Ceyhun, Şitai
Çığ, Konur Ertop. Prof. Aşkın Karadayı ve Zeki
Yücel'in oluşturduklan yanşmanın bırincilik ödülu 15
milyon, ikincilik ödülü 10 milyon, üçüncülük ödülü
ise 5 milyon olarak belirlendı.
Sefer Öztiirk keçe resim sergisi
Kültür Servisı - Caddebostan Ürün Sanat Galensı'nde
Sefer Öztürk'ün keçe resim sergisi 7 Aralık'a dek
sürüyor. 1950yılında Afyon'dadoğan sanatçı. 1969
yılında Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu'na gırdi.
Aynı okulun son sınıfında iken ilk sergisini açtı.
Çahşmalannı yağlıboya \e keçe resim alanında
sürdüren sanatçı, Anadolu'da belli işlevler için yapılan
keçeyi çağdaş resim alanında yorumlayıp duvarlara
asılabilır hale getirdı. Halen Devlet Opera ve
Balesi'nde ressam olarak görev yapan Öztürk. keçe
resim çalışmalanndan birisiyle 1975 yılında Türkiye
tş Bankası'nın açtığı yanşmada mansıyon aldı.
Sanatçı, DYO ve Görsel Sanatçılar Derneği'nin
yanşmalannda da ödül sahibi oldu.