23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 1995 PA. OLAYLAR VE GORUŞLER Vahiy ve Çevre ÇELİKGÜLERSOY B u ad altında geçen haftalar- da Türkıye *e Yunanıstan'da. işadamlaniiekiiisenin kao- lımıvla.bırdızı ılgınçetkm- lıkler düzenlendı Sosyete gûzellen ıle sakalı göbegm- de papazlann balolan \ e Fener Patrıgı 'nin Yunan sa\ aş gemıien tarafindan de\ let baş- fcani törenlemle karşılanması gıbı. kanıu- oyunun şaşkınlıkia izlediği sahneler. doğru- su zihinlcri epe>ce kanşbrmış buiunuyor. Ben burada. bu karma$ık gözükısn ılış- kıier yumağını çözmeve \e olayları basıte indırgemeye çalışa\ım: Olup brtenlen. 3 grtıpta ırdelevelım: Felsefe-teolojı mantık polrtıka. l) Felsefe \e dın bılgılen koniisunda. dümagenelı ıçmgeçerlı.açıkbırdururmar- dır: Kutsal kıtaplann hıçbırı. v üz\ ıllann l>a hesabı ıle I^'uncuiunda. bilimsehetekno- Jojikbuiuşiarsonucunda.dıımamniklim den- gesinde hayatı eritecekdeğişimlerin v aşana- cağına. daır. açık bır haber ıçermezler. Za- fen bovle somut bır uyan kutsal kıtaplarda »eralsakfi, 19. v\ ürünu olan burjuvazının ve kapıtalızmın. ayaklannı denk alacakla- n düşünülebılırdı Endüitrının mal sahip- leri.nasıJK'arl\farx*ı ı^cılerdençok çok da- rıa lyı okumuş \e ondan dersler \e önlem- ler çıKarmış ıseler. a_\nı uvanıklığı. kutsal bır mesaj üstüne de göstenrJerdı. Dınlerin genelde. geçmiş pevgamberle- n anlatma ile ve de ahlak öğütlen ıle yetın- melenne karşılık. geleceğı madde nıadde ha- ber \erme gıbı cok ıJgınç bırözellığı olan. 16\_v. adam/ Nostradamus bıle. sa\ajar. ent- nkalar ve zulümJer gıbı toplurnsal ola> lan bildirmekle kalıvor. Günûmüzdeki anlamı veıçenğı ıle-çesresorunlan'onda bıle>ok gıbı. Bız yıne de. Ortodoks mezhobinin bu tabioda bir a> ncalığı olmuş mu. ona da bır bakalıtn: Şu \w Vühaıuıa'nm ı yayınlan In- gılızceden izleyen bızım basınınyazışı ıle. St. Johnın) 200Û"e yaklaşan bırzaman ön- ce. tam ne demiş olduğuna bakmamız ge- rekıvor. Basınımıza yansıyan metınler. çok kısa. Ben kaynagına giderek. Beyoğlu'ndakt "Kitabn Mukaddes ŞirketTmn 1985 bas- kı tanhlı Yeni Ahifını ele alayım Bunun 258"ıncı savfasının ötesı. "Yuhanna'nın VahvTnı içenyor Bu 16 sajfajı. biitün iyi niyetimlevebirkaçkezokudum. Eskı bır Js- tanbul de\ımı ıle. **birşeyanladımsa.arap olayım.'" Bu epey uzunca metne göre. Isa Mesıh.l *\akında»âkiolacakr şevleri. azız Yuhanna'_\agöstennek ıçın.onugöklerka- tında bır gezıye çıkarmış Patmos Adası'nda ıken büvük bır boru se5iilebaslayanyofculukta.nelerolmu.vor! Boşluğa bır taht kurulmuş, onun çe\ resın- de de 2-1 taht var Hepsı zümriitter, \akut- lar ıçmde24 \aşh, bunlara oturmuş. Onla- rm ortasında boğazlanmış bir kuzu. 1 boy- nuzlu \e ^ gözlü. Bu. Allah'ın i ruhu de- mek olu\ormu$. Sonra gökler güriüyor. Depremler oluyor. A> kan rengı alıyor... Onun orada işi oeyse. bir gebe kadın. avaz a\azbağırnor-Hıkâse bö> le uzayıpgırrnek- te ıken. bıryerde umuda dü^tünn: Başlan ars- lana benzeven. >akutlarla siislü atlann ağız- lanndan ateıj. dumanvekükürtçıkıyormuş, Bıldıöınız gıbı günümüz dünyasını mah- veden ışlerden binsı, fabnka bacalanndan çıkan kükürt. Acaba Isa. bunu mu haber v envor? hi ama. bır pevgamberden ve kut- sal kıtabından, daha açrk ve net bir mesaj beklenmez mi? 19. \e 20. >> fabrikalannın netvsi. >akut- lu atlara benrivor: 1900 yıl önce. "yakın- da" uyarısı ıle bıldirılen habenn "Şaşı-şa- şı demevip kör demesi*" gerekmez mıydı? Semâlardakı ejderlerden. bağıran gebe ka- dmtardan.aJonlarvezümrütlerledonanmtş meleklerden.. 19. ve 20. vv "lar. ne anlavabi- lirdi ki. önk'm alsınlar? Kj'mse kusura bak- masın. bu vahiv. tam bir iikçağ safsarası. Ama biraniçin. bu karmakarı^ık anlatı- mın. tam bır "Vahij" olduğunu \e olacak- lan gerçekten haber \erdığini var savalım: Burada. yazımın ıkınci maddesıne. yanı "mantık" bölümüne geçıyorurn. Kehanet doğru ıse. ınsanoğlu ne yapsa. vazgıdan kurtuJamavacağına göre. ılk >o- nuç olarak. ı$adamlanmızın Isunbul'dakı "Deniz-Temiz'" adlı derneklerini hemen fes- hetmelerivepatnklı. sosyetegüzellı ve Yu- nan-Türk ışadamları finan;>manlı program- lardan da vazgeçmelen gerekır Yaradılışın bıze verdığı aklın işleme ku- raJlanna göre,buböyle.Çünkü Azız Yuhan- na. ınsanlık önlem alırsa. kıyamet gecıktı- nlebılırdemıyorkı! Gerçı onun verd/ğı ta- nh ("Vakında" ıfadesı». bıraz gecıkmış olu- yor ama. o kadar kusur kad) kızında da bu- lun ur? • • • Dünyamız mantıkla ba^Iavıp bıtmıyor. Keşke öyle olsavdı. Yaşam deneyımlerı- mizden bıldığımız gıbı. ınsanları ve (op- luınlan. daha çok. çıkarlan \v içierindeki tutkulanyönlendın>or. Bu konudada, çok vönlü ve çok katıhmiı sahneier göstenvor İci. olayın temelınde. "teorik ve teolojik" değıl. "ekonomik-politik" hesaplar yatar. Bunlardan voruma ver bırakrnayıp açıkça belınılen bırtanesı. FenerPatriklıgVı'ne Ökü- menik nitelık tanınmasıdır. Patrikhane \e Yunan çevrelen. bu ıstem- deolabilır. Tuhafolan. "Dersaadetmatbu- atından" bır kesımın arka çıkmasi Bunlara göre. önce Lozan Antlaşma- sfnda "engeHeyjci" açık bır madde yok- muş. Sadece Ismet Paşa'nın "Palriklıane- nin sırfdinselkonularlasınırlı kaJması" > o- lunda bır uyarısı varmış. Bir kısım hanım- lar da. patrıkhaneyi e\rensel kabul eden "Osmanlı getenefini" sürdürmekte yarar görüvorlar "Caflet** türüne gıren bu görûşlere kar- şı. ıki açık ve seçık serçekortava konulma- lı. 1) Lozan Antlaşması ökümenık vetkı>ı kabul edici bir madde de içermedtğine gö- re, TürkiyeC umhurivcti. bugiinkü çıkaıia- nna göre bır polıtıka ızlevebılır. 2)Osmanlı Imparatorluğu'nunpatnkha- neye gösterdıgı hoşgörii, onu Katoiik kili- sesinf ve de merkezı Avrupa'va karşj kuJ- lanmapolıtıkasından kavnaklanıvordu. Sı- nırları dd. Vıyana'dan başlav ıp Hınt Okya- nusu'nda bıtıvordu. Yanı patrık nereyegı- derse. orada bir Osmanlı valisini de, tepe- sinde buîuvordu Bu ıkı faktör bugün bu- lunmadı|ına göre. "Osmanhhoşgöriisu— nü sürdürmek, tehlıkelı bır v urdumduv mazlık olmaz mı' • • • Yazımın poiitika bölümünü sürdürev ım: Tanık olduğumuz o ruhaf sahnelerın te- melinde. polıtıkanın \e dolayısıvla da eko- nominin bulunması. daha akılcı ve de ger- çekçi olduğuna göre. bunun nertirbir şe> olabılecegını biraz düşünelım. Benım ak- lıma şöyle bır senaryo gelı\or. Çûnkü bı- razya>landık ve >u bırdızı yavaş ve sessız gelışmeierı. hepsını ya>a>arak gördük' U Savaşbıttığınde Istanbul'dapatnkko!- tuâunda oturan Maksimos, "akfidengesinin bozuk olması" gerekçesı ıle 1948"de ındı- nldı ve Kadıköv "ündekı evıne göndenldı Asıf gerekçenın ıse. bu zâtın Moskova kili- sesine vakınlığı olduğu daha o zarnan konu- >ulmuştur. Yenne iç bünveden bın seçıi- meyerek, ta Amerıka'dan. (hem de ABD uyruklu!) Athenagoras'ın paraşütle mdın- lerek getırilmesı. çok ılgınç bırolavdı. Da- lan'ın gezı dönüşünde Patrikhane binasının yenıdenyapımına izm venlmesı, zengın bır bıçimde dayanıp döşenmesi, şımdılerde Heybelı Ruhban Okulu'nun açılması is- temJeri vedeÖkümenik'likdavasınıngün- demegelişı.. birhesabı aklagetınvorAtlan- tık ötesindekı gtiç. Sovyet çözülüşünden sonra. bır>andan föfkasTar.ötevandan BaJ- kanbr'dayaşavan Ortodoksnüfiıslan veon- lann pazarlarını. kendi kontroiü altindaki bir morai merkezine bağJamak ve o üssün kifeetrafigiiJeekonomık çıkarlannı da "dü- zenlemek'"gereksınımını duyar.Bövlebıryo- rum. garıp görüntülü gelışmeleri, yerine oturtabitiyor. Vbksa, olup bitenier, yani sosyete gülü Avşegül Hanım'la sakallı şışman papazla- nn bırbınne kanstıfiı balolar. Yunan v e Türk bankacılarm keselerının ağzını açmaları. savaş gemılennın patnâedev let başkanı tö- reni vapmaları. Parmos'ta Bızans bavrak- ları. akla aŞan şevler.'Pekı ama. \ıne de duşünmeden edemıyorum: Ası) amacı gü- zel giizet, tane tane açıklarnak varken. bii- tün bu masraflı karnavalfara ne gerek var?\asıl olsa. "degişen düma" ıçınde bu yenı "düzenlemelerin" de "Törkive'ninbü- j ük oynaması içiıı" ne engın firsatlar çıkar- dığını savunacak ve "kamuoyumı'" hazır- layaeak kalemşorlar. bulunur Belkı daha ucuza da çıkar' PENCERE ARADABIR MEHMET ATİLLA / ımcı Ne Kadar da ÇokSuçlu Var"Butün toptancıyargılarçüruk ve teh/ıke/ıdır'' der Mon- taigne. Doğrudur bu. Fakal bırtoplumdan ya da bir grup- tan söz ederken. ıster ıstemez genellemelere başvurur ın- san. Söylenmek ıstenılenı daha kolay anlatmanın yolla- nndan bındir bu çunku. Ustelik ulaştığınız yargının kap- samından, toplumun hangı bıreylerını nasıl çekıp çıkara- cağınız, kımlerı genel duşuncenızın dışına taşıyacağınız bellı degıldır. Bu durumda sız sozünüzü bir topluma söy- lersınız, yanı "kurunun yanında yaş da yanar", ama ken- dilerıne bu sözlerı yakıştırmayanlar varsa, onlar da üzer- lerine alınmazlar, olur bıter. Ilgınç bır toplumda yaşıyoruz. Bırbirırnize zarar ver- mekten hoşlanır olduk. Çevremızdekılerın görduğü zarar- dan etkilenmıyor, ıçımızde herhangı bır sızı duymuyoruz. Duysak bıle çok uçucu. çok geçıcı bir duygu oluyor bu. gelıp geçıverıyor Başımîzı ote yana döndürunce unutu- yoruz her şeyı. Yanlışlarımızdan ders almak. onlardan iurtulmak gıbı bır kaygımız hiç yok. Önlem almayı. olası tehlıkelere karşı korunmayı bilmıyoruz, Dıkkatlı davran- mak. temkınlı olmak. teknolojık kolaylıklardan yararlan- mak, kurallara uymak, eleştırılerden ders almak gibı nı- telıklere çok uzağız. Btıtun bü yargılara u/aşmak ıçin öy- /e derın soruşturmalara. sayısal bılgılere hıç gerek yok. Şöyle bır çevremıze bakalım, yakın geçmışımızı anımsa- yalım, yeter Adamın tuttuğu takım maç kazanmış, hemen arabası- na birkaç kişı daha alıp yollara atıyor kendini. Birelde fla- ma, bır elde silah... Korna seslerı, fren ciyaklamaları, bağ- rışmalar arasında acele bir kent turu atılıyor. Bu arada tra- fik keşmekeş olmuş, kentin gürültusü almış başını gitmış, bır ıkı kışı yaşamını yıtırmış, kımılen yarafanmış, ne gam? Yengının tadı çıkarıldı ya.. olur boyle şeyler.. Bu ülkede her gun 20-25 kışı trafik kazalarında ölüyor. Hani ders alan. hanı etkılenen? Hanı ölmekten. oldür- mekten korkup da aşırı hızdan, alkollü araç kullanmak- tan kaçınan? Yolianmızdakı ışaret eksikliğinden, uluorta saçılmış mıcırlardan dolayı yıtirdiğımız aydın. sanatçı çe- şitli yurttaşlarımızın acılarını yüreklerimizde duysaydık, Nilgûn Kışlalı'yı şımdı aramızda görmeyecek mıydik? Acıfarımız nıye gözyaşlanmız kuruyuncaya kadarsürûyor? Bir yılda trafik kazalarında ölen insanları bir araya topla- yabılseydık, ortaya çıkacak olan gorüntu. yatağımızda uyutur muydu acaba bizlerı? Işfe geçenlerde Dinarda birdeprem oldu. Yarın nere- de olacağı bellı değıl. Orfa şıddetteki bu depremde Dı- par'm yarısı yok oldu. Ama aynı şiddette Italyada da dep- fem oldu, orada bumu kanayan yok. Japonya'da zaten fcöylesı sarsıntılarda ınsanlar kahvesini içmeye devam edıyor. Peki bızde nıye 100 kışı ölüyor? Yanıt belli: Yapı- larımız çuruk. Ister yüklenıcı yapsın, ıster mal sarı/bı. ucu- za mal etmeyı başarı sayıyoruz. Bu ışin hesabı kıtabı var, denetleyıcısı var, ama sıstem çalışmıyor Neden? Çünkü kuralsızlık, bılımdışılık. vurdumduymazlık, bencillik. çı- karcılık, yalancılık, rüşvetçılık içımıze işlemiş, bedenimi- îrin bir organı gıbi olmuş. Durtüyor ve yönlendırıyor bizı. &r ülkede ne kadar yanlışlık ölümü varsa o kadar da ci- nayet var demektır. O haide bir an önce suçluları ayağa kaldırmalıyız. Birey olma ve yurttaşlık bilinci Demokratik bir düzen ve yaşamda kendini geliştirip özgür birey konumuna gelen insanın, toplumunu, toplumian ve tüm dünyayı daha iyiye, daha güzele ve daha uygar duruma getirrne ödev ve sorumluluğu, ancak ve ancak, örgütlenmesiyle gerçekleşebiür. Prof. Dr. TÜRKÂN SAYLAN Çağdaş Yoşamı Destekkme Der. Gen. Başkanı ıne vb. biçemımizle. beklenti. amaç \e ılkele- rimız/e, güçlü ve zayıfyönlerimizle benliğimi- zı oluşturmuşuzdur. Yaniış da oisa doğru da olsa, kendı kararla- nmızı verme ve de sonuçlanna katlanma. dü^- kırıklığından vılmama. herseveyenıden ve\e- niden başlama gücünü elde ettığımızde; güdü- len, yönetılen. vönlendirılen sıradan biri, sürü- niin herhangi bir kovunu deâıl. bulunduğu or- tamın olmazsa olmaz bir birev i durumuna ula;;- mış olur. var olmanın aniammı algılarız. Bir insanın. vainızca bire> olması da yeterlı değildir: insanın birev olduğunu algılaması, onu yaşatnası, ondan yararlanması ve bu vol- ia başkalannın etkisınde kalmayan, kendisine söylenen, önerilen her şeyi kendi akı) siizge- cinden ve deneyimden geçirebilen özgür ınsan olabilmesi gerekir. Eğirimle, yaşam deneyimiyle, deneme-ya- nılma yöntemiyle. hatta el yordamıvla, arayış içınde geçen yıllar sonunda, er ya da geç birey konumuna varmış özgür insan. aynı zamanda hak ve sorumluluklarının bılıncine ulaşmış iyı biryurttaş kimliği de kazanmıştır. Ancak bilinçli yurttaşlar, birev olduklannı kav - rayan, özgüvene ulaşmış. açıkgöz şarlatanlann güdümünden kurtulmuş ınsanlar oiarak, olma- sı gereken, gelişen, ilerleyen, aydınlıklara. ye- ni çaglara ve uygarlığa koşabiien "çağdaş top- lum'u oluşturabilirler. BilinçJı yurttaşlar. hemevrensel insan, çocuk ve kadın haklanna inanmış ve onlann savunu- cusuolmuşlardırhemdedoğayı, hayvanlan, ta- rihi, emeği esirgemeyi ınsanlık görevi olarak benimsemişlerdir. Birev veyurttaşolmanıner- demlerini soluyanlar, bu durumun vainızca kendıleri için değil. yeryüzünde tüm yaşayan- lar için de geçerli olmasını isterler. Bunun için de ınsanlararası her türlü aynmcılığa. savaşla- ra, işkenceye, yoksulluğa, haksızlıklara karşı- dırJar. Bu karşı oluşlarını duygusalca dile ge- tirmekle kalmaz, eylemli olarak savaşımını ya- parlar; kendilenne yapılmasını istemedikleri D oğup biraz büyüdükten sonra kendimizı hep bıryere ve ba- zı kişilereait olarak algılamı- şızdır: "Ahmet Beyin oğlu". "AvşeHammınkızı'*. "Hasan Efendinin torunu". "66 nu- maralı evin oglan çocuğu". "mahallenin çocu- ğu"... Okula başladığımızda ıse "ilkokulun 60 numaralı öğrencisi". "ortaokul 3. sınıf öğren- cisi". "lisenin2% numaralı fen kolu ögrencisi"dı- yetanimlanırız... Hastanede hastaların, "15nu- maralıyatağın hastası" ya da "55 numaraiı has- ta" diye anıJması çok olağandır. Üniversitelerde ıse öğrencilerin. "üp faküJ- tesiögrencisi". •*fen-«Jcbi)'atöğrencisi* < di\e be- lırlenmesine, bir meslek sahibı olunca da "hâ- kimbej", "doktorhaıum", "memurbe}". "öğ- retmen hanım" diye nitelendirilmelerine gün- delik yaşamımızda alışagelmişizdir, yadırgamak aklırmza bile gelmez. Oysa hepimiz, birbirin- den gerek görüntü. renk, boy bos. ses tonu v b., gerekse beyinsel ve ruhsai (tinsel) yapı açısm- dan çok çok farklı varlıklarızdır. Algılama \e tepki gösterme biçemimiz, heyecanlanmızı an- iatmamız ya da kendimize sakJamamız. sevı'nç ya da öfke beiirleyen davranışlanmız. insaniar- la ilgilenişimiz, iletişimimiz, öğrenme ve ça- Iışma yöntemlerimiz, sanat ve bilim dalındaki veteneklerimiz, yasamdan beklentılerirniz, düş- îerimiz hep birbirinden farkJıdır. Içine doğduf umuz yöre, aile, ekonomik du- rum. okudugumuz okullar, karşılaştığımız öğ- retmenler, okuyabildiklerirniz, küçük yaşta ya- şadığımız oJumlu ya da olumsuz olaylar, bizi birbirinden farklı bireyleryapmıştır. Bütün bu özellikierimizle biz Ahmrt Koç, Ayşe Vüksel, AIi Üstün \a da Farilet Büyükiizdür. Bir adı- mız. birözel kimlığjmiz vardır. Ailemizin, oku- lumuzun. işyerimizin dışında. toplumun bizi et- kilemesinin de dışında. kendine özgü bir bire- yizdir. Kendi aklımız. yetenek vebecerimiz, bir kimliğimiz vardır; sevdığimiz sevmediğimiz şe> ler, giyım. konuşma, yemek yeme. selam ver- hıçbır şevın, dünvanın neresinde olursa olsun. bir başka insana, bırbaşka canlıva. birdoğa par- çasına vapılmasını istemez. bunaasla ızin ver- mezler "Banadokunmavanvılanbinvaşasın" deınez. her türlü haksızlığa. janlışlığa, kötüv'e kullanıma karşı çıkar; düriistlüğü, kendine ve diöerlerine saygı duymayı ilke edinir. başkala- rının da aynı şekilde da\ ranmasını bekler. öne- rir ve de çevrelerıne örnek olur. ömek davra- nıslarsergilerler. Sorumluluk bilinci gelişmış yurttaşlar. ken- di kendilenne hesap vermeyı. duygu vedavra- nışlarını denetlemeyi. özeleştiriy i, yerı geldik- çe de kendıleriv le alay etmeyı yaşam biçenıı (üs- lubu» olarak benimsemişlerdir. Yanlışiannı bu vöntemlerlegiderip. hoşgöriilü olma. başkala- rını anlama ve sayma. bunun ıçin de \ aşantıla- nnı sınırlayabilme olgıınluğuna kavuşan ger- çek bireylerdemokrasivi oluşturupyaşatabılir- ler. Bırbirini incitmeden. kendi haklarını başka- sının haklarıylasınırlayabiîen. insanlarası iiış- kileridüzenleyenkurallardiziniıçindeyaşama- yı özümsemiş ınsanlar için. uygun yaşanabilir ve de sürdürülebilır bir yönetim ve bir yaşam biçemıdır demokrasi. Yoksa herkesin her iste- diğini her koşulda yapabileceği. böylece kar- gaşaya, şiddete ve anarşiye yol açan birdüzen değildir. Demokratik bir düzen ve yaşamda kendini geliştirip özgür birey konumuna gelen insanın. toplumunu. topiumJan ve tüm dünyayı daha iyive, daha güzele ve daha uygar duruma ge- tirme ödev ve sorumiuJuğu ıse. ancak ve an- cak, örgütlenmesiyle gerçekleşebiür. Tek tek bireylerin yaratıcılıkiannın bir ara- ya gelerek ortak amaçlardoğrultusunda alacak- lan yol ve gerçeklestirecekleri olumluluklar demokratik bir toplumun temelidir. Burada ise başarı. eşgüdüme, disipline, ortak çalışmaya uyum sağlama yolunda bencil duygulan dene- time almaya bağlıdır. Bilinçli insan ve sorumluluk sahibı y urttasin bunu da aşması, ister sanat ve sporda. ister bi- limsel konularda. isterse sosyal içerikiı örgüt- lenmelerde **ben"lik duygusunu v enmesi. "bir- likteyaratma"nın erdem ve coşkusuna varma- sı \e gönüllülüğü, bir şevi maddi bir beklenti olmadanyapmanın vereceği mutluluğu kavra- ması serekmektedir. SAİD-İ NÜRSİ FENOMENİ TALEBELERİNİN ONA VERDİĞİ ADLA BEDİÜZZAMAN. DENGESİZ BİR KİŞİLİK Mİ, YOKSA BİR DAVA ADAMI MI?... ÖLÜMÜNÜN 35. YILINDA MÜRİTLERİ, SAİD-İ NURSİ'NİN GÖRÜŞLERİNDEN NELER BEKLİYOR?.. YUNANİSTAN PKK'VI BAĞRINA BASTI BEKAA-GÜNEY KIBRIS-ATİNA ÜÇGENİNDE PKK YUNANİSTAN VE GÜNEY KIBRIS PKK'YA KAMP. MİLİTANLARINA VATANDAŞLIK HAKKI VEREREK TERÖRE DESTEK OLMAYA DEVAM EDİYOR. ÇİLLER YENİDEN KARŞISINDAKİ MUHALEFET CEPHESİNE RAĞMEN, ÇİLLER NASIL BAŞARDI? MESLEK ODALARI "UYUM YASALARI" DfYOR DEMOKRATİK BASKI GRUPLARININ GERÇEK BEKLENTİLERİ NE? • PETROLDE BUKUK ZAFER Bl NCV ZAFFR C/ĞLIĞtıNA RAĞMrN FRKFA f RFTTM FFTROL1 ICİN ^'AI'ILAN ANLASMA TtRWiT VIN LFHtNF Ml ; HOflAZlAR Tl'ZnGÜNI! Tt'RKIYF HFRKFSTFN O\( F UtJ/MAK tLAN T.C KARTAL ASLİli: IVIAHKEMESr NDEN GAİPLİK KARARI 1994 67 Es. Davacı Vfaliye Ha- zinesi tarafından mah- kememizden gaiplık karan istenmışolmak- la: Kartal.MaItepe3O8 ada. 12 parsel say ılı ta- şınmazın sahibi olan Hasan oğlu Hadfnin kayıp oiduğu ve kendi- sinden haber alınama- dığının, arandığı fakat bulunamadığından ba- his ilegaiplik karan ta- lepedilmiş olmakla; Yukanda ismi geçen Hasan oğlu Hadi'nin hakkında bilgi ve ma- lumatı olanlann bu ga- zetenin yayın tarihin- den ıtibaren 1 yıl için- de gerekü bilgi veraa- lumatlannın Kartal 3. Asliye Hukuk Mahke- mesı'nin 1994 '67 sa- yılı dosyasma TMK'nin 33. madde- si gereğince bilgi ver- meleri hususunda bi- rer hafta ara ıle 3 kez ilanolunur. 9.10.1995 Basın.47174 Gelsin dokuz aylık bilançolar -'ooo Sekttfr: wıı "Uluslararası Pazar 96da" Banvit, Erdemir, Raks Elektronik, Akbank BORSADAKİ REHBERİNIZ Güven ve Kuşku Kuşku bir kez insanın yüreğine düşmeyegörsi içinı burgu gibi oymaya başlar. Epiküros demiş ki: "- Kuşkuculuk tüm varlığımızıyıkabilir ve süre li bir harabeye dönüştürebilır." isa'dan önce üçüncü yüzyılda söylenmiş bırs( bu; ama. aradan zaman geçıp de "bilimsel ku\ ku" kavramı ortaya çıkınca, Oescartes söz alıyo "Kuşkuyla yaşanmaz, kuşkuyla düşünülur." insan sevdiğinın kendisini atdattığı kuşkusun kapıldı mı yaşam cehennemdir; laboratuvardaP kuşku ise cenneti kişinin ayaklarının altına serer Sanık, üstünde kuşkunun gölgesı alnına yansı mış kişidir; yine de suçu kanıtlanıncaya dek suç- lu sayılamaz. Şirazlı Şeyh Sadi. bu kuralı şiirsel bir dille vur- gulamış: "Köpekienn havladığı herinsan hırsızdeğildir." Inanç ise kuşku kaldırmaz... Dinde kuşku yoktur. • Kuşkuya ilişkin yukarıdakı özdeyışleri Cevdet Rende'nin "Urun Yayınları"nöan çıkan kıtabın- dan aldım. Dızgı yanltşı pek bol bu kitap, dört yüz sayfada yaklaşık 5000 fıkır damlasından oluşan birakıl yağmuru kı ınsan düşüncesinı bereketlen- diriyor. Kitabın adı: "Dünya Atasozleri ve Özdeyışleri Antolopsı." Peki, "kuşku"ya ilişkin guncel ılgım nereden ge- iiyor?.. Çünkü şu günlerde Türkiye'de "güven" değil, "/ru£Aı/"egemen!.. Kimse kımsenın sözüne güvenmiyor. Devletı yönetmek üzere başkente toplanmış politıkacıların sözünü dinle; ama. inan- ma!.. Güvensızfik yoğun bir sis gibi Ankara'yı saımış; siyaset, birbinne güven değil; kazık atma üzerine temelleniyor. • Güven üzerine de çok söz var... George Washington demiş kı. "Herkese karşı kıbar davran, pek az kişiyle sa- mimi ol; onlara da güvenmeden önce düşün!.." Epiküros'un da bu konuda sözü var; "Güvensizlık başlayınca. dostlukyok olur!.." Yalnız dostluk mu yok olur?.. Bir ülke düşünün kı başbakanına güvenilemiyor; bu durumda neyin yok olacağı düşünülüyor mu!.. Devletin önemli kışileri ve koalisyon ortaklan, Sa- yın Çiller için öylesine olumsuz bir kanıya vardı- lar ki artık değiştirilmesi olanaksız... Nedirbu ortak kanı: - Gûvenilmez!.. Çiller ektığını biçiyor. Bır özdeyış dıyor ki: "Herkesin güvenını kaybeden, daha ne kaybet- sin!.. "Güven yitiren kuşku üretir. Güvenmediği ortakla yola çıkan, yarı yolda kal- dığı zaman kime yakınacak, ağlama duvarına mı kafasını vuracak?.. • Ülkemizde artık göz gözü görmüyor, çoğu kişi karanlığa kurşun sıkıyor... Yalan dolan doğal.'.. Dürüstlük, enayilik!.. Kuşku yogun... Ancak bizım toplumun bu aşamasında. en gü- venilir kişiler yasadışı ılişkilerin örgüsünde yaşa- yanlardır. İlk bakışta bu düşünce çelişkili gibi görünür; ama, kayıt dışı ekonomide ve mafyada söze gü- venilmezse ışler yurümez. pıyasa çalışmaz. VVilliam Shakespeare, bu gerçeği kaç yüzyıl önce görmüş, bir özdeyışe bağlamış: "- Hırsızlarbileartıkbirbıriennegüvenemeyecek- lerse, lanet olsun böyle dunyaya!.." YENİ ORTAÇAĞ Son \ıllann Fratısa'sında adı sık anıün »azariardan bın de AJain Minc'tır Mıncduşünduklerıniçokgüzel yazan.bır rortun akıcılığıvla okutturabilen bir düjüniir Geçen vıl sonlannda yayınîanan ve bu yıi hep konuşulan ilginç ki- tabı, "Veni Onaçağ" adını ra^ı Mümtaz Soysal, Hum'vet Yeni Ortaçağ: Örgütlü sistemlerin yokluğu. her türlü merkezın kavboluşu. ka\'gan ve sılik dayantşmalann or- taya çıkısı. beiırsizlik, rastiantı. bulanıkJık. \*enı Orta^ağ Aklın. kurucıı ılke oJarak. uzun zamandan ben kai'bolduğu sanılan ilkel ideolojilerin ve bo^inanç- lann \aranna silinip rokoluşu İMGE kıtabcv ı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear