23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 1995 PAZAR 14 KULTUR Rscator'ım imUğiııden geçmiş \w Tolstoy SEVGİ SANLI İstanbul Şehir Tiyatrolan "Savaş ve Banş"la yeni me\sime onurlu bir adım attı. Envin Piscator'un. Le> Tolstoy'dan, önun her anlamda büyük romanından sarıneye uyarladığı 0)1111 ülkemiz tiy atro severlennın kitaplıklannda 1971 'den be- ri bekJerdurur. Çe\ ınnenı. CevatÇapan. bu yapıtın sahne ışıklanna kavuşacağın- dan umudu kesmiş olsa gerek. Yıllar önce Ankara Devlet Tiyatro- su'nda oynanması söz konusu olmuştu. Ama bu proje unutuldu gitti. Devlet Tı- yatrolan son zamanlarda, özellıkle bü- yük yapımlarında. çığnenmiş yapıtlan sunmaklayetıniyor Oyun kıtlığı varmış gibi aynı eski yapıt birkaç kentte bırden tekrarlanıyor. "Karanlığın Gücii", "Avdınlanmanın Mmalan", "İmbikten Çekkilerin Başı" gibi pıyeslen de olan Tolstoy. ~Sa\aşte Banş"tan bir oyun çıkanlabileceğını hıç aklından gecırmiş miydi acaba? Ancak Pıscator çapında bir tıyatro adamı böy- lesine zorbırışın üstesinden gelebilirdi. Tıyatroda metnın o kadar da önemlı ol- madığını ılen sürenler buyursunlar da Piscator'un ımbiğınden geçmiş bir Tols- toy izlesinler. Ervvın Fnedrich Ma\ Piscator. 1893'te bir papazın oğlu olarak Ulm'da doğdu. Münih Ünıversıtesı'ndefelsefe.sanatve tiyatro tarihi okurken oyunculuk eğitımi de gördü. Yirmt beş yaşında Berlin'e yerleşen Piscator ılk proleter tiyatrosu- nu kurdu Gerek polıtık. gerek epık tıyat- ronun öncülenndendır. Kendısıyle bır- likte çalışan Brecht. bu ustaya çok şey borçlu olduğunu açık yüreklilikle itiraf eder. Tolstoy'dan çok Piscator yöntemi Piscator. tiyatroda projeksiyon, film. yürüyen kayış gibi tekniklerden ilk ya- rarlanan yönetmenlerden birıdır. Klasik- leri modern giysiler. çağdaş bir yorum- la canlandırmak onun başlattığı yenılik- lerden, Schiller'in •*Haydutlar"ını. Ejm Welk'in 1400'lerde geçeıı "GottlandL v tündt' Fırtına" adlı oyunlarını böyle bir anlayışla sergıledı. Hem politik hem ekonomik nedenler- te tiyatrodan tiyatroya geçen Piscator, 1927'de kendi adını taşıyan tiyatroyu kurdu. Aynı yıl Tolstoy'un "Raspu- tin"ını sergıledi. Oyun alanı y arım küre- sel bir sahneydi. Rus devnmi dünya sah- nesinde büyük birolay olarak sergılenı- yor. film efektleriyle bir yandan üst üs- te yığılmış Rus cesetleri görülürken bir yandan Rus Çan'nın Çançeye yazdığı mektupta "Burada.ordulanmın başında sürdüğünı sağlıklı ha>at savesinde yanak- lanmdan kan damlıvor" demesı. ıronik biretkı yaratıyordu. Brecht'in de katkısıyla Yaroslav Ha- sek'ın romanından uygulanan "Aslan As- kerŞvayk" bu tıyatronun en başarılı ya- pımlanndan bin oldu. Starsıstemine kar- şı olan Piscator ilk kez Şvayk rolünü ün- lü bir A\usturyah oyuncuya verdi. Şvayk'ın Çekoslovakya'dakı Budvve- is"dan Doğu Cephesı'ne kadaryürüyüşü yürüyen kayısla verildi. Pıscator'a yürii y a kulum. denilmiş gi- bıydı. Bu yapımın aşın başansı tiyatro- nun sonu oldu. Kullanılan olağanüstü araçlar \e gereçler pahalıya patlıyordu. Şvayk'ı ızleyen oyunlar seyırciyi hayal kırıklığına uğrattı. l930"da Nasyonal Sosyaliştler palaz- lanmaya başlayınca. Piscator Rusya'ya gittı. Stalin rejimınin güçlü günlennde ne yazık sanatta deneyselliğe hoş gözle ba- kılmıyordu. Piscator birkaç yıl Paris'te kaldıktan sonra 1939"da New York'a gitti. Orada yönertığı VV'orkshop'ta Judith Malina. Tennessee NVillıams ve Arthur Miller öğrencileri arasındaydı. "Savaş ve Banş"ı önce 1942'de buöğ- retim çerçevesi içmde sergilemiştır. 1951 "de Almanya'yadonüpaynıoyunla işe gırıştı. 1962'de Batı Berlin Freie Volksbühne'nın başına geçti. Yeni meysime onurlu bir adım Ayşm Candan'ın "Öncü Tiyatro Ylr- minci Yüzyılda" kitabında belirrtiği gibi "Brecht ile Piscator tiyatmlannın aynl- ma noktaskovuncunun sanahndadır. Pis- cator. reji buluşlannda teknik çö/ümle- re yönelirken Brecht, sahnede valınlığı secmiş, buna karşılık ovunculuk yönte- minde geliştirdiği yeniliklerle farklı bir doğrultuda ileriemiştir.*' "Sa\a$>eBarış"ı ŞehırTiyatro'sunda sahneye koyan Burçin Oraloğlu program avaş ve Banş'ı Şehir Tiyatro'sunda sahneye koyan Burçin Oraloğlu, yapıtı, Piscator'un simgesel-soyut sahnelerinin durağanhğından arıtmaya çabaladığını söylese de oyuıı düzeninde Tolstoy'dan çok Piscator'un onaylayacağı bir yönteme başvurmuş. O zellikle savaş sahnelerinde dekorun, ışığın, efektlerin kullanılışı Şehir Tıyatrolan çerçevesinde bir aşama sayılabilir. Şehir Tiyatroları bu çok yürekli atıhmda genellikle çok genç bir kadroyu seferber etmiş. yazısında yapıtı Piscator'un simgesel- soyut sahnelerinin durağanhğından ant- maya çabaladığını söylese de, oyun dü- zeninde Tolstoy"dan çok Piscator'un onaylayacağı bir yönteme başvurmuş. Teknik çözümlere öncelik tanımış. Özel- likle savaş sahnelerinde dekorun, ışığın. efektlerin kullanılışı Şehir Tiyatroları çerçevesinde bir aşama sayılabilir Ama aynı özeni Tolstoy "un o çok sıcak. o çok renklı.oçokboyutlukişilerinicanlandır- mada gösterebıldiğinı söylemek güç. Sehır Tiyatroları bu çok yürekli atı- lımda genellikle çok genç bir kadroyu .seferber etmiş. Anlatıcıda Mazlum Ki- per deneylı bir oyuncunun bürün rahat- lığı ile oyunubaşındansonuna kadar gö- türüyor. Vaşlı prenste Erhan Abir huy- suz ama se\ imli, tutucu ama cana yakın bir ihtiyan bürün nüanslan ile verebili- yor. Oyunu ilk açılışında ızledım. Piyer'de Hüseyin Köroğlu ile Andrey'de Murat Daltaban'ın zamanla rollenne orurup da- ha ınandırıcı, daha zengin portrelerçize- ceklerini umuyorum. Piyer. kont babasından çok sığırtmaç anasınaçekmışebenziyorama. ikisiara- sında ince bir denge kurması olanaksız değıl sanınm. Andrey. daha ilk adımda felakete uğramış adam dozunu fazla ka- çınyor. Başlangıçta haylı soğuk. hayli gururiu olan prensin yediği darbeler ve Nataşa'nın aşkıyla adım adım yumuşa- yıp olgunlaştığını izlemek daha ilginç olurdu. Nataşa en çekıci ama en zor rollerden bıri. Çevresındeki bütün erkeklerin ba- şını dönduren çocuk-kadın Se\1ap Ça- pan bir türlü büyümek bilmıyor. Bir ça- lıkuşu gibi daldan dala konup cik cikötü- yor. Prensin sınaundan ak alınla çıkması felsefe kadar geometrıden de anladığını kanıtlaması hiç inandırıcı değil. Maria. ailenin yükünü taşıyan. ağır- başlı, dinı bütün. yüreği saf Maria, Esin Karabağ'ın aâzından seslenemedi bize. Nataşa'nın sesınden daha dolgun ve pes bir ses kulaga daha hoş gelirdi. Mono- tonluğu kırardı en azından. Gelelim Napoleon'da Engin Alkan'a. Dün w Sa\aşveBanş"ı baştan sonabırda- ha okudum. Acaba Piscator bu büyük adamın bir palyaço olarak yorumlanma- sinaelverişlı bazı ıpuçlan vermiş miydi0 Hayır. yok böyle şey. Gerek Piyer. gerek Andrey düşmanla- rına büyük bir hayranhk duyarlar. Andre> - Napoleon'a karşı savaşa gi- diyorum. Çünkü ona hayranlık duyuyo- rum Kendisine karşı değerimi ortaya ko- yabileceğım bir düşman o benim için. Piyer- Hepsi boş... Her şey altüst ol- du..." Çar Aleksandr özgürlük \e doğruluk uğruna savaşan Napoleon'a karşı sava- şırken... Bans ne savaş ne'.' Engin Alkan kahkalar \e alkışlarla karşılanıyor. Ama duşmanınız sızın ka- dar güçlü ve saygın değilse savaş ne. ba- rış ne? Berrtard Shaw "TheManof Dastiny" adlı oyunda bir mizah duygusu olan. yı- ne de çok güçlü. çok saygın bir Napole- on çizdi. Hayal gücü olan. ama hülyala- ra kapılmayan. yaratıcı. ama idealizm adına sıralanan kalıplara kulak asmayan bir Napoleon Zamanla düzeleceğini umduğum bır- takım kusurlar bulsam da "Sa\aş \e Ba- nş"mutlaka ızlenmeye değerbıryapım Cevat Çapan'ın Türkçesi. Özhan Öz- dil'ın dekorları. Sevim Ça\dar'ın kos- tümleri. Se|çukBorak''ın koregrafisi. İl- han Önen'ın ışık tasanmı. Hitay Day- can'ın efekt tasarımı, Şehir Tiyatrola- n'nın yüzünü ağartan öğeler. Bu tiyatro yenı nıe\sime onurlu bir adım atmıştır. Tuna Balesi Uluslararası bir bale organizasyonu RANA EVCİM Dünyamızdaki bağımsızülke sa\ ısının git- tikçe arttığı şu günlerde. bale sanatçılannın bölünmek yerinebırleşıi)e\ı \e dayanışmayı seçtığindenhabennızvarmı' Altıülkenmon şehrınden gelen bale sanatçıları. yoneiımı Avusturya'nın V'iyana şehrınde olan Tuna Ba- lesi'ni (Donau Ballet) kuıdular. Bu topluluk ilk gösterısını 12 Eylül W5'te G\or'de ger- çekleştirdı. Gyor. Budapeşte. Zagreb. Marı- bor. Lıubljana. Brno. Prag. Braiısla\a. Poznan ve Rıjeka şehirlennden gelen ^anatçılar. Hol- landa'dan sanatsal destek alarak bir program oluşturdular. Gösteriler. sözü geçen on şehır- de. aynca Slovakva. Macanstan. Çek Cum- hunyetı. Hır\atıstan. Sloveııya. Polonya. A\usturya ve Hollanda'nın çeşitlı sanat mer- kezlerinde gerçekleştırılecek. Tuna Balesi. I995 programını, mayı-, aymda bir hava sal- dırısında >aşamını kaybetmış olan 15 Zagreb Balesi sanatçısına adanıış. Tuna Balesi daha şimdiden 1996 ve 1997 programlanri! sapta- mış durumda Onümüzdekı yıl Ispanya Kültür Bakanlı- ğı'nın katkılanyla yenı bır gösten hazırlana,- cak ve turneler Ispanya şehırlerını de kapsa- yacak. 1997 yılında ıse bu organızasyona Fransa da katılacak. Gy ör Balesi Yonetmeni JanosKiss. Tuna Balesi ile ılgilı haberlen bü- yük bir heyecan \e coşkuyla iletirken şunla- n ekledı: -Sınırlarda acımasız. anlamsız ça- ttşmalar sürerken biz sanatçıiann görevi \a- şama bir anlam vermek. bir ortak amaç gö$- termek olmalı. Sanatsal uğraşı. insanhğın or- tak macerası, gizeınli volculuğudur. Bu \olda en büyük düşmanınıızda. en bü\ ük rakibimiz de > inc kendimizden başkası olamaz. Çünkü sanatçı ne kadar başarılı olursa olsun. her gün daha başanh olamazsa. sürckli üretemezse >e- nik düşer. Ö\ leyse en anlamlı \een sağlıklı rek- abet. omuz omuza ya^anandır." Osman Şahin, son kitabında 'Bucaklar kan davası'nın içyüzünü anlatıyor 6 Bu romatL, bir vefa borcudur' M.AZİZEKREN Osman Şahin'ın son romanı "Fırat'ın Sırtuıdaki Kan Bucakiar" Kaynak Ya- yınları tarafından yayımlandı. Bugüne kadar dokuz öykü kıtabı. bır romanı. ıki senaryo ve 'Son Yörük' isimli bır ınce- leme araştırma yazisı yaytmlanan Şa- hın'in kitaplan 7 yabancı dile çevrildi. 1971'de TRT Büyük Ödülü. 1980'de Nevzat Üstün Öykü Ödülü. 1992'de Omer Seyfettin Övkü Ödülü ve 1993'de Saıt Faık Abasıyanık Hikâye Ödülü'nü kazanan Şahin'ın 21 öyküsü'de fılme alındı. Yurtiçı ve yurtdışı film festıvalle- nnde 25 ödül kazanan bu filmlerden iki- sınin senaryosunu yazan Şahın. önümüz- deki yıl 'Mahşer' ısımli bır öykü kitabı yayımlayacak. "Fırat'ın Sırtındaki Kan Bucak- lar'"da. Şiverek'in büyük aşiretlennden Bucaklar'ın200yılhk"tanhi ile 1960'lar- da başlayan ve 24 kışının ölümüyle so- nuçlanan "Bucaklar Kan Davasr'nın içyüzü. bu olaylann ıçınde doğup büyü- müş. Adnan Bucak'ın ağzından anlatılı- yor - Bir kan davasının romanı olan "Fı- rat'ın Sırtındaki Kan Bucaklar"ı hangi noktadan vola çıkarak yayımlamaya ka- rarverdiniz? ŞAHİN - 1957-58 yıllannda. Fırat Nehri kıyısında. romanımda geçen Ka- lemlı köyünde öğretmenlık yaptım. Ora- dakı ınsanlara o zamanki dünyam ıçinde çok büyük saygı duydum. çok sevdim Ozellikle Halil Bucak ağa. Galatasaray Lısesı'nde okumuş bir toprak ağası ola- rak, benım öğretmenlik yaptığım süre ıçerisınde bana çok büyük yardımlarda bulundu. O dönemde pek çok toprak ağa- sı köylerine okul açılmasına karşı çıkar- larken. Halıl Bucak ozellikle köyebıröğ- retmen verilmesıni istiyordu. Köyde bir okul olmamasına rağmen ben Halil Bu- cak'ın e\ ındebiryıl öğretmenlık yaptım. Halıl Ağa'nın böylesine geleceğe açık. çağdaş bir yonü vardı. - Sizin öğretmenlik yaptığınız dönem- de de kan davası var mıydı? ŞAHİN - Benım dönemımde kan da- vası yoktu. Ama Bucaklar'ın kendi ara- larında alttan alta bir sürtüşme olduğunu gözlemleyebıliyordum. Kan davası Î962 yılında patlak verdi. Benodönemde \1a- latya'da görevhydım. Olayları basından takıp edebıliyordum. Benım öğrencıle- nmden dördü bu kan dav asında öldürül- dü. Onun ıçın bu roman bır vefa borcu- dur. O insanlann mezarlanna hıç solma- sını ıstemediğim bir çıçek koymaya ça- lıştım. Bu romanı yazmama neden olan \dnan Bucak benim öğ- rencımdı. Adnan Bucak. öğrencımken ısrarla dok- tor olmayı isterdı. Daha ?onra kendısını bır sava- >ın ortasında buldu. Bu durumda da eğitımine de- vam edemedi - Öğretmenlik vaptığı- nız dönem içerisinde sizi ençoketkile>enşe> neydi? ŞAHİN - Kan davası ıçensindekı.bırölummü- cadelesi içindekı insanla- nn davranış biçimleri, davranış zenginlikleri ve çok hayran oîduğum. hiç unutamadığım Siverek halkı beni çok derınden etkiledi. Ben Türkıye'nm büyük bır bölümiinü gör- düm ve bütün insanlan çok sevıyorum. Ama şu- nu açıkca söyleyebilırim. Siverek halkını ve Bucak aşıretıni kendi köyümün ınsanlanndan daha çok seviyorum. - Sizi etkilcven bu yön- ler nelerdi ? ŞAHİN - Insanlann çok değişik yan- lan var Bu değışık yanlan ıfade etmek imkânsız. bunu ancak orada yaşayarak anlavabılır. hıssedebılırsımz. Ama en azından şu noktayı belırtmekte yarar gö- rüvorum. Siverek insanlan çok açık söz- lu imanlar. Sıze bır kötülük yapacaklar- sa bunu sinsi birşekıldeyapmıyor. yüzü- nüze karşı söylüyorlar. Sıvereklı. sevdi- ğını de söylüyor. kötülük yapacaksa onu da söy lüy or. Bu dav ranış bıçimıne günü- ıııüzde ra>tlamak pek olası değil. - Kan davaJannın kökeninde ne yatı- >or? ŞAHİN - Kan davası feodalıtenın bir kuralıdır. Feodalizm çözüldüğü zaman kan davası da ortadan kalkacaktır. kalk- mıştır. Feodalızmde tek üretım aracı top- raktır. Bu yüzden toprak ıçın amansız bır mücadeleyapılıyor. Buyasal kılıfınauy- durularak da yapılıyor. zorbalıkla da ya- pılıvor. - Bu vapıtın belgesel bir roman olduğu- nun altını ozellikle cizivorsunuz. Belgesel roman ile kurçusal roman arasında ne gi- bi farklılıklar var ? ŞAHİN - Bu roman benim ıkinci roma- nım. İlk romanım 'Başaklar Gece Do- ğar'dı. Fakat o romaıı kurgusal bır ro- mandı. bu roman belgesel bir roman. Bel- gesel romanla kurgusal roman arasında- kifarkışöylebelırtebılınm: Kurgusal ro- manda yazar özgiirdür, olaylan ve karak- terlen ıstedıği biçımde yönlendirebılir. Belgesel romanda ise olan bır olayın ar- kasından gidiyorsunuz. Olayı sız yönlendiremiyorsunuz. Öğ- rencim Adnan Bucak bu romanda olay- lan bana anlattı. Ben onun anlatısının dı- şına çıkamazdım. Çünkü olaylann. ate- şin. kanın içınden çıkıp gelen Adnan Bu- cak'tı. Romanda çok fazla aydın dilı de kullanamazdım. çünkü o kültür ıçındekı insanlann konuşmalannı aynen vermek zorundavdım. - Bu romanla iletmek istediğiniz mesaj nedir? ŞAHİN - Bu romanı özellıkle toplum- bilımcılenn. politıkacılann. psikologla- nn okumalannı ıstiyorum. Güneydoğu Anadolu'dakı insanlann davranışfannın anlaşılabılmesi için o kültürün incelen- mesı gerektiğinı düşünüyorum. Bana Güneydoğu ınsanlannı bir cümle ile ta- nıtın derseniz "Yüreklerini ellerinde su- nan insanlardır" denm. Onlar böylesine açık yüreklıler. Bu roman. öğretmenlık yılianndan tanıdığım. sevdığim. saygı duyduğum. unutamadığım Bucaklılar'a ve Siverek halkına acizane bir selamım- dır. Bu kıtabın. banşa açılan bır kapı ol- masını dılivorum. S İ N E M A L A R . . . S İ N E M A L A R . . . S İ N E M A L A R . . . S İ N E M A L A R . . . S İ N E M A L A R •İlk ŞövalyeBaşrollennı Rıchard Gere. Julia Omıond ve Sean Connerv'nın pavlaijtıklan filmın yönetmenı Jerry Z\l&eT.(Beyoğlu Fİtaş 249 01 66. Erenköy Apollon 362 51 00, Bakırköv A\-şar 58i 14 9\ Altunizade CapitoUlO 06 16, Kadıköv Kadıköv 33' '•/ 00, Şişli Kent 241 62 03. PendikOscar 390 09 69, Ç. Taj 516 26 60, Etiler Akmerkez 282 05 05, Uastak Prenses 285 06 95) •101 DalmaçyalıVVolfgang Reıthcrman. Hamılton S. Luske. Claıd Geronimı'nın yönettığı çizgı film Türkçe dublajlı olarak göstenmde. (Aksarav Yıldız 589 61 39. Maslak Prenses 2*506 95. TesvikiyeAFM 224 05 05, Bevoğhı Fituş 249 01 66, Kadıköv Sürerva 336 06 82, Altunizade Capitoİ 310 06 16. Osmanbey Gazi 24 ~ 96 65. Pendik Güııey 354 13 88. Ortaköy Prenses 22'91 48. Bakırkör Renk 5'2 18 63. Etiler Akmerkez 282 05 05) •Küçük Yerli Paris'teHerve Paludun >öneuığı filmde bişrollerı Ludvvıg Briand. Tierrv Lhermitte ve Miou Mıou paylaşıvorlar. (Bevoğlu Pera 251 32 40, Fenerbahce Pyra'mid 348 01 50. Bakırköy Avşar 583 14 9') •Öon Juan DeMarco Başrollermi Johnv Depp. Marlon Brando ve Faye Dunavvaav'ın paylaştığı filmın yonetmeni. Jeremy Leven. (Kadıköy Baharive 414 35 05. Beyoğlu Atlas 252 85 ~6, Etiler Parliament 25^ 78 22, Teşvikire AFM 224 05 05. Bakırkör Avsar 583 14 97. Altunizade Capitoİ 310 06 16) •Dolores Yönetmenlığini Taylor Hackford'ın yaptığı filmde. başrollerı Kathy Bntes. Jcnnifer Jason Leigh p a y a ş ı o r Y e ı ^ Alkazar 249 25 24. Bakırköv İncirli2~2 64 39, Harhiye As 247 63 İ5, Kadıköy Hakan 33' 96 3~. Ç.TaşŞafak516 26 60) •Full Metal Jacket Stanlev Kubrick'in vönettığı filmde başrollerı Mathew Modıne. Adam Baldv\ ın. Vıncent DOnofrio se Lee Ermev pavlaşıyorlar (Beyoğlu Emek 293 84 39, Şişli Kent 241 62 03, Etiler Akmerkez 282 05 05 Etiler Parliament 263 18 38, Ortaköv Prenses 22~" 91 48. Ataköy Prestij 560 ~2 66, Maslak Prenses 285 06 95, Bakırköv--4 572 04 44, Ç. Tas Şafak 516 26 60. Kadıköy Ocak 336 3"" '1) •Cesur Yürek Mel Gibson'un yonettıği filmde başrolleri Mel Gibson. Sophıe Marceau. Patrick McGoohan ve lan Bannen paylaşıyorlar (Ç. Tas Şafuk 516 26 60, Aİaköy Prestij 560 72 66, Kadıköy Reks 336 01 12. Beyoğlu Sinepop 251 11 '6. Beyoğlu Alkazar 245 '3 83) •Bir Kadının Anatomisi Yavuz Ozkan'ın vonellığı filmde başrollerı Hülya A\ ^ar. Mehmet Aslantuğ. Taner Bırsel ve Lûur Polal pavlaşıvorlar. (Bakırköy Avşar 583 14 9'. Ç. Tas Şafak 516 26 60. Beyoilu Fitaş 249 01 66) •Cllke ve ÖzgüıiükBaşroIlenni lan Hart ve RtKana Pa^tor'un pavlaştığı tllının yoneınıenı Ken Loacfı (Beyoğlu Beyoğlu 251 32 40. Kadıköy Broadnay 346 14 81) •Casper Yönetmenlığini Brad Sılberlıng'ın yaptığı filmde başrollerı C hrıstına Riccı. Bill Pııllman ve F.rıc Idle pay laşıy orlar (Bakırköv İncirli 572 64 39, Aksaray Yıldız 586 61 39. Maslak Prenses 285 06 95. Kadıköy Moda 337 01 28. Erenköy Apollon 362 51 00. Kartal Kartal 389 06 16. Beyoğlu Fitas 249 01 66; t B M e z a n m Derin Kaz Danny Boyle'un yönettığı filmde başrollerı Karry Fo\. Chrıstopher Eccleston \e Euan McGroger paylaşıyorlar (ivcılar Standart 695 36 45) •Apoilo 13 Filmın yonetmeni Ron Hovsard. başrollerı ise Tom Hanks. Ke\ ın Bacon ve Bıll Pa\ton paylaşıyorlar (Etiler Akmerkez 282 05 05, Maslak Prenses 285 06 95. OrtakÖY Prenses 227 91 4\ Altunizade Capitoİ 310 06 16, Bakırköy İncirli 572 64 39, Kadıköy Moda 33" 01 28, Teşrikiye AFM 224 05 05, Beyoğlu Fitaş 249 01 66, Aksaray Yıldız 589 61 39, Kartal Kartal 389 06 16) •Paris, FransaGerard Cıccorittı'nın yönettığı filmde başrollerı Leslıe Hope. Peter Outerbrıdge ve \ ıctor F,rtmanis paylaşıyorlar. (Beyoğlu Lale 249 25 24) KOŞEBENT ENtS BATUR Yaratıcılık Hakkı Eylülün son haftası. Brüksel'de, yayın ve yaratı- cılık haklarıyla ilgıli bır komisyonun toplantısına ka- tıldım. ikıyılıaşkınbirsüredirtoplanıyormuşsözko- nusu komisyon; Aimanya, Hollanda, ingiltere, Bel- çika, Fransa, Danımarka'dan gelen üyelerin sürek- li katılımıyla. italya. Portekiz Yunanistan ve Türki- ye'den etkin bir katılım olmamış bugüne dek. Ya- yın ve yaratıcılık haklan bağlamında, Avrupa'nın or- tak tutumunu oluşturmak amacıyia raporlar, yasa tasanlan, ince aynntılara dayanan görüşler kaleme alınıyor komisyon üyeleri tarafından; bunların ulu- sal anayasalarda yer alması için uğraşılıyor Komisyonun ufku kültürle, kültürel alanla sınıriı değıl. Tam tersine, biz çağdaş bir telif yasasına ye- ni kavuştuk ama, pek çok Avrupa ülkesinde kitaba, plağa, resme ilişkin haklar çoktan kazanılmış ve or- tak ölçütlere oturtulmuş olduğu için, burada daha geniş bir zemıne yönelme çabasındalar, komisyon- daki uzmanlar: Küçük üretimden sanayiye, bilgısa- yarprogramcılığındantasanmendüstrisıneuzanan bir yelpazede organik bütünlük arayışı göze çarpı- yor. Türkiye'de, yakın geçmişe kadar, "gelişmekte olan ülkeler"e tanınan ayncalıklardan yararlanıyor- duk. Sözgelimı. şımdi haklı olarak korsan yayıncı- lara yüklenenler, yurtdışında 10 yılı aşkın bir iüre ön- ce yayımlanmış herhangi bir yapıtı, heıtıangi bir hak ödemeksizin basma olanağından doğrusu şikâyet- çi görünmüyorlardı. Bu altın çağ kapandı artık. Hiç- bir kitabı, resmi, fotoğrafı, film karesinı, müziği 70 yıl sınıriamanın dışınataşmadıysa, hakkını ödeme- den kullanamayacak kımse. Türkiye, yaratıcılık haklan konusunda bir tek ya- bancı yapıtlar ve şahıslar karşısında ayncalıklı bır ko- numda değildı aslında. Eğitimden kitle iletişımine, dileyen diledığı gibi kişı haklarını çiğneyebilmişti. Hele tasarım, sanayi buluşları, elektronik gibi alan- larda tam anlamıyla "Kes yapıştır". "Al ve tepe te- pe kullan" mantığı egemendı. Bu altın çağın da so- nuna gelınmiştir. Brüksel'deki toplantıda, Türkıye'nın gümrük bir- liğine girmesi durumunda yaşayacağı hukuksal deprem ve mevzuat karmaşasına bır bakıma önce- dentanıkoldum, diyebılirim. Avrupa, demindede- ğindim, klasik telif haklan korumacılığının ötesinde, çok ince aynntıları işleyen patent ve bröve haklan- nı da çerçeve içine almıştı. Somut bir örnekten yola çıkmak istıyorum. Katıl- dığım toplantının ikinci bölümü bütünüyle bilgisa- yar programcılığının gerektirdiğı kişisel ve kurum- sal hak tanımlannın ortak bir ölçütler toplamına otur- tulması konusuna aynlmıştı. Sorun, özetle şuydu: Büyük bir firmada görevli bir bilgisayar mühendisi yenı bır program yarattığında haklar nasıl tanımla- nacaktı? Mühendis şüphesiz patent hakkını ala- caktı, ama ya o mühendıse altyapı olanakian veren firmanın, yetışmesınde payı olan üniversitenin pa- yı nasıl saptanacaktı? Ortaya çıkan programın o firmada kullanım hak- kı farklı bir statü, sektörün genelinde kullanım hak- kı farklı bir statü, egitim alanında kullanım hakkı ala- bildığine farklı bır statü gerektirecektı. Komısyondaki Alman ve Felemenk uzmanlar, ABD'de apayrı bir mantığın işlediğini söylüyor, Ja- ponya'da işın ıçine büsbütün özel ölçütlerın gırdi- ğini ekliyorlardı: Japonların yaratıcılık hakkı konu- sunda ortaya koydukları bir "Allah vergisi yetenek" kategorisı vardı ki, onlann gözünde ölçülmesi de ele avuca sığdırılması da olanaksız gibıydı. Yaratıcılık ve yayın haklan komisyonunun toplan- tısından buruk, biraz gururu kırılmış, biraz da öfke- li aynldığımı itiraf etmek isterim. Hayır, komisyon üyeleri bana çok yakınlık gösterdiler, geç de olsa Türkiye'den bir katılımın gerçekleşmesinden dola- yı sevinç duyduklarını ılettıler-onlardan hıçbir kötü- lük görmedim. Burukluğumun, öfkemin, kırılmış gu- rurumun kaynağı buradaydı. Bılim ve kültür alanın- da yaratıcılık haklannı bırakın korumayı, bu konu- da en büyük duyarlığı bilim adamlannı yurtdışınâ, yazartannı hapishaneye, sanatçılarını açlığa sevk etmekte gösteren yetkililerimizi bir kez daha şük- ranla anıyorum. Neymiş, çağı yakalayan büyük Türkiye'ymış! Hamiş: Brüksel'de bir kahvenin adı: "Anı Ölüm". Bılmem. Beyoğlu'nda birkahvenin adını "Taammü- den" koysak izin çıkar mı? Arif Damar'ın 70. yaşı kutlanıyor Kültür Semsi-Türkiye Yazarlar Sendıkası ve PEN Yazarlar Detneğı. şair Arif Damar'ın 70. yaşını kutluyor 1940 kuşağının özgün. toplumcu şairlennden Arif Damar'ın 70. yaş kutlaması salı günü Beyoğlu Küçük Sahne'de saat 19.00'da yapılacak. Toplantıda. Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Ataol Behramoğlu ve PEN Yazarlar Derneği Başkanı Şükran Kurdakul birer açış konuşması yapacaklar. Şaban Ormanlar. Şükran Kurdakul. Enver Ercan. Seyhan Erözçelik ve Adnan Özer. şair Anf Damar'ın sanatının çeşitli yönlerını ele alacaklar. Aylin-Ömer ıkılisı de Damar'ın bestelenmiş şiirlerinden bır dinleti sıınacaklar. 101 Dalmaçyalı fırtınası Kültür Senisi- AD Yayıncılık. satış rekorlan kıran "Aslan KraP'dan sonra ünlü \Valt Disney klasiğı "'101 Dalmaçyalf "yı da dilimize kazandırdı. 20 ekımde gösterime giren filmıyle aynı anda satişa sunulan "101 Dalmaçyalı". tüm dünyada çocuklann sevgilisi 101 Dalmaçyalı ile kürk avcısı zalim Cruella arasındaki serüveni konu alıyor. Caz filmleri haftası Kültür Servisi - Marmara Üniversıtesi Güzel Sanatlar Fakültesı Sınema Televizyon Bölümü'nde Jazz Filmleri Haftası düzenlenıyor. Pazartesi ve cuma günlen arasında fakültenin Acıbadem'deki binasında düzenlenecek etkinlıkte. B. Fosse'nin '"All That Jazz", C Eastuood'un "Bird". B. Tavernier'ın '"Round The Midnight". C. Zverın'in "Thelomous Monk Straıght No Chaser" ve "Hıstory Of Jazz" filmlerinin yanı sıra Nükhet-Neşet Ruacan, Önder Focan. Sadettin Davran. Cem Yegül. Ali Sonmez söyleşileri gerçekleşecek. Almanya'da Bülent Çetinor resim sergisi Kültür Servisi- Bülent Çetinor'un 46. suluboya resım sergısı Almanya'da Dortmund Türk Eğitım Merkezinde açıldı. 1928 doğumlu saııatçı. 1973 yılında ilk kişisel sergisıni açtı. Suluboya resimleriyle eskı mimarı kültürümüzü yansıtan Çetinor'un eserlerı, ABD- Japonya, Çin ve Avrupa ülkelerinde çeşitli koleksiyonlara alındı. Sanatçının sergısı 11 kasım tanhine kadar açık kalacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear