14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 OCAK 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Eski yJın son güıılerinden müzik Ionescu Galati E\tN ÎLYASOĞLU Eskı yılın son günlennde ılk kez seslendinlen yepyenı yapıtlardın- ledik orkestralanmızdan. Önceki hafta Borusan Oda Orkestrası Uk- raynalı bestecı Evgen Stanko- vic'ın; Istanbul Devlet Senfonı Or- kestrası ıkı Bulgar bestecının Ma- rin Gdeminov ve Vesselin Stokya- nov'un v e bu hafta da Adil Bedirm ile Hüseyin Coşkun'un yenı yapıt- lannı seslendırdi. Aynca Saınt Pe- tersburg Fılarmoni Or- kestrası'nın alışılagel- tnışın dışında, yırminci yüzyıl bestecilerinden Stniviııski ve Anton Webern'm yapıtlarını çalması da eskı yılm son günlennde hangi çağda yaşadığımızı ammsatan etkenler ol- du. Yenı yapıtlar, ya da yırminci yüzyılın bir zamanlar öncü bılınen, şımdı durmuş oturmuş olarak değerlenen ya- pıtlan. ülkemizde din- leyıcının ılgısını çek- meye başladı. Umanz yirmınci yüzyılın şu son beş yılına girdığı- mızde festivallenmiz, orkestralanmız ve mü- zık kurumlanmız. açık- lamalı konserler, semı- nerler ya da yurtdışından çağdaş müzığe katkıda bulunan besteci- len çağırarak, konferanslar düzen- leyıp bıze hâlâ yabancı olan bu ça- ğın müzığinı tanıtma yoluna gıder- ler. Özellıkle genç dınleyıcılenn ve genç müzikçılenn bu tür bıigi- lere çok gereksınimi var. Sofya Kaval Korosu İDSO, belkı de en keyifli, en çok ız bırakan programlanndan bırinı 22'23 aralık konserlerinde sergı- ledı. Sofya Kaval Korosu, kurulu- şu I927"ye dayanan hanka bır er- kekler korosu. lnsan sesının her- hangı bır çalgı nıtelığınde seslen küçültüp (decrescendo) büyütebıl- mesı (crescendo); bağlı (legato) seslendırme kadar noktalı (stacca- to) seslendırmeye tıtızlık göster- mesı, büyük fortelerdekı gücü, de- gışık kuşaklan kapsayan üyelerı ve zevkle seçiimış programlanyla belkı de 1994'ün son günlennden kalan en güzel anı ol- du. iDSO'nun Kaval Korosu'na eşlikte aynı dınamık özelliklere, sesın derece derece kü- çülüp büyümesıne özen gösterdığı, koro- daki seslerin yumuşa- cık planissimosuna ka- tıldıgı söylenemez. Ancak programın bınncı yansmda şef Dragomir Nenov'un yönetimınde çalınan folklorik özelliklerle be- zelı Goleminorun "Nestrinarka Bale Süiti''ne ve StoyanoFun pı- yano konçertosuna orkestra daha özenlı bir yorum getırdi. Aynca bu konserde Anton Dikov gibı harika bırpıyanıstı de tanımış olduk. Sto- yanof'un pıyano konçertosundan sonra çaldığı "Bach Chacon- ne"dakı hünerinı, Bach çalma us- Hüseyin Coşkun talığını uzun süre unutamayacağız. Bu konserler içın İDSO yönetımi- ne teşekkür ederiz. Umanz önü- müzdeki yıllarda Istanbul. Anka- ra festivallennde de bu koroya yer verilir ve piyanist Dıkov'u da yme dinleme fırsatımız olur. İDSO'nun yeni yıl konseri Şef I. Ionescu Galati nın yönet- tıği yenı yıl konserindeki en güzel olay; oğlu, yeteneklı kemancı Fto- rin Ionescu Galati'nın çaldığı Pa- ganmı konçerto idı. En güzel sürpnz ıse korno grubunun şefı Hüse- yin Coşkun'un "Ço- cuklanma" başlıklı or- kestra yapıtı oldu. Flo- nn'm güçlü bır teknığı ve artık kendine özgü bır stılı oluşmuş. Bun- dan böyle dünyanın her sahnesınde alkışlana- cak bir sanatçı. Hüse- yın Coşkun'un yapıtı, zengın orkestra renkle- n ıle süslü, fılm müzık- lerini andıran akıcılık ve akılda kalan melo- dılerle örülmüş bır ça- lışma. Programda yer alan Adil Bedirov'un "Konser Parçası"nın ve usta tar sanatçısı Hamid Vekilov'un ken- dı düzenlemesı olan Zi- geunervvelsen'ın çok etkıleyıcı ya- pıtlar olduğu söylenemez. Yenı yıl konserinın dığer küçük yapıtlan ıse artık alışılagelen ve çok lyi ça- lınmazsa o kadar da alımlı olma- yan parçalar. Belkı önümüzdekı yenı yıl konsenne daha değişık, popüler olduğu kadar anlamlı bır program düşünülebılır. Bu arada 1994 yılının Cemal Reşıt Rey'ın 90. doğum yıldönü- mü olduğunu ve hıçbır özel prog- ram ile anılmadığını belırttigimız geçen yazıdan sonra İDSO ve Ce- mal Reşıt Rey Salonu yönetıcıle- n, bestecıyı 10. ölüm yıldönümü olan 1995'te anmak içın hazırlık- lar yapıldığını bildirdıler. İD- SO'nun hemen 13-14 ocak kon- serlennde Rey'\n Türkıyem adlı senfonık yapıtı seslendınlecek. Tüncay Yümaz'ın başansı Genç kemancımız Tuncay Yıl- maz, Almanya'daki egitımını ta- mamladıktan sonra ça- lışmalannı solist sanat- çı olarak New York'ta sürdürüyor. Aralık ayı ıçınde piyanist Zeb- rovrski eşliğinde Bos- ton 'da Beethoven'ın do- ğum günü kutlamalan çerçevesınde bestecinın sonatlannı çatmış. Bu Tuncay Yılmaz arada New York'ta ya- J pılan yanşma sonucu Mayıs 1995te şef Robertode Bar- ros yönetimınde New York Debut Orkestrası eşliğinde Lıncoln Cen- ter'da konser vermeye hak kazan- mış. Burada Max Bnıch'un keman konçertosunu çalacak. Tuncay Yıl- maz 1995'te Almanya ıçinde de geniş kapsamlı turne programlan yapacak. Gençlerimızin yurtdışın- dakı başanlan kıvanç venyor. Borusan Oda Orkestrası O a i m Akçıl'ın kurduğu ve yönettiği Borusan Oda Orkestrası'nın yıl sonu konserinde J.S. Bach, Vrvakli, Stankovic ve Grieg'in yapıtlan yer aldı. J.S. Bach'ın Üç Keman tçin Konçertosu'nu konserin başlangıcı olduğundan topluluğun henûz ısmmamış yapıtı olarak dinledık Son yapıt olan Grieg'in Hoiberg süiti ıse Kuzey Avrupa'nın renklerine uygun, bestecınin romantızm ıçinde klasik kalıplan kullanmadaki aynntısına dıkkat edilen, yumuşak ve gûzel bır yorumla duyuruldu. Vıvaldfnın "Saka Kuşu" başlıklı fiüt konçertosunu Kiev Fılarmoni Orkestrası'nın solisti olan fiütçü Oleg Kudriyaşof hiç tanımadığımız bir versiyon ile sundu. Aynı solist, Stankoviç'in 3 numaralı Oda Senfonisi'ndeki rolüyle bu yapıta can kattı. Stankoviç'in senfonisi zengin renİclerle bezenmiş, sitilize bir folklor anlayışı içindc. neo- romantik bir yapıt. Bu bestecinın başka çalışmalanm da ülkemizde dinlemeyi umanz. Ayrıca Borusan Oda Orkestrası'ndan da yeni yılda daha zengin programlar bekliyoruz. Nitelikli oda orkestralan müzik dünyamızm en büyük eksiği. Borusan gibi özel kuruluşlann klasik müziğe sahip çıkmalan da kıvanç vericı bir olay. O.Kudriyaşof .,«.-,! *i ı,r«... * •>,.. jSOffff Petersburg Fılarmoni Oda Orkestrası Eski yılın son güzel dinletilerinden birisi de Saınt Petersburg Fılarmoni Oda Orkestrası'nın Cemal Reşit Rey Konser Salonu ndaki konserleri idi. 29 aralık konserinde Mozart ve Dvorak'ın yapıtlanndan sonra Stravinski'nin "Apollon Musaggete" başlıklı bale süitini ve Anton VVebern'in yaylı çalgılar için 5 parçasını seslendirdiler. Durmuş oturmuş bir geleneği, üslubu olan bu orkestrayı dinlerken dinleyici, hiçbir tedirginliğe kapılmıyor. Her şeyin tam ölçüsüne göre gerektiği zamanda, yazıldıği gibi çahnacağından kuşkunuz olmuyor. Şef Vladimir Altschuler'in son derece titiz yönetimi, orkestra üyelerinin olağanüstû konsantrasyonla çalmalan bu konserleri ayncalıklı kıldı. Sanatçılann yüzündeki ışıksız, mat ifade, (içinde yaşadıklan koşullan anlatsa da) neyse ki mûziklerine yansımıyordu. A Cihat Aşkın'ın dağarcığında 22 konçerto, sonat, solo keman eseıieri var. .şkın ve Zimmermann... Isimleri alfabenin ilk ve son harfleriyle başlayan iki genç kemancıdan Almanya'da doğmuş olanın elinden tutmuşlar, onu Avrupa müzik piyasası içinde bir yerlere getirmişler. Türkiye'de doğmuş olanıysa, bugün Londra'da, sanatının gelişmesi için çalışıyor (1994'te verdiği konserlerin sayısı 30 kadar, 1995'te bu sayının üzerine çıkacağı anlaşılıyor). Gelecek yılın sonlanna doğru bitirecek doktora çalışmalannı, sonra ne yapacak? Ona, sanatı Alman yaşıtından bir parmak bile eksik olmayan bu olağanüstû kemancımıza, uluslararası kariyerin yollannı açabilecek miyiz? Bu ülkenin yöneticileri, Cihat'ın büyükleri olarak, bu gurur tablosunu yükseklere çıkarabilecek miyiz? Bu sorulann yanıtını bilmek istiyorum. Dahasını isterseniz, düpedüz kaygılanıyorum... Frank Zimmermann'nındağarcığındayirmidenfazla konçerto bulunuyor. Bizden ve Almanya'dan iki genç kemancı ÜNERBİRKAN Şimdi, bıze dönelim: Dört sayfalık, çokiyi kartonabasılmışbirtanıtmabro- şürünün kapağmda, gözleri kapalı, ba- şıru kemanına dayamış genç bir keman- cı. Adı Cihat Aşkın. Yaşı tam 26. Bro- şûrde yer alan bılgılere göre, Istanbul'da doğmuş (ailesınde müzikle uğraşan hiç kimse yok), Istanbul Teknik Oniversi- tesi'ne bağlı Türk Musikisi Devlet Kon- servatuvan'nda eğitim görmüş, orada karşısına büyük bir fırsat çıkmış, yaşa- mının en büyük şansı bu; profesör Ay- han Turan'ın özel yetenekli, seçme öğ- rencilere uyguladiği keman metodu ile yetişmiş (bu arada, Prof. Turan'a bu olanağı tanıyan, o gûnlerin İTÜ Rektö- rü Sayın Prof. Kemal Kafah'ya da say- gılanmızı sunalım), 1989'da bitirmiş bu okulu, Istanbul Filarmoni Derne- ği'ninözel ödülünü(1985), lngiltere'de katıldığı Yehudi Menuhin Uluslararasj Keman Yanşması 'nda 'en iyi Bartokyo- rumcusu'ödülünü almış, Uluslararası tstanbul Festivali'ne katılmış (1989), özel birbursla lngiltere'ye gönderilmiş, orada 'Royal CoOege of Musk'te Rod- ney Friend'le çalışmış; birçok ödüle de- ğergörûlmüs, 1992'deCity Üniversite- si'nin (Londra) müzik bölümünde li- sansüstü öğrenimıni tamamlamış, şim- di aynı ünıversitede, YÖK'ün burslusu olarak, Prof. Yfrah Neaman'ın yanın- da doktora çalışmalannı yürütüyor. Plaklarmın sayısı ild Genç kemancımızın dağarcığında 22 konçerto, bir o kadar sonat, solo keman ve piyano-keman eserleri var. Bugûne kadar gerçekleştirdiği plaklann sayısı, yalnızca iki: Hikmet Şimşek/ Hungarian Vlrtuosi orkestrasıyla Mozart'ın beşınci konçer- tosu (Hungaroton); Suna Kan'la bırlik- te, Gürer Aykal'ın yönetimindeki An- kara Oda Orkestrası'nın eşliğinde, Bach'ın Re minör iki keman konçerto- su (UPR Classics). Kemancı Cihat Aşkın, 23-24 aralık hafta sonu konserinde, Ender Sakpı- nar'ın yönetimindeki lzmır DSO ile birlikte, Beethoven'ın op. 61 Re majör konçertosunu, keman yazınının bu dev eserini seslendırdi: Nefıs, parlak bir ton; cümle kurma- da, soluk alıp vennede, vurgulamada hayranlık uyandıran birdüzen; rahatlık, açiklık, denge, entonasyonda tertemiz- lik, beraberiik bilinci... Bunlan bütünleyen, Sakpınar gibi genç, dinamik, özenli, uyanık bir şefin yönetiminden üreyen sağlam, hiçbir za- man sallanmayan orkestra eşliği. Aynı titızlik, düzen ve entonasyon doğrulu- ğuyla konsenn ikinci yansında, Beet- hoven'ın ikincı senfonisinde de kar- şılaşmak, mutluluk verdi bana. • Konçerto ve sonatlannın sayısı 4O'ı bulan CD'nin ransa'da yayımlanan 'Diapason' dergisinin kapağında, gözleri kapalı, başını kemanına dayamış genç bir kemancı. Adı Frank Pteter Zimmermann. Yaşı 25-30 dolaylannda. KendisiyVe konuşan Jean-Michel Moikhou adlı yazara, keman çalma hevesinin ailesi içinde başladığını, annesiyle dedesinin keman, babasının viyolonsel çaldığını, altı yaşında ilk derslerini annesinden aldığını, sonra Rus profesör Valery Gradov'la çalıştığını, Berlin'de, Amsterdam'da keman çalma sanatının derinliklenni tanıdığını, David Oistrakh'a hayran olduğunu, meslek yaşamının adindakl genç VİrtÜÖZ. başlannda Paganini'nin kaprislerini plağa aldığını, daha 23 yaşındayken dağarcığında yirmi beş konçertonun bulunduğunu, Lorin Maazel'in kendisini Salzburg Festivali'ne çağırdığını, daha on altı yaşında iken Berlin'de Daniel Barenboim'la çaldığını söylüyor. Yazının sonunda, genç kemancının gerçekleştırdiği plak kayıtlannın tam bır listesi var: Bach'tan Prokofyev'e, Beethoven'dan Sibelius'a. Berg'e kadar uzanan 20'yi aşkın konçerto; Mozart'tan Ravel'e, Milhaudya ulaşan çizgi üzerinde 25 dolayında sonat... Hepsi bir arada, sayısı 4O'ı bulan CD'nin sahıbi Zimmermann adındaki genç virtüöz. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Kitap Tasarımı Kitap tasarımcılanmız bilgisayariann başına geçmiş, akıl almaz ışleryapıyorlar. Ilginç kitaplaryaratmaktaya- nşır gibiler. Kavram Yayınlan'nın başlattığı Yeryüzü Şairleri dizi- sinin tasanmını yapan Sadık Karamustafa'yı över- ken, kapaklarda güzellik adına işlevi oldukça geri itti- ğini söylemıştim. BDS Yayınlan'nın Şiir Dizisi çıkage- lince, bu alanda çok daha aşın davrananlar olduğunu gördüm. Tasanmcı Savaş Çekiç güzellik aranışında "Bilmece kapak" diye adlandınlabilecek bir uygulama- yı gerçekleştirmiş. Masa üstü yayımcılığın öneçıkmasından, bilgisayar- ların kullanılmaya başlanmasından beri Türkiye'de iki tür kitap yayımlanıyor: 1. Düşünsel yanı ağır basan kitaplar; 2. Görsel yanı ağır basan kitaplar. Eskiden görsel yanı ağır basan kitaplar sözü edilme- ye değmeyecek kadar azdı, bizim güzellik aranışımız birinci tür kitaplar çerçevesindeydi. Basımevinin olanakları elvenrse harf seçimi yapabi- lirdık, ama bu da iki üç harften binnı seçmek anlamına gelirdi. lyi bir safya düzenlemesı, üçüncü hamur 60 gram kâğıt, temiz birbaskı, kitabın, yazann adını çar- pıcı bir biçimde sergileyen bir kapak, özenlı bir ciltle- meyeterdi. Bilgisayarların getirdiği kolaylıklarla bugün bu türya- yımcılık çok daha başanlı bir biçimde sürdürülüyor. Nerelerdeyız, anlamak için, elımin altındakı düşünsel yanı ağır basan bırkaç kitabı gelişigüzel karıştırıyorum: Aydın Çubukçu, Mantık ve Dıyalektik, 3. basım, Ev- rensel Basım Yayın. Tasanmı göreneğe bırakılmış bır kitap. Özenılerek yapılmış beş renkli kapağını kimin yaptığı bile belirtıl- memiş. Harfleri güzel, baskısı temiz. Ama cilt biraz so- runlu: Katlamada kaymalar var. Lenin, Sosyalizm ve Din, Bilim ve Sosyalızm Yayın- ları. Her şeysiyle tertemiz bir kitap. Ne içi, ne kapağı için bir tasanmcı adı verilmış. Yayımcının ya bu işleri çok iyi bildiğı, ya da önceden dizı için hazııianmış bir kalıba uyarak çalıştığı anlaşılıyor. Derii toplu kitaplara örnek diye gösterilebilir. Kurtuluş Kayalı, Türk Düşünce Dünyası 1, Ayyıldız Yayınlan. Ozellikle 194O'lı yıllarda Türk düşünce dünyasının görünümünü çizen bölümüyle çok ilginç yazılardan oluşan bu kitap, iç düzenıyle tasarımcısızlığın kurbanı olmuş. "Görenek" diyerek anlatmaya çalıştığım ortak birtasanm anlayışının çerçevesinde de değil. Sayfala- n düzenleyen kişi kendine göre bir şeyler yapmış. Sanırım artık düşünsel yanı ağır basan kitapların da tasanmcı elinden çıkması, bu işın önemsenmesi gere- kiyor. Çünkü bugün buna hem olanak var, hem de gör- sel yanı ağır basan kitapların yarattığı bir beğeni yük- selmesi söz konusu. Gelelım Savaş Çekiç'in "Bilmece kapaklanna... Adonis, Dalların Güncesi, BDS Yayınlan özel Dizi, Şiir dizisi 4. (Boyutlar: 21 cm X 11.5 cm). "Bilmece kapak" dediğim aslında bir ceket. Koyu kahverengi, külrengi, siyah, beyaz, "Adonis" ile "Dal- lanh Güncesi" adları büyümüş, küçülmüş, bölünmüş, ayrılmış, birleşmiş, önü arkası aynı bir ceket olup kita- bı sarmalamış. Kapak kartonu, içerde kullanılan soluk külrengi, pütürtü, kaba kâğıdın bıraz daha kalını. Arka kapaktaki silme kahverengi zemin sırta beyazla adlan yazıp öne ince bir çerçeve olarak dönmüş. Tepede ka- lın "adonis", altta yayınevinin amblemi, ortada aşağı- dan yukan doğru "dalların güncesi..." Açıyorsunuz, kapağın içinde siyah üstüne beyaz, karşısında külrengi üstüne siyah yanm çınar yaprakla- n. En arkada, çıkışta, aynı şey tersi olarak yineleniyor: Son sayfa siyah üstüne beyaz, kapak içi külrengi üs- tüne siyah. Kitabın tasanmını anlatmak olanaksız. Görmek ger rek. Görülsün, bakılsın diye tasarianmış. Gene de an- latmak geliyor içimden: İnce bir kitap, 72 sayfa. Baştan sona, soluk külren- gi, pütürlü, kaba kâğıdın üstüne açık yeşii, san, turun- cu renklerde yapraklar basılmış. Bazı sayfalarda şiir- lerle yapraklar karşılıklı duruyor, bazı sayfalarda üst üs- teler, sona doğru bazı sayfalarda ise yalnız şiirler, bazı sayfalarda da yalnız yapraklar var... Çok güzel harfler seçilmiş. Baştakı iki tanıtma, de- ğerlendirme yazısının ince uzun bloklarda verilişi de çok güzel. Bence tek kusur bu bloklar düzenlenirken bazı satıriarda harf aralannın fazla açılmış olması... Peki, şair, çevirmen, şiirler? Görüyorsunuz, onlardan hiç söz etmedim. Beğen- mediğimden değil, sıra gelmedi... Zaten bu kitabı elime aldım, baktım, baktım, baktım, belki iki gün sonra okudum şiirleri. Bu konu üzerinde düşünmek gerekir... Tasanmcılann görselliği öne çıkararak yalnız başka sanatçılan arkaya ittiklerini sanmayın. Kendilerine de oyun oynadıklan oluyor. Bir süre önce Tiırhan Günay bana bir şiir kitabı ar- mağan etmişti: Savaş Çekiç, Salgınlanm, Şiir, tipografi, illüstrasyon, Stil Matbaası. (Boyutlar: 13.7 cm x 26.3 cm). Sanınm basımevinin üstün niteliklerini göstermek için hazırlanmış özel bir kitaptı. 750 adet basıldığı, hepsi- nin numaralandığı yazılıydı içinde. Şiir, tipografi, illüstrasyon, tasanm... Aynca çok üst düzeyde bir baskr ustalığı... Günlerce kanştırdım, baktım, okudum o kitabı, ama Savaş Çekiç'in şiirleri iyi miydi, değil miydi, bilmiyorum. Pervin Özdemir seramik sergisi • Kültür Servisi - Pervın Özdemir'in seramik sergisi cuma gününden itibaren 21 ocak tarihine dek Devlet Güzel Sanatlar Galerisı'nde ızlenebilir. 1951 yılında tzmir'de doğan Özdemir, 1986-90 yıllan arasında Tüzüm Kızılcan gözetıminde 1RH Müzesi'nde seramik çalışmalanna katıldı. Bugune dek on iki kişisel sergi açan ve çeşitlı karma sergılere katılan sanatçı, 1991 yılında Altın Testı Seramik Yanşması Birinci Mansiyon, 1994 yılında da Altın Testi Seramik Yanşması Binncı Jün Ödülü'ne değer görüldü. Yurtiçi ve yurtdışında özel koleksiyonlarda yapıtlan buiunan sanatçı, çalışmalannı kendi atölyesinde sürdürüyor. Başkentte yeni bir sanat galerisi • Kültür Servisi -Zıraat Bankası'nın 10 ocakta açılacak sanat galerisıyle başkent Ankara. yeni bir sanat galerisine kavuşacak. Zıraat Bankası'nın yeni galerisi, bankanın değerii koleksiyonundan seçilmiş yapıtlann sunulacağı sergiyle başkentin kültür yaşamma kazandınlacak. İki yüz metrekarelik iki büyük salondan oluşan galeri, özel güvenlik ve ışıklandırma sistemleri ve çağdaş galerıcilik anlayışıyla düzenlendi. Sergide Ibrahim Safi, Ibrahim Çallı, Abidın Dino, Nuri Abaç, Hikmet Onat, Nusret Karac, Sabri Akça. Fikret Otyam, Ferit Apa, Cevat Erkul gibi Türk resim sanatının ünlü isimlerinin çalışmalan yer alacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear