Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
&AYFA CUMHURİYET 3OCAK1995SAU
14 KULTUR
BALEDE YENİRENKLER (3) SİBEL KASAPOÖLITNUN KOREOGRAFİSİ: 'ÇELİŞKT
Resimle balenin ilgiııç sentezi
FELSEFE YOLUNDA
N. RANA EVCİM
B
alede Yeni Renk-
ler kapsamında
koreografi yapan
üçüncü koreog-
raf. Istanbul Dev-
let Balesi'nin
1990 >ılından ben koreografi
dalında çalışmalar yapmış olan
bale sanatçılanndan biri. Sibel
Kasapoğlu'nun 1990 yılında
gerçekleştırdıği ilk koreografisi-
nin adı Geceden Gündiize. Hül-
ya Aksular \e Ozkan Arslan'ın
Me\levi dansçılarıyla birlikte
sergıledıği bu ilgınç çalışma bir
ITU organizasyonu>muş. Istan-
bul Devlet Balesi için 1991'de
gerçekleştırilen ilk çalışmanın
adı, Ikisi. Bu eser daha sonra
Çağdaş Bale Topluluğu tarafın-
dan dasergilenmış. 1992'deger-
çekleştirdiğı çalışmalar. 3. Ko-
reograflar Gecesi 'nde "Casta Di-
va" ve 1992 Uluslararası Istan-
bul Festıvalfnde "Eskizler".
1993 yılında Aksanat'ınaçtlma-
sı sayesinde pro\a salonu bula-
mama derdınden kurtulan Sibel
Kasapoğlu, bundan sonraki ça-
lışmalannı bu yenı mekânda sür-
dürmeye başlamış. Osman
Hamdi ve Rkret Mualla baleleri bu ye-
ni stüdyoda çıkanlmış eserler.
Balede Yenı Renkler içınde >er alan
Çelişki, Sibel Kasapoğlu'nun düşledığı
bır büyük yapıtın Istanbul Dev let Bale-
si olanaklanna uygun olarak küçültül-
müşbırşekli.
Sanatçı, Istanbul Devlet Balesi çerçe-
vesinde hiçbir iş yapmamaktansa, hiç
olmazsa sahncye tasarladığı koreogra-
finın gölgelerini düşürmeyi yeğlemiş;
tasarladığı projeyi gerçekleştirmek fır-
satını elde etmek için, yöneticilere. yap-
mak ıstediğıyle ılgilı bır fikir vermeyi
denemiş. Sibel Kasapoğlu'nun
asıl gerçekleştirmek istediği
eser, Fikret Mualla, Osman
Hamdi ve AliyeBerger'i ve eser-
lerini konu alan üç perdelik bir
koreografi. Bu özgün düşünce-
nin iki önemli özelliği var. Bi-
rincisı. tamamen görsel, plastik
anlatıma dayanan resim ve bale
sanatlannın bır arada kullanıl-
masıyla bu iki sanat a asında il-
ginç bir sentez yaratma girişimi.
Örneğın. koreografinin bazı
tablolannda söz konusu ressam-
lann yapıtlarının arka plana yan-
sıtılması ve tamamlayıcı dekor
ve dansçılarla bu resımlenn can-
landınlması düşünülmüş. Ikincı
özelliğe gelince, Anadolu insanı-
nın çağdaşlaşma süreci, resim sanatının
bu topluma tanıtılmasıyla aynı yıllarda
başladığından. bu koreografi projesi ay-
nı zamanda bir belgesel ve inceleme ni-
teliğı taşıyor.
Bu ressamlann. hızla gelişen ve de-
ğişen bır toplumda oluşan çelışkıli de-
ğer yargılanndan nasıl etkilendıklen,
tarihin akışına bağlı olarak iki ressamın
yaşadığı farklılıklar. çelişkilerin kendı
iç dünyalarına. özel yaşamlarına ve
eserlerineyansıyışı gözlemleniyor. Fık-
ret Mualla'nın kimi zaman savruk. ki-
mı zaman daha toparlanmış fırça darbe-
lennı etkıleven, bırbırıne tamamen zıt
iki kadın tıpı. bu iki bakış açısının asla
bırbirleriyle uzlaşamamasına rağmen
bir arada var olmalan... Sıvah.jalın bir
gıv sıyle simgelenen kadın, ancak erke-
ğinin sırtında var olabilen. hem kendi-
sını hem erkeğıni bağımlı kılan bır ki-
şılik. Ana-oğul geleneksel bağını da
yansıtan bu ilişkı bıçimi değışıme en
çokdirenen. köklüdeğerleredavanıyor.
Beyaz ve koket bır gıysiyle simgele-
nen ıkincı kadın tıpıyse. arzulanan. öz-
lenen. ama asla bağımlı kılınamav an ka-
dın. Dolavısıvla. venı deöerlerİe aeli-
talızm görüşünden çok daha uvgar bır
aile vaşamını sürdüren Osman Hamdi.
aynı zamanda Park'te hukuk öğrenimı
görmüş bır Osmanlı "Mihrab" tablo-
sunda eşmı son dcrece çağdaş gtysıler
ıçınde. ayaklannın dıbıne vığılmış bır-
çok kitaparasında resmediyor. Bu tab-
loda romantızmın. kadını sanatçıya esın
kaynağı olan. gızemli ve çekıcı bir ya-
ratık olarak ön plana çıkarması ışlen-
ınış.
Dolayısıyla aklın ve mantığın otorı-
tesini vurgulayankitaplarkadınınayak-
lan dibine serpiştmlıvermiş \e "Ba-
ografı. kendı kültüriınü Parısgözlükle-
rıyle gözlemlemekten kendini alama-
van bır bakış açısını vansitıvor Kara
çarşafların altında gızlenen kıvrak cin-
sellığin dınamızmı. buna rağmen erke-
ğınin çokeşlıliğıne mahkûm bırakılmış
kadınlar.
"Mimozah Kadın" portresınde Os-
man Hamdi'vı. karısını kara bır çarşaf-
la resmetmeje zorlayan etkenler neler-
dı'' Fşı buna ne gıbı bır tepkı göstere-
bildi' Sıbcl Kasapoğlu koreografisinde
bu sorulann cevaplannı anvor
F,rköse \e F.rüüder'ın müzıklerı me-
zığin yükünü çok daha hafifletırdi. Av-
rıca. çoğuniuğu iki veya üç kışı arasın-
da geçen bir koreografı doğal olarak
ağır bir tempo içine giriyor.
Üç perdelik bir projede kalabalık ve
zengin tablolann daha çok yer alacağı.
dolayısıyla eserin canlılık kazanacağı
gözönüne alınmalı.
"Çelişki". Balede Yenı Renkler çer-
çevesınde yer alan şeklıyie. ancak ana
çızgılen vurgulayan bırtabloeskızi gi-
bi. koreografın tasansını kısıtlı bır bi-
çimde aktanyor Refika Tarcan'ın tab-
lolardaki kostümlerden vola çıkarak ha-
PORTRE/SÎBEL KASAPOĞLU
Sibel Kasapoğlu. İstanbul Devlet
Konservatuvarı'nm yanı sıra Istanbul
Alman Lısesı'ndcn de mezun olmuş
\e 1978 yılında İstanbul Devlet
Balesı'nde bale sanatçısı olarak
çalışmaya başlamış.
Aynı zamanda. 1983 yılında Mımar
Sinan Üniversıtesi Sahne ve Görüntü
Sanatları Fakültesi'ni bıtirmiş.
Kendisını gerek aydın bır ınsan.
gerekse koreograf olarak yetıştirmeye
kararlı görüncn bu sanatçının
katıldığı kurslann içınde en önemlısi..
her yıl çeşıtlı iılkelcrden sckız
koreografın seçılmesıyle
gerçekleştırilen "International Dance
Course for Professional
Choreographers and Composers".
VVest York.shıre. İngıltere. "Creative
Dance Artist Trust" tarafından
gerçekleştirilen bu organızasyona
Ağustos 1993'te Sibel Kasapoğlu da
seçılmış. Bütün bu çalışmaların yanı
sıra. ınsanlar arasında sözlü ve yazılı
ıletışımın ötesınde. sezgılere.
çekimlere ve karşıtlıklara derin ilgi
duyan bu sanatçı. 1992 yılında
Fransa'dan gelen eğitmenler
tarafından doktor ve psıkologlara
yönelık olarak hazırlanmış "Energo"
adlı bır kursa da katılmış. Kısacası.
Sibel Kasapoğlu'nun ilgı duyduğu
alanlarda kendisini yetiştirmek için
gösterdiği çabayla boy ölçüşmek
oldukça güç. Kısa zamanda servetını
katlamış olmakla ünlenen bazı güncel
dâhilerden farklı olarak eğitıme ve
sanata yaptığı yatırımlarla ılginç bir
aydın-sanatçı alternatifi oluşturuyor.
şen yeni kadın imajını yansıtıyor. Bu iki
farklı kişilığin çizilmesınde Sibel Kasa-
poğlu'nun davranış bıçımlennı çok ıvı
gözlemlediği. klasik bale dılinı. farklı-
lıklan vurgulayan bakışlar. duruşlar ve
tavırlarla zenginleştırdığı görülüyor.
Koreografın dıli. daha çok psıkolojık
tahlillerden yola çıkarak gelıştinlmiş.
Osman Hamdi Bey'le ilgıli bölümde
çelişki, ressamın resimlerınde belgele-
nen eşi. dolayısıyla aile yaşamı \e dış
dünya arasında yaşanıyor Bu ıkı farklı
görüntüniin evdekı kadın-erkek ılışkısı-
ni etkileyişı inceleniyor. O çağın oryan-
tı"ya egemen görüş ilginç bir bıçimde
yansıtılmış.
Buna karşıt olarak. "Halı Satıcısı"
tablosu ve buna benzer vapıtlarda res-
medilen dünyanın kadını. Osman Ham-
dı'nin aile yaşamındakı değerlerden ha-
bersız. bambaşka çelişkılerle birlikte
yaşıyor.
Kendi kültürünü Paris
gözlükleriyle gözlemliyor
Bu bölümde. Barbaros Erköse ve
KutsiErgüner'ın oryantal caz nıtelığin-
deki müzıöı üzenne canlandırılan kore-
lodik. rahat akışlarıyla nasıl bir manza-
ra izlenimi venvorsa. Fikret Mualla ve
Osman Hamdi'nin iç dünvalannın iş-
lendıği bölümlerde kullanılan müzikler
deokadarmelodilerden vesürekli ritm-
den annmış, atonal akorlarla işlenmiş
yapıtlar.
Sanatçılann vaşadıkları uyumsuzluk-
lan >ansıtmak bakımından müzıklerin
doğru seçim olduğu söylenebılir. ama
eser Sibel Kasapoğlu'nun düşledıği gı-
bı ressamların tablolanndan oluşan bır
dekor zeminı üzenne kurulabilseydi.
görsel zenginlik. seyirciyı zorlayan mü-
zırladığı tasanmlar ve Mehmet Acar'ın
bir çalışmasından alınan stilize çarşaf-
lar tablolann boşluğunu bir derece ka-
patıyor.
YıllardırTürk koreograflara empoze
edılmeye çalışılan
u
Türk adımlı bale"
gibı, ıçeriği ve nıtelıği tartışmalı kore-
ografi reçetelerine rağmen, koreograf-
lanmızın özgün girişimlerinın çağdaş
Türk sanatının tanıtımında ve gelişme-
sinde etkili olabilecek eserler yaratabi-
leceklenni görüyoruz.
Yeter ki bu koreograflara güvenilsin
ve ödenek sağlansın.
6
ŞımarıkK
yeniden
Ankara'da
Kültür Servisi - Ankara Devlet Opera ve Balesi. yeni yılda
Ankaralı sanatseverlerin en son 1973-74 sezonunda izleme ola-
nağı buldukları. müziği F. Herold ve J. Lanchbery'ye aıt
4
Ş«na-
nk Kız' balesini yeniden sergilemeye başlıyor.
Fransız Ihtilali döneminde sahnelenmiş en eskı bale klasikle-
rinden olan üç perdelik 'Şımank Kız
1
balesini. Ankara Devlet Ba-
lesi Başkoreografı EvinçSunal ve İzmır Devlet Opera ve Balesi
koreografia-
rından Suna
Şenel sahneye
koyuyor, Şef
Naci Özgüç
yönetıyor. Ta-
sanmı Ingıliz
dekorator Os-
bert Lances-
ter'a aıt olan
dekorlan Tun-
cav Kalvon
uvarladı.
Fransız ko-
reograf Jean
Daubervarın
1789'dayarat-
tığı •Şımarık
Kız' balesi ilk
kez Fransız
İhtılalf nden
on dört gün
önce. 1 tem-
muz P89'da
sahnelenmiş.
Ünlü koreog-
raf bu balede
kendı ihtilali-
ni yapmış ve
klasik balenin
alışılmış ku-
rallannı yıkıp.
kırsal kesim yaşamını incelemiş, halk danslarıyla akademik dans
adımlannı bu balede kaynaştırmış. Balenin günümüzde sahne-
lenen koreografık düzeni ise, ünlü koreograf Frederick Ashton-
tarafından yapıldı.
Biken Davutoğlu, Arzu Dirin, Ayşe Fidanlık, Fahrettin Giiven,
Özden Aktiirk, Y. Bahri Gürcan, Hakan Odabaşı. Çağdaş Yur-
dakul, Üsriin Öztürk, Ömür Uyamk, Cevat Aydemir. Mert Tiir-
koğlu ve Önder Dirin'in rol aldığı 'Şımank Kız' balesi 14 ve 26
ocak tanhlerinde görülebilir.
Gökşen, j ann Palais Yeniköy'de vereceği resitalde Chopin ağırlıklı bir program sunacak.
Gülden Gökşen'in piyano resitaliKültür Servisi - Genç pıvanıst Gülden
Gökşen. Avusturya Başkonsolosluğu
Kültür Ofisı'nde. yenı yılın ilk piyano
resıtalini verecek. Yann akşam saat
19.30'da Palais Yeniköy'de Chopin
ağırlıklı bır program sunacak olan Gökşen.
yurtdışında eğitım gören "altın
çocuklar"dan Köln Yüksek Vlüzık
Okulu'nda. Türk Eğitim V'akff nın
bursuyla ihtısas eğitımı gören 20 yaşındakı
pıyanist. 1993 yılında Mımar Sınan
Ünıversitesı Konservatuvarı Piyano
Bölümü'nden bınncılikle mezun olmuş,
>urtiçı ve yurtdışında pek çok ödül
kazanmış. Istanbul'da Avusturya Kültür
Ofisi'nin düzenlediği Mozart Piyano
Vanşmasında başan sertıfikası. Bülent
Tarean Piyano Yarışması'nda hem
birıncılık. hemjürı özel ödülü;
Almanya'da yapılan Prokofiev Piyano
Vanşmasrnda ıkincılık ödülü almiş.
Avnca katıldığı yaz kurslannda da pek çok
başan sertifikası kazanmış.
Konservatuvara beş yaşında Istanbul
Üniversıtesi Devlet Konservatuvan'nda
Necla Tüner'in öğrencisi olarak başlayan
Gökşen. ılkokuldan sonra Mımar Sınan
Üniversitesı Devlet Konservatuvarı'na tam
zamanlı öğrenci olarak gırmiş ve HüKa
Tarcan'ın öğrencisi olmuş. Orta sonda ve
ünıversıtede sınıf atlayan pıyanist. 18
yaşında konservatuvann yüksek
bölumunden mezun olmuş Mezun
olduktan sonra da Almanya'da master
yapabılmenin yollarını aramaya başlamış.
Başarılı bir öğrenci olduğundan. bu onun
için fazla zor olmamış. Köln Yüksek
Müzık Okulu'nun sınavlarına giren yüz
kışı arasından >ıvrı)ıp, okula kabul edilen
üç kışi arasına girmeyı başarmış.
Şu anda okulun en gözde öğrencilerinden
olan Gökşen. Almanya ve Avrupa'nın
değışık bölgelennde pek çok konsere solist
olarak katılıyor. Almanya'da kaldığı bır
buçuk yıl ıçinde, onlarca konsere katılmış.
Çok konser vermenin en büyük şansı
olduğuna değinen Gökşen.
konservatuvarlardaki eğıtımin hiç de kötü
olmadığını vurguluyor. Ancak ona göre
Türkıye'de klasik müziğin
yayılamamasının en önemli nedenlerinden
biri. genç müzisyenlenn konser verme
olanağı bulamaması. Dünya çapında
sanatçılann İstanbul'da konser verdiğini
söyleyen Gökşen, hiç sahne heyecanmı
tanımadan mezun olan başanlı
öğrencilerin durumuna dikkati çekiyor.
Gökşen. bu günlerde yoğun bir şekilde.
mart ayının sonunda yapılacak
l luslararası Chopin Piyano Yanşması'na
hazırlanıyor. İlerde de Avrupa'da yaşamayı
sürdürmekte ve başan grafiğinı
yükseltmekte kararlı olan Gökşen.
Avrupa'dakı tüm konserleri izleyebilmek
ve iyi bir solist olmak için orada
yaşamanın gereklıliğini kabul ediyor.
ARSLAN KAYNARDAG
Tanpınardan
Öğpendiğim Yeni Şeyler
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yükseköğrenimı "mütareke"
yıllarına rastlar, yani 1918 sonrasına. Şöyle diyor: "O za-
man memlekette büyük bir mücadele mistiği vardı. Fela-
ketler ulusal mistiği uyandırmıştı. Öğrenim, eğitim, yaşa-
ma biçimi ve zihniyet bakımından birbirinden farklı kuşak-
lan ve insanlan bu mıstik yoğuruyordu. Hepimiz kendi içi-
mizde, kendimize yükselmenın sarhoşluğunu tadıyorduk.
Benım asıl benliğimı ışte bu hava oluşturdu. "(1)
Yazar bunları bir gazetecınin "eğitim, gençlık ve kalkın-
ma " konusundakı sorusunu yanıtlarken söylemiş. Bu uzun
yanıt, yazılarının toplu hale getirıldiğı kitaplannda yer aldı
mı bilmiyorum. Söylediği başka sözler de var, onlara ya-
zımın sonunda değıneceğım. Önce yukarıdaki sözler üze-
rinde durmak ısterım:
Savaş yenılgısinin aydınlarda uyandırdığı mücadele ve
direnme mistiği önemli idı. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılma-
sında büyük etkisı olan bu ruh hali, o gunlerı yaşayan de-
ğışık yazarlar tarafından dıle getirılmiştir. Yalnız edebıyat-
çılar değil; Hilmi Ziya Ülken, Mustafa Şekip Tunç, Ha-
san Âli Yücel gibı felsefeciler de yazılannda bu konuya
değindıler. Ne var ki 1918-1922 yılları arasında oluşan bu
ruhsal ortamın inceleme ve yorumu henüz yapılmamıştır.
Tanpınar, "Kendı ıçımızde kendimize yükselmenın sar-
hoşluğunu tadıyorduk" derken ulusal bılınçle birlikte birey-
sel bilıncın de bır çeşit tanımını yapmış. "Bilinçlenme" ger-
çekten de ruhta yükselme demektir.
Sözlerı şöyle sürüyor Tanpınar'ın:
"Yahya Kemal, Fuat Köprülü hocamızdı. Yahya Ke-
mal'den tanh zevkıni ve bir yazann bütun eserlerini oku-
ma dısiplınini aldım."
Yahya Kemal, bizde tarihe estetik açıdan bakan yazar-
lann ilk sırasında gelmektedir. Tarihin şiirsel yönlerini bu-
lur, gizli güzelliklerinı ortaya çıkarmaya çalışır, bunlan ya-
şar, başkalarının da yaşamasını ısterdı.
Tanpınar, hocasının bu özellığini yazılannda yöntem ola-
rak kullanmıştır. Edebıyat tarihı çalışmaları, denemeleri,
hatta romanları, böyle bir bakışın getırdıği katkılarla dolu-
dur.
Bir yazann bütün eserlerini okumaya gelince, bu tür oku-
ma, eksiksız biranlama çabası olduğu gibi, verımlı bıregi-
tim yolu olarak da nitelendirılebilır, Tanpınar "dısıplin" söz-
cüğü ile oradaki okuma eylemınin öneminı vurgulamak is-
temtştir.
Edebiyatçıların, düşünürlerin, felsefecilerin yazılan bir
bütün oluşturur. Bu bır bılgı bütünlüğüdür. Yazar, kitapla-
rında, yazılannda kimlığinın ve kişiliğinin değişik parçala-
rıyla yansır. Onları dikkatle okumazsanız, parçaları bir ara-
ya getiremezsmiz.
Yazarın kitaplarını, yazılarını "Bütün Eserieh" başlığı al-
tında bir arada yayımlamak, bunları okurken algılama dı-
siplini içine girmemızı kolaylaştıracaktır. Örneğin. Descar-
tes'ın, Kant'ın iki ya da üç kitabını okuyuvermekle edin-
diğimiz bilgi, onların bütün eserlerini okuduğumuzda ka-
zandığımız bilgı ıle aynı değildir. Ruhsal durumlarımız da
değışiktir. Yazarın ömür boyu yaşadığı ruh ve düşünce di-
yalektiğine ancak bütün eserlerini okumakla ulaşılabilir.
Öneririm size: Balzac'ı, Dostoyevski'yi ya da ilgi duy-
duğunuz bir başka yazarı böyle bütüncül bir bakışla oku-
yun, elde ettiğinız sonucun boyutlarını görünce şaşıracak-
sınız. Bir düşünce ve duygu zincirinin tüm bileşkesi sizin
olacaklrr. 6 u bütüntük eğitiminden sağladığtnız şey, seç-
tiğiniz yazarların değerleri ölçüsünde çoğalacaktır.
Yine Tanpınar'a dönelim:
Yanıtın sonunda Tanpınar, "Dikkatten daha büyülü bir
sözcük bilmem" demış. Burada da kuvvetli bir vurgulama
var. Bilgiye ulaşmanın başlıca yollanndan biri "dikkat"\\r.
Bu sözcük. bir noktaya yönelmiş ilgi yoğunluğu demektir.
Dikkat etmekle çok şey öğreniriz. Dış ve iç dünyamızı dik-
kat ettiğimiz kadarıyla algılarız.
Dikkat ve merakın bir istenç (irade) sonucu olarak orta-
ya çıktığı da unutulmamalıdır. Böylece söz dönüp dolaştp,
eğitimde istence, başka deyışle istenç eğitimine önem ve-
rilmesine gelıp dayanmaktadır.
Bakın, Tanpınar daha ne diyor:
"En dışımızdakı bilgi bile ulaşmak için can attığımız, ula-
şamazsak acısını çektiğimiz bir şey olmalıdır."
Bilgiye ulaşmayı böylesıne istemek de ruhumuzdaki is-
tenç gücüyle ilgili değil midir?
(1) Neriman Türkmen, "Kalkınan Türkiye'de Eğitim ve
Gençlık" (anket ve röportajlar), Ankara. 1968.
Aksanarta Yeni Yıl Konseri'
• Kültür Servisi - Aksanat'ta bugün saat 12.30 ve 18 00'de.
Karajan yönetiminde Berlin Filarmoni Orkestrası'nın verdiği
""Yenı Yıl Konseri". "laser-dısc'ten büyük ekranda izlenebilir.
Konserde Rossını. J. Strauss. Smetana. Sibelius ve Strauss'un
seçm». yapıtlan seslendınliyor
Aksanat'ta yarın ıse Sidney Lumet'in "Equus" adlı filmi,
Ingilızce orıjınalınden videodan. büyük ekranda
saat 12.30 ve 17.30'da gösterılecek.
Altı ödül alan bu filmde. Richard Burton psikiyatr rolünde.
Aksanat'ta perşembe günü saat 12 30 ve 18.00'de. Alfred
Brendelin seslendırdiğı Schubert'in "Pıano Sonatos D 958.
959, 960"ı "laser-disc'ten büyük ekranda gösterilecek.
Foppestfiump'34ün para makinesi oldu
• \\ASHI.\GTO.\ (A.A)-Göstenme girdiği günden bu yana
üzerinde konuşulan. "Forrest Gump" adlı film. Amenka'da
geçen yıl "en çok para kazanan film' oldu. Başrolünü Tom
Hanks'in oynadığı film. 1994 vılı ıçınde 297.2 milyon dolar
gelir sağladı Paramount Şirketı tarafından dağıtılan film, aynı
zamanda "tüm zamanlaann en fazla hasılat yapan dört
numaralı filmı" de oldu. Tüm zamanlann gişe rekorlannı kıran
ilk üç film ise "E.T.". "Jurassic Park" ve ""Yıldız Savaşlan".
Hollyvvood şırketleri. geçen vıl piyasaya sürdükleri filmlerden
5.4 mıKar dolar kazanç elde ettiler. Forrest Gump'ın ardından
|994'ün en çok para kazanan dokuz filmı ıse şunlar. "Aslan
Kral" (295.1 milyon dolar). "Gerçek Yalanlar" (146.2 milyon
dolar). "Taş Devn" (130.5 milyon dolar). ""Santa Clouse"
(123.2 milyon dolar). "Açık Tehlike" (121.6 milyon dolar).
"Hız Tuzağı" (121.2 milvon dolar). "Maske" (118.2 milyon
dolar). "Maverick" (101.6 milyon dolar), •'Vampir'le Söyleşi"
(98.4 milyon dolar)
Ürgiip Kültür Varlıkları Sergisi
• ANKARA (LBA)- "Geçmişten Günümüze Fotoğraf ve
Karikatürlerle Ürgüp Kültür Varlıklan Sergisi". 9 ocakta
Ankara "da açılacak. Sergi, Kültür Bakanı Timurçın Savaş'ın
himavesinde Ürgüp Kaymakamlığı ve Ürgüp Belediye
Başkanlığı'nın destek ve katkılanyla gerçekleştirilecek.
Ankara"daki Ürgüplüler Dayanışma Derneği tarafından
hazırlıkları sürdürülen sergi. Sosyal HizmetlerÇocuk
Esirgeme Kurumu'nun Kızılay'daki galerisınde açılacak.
Güven Zeyrek, 40. sanat yılını kuttadı
• Kültür Servisi- Ressam Güven Zeyrek, dün izmir Resim
Heykel Müzesi'nde açılan "Insan" konulu 21. kişisel
sergisinin açılışında "40. Sanat Yılı"nı kutladı. Izmir'i
Sevenler Platormu. "Güven Zeyrek'in 40. Sanat Yılı
Etkınliği" adı altında bır program düzenlediler. Sanatçı Güven
Zeyrek; 40 yıl boyunca eğitimcı olarak gençlerin kültür ve
sanat alanında yetişmelerinı sağladı. Türk resim sanatına farklı
bir bakış açısı kazandırdı. Sanatçı, Atatürk'ün cumhuriyet
anlayışından güç almış bır cumhuriyet dönemi ressamı.