23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15OCAK1995PAZAR 14 KULTUR Saydam yaşamnı aıılaııısız soını NEDJLM GÜRSEL LibemtioriâzL iki satırlık acı haber Fransa'nm bu kuytu kasabasında derinden yaraladı beni: "30 Arabk'ta İstanbul Marmara Oteli'nin pas- tanesinde patlavan bombayla yaralanan yazar Onat Kutlar dün yaşamını jitirdi.'* Sevgılı Onati Yalnızca Ishak'm yazan değildin benım ıçin. Paris'e gelmeden önce en sadık üye- lerinden olduğun Sinematek'in yöneticisi de de- ğildin. Adını, çok küçükken, annemden duymuş- tum ilk kez. Gaziantep Lisesi'nden matematik öğ- retmenin Leyla Gürsel'den. Sonra, gerçekte, aynı lisede Fransızca öğretmeni olan babamın senı da- ha çok etkilediğini, edebiyat merakını ve Fransız- ca bilgini ona borçlu olduğunu öğrenecektim bır yazından. Ve sana 1950'lerde Gaziantep'te Hen- ry Miller'm "Le Printefnps Noir" adlı bır kıtabı- nı hediye ettiğini. Taşrada başlayan, Istanbul'un kültür çevrele- rinde sûren, gerisi gelmese de Türkçeye en güzel, en özgün öyküleri kazandırdıktan sonra sinema eleştirileriyle yetkinleşen ve garip birbiçimde şi- irle son bulan, daha doğrusu alçakça bir saldınnın edebiyattan, şiirden, düşünceden, ne yazık ki çev- remizde giderek azalan tüm güzelliklerden kopa- np aldığı bir yaşam. Onat Kutlar'ın dürüst, say- dam ve gerçekten anlamlı yaşamı. Ve anlamsız bir son. Köktendincilerin listesinde kımbilir kimler var daha, bilmiyorum. Bildiğim bu hain saldın sonucunda yitirdiği- miz Onat Kutlar'ın ölümünün yalnızca biz dost- lannda değil, ülkemizin kültûr yaşamında da ka- panması güç yaralar açacağıdır. Çok sık görüşürdük. lstanbul'da, Çiçek Bar'da genellikle, bazen de Paris'te. Cevat Çapan'la bir- likte geldikleri Royaumont Manastın'nda düzen- lenen bir şiir seminerine katıltnıştım geçen yıl. Onat'ın şiirlerinden birini kendisiyle beraber Fran- sızcaya çevirirken yaşadığım mutlu anlan anım- sıyorum. Sakin, bilge tavırlannı, yumuşak sesinı. Gece, keşişlerin ruhlannın dolaştığı manastınn avlusundakı yürüyüşlerimizı. Ve son yıllarda Cumhuriyet'te yayımladığı o birbinnden güze! ya- zılan. Bir öykücü olarak Onat Kutlar'dan çok şey öğrendiğimi belirtmeliyim. Ama o. her şeyden ön- ce, aramızdakı kuşak farkına rağmen, bir dosttu benim için. Ve hep öyle kalacak. CANAN BEYKAL Sevgili Onat Kutlar, bir ölüm habennı bana sen vemiştin. 1976 yılında bir gün Kuzgun'un (Acar) Cerrahpaşa Hastanesı acilınde camlı bölmeyle aynlmış buz gibi bir yerde yapayalnız, yan çıplak yatarken gördüğüm o sabahm hemen ardından, bir öğle üzen öldüğünü telefonla bildırmıştin. "Ben gördüm daha veni. Onat Kutlar'a ilkmektupöunemişti" demiş, inanamamışrım ve sesım birden boğuklaşıvermişti de sen "Şimdi yeri ve zamanı değil ama Cumhunyet, Kuzgun için bir sayfa hazırlıyor, senin de bir yazı yazman gerek" demıştın. ölmenın hıç yen ve zamanı değildi Onat Kutlar. Ölmenin hiç yeri ve zamanı olur mu diye sorma sakın. Henüz daha sevgili kannla evlılik yıldönümünü kutlamak üzere buluşmamıştınız kı. 1995 yılının ilk sabahı Piyer Lotı'de kahveni içmemiştın ki ve daha senin ışığına gereksinımi olan nıce gençlerle bulusrnamıştın ki? Belki acılann dındi şimdi ama bütün yakınlann, sevdıklerin ve seni seven dostlann, dokundugunda, konuştugunda ışıtıverdiğin herkes şimdi acılar içinde, bentm gibi yeri ve zamanı Çok şey öğrendik sendenATtLLA BİRKtYE Bırçok şeyi senden öğrendik; biz o zamanlar, bahan simgele- yen kuşlar gıbıydık. Sen böyle adlandırmıştın. Senı ilk kez, ön- ce yazılannı okumuştuk, Sıne- matek'te üye kartımızı alırken görmüştük. 'tshak'ı henüz oku- mamıştık, o zamanlar utangaç ama cesur ses tonumuz vardı. Aramızda, yoksul ve kerpiç köy evlerinın kırlangıçlan da var- dı. Bizler, kentlerin yeni yetme horozlan gibiydik. Sanki her şe- yi bıliyorduk. Soruyorduk. Sor- duğumuz da hemen hemen hep aynıydı: Çözüm nerede? Ya da:Bir gerçeği saptamakla yett- necekmiyiz? Sizleri, seni kızdınyorduk. Ne kadar hoşgörülü olursanız olun sizleri kızdınyorduk, olup olma- dık yerde sorduğumuz pervasız ve hep birbırinin benzeri sorular- la. O zamanlar, aramızdaki sınıf farkını kaldınrcasına giyinirdik. Kadife pantolon, kazak, parka ve ayağımızda potlar. Şaşkındık ve siz, gözlerimizdenokurdunuzbu acemi şaşkınlığı. Birde aceleciy- dik. Bir an önce olsun isterdik. Bir an önce her türlü sorunu çöz- mek isterdık. Ama umut doluyduk. Sizler bize, bir de 68'liler tabii, güven verirdiniz. Varlığınız, konuşma- lannız söyleşileriniz, hani o si- zin, senin film öncesı konuşma- lann. Bir de hiç unutmam, tele- vızyonun ilk yıllannda hazırla- dığın sessiz sinema programında fılmden önceki, o şiirsel söyleşi- lenn. Sinema dergılerindeki yazıla- nn. Politika gazetesindeki, o za- manlar belki farklı bakıyorduk ama, o umut veren şiirsel betim- lemeleri imrenerek okuyorduk. Bırbirimize göstererek. Sonra seksenli yıllar, bizler içerdeydik ve sen bızlere seslen- din: Yeter ki Kararmasııu. Biz- leri ve de dostlannı yazılannla yalnız bırakmadın. Kimimiz okuduk da içeriden güç bela sa- na mektuplar yazdık. Kimimiz dışandaydık, telefon açtık; ya da elıni sıkıp teşekkürettik. Ve tabii ki o uzun soluklu, imgelerin: 'Pe- ralı Bir Aşk fçin Divan' da kimı- mizi derinden etkiledi. Kimimiz yitti; kimimiz tekrar o kerpiç evlenne döndü. Yaşam çetrefilleştı, dört bir yana dağılı- verdik. Kimimiz, kopuverdik o Sinematek'li yıllardan. Abileri- ne özenen toylardık. Güzel yıllar- dı Hani kopanlara da sözüm pek yok! Ama çoğumuz, dört bir ya- na dağılsak da o bizlere umut ver- diğin yıllardan, söyleşilerden, — yazılardan kalan sözü unutma- dık: Yeter ki Kararmasm— Kimımize babalık ettın, elin- den tuttun, iş buldun. Kimimiz yazar olup eli kalem tuttu, seni ustabildik. Baharlsyancıdır'de- din bir kitabının adına, sanki yi- ne bizim kuşaktı imlenen. Bizim kuşağı hep sevdin. "Sadık Hi- dayet'ı de, Furuğ'u da senden öğrendik. 'Hafız Divam'nı bile sana özenerek okuduk. Kimimiz, denemelerinde iz sü- rüp deneme yazan olduk. Kimimızle dostluğun hiç bit- medi. Babamızın cenazesine bi- le geldin, Filiz ile. Kimimizin ni- kâh şahidı oldun. Saatlerce dert dinledin Açımladın. Yazarken de konuşurken de duyarhhğını, sevgini hıç yitırmedin. Özcesi. çok şey öğrendik sızlerden, sen- den. lnsanın içine yaşam sevinci aşılayan bir dosttun. Kahkahan, o dolu dolu şu veya bu şekilde al- dığın keyfı karşındakıne akıtıve- rirdi. .ji 'Sen, yalnızca şaır, öykücü, de- %^ nemeci. sınemacı değil, duyarb- Ş ^ lıklann yazanydın, Onat Kut- ; * lar... tnanmak çok güç, ama de- diğin gibi: "-Bu kör eylül karanlığından uzak- Bir ölümsüzyaz ülkesi olmah." OnatAbVye son armağan... AHMETCEMAL Sevgili Onat Abi, Sizsiz ilk gecemiz... Uyku tutmadı. Saat şimdi üç. Sigaralar da işe yaramıyor. Ansızın size, hemen şimdi, bir armağan vermek istedim ve o çok beğendinizi söylediğiniz Rilke çevirilerimin içinden bir şiir seçtim. Size söylemek isteyip de söyleyemediklerimin hepsinin yerine geçmek üzere, kabul eder misiniz? Bir Fırtına GecesVnderu.. Yayılıyor ansızın, gittikçe artan firtınanm dalgalandırdıgi gece, öyle ki, sanki fırtına çıkmasa, kalacakmış sıhşıp zamamn hvrımlan arasında. Yıldızlann direndikleriyer değil bitiş noktası, ve ne ormanın ortasmda başlıyor, ne benim yüzümde, ne de senin görüntünle. Lambalar kekeliyoriar, habersiz: Yoksa ışığımızla yalan mı söylemekteyiz? Yoksa binlerte yıldan buyana gece mi tek gerçeğimiz... Rainer Maria Rilke şiire şiirler/XTV ORHAN ALKAYA Onat Ayıntap 'tan bir at koşıunu uzak üstelik kimbilir hangi mektuptan gazi kim bilir hangi incelikten sayılacaktır mesleği tükenmez kalemle saman kâğıdınm buluştuğu durakta vatman Blaise Cendrars 'ın uzak kardeşi mes 'uliyetten sorumlu bir bakan güzel kadın sevme ustası tenha portreleri en iyi çizen adam dertlı anda beliren yazı yazıdan malûl bir hayat arkadaşı isi: Onat Kutlar rolü: kaç küsur cilt Pardayanlar gözü gönlü hayat ile hraât Onat (Fotoğraflar: FtLlZ KUTLAR) değUdi ölmenuT dıye düşûnüyorlar. Benım gibi nice gencin kendi yollannı bulmasinda bilıyorum ki yardtmcı oldun, korkarak girdiğim o Sinematek'in büyülü dünyası yıllar önce benim için de ikinci bır "academia" oldu. Yazmaktan vazgeçtiğim her dönemımde bir firsat çıkınca beni anımsayıp. kışkırtmışındır. Sonra Sinematek'teki gibi yıllar sonra bu kez Cumhunyet'ın kültür sayfalannda yine buluşmustuk. Son gördüğümde "Şör üzerine yazılannı da okuyorum" dıye şaka yapmıştın ve Cumhunyet Kitap Eki'nın bır yanlışlığı üzerine konusmuştuk. Ben de sana "Beni köşende ne zaman yazacaksın, hâlâ büyümedim mi" dıye sormustum. Bak şimdi ben senden önce seni yazıyorum. Ölümünle ilgili bir yazı yazacagımı bilseydim, hiç yazmazdım diye düşünüyorum, ama senin "Şimdi zamanı ve yeri değil ama _. yazman gerek" deyişini duyuyorum. Sevgili Onat, 13 rakamının ugursuz olduğuna ınanirlar. Artık ben de inanıyorum, şu 13. günü atlatabılseydin diye düşünüyorum nedense. Bugün -dosthık ve SçtenBkle" dıye imzaladığın kıtabını yenıden elime aldım, şürlerinı, mektuplannı yenıden okudum. Şımdı herkes her zamankınden daha çok senden söz ediyor. Televizyon kanallan, radyolar, telefonlar, fakslar, insanlar hep söze "Onat KuÜar" diye başlıyorlar. Tanıdığım en güzel insanlardan biriydın, belki de en güzelıydin En dost olanı, en içten, yalandan dolandan nasibini hiç almamış olam, en yapıcı, en banşçıl, en espnli. en güzel konuşanı ve de insanlan bir şey yapmak üzere kışkırtanı, şevklendireni. Sevgili Onat belki acılann dindi şimdi, ama herkes acı içinde, senı karanfillere boguyorlar, o dost yüzün bir fotoğraftan gülümsüyor yine ya da konuşuyor gıbisin. Hiç kimsenin kulağmdan sesınin, belleklerinden yüzünun sılineceğini düşünemiyorum, öylesine özelliği olan bir ses ve yüze sahiptin çünkü. Belki anımsarsın, Yanmca Kültür ve Sanat Şenlıgi hazırlıklan için sık sık otobüsle yaptiğımız yolculuklar sırasında otobüs muavinı bır genç durmadan "Ağbi yav seni. sesini ben bir yerden hatırlar gibiyim" diye tuttunnuştu da ben "Yahu Onat, galiba bu adam seni gerçekten tanryor, ama nereden olabilir ki" demıştim de sen "Taımor tabii! Çünkü televizyonda o saatte iztejebileceği tek bir program var, Vedinci Sanat >olculuk aralannda kahvede otunıp onu izüyordur, ordan tanrvor beni" demiştin. "Bırakaum bir yana gevezeligi'' sen kım olduğunu bıliyordun, "Gefcceğjn ÇiftçisL"' Ama ya onlar kımdı? Bir yeni yıl öngününde senm gibi güzel bir insanı ve gencecik bir kızı cam parçacıklanyla saydam bir ölumün işaretıni üzerleftnize konduracak olan bombayı oraya koyanlar? "Ve şu soruya bir yanıt bulahm." Kimlerle ne alıp veremedıklen vardı, ne tür bir alışvenştı bu? Ve "bu ahşverişin faturasını niçin "SEN" ölerek ödemek zorundasın?'1 Bunlar senin kitabından "Mektuplann Somı" adlı yazından değıştirip yazdığım ahntılar. Sevgili Onat. biz seni daha çok yazacağız, öylesine çok yönlü, öyle ışıklı bir aydın sanat ve kültür adamıydın ki seni her yönünle daha çok yazacağız çünkü, ötöüğunde karnından kırk tane "Gelecek Yıl" çıkartacakbir ekin adamısın sen. Ama en çok pazar günlen özleyeceğim senı, ölmenin yeri ve zamanı değildi ama yerin ve zamamn belliydi Cumhunyet'te. Herkes seni en çok pazarlan özleyecek. Onat Kutlar'a bir kırmızı karanfil AYŞEGÜLYÜKSEL Onat Kutlar'la hiç tanışmadık (Olsa olsa yazılanmız kucaklaşmıştır gazete ya da dergı sayfalannda). Oysa sanata eleştirmen gözlükleriyle bakmayı ben onun aracılığıyla öğrendim. Sanatın, lezzetli bir yemek gibi keyifle tüketıldıkten sonra unutulan bir nesne olmadığını; sanatı değeTİendirebılmek için emek harcama zorunluğunu; sanatsal algılamanın tüketicı değil, üreticı olması gerektığıni... Yaşamımda bir dönüm noktası oluşturan bir öğrenme sürecı, Onat'ın başlattığı Sınematek eylemi içinde oiuştu. Benım kusağım dünya sinemasının pıyasaya düşmemış klasikleriyle, çağdaş sınemamn öncü yapıtlanyla Onat'ın öncülüğünde tanıştı. Görsel anlatımın sözsel anlatımın ötesinde bir dil oluşturduğunu, büyük yaratıcılann görsel dilde ne yaman "gramerler" yazdığını. ben ve yaşıtlanm, nice "aydınhk" akşamüstlerinde, ne çok emek vererek anlamaya çalıştık Sinematek okulunda! (Oysa göstergebilimden habenmiz bile yoktu o yıllarda). "Görsel dil"i çözme alışkanlığını, dilini anlamadığım altyazısız sinema yapıtlannı izleyerek edinmeseydim, tiyatro eleştirmenliğine hiç soyunmayacaktim belki de. Sinematek yoluyla hepimiz, şu ya da bu biçımde, sıradan "okur-yazar" olmaktan "aydın" olmaya geçiş sürecini hızlandıran, yönlendirici bir eğitimden geçtik. Onat Kutlar yaşamı boyunca kişiliği ve ürettikleriyle "aydın kişi" olmanın somut bir örneğini sergiledi. Aydın olmanın getirdiği duyarlığın, paylaşımcılığın, banşçıllığın... Ölümü ise -ironik birbiçimde- nitelikçe onun tam karşıtı olan güçlerin eliyle geldi; karanlığın aydınlığı yok ettiğı görülmüş mü? Teşekkürler Onat Kutlar 1 Aydınlıkla karanlık arasındakı sonsuz çatışmada yüreklıce yan tutabıldiğın, yaşamını aydınlıktan yana çabalara adadığın, en çok da içindeki aydınlığı bızlerle paylaştığın için... Onat'ın köprüleri...MEHMET BASDTÇU Cam parçası ya da bomba parçası, her neyse, o parçalayı- cı cisim, eğer Onat Kutlar'ın köprücük kemiğine rast gelsey- di, belki de olduğu yerde kala kalır, kaslar içine gömülüp uy- sallaşıverirdi. Çünkü, Onat'ın köprüleri sağlamdı. Yakın dostu olmaya zaman ve firsat bulamadığım için, kendi- sini daha çok yazılanyla tanı- yarak sevdiğim Onat Kutlar, sağlam kültürel köprülerin insa- nıydı. Duyarlı bir sanatçıydı. Keskin bir gözlemciydi, ödün vermeyen aydın kişiliğiyle ve olaylarkarşısındaki yapıcı yak- laşımıyla bu köprüleri durma- dan güçlendirir, yenilerini kur- mayaçabalardı... Sinemayla edebiyat, senaryo yazarlıgıyla film yapımcılığı, Doğu ile Batı kültürleri, Türk- çe ile Fransızca, popüler sine- mayla siyasi sinema... Ve belki de en önemlisı, sanatlar. sanat- çılarve farklı insanlar arasında, köprüleri kurup dururdu... O talıhsiz yıl sonu akşamı, bombanın patlamasından yirmi dakıka sonra gelen ambülansa girerken gördüm kendismi son kez. Omuzlannı kaldırmış, ba- şını dikmiş, çevresindekilere ber şeyler söylüyordu. Telaşsız- dı; güçlü görünüyordu. Bir an- da rahatladık. Birkaç gün sonra Onat'ı yine aramızda göreceği- mızden, tatlı tatlı sohbet edece- ğımizden emindik sanki... Patlama olmadan bır dakika önce Onat Kutlar'ın yanında bulunan Füruzan'la bırhkte olayın şokundan sıynlmak ıçin başka bır pastaneye girdik, bir ıki kadeh içtik, sinemadan, Onat'ın da katkılanyla Paris'te yayımlanacak olan "Cinema Ture" kitabından söz ettık... Onat'ın yarasının hafif değil, tam tersine. durumunun çok ciddı olduğunu, o gecenin sa- baha yaklaşan bır saatinde tele- fon eden bir dostun acılı sesın- den öğrendim. Beş saat ameliyat masasında kalan Onat Kutlar yoğun ba- kımdaydı. Hastanenm gırişin- dekı yoğun sigara dumanı gün- lerce dağılmadı; acılı, kızgın gozlerini kızaımışhğını gizle- yemedı. Varsın doktorlan, kimselere kendisiyle görüşme olanağı ta- nımasın' Yeni yılın ilk günü, kalkıp Onat Kutlar'la buluşma- ya Piyerloti kahvesıne gittim... EHerinde Onat'ın yazısının bu- lunduğu Cumhuriyet gazete- siyle, belki de ilk kez bu sevim- li kahveye gelenler, yabancı tu- nst gruplannakanşıyordu... Bir televizyon ekibi geldi daha son- ra Yayını hazırlayan genç kız, bir masa köşesine ilişerek, elin- deki "Cumhuriyet"in üzerine notlar düşmeye başladı. Omuz- larda gezen kamera değişik gö- rüntüleT saptamaktaydı. Çevre sakindi. Kalabalık gürültüsüz- dü. Akşam yavaş yavaş Haliç! üzerine çöküyordu. Hava ılık, gökyüzü, medyanın aynalan gi-' bı puslu ve kirliydi... İşıklar, yoğunlaşan sisi birer bırer delmeye başladığında, Pi- erre Loti'den izin isteyerek! kalktık. Eyüp semtinin kutsal, camii çevresinde, yoksulluğun kutsallığı kol geziyordu. Eskiı Galata köprüsünden Sütlüce'ye geçiverdık. Sonra sola döndük. Bıraz ötede, sağ kolda, gelecek yüzyıla el sallayan güzelim bif eski yapı çıktı karşımıza: Len- gerhane. özenli bir restorasyon- çalışmasıyla müzeye dönüştü- rülmüştü, önünde durduk; ıçine> girip gezdik. Bambaşka, yepye- ni güzel bir tstanbul'daydık Tarihsel, kültürel, toplumsal, köprülerin ülkesıydi Türkiye...' Aynı zamada, özellikle îstan- bul'da giderek belirginleşen çe- lişkilerin de .. Ve bu celişkıleri yumuşatacak, hak ve adalet kavramını hukuk devletıyle bağdaştıracak köprülerin tümü henüz kurulamamıştı; onlar da, ilk selde dağılıp gidecek kadar eskımış, çürümuştü. Demokrasınin köprüleri tıka- lıydı. Düşünce özgürlüğüne saygı kalmamış. hoşgörü zın- danlara kapatılmıştı... , Onat'ın son yazısının son bö- lümünü bir kez daha okudum. "Ama üpkı Loti gibi, yukan- lardan, Aşivan'dan bir kartal bakışı ile 'Zaman'a bakan Fik- ret'ın 'Doksan Beşe Doğru'. bir 'Dud-i Muannıd'(inatçısis)için- deki düşünce ve duygulanm pa\ laşıp başkaldırmaktan baş- ka ne geliyor elimizden? Neyse, gene de yeni yıkntzı Onatkutbr" Yitmeyiz ki Ölmekle SUPHİ NURİ tLERİ Biryıl daha devrildi Koca bir yıl daha Sıvas 'ta gülleryandı lstanbul'da Yasemin Onat Kutlar'dıbir de Nasibini alan vahşetten Duvarsız şehirierın özlemivdi ve insancayaşamak yüreklerindeki Bir yıl daha devrıldi ve bır tNSAN daha toprağa verildi Aydın yüreklerimbde rayıhası Yaseminlerin gözyaşlanmızla yeşerir umudu gelecek günlerin 3 Ocak 1995 Yasemin Cebenoyan'a Onat Kutlar'a Her şey kirlendi! Evet Onat HER ŞEY KİRLENDİ Önceyürekler kirlendi ki, terör seni de aldı Onat Kahrolsun ki onlara aydınhğa ölüm kusariar Onlar ki düşünceden korkarlar Onlar ki ışıktan korkarlar Onlar ki kara kafalarında aydınlardan korkariar Onlar ki korktuklan için kan kusariar Bilmezler kı Onat bir Onatgider bin Onat gelir Hangi gün vardır Onat aksam olmamış Hangi akşam \'ardır Onat güneşi doğurmamış Ve Onat anımsa bi yol ne demişti Nâzım "Sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlüdar aydınhğa " 11 Ocak 1995 SENNURSEZER Onat Kutlar'a Çınaraltındayız da sanki Seni beklıyoruz Celal mırıldamyor Mollaların yasakladığı aşk şaHasım Tahrun da "Sabah ezanmı okuyor müezzinler Allahuekber Allahuekber Gelmedinyine.." Çmaraltında değiliz Celal de yok Kötü haber taşıyan postayı önleyecek Çocukla ninesi de Belki de aynı siperdeyiz Erken terhis bekleyenlerle Çınaraltındayız da sanki Bir gülümsemeyi bütünlemeye çalışıyoruz Göndermek için sana Dön aramıza da Onat Gülüşünle tekrvHa Yaşamanın değdigini her actya 3 Ocak 1995
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear