25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4EYLÜL1994PA2AR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 GUNDEMDEKIKONU: ONATKUTLAR Bundan on yıl kadar önce, aynı ajanstan aynlan üç arkadaş, o günlerin m<xiasına uyarak bir reklam ajansı kurduk. Beşik- taş Baimumcu'da küçük, şi- rin bir büromuz vardı. îşler biraz gelişince dil biJen, yönetici özel- likler taşıyan bir yönetici sekreter al- mamız gerekti. Eski sekreterimiz tele- fon açmca söze "lyi mesailer ha- yatım" diye başüyordu, sıcak hava- îarda da ofiste terlikk dolaşıyordu. Ben, başvuracak adaylann düzeyi- ni belirler düşüncesiyle ilanın Cum- huriyet'e verilmesini önerdim. O ila- na ne yaak ki -üstelik on gün sonra- sadece Suudi Arabistan'dan biryanıt geldi. Orada çalışan bir mühendisin kansıydı. Çaresiz ilanı. küçük ilan sayfası olan bir gazetede tekrarladık. Birkaç başvuru oJdu. Ortağım Rıfat Madenci'denricaet- tim. "Başvuranlarla ilk görüsnıevi sen yap, gözünün ruftuklan ile bizi de gö- riiştür" dedim. İki gün sonra Rıfat, en göz dolduran adayJa görüşebileceği- mizi söyledi. Toplantı odasında, göz- lüklü, genç, sevimli bir hanım bekli- yordu. Gerçekten göz dpldurucuydu. OD- TÜ'de okumuştu, İngilizce biliyordu, bilgisayardeneyimi vardı vs. Ben kişi- liği konusunda biraz daha bilgi sahibi olabilmek için sordum: "Yasemm Hanım, acaba nıesleğiııiz ve işiniz dtşında da merakiaruıız, "hobby'leri- niz var mı?" Gülümsedi Yasemin, "Var efendim" dedi "Astroloji...'' Be- nim bu burçlarla falan hiç ilgim olma- dığı için sözcüğü 'astronomi' olarak algılamışım. Çok heyecanlandım. Işi dışında bir de uzay ve gökbilimi ile ilgilenen bir genç insan. Pek hoşuma gitti. Yasemin'i hemen işe aldık. Yükselendeğerlerburcu İşin ashru öğrenmem uzun sürme- di. Birkaç yıl birlikte çalıştığımız, be- nim daha sonra yardımcılığımı yapan Yasemin, olağanüstü bir insandı. Çalışkan, disiplinli, arkadaş canlısı... ve burç meraklısı. Burçlar onu öylesi- ne etkilerdi ki bir süre sonra kendisi- nin üstlendiği, ajansa yeni eleman ah- mJannda. müracaat formunun bir kıyısına küçük bir işaret koyardı: Te- razi, oğlak, koç vs... Burcu uygun olmayanlann hiçbir şansı yoktu. Bu arada ben kendi burcumla zo- runJu olarak ilgilen- dim. Ocak sonunda doğduğum için bur- cum, belki yararlı, ama sevimsiz çınJamalan olan bir ev aletiydi: Kova. Her ne kadar Yasemin bu burcun olağanüstü özellikler laşıdığını söylüyor- duysa da 'Kova GS, Kova FB', duvar yazı- lanndan ötürü peİc ısı- namıyordum. Birde bu burca yükle- nen özelliklerin bende sahiden bulu- nup bulunmadiğı konusu vardı. Bu konu beni pek ilgilendirmiyordu, ama yönettiğim insanlan ilgjlendiri- yordu: Güvenilirlik, duygusallık vs. örneğin Yasemin, biriikte çalıştığı in- sarüann karakter ve davranış biçim- lerinde burçlann etkisini göz önüne alıyordu. Bir gün anam beni aradj. Sesinde biraz merak ve şaşkınlık vardı. "Oğ- lum" dedi. "bugün vardımeın beni aradı ve senin saat kacîta dünvaya gcl- diğini sordu. Ben de söylediın..." Güle- rek yatıştırdım onu. Yasemin'i aradım: "Evet" dedi, "... ve öğrendim. Yükselen burcunuz aslan..." Eyvah. Kova'nın içinde bir aslan. Ne olacak şımdi? Tabii birşey olmadı. Ne yele beiirdı ne de kuyruİc. Bende bir değişiklik yoktu. Ama sarunm o günden sonra Yase- min. bana biraz daha farklı bakü. Sahi kuzum allahaşkına nedir bu 'yükselen değerlerr Aylık olarak 'astronomik değerler' elde eden bazı köşe yazarlannın icat ettikleri bir 'asîrolojik değer' mi? Her gün. her allahın günü yazmaya değer bir değer mi? Salah Bey'in alaycı dili- ne yakışır bir 'nazenin balon' mu? Bir kredi kartı mı yoksa? Bu.. Bu.. Nedir bu? Kısa zamanda bende, zararsız sap- lantılardan biri haline geldi. Nerede muteber bir köşe yazanmızın yazısın- Sahi kuzum allahaşkına nedir bu 'yükselen değerler?' Aylık olarak 'astronomik değerler' elde eden bazı köşe yazarlannın icat ettikleri bir 'astrolojik değer' mi? Her gün, her allahın günü yazmaya değer bir değer mi? Salah Bey'in alaycı diline yakışır bir 'nazenin balon' mu? Bir kredi kartı mı yoksa? Bu.. Bu.. Nedir bu? Öyle ya, 'Aslan'a dikkat etmek gere- kir. Kulaklan çınlasıh. Yascmin'in şimdi altında yaşadığı gökyüzünde hangi burçlar var, hangileri yükseli- yor ya da alçalıyor, Mars Neptün'le buluşuyor mu. "Terazi" neyi tartıyor bilmiyorum. Ama ne zaman günün moda deyışi 'yükselen değerler' sözüyle karşılaş- sam Yasemin'in bu *vükselen burç' öyküsünü hatırlayıp güJümsüyorum. da 'yükselen değerler' sözüne rastla- sam hemen merak edip okuyorum. Anlamak için. Ama nasıl bir 'kova'- ysa kafam, doluya koyuyorum almı- yor, boşa koyuyorum dolmuyor. Kimi 'serbest piyasa ekonomisf ya da 'liberalizm' di>or. kimı tüketim' di>or. kimı 'birey'diyor. kimi ise 'glo- balleşme'. Ama bağışlasınlar beni, bu tanımlan doğrulamakta güçlük çeki- yorum. Benim bildiğim 'değer'in baa an- lamlan var: Örneğin 'erdem' gibi, bir şeyin parasal 'karşılıgı' gibi. ınsanlann ona yüklediği 'önenı' gibi. üretim'in bir şeye eklediğı 'artı' gibi. sanatta (re- sımde. müzikte) 'ağırlık', 'süre' gibi, takdir eöne'nin nesnesi gibi... neyse, birsürü anlam. Ama bu yazarlanmızm her gün 'yükselen değer' diye kafamıza kaktıkian bu kavramlar niçin 'yükse- len değer' oluyor anlamıyorurh. Ör- neğin 'serbest piyasa ekonomisi' niçin bir erdem olsun? Ya da bir şeye bir şe> katan 'üretim' yenne bir şeyi tü- ketmek' anlamjna gelen tûketim' ni- çin bir değer? Üstelik de yükselen de- ğer? 'Birey'e önem vermek. ilkçağsofist- lerinden günümüze kadarhiç küçüm- senmedi sanat ve felsefece. Niçin şim- di 'vükseliyor'? Üstelik Mc Luhan'ın 'Global Village' (Global Köy) ve Brzezinski'nin 'Global City'sinden tü- reyen 'Globalleşme' kavramı tüm in- sanlığı 'bireyselJeşme'ye değil, 'sürü- leşnıeye' götürürken? Para kazanma. ticaret, bizim toplu- mumuzda bile 'şimdi önem verilen şeyler' değil ki. "Ticaret şahsi *e muhterem"dir. Taa peygamber efen- dimizden beri. Bu hanımlar ve beyleryazılannı ya- zar ya da TV'den sunuşlannı yapar- ken karşılannda, uzakta, bizim gör- mediğimiz bir 'akan yazı'ya bakarak ağızlannı açıp konuşur gibi yapıyor- lar. 'Play back'le. Asıl konuşan bir başkası. Tıpkı 'karaoke'gibi. Sarunm bu > üzden anlamıvoruz. Bekleyin Sevgili Cumhuriyet okur- lan. Gelecek yazırun konusu 'karao- ke\ Asıl 'konuşan'ı birlikte araya- cağız. RobertDe Niroilkkezkameraarkasınageçtiği "BirZamanJarBronx"dan sonra basınailgigösterdi: Robert de Niro: Bir film yönetmek. bir karakteri canlandırmaktan çok daha fazla zaman alıyor. Oyunctı, birfiJrneçekim aşamasında katilıyor, yönetmen ise A'dan Z'ye zaten o projenin içinde. Külrür Servisi - "Bana bir şey mi soylediniz?", "Taksi ŞofS- TVT filminde Robert De Niro- nun söylediği bu sözler uzun süre, kendisiyle bir türlü konuş- ma fırsatı bulamayan gazeteci- lerin korkulu rüyası oldu. Yairuzca hızlı röportajlan ka- bul eden bu gizemli oyuncuyla konuşma fırsatı bularüar onun verdiği tek heceli ve suya sabu- na dokunmaz yanıtlara tanık olmuşlardır. Ancak De Niro çok büyük bir sürpriz yaptı ve ilk kez kamera arkasına geçtiği "Bir ZamanJar Bronx" adlı fıl- mi üzerine basına ilgi gösterme- ye karar verdi. Robert De Niro'nun kendini olduğugibi ortaya koyan bir in- san olduğunu söyleyebilir mi- yiz? Hem evet, hem hayır. Evet, çünkü yapılan röponajda ilk yönettiğı film üzerine o kadar çok konuştu kı, hakkında hiç- bir şey bilmeyen biri rahatlıkla onun geveze olduğunu ve ba- sınla çok iyi ilişkilerkurduğunu iddia edebiürdi. Hayır, çünkü ilk sorudan itibaren kendini ele vermekten kaçmdı. Pekiyi, kimdir Robert De Niro? Bunu belki de kimse tam olarak bil- miyor, belki de bu soruyu ya- nıtlamak için henüz çok erken. Senaryo yazamadun - "Bir Zamanlar Bronx", yö- netmenlik girişjuninde bu- lunduğumız ilk film değil mi? Evet. Tabii önceleri bazı yö- netmenlerle ortak bir calışma yapmayı, projelerimi senaristle- re vermeyi düşünüyordum. Bir film çekmek aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ashnda kendi yazacağım bir senaryoyu yö- netmek isterdim. Fakat zaman- la tek bir satır ile yazamadığı- mın farkına vardım ve kendi kendime 'Böyle giderse sen se- naryo falan yazamazsın' de- dim. Böylece bilinen, benim de kendimden bir şeyler ekleyebi- leceğim bir konu düşünüp boy- le bir filmi yönetmeye karar verdim. Ve böylece "Bir Za- manlar Bronx" adlıfilmiyönet- meye karar verdim. - Bir filmde yalmzca rol al- makla: hem yönetip hem o\un- cu olniak arasında ne gibi bir fark var? Bir film yönetmek, bir karak- en canlandırmaktan çok daha azla zaman abyor. Oyuncu, bir YönetmenSğisürdüreceğimfilme çekim aşamasuıda katılı- yor, yönetmen ise A'dan Z'ye zaten o projenin içinde. Bu pro- jeye atılmadan önce insanlar beni hep şu sözlerle uyardılar: 'Cevaplamak zorunda kafa- cağın binferce sonıyla >iizleşe- bilmek cesaretini göstermeli- sin.' Ancak bu sözler beni kor- kutmadı. Zaten oyuncu olarak, böylesi zorlu sorulara cevap aramayı seviyordum. Baskı altında da olsam, her zaman alacağım kararlardan hoşnut kalmasam da, karar almayı her zaman sevmişimdir. Böyle bir sorumluluk yüklenmeye ihti- )acım olduğunu hissederim. - Yönetmenlik yapmaya ka- rar vermeniz artık oyunculu- ğun sizi heyecanlandı- rmadığmın bir göstergesi mi? Bu deneyim sizi beyecan- landırdı mı? Ha>ır hayır, tam olarak böy- le açıİdayamayız. Ben yalnızca böyle bir deneme yapmak iste- dim ve yaptım. Oyunculuktan vazgeçmek gibi bir niyetim yok ama yönetmenliğe de devam edeceğim. İki-üç yıl içinde baş- ka bir/îlm yönetmek istiyorum. - Üzerinde çaJıştığınız bir proje var mı? Bundan sözetmek için henüz çok erken. Ama Chazz ("Bir Zamanlar Bronx"un senaristi) bir senaryo üzerinde çalışıyor. - Spieiberg, bir film setinde kendini savaş meydanında bir general gibi hisserrJğini söyler. Siz de kamera arkasında böyle şeyler hissediyor musunuz? Evet, onun neler hissettiğini anlayabiliyorum. İlk günlerde insan böyle şeyler hissediyor. Herkesi dinlemek ve çok önem- vermemekle birlikte) Aslında bu öyküde sevdiğim pek çok şey var. Çocuğun babası>la iliş- kisini çok seviyorum, dığerle- riyle olan ilişkisini de. Chazz'm yarattığı karakterler çok sağ- lam... Asiında bu filmde sevdi- ğim çok şey var ama yine de zor olan.... (sessklik) - Canlandırdığınız karakterle ortak özellikler taşıyor musu- nuz? Lillo ile hemen hemen aynı film üzerine kafa >oracak za- man bırakıvordu. - Siz gençken babanızla ilişki- leriniz nasüdı? Çok farklıydı... Bir anlamda babama çok yakındım, ama annemle babam ben çok genç- ken aynldılar, öyle olunca da... Chazz küçükken anne ve baba- sına çok bağiıymış, onlara çok yakınmış. Ben, onunla aynı bölgede büyüdüm ama ailemle ilişkilerim onunkinden çok "Ben yalnızca böyle bir deneme yapmak istedim ve yaptım. Oyunculuktan vazgeçmek gibi bir niyetim yok ama yönetmenliğe de devam edeceğim. İki-üç yıl içinde başka bir film yönetmek istiyorum." li kararlar almak zorundasınız. Ancak yeniden söylüyorum, bu benim çok hoşuma gidiyor. - Filminizin genç kahramanı Calogero, Chazz Palminteri'- nin canlandırdığı bir gangstere duyduğu hayranlık ve sizin can- landırdtğınız babasına duydu- ğu sevgi arasında gidip gel- mektedir. Filmdeki bu baba- oğul ilişkisi sizi etkiledi mi? (Soruya tam olarak yanıt yaşlarda bir oğlum var. (Bu filmde Calogero'yu canlandı- ran 17 yaşındaki Brancato fizik olarak Robert De Niro"ya çok benziyor.) Herkes benden, gangster rolünü yorumlamamı bekliyordu. Belki de ınsanlann bu beklentisi nedeniyle baba karaktenni canlandırmaya ka- rar verdim. Hem bu rolün be- nim için pek çok avantajı vardı. Önemü bir rol değildi ama bana farklı oldu doğal olarak. - Siz de Calogero gibi bir öhj- me tanık oldunuz mu? Hayır. Ama Chazz tanık ol- muş. Şiddet dolu bir yerde ya- şamış. Ancak çok iyi arkadaş- lıklar da kurmuş. Tabii oralar- da yaşam yalnızca şiddetıen ibaret değil, çok daha farkh iliş- kiler de söz konusu. Tabii bun- lar oldukça karmaşık şeyler, anlatması da çok zor... '80. yılında ŞehirTiyatrolan nereye?' Kültûr Servisi -Varbk der- gisi, eylül sayısında özel bölü- münü İstanbul Beiediyesi Şe- hir Tiyatrolan'na ayırdı. Şehır Tiyatrolan'nm 80. yılma ulaşması nedeniyle bu sayıda, özet tarihçesiyle bir- likte, kurumda bir süre önce gerçekleşen yönetim değişik- liği üzerine tiyatro çevrelerin- de, kamuoyunda ve basında başlayan tartışmalan ve yö- neltilen eleştiriîeri açımlama- ya çalışan yazılar yer alıyor. 80 yıUık geçmişinde çeşitli- dönemlerde bunahmlarjç kanşıklıklar yaşayan, beledi- ye ile anlaşmazlıklâra düşen ŞehirTiyatrolan'ndaki son geüşmeler sonrası hazırlanan dosyada Gürün ve Keskin'e Varbk dergisi bu ayki sayısının özel bölümünü Şehir Tiyatrolan'na ayırdı. Dergide, songelişmelerle birlikte başlayan tartışmalar ve eleştiriîeri açımlamaya yönelik yazılar yer alıyor. getirilen eleştiriler yöneltiliyor kendilerine. Aynca bu konuda aydınlar ve Şehir Tiyatrolan sanatcı- lanyla yapılan soruşturmalar da bulunuyor. Derginin eylül sayısında Gencay Gürün ve Erol Keskin ile söyleşi, "Aydın Kamuoyu Ne Diyor' başlıklı soruşturma ile Enver Ercan'm Şehir Tiyat- rolan 80 Yaşında, Totnris Uyar'ın Tartışma Anlan', FüV sun Akatiı'nın 'Kokular ve Öy- küler", Tarık Dursun K.'nın 'Sa- bahattin Eneş'. Salah Birsel'in 'Ah Cahit Vah Cahif. Sulhi Dötek'in 'Habıs ve Selim', Ha- san Bülent Kahraman'ın 'Avru- pa ve Kimlıği'. Philip Şchlesin- ger'in 'Ulusal Kimlik Üzerine', Ahmet CemaJ'in 'Kimlik Ara- yaşı ve Tiyatro Tarihi', Vedat Günyol'un 'Köy Enstitülerinin Kaynağında', İbrahim Oluk- lu'nun "Attila İlhan'ın Genç- Iik Yazılan". Güitekin Emre'- nin 'Enis Batur'un Şiin". Sü- reyya Evren'in 'Halit Asım'ın "Tasam" Şiiri". Sema Özer'in 'Gonçarov'un Oblomov'u' başiıklı yazılan yer alıyor. Bu sayıda aynca Haydar Ergülen'in 'Ödünç Hançer", Metin Güven'in 'Kedi', Erdo- ğan Alkan'ın Ayak Sesleri', Hulki Akrunç'un Yeni Mad- deler", Hafiz'ın 'PuP, ve Bu- kowski'nin 'Kapımı Çalma Sakın' adlı şiirleriyle, Mehmet Mümtaz Tuzcu'nun 'Yaz Sa- bahf ve Cetnil Kavukçu nun "Susunuz Kuşlar Susunuz' adlı öyküleri bulunuyor. - O yaşlarda siz neler yapı- yordunuz? Benim de bazı çetelerle ilişki- lerim vardı ama hiçbir zaman bir sokak çocuğu olmadım. - O zamaniarda, büyüyünce neler yapmak istediğinizi bili- yor muydunuz? Ben 10 yaşından itibaren oyuncu olmaya karar verdim. Ve sonra. 15 yaşıma geldiğimde bunu düşünmeyi bıraktım ve cumartesi geceleri arkadaşla- nmla birlikte gezmeye gitmeye başladım. Bu 6 ay ya da bir yıl sürdü. Sonra yeniden oyuncu olma isteğim depreşti ve bu işe daha ciddi yaklaşmaya karar verdim. Ders almaya başladım ve 18 yaşıma geldiğimde artık ciddi ciddi o>uncu olacağjma inandım. Ne yapmak ıstediğim- den o kadar emindim ki başka meslekler beni hiç etkilemiyor- du. Çok kişisel değil - Neden oyuncu olmak is- tediğinizi hatırlıyor musunuz? Anne ve babanızm sanatçı ol- ması sizin bu karan vermenizde etkili ounuş mudur acaba? Belki. evet... Bilmi>orum... Bu soru benim için çok zor... Tabii beni oyuncu olmaya iten nedenlerden bazılannı biliyo- rum ama bunlar bir röportajda söylenemeyecek kadar özel şey- ler. Birgün belki bunlan açıkla- yabilirim ama... Çok ilginç ol- duklanndan da emin değilim... - Çok ilginç, yıllardır kendi gizlerinizle inzivaya çekildiniz. Yeni yeni röportajları kabul ediyorsunuz... Evet doğru. - Bu değişimin nedenini açık- lar mtsınız? Bilmiyorum, belki ilerleyen yaşımla ilgili-bir şeydir... (gülü- yor). Tabii yönettiğiniz bir film- den sözetmekle rol aldığınız bir filmden sözetmek arasında bü- yük fark var. Tabii bu filmi ta- mamladıktan sonra röportaj- lan kabul etmem gerektiğini de kendi kendime defalarca sö\ le- dim. (Gülüyor). - "Bir Zamanlar Bronx"un sizin için kişisel bir film olduğu- nu söyleyebilir miyiz? Çok kişisel olduğunu söyle- yemeyiz çünkü senaryoyu ben yazmadım. Ancak, tıpkı Mar- tin Scorşese filmlerinde olduğu gibi, bu filme de kendimden çok şey kattım. IŞILDAK VE YELPAZE ATILLA BIRKIYE ReşatNııri ve 'Yeşil Gece' Reşat Nuri Güntekln, "Çalıkuşu" müzikaliyle birazcık da olsa "edebiyatgündemimize"geldi. Bu tür 'Ves//e"- lerle Reşat Nuri gibi klasiklerimizi anımsamak, yapıtları- na ilişkin değerlendirmeler yapmak özellikle de "yeni kuşaklar"a iletmek, öğretmek ve okutmak açısından önemli. Reşat Nuri'nin yaşadığımız şu günler açısından da anımsanması, yeniden okunması gereken bir yapıtı da Yeşil Gece adlı romanı. Yeşil Gece, 1900lü yılların ba- şından cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzanıyor. Bir yanda şeriat istemiyle ayaklanmaya hazır, başını "ule- ma sınıfı"nın çektiği "Yeşil Ordu" ve her türlü madra- bazlıkları; öte yanda medrese eğitirni sırasında dini si- yasi erk için alet eden softaların arasından "bilinçle- nerek" ayrılıp ilkokul öğretmeni olan Şahin Efendi'nin bir "aydınlanma"savaşımt. Reşat Nuri, bir Anadolu mekanında -Sarıova Sancağı- canalıcı bir toplumsal soruna yönelerek bir tez romanı yazmış. Romanın konusu günümüzü oldukça ilgilendiri- yor. Reşat Nuri'nin yaklaşık doksan yıl öncesinde odak- laştırdığı bir sorun, ne yazık ki günümüzde de gündem- de. Evet, ne yazık ki 21. yüzyıla girmek üzereyken, şeriat istemiyle toplumu daha da geriye götürmeyi -her darbe sonrası biraz daha 'geriye' gidiyoruz- isteyenler "arttık- ça " bu tür yapıtlar, ebedi değerinin dışında da önem ka- zanıyor. Bu bakımdan okunması gereken -ya da yeni- den okunması gereken- bir roman Ve^/7 Gece. Reşat Nuri, Yeşil Gece'yi (1928) yazdıgı yıllarda bir yandan da Zola'nın Gerçek (Hakikat, 1929) romanını çe- viriyor. Gerçekteki papazlar ve papaz okulları ile Ve^/7 Gece'deki sarıklılar ve medreselerin toplum içindeki olumsuzlukları benzerlik taşıyor. Bir başka benzerlik de ünlü Dreyfus Davası'ndaki Zola'nın etkinliği ile Şahin Efendi'nin, Kelami Baba Medresesi'ni kundaklamakla suçlanan Fransızca öğretmeni Mehmet Nihat Efendi'yi aklama savaşımı ve gerçeği ortaya çıkarışı. Reşat Nuri'yi yalnızca Çalıkuşu ve Yeşil Gece ile bı- rakmamak, öteki yapıtlarının arasında da küçük bir gezi- ye çıkmak gerekir- Dudaktan Kalbe, Acımak, Damga, Yaprak Dökümü, Akşam Güneşi, Miskinler Tekkesi vb. Reşa Nuri'yi ve benzeri klasikleri okurken gündeme gelen önemli bir sorun da yeni basımlarının hazırlanışı. Öyle ya, bu tür yazarların yeni basımlarını okura en iyi biçimde sunmak gerekir. Ne yazık ki tüm yapıtlannı ya- yımlayan Inkılap Kitabevi bu özeni göstermemiş. Yeşil Gece'nin on ikinci basımında (1993) birçok hata (yanlış) var. Şapkalar gelişigüzel konmuş, sözcüklerin eski yazılış biçimleri tutarsız olarak degiştirilmiş. Birkaç dizgi yanlışına örnek: Bizar, "biraz" (7); yol, "yok" (13); ve, "6;r"(28);saadetlerin, "saaWer/n"(44);gaye-ihayal, "hayatgailesi" (45) olmuş. Bir iki tane de önemli atlama var. Sayfa 23'te ve 38'de birer cümle, 37'de de bir sözcük atlanmış. Sayfa 33'te anlamı etkileyen çok önemli bir dizgi hatası var. Sayfanın sondan bir önceki paragrafı- nın ilk cümlesi şöyle: "O zamana kadar butün medrese- ciler gibi Şahin Efendi'nin amcası da 'Maddiyun' idi." Buradaki "amcası"sözcüğü "umacısı"olacak. (Tüm bu hata ve yanlışlara ilk 45 sayfada rastlayınca biz de yeni okumamızı dağılmasın diye el sürmek iste- mediğimiz. Mithat Sadullah Sander'in gözden geçirdiği inkılap ve Aka Kitabevleri'nin yayımladığı 1963 yılındaki "yeni ikinci basıltş"ır\dan yaptık.) Bir başka sorun da kitabın kapağı. 1993 basımmın ka- pağında, birbirlerine sarılmış bir kadın ile bir erkek ve elleri makineli tüfekli askerlerin yer aldığı bir resim var. Romanda herhangi bir aşk öyküsü yok. Herhangi bir ka- dın-erkek ilişkisi yer almıyor Askerler de giysi ve silah- larıyla İkinci Dünya Savaşı'na ait. İnsan bu kitabı eline alıp kapağını görünce küçük dilini yutabilir. Belli ki yayınevi salt ticari bir amaçla bir "çok- satar" kapagı yapmaya çalışmış. Böylesine özensiz ve garip kapaklı bir kitapla Reşat Nuri'yi okurlara sunmak, tek sözcükle ayıp ve büyük bir saygısızlık. Pekiyi, Reşat Nuri'nin kalıtçıları bu duruma ne diyor? Umarız en kısa zamanda Reşat Nuri'nin yapıtları hatasız ve özenli bir biçimde yayımlanır. Stüdyolmge'den1.5yılın panoraması • Kültür Servisi - Stüdyo İmge dergisinin 3. dönem olarak yayına başladığı Haziran 1992'denitibaren l,5yıllkdönemi kapsayanciltlerpiyasada. Buciltleryaklaşık iJvıllıkbir dönemin müzik ortamının panoramasım sunuyor. Aynca Beatles grubunun geçmişinin öyküsünü anlatan "Beatles" adlı kıtap da Stüdyo İmge Yayınlan'ndan çıktı. MûziK-Sen'in başvurusu •ANKARA(.\A)-Müzik-Sen.film.tiyatro.gösteri,resim, heykel ve benzeri uğraşılan içine alan güzel sanatlardallannda çalışanlann sigortasızgeçen hizmet sürelerinin borçlandınlmasını öngören yasa tasansının. TBMM gündemıne bir an önce alınmasını istedi. Müzik-Sen'in açıklaması şöyle: "Bu yasa teklifinin Danışma Kurulu karanyla TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesinin öne alınması amaayla DYP Grup Başkanvekilleri Turhan Tayan, Nevzat Ercan, Ihsan Saraçlar, SHPGrup Başkanvekili Ercan Karakaş. ANAPGrup Bafkanvekilleri Oltan Sungurlu. Hasan Korkmazcan, Eyüp Aşık. RP Grup Başkanvekilleri Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk ve Abdüllatif Şener'e sendikamızca bireryazı gönderilmiştir." Şu andayasa teklifi 591 sıra sayısıyla genel kurul gündeminde bulunmaktadır. TBMM gündeminin yoğunluğu sendikamızca bilinmekte olup bu nedenle söz konusu teklifin, Danışma Kurulu karanyla TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeyeceği vekadük kalacağı endişesini taşımaktayız. Bu yüzden, bu teklifin genel kurulda görüşülmesinin öne alınması ve bu yasama yılında görüşülmesi umudu>la bu başvTirunun yapılması gereği duyulmuştur." Popsavyönetjcilerinden TRT'ye ziyaret • ANKARA (AA) - Popüler Müzik Sanatı Vakfı (Popsav) Başkanı Osman Yağmurdereli ve yönetim kurulu üyeleri.TRTGenel Müdürü Tayfun Akgüner'i ziyaret ederek bir süre görüştü. TRT Genel Müdürü Akgüner, görüşmede yaptığı konuşmada. Popsav'm Türk pop sanatının ilerlemesine katkı sağladığmı ve bu müzik türü ile uğraşanlann haklannı koruduğunu söyledi. Akgüner, Yağmurdereli veberaberindekilere başan diledi. Popsav Başkanı Osman Yağmurdereli de TRT Kurumu'nun kendilerine gösterdiği desteğe teşekkür etti. Bodmım'dasanat şenlîği •MUĞLA (AA) - MuğJa'nın Bodrum ilcesine bağlı Türkbükü Köyü'nde, Kültür Bakanüğı'nın da desteğiyle düzenlenen "Türkbükü Sanat Şöleni" Halikarnas Balıkçısı'nın yaşamını anlatan "Mavi Sürgün" adlı filmin gösterimi ile başladı. Villa Belkıs Oteli Sinema Salonu'nda her gün birfilminizlenime sunulacağı gösterimde, C. Ferris'in "Rembetiko", Ersin Pertan'ın "Tersine Dünya", C. Kaige'in "Elveda Cariyem", Yusuf Kurçenb'nin "Çözülmeler" ve Tunç Başaran'ın "Piano Piano Bacaksız"adlıfilmleride yeralacak. Türkbükü'ndeki sanat haftası boyunca, Uğur Yücel, İlhan Feyman, Ali Poyrazoğlu, Ayla Algan gibi sanatçılar da düzenlenecek söyleşilere katılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear