Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25EYLÜL1994PAZAR
HABERLER
Bitirirken
Voltaireniçingünceldir??nsanlan, bu arada yazarlan ve düşünürleri,
çağlanndan ve sınıflanndan ayırmamalı.
Bu gerçek, Voltaire için de doğrudur.
Çelişmelerini gözardı etmiş olmadan söy-
leyelim: Voltaire, iktisadi gücünü güvenceye
bağlayabümek için, siyasal özgürlükler ar-
kasından koşan zengin ve girişimci burjuva-
zinin en yetkin temsilcilerinden biri oldu. Ya-
şamla eserinin iç içe geçtiği yazanmızın çifte görünüşü böyle
acıklanabilir: Bir yandan diişünce, söz ve ticaret özgürlükleri
adına savaşır, boşinançlara karşı ateş püskürüp hoşgörü ve
aydınlıklann kavgasını sürdürürken; öte yandan, zenginüğine
zengjnlık eklemenin arkasında olmuş ve bu arada halka da
'ayaktaknnı' olarak bakmıştır.
Burjuvazinin değerlerini savunmak; Fransa'da, XVIII.
yûzyıl filozoflar'ının -hemen hemen- hepsinde-
ki ortak kaygı bu değil midir aslında?
Ama bu savunmadan evrensel sonuçlar da
kaldı arkaya.
Ne mi borçluyuz onlara?
"Bugün dûşûncetnizde, sözlerimizde ve
inançlarınuzdaki görece özgürlüğü, XVIII.
yüzyılın düşünûrlerine -XVII. yüzyılın belki daha
da derin filozoflarına- borçluyuz; okullann, kü-
tüphanelerin ve üniversitelerin yayıhşını onlara
borçluyuz; hukukta ve yönetimde, suçlann ceza-
landırümasınd-
1
, hastalıklann sağaltdmasında
yığınla insancıl reformu onlara borçluyuz. XIX.
yüzyıun edebiyatına, bilimine, felsefe ve sanatına
kaynaklık eden -o dev- uyancı etkiyi, onlara ve
Rousseau'nun çömezlerine borçluyuz. Dinleri-
miz, hergün biraz daha fazla olmak üzere, felç
edici boşinançlardan ve saldırıcı bir iiahiyattan
yakasını snırabilmisse; karanlıkçüığa ve kovuş-
turup zulmetmeye sırt çevirmişse, btigisizlikleri-
mizi gjderip umutlarunızı arttırmada girişümiş
çabalarla olumlu bir işbirliğinin zorunluluğunu
kabul etmişse, yine o düşünür ve fîlozoflar saye-
sindedir bu. Sonradan eleştiriye uğrasak da, ya-
zarken korkusuzsak, bu insanlar yüzündendir."
Voltaire'in apayn bir payı vardır bu mirasta.
Unutmayalım, o yûzyıl, "Vohaire'mn Çağı"
diye onun adını taşımaktadır.
|Voltalre'den kalan nedir?
Arkaya bıraktığı o çok boyutlu, bir yanıyla
klasik ama bir yanıyla da modern eserin sayfala-
n arasından eskiyip dökülen çok şey var. Çağ-
daşlanrun, bu arada kendisinin pek önem verdi-
ği üyatrosu köhnemiş ve şiirini yenilikçi rüzgar-
lar silip süpürmüştür. Elimizde kala kala -o bir
yerde, Kandid'in bahçesine gelip son sözlerini
söyleyen- ünlü felsefı roman ve öyküleri, kimi
tarihleri ve tadına doyulmazmektuplan kalmış-
ür.
Nedir sayfalan arasından süzülüp gelen onla-
nn?
Şu büyük mesaj: Özgürlükler, düşünce özgür-
lüğü, dinsel ve siyasal özgürlükler için mücade-
le!
Akıl,~adalet, insan haklan ve hoşgörü için
mücadele!
Karanlıkçılığa, yobazlığa ve bağnazlığa karşı
mücadele!
Tarih mi? İiahiyattan ve akıldışı açıklamalar-
dan kurtanlmalı, bir yönteme göre nesnel ola-
rak yazılmahdır. Sonra, insanoğlunun tarihi,
cinayetlerin, yağmalann ve hükümdarlann tari-
hi de değildir; 'örflerin, yani bir bakıma. uy-
garlığın tarihidir. Görevi de vardır tarihçinin:
Insana yönelmiş olan bu cinayetlere karşı tiksin-
ti uyandınrken, uygarlığın görünüşleri arası-
ndan insan aklının yürüyüşünü de gözler önüne
sermelidir.
'FilozoF Voltaire, işte bu çizgi üzerinde yürür:
Metafıziği yerer, aklın önünü açar, bireyi
saldından korur, inancını ve düşüncesini hoşgö-
rünün güvencesi altına alır.
Eylemini sürdürürken kullandığı dil de önem-
li: Bütün yazarlığı boyunca -vebadan kaçar gibi-
ukalalıktan kaçan Voltaire, söyleceğini açık, ya-
bn ve aydınlık bir dille anlattı ve modern bir bi-
çem yarattı. Kavgasını sürdürürken özellikle
Calaslan, Sirvenleri ve başkalannı savunurken
DOGUMUNUN 300. YILINDA
Voltaire ve
Aydınlanma
SERVER TANİLLİ
\foLTAIRE
araştırmasıyla, kamuoyu yaratmasıyla nasıl mahyordu. Ancak, anlatmak istediği şuydu bir
modern gazeteciliğin yolunu açmışsa, diliyle de yerde: Her şeye inanmayınız, işittiğiniz her şeyi
gazetecidir; bir burjuva olarak -'ayaktaknnı'
dediği- halka karşıyken, diliyle o halkın yanı-
ndadır.
Yalnız Voltaire'indir diyebileceğimiz o dilin
bir başka niteliği ise, polemiklerinde, hele hele
felsefı roman ve öykülerinde kullandığı o ince
alaydır. Ne var ki, okuyucusunu güldürürken
boşluğa atmaz onu; bir nihilizm ya da bir kaçış
adına değildir o güldüriiş. Voltaire'in alaycılığı,
yürekli olmaya ve özgürlüğe bir çağndır, yani
yücegönüllüdür.
Ve alaycılığının ateşinde yanmayan hiçbir
kavram da yoktur.
Daha sonra 'Voherdlik' diye adlandınlacak
bir kuşku anlayışına yol açtı Voltaire. Çürümüş
feodal dünyanın -ayyuka çıkan- kötülüklerine
karşı eleştirilerinde açıkça konuşmuyor, sevmi-
yordu da bunu; söylediklerini özenle sanp sar-
geçer akçe diye bellemeyiniz; işlerin her zaman
böyle gideceğini ve bu dünyanın hiç değişmeye-
ceğini sanmayınız. Bütün eserlerinin temelinde
yatan budur! Hiçbirinde açıkça dile getirilme-
miştir bu görüş, ama çağdaşlan alabildiğine ber-
raklıkla anlamışlardır onu. Voltaire'ineserinde
söylenmeyip de susulan şey. söylenenden daha
çok önemlidir belki.
Aynı zamanda her şeye gülmekti bu!
Fazla tiksinip onun sertliğiyle vurdu belki.
Ama kendisini buna iten nedenleri hatırlama-
lıyız: Yerleşik din ya da mezhepten farklı düşü-
nüp inandıklan için, insanlann odun yığınlan
üzerinde ateşe verildiği ve tekerlek cezasına
mahkum edildiği o devri gözümüzün önüne ge-
tirmeliyiz.
Calaslan, Sirvenleri, La Barrelan hatırlamalı-
yız.
O yüzyılda birinin çıkıp "hayH-!" demesi, insanlan uyanrken,
zulmün sahiplerinin de üstüne yürümesi gerekiyordu; insan adı-
na, onun kimliği ve özgürlükleri adına bunu yapması gerekiyor-
du.
XVIII. yüzyılda Voltaire yapmıştır bunu.
En büyük onuru, böylesi bir kavgayı sürdürmüş olmasındadır.
Voltaire'i unutursak, özgürlüğümüze layık olamayız.
|Yeni bir aydın tipinin öncüsû
Mücadelesini, pek nankör koşullar altında sürdürdüğünü hatı-
rlatmaya gerek yok: Hapishaneleri boyladı, sürgünlere gitti geldi,
kendi yurdunda kaçak yaşadı, kitaplan yasaklara uğradı ve kimi
zaman ateş yığınlan üzerinde yakıldı.
Akıl, insan hak ve özgürlükleri, özellikle, vicdan ve düşünce
özgürlüğü ile hoşgörü adına üst-
lendiği kavgaya baktığımızda,
çağımızın kendine özgü bir
aydın tipinin, "baglı" (angaje)
aydın tipinin bir öncüsünü görü-
rüz onda. Hugo'suyla, Zola'sıy-
la, Anatole France'ıyla, Romain
Rolland'ıyla. Sartre'ıyla, onu
sürdürenler oldu kendi yurdun-
da; başka ülkelerde de görüldü
ardıllan.
Ne yazık ki, bugün yok böyle-
si bir ses!
Oysa dünyamız, yeniden
skandallann, utançlann, bar-
barbklann dünyası oldu. Bağ-
nazlık mı? 'Köktendincilik' kılığı
altında tekrar ortaya çıkmıştır?
Katolıklik. insanlan mı yakıyor-
du vaktiyle? Şeriatçı gericiliğin,
fırsatını yakaladığında yaptığı
odur bugün. Durum böyleyken,
XX. yüzyılın bir Voltaire'i yok-
tur. Bugünkü uluslararası toplu-
lukta, barbarlığın güçlerine
karşı haykınp sesini işittirecek,
onlan yaptıklannda duraksatıp
geriletecek bir büyük ses göre-
miyoruz. Paul Valery, Voltaire'-
den söz ederken "Voltaire yaşı-
yor. Voltaire devam ediyor, ala-
bildiğine günceldir o!" diyordu
bir tarihte.
Bu değerlendirme. daha da
geçerli bugün.
Voltaire, bir başvuru in-
sarudiP günümüzde: Bir yazar-
dan çok, simgedir!
Voltaire, ebedi olarak ka-
zanılmış değerleri sürdürüyor,
dikkatleri uyandınp canlı tutu-
yor, her okuyucunun anlayacağı
bir dille kendini anlatıyor, öğre-
tirken eğlendiriyor, aklı sağlam-
laştınp güçlendiriyor.
Büyük felaketler gelip çattığı-
nda. daha da günceldir Voltaire
ve öylesi felaketlerle yüzyüzeyiz.
Dünya saçmalıklarla karşı-
.laştığında, edebiyatçılar -birbi-
riyle yanşırcasına- anlaşılmaz bir dille konuş-
tuklannda, insanlar düşünce farklılıklanna
bakıp birbirlerini yemeğe kalküklannda, aptal-
lann yanhşlan yüzünden kaba güldürü trajediye
dönüşme tehlikesiyle göz göze geldiğinde, Vol-
taire'e başvurmalı ve onun şu sözünü tekrarla-
malıyız:
"Aklın günü yaklaşıyor, korkunuzr
Karanlıkçılığın, gericiliğin, hoşgörüsüzlüğün,
bağnazlığın, yobazlığın, barbarhğın, dört bir
yandan saldıran güçlerine karşı, buyurunuz, hep
beraber haykıralım:
Aklın günü yaklaşıyor, korkunuz!
Not: Bir özetini verdiğimiz, Server Tanilli'nin
'Voltaire ve Aydınlanma'sı, Cem Yayınlan'nca
kitaplaştınlacak.
BİTTİ
Çillerın arazisi hizmetçisiııinüzerinde
ANKARA (Cumhuriyet Bö-
rosu) - Başbakan Tansu Çiller-
in Yeniköy'deki yalısında çalı-
şan 'emekli belediye memuresi'
Suna Gönûl Pelister'in, Kuşa-
dası'nda 90 bin 553 metrekare
arazi saün aldığı doğrulandı.
ANAP Bilecik Milletvekili
Mehmet Şeven'in TBMM Baş-
kanlığı'na bu konuda yönelttiği
soru önergesi, Devle't Bakanı
Abdulbaki Ataç tarafından ya-
nıtlandı. Ataç, Kuşadası'nın
Çamtepe mevkünde bulunan
28 cüt, 2720-sayfa, 17 pafta, 366
ada, 49 parsel numarah 90 bin
553 metrekarelik arazinin Ha-
mamımn' Suna Gönül Pelister
adına kayıtlı olduğunu bildirdi.
Cumhuriyet, 22 ağustos günü
yayımladığı haberle Pelister'in
Kuşadası'nda arazi saün aldığı-
nı duyurmuş, bu arazinin aslın-
da özer Uçuran ÇiDer'e ait ol-
duğunu ve noter senedi ile Pelis-
ter'in üzerinde gösterildiğini
bildirmişti.
Başbakan Tansu Çiller'in Yeniköy'dekiyalısındaçalışan emekli
belediye memuresiSuna Pelister'in, Kuşadası 'nda 90 bin 553
metrekare arazisatın aldığı doğrulandı.
26 dönüm veya fazla Hazûıe arasında havaalanı karşısında vannda bila dönüm Hazine ara- nnda bila dönüm Hazine arazisi.
arazisi, Antalya-Kemer civann- olduğu iddia edflen 680 dönüm zisi, İstanbul-Polonezköy civa- 1- Bu yerlerin ilgili tapu ve
da bila dönüm Hazine arazisi, civarında Hazine arazisi, Istan- nnda bila dönüm Hazine arazisi, kadastro müdürlüklerinden
Antalya, Cihadiye-Çamköy bul-Kanbca sırtlannda veya ci- Bodrum-Turgutreis beldesi civa- Çiller ailesi üzerine ve ortağı
Seven'in önergesi
Mehmet Seven, TBMM Baş-
kanlığı'na önceki gün verdiği
diğer bir soru önergesiyle de
Çüler çiftirıin satın aldıklannı
öne sürdüğü yeni araziler hak-
kında bilgj istedi. Şeven'in, Baş-
bakan Çiller tarafından yanıt-
lanmasını istediği sorular şun-
lar:
"Esiniz özer Uçuran Çiller ve
ortağı Nevzat Ak tarafından
Hazine'ye ait bazı değerli ve gü-
zel yerlerin alındığı iddialan
mevcut Bu yerlerden bazüan
îöyle:
Antalya-Göynük mevkünde
Avrupa insan Haklan Komisyonu iskence iddiasını kabul etti
Hastabakıcı TiâkyehiAmqxı\aşikayetetti
NECATİAYGIN
IZMtR- Tepecik SSK Doğum Hasta-
nesi'nden bir çocuğun kaçjniması olayın-
dan sonra gözalöna ahnan ve işkence gö-
ren hastabakıcı Yüksel Yağa'm başvu-
nısu, Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'-
nca kabul edildi. Yağız başvurusunda iş-
kence gördüğünü belirterek Türk hükü-
metinden 100 bin dolar tazmınat istemin-
de bulundu.
Tepecik SSK Doğumevi Hastanesi'nde
4 Araük 1989 tarihinde 3 günlük bir çocu-
ğun kaçınlmasıyla ilgili gözalbna ahnan
Yağız, işkence görmüş ve bunu doktor ra-
porlanyla kanıtlamıştı.
Daha sonra Yağız'ın çoçuk kaçtnnayla
herhangi bir ılgisinin olmadığı an-
laşılmıştı. Bunun üzerine Yağız kendısine
işkence yapanlar hakkında suç duyuru-
sunda bulundu.
Savcıtık, polis memurlan Halit Duygu,
Böiir Taşdeten, Neşet Hakcd hakkında,
"insaalara köcü ımıaınde'*den dava açtı.
Izmir 1. Asliye Ceza Mahkemea'ode açı-
lan davada mahkeme heyeti, âosyadaki
belgelere göre Yağız'a ağır işkence yapıl-
dığı görüşüne vararak görevsızlik karany-
ta dosyayı Izmir 2. Ağır Ceza Mahke-
mesi'ne gönderdi. 2. AğırCeza Mahkeme-
si, Yağız'a işkence yapıldığı, ancak yapan-
iann lamler okiuğunun anlaşılamadığı gö-
rüşüne vararak sanıklann beraatlannı ka-
rarlaştırdı.
Karar onaylandı
îzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesî'nin ka-
ran Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce de onay-
landı. Bunun üzerine Yağız, Türkiye'de
hukuk yollannın tıkandığı gerekçesiyte
Avrupa însan Haklan Komisyonu'na bi-
reysel başvuru hakkını kullandı. Yağız'in
başvurusunu inceleyen komisyon, konu-
nun görüşühnesini benimsedi. Yağız'ın
avukatı Erol özcaa konuyia ilgili şunlan
söyledi
u
Tflrkiye'de huknki yoBaraı tıkanması
üzerine Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'-
na başvurduk ve kabul edildi. Ba bizim için
çok öaemli bir geüşmedîr. Miivekkilime
106 bin dolar tazminat ödernnesmi istedik.
Komisyon, Törk hükümetinden koMiyia fl-
g3i görüş istedi. Aynca kdıııisvoıı karann-
da, Türkiye hükümetinin kabul ettiği insan
haklanna ilişkin sözleşmeye veek protokai»
kre aynen uyulmasmı istedi."
Özcan, davada Türk hükümeti adına
savynma yapan avukat Can Ahan'm da
komisyona şu görüşleri ilettiğini söyledi:
"Bir çocuk kaçırma olayı olmoştur. Yük-
sel Yağız da bu olayla ilgili olarak gözaltaaa
almnuştır. Daha sonra işkence gördüğü id-
diasıyia polis memurlan hakkmda dava
acümtş, pofis memurian beraat etmiştir.
Yüksel Yağız'ın hakkım araması için iç hu-
kukta tüm yolları rükemnemiştir. Türkiye
anayasasmm 125. maddesimn 2577 sayüı
idsri yargılama usulii yasasraa göre, idare
keadi eylemi ve iştemleriflden doğan zaran
ödemekie yükümKi ounasına karştn, bir yû
içinde dava açdmamıştır. Türkiye'de böyle
bir davayı açmaya hakkı vardt Ayrıca iş-
kence iddialanndan olan Yüksel Yağız'm
gözaltında iken çvriçıplak soyuMuğu, dn-
sel organianaa efle ve sert cisunle baskt
yapıldığı, cıplak olarak falakay a yatffikhğı
savları doğru değildir."
Nevzat Ak üzerine kayıtlı arsa,
başka Hazine arazileriyle birtik-
te ada, pafta, parsel numara-
lannı net biçimde bildirir misi-
niz?
2- Ahnan tüm arazilerin dönu-
münü ve hangi rayiç bedel üze-
rinden toplanı kaça alındığını.
bu arazilerin maliyeye hangi be-
del üzerinden beyanının yapüdı-
ğmı biklirir misimz?"
2 trilyon kredi
Mehmet Seven, TBMM Baş-
kanlığı'na verdiği diğer bir soru
önergesi ile de Sabah gazetesi-
ne, Hazine'den "Kaynak Kulla-
nımını Destekleme Primi" adı
altında 2 yılı ödemesiz, yüzde
36 faizli, 2 trilyon liralık kredi
verildiği bilgisim gündeme ge-
tirdi.
"Bu kredi Sabah'a niçin verü-
miştir" diye soran Mehmet Se-
ven, Çiller"lerin komşusu Meh-
met t'stünkayanın aldığı kredi-
lere de dikkat çektiği önergesin-
de, şöyle dedi:
"Krom Madeni thracatçılar
Demeği mensuplarına 168 mil-
yar lira civannda bir kredi veril-
di mi? Verilmişse hangi gerekçe
ile verilmiştir? Kontşunuz Meh-
met Üstkünkaya'ya yüzde 24 fa-
izle 68 milyar lira kredi verildi
mi? Verilmişse ne şekilde ve han-
gi gerekçeye dayaıularak veril-
miştir?"
Mehmet Seven, aynı önerge-
de, Bedrettin Dalan ve Mustafa
Süzer'in araalık ettiklerini bil-
dirdiği bir helikopter alımında
10 milyon dolarlık komisyon
alındığını da savlayarak bu ko-
nuda Çiller'den bilgi istedi.
MKRO
DINÇ TAYANÇ
Hanedan Mezapları
"Kimbilir tarih sürecinde kaç hanedan gelip geçmiş
ve geçinceye dek de ne saltanatlar sürmüştür?" diye
geciriyorum içimden. Gecenin hayli ilerlemiş bir saati,
ama uykumun bundan haberi yok! Kalkıp kitaplığayöne-
liyor ve tarihi karıştırmaya koyuluyorum...
Sabahin ilk saatleriyle birlikte, kentlik yerlerde horoz-
ların yerini alan motorlu taşıtların sesleri caddeye yayı-
lırken hanedanlar ve 'saltanatlan' hakkında yeterince
bilgilendiğime inanıyorum!..
Efendim, hanedanların sayısı öyle sayılacak, akılda
tutulacak gibi değil. Ama saltanatlarının bir ortak kesiti
var ki o da atlanacak türden değil.
Hemen tüm hanedanların 'kurucu babası' saltanatın
nimetlerini 'keşfetmiş!' (Ya da önceden keşfettiği için
önceki hanedanı devirip kendi saltanatını kurmuşü!)
Devr-i iktidarlarında 'önce ben, sonra ailem, sonra
uşaklanm' ilkesinden sapmayan hanedan babaları,
hem yiyorlar hem yediriyorlar tarih boyunca. Yemenin,
yedirmenin boyutları öyle bir yere varıyor ki sonunda
hanedan babası tanrılaştırılıveriyor...
Tanrılaştırılıveriyor da ölümlülükten kurtulamıyor!
Eski çağların Mısın'ndan Anadolu uygarlıklarına, La-
tin Amerika'dan Afrika'ya değin 'tannlaştırılmış ölümlü'
için daha sağlığından başlıyor 'anıtmezar' telaşı... öyle
bir anıtmezar hazırlanacak ki hanedan babası hem
'dünyevi' saltanatını 'ölümünden sonraki yaşamında' da
sürdürebilsin hem de ardından 'rahmet okuyacaklar'
onun kutsal cesedine asla erişemesinler...
İşte bu noktada kesişiyor tarihin çoğu hanedan baba-
sının ve ailesinin ve de uşaklarının ortak yazgısı. Kesişi-
yor, çünkü hanedan babası öldüğünde; eşinin, çocukla-
rının, sevdiği ve de sevmese bile saltanatından pay sa-
hibi kılıp beslediği uşaklarının da tüm dünyevi hazine-
leriyle birlikte anıtmezara kapatılması 'gelenek!'
'Yasonrası?' diye geciriyorum içimden. Tarihte, hiçbir
hanedanın babasıyla birlikte anıtmezara 'diri diri' kapa-
tılıp da içeride olup bitenleri anlatan aile bireyi ya da
uşak yok ki sorumun yanıtını bulabileyim!
Umarsız, oturup düş gücümle çıkarsamalar yapmaya
çalışıyorum.
Sanırım, mezara kapatılmayı izleyen ilk günlerde, ha-
nedan ve saltanattan nemalanmış olanlar, başlarına ge-
lenin ayrımına varamıyorlar... Yiyecek ve içecek bol, üs-
telik çevreleri ışıltılarıyla havayı tüketen mumların par-
lattığı türlü hazinelerle dolu, dahası hanedan babasının
cesedi taptaze! Her şey dünyadaki gibi; uşaklar hizmet
ediyor, efendiler yiyip içiyor!
Ya sonraki günler ve haftaiar?
önce yiyecek ve içecekler tükeniyor... Ardından, yok
olmaya yüz tutan havayla birlikte mumlar birer ikişer
sönüyor. Mumlar söndükçe, hazinelerin parlaklığı da
karanlığa bürünüyor... Ve aç susuz, karanlıkta kalan ha-
nedan üyeleriyle uşaklar, dehşet içinde bir şeyi duyum-
suyorlar: Hanedan babasının cesedinden çıkan koku-
yuü!
Düş gücüm sınırlarını zorluyor ve sürdürüyor...
Koku, içeridekilere iki şeyi anımsatıyor. öncelikle ya-
şamı boyunca kendilerini besleyip zenginleştiren koru-
yucu artık yok' olmuştur. Sonralıkla ve de daha önemli-
si, onun yokluğundan çıkan kokular, kendilerinin 'yok
olacaklarının' habercisidir!
Anıtmezarın, geçit vermez kalın duvarlarının ardında
gizfi labirentlerde ölümcül bir |ç>ş"öşturma, bir.yaşam
savaşı başlıyor umarsızca. önce güçsüzler, ölümcülle-
şiyor... Dayanacak gücü kalanlar, hanedan babasının
cesedini saran kurtlarla kendilerinden önce ölüme ya-
tanlardan yükselen kokuları duyumsayaduyumsayaçıl-
gına dönüyorlar... Uşak-efendi ayrımı kalkıveriyor orta-
dan...
Düşgücümünsınırları, bu noktadan sonra değmekor-
ku filmine taş çıkarmaya soyunuyor...
Sağ kalan hanedan üyeleriyle uşaklar; ilkin ölenleri,
ardından ölümcülleşenleri yemeye koyuluyorlar. Sonra
sıra, birbirlerini yemeye geliyor... Burada, uşakların
uşaklıklarını anımsayacak hali olmadığından, efendileri
daha bir dehşet bürüyor... Mezarın içi, bir anda hanedan
babasının sağlığında kazandığı en sinsi ya da en kanlı
savaşın alanına dönüyor... Sonra; son kalan, son ölüyü
de yiyor ve kendi ölümüne yatıyor... Meydan, kurtlara
kalıyorü!
Artık mezarın içinde sadece kemikler ve yağmalan-
mayı bekleyen hazineler kalmışken dışarıda yeni bir ha-
nedanın babası, saltanatının nimetlerini yiyip dağıtarak
anıtmezara bakıyor, iç geçiriyor ve "Ben, öyle bir anı-
tmezar yaptıracağım ki tüm öncülleriminkinden daha
görkemli ve de daha gizemli olacak'' diyor.
Yeni hanedanın, yeni saltanatından nemalanan akra-
balar ve uşaklar, onaylayarak başlarını sallıyor ve 'el-
bette'diyorlar, eski hanedan mezarının içinde yaşanan-
ları, kendilerinin de yaşayacağının ayrımında bile ol-
maksızın...
Ana fikir: Hanedan mezarları, aynı zamanda tarihin de
mezarlığıdır.
Ana fikrin ana fikri: Tarihteki izleri kara olan hanedan-
ların mezarları, dıştan görkemli gözükseler bile içleri
kurt kaynayan birer çukurdan başka bir şey değildir.
Aydınlanmada kilometretaşı
TURAN DURSUN
KUR'AN ANSİKLOPEDİSİ
31 EKIM'K KADAR
8 CILT PI
>- IVRAS ASSİKLOFEDİSİ
Tıriktt, İlUm Unftımü ilkar. Htrituıt ukftHUctfı Hr ÜİU ktatlaiı. llgdı mı vc Mulrm
TirkfuiK ve açıkkmaknna ytr itnliı hlsm tttjtnu* n tıumh louılınjUu tfilUmâ n
ıtnmltr thndı Uiam dbtfaıutJa htrkm bırUftıUın kayMiikra bdf^ımUı Htdisitr, Bıitn,
Mskm ;ıh ftnıulir ıktkrıt tıtrltrindlt lUııdı.
*• KVKAN ASSİKLOfEDİSI i cılltco olnfiyor
Hertım btnocı hmur tafidj batılmı;, 320 ssyîa. ıplık dıtij. b« cıll
KURÂN «JshâÖPEDİsTiSTEK FORİIİÜ"
| »o'odoTL j
3 200000 TL.
O Ismec ÖOûtoJ 6S5 239 Noiu Po3a Çetd Hasahro «00 000 Tl_ y
| Adc Soyadı: _
PoaUKodu: - . _ _T«fc Inu»:
I 1
Istek Formunu doldurarak peşınatı yatırdığınıza daır belgeyte tartikte Kaynak Yayırtan
Istanem adreara gondefd^ınczcle altler aoVsanize teslm sdMecsktr
KAYNAK' YAYINLARI
\SftCLM. CADOESt Nt> 1MKAT4 80070 BEVOĞUJ/laANBUL T a VEFAK5. CTJB12)2S2 2 I 66-2S2 21 99
FP/aÇAKfclMCSO»CAKNOJ/VKiaLAV/AMCAaAra_öM12)23109 13
ATATÛRK CADOESt DALYAN G-UMROK ^ MERKEZİ NO 398 KAT 8/901 Aİ&ANCAK/feMfe? TB- CD23Z» «63 76 »6
PERDEARALIĞINDAN
Nadir Nadi
4. bası 70.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğht-İstanbul
ödemeli gönderibnez