23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25EYLUL1994PAZAR DIZIYAZI Ünlü fılm yönetmeni dünyanın gidişiyle ilgili görüşlerini Cumhurİyet için yazdı Toplum ideolojisiz olamazA ra sıra birbirimize A yannı nasıl gördü- /m ğümüzü sormamız ^Jm sanırsamiyibirşey. jf • Kısacık bir an için ^L. _^L. durmak. zamanda- ki ve mekandaki koşuyu durdur- mak, geleceği ve şimdiyi düşün- mek, kendine ve çağdaşlanna dı- şandan bakmak, yapılmış olanı değerlendirmek, pusulayı ayar- lamak, yönünü belirlemek, baş- lamış olanı sürdürmek ya da hız- la öbür yana döndürmek fırsatı ortaya çıkıyor. Yaşanmış yıllann gerisinden baktıgımda, yaşamımda yüzümü kızartacak ya da kendimi suçlu hissetmeme neden olacak hiçbir şey yapmadığımı söyleyebilirim. Yaşamımda bana yardımcı ol- muşdüşüncelere, Hıristiyanlığın erdemlerine, iyi ve kötü hakkın- daki genel insanlık anlayışlanna ihanet etmedim. Seçimlerimde her zaman özgür oldum ve sana- tımda da namuslu olmaya çalış- tım. Başanlanm ve herhalde ba- şansızlıklanm da oldu. Ama yaptığım filmlerde dünyayı ken- di çok çeşitliliği, karmaşıkhğı, aynlmazlığı ve tüm gerçekJiğin uygunluğu içinde görmeye ça- lıştım. Savaşı ve banşı yaşadım ve insan yaşamının değerini an- ladım. İnsanın büyük ve her şe- ye kadir olduğunu söyleyebili- rim. Ancak, aynı zamanda onun sonsuz okyanusta bir kum tane- ciği kadar küçük ve önemsiz ol- ı. Insanoğ- bulundurmaya bağh bizim gele- ceğimiz de. Yüce klasik, "Tüm dünya bir tiyatro, insanlar ise o tiyatronun aktörieri" demişti bir zamanlar. Gerekçe başka bir şeyi amaçiı- yordu, ama haklıydı. Her insan ve toplum, genel olarak belirlen- miş yaşam yasalanna, moral ve ahlaksal kurallara göre yaşıyor; o ya da bir başka toplumda yaşa- yanlar için aynı olan ilkelere uyuyorlar. Tiyatroda buna "öne- rÛen ortamlarda yaşamak" der- ler.Dramafurg gerek baş roldeki oyuncu gerek ortalama bir oyun- cu için aynı ortamlan oluşturur. Bunlardan her biri sahnede ken- di rolünü "önerilen ortamlarda" kendine göre yaşarlar. Birisi da- hice gözyaşı, mutluluk, acı ve annma duygusu yaratan, ötekisi ise seyircinin yüreğinde ne bir iz ne bir anı bırakmadan sahnede varlık sürdüren... I Bemokrasi de zarartı Topl umun yaşamında önerilen ortamlar, iktidarca oluşturulur. tktidar ne kadar fazla doğal ya- salara uyarsa bir yandan akılla erdemle sevme duygusuyla ya- pılmış ve yakınına üzülen, öte yandan ise öldürmeye ve yıkma- ya muktedir hayvansal tüm içgü- dülere sahip insanın özellikleri- ni hangi iktidar daha fazla hesa- ba katarsa o iktidar insanın ve ratılmış her şey onun aklının bir "'Savaşın meyvesi ve ellerinin marifetidir. Ancak insanoğ- lu, akılsız ve korkunç da olabiiir ya da yarattığı şeyleri her zaman yönetemeyebilir. Doğa iyimserdir; ancak yannlara, çocuklannın yannlanna, ülkenin ve tüm dünyanın yannlanna kaygıyla ve ikircikli bakıyorum. Bondarçuk, Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle eşitlik ve isrikrarın yok olduğunu dünyanın dağılmaya başladığını söylüyor ve toplumun kendi gelişimini ve u ^ i ı a c ı n hav alatf Auriıno^a Lftl no7Îvnı-M vnnımıınHa Kıılıınııı/ftr ı ı - : _ ı ı ^ ı ııAvrupa'da kol geziyor" yorumunda buJunuyor. Portre I SSCB Şe eşttflk vef Sanatsal filııı yapımcısı istikrar çöktü . Daha on yıl önce dünya gergin bir istikrar or- tfemında gelişmekteydi. Kötü de olsa, sistemlerin kendi gelişimleri için koşullar vardı. SSCB'nin çöküşüyle birlikte bu koşullar yok oldu. Eşitlik ve istikrar çöktü. Dünya dağılmaya başladı. Bu ise kaçınılmaz yeni sınırlar, etki alanı bölüşümü, pa- zarlar için savaş, eskınin yıkılması ve yeni dev- letlerin ortaya çıkması anlamına geliyor. Savaşın hayaleti Avrupa'da kol geziyor. Kafkaslar'da savaş, binlerce insanın yaşamına son vererek yerleşim yerlerini yıkarak ve iki kar- deş halk arasma yıkım ve nefret tohumlan ekerek beşinci yılına girdi. Bu savaşın sonu gözükmüyor. Savaş, öteki halklan, yeni ülkeleri yörüngesine çe- kiyor, Kafkas bölgesinin dışına taşma tehlikesini taşıyor. Balkanfar'da banş yok. Yanmasıyla iki dünya savaşının başladığı ateşleme fıtılinin burada tutuş- turulduğunu kabul etmek gerekir. Eski SSCB dahil, dünyada yaşanan ulusçuiu- ğun artması, sadece kendi ulusal topraklan dışın- da yaşayan insanlann değil, her şeyden önce o ulu- sun felakeri; ulus, bir yandan o uiusu birleştir- mekte. Öte yandan ise yine o halkı, moral olarak, ahlaksal ve tinsel olarak bozmaktadır. Çünkü ulus- çuluk bir halkı öteki halktan üstün tutar; bir kök- ten, aynı kandan ve insancıl kardeşlik duygulann- dan yoksun kılar. lnsanlann nasıl birbirlerine yaklaştıklannı, ge- zegenimizin ne kadar genç olduğunu görmeye başladıklannı, hepimiz için tek ve bütün bir ev olan dünyamızın anlamının kalplerinde boy ver- diğini de görüyorum. Günümüzde televizyon, kü- resel yayılımı ile deprem, kaza ya da doğal fela- ket geçirenler için üzüntü ve keder duymamızı sağlayarak görünmez kardeşlik bağlanyla tüm kı- talann insanlannı birbirine bağladı. Evden çıkma- dan dünyanın herhangi bir noktasıyla telefon bağ- lantısı kurabiliriz. Tanıdık ya da tanımadık bir ses duyabiliriz. Dünyanın, okyanusun, Afrika orman- lannın ya da Güney Amerika çöllerinden gönde- rilen bir programJa öteki insanlann mutluluklan- na ve kederlerine ortak olabiliriz. Kökenlerimiz, derilerimizin renkleri, dinlerimiz, dünya anlayı- şımız ve bu dünyadaki kendimiz hakkındaki dü- şüncelerimiz farklı. Birbirimize çok benziyoruz, çünkü betimlemesine ve özdeşliğine göre her şey- den üstün olanın yarattığı tek bir kökene, insanoğ- luna bağlıyız, insanoğluyuz. 25 Eylül 1920'de Ukrayna'nın Herson bölgesindeki Belozerka Köyü'nde doğan yazann doğum gününü Cumhuhyet okurian adına kutluyoruz. 1927yılında ailesiyle birlikte ilkokula başladığı Taganrog kentine göç etri. 1932 yılından beri Azak Denizi kıyısındaki Yeysk kentinde yaşamaya başladı. tlköğrenimini burada tamamladı. 1938 yılında Rostov'daki Tiyatro Meslek Okulunu'nun Aktörlük Fakültesi'ne girdi. 1942 yılında Grozniy'de Kızıl Ordu Tiyatrosu'nda çalıştı. 1942-1946 yılında Sovyet ordusunda Kafkaslar'ın savunmasına katıldı. 1946 yılında Tüm Birlik çevirdi. 1959 yılından sorıra rejisör-sanatsal film yapımcısı olarak "Mosfilm'' stüdyolannda çalıştı. flk rejisörlük çalışması, Mihail Şolohov'un bir öyküsünden yapılan "tnsaıun Kaderi" fılmidir. Daha sonra Lev Tolstoy'un Savaş ve Banş romanmı çevirdi. ÖMüJer" (Şolohov'un romanından), "Step" (A. Çehov'un öyküsünden), "Kızıl Çanlar"(John Reed'in "Ayaklanan Meksika" ve "Dünyayı Sarsan On Gün" kitaplanndan), "Boris Godunov" (Puşkin'in aynı adlı tragedyası) "Dıirgun Akarttı Don"u Devlet Sinematografi Enstitüsû'nün Aktörlük (Şolohov'un romanından) çevirdi. Uzun yıllar Fakültesi 'ne girdi. Enstitüyü aktör atölyesi kürsüsüne ve Tüm Birlik Devlet bitirdikten sonra sinema oyuncusu olarak tiyatro yaşamına atıldı. 1947-1957 yıllan arasında tiyatro sahnelerinde oynadı, fılm Sinematografi Enstitüsü'ndeki aktör stüdyosunu yönetti. Sinema şirketi "Mosfilm'' bağh "Vremya" stüdyosunu yönetiyor. Sergey Bondarçuk ktidar bir yerde özgürlüğü vererek ve bir başka yerde özgürlüğü kısıtlayarak toplum yaşamını düzenler. Benim görüşüme göre insanın başlıca ahlaksal ve vicdansal ilkelerini çiğneyen sınırsız demokrasi de düşleriyle bireyin özgür gelişimini engelleyen diktatörlük de insanlık için zararhdır. TJ- or. oplumu ideolojisizleştirmek bizim "perestroykacılanmızın" uydurduklan bir masaldır. Ilkel toplumda bile ideolojiler ve ideologlar vardı. tdeal ve ahlaksal kendini dizginleme olmadan toplum kokuşur ve kendi kendine yıkılır. Buna en iyi örnek olarak Batıh demokrasilerin hızla insancıllıktan uzaklaşması gösterilebilir. Tüm bunlann farkında mıyız, dünyanın gebe olduğu çılgmlıgı durdurmaya hazır mıyız? Dünyanın çevresel durumu beni çok kaygılan- dınyor. Hammadde kaynaklan tükenmekte. Uz- manlar, her dakika 20 hektar ormanın yok edildi- ğini söylüyorlar. Dünyada yaşayan her beş kişi- den biri temiz su bulamıyor. Toprağın verimli kat- manı yok edildi. Tarımsal kültürlerin verimliliği- ni arttıran tanmsal mücadele ilaçlan sebzelerle birlikte insan vücuduna girdiklerinde. vücuda yöntemsel olarak hasar vermekteler. Son 20 yıl- da doğal ortam kötüleşti ve görünen gelecekte iyileşmesi de beklenmemektedir. Tüm bunlar ça- tışmalarla sağ kalma savaşıyla dolu. Bundan da öte ivedi önlemler alınmaması. insanlığı kendi kendini yok etmeye götürecektir. I Dünyanm sonu leci I hip hızla yaklaşıyor Bunun başlıca nedenini ben insanlann bencilli- ğinde. iktidar sevgisinde ve doğaya karşı tüketım ilişkisinde görüyorum. Yaşamsal önemi olan ele- mentlerin israfı, oksijenin yakılması, sulann ze- hirlenmesi, ormanlann barbarca kesilmesi, flora ve faunanın yüzlerce cinsinin yok edilmesi, ozon tabakasının yırtılması dünyanın durumunu değiş- • tirmektedir. Dünya, yann dünkü dünya olmaya- cak, bir yıl sonra ise bugünkü dünyaya benzeme- yecek. Insanoğlu kendisinin de bir parçası oldu- ğu yaşam ağacını kesmektedir. Yüzde yüz söyleyebilirim ki, insanoğlunun ge- leceği var. Ancak yine aynı güvenilirlikle söyle- yebilirim ki, eğer insanlar, önderlerimiz, yöneti- cilerimiz insanlığın uçurumun kenannda bulun- duğunu bilinçlerine yerleştirmezlerse XXI. yüz- yıl (eğer sonuncu da olmazsa) Apokalipsis'ın, dünyanın sonu feci bir hızla yaklaşmaktadır. Ben ne felsefeciyim ne de siyasacı. Hele kahin hiç değilim. Ancak düşünen ve yaşamda çok şey görmüş geçirmiş bir insan olarak "Gelecekolacak ım, yoksa olmayacak mı ve nasıl olacağa"bağlı olan üç öğeyi ayırt ederdim. Bu gerek Rusya'yı gerek tüm dünyayı gerek yakın zamanı gerek uzak geleceği ilgilendirmektedir. Bunlar benim uydur- K01_ökenlerimiz, derilerimizin renkleri, dinlerimiz, dünya an- layışımız ve bu dünyadaki kendimiz hakkındaki düşüncelerimiz farklı. Birbirim- ize çok benziyoruz, çünkü be- timlemesine ve özdeşliğine göre her şeyden üstün olanm yarattığı tek bir kökene, insanoğluna bağlıyız, insanoğluyuz. Tüm bunlann farkında mıyız, dünyanın gebe olduğu çılgınlığı durdurmaya hazır mıyız? duğum şeyler değiller, ancak henüz başkalan da yok. Şimdiye değin insanlığın gelişimini bunlar belirledi ve insan toplumuna etkide bulundular. Bu öğelerin varlıklanna, etkileşimlerine, karşı- lıklı bağımlılıklanna, doğa yasalannı yapmaya hazır ve muktedir olmalanna, bunlan gözönünde kendini olgunlaştırması koşulla- nnı daha fazla yaratır. İktidar bir yerde özgürlü- ğü vererek ve bir başka yerde özgürlüğü kısıtla- yarak toplum yaşamını düzenler. Benim görüşü- me göre insanın başlıca ahlaksal ve vicdansal il- kelerini çiğneyen sınırsız demokrasi de düşleriy- le bireyin özgür gelişimini engelleyen diktatörlük de insanlık için zararhdır. Modern demokrasiler sadece yetersiz değil, eninde sonunda insanlık için yok edicidirler. Dünyanın kocaman olduğu ve zenginliklerinin tüketilemeyecek kadar sonsuz olduğu zamanlar- da oluşanlar, insanı hükümdar ve egemen ilan ederek hepimizin içindeki Tann'yı reddettiler. Bunlar kişiliğin bireysel ve sınırsız özgürlüğünü ilkel amaç durumuna dönüştürdüler. Ancak dün- ya değişti ve kendi kendini sınırlama olmadan da- ha fazla yaşanamayacağı ortaya çıktı. Sınırsız tü- ketim diktatörlüğünün yerine, bilincine vanlmış kendi kendini sınırlama diktatörlüğünün iktidan olmalıdır. ISMHPSIZ demokrasi de olktatörtük kadar zapartı Bu yüzden, ekonomik ve siyasal sorunlar için- deki mülkiyet öğesi bugün her şeyden önce ah- laksal, daha sonra ekonomik bir öğe durumuna gelmektedir. Toprak, toprakta bulunan zenginlik- ler, üzerinden akan sular ve üzerinde boy atan or- manlar bir kişiye ya da bir grup insana ilişkin ola- maz. Bu dünyaya gelen her kişi, doğuştan topra- ğın zenginliklerinin, sulann, ormanlann, havanın kendi payına düşeni üzerinde hak sahibidir, çün- kü içımizden her biri doğanın aynlmaz birparça- sıdır. Ve akılcı erk, insanın doğaya sahip olma ve onu kullanma biçimlerini belirlemeli, düzenle- meli ve denetlemelidir. İnsanın değil de doğanın oluşturduğu, yaratılmış olanlara bireysel sahip çı- kıImasına olanak veren erk, demokratik bir erk de- ğildir. Çünkü doğa üstünde diktatörlüğe, dolayı- sıyla zorbalığa izin vermek, bunu kökleştirmek- tedir. Hiçbir toplum ideolojisiz olamaz. Toplumu ıdeolojisizleştirmek bizim "perestroykacüanmı- zuı" uydurduklan bir masaldır. İlkel toplumda bi- le ideolojiler ve ideologlar vardı. fdeal ve ahlak- sal kendini dizginleme olmadan toplum kokuşur ve kendi kendine yıkılır. Buna en iyi örnek olarak Batılı demokrasilerin hızla insancıllıktan uzak- laşması gösterilebilir. ldeolojılenn biçımleri de- ğişik olabiiir. Bu, din ya da öteki biçimler olabi- iir. Önemli olan insanlann doğayı küçümsememe- leri. İnsanlar arasında ırksal, ulusal, sınıfsal ve öteki farklılıklara izin vermemeleri. İnsanı yü- celtmeleri, kişiliklerindeki en iyi yönleri onayla- malan, kendi kendilerini olgunlaştırmaya ve ken- di kendilerini geliştirmeye çağırmalandır. Iİnsanın kendini ye dünyayı bilme özgürtögrii Insarun gerçeği kavramaya olan isteği (yöneli- mi) sınırsızdır. Ancak ne dünyamız ne de kaynak- lan sınırsız değildir. tnsanın kendini ve dünyayı bilme özgürlüğü, bilinçli bir gereklilik olmalıdır. Atalanmız uyannıştı: "İnsan ne zaman yüdızla- nn hareket ettiğini öğrenirse o zaman sfenks gü- lecekveyaşam tükenecek." Bu nedenle ben karam- sar geleceğimize iyimser gözle bakıyorum. İnsanoğlunun aklını bencillikten, mal canlısı olmaktan, tüketmekten kurtardığı, sevginin ve merhametin insan tini için bir gereksinim duru- muna geldiği zaman yeryüzüne kardeşliğin ege- men olacağına inanıyorum. İnsan tininin büyük- lüğüne inanıyorum ve doğanın bize verdiği ken- dini koruma içgüdüsünün dünyanın korunmasına, yaşamın solmamasına ve yüzyıllarboyunca insan türünün sürmesine yardımcı olacağını ümit ediyorum. Yurttaşım, büyük filozof Nikolay Fyodorov'un da inandığı gibi o zaman mucize gerçekleşir, "ölüler dirilir". Çünkü babalanmız öl- mez, onlar sadece geçici bir süre için aramızdan aynlırlar, kahramanlar ise sonsuza kadar yaşarlar. YARIN: Amerikalı tarihçi Boorstin Y A Y I N H A K K I Cumhuriyet'E A J T T J R . i Z i N S i Z Y A Y I M L A N A M A Z ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Hiç Kefir İçtiniz mi? (2) Kefir kullananlar 19 eylül pazartesi günkü Hürriyet 2'nin "şehir" baskısında "Sizhiç 'kefir' /çf/n/zm/'başlıklı bir haber vardı. Haberde, "An- kara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin ürettiği peynirler ve içe- cekler, Rahfme Utkuçal <n Çankaya temsilciliğinıyaptığı Agro- food'un açılış kokteylıyle tanıtıldı. Fakülte Dekanı Sabrt Ağa- çoğlu ürünlerden elde edilen gelirin eğitim ve öğretime harcanacağını belirtti" denmekte, bu arada kefirden de söz edilmekteydi. Şoyle: "Kokteylde en çok ilgiyi, sindirim sistemine, kalp-damar hastahklarına, yüksek tansiyona iyi gelen ve hücre yenileme- sinden dolayı kanser oluşumunu engellediği öne sürülen 'ke- fir' mayasıçekti..." Hürriyet'teki haberde bir yanlış, Dekan Sabtt Bey'in soya- dıydı. Ağaçoğlu değil, Ağaoğlu olacaktı. Bir de Hürriyet, Agro- food'un adresini vermemişti. Agrofcxxl, Gaziosmanpaşa'ya çıkarken Arjantin Caddesi'nde 21/C'deydi. Telefonu: 4680601'- di. Aradığımda Rahime Utkuçal'ın bir arkadaşı ötnür Hanım vardı. Nasıl ilgi gördüklerini o anlattı. Prof. Sabit Ağaoğlu da yeterince maya üretmek için arkadaşları ile görüştüğünü bil- dirdi. "Kefir", Aziz Nesln'e göre Rusça bir sözcük olmalı. Gürcis- tan Büyükelçisi Nuri Bey, "yoğurt gibi" anlamına geldiğini söyledi. Gürcüler, kefire "matsoni" derlermiş. Tahsin Saraç Fransızca - Türkçe sözlüğünde açıklıyor: "Keçi, kısrak ya da inek sütünden yapılan bir Türk içkisi". Ingilizce bir kaynak, ke- firin Türkçeden geldiğini, "keyif" an/amına kullanıldığını belir- tiyor. Kefirin, insana bir esenlik, erinç, keyif verdiğine kuşku yok. Ama anlaşılan "kefir" Kafkasya'dan Avrupa'ya geçmiş de, Avrupa'da olduğunca Türkiye'de tanınmamış Kefiri, ata içkisini neredeyse unutmuşuz! Aziz Nesin, Moskova'ya gittik- çe kefir içermiş! Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi. Süt Teknolojisi Bo- lümü'nden Doç Or. CetaletUn Koçak ile Asuman Gürsel, "ke- ft'r'ie ilgili olarak bildirilerinde özetle şöyle diyorlar: "Kefir çok eski bir fermente (mayalı) süt mamulü olup, ham- maddesi keçi, koyun ve inek sütüdür. Yüzde 0.6-0.8 alkol içer- mesi nedeniyle fermente süt içkisi olarak tanınır. Günümüzde kefirin birçok hastalıklar üzerindeki iyileştirici etkisinden dola- yı önemi artmıştır... ... Bugün dünyada yoğurttan sonra en fazla tanınan fermen- te süt mamullerinden birisi de kefirdir. Çok eski çağlardan beri Kafkasya 'da üretilen kefir, buradan dünyaya yayılmıştır. Çoğu kez, içiiecek kıvamda olması ve alkol içermesi nedeniyle fer- mente, süt içkisi olarak tanımlanır. Kefire karşı duyulan ilgi, günümüz araştırıcılanmn sağlık yönünden önemli gördükleri bir süt içkisi olması nedeniyle gittikçe artmaktadır. Bılindiğigi- bi gıdaların besin değerlehnden başka hastalıklara (sayrılıkla- ra) karşı şifakir etkileri tıp âleminde ve insan sağlığında gittik- çe artan bir önem kazanmaktadır. Bunlar arasında da kefirin özel bir yeri vardır. Kefirin gençlik içkisi olarak tanındığı ve su yerine içildiği Kafkasya 'da tüberkuloz, kanser ve hazım bozukluğu gibi has- talıklara rastlanmaması ve ortalama insan ömrünün 110-130 seneye ulaşması dikkatleri çekmiştir... ' Kefir taneleri: Kefirin diğer fermente süt ürünlerinden fark- lılığı, yapımında fermantasyonu sağlamak üzere kefir taneleri- nin kullanılmasıdır. Kefir taneleri, Kafkasya'da keçi tulumu içinde, inek sütünün, dana ve koyun şirdenleri ile pıhtılaştınl- ması sonucunda elde edilir. Pıhtılaştırmanın yapıldığı tulumun iç yüzeyinde birkaç hafta sonra süngerimsi bir kabuk tabakası oluşur. Bu kabuk tabakası alınır ve bölünerek kurutulur. Kuru- ma sonunda oluşan küçük topaklar kefir taneleridir. Kefir taneleri, sarımtrak renkte olup, takriben bezelye bü- yüklüğündedir. Şekilleri düzgün olmayan kefir taneleri suda erimez. Süte katıldıkları zaman ise şişerler ve renkleri beyaz- laşır. Bu taneler kazein ve birbırleriyle ortaklaşa yaşayan mik- roorganizmlerin meydana getirdiği jelatinimsi kolonilerden oluşmuştur. Bu kolonilerin florasına (gelişmesine) bakteri ve mayalar hakimdir..." ' Prof. Dr Nesrin Kaptan ile Dr. Asuman Gürsel, "Laboratu- var ve Ev Koşullarında Yapılan Kefirin Bazı Ozellikieri Üzerin- de Araştırmalar" çalışmasında bazı ilginç sonuçlar elde ettik- lerini açıkladılar. 160 kişiye anketler vererek sonuçları değer- lendirdiler. Gelen yanıtlara göre özellikle 26-65 yaşları arasın- daki 100 kişide6-9aylık kullanım süresinde bağırsak bozukluk- larının yüzde 100, uykusuzluğun yüzde 60-70, sinirsel depresyonun yüzde 50-80 ve yüksek tansiyonun da yüzde 30-50 oranında düzeldiği saptandı. Hatta toplam kefir kullanart- ların yüzde 70'inın kullandıkları bütün ilaçlan da bıraktıklarını açıklamalan araştırıcıları sevindirmiş olmalı ki Kaptan ile Gür- sel şu öneride bulundular ''Bir ön araştırma olarak kabul ettiğimız bu çalışma sonuçla- rının olumlu olması nedeniyle konunun sağlık kuruluşlarıyla birlikte daha geniş boyutlarda araştmlmasının yararlı olacağı kanısındayız." ' Kefirin bazı şikayetlerde kullanılması ile ilgili öneriler (Tepyl ve Hylmar 1974) Sinirsel depresyon: Her gün 1 litre, not: (2-3 kez alınabilir.) Bronşit-Astım: Her gün 1 litre, (ağır vakalarda 1 yıl süreyle hastalık süresince.) Kabızlık - kan bozuklukları: Her gün 1 litre, (ağır vakalarda büyükler 2 litre.) Çıbanlar: Her gün 1 litre, (hastalık süresince). Egzama Her gün 1/2 litre, (ayrıca hastalıklı yerlere sürülme- li.) Yüksek tansiyon: Her gün 1 litre. Enfeksiyonlarda: Her gün 1 litre. Safra bozuklukları: Her gün 1 litre. Sarılık: Her gün 1/2 litre. (Not: Tatlı kefir kullanılmali, yatar- ken 2-4 hafta düzenli alınrnalı.) Aşırı dışarıyaçıkma: Her gün 1/2 litre (Düzelinceye değin.) (Tatlı kefir: 12 saatte yapılan kefir, bu aynı zamanda kabızlı- ğa karşıdır. 48 saatte yapılan kefir kabız yapmakta. M.E.) (Evlerde yapılacak kefir mayaları, Ankara Üniversitesi Zira- at Fakültesi, Süt Ürünleri Bölümü'nden sağlanabilir. Ziraat Fakültesi'nin telefonu: 0.312.3170550, bu konularda ayrıntılı bıl- gi almak için: Doç. Dr. CelaletUn Koçak, tel. 3170550/1351). Sağlıkla yaşayın! BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Halk edebiyatında aşk, özlem gibi konulan işleyen lirik şiir türü. 2/ Rusya'da bir kent... Ad- lan aynı olanlardan her biri. 3/ Pişirilip hazırlan- mış yiyecek... Fütüvvet şeyhi. 4/ Yazun... Telli bir çalgı. 5/Birkışsebzesi.6/ 6 Çit, perde... Yerden belir- j li bir yükseklikte yürü- mek için kullanılan ve 8 üstünde ayak koyacak a yer bulunan tahta ayak- 1 2 Iık. 7/ Osmanlılarda gümrük ver- gisi... Belirti. 8/ Lokmanruhu... Şen, rahat. 9/ Halk edebiyaunda yiğitlik, savaş gibi konulan işleyen şiir türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Yahudilerin, Yahudi ohnayan » kişi ve uluslara verdikleri ad... Kü- me. 2/ Tanmda kullanılan azotlu gübre... Yunan mitolojisinde güzel sanatlann dokuz perisinden biri. 3/ Taban... Tahıl yığıru. 4/ Çile du- rumundaki ipliği yumak yapmak için kullanılan aygıt.. Radyu- mun simgesi. 5/ Baskıda kullanılmak amaayla üzerine kabart- ma resün, şekil, yazı çıkanlmış metal levha. 6/ Bir nota... Sermaye. 7/ Borç ödeme... Osmanlı mimarhğında, mukamash başhklann en üst bölümü. 8/ Türk müziğinde bir makam... Bo- yun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan. 9/ Müsavi... Derebeylik Japonyası'nda en aşağı sınıfı oluşturan halk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear