14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ1994 ÇARŞAMBA DIZIYAZI DİN. TİCARET VE SlYASET A ERBİLTÜŞALP Araştırdı ve yazdı nayasaya gore zorunlu dersler arasında yer alan din öğretimi; din derslerinin "abdest alma, namaz kılma" uygulamalannı öngörecek biçimde "zorunlu din eğitimine" dönüştürülecekti. İlk ve ortaokullar ile lise ve dengi okullann tümünde mescit açılacaktı. ıyanet İşlen, Din Işleri Yüksek D Kurulu ve Milli Eğitiın Ba- kanhğı önerileriyle, "6-9 yaş çocuklar için hazırlamp" 1987'- lerde okul kütüphanelerine gi- ren kitaplar akıl aJmaz örnek- lerle dolu. Resimli olanında "kurallar" """•""•» anlatılıyor: Ezan okunurken saygı göstermeyen be- beğınin ayağını çat diye kıran küçuk Elif, babasından kocaman bir "aferin" alıyor. Korkunca, gece yatmadan önce, gündüz uyanınca, hastalanınca, ezan başlayınca ve bitince ya da bir günah işleyınce ve de en önemlisı sınava girerken; okunmaa gere- B. "Hocaefendi Hazretkri'nin eski solcu yeni tslamcı Cengiz Çandar'a söylediğine göre; en fazla yoğunlaşılan alan, modern eğitim kunımları. akanlığa bağlı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün adı Din Eğitimi Genel Müdürlüğü olarakdeğiştirilecekti. Bunu başaramayacaklardı ama 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde camilerde hutbe okutup, kannlannı zor doyuran öğretmenler için, imamlara nutuk attıracaklardı. ben olmadan, bir başka tarikatçının, Yusuf Bozkurt özal'ın gayretkeşliğiyle komis- yondan geçirilmeye kalkışılacaktı. O Ku- ran kurslannın çaresiz çocuklan; alündan kalkamayacaklan yeminler ediyor, antlar içıyorlardı. "Ben Muhammed Müslüman ümmetin- denim.. Türkiye, dinsiz \e laik bir metnkket haline geimiştir. Hayatmı, Mustafa Kemal diıtsizliği ile savaşa adavacağıma, Türkiye'- yi bir din ve şeriat devleti haline getinnek için mücadeie edeceğüne, ktsa zamanda şe- riat devleti kurulması için devlet idaresinde söz sahibi oiacak me\ kilere gebnek için çab- şacağma; dinim, Allahım >e bütün mukad- desatm üzerine vemin ederim." Racükal Islam eğitime elaüyor O ken dualar anlaülıyor. Dersler yûkJö oka da ezberlenmesı gerek. Resımsiz olanında "kunındar" anlatılı- yor: Tûm melekler 600 kanatlı Cebrail gibi ışık hızı ile hareket ediyorlar ve insan vücu- duna görünmeden gjrip çıkıyorlar. Cennettekı yaşam sürekH ve durağan. lnsanlann yaşı bile değişmiyor. Herkes 33 yaşında. Cennettekıler çiş yapmıyor, çün- kü oennette yenılıp içilen şeyler hafifbirge- ğırti veya ince bir ter halınde dışan atüıyor. Bu geğirti ve ter ınsanı rahatsız etmiyor, aksine mıs bir koku halinde uçup gıdıyor. Sadece kendüeri gibi düşûnenlenn değıl, halkın tümünün ödedıği vergilerle ayakta duran Diyanet Işleri BaşkanbğYnın gençler için haarladığı kıtapta daha aynntılı bilgıler yer alıyor "Elbise ve ayakkab»- lannı giyerken, önce sağ ayak ve sağ koi gi- yttmeu. Soyunurken önce sol ayak ve sol koi çtkanlmau. Yemek sağ eUe Ue yenmeli. Cami, okıi, işyeri gibi kapalı yeriere sağ ayakla giri- Hp, sol ayakla çdul- malı. Tuvalet, banyo, kahve gibi yerlere ise sol ayakla girilip, sağ ayakla çıkıfanau. Saç önce sağ tarafa taran- mak Tıraş sağ yanak- tan başlamau." Lıse ikinci sınıflar için Milli Eğitim Ba- kanbğı'nın hazırlattığı Din Kültürii ve Ahlak kitabında yazılanlar çağ atlama savlanyla çebşiyordu: "Evimizin içindeki radyo dalgaJanın du- yamryoraz, fark edemi- yoruz. Ama artık bun- lann varbğmı büiyoruz. Abeüariadiıüeyebiliyo- ruz. Böyle bir dünvada görünmeyen meleklere inanmak daha kolay ve daha mantıkjdir." Eğitımın gericileşti- rilmesi durdurulamı- yordu. 1940'lardan başkyarak liselerde okutulan felsefe, sos- yoloji ve manuk ders- leri, 80'b yülann orta- lannda azaltılacak, seçmeli oiacak; içerik- leri boşaltılacakn. Baü felsefesınin estetik ve etik şorunlan yerini, Tûrk-İslam felsefesine bırakacaktı. Milli Eğitim Ba- kanhğı, bir zarnanlar "bilim ve felsefe dfli ola- rak haftada 5 saat La- tince okutuiduğunu" unutacak; lise son sıruf edebiyat kollannda 1988 ders yıhndan başlayarak "eski yaznıT zorunlu ders olarak okutulmasını bile önereoekti. Saldın, ders kitaplannın içerikleriyle sınırlı kalmayacakü. Galatasaray Lisesi'nde Müslüman yapı- Imaya çalışılan onyedisinde Katolik bir genç, kurtuluşu okul değiştırmekte bul- muştu. Mardınb bir Süryani öğrencinin "Keü- me-i şahadet getinnek, Möslüman oi- makür" yakınmasından, ne rrulü eğitim müdûrü, ne de valı anhyordu. Zeynep Kamil Saghk Meslek lisesi öğ- rencüeri, geceleri sıcacık yataklanndan , Kuran kurslannın çaresiz çocuklan; altından kalkamayacaklan yeminler ediyor, antlar içiyorlardı: "Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim.. Türkiye, dinsiz ve laik bir memleket haline geimiştir. Hayatımı, Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getinnek için mücadeie edeceğime, kısa zamanda şeriat devleti kurulması için devlet idaresinde söz sahibi oiacak mevkilere gelmek için çalışacağıma; dinim, Allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yeminederim." kaldınlıyor, camı gezmelenne götürülü- yordu. İConya Meram Ortaokulu öğrena- lerinin çıkardığı Gonca dergısmde "Kıdar- la erkeklerin bir arada oturmasının günah okiuğu: tesettürün medeni\eti. acılmanın il- kelliği aniattığı; ince çorap givenlerin cehen- nemin odunu olacakJan" yazıbyordu. "Namaz; Bir Tevhit Ey'lemi", "Kuran'da İbni Muci/eter", "tslam Kahramanlan" gıbı kıtaplan okumayanlar. Atako> Lise- si'nde başanlı olamıyorlardı. Bayrak törenlerinde okunan Istıkla Marşı'na "Berat" duasıyla karşıhk verilen okullan; sıralann üstünde cuma namaz- lannın kılındığı sınıflan; öğrencilerine anne ve babalannın açık mı, kapalı mı olduğunu soran öğretmenlen vardı, artık ulusaî eğı- tım sıstemınin, Tür- kiye'nin, Nurcu on- jinli önemli cemaatle- rinden biri olan Fet- hullahçılar, böyle bir boşluğu. eğitim alanı- nda örgütlenerek he- men doldurdular İlkokulu bıtıren öğ- rencıler arasından kendilenne göre yaptıklan bir seçimk, "devşinlikleri'' öğren- cilen kendı özel lısele- rinde başanyla okutu- yorlar. Kendi kuşak- lan "Nur takbeliğinin tûm eziyetini çekmiş- ler; iki battaniye bir çay bardağı ile günler. geceler geçirmişlerdi.'' Yeru kuşaklar rahat okumalıydılar. Ünı- versite giriş başansına yönelık eğıtimin yanı- nda, yoğun bır din kültürünün venldıği bu okullar, mıllı eğı- tım sıstemı içınde daha şımdıden "tari- kat/cemaat liseleri" statüsü kazanmış du- rumdalar "Hocaefendi Haz- retleri'nın Cengiz Çandar'a söylediğine göre; en fazla yoğun- laşılan alan. modern eğitim kurumlan. Çünkü Islam dünyası "düşünce yenUenme- smi" gerçe'kleşürmek zorunda. "Bizzat ken- dBa" ona "Balkanlar'- dan Orta Asya'ya ka- dar kurduklan okulla- nn saytsının 105"e ulaştığını" söylüyor. Unıversıtelerle ügib en çarpıa gelışmeler tıp öğrenimi kaynaklı örneklerle yaşandı. Bilim bilim olalı, böy- lesı genci bır saldınya uğramamışü. Anato- mı dersinde kadavra- ya "don" giydirilmesi gereküğini savunan Müslüman doktor adaylan; hastane eğıti- minde karşı cinsi muayene etmek ısteme- yen doktorlar; koltuğuna namahrem oturtmayan dişçüer vardı. 12 Eylül'den sonra toplumu sarmalayan depolitizasyondan en az etkilenen akım tslamcılar oldu. |DarwinVehbL Marmara Ünıversitesi İlahıyat Fakültesi öğrencileri; kadın sesini "kulak zinası" sa- yan, kadınlann elini sıkmayı "el zinası" olarak anlatan öğretim üyesinin anlattı- klannı, ders olarak dınliyorlardı. "Şeriat mücadelesf veren militanlann dışında kalan "şeriat özlemcilerinin" bü- yük çoğunluğu günlük yaşamlannda, bu düzenı savunmuyorlar. Ancak öyle ışler yapıyorlar, öyle tartışmalarda taraf olu- yorlardı k] bu eylemleriyle sankı "cennette- ki yerlerini" garanü ediyorlar. Uygar görü- nüyorlar, demokrat tanınıyorlardı. ama la- ıklıği her aşamada kemirmek için fırsat kolluyorlardı. Olanak buldukça saldınyor- lar, saldırmadan önce de yokluyorlardı. 1985 yılının ilk aylannda Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler ülkenin tüm okul- lanna, içınde kendı yazısının da yer aldığı bir rapor gönderdı. Uygar görünümlü, yabana dıl bilen, İTÜ ve ABD Syracuse ünıversıtelennde ınşaat ve sanayii mühendisliği eğitimi almış, DPT ve işletme yönetımi uzmanı. ama 'ille de bir tarikatın yangmı" olan Din- çerler, bakanlığıyla ılgılı sorunlan çözmüş- cesine Danvin'e takacakü. Bir eğitim ba- kanı olarak, ders kitaplannda Danvin'in "e\Tİm kuramrnın bir kanun gibi yer veril- mesine bozuluyordu. Teorinin amaa ma- teryalıst felsefeye hızmettı ve bılım ile din çatişmasını amaçlıyordu. Danvın sonuçta bır tanntarumazdı. Bır tanntanımazın teo- nsı, karşıtlan ortaya konulmadan Müslü- man çocuklanna okutulamazdı. Gazetelerde kısa süren bir tartışmadan sonra unutulan "evrim kuramı". bır yıl sonra TRT yönetim kuruluna sıkıntılı an- lar yaşatacaktı. ANAP ıçinde en parlak döneminı yaşayan Mehmet Keçeciler'i kızdırmamak için dünya tarihi adb 26 bö- lümlük dızı. ınsanın "oluşumundan" değıl "avlanmasmdan1 " başlatılacaktı. 1990 yıb saldınsırun mıman Bülent Ça- paroğlu ve arkadaşlan oldu. Anayasaya göre zorunlu dersler arası- nda yer alan din öğretimi. din derslennın "abdest alma, namaz kıbna" uygulama- lannı öngörecek biçimde "zorunlu din eğin'- mine" dönüştürülecekti. İlk ve ortaokullar ile bse ve dengi okullann tümünde mescit acüacaktı. Bakanbğa bağb Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün adı Din Eğiumi Genel Müdürlüğü olarak değışürilecekti. Bunu başaramayacaklardi ama 24 Kasun Öğretmenler Günü'nde camilerde hutbe okutup, kannlannı zor doyuran öğret- menler için, imamlara nutuk atüracaİdar- dı. ISinsi numara 1991'de ıse herkesi hayrete düşüren yas önensının alunda, yıne bır tarikat kurbanı ANAP'bnın ımzası vardı. Zorunlu temel eğitimin 8 yıla çıkanbnası durumunda Türkiye'nın "hafız sıkıntısı" çekeceğıru öne süren Edip Uğur, "Kuran kurslannm Diya- net İşleri Başkanlığı'na bağlı ortaokul dengi okullara dönüştürülmesini" ısteyecektı. 1990 yıbnda Türkıye'de 5197 Kuran kursu vardı ve Diyanet, her yıl 250 kurs açıyordu. Ülkenin hafızlara gereksinimi vardı. Öne- n, Milb Eğitim Bakanı Avni Akyol'un ha- 1992 yıbndakı "sinsi numara" ise hiç beklenmeyen bır bıbm ortamından gele- cektı Diyanet İşlen Başkanbğı Anadolu Üniversıtesi ile anlaşmış, ımam-haüp bsesı mezunlannın üniversite dıploması alma- lannı sağlayacak açköğreüm fakültesine bağb bir ilahıyat bölümü kurulması için söz almıştı. TRT ile anlaşılacak. televizyonla yayı- mlanacak dersleri tzleyen imamlar, üniver- site diplomasına kavuşacaklardı. Konduğu her çiçeğin rengını alan Hmt kelebeklen gıbı, toplumsal-siyasal sorunla- ra yaklaşan 'tıikmeti kendinden menkuln bibm adamlan "dini cemaatlerin son dö- nemdeki canlılıklannı demokrasi acısmdan her ne kadar sevindirici buhıyoriarsa da" ta- rikatlann toplumu goturmek ıstedıklen ye- rin bir şenat düzenı olduğunu unutuyor- lardı. Bu amaçlanna ulaşmak için sızdıklan bılım ortamlannda da, siyasal ortamlarda da başanbydılar. Tarikat 'cemaatlerini Türkiye Büyük Millet Mecbsı'nde başanyla temsıl eden milletvekillennin sayısı her geçen gün artı- yordu. Sağ parülen, aralannda ustaca pay- laşan 36 tankatçı mılletvekıb, yasama çab- şmalannda İslam kurallannın geçerli ol- ması için var güçlenyle çabşıyorlardı. Şeriata gıden yolun taşlan "devlet eo'yfe" döşenerek, büyük bır hızla çağdışına koşu- luyor. Daha şımdiden diri din insanlar yakılıyor; kanb geçış tehdıtleri savruluyor; heykeller kınlıyor; kaldınmlar yeşile bo- yanıyor... Gerçek anlamıyla. bır "hukuk devletin- de" ve "çağdaş toplum yaşamında" ege- menbğin ve etkınbğın din ve inançlara veri- lemeyeceğını bilenler ıse tanhı suskunluk- lannı sürdürüyorlar. Belleklerini sıbyorlar, unutmaya devam edıyorlar. | Suudi'nin karapapası... Hükümet üyesi bakanının salona girme- siyle başlayan gürültü. herkesi çok şaşırtmışü. Başlannı kapıya doğru çevıren- ler, Milli Güvenbk Kurulu Genel Sekreteri generalin, dinı eğıbmleriyle ünlenen Mılb Eğıüm Bakanı'na, yüksek sesle bu top- lantıya katılamayacağını söylediğine tanık oldular. Generabn "Hangi yüzle" sorusuna, "EBe- rinizden öperim paşarn" diye karşıhk veren bakan, koşar adımlarla salondanaynldı. Milb Güvenbk Kurulu o gün, günde- mındekı "irtica ve tarikat" konulannı gö- rüşecekti. Bu olay 1983 yüının kışıyla, 1985 ydının sonbahan arasmda Ankara'da yaşandı. Hükümet üyesi bir başka bakan, kapıda kendisını bekleyen Emniyet Genel Müdü- rü'ne, "Çok kızdılar, hemen Atatürkçü bir geneige yaymüayaum" dedikten sonra köşkten uçar gıbı uzakJaşacaktı. "Irticai faaKyetler" gündemıyle topla- nan Milb Güvenbk Kurulu'nda asker üye- ler, abnan önlemleri yetersız bulduklannı söyledıler. Içışlen Bakanı Abdûlkadir Aksu'nun "ku- laklarma kadar kızarmasma" neden oiacak ağır eleştirilerde bulunmuşlardı. İçişleri Bakanbğı'nın "poös okuUarmda eğitiın planlannin Atatûrkçü düşûnceyi esas kMan yeni bir içerige kavuşturubnasnı isteyen" genelgesi o gün, hemen yayımlandı. Genelgenın ikina sayfasındaki "poös okullanna yönetki olarak atanacaklann bundan sonra Atatürkçü düşûnceyi benim- seyenler arasından seçifrnesi" ıstemı eleşüri- lere hakbbk kazandınyordu. Şımdıye ka- dar olanlann üstü örtulecek, hesabı sorul- mayacaktı. Seçıhneden devleti yönetenler- den bir kısmı (Milb Güvenbk Kurulu'nun asker üyeleri), devlete şeriat aşılamaya çalı- şan seçümişlere (hükümet üyesi bakanlara) karşı çıkıyordu. YARW:'Hıımeyni Hazrtttori'...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear