14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 HAZİRAN1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Tiyatro ve sinema oyuncuları bir role kendilerini fazla kaptırdıklannda... Rol mü yapıyor, yoksadelirmişmi?Kültör Servisi - İngiliz tiyatro sanatçısı Nicol VVHliamson. °la- netlenmiş' sanatçı John Barry- more'u canlandırdığı oyunu- nun ikind gecesinde birden do- nakaldı ve sahneyi terk etti. Je- retny Brett'in mesleğiyle ilgili yaptığı açiklamalar, sahnede inanjlmaz bir Sherlock Holmes yaratan bu ünlü oyuncunun de- liliğe ne denli yaklaşmış olduğu konusunda bir tarüşma başlattı eleştirmenler arasında... Ve son olarak da Abd Ferrara'nın Av- rupa sinemalannda geçen hafta gösterime giren yeni filmi "Dan- gerous Game-Tehlikeli Oyun" filmınde rol alan Madonna. fılmde kansına dayak atan bir adamı canlandıran rol arkadaşı James Russo'nun olaya biraz fazla 'koosantre' olması nede- niyle, fılm çekimlcnni bir iki sıynktan biraz fazlasıyla "atla- tabildi"... Oyımculuk insanı çüdırtır Ve bütün bunlar, birkaç haf- ta içinde oldu. The Indepen- dent gazetesinde yer alan bir yazı, söz konusu örnekleri goz önünde bulundurarak eski bir tiyatro mitini yeniden gündeme getirdi: Oyunculuk, kişinin dengesini bozabilir - hefe hele oyuncunun canlandırdığı ka- rakter John Barrymore, Sherlock Holmes ya da Othelio gibi biriyse... George Cukor'un 1947 yapımı filmi "A Double Life-Çifte Hayat". oyunculann bu tuhaf hastalığını beyazperdeye aİüarmıştı. "Oyunculuk insanı çıldırtır" tezınin bir daya- nak noktası. belli bir karakteri canlandıran oyuncunun bir süre için bizzat o karakter olu- şu... Bugünlerde bu düşünce Stanislavski, Lee Strasberg ve Actor's Studio tarzı ile özdeşlcştiri- lebilir, ama aslında kökeni çok daha eskiye da- yaruyor. Sözgelimi, VV illiam Prynne gibi sofu ya- Tiyatro ve sinema eleştirmenlerinin Danimarka Prensi için sık sık sordııklan bir sorayıı artık heroyuncu için gözönünde bulıtndurmalan gerekiyormuş gibi görünüyor: A Rol mü yapıyor, yoksa gerçekten delirmiş mi? , M Daniel Daj-Levvis, 'Hamiet'i sahnelerken oyunda ki hayalet sahnesinde. kendi babasının hayaletini gördüğünü iddia etmiş ve sahneyi terk etmişti. zarlann tiyatroya ateş püskürmesinin temel ne- deni, tiyatro oyunculannın farklı kişilikler ya- rattıklan için tannnın yaratma işlevinc kanştığı John Philip Kemble. 'canlandırdığı karaktcrle özdeşleşıp özdeşleşmedıği' sorusuna. "Elberte hayır. bu mümkün değil. Eğer bir oyuncu, diyelim inancıydı. Bu nedenle. sanatçının ruhuda 'doğru Üçüncü Richard olduğuna inandırırsa, o /aman yoTdan sapıyordu.. Karakterle özdeşleşip, özdeşleşmemek Bugiin ise bir oyuncunun her şeyini ortaya koyduğuna ınanan duygusallarla. sanatçı ile canlandırdığı karakter arasındaki soğuk işilişki- sine benzer bir tavır olduğuna inananlar arası- nda kesin bir çizgi bulunuyor. Tiyatro sanatçısı bu oyunu her sahnelediğinde asılmayı hak ederdi" şeklinde yanıt vermıştı. Öte yandan. tiyatroda Othello'yu canlandı- ran oyunculann. özel yaşamlannda da aşın kıskançlık yaşamaya başlayabilecekleri. kanı- tlanmış bir bilimsel gerçeklık... "Dracula"da unutulmaz bir kompozisyon çizcn ve adeta bu rolüyle özdeşleşen ovuncu Bela Lugosi. gerçek yaşamında da tabutta uvumaya başlamıştı! An- cak son yıllann en ilgınç örneği. ti>atro kökenli sinema sanatçısı Daniel Day-Lewis kuşkusuz. Aldığı rolleri >oğun bir hazırlık döneminden sonra canlandıran Daniel Day-Lewis, ti>atroda "Hamlet"i sahnelerken. oyunda Hamlet'in ba- basının hayaletini gördüğü sahnede kendi ba- basını gördüğünü iddıa etmiş ve sahneyi terk et- mişıi. Şimdilerde, tiyatro ve sinema eleştirmenleri- nin Danimarka Prensi için sık sık sorduklan bir soruyuartık her ovuncu için göz önünde bulun- durmalan gerekiyormuş gibi görünüyor: Rol mü yapıyor. yoksa gerçekten delirmiş mi? Sanat,gündeliksiyasetemalzemeolmaz "Ben böyle sanatın içine tükürürüm" diyerek Altınpark'taki iki heykeli kaldırtan Melih Gökçek'e tepkiler yoğunlaşıyor Kültür Servisi - Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mebh Gökçek'in. Altı- npark'ta sergilenen Mehmet Aksoy'un "Tutku", Azade Köker'in "Gene Kız ve ölüm" adlı hey kellerini "müstehcen" ol- duklan gerekçesiyle kaldırtması, sanat- çılardan yoğun tepki topluyor. Plastik Sanatlar Derneği Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada, heykellerin söktü- rûlmesinin, Melih Gökçek'in hakaret düzeyine varan açıklamalan ile yeni bir boyut kazandığını ifadeetti. PSD Yönetim Kurulu. olayın bu aşa- mada yalnızca sanat eserlerinin belli bir göriiş açısından sansür edilmesiyle kalmadığına dıkkat çekerek "ülkemizde sivaset kalitesinin en duşük düzeyini de" sergiledığıni belirtti. Tüm kamuoyunu endişelendiren gelişmelerin hem çağdaş sanatı hedef aldığı hem de demokratık hayatımızın gereği olan, farklılıklara vö- nelik saldınyı da gûndeme getirdiği vur- gulandı. PSD Yönetim Kurulu, açıklaması- nda, Melih Gökçek'in ahlaki değerleri gerekçe olarak göstermesine değinerek şu göriişlere yer veriyor: "Sanat ve ahlak ölcütterinin birlikte kullanılama> acağını bilmemek, kuşkusuz Gökçek'in kişisel sorunudur. Fakat bu eksikliği. bir siyaset malzemesi olarak kuUanması tüm topiumu ilgilendirir. Bu noktada sorgulanması gereken, yabuzca sanata yönelik eksik algılamaJar değil, aynı zamanda Melih Gökçek'in açıklamalanna yansyan, demokrasi kısıriığı ve siyasete mal etmeye çalıştığı seviyesiz söyiemdir." Sanatçılar olarak. bu geüşmelerden cndişeli olduklannı vurgulayan Plastik Sanatlar Derneği Yönetim Kurulu üye- leri, Melih Gökçek'i kınadıklannı. sa- natın siyasal çıkarlara alet edılmemesi. siyasal seviyenin dusürülmemesi konu- sunda uyardıklannı belirterek bu tür çağdışı gelişmelerin takipçisi olacak- lannı anımsattılar. Sanat üzerine görüşlerini "tükürerek" ifade edenlerle belli bir düzeyde sanatsal ye'de sanatı oluşturmak için yrilarca veri- İen uğraştan sonra, halkın eğJtilmesiyle yakından ilgili olması gereken bir beledi- ye başkanı bu seviyede. Bu seviyedeyse o kişiye bu se\iyede yanıt »eriür" şeklinde ifade etti. Sinema ve tiyatro ovuncusu Sumru YavTucuk da Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek'i. bir sanatçıyı ve sa- natını. eleştirinin hiçbir kategorisinde yer almayacak sözlerle tariflemesinden dotayı kınadığını belirtti. "Sanat henuz varken ve sanatçı Meh- çek'e hev kelcı Mehmet Aksoy'un eserle- nnc değıl. gereken yere tükürmesı için tükürük hokkası gönderdıklerini belir- ten faks metninde, Gökçek'ı özür dıle- meye çağırdılar ve "Sanatı ve sanatçısını konımayan, toplum üyelerinin kendilerini de hiçbir anlamda koruy ama> aeağına inanarak bu tükürük hokkasını gönderi- yoruz. Lütfen kullanın" dedılcr Yıldız Teknik Ünıversitesı Müzecilik Bölümü adına Prof. Tomur Atagök de Melih Gökçek'i kınayarak bir sanat eserinin değerlendirilmesinde temel alı- Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Hüsamettin Koçan da şu günlerde bu tepkilerin kitleselleşmesi konusunda çalışma yaptıklannı belirterek örgütler arasında ilişkiler kurularak tek tek tepkilerin k kitlesel tepkiye' dönüşmesi gerektiğini vurguladı. tartışmaya girmenin hiçbir anlamı ol- madığını savunan ressam Mehmet Gü- leryüz. "Bu sözcüklerle belirtilen düşün- ceye ben de tüküriiyonım" dedi. Me- sajının "küçük bir kınama" olarak algı- lanmaması gerektiğini vurgulayan Meh- met Güleryûz. tepkisini. "Şimdiye dek gerçekten çok dikkatli. saygilı ve işinden başka şeye karışmavan insanlar olarak yaşadık. Ve kınamalar. bep belli bir saygıçerçe- vesi içinde, incelikJe dile getirildi. Ama artık onların anlayabileceği dilde cevap- lanması gerektiği kanısındayıın. Türki- met Aksoy henüz yaşarken sahip çıkmak" amacıyla sakıncalı bulunarak kaldırtılan eserlerin. yıne eski verinde sergilenmesini ve Mehmet Aksoj'un durdurulan son eserinin. iyi bir mekan- da sanatsevcrlerle buluşmasının sağlan- masını iste>en Yavrucuk, Cumhunyet gazetesınin bu konuda bir ımza kam- panyası başlatmasını dilediğini de \ur- guladı. Bir grup İstanbullu mimar adına Şe- ner Özler, Meö'n Karadağ, Yıbnaz Ku- yumcu ve Sami Yılmaztürk. Ankara Bü- yükşehir Belediye Başkanı Melih Gök- nanın 'plastik anlatım" olduğunu ve ah- laki değerlendırmenin sansüre gırdiğini belirtti İnsan düşüncesınin toplum için de olsa bir kişi tarafından sınırlandın- lmasının; sanata. kültüre ve özgürlüğe vurulmuş bir darbe olduğuna dikkat çe- ken Atagök. "Sanatın ahlaki ve siyasi gö- rüsle sınırlandınlması, aneak kısır bir dünya görüşünün üriinüdür. Politikacılar. yönericiler, sanat uzmanı, eleştirmeni olduğu andan itibaren sanata istemedikle- ri şekifde konu olmay ı kabul etmek zorun- dadırlar. Beğenmediği sanatın içine tükü- ren bir vöneticivi ne sanat ne Türkive ne de insanlık kabul edemez" dedi. Yıldız Teknik Üniversıtesı Mimarlık Bölümü öğretım üvesı arkeolog Sedat Göksu da "topkımun ahiakı için toplum ve sanat adına karar veren, sanatçısımn ve toplumumın ahlakına güvenmeven bir yö- neticivi" kınadığını belirıtı. PEN Yazarlar Derneği Başkanı Şük- ran Kurdakul bir açıklama yaparak An- kara Büvükşehir Belediye Başkanı'nın "heykel icraatTnı ve heykellerle ilgili de- ğerlendirmelenni kınadı. Kurdakul. "Bu, örneklerine u/ak geçmişte rastlanan barbarlıkların bir yentsi ve kültürümıi/e- sanatımı/a yönelrilmiş pek cirkin bir saklındır. Bu barbarlığı kuuyor ve kem sözleri sahibine iade ediyoruz" dedi. Hiç kımsenin sanat yapnlannı aşağılama>a. sıvasal nedenlere davanan yakiaşımlarla kültür ve sanatımıza saldırmaya hakkı olmadığını savunan Kurdakul. tüm kül- tür-sanat kurumlannı ve kuruluşlannı. ilgılileri bu ve benzeri barbarlıklara. saldınlara karşı çıkmaya çaâırdı. Görsel Sanatlar V akfı (GÖRSAV). vakfın sanaiçı üvelen olarak bu yakışıksız sözlerin. sanatı değil. söyle- yenleri küçük düşürdüğünü vurguladı. Sanatçılar. "uvgar ülkeler düzeyine ulaş- ma çabası içinde olan genç Tû'rkiye Cum- huriyeti'nin bireyi olarak bilmediği. anla- madığı konularda düzevsiz beyanda bu- lunan Melih Gökçek türii yöneticilerin var olmasından utanç duvduİdan^nı bc- lırltı vc demokrat kışı ve kuruluşlan bu konuda duvarlı olmava davet etti. Domingo, Carreras, Pavarotti ve Mehta bu kez Dünya Kupası için Amerika'da bir araya geliyor ÜnlütenorlanngörkemlikonseritemmuzdaKûltür Servisi- 1990 yıhnın temmuz ayında Roma'da unu- tulmaz bir konser veren çağımı- zın en ünJü tenoru Jose Carreras, Placido Domingo ve Luciano Pa- varotti. orkestra şefı Zubin Mehta yönetiminde bu kez Los Ange- les'tabirkonserverecekler."Enco- re! The Three Tenors" bashkb konser, 1994 ABD Dünya Ku- pası fınal maçından önee 16 tem- muz gecesi Los Angeles'taki Dodger Stadyumu'nda gerçekle- şecek. Konserde bir dizi opera arya- lan ve kendi seçtiklen bazı Ame- rikan, Italyan ve tspanyol şarkı- lannı seslendirecek olan ünlü te- norlar, bu arada birlikteliklerinin simgesi haline gelen pop müzik potpurileri de yapacaklar. Bu yeni potpurilerin orkestra düzenlemeleri, Dünya Kupası Şampiyonası onuruna besteci ve aranjör Lak) Shifrin tarafından yapılacak. Orkestra şefı Zubin Mehla, Los Angeles Filarmoni Orkestrası ve Los Angeles Music Center Opera Korosu'nu yönete- cek. Konserde aynca özel olarak tasarlanmış bir sahne düzeni ve ses düzeni yepalacak. "Encore! The Three Tenors" konseri, Dodger Stadyumu'nda 56 bin kişi önünde verilecek ve dünyanın her köşesinde bir mil- yar kişi tarafından naklcn ızlene- bilecek. Carreras, Domingo, Pa- varotti ve Mehta ilk kez dört yıl önce Roma'da verdikleri konser- de bir araya geldikten sonra Amerika Birleşik Devletleri'nde- ki ilk konserlerini de vermiş ola- Jose Carreras, Placido Domingo ve Luciano Pavarotti ile orkestra şefi Zubin Mehta, Roma'dan dört yıl sonra ikinci kez birlikte Amerika'da konser verecekler. caklar.Konser için geri planda Güney Kaliforniya dağlannın yer aldığı Dodger Stadyumu. ne- oklasik konuma dönüştüriilecek. 20 dev sütun, iki büyük şelale ve egzotik bitkilerle süslenecek. Orkestra ve solıstler, dev stad- yumun her köşesine akustik ola- rak aktanlacak. On dört kamera ve en kaliteli dijital aygıtlar kul- lanılacak ve konser uydu aracılığıyla dünyanın heryerin- deki televizyon ve radyo ızleyı- cilerine nakİen ulaştınlacak. Bü- yük ulusal televizyon şebekeleri. ertesi gün olan 17 Temmuz 1994 Pazar günü. programı, Dünya Kupası finalinden önce ya da sonra yayımlayacak. Konserin saha biletleri 300. 500 ve lOOOdo- lar olarak satışa sunuldu. 15, 35. 75 ve 150 dolarhk tribün biletleri ise tükendi. Bir stadyum konse- rinde ilk kez sahadaki dinleyiciler dört farkiı düzeyde yerleştirilmiş platformlar üzerinde oturacak. böylece herkese uygun görüş sağ- lanacak. İki dev video ekranı da tüm seyirciler için yakın çekim iz- leme oİanağı sağlayacak. NVarner Musıc Group şirket- len. televizyon. radyo >ayını..al- bümü ve videosuna ilişkin dünya haklannı satın aldı. Konser kayı- tlannı ıçeren albüm, ABD'de At- lantic Şirketler Grubu'na bağlı Atlantic Records tarafından, di- ğer ülkelerde ise Teldec Classics Intemational tarafından yayınla- nacak.Avnca bu yılın sonlannda konserin düzenlemesinı içeren belgesel bir vıdeo piyasaya çıkan- lacak. Albüm ve video ise konser- den birkaç hafta sonra yayınla- nacak. OD AK NOKTASI AHMETCEMAL Uzay'ın Uzak Yıldızı.•• Yirmi beş yaşında ölen bir insanın yazgısı için genel- de söylenebilecek pek fazla şey yoktur. Böyle bir du- rumda doğrudan yaş olgusu, ölümü trajik kılmak için ye- terlidir. Ve geride kalanlar, kendilerini, adı ne olursa ol- sun, herhangi bir düzmece avuntunun ya da uyuşturu- cunun kucağına bırakmadıkları sürece bu trajikliği yad- sımayı başaramazlar. Bir sanatçının yirmi beş yaşında ölmesi ise, bu ölü- mün uzantılarını yalnızca ölenle ve yakınlarıyla ilintili ol- maktan çıkarır; hele bu sanatçı daha o yaşında, ileride yapacaklarının güvencesini yaptıklarıyla vermeyi ba- şarmışsa, karşımızdaki ölümün rengi artık daha bir de- ğişiktir... Tıpkı Uzay Hepart'nın ölümü gibi... Onunla hiç tanışmadım. Hiç konuşmadım. Ama bir sa- natçı söz konusu olduğunda, şahsen tanışmamışlık kimi zaman sanat adına daha nesnel saptamaların yapılabil- mesine zemin hazırlar. Çünkü böyle bir durumda işin içine kişisel ilişkilerden kaynaklanma etkilenimler karış- mayacak, sanat kendi alanına daha bir bağımsız sahip çıkabilecektir. Her zaman, fizyonominin önemli ipuçları verebildiği- ne inananlardan oldum. Ve kanımca Uzay Heparı'nın fiz- yonomisi de böyle ipuçları bağlamında çok zengin bir dağarcıktı. Genelde TV ekranlarında izlediğim bu fizyo- nominin hemen ilettiği en önemli mesaj, o fizyonominin taşıyıcısının işini hep ciddi tuttuğu meşajıydı. Bu yirmi beş yaşındaki sanatçının yüz çizgilerine bir kez olsun dikkatle bakmak, onun neşe ile laubaliliği, uçmakla cid- diyeti, içtenlik ile ilkelliği ve nihayet çalıstığı alanda öz- gür davranmakla düzeysizliği birbirinden ne denli dik- katle ayırdığım anlamak için yeterliydi. Uzay Heparı, ül- kesinin çok dikkate değer bir zaman kesitinde, genelde düzeysizliğin düzeyi kovduğu, yaratma kaygısının ken- dini çoktandır yaranma, yamanma ve yanıltma eylemle- rine bıraktığı, neredeyse her kesinde "Nasıldaha çok öğ- renebilirim" sorusundan çok, "En az öğrenmekle nasıl başanya ulaşıp kendimi pazarlayabilihm" sorusunun önem kazandığı bir zaman diliminde yaşadı ve öldü. Böyle zamanlarda kendi işini ciddı tutmayı ve yaratıcılı- ğından ödün vermemeyi başaranların erken açılan mi- rasları, yarınm sanatçı kuşakları için yaşamı sonrasız ve yorgunluk tanımaz bir rehber gibidir. Kanımca ancak yirmi beş çarpı üç yüz altmış beş gün gibi bir süre yaşayanların dünyasına konuk olabilen bu genç sanatçı, düzeyli çabalarla, tek şarkılık repertuvar- ları için play-back hevesine kapılanların, bol soğanlı, bayat etli lahmacun kokularını ekranlardan burunlara iletmeyi başaranların, sanatlarıyla değil, yataklarıyla şöhretin peşinde dolu dizgin koşanların rekabet ettiği bir ortamda geriye bir ciddiyet mirası bırakmakla sanki sanat bağlamında kitlesel bir sorumsuzluğa baş kaldır- mış bir yalnız savaşçının söylencesini yarınlara taşıma misyonunu üstlenenlerden oldu. Tıpkı Sezen Aksu gibi. Sezen Aksu'nun, müzik direktörlüğünü Uzay Heparı'- nın yaptığı Deli Kızın Türküsü adlı kasedi çıktığında artık bütün erdemlerin (!) döviz fiyatlarıyla. Hazine bonoları- nın faizleriyle ölçülür olduğu bir ortamda gerçi beğenil- di, ama ticari riskinden söz edilmeden de yapılamadı! Oysa Türk pop müziğiyle tasavvufun özünü, Akdeniz ru- hunu ve bu toprakların türlü birikimlerini bir potada burt- ca başarıyla birleştirebilmiş böyle bir eserin benzeri, gerçek sanat eserinin başlı başına değer sayıldığı bir Batı ülkesinde kotarılmış olsaydı, birincil olarak hemen müzikbilimcilerin inceleme konusuna dönüşürdü.. Ve gerektiğinde işin ticari yanını gözardı etme yürekliliğini göstermiş bir Sezen Aksu, herhalde gerçek sanatın ala- nında ülkesinin tam anlamıyla yüz akı sayılıp, daha farklı değerlendirmelerin odak noktası kılınırdı .. O imecenin yaratıcılarından olan Uzay Heparı artık yaşamıyor; ekibi erken bıraktı. Oysa ileride -Albert Ca- mus'nün, genç yaşta savaşta ölen bir şair dostunun ar- kasından soylediği gibi- onu tanımaya layık ne kadar çok sanatçı adayı çıkabilirdi! Sözcükleri değiştirmek, biraz olsun acıları hafifletebi- lir mi acaba? Örneğin Uzay için "öldü" yerine, ' artık epey uzak bir yıldız oldu'' desek?.. Çok uzaktan da olsa, yine de genç parıltılarıyla bize baktığmı varsayabilsek?.. İngîliz oyun yazarı Dennis Potter öldü • LONDRA(AA)-İngilizlerinönde gelen oyun vazarlanndan Dennis Potter öldü. "Pennies From Heaven" vc "TheSinging Dedective" gibi çok tutulan televizyon oy unlannm yazan olan Potter'ın bu sabah Hereford yakınlanndaki Ross-on-Wye köyündeki evindeyakalandığı pankreas kanserinden kurtulamadığıve 59 yaşında öldüğüaçıklandı. Ünlü oyun yazan Dennis Potter'in eşi Margaret de bir hafta önce göğiis kanserinden ölmüştü. Yazann ölmeden önce kaleme aldığı ve televizyona uyarlanan iki oyunu "Karaoke" ve "Cold Lazarus" adlı eserlerinin. vasiyeti üzerine BBC ve Channel 4 istasyonlannda önümüzdeki hafta ekrana geleceği açıklandı. Dennis Potter'in diğeroyunlan arasında "Cream In My Coffee" ile "Lipstick On Your Collar" bulunuyor. Sheraton Açıkhava Sineması açılıyor • ANKARA (AA)-Sheraton Açıkhava Sineması lOhaziran cumagünü WoodyAllen"ın "Manhattan Murden Mystery" filminin Ankara'daki ilk gösterimiyle açılıyor. 250 seyirci kapasiteli sinema her gün saat 21.30'da başkentlı sinemaseverleri ağırlayacak veyaz boyunca açık kalacak. Bu sezonun en gözde filmlerine yer verecek olan açıkhava sinemasınınfiyatı yerli bir içkiyle birlikte 150 bin lıra olarak belirlendi. Sinemanın açılışınınardından "En iyi Kostüm Tasanmı"dalındaOscarödülüsahibi"AgeOfInnocence" filmi I l-13hazirangünlerigösterilecek. BaşrolleriniOscar ödüllü Daniel Da\ Levvis ve Michelle Phietfer'in paylaştığı fılminardından Harrison Ford'ıın"Kaçak" filmi 12-14 haziranda başkentlı sinemaseverler tarafmdan izlenebilecek. Ötc yandan."Atcş Hattında" 15-17 haziran tarihlcrinde "Sevginin Bağladıklan" 16-18 haziranda. "RobinHood'un Çılgın Dünyası"ise 19 haziranda izlenimesunulacak. 11. GALATASARAY LtSESİ KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİNDE BUGÜN 13.00 Dia Gösterisi: "Çekül" Yer Sosyal Bilimler Laboratüvan 14.30 Pancl: "Anayasal Düzenlemeler ve Din" Yöneten: Ali Sirmen Katüanlar: Prof. Dr. Niyazi Öktem, Yekta Güngör Özden, Mehmet Metiner 18.00 Sinema: "Tangolar" Yöneten: Fernando Solanas Yer Tevfik Fikret Salonu FESTİVALDEYARIN 16.00 Tiyatro: "Düğün" Yazan: Ânton Çehov Yöneten: Ferhat Özatar Oynayanlar: Galutasaray Lisesi Tiyatro Topluluöu Yen Tevfik Fikret Salonu 17.30 Müzik: Mum Işıeı. Casper. Kısa Devre, Abandone 20.00 Müzik: "Kumdan Kaleler" 21.30 Kapanış Konseri: "Bulutsuzluk Özlemi"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear