25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS1994 PERŞEMBE 10 DIZIYAZI SUNUŞ M E R İ Ç VELİDEDEOĞLU MnstafaKemal, herkesin kurtuluş yolu olarakgördüğü''manda''fikrine şiddeîlekarşı çıkarak, bayrağıaçar Günümit Türkiyesi 'ndeobtp bitenkri anlamak, daha doğrusu, çağdaş, laik Türkiye Cımhuriyetiniyok etmek tçîn, içimizdekihaıirtlartadtşgüçlerinortaklaşahazp-iadiklart düzenkriıiim boyutlarıyla kavramak, Atatürk w Devriminın neden fıedefseçildiğmi tarihselsüreç içîndegörerek algtlanıak için, 70 ytllık yakın tarihimiziöğrenmek, bilmek.yentden anansamak zonmdaytz. Hek yarmlarm sormniuiuğımuüstknecek gençierin, Törkiye 'niıı sonuttaraut kalıa çözümter üretebilmeleriiçin,bu larikselsüreci aklm doğrırftusımiktenine boyuna tartışacukkertede içlerine sirtdirmelerigerekir. Bunuıt için Aıatürk bûyûk birkoiayltk da sağlamış, Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuştmuen mce ayrtnntartna değin Nutuk adı alimda kakme almqiır. Dil devrinıimkn sonra Söylev adıyla, özelliklegençliğin okumastna stmulatt bu tarihselbelgeniteliğitıdekı, ilk elden tutulmuş gimcenin her sayfasmda Atatürk \in istençli (iraâeli}, karartı, sabtrh,yürekHkişiliğmiaIgılariz. Ayncayer yer,yatıuzhğmı. uzağıgöremiyenlerin arasında tek başmakalışou. coşkusımu nıutluluğunu üzûntülerini de duyumsanz, Öteyandan, Gazi Musıafa Kemal kendiside Söykv'i değerkndirerek^öyk demi^tır: "Amaam, Tmrk Dcvrim'mn incekttmesinde tarihe kolayhk sağlamaktır." Atatürk 'ün bu değerkndirmesme Ord. Prof. Hıfu Vetdet Vetidedeoğtukarşıçıkurak; "Bu, çok alçak gönüttübbr açıklanuubr" ILT, Söykv'i, 363saatsüreyle, altıgünboyımca okuyan Atatürk 'ten dinkyen Velhkdeoğlugûrüşünü "'Atatürk, Türk Devriımninmceknmesindü tarihekotayhk sağlamak isterken, hem kendi ölümsüz tarihselkişiHğini Söykrln sattrlan kine kaztmuj, hem dt o sanrtarla ulusal Türk Derkri'rtüt gekceğine yön verecek ilkekrisaptayarak gekcek kuşakhr için biryolgöstericiohmıştur"diyerek açıklar. Buyaklaşım doğruİtusttnda S&ylev'iek aiaracak ohvsak, yapıtm içindeyer almpek çok otaym günümüz Türkiyesi 'nde. yeni koşuliaragöredüıenknmişya da ohıpnuş Nçimiyk karşımada olduğunugörüveririz, doğal olarak A tatürk 'ün ilgiti uyarmalarmift, örgülierininde geçerliliğini konuhtğunun avrumna vartrtz. M. V. Tek çözümbağımsızlık•i- 1927 vılının 15 20 Ekım günlerinde TBMM'nin 'Büyük Sakm'unda sun- duğu 'Söylev'ıne Atatürk, 19 Mayıs 1919 tarihinde Osmanlı De\letfnin aeıklı durumunu kısa, ama çarpıcı bir biçimde açıklayarak başlar. Daha son- ra bu çöküşü önlemek. dahası hızlandı- rmak isteyenlerin kurduklan dernekleri tek tek anlatır \e sözünü şoyle sürdürür "İstanbul'da tfirtü amaçİarla gizli ve açık olmak üzere de parti veya deraek adı altında birtakım kuruluşlar vardı. İstanbut'da önemli sayılacak kunıluş- lardan biri tngiliz Muhipler Cemiyeti (İngiliz Dostluk Derneği) idi. Bu addan ıngilizleri se>enlerin kurduklan bir der- nek anlaşılmasın. Bence, bu derneği ku- ranlar. kendi \arlık ve çıkarlannı seven- ler »e kendi varlıklanyla çıkarlannı ko- rumak yolunu, (lngilİ2 Başbakanı) Lloyd George başkanlığındaki İngiliz hükümeti aracılığıy la İngiltere'nin deste- ğini sağlamakta arayanlardır. Bu uğur- suzların. İngiliz doletinin. Osmanlı Dev- leti'ni hiç parçalanmadan bırakmak ve korumak isteğinde olup olamay acağını bir kez olsun düşünüp düşünmedikleri, üzerine de dunılmay a değer. Bu derneğe girenlerin başında 'Os- manlı Padışahı ve Yeryüzü Haltfesı" sanını taşıyan Vahdettin. Damat Fent Paşa. Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) olan Ali Kemal, Adıl ve Mehmet AÜ Bey'lcr ve Sait Molla bulunuyordu. Der- nekte İngiliz ulusundan kimi serihenciler de «ardı. Örneğin: (İngiliz ajanı) Rahip Frew (Fru) gibi. Yapılan iş \e işlemler- den anlaşıldtğına göre derneğin başkanı Rahip Frev» idi.(...) Derneğin etkinlikJeri arasında yer alanlar, "yurt- içinde örgüt- ler kurarak ayaklanma ve başkaldırma düzenlemek. ulusal bilinci ışlemez kılmak, yabancı devletlerin ışe el atma- lannı kolaylaştırmak' gibi hayınca giri- şimlerdi." Şımdi, Osmanlı Padişahı \ahdertin ve dıni bütün Sait Molla'nın üye olduğu bu derneğin Anadolu'dakı ılk eylemı- nin ne olduğunu, yurdu kurtarma gin- şimlenni sürdüre sürdüre Sıvas"a varan ve Sıvas Kongresi'ni yapıp yeniden yola çıkan Atatürk'ten duyalım: "Baylar, biz Amasya'ya gelmek üzere Sıvas'tan aynlır ayrılmaz, Snas'ta pek de hoş olmay an bir olay geçmiştir. Bunun üzerine kısa bilgi vereyim: Amasya'ya vardığımızda. İrilaf ve Hürriyetçilerin yabancılarla ortaklaşa bazı hayınca işlere giriştiklerini gösteren bilgiler almıştık. Bunu hemen ilgililere genelge ile bildirmiştim. Snas'ta da. Pa- dişah'a; beni kötüleyen teller cekihnek gibi bir girişim olduğunu haber aklım, ama inanmadım. 'Vali'nin ve başkalannın dikkati buna engeldir' dedim." Oysa, Recep adında bir 'şeyh' ve ar- kadaşlan, bir gece kendilerinden olan bir telgrafçı aracılığı ile Atatürk'ü kö- tüleyen, halkı ulusal birliğe karşı kış- kırtan telgraflan çekmişler, eylemlerinı gerçekleştirmişlerdir. Devammı Söy- fev'den okuyahm: "Baylar, biz bütün yurdu uyartnak te aydınlatmak için uğraşıyoruz. Ama düş- manlanmız da bize karşı her yerde. üste- lik kendi bulunduğumuz ve her bakımdan egemen olduğumuz Sıvas kentinde bile, körülüklerini yaptırabilecek alçak aracı- lar bulabiliyorlar. Baylar, düşmanlar, Şe\h Recep'e ger- çekten önemli bir rol yaptınnış bulunu- yoriar.(...) Molla'dan Papaz'a Saıt Molla'nın Papaz Fru'ya yazdığı 24 Ekim 1919 günlü bir mektubunda Molla, Papaz'a: 'Sıvas olayını nasıl buldunuz? Biraz düzensız. ama yavaş yavaş dûzelecek' diyordu. (...) Sıvas'tan yükseltilen bu se- sin. düşmanlar için nasıl birönem taşıdığı kolaylıkla anlaşılır." Yöneticı, düşman ve yerli ışbırlıkçı- lenn bir arada oluşturduğu bu üçgenin günümüzdeki uzantılan. 75 yıl sonra, 2 Temmuz 1993 günü yıne Sıvas'ta sahne- deydiler. Saldırdılar, yıktılar. 37 in- sanımızı diri diri yaktılar. Bu ışbirlikçi üçgenin yönetici bağının 75 yıl önceki diğer aymazlıklanna, hayınlıklanna geçmeden önce. İstan- bul'da başka bir kesımin Türk ulusu ve Anadolu hakkındaki görüşlennin ne ol- duğunu 'Söylev'den yer yer okuyarak izlevelim: "Istanbul'un kadın erkek birtakım ile- n gelen kişileri de gerçek kurtuluşu 'Amerikan mandası". yani Amerika'nın güdümünü istemek ve sağlamakta görii- yorlardı." Sıvas Kongresf nden önce daha Ata- türk Erzurum'dayken bu konuda bır- çok telgraf gelmıştı. Halide Edip ımzalı bir telgrafta şöyle deniyordu: "İstanbul'da biz, geçici bir Amerikan güdümünü katlamlabilir kötü dunım ola- rak görüyoruz. (...) Serüven ve savaş za- manı artık geçmiştir. Rauf Bey kardeşi- mizle, uzakları görerek birlikte düşünüp çalışmanızı bekliyoruz efendim!" Halide Edip'in telgrafında sözünü et- tigi Rauf Bey, 1912 Balkan Savaşı'nın Hamidiyc kahramanı olan Miralay 75 yıl önce Sıvas İngiliz Dostiuk Derneği Lyeleri Osmanlı Padişahı \ ahdettin (solda) \e Damat Ferit Paşa Gazi Mustafa Kemal, "Türk dc\ rimiııin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamak" diyc değerlendirdi- ği Söylev'i altı gün boyunca 36.5 saatte okumuştu. • 1919'lann "Amerikan MandacılığT, 40 yıl sonra, 1950'lerde dönemin iktidannca "Amerikan uyduluğu" biçimine dönüştürülüp yine en geçerli politika olacak, bu kez TBMM'de ulusun kimi temsilcileri Türkiye'nin "Amerikasız" yapamayacağını ileri süreceklerdir. Rauf Bey'dir. Rauf Bey de 'Amerikan güdümü'nü onaylayan görüşünü. Sıvas Kongresı- nin son gününde yaptığı uzun bir ko- nuşmayla açıklar. Aynca o gün, 19 Mayıs 1919'da Atatürk ile ülkü birliği içinde Samsun'a çıkanlar arasında bu- lunan Refet Paşa da görüş bildirir. Şim- di 'Söylev'e dönüp bu ilginç görüşmeleri Mustafa Kemal'den dinleyelim. "O gün söz alan Refe: Bev. rutanakta beş altı sayfa yer alan özenli bir söylev verdi. Bu söyİevin, tutanaktan olduğu gibi aldığım kimi cümleleri, konuş- macının düşüncesini açıklamaya yete- cektir sanırım. Refet Bey diyordu ki: "Bızım. Ame- nkan güdümünü yeğ tutmaktan amaamız, bütün toplumlan tutsak kılan; yurekleri. vicdanlan söndüren İngiliz güdümünden kurtulmak, yu- muşak ve uluslann inançlanna saygı gösteren Amerika'yı kabul etmek- tir.(...) Bir de, diyelim ki biz içende ve dışa- nda tam bir bağımsızlık istenz. Ama acaba kendi başımıza yapabılecek mi- yiz, yapamayacak mıyız 9 Ondan önce. acaba bizi kendi başımıza bırakacaklar mı, bırakmayacaklar mı? Bunu düşüne- lim. (...) Yirminci yüzyılda beş yüz milyon lira borcu, yıkık bir yurdu. pek verimli ol- mayan bir toprağı ve ancak on, on beş milyon lira geliri olan bir ulus, bir dış yardım olmaksızın yaşayamaz.(...) HerhaldebirAmerikagarantisinı ka- bul etmek zorundayız.' Bundan sonraki otunımda söz alan Rauf Bey de özetle; 'Yurdumuz içın en tarafsızdurumda bulunan Amenka'nın yardımını kabul etmek zorundayız. Ben bu kanıdayım' der. Kara Vasıf Bey de 'Bağımsız yaşa- maya parasal durumumuz elvenşİı de- ğildir' diyerek görüşünü belirtir." Anlaşılacağı gibi, Mustafa Kemal'in uzak ve yakın çevresinin gördüğü tek kurtuluş yolu 'Bir devlete sığınma'dır Bu görüş ve saptayışlar karşısmda Ata- türk'ün tutumunu ve verdığı tanhsel yanıtı yine Söylev'den, Atatürk'ten din- leyelim: "Baylar, ben bu kararlann hiçbirini yerinde bulmadım.(...) O halde sağlam ve gerçek karar ne olabılırdi? Baylar, bu durum karşısmda bir tek karar vardı. O da ulusal egemenlığe da- yalı bağımsız-koşulsuz (tam) bağımsız bir Türk devleti kurmak. (...) Yabancı bir devletın güdümüne gir- meyi istemek, insanlık nitelıklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benımsemekten başka bir şey değildir. Bu aşağılık duruma gerçekten düşme- mış olanlann, isteyerek başlanna ya- bancı bir yönetici getirmeleri hıç düşü- nülemez. • Atatürk. Söylev'de Sıvas'ta halkı ulusal birliğe karşı kışkırtan hareketler üzerine şöyle diyor: Baylar, biz, bütün yurdu uyarmak ve aydınlatmak için uğraşıyoruz. Ama düşmanlanmız da. bize karşı her yerde, üstelik kendi bulunduğumuz ve her bakımdan egemen olduğumuz Sıvas kentinde bile, kötülüklerini yaptırabilecek alçak aracılar bulabiliyorlar. 75 yıl sonra Sıvas j • Yönetici, düşman ve yerli işbirlikçilerinin bir arada oluşturduğu bu üçgenin günümüzdeki uzanülan, olaydan 75 yıl sonra 2Temmuz 1993 günü, Sıvas'ta yine sahnedeydiler. Saldırdılar, yıktılar, 37 aydın Oysa, Türkün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüklür. Böyle bir ulus. tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir. Öv leyse ya bağımsızlık. ya ölüm!" Evet. Mustafa Kemal'ın vargücüylc karşı çıktığı 1919'lann bu 'Amerikan mandacılığr, 50 yıl sonra. 1950'lerde dönemin iktidannca 'Amerikan uydulu- ğu' biçimine dönüştürülüp \me en ge- çerli politika olacak, bu kez Türkıye Büvük Millet Meclisi'nde, ulusun kimi temsilcileri Türkıye'nin "Amerika'sız yapamayacağı"nı ilen süreceklerdir!.. Cörülüyor ki Atatürk, uğruna sa- vaşılacak ılkede bile anlaşamadığı bu yakın çevresiyle. tanhsel yürüyüşünıi sürdürmek zorundaydı. Kendi vanında oian, ama gerçeğı göremeyen ya da gör- mek istemeyenlerle yol almak. devrim önderlennın doğal alınyazısı gıbıdır. Anadolu O'nunla birlikte Her ne kadar yakın çcvrcsi Mustafa Kemal'i anlamasa da artık Anadolu onunla birliktedır. Erzurum ve Sıvas kongreleri başanylasonuçlanır. Musta- fa Kemal. Temsil Kurulu Başkanı seçilir. zamanı geldiği için de 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelır. Ankara halkı ve sey- menlen tarafından coşkuyla karşılanır. Geçici olarak istasvon binasına yerleşır. Daha sonra Çankaya'ya gcçer. bundan sonra Milli Mücadelc'nm zaman za- man yureğı burada atacaktır. Ankara'- ya gelişinin üçüncü günü, 30 aralıkta ılk zıyaretıni yapar. Bunun içın seçtiği ku- rum Ankara Sultanisi'dır Yapılanlan. yapılacakları, amaçlannı liselı gençlcre büyük bir özenle anlatır. Gün kaybclmeden -hcr nc kadar uy- gun görmese de- İstanbul'da lopla- nacak olan Osmanlı Mebusan Meclisi*- ne gidecck temsıkilerin seçilmesı içın harekete geçer Bu durumu Atalürk'ün 'Söylev'de nasıl anlaltığını görelim. "Mebuslar, hepsi bir günde ya da ayrı ayrı günlerde topluca bulunamadılar. Tek tek ya da küçük küçük topluluklar olarak gelip gittiler. Bu kişilerin ya da toplulukların hepsine ayrı ayrı hemen aynı temel noktaları günlerce ve birçok kez anlatmak zorunda kaMık. Llus; tarihin. ancak devletlerin yı- kılma ve çökme kargaşalan içinde bulun- duğu zamanlarda yazdığı çok önemli \e korkunç günler yaşıyordu. Böyle günler- de yazgısını kendi eline almak uyanıklığını gösteremeyen uluslann geie- ceği karanlık \e felaketlidir. Türk ulusu bu gerçeği anlamay a baş- lamıştı. Bu anlayış sonucuydu ki. kurtu- luş umudu \eren her içten çağrıya koş- makta idi. Ancak, bir tophımun, uzun yüzyıllann uyuşturucu yönetim ve eğiti- minin etkisinden bir günde, bir y ılda kur- tulabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğnı değildir. Böyle olduğu için. durumu ve gerçeği bilenler, elinden geldiği ölçüde kendi ulu- sunu uyarıp ay dınlatarak kurtuluş y olun- da ona kılavuzluk etmeyi en büyük in- sanlık ödevi bilmelidirler." Oysa biz. tenıeli laiklik olan çağdaş uygarlık yolunda halka kılavuzluk cdc- cck insanlan tabandan yctiştırmck için yaratılan 'Köy Enstitüleri'ni, Halkev- İcri'nı. 'Halkodalan'nı kapatarak. yer- lerine imam-hatıp okullan, Kuran kur- lan, tankat okullan, tarikat yunları açıp, ulusa kılavuzluk edecek şeriatçı kafalan ürctmcyı kendimizc baş görcv yaptık Aziz Atatürk'... Evct. kendi lcnne ortak bir görüş aşı- lanmaya çalışılan milletvckilleri İstan- bul'a geçcrler 12 Ocak 1920 günü Me- busan Vleclisi açılır. Atatürk'ün içi kasgı doiudur. Nedenini kendinden dinleyelim: "Ben, Mebuslar Meclisi'nin İstanbul'- da saldırıya uğray acağını. dağılacağını kesinlikle bekliyordum. Böyle bir durum ohırsa alınacak öniemleri de karar- laştırdım. Hazuiığa \e gerekli düzenle- melere de başlanmıştı. \nkara'da top- lanrnak... Nitekim Mart 1920 günlü bir telle Rauf Be> şu bilgiyi «eriyordu: 10 Mart 1920 günü öğleden sonra ttilaf Temsil- cileri toplanmışlar. (...) İstanbul'daki ulusal kuvvetler ileri gelenlerinin ruruk- lanmasıv la ilgili olan bir buy ruk üzerinde görüşmüşler ve buy ruğu y erine getirmey e karar >ermişler. Bu bilgi. güvenilir bir ki- şiye sağlam bir yerden gizlice >erilmiş >e bu gibi kimselerin bir an önce İstanbul'- dan uzaklaşmalan gerektiği bildirilmişti. İlgililer, bu konuyu türlü yönlerden ince- ledikten sonra, işin sonuna dek İstanbul'- da kalarak namus ödevini yapmaya ka- rar »ermişler. Rauf Bey'in telgrafına şu yanıtı ver- dim: "İngılızlenn tutuklama karanna karşı Meclis'in sonuna değin yığitçesınegöre- vinı yapması pek yararlı \e parlaktır. •\ncak. sızınle birlikte. varlıklan ılenkı ışlerımiz ve girişimlerimiz için çok ge- rekli olan drkadaşlann. sonunda bize katılabilmeleri kesin olarak güvence altına alınmalıdır. ( .) Sızlerin hemen buraya aelmeniz çok gereklıdir!..' Baylar. Rauf Bey'i ve öteki kişileri tam zamanında çağırmış olduğumuz. olay larla, hem de üç dört gün geçmeden belli oldu. Ama ne yazık ki, bu çağrımıza gerektiği ölçüde önem >erilmedi. Rauf Bey, \ asıf Bey gibi kişiler, en sonunda büyük bir uysallıkla Malta'ya gittiler. Bunu biliyorsumız.(...) Bu kişileri Malta zindanlanndan kurtarmak için her yola başvurarak. elden gelen girişimleri yap- maktan geri durmadım." İstanbul işgal ediliyor ^nlaşılacağı gıbı. Osmanlı Dcvletf- nın başkentı ışgal edılmek üzeredir. Şimdı bu olayı soluk soluğa Söylev'den, Atdiürk'ün anlulımıyla izleyelim: "Baylar, 1920 yılı martının 16'ncı günü öğleden önce saat onda. makine başında şöyle bir tel verildi: Ankara"da Mustafa Kemal Paşa Hazretlcn'nc İstanbul. 16.3.1920 Bu sabah Şchzadebaşı'nddkı Muzıka Karakolu'nu İngilızler babip. oradakı askerlcrlc İngilızler çarpışarak, sonun- da. şimdi İstanbul'u işgal altına alıyor- lar. Bilgilcrinızc sunulur. Manastırlı Hamdi Ben bu telin altına kurştın kalemiyle 'Tezelden kolordulara benım imzamla gönderilmcsi için. M.Kemal' işaretini koyduktan sonra bu teii verenden açı- klayıcı bilgi almaya başladım. Ma- nastırlı Hamdi Efendi durmadan bilgi vermeyi şöylece sürdürdü: Bizim en güvendiğimiz bir arkada- şımız var ki, valnız o değil herkes, yani gelenler söylüyorlar. Yarın: İlkeler seklllenlyor ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Nasıl Yuhalandım?Hollanda'dan Rotterdam'dan eğitımcı Ali Kaymak tele- fon ettı, sağlığımı sordu. Bir ara: - Bir toplantıda yuhalanmışsın! dedi. Gülüyordu... - Nereden biliyorsun? - Bir gazetede okudum! dedı. Sonra öğrendim, Semih Günver 11 Mayıs günkü Milliyet'te yazmış. Güzel yazmış! 5 Mayıs "Yaşlılar Kurultayı'mn ıkınci günüydü Ankara'- da; o gün söyleşıler olacak; konuşmacılar arasında ben de varım. Kurultayı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esırgeme Ku- rumu Genel Müdürlüğü düzenlemıştı. Ilk konusmacı Prof. BozkurtGüvenç ıkincisı emeklı Elçi-Yazar Semih Gijnver1 - di. Sosyal Hizmetler Genel Müdürü Bülent ilik'le yan yana oturuyorduk. Bülent llik'e: - Otobüslerde gençierin yaşlılara yer vermesine değıne- ceğim, karşı çıkacağım! dedım. Genel Müdür ilik: - Karşı çıkmasanız tyı olur, dün o konuda yaşlılar çok şi- kayetettiler! dedı Tartışmalar olmuştu... Prof Bozkurt Güvenç de, Semih Günver de tatlı tatlı ko- nuşrruşlar, alkış toplamışlar. Konuşma sıram yaklaştığın- da sıkıştığımı anladım, hemen ayakyoluna koştum. Dön- düm, lyi, daha konuşuyorlardı. Az sonra sıra bana geldi. Kürsüye çıktım: - Yaşlılar, dedım, otobüse binince gençierin gözlerine bakıyorlar, "Kalkıp bize yer verseler!" d'ıye. Bunu yapma- sın yaşlılar, bıraksınlar gençler, çocuklar otursun! Yaşlıla- rın böbreklerınde taş vardır, otobüste sallanırken, bu taşla- rın düşmesi kolaylaşır1 Sonra, İsmet Paşa'dan örnekler verdım. ismet Paşa'nın seksenını aşkın yaşında, saatlerce ayakyoluna gıtmeden, Meclıs sıralarında oturduğunu anlattım. Çok kışi ismet Paşa'nın pantolonunun ıçıne şışe bağladığını sanırdı. Dın- lediler, güldüler, lyı! Konuşmamı sürdürdüm: - Yaşlılara, ayakyolu önlerınde oncelik vermeli; çünkü onların öndülleri, önbezeleri (prostatları) vardır, bekleme- ye gelemezler. Bir de arkadaşlar, yaşlılar çocuklara, torun- lara el öptürmemelidırler. Çocukları el öpmeye alıştırırsa- nız, el öpe öpe bir gün gelir etek de öperler! Hacı Tö de öptürürdü, Süleyman Bey de öptürüyor Kocaman millet- vekillerı, onların ellerını öpüyorlar Bunlar doğru değil. Işte kıpırdanmalar o sırada başladı. Yaşlılardan çok orta yaşlı cadaloz bir bayan ayağa kalkmış konuşuyordu. - Onlar bızım geleneklerlmız, ona karışamazsınız! - Ben babamın elını opmedim Çocuklarım da benim eli- mi opmezler. Kimsenin elıni öpmezler! Konuşuyordum ama, bağırıp çağırmalar arasında. Duru- cu değildım. - Bugun 5 Mayıs, 5 Mayıs ı 6 Mayıs'a bağlayan bir gece yansı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin inan asıldılar. Bunlar bızım gençlenmizdi. Asılmasalar, bugün aramızda olacaklardı! -Vatan haınlennı savunamazsın 1 - Savunmuyorum, yaşama hakkından söz edıyorum! Ba- kın, benı dınleyın, daha domuz etıne gelmedım. Dunyada milyarlarca insan domuz etını yıyor, beslenme sorununu çözmüş. Bızim çocuklarımız beslenemıyor. Almanya da iş- çı çocukları tabuları yıkmışlardır. Onlar. sosisleri, salamla- n yıyorlar. Bardağı taşırdığımın ayrımındaydım. Yıllardır yazıp çız- dıklerimı soylemeyecek mıydım'' - Domuz eti yasak! diye bağırdı bırı. Birı de ayağa kalk- mış' - Domuz eşini kıskanmaz! diyordu. Laf yetıştirmeye çalı- şıyordum' - Biz, şeriatla değil. yasalarla yönetilıyoruz. Uygar yasa- larla... Orada söylemedim, şımdı söyleyeyim: Sporcularımız, Avrupalara dek gidiyorlar, ancak yolun yarısında yenılip gerı dönüyorlar, neden sanırsırnz^Çocukluktan beri besle- nememekten. Şunu söyledım Avrupalıların çocuklarına bakın, yüzlerınden bellı sağlıklı oluşları: birde bızımkilere bakın.. Gericilerın.YunusEmre'nındeyışıyle "Şeriatoğlanları"- nın, ülkeye yaptıkları kötülüğü, Kurtuluş Savaşı'nda düş- manlar yapmadı... Toplantının sonu lyi bitti Toplantıya taa Silifke'den Sami Gürtûrfc ile eşı Müyesser Gürtürfc de gelmişler Müyesser Gürtürk'e. bir gün önce bir yazısından dolayı ödül verilmış Müyesser Gürturk, gelıp boynuma sarıldı, konuşmamı kut- ladı. Bırı arkadan bağırdı: - Aaa, öpüyor! - Ben elinden öpmüyorum. yanaklarından öpüyorum! di- ye karşılık verdı Müyesser Hanım Toplantı bence, güzel geçtı. Yaşam bu. alkışa da yuhalamaya da alışacağız. Bugün 19 Mayıs, sevgili okurlar, Nurcular'ın. Fethullahçı- ların, yobazların oyunlarına gelmeyın. kurban de'rilerınızı Türk Hava Kurumu'na verın! Dın tıcaretı yapanlara dersle- rını verın. TV'de Necmettin Erbakan ın kızı Zeynep'i gör- düm. sıkmabaştı. Oysa, yakın arkadaşları bilirler, Zeynep başını örtmezdi Babasının sıyasal çıkan için mi başını ör- tüyor ne? İnsan, kızını sıyasal çıkan içın böyle kullanır mı? Ne bıçım babalık? Enver Paşa, Bırıncı Dunya Savaşında, yenilgiye her uğ- rayışında, genelgeler yayımlar, kadınlann çarşafsız soka- ğaçikmamalarını ıstermış. DuşünürZiyaGökalp ona şöyle dermış - Kadınlann eteğıne. moda ile sağınlar (hekimler) karışır. ZıyaGökalp, 1919lardayazdığı "Vatan"şiiriningirişbö- lümünde şöyle der "Bir ülke kı camıinde Türkçe ezan okunur I Köylü anlar manasını namazdaki duanın I Bir ülke ki mektebinde Türk- çe Kuran okunur I Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdanın I Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın..." ZıyaGökalp, 1876da doğdu. 1924te öldü. Gökalp, Orhan Asena'nın büyük dayısı Orhan, bir yaşındayken Gökalp'ın kucağına vermışler Orhan dayısının kucağında işemış Asena, bunu gülerek anlatıyor... BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN S\ĞA: 1/ Eski Mezopotamya .. halklannın ünlü destanı 2/Bırılımiz. 3/Futbolda 2 topun kanatlardan mer- o keze doğru atılması... Kadın seslenn en pesı. 4/ 4 Bir göstermesıfatı... Baş- c kasının istcklenne. amaç- lanna alet olan kımse. 5/ 6 Allından sopa gösteri- lir... Radyum elcmenti- nin simgesı. 6/ Kireçtaşi- nın üzenne yağlı bir maddeyle çizilmiş biçim- lcri baskı yoluyla çoğaltma sanatı. 7/ Aynı adlı ağaçtan elde edilerek beslenme sanayisinde kullanılan crivebilır toz... Tarla sının. 8/ Kır- gızistan'ın para birimi... Çıplak. yoksun. 9/ Göçücü balıklann Ak- deniz'den Karadeniz'eçıkması. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/Bir bütün olarak ele alınan... Nazi partisinin hücum kıtasını simgeleyen harfler. 2/ Bezikte, bir taraf bin beş yüz sayıyı tamamla- yamadan ötekinin üç bin sayı yaparak oyunu bitirmesi. 3/ İs- lamlıktan önce Kabe'de duran üç puttan biri... Tayin. 4/ Temel ağırlık birimi... İlkel birsilah. 5/ Peygamberleri Hud'u dinleme- dikleri için Tann tarafından yok edilen kavim... Sibirya'da bir ırmak. 6/ Aylık... Yunan abecesinde bir harf. 7/ Aksaray ilinde; içinde Bizans dönemine ait pek çok dinsel yapının bulunduğu ünlü vadi... Kamer. 8/ Sığsularda ağıryükleri taşımak için ku!- lanılan altı düz tekne... Harman yerindeki tahıhn taş ve toprak- la kanşık kalıntısı. 9/ Bir şeyi anımsamak icin yazılan kısa ya- n... Kayınbirader.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear