Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17MAYIS1994SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
6. ULUSLARARASIİSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ
BernardaAlba, 'evi'ni sahraçadınna taşıyor
AYŞEGÜLYÜKSEL
6. Uluslararası Tiyatro Festivali
T ü r k oyunculuğundaki zengin potan-
syeli" dünya)a göstermek amaayla
hazırlanan bir yapım içeriyor: Theater
an der Ruhr - Devlet Tîyatrolan ortak
yapımı olan. Roberto Ciulü'nin ve
Miige Gürman'ın onaklaşa yönettik-
leri, Federico Garcia Lorca'nın "Ber-
narda Alba'nın Evi"
Çağdaş tiyatronun en vurucu
"kadın" oyunlanndan biri olan yapı-
tta oyun kişilenni tiyatrodan ve tele-
vizyondan tanıdığımız Nihat tleri,
Mahir Gûnşiray, Serhat NaJbantoğlu
gibi ünlü erkek sanatçılar canlandı-
nyor. Anlaşılan tiyatro yazınındaki
tüm erkek rolleri "tükenmiş", ünlü
oyunculanmıza da "zengin potansiyeJ-
lerini" yurtdışında tanıtmak için kala
kala kadın oyuncular için yaalmış rol-
ler kalnıış...
'Lorca tadı' vermiyor
Bu çalışma deneysellik adına
yapılmış bir tiyatro alıştırması düze-
yinde kalsaydı, bir diyeceğim yoktu
doğrusu. Ancak, büyük bir bölümü
Almanca olan ve pek çok sunu yaası,
makale ve söyleşi içeren kalın prog-
ram dergisinden, bu Türk-Alman or-
tak yapımının 23 şubat - 27 nisan
arasinda Almanya'nın çeşitli kentle-
rinde pek çok kez sergilenmiş olması
gerektiğini anlıyoruz. Dergi oyun sah-
neye çıkanlmadan yayımlandığı için.
öngörülen programın ne düzeyde ger-
çekleştiğinı ve oyunun nasıl tepkiler
aldığını tam olarak bilemiyoruz. Bildi-
ğjmiz, Ankara'da oyunu bilen seyirci-
nin hiçbir bıçimde "Lorca tadı" alma-
dan izlediğı oyunun bu yorumlanış bi-
çimindekı
i
'keramet"i anlayamamış
olma'sı. oyunu bilmeyenlerin de olaya
tümüyle "Fransız" kalmış olmasıdır.
"Fransız" sözcüğünü kullanmam
boşuna değıl. Oyun -herhalde- Afnka
Theater an der Ruhr- Devlet Tiyatroları ortak yapımı olan oyun bugün, 21.15'te Taksim Sahnesi'nde.
çölünde. "lejyon askerlerT'ni banndı-
ran bir "sahra çaduY'nda geçmekte-
dir. Bernarda, askerlerin (erkek gö-
rünümündeki kızlann) hem komutan-
Ian hem de anneleridir. Bemarda'nın
"çadır" içinde kurduğu "askeri" \e
"annesel" baskı. biryandan "anti-mili-
tarist" bir tutumu sergilerken. bir yan-
dan da cinsel baskı altında bunalan
kızlann trajedisi, koşullan gereği aynı
tür cinsel baskılar içinde yaşavan as-
kerlerinkiyle buluşmaktadır. Lorca'-
nın oy ununda yalnızca alının dörtnala
giderken çıkardığı seslerden
tanıdığımız Pepe Romano. bu yapı-
mda. çadın çevreleyen gizcmli "çör
dünyasının simgesi. erkek asker görü-
nümü ve davranışlan içinde olan, bir-
birlerine ve içinde bulunduklan orta-
ma tutsak **kızlar"ın cinsel özlemleri-
nin ve fantezilerinin odak noktasıdır.
Bu "karmakanşık" cinsellik or-
tamının "şaşırtıcı" görsel göstergeleri-
ni aşabiliyorsanız, belki oyunun "anti-
militarist", "özgürlükçü" ve tüm kül-
türlerdeki "insan gerçeği"ni kucakla-
yan izleklerini hayranlıkla karşılaya-
bilirsiniz. Ben bu mutluluğa erişeme-
dim ne yazık ki... Belki Ciulli'nin, ti-
yatronun oyun metinlerinı sahneye
taşıma görevini tükettiği, artık tiyatro
için tek seçeneğin yaşamı sahneye taşı-
mak olduğu konusundaki görüşüne
bütünüyle katılamadığımdan. En aa-
ndan her hızlı "çağ atlayışında" burun
üslü düşen Türkiye'nin, oyuncusu ve
seyircisi bağlamında...
'IJltra post-modern' çalışma
Türkçe olmasına karşın yabancı dil-
de bir oyun gibi ızlediğim, "çok kat-
manlı" olma savma karşın, bölük pör-
çüklükten kurtulamayan bu "ultra
post-modern" çalışmanın beni etkile-
yen yanı, erkek sanatçılanmızın
"kadın"ı. klişeleşmişeşcinseîlik görsel-
liğine ve işitselliğine yaslanmadan oy-
namış olmalan. Onlar için ilginç bir
deneyim kuşkusuz. Ancak, Türkiye'-
nin tiyatrosuyla uluslararası platfor-
ma sıçraması yolundaki oyunculann
ilk gereksinrneleri bu deneyim miydi?
Tartışılması gereken bir konu.
Ülkemize "saıtat ışığT olarak çağn-
lan yabana tiyatro yönetmenlerinden.
hele hele -Türk tiyatro insanlanyla
kardeşçe ilişkiler içinde olan- Ciulli'-
den artık beklenen. "ben bildiğimi ya-
panm, yapfığım da iyidir", düşüncesin-
den bıraz sıynlıp. Türk dram yazanını,
Türk insanının duyarlığını tanımaya
çalışmak, başanlı bir yerli oyunun
dramaturjisini yaparak bu oyunun
ulaşabileceği evrensel anlam katman-
lannı, yeni yorumlannı araştırmalan
ve sahnede gerçekleştirmeleri. Öncü
kuramlannı uygulama işini de kendi
topluluklannın tumelerineya da ulus-
lararası festivallere bırakmalan. Dö-
viz darboğazındaki bir ülkenin tiyat-
roseverleri olarak sanınm bunu iste-
meliyiz onlardan...
Jean Pierre Leaud, François Truffaut'nun 'eşsiz bir öğretmen' olduğunu vurguluyor:
Bana sinemanın arka yüzünügösterdi
PELİN ÖZER
François TrufTaut iie birlikte Orson
JW|lles'in "Touch of EviT filminegitti-
gın"de"14 yaşındaydı. Yine Trufîaut'-
nun. "Yeni Dalga"nın başansını tüm
dünyaya duyuran en önemli fılmlerin-
den "400 Darbe"de başrolü oynadığı-
nda da aynı yaştaydı. "Nouveüe Va-
gue-Yeni Dalga"yı yaratan François
Truffaut, Jean LÜc Godard, Jaajues
Rivette ve Claude Chabrol gibi yönet-
menlerle tanışan "Cahiers Du Cine-
ma" dergisinin kapılannı aşındırarak
sinemayı anlamaya çalışan genç Jean
Pierre Leaud sonraki yıllarda. kamera
önünde \e arkasında da etkın oldu ve
adını Yeni DaJga listesine yazdırdı.
"400 Darbe" iie başlayan, Antoin Do-
inel'lerle süren ve sinema tarihine ge-
çen Leaud-Truffaut beraberliği. 1984
yılında TrufTaut'nun ölümüyle sona
erdi. Fakat yönetmenle o>uncu arası-
ndaki ruhsal bağ. aradan on yıl geç-
mesine karşın sürüyor.
; Sinema tutkusu hâlâ genç
Truffaut'nun ölümünden çok etki-
lenen sanatçı, tümüyle onun anısına
sadık kalmak için yıllardır "auteur"
yönetmenlerle çalışmayı sürdürüyor.
"Yeni Dalga"nın günümüzdeki tem-
silcilerinden Jean Pierre Leaud artık
elli yaşlannda bir adam fakat o yıllar-
da başlayan sinema tutkusu hâlâ genç.
Geçen yıl İstanbul Film Festiva-
li'ndegösterilenOlivierAssayas'ın"Pa-
ris S'Eveflle" fiiminde izlediğimiz sa-
natçı iki yıldır festivalin konuklan
arasında. İstanbul'u çok seven Leaud,
Türk sınemasını çok ıyi tanımıyor fa-
kat sinemayla ilgilenen tüm Fransızlar
gibi Y'ıimaz Güney'in adını anmadan
geçemiyor. Festival bittikten sonra da
bir süre İstanbul'da kalan Leaud iie
Büyük Londra Oteli'nde konuşma
fırsatı bulduk:
- "Auteur" yönetmenlerle çalışmayı
sürdürüyorsunuz. Aki Kaurismaki ve
Ofivier Assayas'ın filmlerinde oyna-
manızın nedeni de bu olsa gerek. Bu iki
yönetmeni ve filmJerini nasıl değerlen-
diriyorsunuz?
Kendi yaşımın rolünü oynadım
Olivier Assayas'ın yönettiği "Paris
S'Eveille-Paris Uyanıyor" adh fılm be-
nim için çok önemli. Olivier Assayas
da bence Fransa'da "Yeni Dalga"nın
temsilcilerinden. Onun. Fransız yö-
netmenlerin en ilginçlerinden olduğu-
nu düşünüyorum. Filminin estetik de-
ğeri çok yüksekti. Bu filmden önce de
"Van Gogh" adh bir fılm çekmişti. Ben
bu yönetmeni çok önemsiyorum. İlk
defa onunla bir fiiminde çalıştım ve
onun geleceğini çok parlak görüyo-
rum. Plastik sanatlar hakkında derin
bir bilgisi var. Andre Techine gibi gö-
rüntüye çok önem veren ve estetik dü-
zeyi yüksek işler başaran bir yönetmen
Assayas. Ben bu fılmde ilk kez bir
baba rolü oynadım. İlk kez kendi ya-
şımın rolünü oynadım. Artık yaşlanı-
yoruz.
- Tüm söyleşilerinizde TrufTaut'nun
size sinema aşkı aşıladığuu beliıtiyor-
sunuz. 14 yaşında çocuklukla gençlik
arasındaki birinin sinema tarihinde
öoemli yeri olan, "Yeni Dalga"mn ku-
rucularından Truffaut iie ilişkisi
•tasıidı?
O gerçekten sinemayı çok iyi bilen
bir yönetmendi. Bana gerçekten sine-
ma aşkını aşılayan kişiydi. Biz "400
Darbe"yi çekerken akşamlan Go-
dard'ın filminin setıne götürürdü beni.
O sıralarda Godard itk fılmini çeki-
yordu. Benim bir sette yaşananlan. si-
nemanın arka yüzünü de görmemı
sağladı. Tabii ben sinemaya 14 >aşı-
mda başladım. ama yaşamım boyun-
ca hep oyunculuk yapmadım. Trufi'a-
karakteri üzerinc. sinema kitaplannın
yazdıklarının dışında neler söy ley ebitir-
siniz?
O gerçekten çok iyi bir arkadaştı.
Çokzeki veahlaklıbiriydi. Benim onu
14 yaşımda tanımam da çok büyük bir
şanstı. Onun sinemaya karşı olağa-
nüstü. inanılmaz bir tutkusu vardı.
Onu ilk tanıdığım yıllarda ben henüz
kadınlar hakkında fazla şey bilmeyen
bir venivetmevdim. Onunsa kadınlara
önemli yönetmenlerinden biridir
Truffaut. Şimdi filmleri dünyanın dört
bir vanında gösteriliyor. O bir zaman-
lar "Ben Fransa için hiçbir şey yap-
madım" demişti. Oysa şimdi Fransız
sınemasının en önemK temsilcilerin-
den. Bugünkü ününü önceden tahmin
edememişti. O olağanüstü bir insandı,
çok mütevaaydı. Sette herkese yak-
laşımı çok olumluydu.
- Siz pek çok filmde asistanlık
1984'te Truffaut'nun ölümüyle sona eren birükteliğin anısına Leaud, 'auteur'vönetmenlerle çalışmayı sürdühivor.
ut bana gerçekten sinemanın ne oldu-
ğunu öğretti. Böylece onun deneyim-
lerinden yararlanma fırsatı buldum.
Oyuncu olarak >önetmenin ne dediği-
ni anlayabilmek için kamera arkası-
nda neler olduğunu da kavrayabilmek
şart. Truffaut benim için eşsiz bir öğ-
retmen oldu ve sinemanın arka yüzü-
nü gösterdi bana.
- Truffaut iie uzun yıllar çalıştınız.
"Antoine Doinel" serisi sinema tarihine
de geçti. Truffaut iie uzun yıllar
çaiışmış ve onu belki de en iyi (anıvan
insanlardan biri olarak bu yönetmenin
karşı önlenemez bir ilgisi vardı. Tabii
o \illarda ben bunu çok ıyi anlayamı-
yordum. "Yeni Dalga"yı yaratan ve si-
nema üzerine düşünen bir kişi olarak
ona çok saygı duyuyordum. Bence on-
lar sinema tarihinin en ahlaklı sanatçı-
lanydılar. Onlann yarattığı sinema
dili tam anlamıyla yaratıcılıkla örtü-
şen bir sinema diliydi. Antoine Doi-
nel'ler sinema.tarihinde tek.
Bu anlamda bizim Truffaut iie
çalışmalanmız da tarihte yerini almış
oluyor. Onun ölümü. sinema için bü-
\ük bir kayıpur. Sinema tanhinin en
yaptınız. Godard'ın "Çılgm PJerrot"
fiiminde de çalıştınız. Kamera arkası-
ndaki deneyiminizin oyunculuğunuza
katkılan da olmuştur mutlaka.
Yönetmenler genelde tedirgin in-
sanlardır. Zaten bir fılm setinde dc hcr
zaman gergin. gerilimli anlar yaşanır.
Asistan olarak çalışmam benim bu te-
dirginliği daha iyi anlamamı \e çekim
sırasında olaylan yönetmenin göziin-
den görebilmemi sağladı. Jean Luc
Godard'a asistanlık yapmam gerçek-
ten sinemayı anlamama da yardımcı
oldu. Uzun vıllar bunu sürdürdüm.
Çünkü sette yaşadıklanm bana çok
şey kazandırdı. Ve sinemanın devinim
içinde olduğu 1960'larda "Yeni Dal-
ga"yı da çok iyi anlamamı sağladı.
- Siz "Yeni Dalga^mn oluşum ve geh'-
şim sörecinde yer alan oyunculuk ve
asistanlık yapan biri olarak o dönemi, o
dönemin sinema anlayışuu nasıl eleştiri-
yorsunuz?
"Yeni Dalga"nın sinemaya getirdik-
lerini artık günümüzdekimseyadsımı-
yor. Bence oldukça önemli birdönem-
dı. Geleneksel sinemaya bir karşı çı-
kıştı "Yeni Dalga". Duygusal bir karşı
cıkıştı. birdirenişti. Bu hareketin için-
de bulunmak benim gibi genç ve sine-
maya tutkuyla bağlı bir insan için
inanılmaz bir deneyimdi. Onlar, in-
sanlara parasız da güzel fılmler çekile-
ceğini kamtladılar. "Yeni Dalga" yö-
netmenleri dünya sınemasını da çok
tanıyan kişilerdi. O güne dek çekilen
tüm Amerikan filmlerini izlemiş ve in-
celemişlerdi.
Bu dönemde çekilen filmler gerçek-
ten çok yoksul filmlerdi. O kadar sağ-
lam bir sinema anlayışlan vardı ki dü-
şüncelerini sinemaya yansıtmakta hiç-
bir zorluk çekmiyorlardı. "Yeni Dal-
ga" filmleri dünya sinemasını da et-
iledi.
Depleichia zeki bir yönetmen
- Genelde "Yeni Dalga"dan etkile-
nen ve o anlayışla film çeken yönetmen-
lerle çahşıyorsunuz. Kaurismaki de
bunlardan biri.
Evet onun doğaçlamaya yatkın bir
yönetmenlik anlayışı var. Onunla çalış
maktan hep çok mutlu oldum. Günü-
müzde "auteur" yönetmenler çok ye-
tişmiyor, ben Kaurismaki'yi "auteur"
yönetmenler smıfına sokabiliyorum
rahathkla.
- Fransız sinemasının bugünkü duru-
munu nasıl değerlendiriyorsuntız?
Fransa'da çok yetenekli, neyapmak
istediğıni bilen genç yetcneklcr oldu-
ğunu düşünüyorum. Depleichia bun-
lardan biri. O gerçekten çok zeki bir
yönelmen. tlerde adının duyulacağını
düşünüyorum. Onunla çalışmadım.
ama kendisiyle çalışmak beni çok
memnun cdecektir. Dönünce "Pour
Rire- Gülmek İçin" adlı bir komedi fii-
minde oynayacağım.
İspanyol, Fransız ve Türk ortak yapımında
yönetmenliği Vincente Aranda üstleniyor ispanyol yazann olay
yaratan romanı fılm oluyor: 'TürkTutkusu'
Ana Belen
Kültür Servfei - Ünlü İspanyol
yazar Antonio Gala'nın
geçen yıl yayımlanan ve
büy ük olay yaratan romanı
"Türk Tutkusu"nun aynı adla
sinemaya uyarlanması
çalışmalanna İstanbul'da
başlandı.
Önceki gün bir basın toplantısı
düzenlcyen filmin yönetmeni
Vincente Aranda. başrol
o> unculan Ana Belen iie
Georges Corraface, görüntü
yönetmeni Jose Luis Alcaine iie
vapımcı ortaklardan İstanbul
Film Ajansı adına Onat Kutlar.
"Türk Tutkusu" fılmini
tanıtlılar.
Türkiye'de geçirdiği tatil
sırasında tanıştığı bir Türk
rehbereçılgınlık boyutlanna
varan bir tutkuyla bağlanan
bir İspanyol kadının
öyküsünü anlatan "Türk
Tutkusu" İspanyol, Fransız ve
Türk ortak yapımı olarak
gerçekleştiriliyor.
Yönetmenliğini. edebiyat
uyarlamalanyla ünlenen ve
"Amantes", "Merkez
Komitesinde Cinayet" gibi
fılmlere imzasını atmış olan
Aranda'nın üstlendiği filmin
çekimleri İstanbul,
tCapadokya ve İspanya'da
toplam dokuz haftada
gerçekleştirilecek.
Görüntü yönetmenliğini,
aralannda bu yılki T£n İyi
Yabana Film Oscan'nı
kazanan "Belle Epoque"un da
bulunduğubirçok ünlü filmde
yer almış olan görüntü
yönetmeni Alcaine'in
üstlendiği filmde, ünlü
îspanyol o> uncu ve şarkıcı Ana
Belen ve Yunan asıllı Fransız
tiyatro ve sinema oyuncusu
Georges Corraface'ın yanısıra
Rasim Ö/tekin, Güzin Özipek,
Ceren Kurtay, Emrah Demirci,
Selçuk L luergüven ve Kaya
Gürel gibi Türk oyuncular da
rol alıyor.
Akılcı Felsefenin
Yurdu Batı Anadolu
ARSLANKAYNARDAĞ
ilkçağ filozoflarının en başında yer alanların yurttaşla-
rımız olduğunu biliyor musunuz?
Akılcı felsefe Anadolu'da ortaya çıkmıştır. özellikle
Batı Anadolu, felsefeye birçok düşünür kazandırmıştır.
Bu filozoflar aynı zamanda başlıca düşünce akımlarının
ya kurucusudurlar, ya da bu akımlar içinde yeni geliş-
melere yol açmışlardır. öyle ki, Batı Anadolu'da yetişen
filozoflar incelendiğinde ilkçağ felsefesimn genel bir ge-
lişme tablosu iie karşılaşmaktayız.
Felsefe tarihçilerinin, akılcı felsefenin başlangıcı say-
dıkları Thales (i.ö. 6. yüzyıl) Miletli idi. Milet ya da Mile-
tos, Söke'nin güneyindeki Balat köyünün olduğu yerde
idi.
Bu filozofun adına ilkin Heredotos Tarihi'nöe rastlıyo-
ruz. Aristoteles de ondan övgü iie söz ediyor Heredo-
tos'un bildirdiğine göre Thales İ.Ö. 28 Mayıs 585 tarihin-
deki güneş tutulmasını önceden hesaplayarak haber
vermişti. Tarihte ilk kez bir doğa olayı önceden hesapla-
narak haber veriliyordu.
Thales söylenceden akla, bilimselliğe geçişin simge-
sidir. O zamana kadar, doğayı, insanın eylemlerini tanrı-
ların yönettiğine inanılırdı. Toplumu ve insan yaşamını
gelenek, görenek ve inançlar belirlerdi.
llkçağda Batı Anadolu büyük bölümüyle Iyonya diye
adlandırılırdı. Orada görülen ilk filozoflar yeni bir dünya
görüşü getirdiler. Bu, önceden yerleşmiş inançlarla, pe-
şin yargılarla değil; akılla, düşünce iie bilgi iie ulaşılan
bir dünya görüşü idi. Böylece insanoğlu tarihte ilk kez
dinsel kaygılardan, mitolojiden kurtuluyor; düşüncesi-
nin, aklının önemini anlıyordu. önünde özgürlük yolu
açılmış oluyordu.
Thales "Herşeyinkökeni, temelöğesi, sudur"üem\ş-
ti.
İ.Ö. 6. yüzyılda bir insan çıkıyor, herşeyin ondan türe-
diği temel öğeyi, doğanın yapısını merak ediyordu. Ken-
di kendine soruyordu bunu ve "herşeyin kökeni sudur"
yanıtını veriyordu.
Yanıtın doğru, yanlış olması önemli değildi, sorulma-
sıydı önemli olan. Işte o gün feisefe, hatta bilimsel dü-
şünce başlamış oldu.
Miletoslu ikinci düşünür Anakslmandros'tur (İ.Ö.
610-545). Güneş saatini bulmuş, ilk dünya haritasını çiz-
miştir.
Ona göre gerçek varlık "apeiron "dur, yani sınırı olma-
yan şey. "Ana maddenin sının belli bir şey olmaması
gerekir" diyordu. Su belli bir şey olduğu için sınırlıdır.
"Sınırlı olandan, doğadaki sınırsız varlıklar meydana
gelemez." Anaksimandros'un sınırsızlık kavramı felse-
fede bir gelişmeydi.
Üçüncü Miletlifilozof Anakslmenes'tir Bufilozof varlı-
ğın temel öğesinin belli bir şey olduğunda ısrar ediyor,
onun "hava " olduğunu söylüyordu.
Dördüncü filozof Herakleitos'tur (İ.Ö. 540-480). Efesli-
dir. Ona göre varlığın ana maddesi "ateş"tir. Efesli filo-
zof "değişme" düşüncesini getirmişti felsefeye. "Her
şey değişir, akar" diyordu. "Değişim belli bir yasaya
göreolmaktaydı."
Bu yasaya Herakleitos "/ogos"diyor. Bir kimsebu ya-
saya göre hareket ederse akla göre hareket etmiş ola-
caktı. "Değişme" ve "aM"kavramlarının ortaya çıkma-
sı felsefe için büyük gelişmeydi.
lyonya'da yetişen bütün filozofları anlatacak değilim.
Adlarını vermekle yetineceğim. Adlarının verilmesi ge-
rekenler arasında şunlar var: Xenophanes, Pythago-
ras, Anaxagoras, Leukippos ve Demokrltos.
Gördüğünüz gibi bunların hepsi de felsefe tarihinin te-
melini oluşturan filozoflar.
Anaxagoras Urla'nın kuzeyindeki Güladası'ndandır.
Leukippos Miletli idi. Demokritos, Urla'nın güneyinde
bulunan Sığacıkta doğmuştur.
Stoacı felsefenin kurucusu olan Epfkuros Pamukkale-
liydi, uzun süre Batı Anadolu'da bulunmuş ve Sığacık'-
taki filozoflardan ders almıştır. Stoacı filozofların en ta-
nınmışlarından Klearrtes (331-233) Assosluydu.
Bunlara Kuzey Anadolulu Diogenes'i, Samsat'lı Lu-
kianos'u ekleyebiliriz. Samsat, Adıyaman'ın küçük ka-
sabası olan Samatosa'dır.
Bu öncü filozoflarm hepsi bizim yurttaşımız. Onlarla
aynı toprakları paylaşmış olmak bize sevinç veriyor.
Anadolu'daki felsefenin bu ışıklı dünyası, Pers istilası
ve toplumsal karışıklıklar yüzünden Yunanistan'a ve
italya'ya göç etmek zorunda kaldı. Düşüncenin ışığı
Anadolu'dan oralara geçti. Onlar kazandı, biz kaybettik.
Böyle bir göç olmasaydı Atina'da Sokrates, Platon,
Aristotetes gibi filozoflar yetişebilir miydi?
Macit Gökberk şöyle diyor: "Felsefenin topraklarımız-
da doğması bizim için bir şans olduğu kadar, sorumlu-
luk da yukleyen birolgudur(...). iyonya felsefesini tarihin
bir mirası olarak ele almak, ona sahip çıkmak zorunda-
yız."
Bu düşünceye katılıyorum.
(1) Arslan Kanardağ, Felsefecilerle Söyleşıler, 1986 İstan-
bul, s. 52
Fransız toplumbilimci Alain
Touraine İstanbul'da
• KültürServisi - Günümüz toplumbiliminin ünlü adlanndan
Alain Touraine. Türkçedeki ilk kitabı "Modernliğin Eleştirisi "nin
yayımlanması üzerine. Yapı Kredi Yayınlan ve îstanbul Fransız
Kültür Merkezi'nin davetlisi olarak Türkiye'ye geldi. Touraine
bugün saat 19.00'da İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde "Pazar
ve Kimlikler Arasında Parçalanmış Bir Dünya" konulu bir
konferans verecek. 6O'lı yıllardan bu yana. toplumsal hareketleri
inceleven çahşmalanyla dikkati çeken Alain Touraine"in.
Fransa'da geçen yıl yayımlanan "Modernliğin Eleştirisi" adh
çalışması rekor sayılabilecek birilgivlekarşılandı veşimdiden bır
"kav ııak kiıap" özeliğine sahip oldu. Bu çalışmanın bir devamı
olan "Ekmokrasi Nedir?" adlı çalışması ise Fransa'da geçen
ay yayımlandı. Türk okuruna gösterdiği ilgivı "Modernliğin
Elcştirisi"nin Türkçe baskısı için özel olarak kaleme aldığı önsözde
vurguluyor.
Gülsûm Akyöz'le kitap toplantısı
• Kültür Senisi - Gençlik Haftası nedeniyle İstanbul İl Halk
Küıüphanesi Müdürii Ayten Şölen'in dûzenlediği ikinci tartışmab
kitap tanıtma topkıntısı bugün saat 14.00'te yapılıyor. Toplantıda
Haydarpaşa Liscsi ve Yakacık Özel Orta Doğu Lisesi öğrencileri.
ozan yazarGülsüm Akyüz'ün kitaplannı tanıtarak tartışacaklar.
Gülsüm Akyüz'ün konuk konuşmacı olarak katılacağı toplantı,
İstanbul İl Halk Kütüphanesi'ndeyapılacak. (Ordu Cad. No: 3>
Beyazıt)
6. ULUSLARARASI
İSTANBUL TİYATRO
FESTIVALI'NDE
BUGÜN
21.15 (Taksim Shnesi Bernarda Alba'nın Evi- Theater an der
Ruhr. Türkiye- Almanya
18.30 Ses Tijatrosu \1uu!- Yllana Topluluğu. İspanya
6. ULUSLARARASI İSTANBUL TİYATRO
FESTİVALFNDE YARIN
21.15 Taksim Sahnesi Bernarda Alba'nın Evi- Theater an der
Ruhr, Türkiye- Almanya
15.00 Yunus Emre Kültür Merkezi Mezopotamya Üçlemesi-
Antalya Devlet Tiyatrosu