23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24NİSAN1994PAZAR 12 DIZIYAZI • Refah'm şu andaki durumu bir batama azınlık diktası durumudur. Yüzde 19luk bir azınlık; soldaki siyasai boşJuktan, bunalımınderinleşmesinden, ki'tlelerin düzen değişikliği taiep ve umutlanna kendüerindenbaşka cevap veren olmamasmdan ve hiç unutmayaiim, medya dediğimiz yeni diktatörün toplumsal histeriyi bilerek-bilıneyerek kızışürmasından da yararlanarak kendini Türkiye'yi ele geçirmış gibi gösterebümektedir. • Sadece Refah Partisi k adil dûzen' slogantyla düzen değişikliğinden sözediyor. Refah'a oy veren kitleler, gerçekten korkunç olan bu düzenindeğişmesi için oy kullandıiar. Refah'ın karşısında düzen değişikliğmden sözeden başka bir güç yoktu. 1973"te ve 1977*de, tarihin hiçbir dönemindeolmadıği gibi, yüzde 40'lan aşan seçmen desteğine kavuşmuş Eeevit'Ii CHP'nin sloganınm da *Bu düzen değişmeüdir* olduğunu unutmayahm. efah Partisi'nin, 27 M "% Mart 1994 yerel secim- g J lerinde neden ve nasıl M ^T^ kazandığı konusunda M ^k sosyolog-yazar Oya - ^ L ^ L . Baydar'la konuştuk. Baydar. Türkiye'deki siyasi gelişme- leri yorumlayarak geleceğe ilişkin beklentilerini dile getirdi: Köktenci akımlar toplumlara her zaman derin bunahm dönemlerinde egemen olurlar. Hani o hepimizin bil- diği. ama çoğumuzun sadece sosyalist de\rimleriçin geçerli sandığımız. "Yö- netenlerin artık yönetemez oldukları ve yönetilenlerin de artık eskisi gibi yö- netilmek isternedikleri" durumda... Kitlelerin başka bir düzen arayışı, dö- nemin ve bulunduklan yerin koşulla- nna göre, kendilerine en yakın, en inandıncı gördükleri ve kurulu dü- zenle çatışma içindeki siyasai akıma yönelir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta, bunahm dönemle- rinde kitlelerin. kendilerine umut ola- rak görünen sözün ve gücün peşine takılmaya her zamankinden daha fazla hazır olduklandır. Bunahm dö- nemlerinin bir başka özelliği. böyle dönemlerde sapla samanın birbirine kanşması; kavram kargaşasının son hadde varması: değerler sisteminin al- tüst olması; kişisel bilinçlerde olduğu kadar toplumsal bilinçte de büyük bir bulanıkhğın yaşanması; endişenin büyüyerek korkuya, korkunun gide- rek toplumsal histeriye dönüşebilme- sidir. En azından bugün elli yaşlannda olan bizim kuşağın tanıyıp gördüğü en derin ekonomik, toplumsal. siya- sai bunalımın yaşanmakta olduğu şu günlerde "Refah neden kazandı?" so- 'Paniğe kapildlk' rusunun cevabını ararken yukandaki sosyolojik ve sosyal-psikoîojik çerçe- veyi gözönünde bulundurmalı ve so- ruyu kavram kargaşası. bilinç bulan- ması ve toplumsal histeri olgulannın süzgecinden geçirerek şöyle sormalı- yız; "Refah gerçekten kazandı mıT" Baydar: Refah Partisi seçiııJeriıı galibideğildir • "Korktuklanmızı başımıza getirecek büyük yanılgı, tavşanın yılanın gözlerine bakarak, korkudan hipnotize olması ve yılan tarafından yutulması gibi, toplumumuzun yüzde 81 'inin, yüzde 19'luk oy karşısında kendini yenilgi ve eylemsizlik psikolojisine mahkum etmesidir." OYA BAYDAR KİMDİR? Sosyolog-yazar. 12 Mart 'ta üniversitedeki bilimselkariyerineson vermek zorunda kaldı. Sosvalist harekete yönetici veyazar olarak katıldı. TSİP 'in kurucularındandı. Aynı yıüardagazeteciliğe başladı. Yeni Ortam ve Politikagazetelerinde köşeyazarı oldu. 12yıhüre ile Almanya 'da siyasai göçnten olarakyasadı. Bu dönemde Alyoşa 'ya Mektuplar adh öykü ve Kedi Mektupları adh romanı yayunlandı. İlkiyle Sait Faik ödülünü, ikincisiyle de Yunus Sadi Roman ödülünü kazandı. İstanbul Ansiklopedisi 'nde yazar olarak çalısıyor. Refah'ın şu andaki durumu bir bakıma bir azınhk diktası du- rumudur. Yüzde 19"- luk bir azınhk. soldaki siyasai boşluktan, bu- nalımın derinleşmesin- den, kitlelerin düzen değişikliği talep ve umutlanna kendilerin- den başka cevap veren olmamasından ve hiç unutmayahm, medya dediğimiz yeni dikta- törün toplumsal histe- riyi bilerek bilmeyerek kızıştırmasından da yararlanarak, kendini Türkiye"yi ele geçirmiş gibi gösterebilmekte. yüzde 81lik çoğunluk nı yüzde yüz artürarak başan kazan- dı, ama toplam oylann yüzde 19'unu alarak da karşısında yüzde 80"i aşan birgüçbuldu. RP kazanmadı Refah Partisi. Mart 1989 yerel se- çimlerinde aldığı yüzde 9.8'lik oyu Mart 1994"te ikiye katladı ve ülke ge- nelinde yüzde 19 oy aldı. Yani oylan- Toplumca yaşamakta olduğumuz tedirginlik, kalelerimiz saydığımız İstanbul dahil ban büyük kentlerin, hele de Ankara'nın Refah'h belediye başkanlanna teslim edilmesinden sonra toplumsal histeriye dönüşür- ken. ülke çapında yüzde 19 oy almış olan Refah'ı -sadece kendileri değil, bizler de- seçimlerin galibi ilan ettik ve köktenci dinci akımlardan duyduğu- muz haklı korkuyla bütün soğuk- kanlı değerlendirmeleri bir yana bıra- karak paniğe kapıldık. Şu günlerde, İran, Cezayir vb. ör- nekleri de hatırlayarak korktuklan- mızı başımıza getirecek büyük yanıl- gı. tavşanın yılanın gözlerine baka- rak. korkudan hipnotize olması ve yılan tarafından yutulması gibi. top- lumumuzun yüzde 8 l'inin. yüzde 19- luk oy karşısında kendini yenilgi ve eylemsizlik psikolojisine mahkum et- mesidir. Evet, Refah Partisi ve içinde- ki yüzde I9'un da çok altında olan köktenci İslamcı kesim, apaçık biçim- de güçlenmiştir, anıa seçimlerin galibi değildir. Sadece doğan boşlukta bazı büyük belediyeleri alabilmiştir, o ka- dar. Ancak bu. biz yılanın karşısında- ki tavşana benzeyecek olursak -ki çoktan benzemeye başladık- çok kısa sürede toplumu yutamayacağı anla- mına gelmez. ise bu gösıeriye kapıhp azınhk dik- tasının gölgesinde titremektedir. 27 Mart'tan bu yana Refah'ın güç- lenme nedenleri üzerine çok yazıldı, çok konuşuldu ve hemen hemen her • şey söylendi. Derleyip toparlayacak olursak, Refah Partisi ve çekirdeğin- deki şeriatçı hareket güçlendi. Çün- kü: Yanlış kimlik arayışı Büyük kentleri çevreleyen ve'İstan- bul'un şu anda yüzde 70'ini oluşturan göçle gelmiş. henüz kentleşmemiş ve daha birkaç kuşak da kentleşemeye- cek olan kırsal nüfus, her türlü sıkıntı ve itilmeyle karşılaştığı kendini yutan bu yeni çevrede bir kimlik kazanmak. kimtiğine sahip çıkmak, bir cemaatin üyesı olmak ve onun koruması altına girmek ihtiyacı duyuyor. Onlara bu olanaklan dinci örgütlenme. çevre ve akımlar sağlıyor. Kırsal içine dönük- lüğün ve gelenekçihğin çemberini -ve rehavetini- henüz aşamamış bu ke- simler, kendi değerlerine ve özlemleri- ne en yakın söylemin ve yaşam biçi- minin temsilcisi gibi görünen ve on- lan büyük kent ve ahşamadıklan çağ- daş yaşam canavanndan (!) kurta- racağı izlenimini yaratan Refah'a yö- neliyorlar. Sadece Refah Partisi "adil düzen" sloganıyla düzen değişikliğinden söz ediyor. Refah'a oy veren kitleler, ger- çekten korkunç olan bu düzenin de- ğişmesi için oy kullandıiar. Refah'ın karşısında düzen değişikliğinden söz eden başka bir güç yoktu. 1973'te ve 1977'te tarihinin hiçbir döneminde olmadığı yüzde 40'lan aşan seçmen desteğine kavuşmuş olan Ecevitli CHP'nin sloganının da "Bu düzen de- ğişmelldir" olduğunu unutmayahm. Sol seçeneğin yolduğu Doğu ve Güneydoğu'da, Refah'ın uzantısı olduğu MSP'nin oylan da öteden beri kendi ortalamasınm üs- tündeydi. Derin toplumsal çelişkileri ve catışmalan banndıran bu bölgede ve Alevilerin yoğun olduğu yerlerde, bugün Refah Partisi'nin temsil ettiği İslamcı ve MHP'nin temsil ettiği faşi- zan-şoven eğilimler öteden beri güç- lüydüler. Ancak karşılannda sol al- ternatiflervardı. Kürt sorununun şiddet poliükası ve askeri yöntemlerle çözümü politi- kalannın doruğa çıktığı bir dönemde, Refah ve MHP aldıklan yeni destek- lerle güçlerine güç kattılar. DEP'in se- çimleri boykot zorunda bırakılması; bölgedeki Kürt uluşal hareketine ya da sola yatkınhğı bilinen adaylann fa- il-i meçhul cinayetlere kurban edil- mekten tutuklanmaya veya en azı- ndan göz korkutmaya kadar çeşitli yöntemlerle saf dışı bırakılması, geri- ye kalan çoğu MHP'li veya Refah'çı koruculardan veya benzerlerinden oluşan adaylann devlet güçlerinin veya gizli güçlerin açık veya örtük desteğiyle seçime adeta tek aday ola- rak sokulmaîan Refah'a ve onun ka- dar da MHP'ye kazandırdı. islamcı yazar ve arastırmacı Ali Bulaç: Hiç beklemediğim insanlar RP'ye oy verdi / slamcı yazar ve araştı- rmacı Ali Bulaç. RP'nin hangi güçlere dayanarak başan kazandığını şöyle yorumluyor: Bence burada 4 katman RP'ye destek veriyor: 1. 70 yıldır Türkiye'de uygulan- makta olan devletin tanımlandığı la- iklik politikasından rahatsızhk duyan dindar. muhafazakar kesimler. Bun- lar zaten öteden beri şehirlerde Tür- kiye'nin orta sınıfına mensup geniş kesimlerdir. Laiklik politikasının es- netilmesini. yumuşatılmasını, kendi lehlerine olmak üzere yeniden tanı- mlanmasını arzu ediyorlar. Bunlann radikal bir laiklik karşıtlan olduk- lannı da zannetmiyorum. 2. İkinci olarak Kürtler destek veri- yor RP'ye. İlk defa bu seçimlerde vermediler. 1969'dan beri bu desteğj veriyorlar. Bu partiyi parti yapan unsurlardan birisi Kürtlerdir. Fa- kat bu dönemde RP'ye oy veren Kürtler özel bir profıl çizdiler. RP'ye oy verenler, Türk ve Kürt milliyetçiliğinden rahatsız olan kesimler. Kürtlerin bu kesimi Türkiye'de Türklerle veya diğer Müslüman kavimlerle bir arada yaşamak istiyor. Bağımsız bir Kürt devleti istemiyor. Güneye inmek de istemiyor. Bunlar RP'ye des- tek vermekle bir mesaj vermiş oldular. Bunlar Kürtlerin ana gövdesi durumundadır. Bu sadece Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı böleelerde olmadı. Orta Anadolu'da da bu eği- 'Laik-islaııı i9 cemaatleri son anda Refah Partisi saflarıııa yöneltti' sertleş • Bulaç, Refah'a destek verenleri 4 gruba ayınyor: Laiklikten rahatsız olanlar, bugüne dek devlet nimetlerinden yararlanamayan taşra kökenli tüccar ve sanayiciler, Kürtler ve gecekondular. çıkardı. Bir. başarabilirdi. İktidan iyi götürebilirdi. Sosyalist partinin bir şansı.olmazdı. Ama İslam dünyasın- da, İslamın demokrasiye katıldığı yeni bir boyut, yeni bir model ortaya çıkardı. Veya başaramazdı, o zaman da giderdi. Bu ikisinden başka birisi olamazdı. Hitler gibi gehr. bir daha gitmek istemeyebilirdi. Ama o za- man, herkese ona karşı silahla karşı koyma hakkı doğardı. Bu meşru bir hak olurdu. Nurcular, Fethuilahçılar nasıl RP'ye oyverdiler? lim etkili oldu. Orta Anadolu. Türkçülük eğili- minin güçlü olduğu bir yöredir. Bu demektir ki Türklerden de bir onay aldı bu. RP, bunu reali- ze eder mi etmez mi, bu ayn. 3. Üçüncü kesim, devlet eliyle zengin yarat- ma politikasından bugüne kadar hiç istifade edememiş Anadolu kökenli. taşralı. ama şu anda şehirlerde yaşayan çok iyi performans gösteren muhafazakar yeni bir tüccar ve sana- yici sınıf. Bunlar devletin nimetlerinden çok istifade edemiyorlar. Tamamen orta ve küçük ölçekli tüccar ve sanayiciler. Bunlar da RP'ye destek verdiler. 4. Bir de gecekondu faktörü var. Bütün yok- sullann gecekondu semtlerinde toplandığı bir kesim ki seçimlerden önce kent adeta Refah'ın kuşatması altında idi. Benzer durum Cezayir'- de de vardı. Türkiye ile Cezayir arasında bazı farklar var, ama Cezayir'deki olay Türkiye'de de tekrarlanabilir mi, ondan çok emin değilim. Neden derseniz, insanlar demokratik mekaniz- mayı kabul edip sisteme katıhyorlar. Biz seçim- le işbaşına gelip seçimle de iktidan devredece- ğiz. En azından böyle diyorlar. Bu taahhütte bulunuyorlar. Eğer siz bunlann katılımını sağlarsanız, bu imkanı tanırsanız.. diyelim ki Cezayir'de FİS (İslama Parti) iktidara gelseydi iki şey ortaya Seçimlerden önce, son 15-20 güne kadar. tarikatlann ve bağımsız dini cemaatlerin büyük bir kısmı ANAP ve DYP adaylanna oy vereceklerdi. Örgütlü dinden Refah'a destek gitti. Bağımsız gru'plar- dan da büyük bir destek gitti. Mesela son gün- de bu radikal gruplar sandıklara koşup isim yazdırdılar. Onlar seçime katılmayacaklardı. Ben bunu, DSP'nin ve SHP'nin ajitatif kam- panyasına bağhyorum. Bir anda olay RP. DSP-SHP'nin belediye seçimlerine katılması- ndan çıkıp, bir laiklik ve İslam tercihine dö- nüştü. İnsanlar bir ikilem karşısında kaldı ve bu kez 'ben Refahçıyım' dedi. Hiç um- madığım, hiç beklemediğim, bugüne kadar ha- yatında hiç oy vermemiş insanlar RP'ye oy verdi. CALISANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZSİP AL Sağlık sigortası ve eşler Soru Ben bir kamu kurumunda memur olarak çalışan kadın işti- rakçiyim. Kocam. özet bir işletmede sigortalı olarak çalış- maktadır. Bulunduğumuz ilde, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun sağiık tesisleri kamu sağlık kurumlanna göre daha modern ve da- ha fazla sağlık hizmeti \ermektedir. Ben, devlet memuru olarak, eşimin sağlık sigortasından ya- rarlanarak, Sosyal Sigortalar kunımu Hastanesi'nde teda- vi görebilir miyim? (M.İ.) YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası'nın 35. maddesi uyannca, "Sigortalının eşi ve geçindirmekle yûkümlü çocukları, hastalıklan halinde", yasada öngörülen sağlık yardımlanndan yararlanmak- tadır. Yasada, çocuklann sigortah tarafından gecindirilmesi koşu- luyla, bu yardımlardan yararlanabileceği vurgulanmıştır. Ancak, eşlerin sağlık yardımlanndan yararlanabilmesi için hiçbir kosul öngörülmemişür. Ancak, yargtnın görüşü, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca veri- len sağlık yardımlanndan. yalnız sosyal güvenlikleri yasalarla sağlanmamış kişilerin yararlanabileceği yönündedir. (1)"(...) T.C. Emekli Sandığı'na bağlı bulunan bir kimsenin Sos- yal Sigorta yardımlanndan yararlanamayacağı bu kanunun geçici 12 ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3/1, F maddelerinin açık hükmü gereğidir. Son kez anılan kanunun 35'inci maddesinin uygulanması, sosyal güvenlikleri vasalar gereğince sağlanmamış kişilerie UgiUdir. (...)" (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 5.4.1976 tarih, 7805 esas ve 2452 karar). (2) "(...) Da^alının kocasmın işçi olması, kendisinin 506 sayılı kanunun sağlık sigortasına otomatikman tabi olmasmı gerektirme- mektedir. Gerçekten 506 sayılı kanun madde 35 uyannca eş, sigor- talı kocasına tabaen sağlık sigortasından yararlanabilir ise de buradaki eş hiçbir sosyal güvenügi olmayan ve hiçbir sosyal güven- lik kunımu ya da memur statüsünün kazandırdığı sağlık sigorta ve yardımlanndan yararlanamayan eş anlamındadır. Dairemi/in ve giderek V argıtay'ın 506 sayılı kanun madde 35'e ilişkin verleşmis uygulaması bu yolda olup, da>alının, kocasına tabaen Sosyal Si- gortalar Kurumu'nun sağhk > ardımlarından da > ararlanabileceği- ne ilişkin savı, yasal davanaktan >oksundur. Zira. sosyal güvenlik sisteminde. cifte sigortalılık caiz değildir. Her sigortalı tabi olduğu sandık veya kurumun sağlık sigorta sisteminden > ararlanabilir. Ni- tekim, olayla doğrudan bağlantısı olmamakla beraber 5434 sayılı kanunda 3715 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile Özel kanunlan gereğince sağlık yardımlanndan yararlananlann 5434 sayılı ka- nunun sağlık yardımlan dışında bırakılmış olması" da bu konuda- ki sistemi ve yasa koyucumın amacını açıkça göstermektedir. O halde, davalı kocasına tabaen 506 sayılı kanun madde 35 uya- nnca da sağtık yardımlanndan yararlanamaz. (...)" (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 8.12.1992 tarih, 5043 esas ve 11802 karar). İLAN T.C. BOZCAADA SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 199333 Davacılar Nevzat Başol, Ömer Başol, Ahmet Başol veGüntekin Başol vekilleri Av. Ahmet Erdal tarafından davalılar Salih kıa Saime ve Emine kıa Naime aleyhine mahkememizde açılan izalei şüyu da- vasının yapılan açık yargjlamasında davalılann adresleri belli olma- dığından davalılara duruşma gününün ve dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmekle: Yukanda kimliği yazılı davalılann duruşma günü olan 11.5.1994 tarihinde mahkememizde haar bulunmalan veya kendilerini bir ve- kille temsil ettirmeleri aksi takditde yargılamaya yokluklannda de- vam olunarak yokluklannda karar verileceği hususu dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 24.3.1994 Basm: 47449 İLAN T.C. ERCİŞ KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1991,25 Davacılar Ateş Atac mirasçüan, Ahmet Çelebi mirasçılan, Sait Kıhç mirasçılan, İbrahim Dursun mirasçılan tarafından davalı Hazi- ne aleyhine mahkememize açılan kadastro tespitine itiraz davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince: llçemiz Karatavuk köyü 614,623.624 ve 663 nolu taşınmazlara iti- raz eden Mehmet Çelebi mirascısı Bilican Çelebi'nin tüm aramalara rağmen adresinin tespit edilemediğj ve davetiye tebliğ edilemediğin- den yukanda adı geçen şahsın duruşma günü olan 29.6.1994 günü saat 9.30'a kadar itiraz sebep ve delilleri ile birlikte mahkememizde haar bulunması veya kendini bir vekille temsil etürmesi aksi takdirde yargılamaya gıvabında devam edileceği ve hüküm kurulacağı 3402 sayılı K-?dastro Kanunu'nun 28.2. maddesi gereğince komisyon ka- ran ve duruşma günü tebliğedilmek üzere ilan olunur. 14.4.1994 Basm: 47442 İLAN T.C. ADANA ASLİYETİCARET MAHKEMESİ Sayı: 1994,25 Esas Davacı Ramazan Oruç vekili tarafından davalı Ahmet Bağcıgil aleyhine Adana 2. İcra Müdürlüğü'nün 1993/5406 esas sayıh takip dosyasına yapılan itiraz nedeniyle açılan itirazm iptali davasının yapı- lan duruşmasında verilen ara karan gereğince; Davab Ahmet Bağcıgil adresinde bulunamamış, gerekli emniyet araşnrması yapünlmış ise de yine de adresi tespit edüemediğinden bu kere davetiyesinin ilanen yapılmasına karar verilmiş olduğundan, da- valı Ahmet Bağcıgil'in, duruşma günü olan 30.5.1994 günü saat 09. 10'da mahkememizde hazır bulunması veya bir vekil göndermesi, gelmediği veya vekil de göndermediği takdirde gıyabında duruşma- nın yapılacağından ve karar verileceğinden işbu ilan davalı Ahmet Bağcıgü'e davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 14. 4.1994 Basın: 25255 ANKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Yandı Liboş Keten Helva! TÜYAP ın gerçekleştirdiği Ankara 1. Kitap Fuarı sona erer- ken 17 nisan pazar günü, TÜYAP'ın 'Onur Ödülü'nCm Köy Ens- titüleri ile ilgili bir kişiye verilmesi düşünüldü. Emre Kongar: - Bu, Ekmekçi ye verilsin, uygunu odur! diyordu. Başımdan aşağı karasular indi: - Olmaz öyle şey! dedim, bu ödül verilecekse Köy Enstitülü bir yazara verilmeli, örneğin Mahmut Makal'a, AN Yılmaz'a verilebilir. Ali Yılmaz'ın "İlk Köy Enstitülü" yapıtı çıkmak üze- re... TÜYAP yöneticilerinden Bülent Ünal, bir ara istanbul'a gitti; Deniz Kavukçuoğlu da, onun yokluğunda bir başına karar ve- rip, bir şey yapmak istemedi. Köy Enstitüsü ödülü, 17 Nisan 1995'e kaldı. Deniz Kavukçuoğlu: - Hem o zaman "Köy Enstitüsü ve Çağdaş Eğitim Vakfı" ku- rulmuş, yaşama geçmiş olur, TÜYAP onur ödülünü de vakfa veririz... diyordu. Köy Enstitüleri'nde okumadım. Babamın bizleri okutacak olanaklan vardı. Bir kız kardeşlerimi okutamadı; çevrenin bağ- naz baskılarından çekinmiş oimalı. Babamın, kızları okutama- mış olması, baş derdiydi. Biz okuyabilenler, kızlara borçlu kaldık! Bugün Köy Enstitüleri'ni karalamak isteyen liboşların, ülkeden de, dünyadan da haberleri yok. Istanbul'da, belediye seçimleri öncesinde: - Nurettin Sözen gelmesin de kim gelirse gelsin! diye yazılar döktüren liboşlar, bu sıralar Tayyip Erdoğan'ı neresinden tu- tacaklarını bilemiyorlar mı ne? Yandı liboş keten helva! Bir ki- şinin yurtseverliğini kanıtlamada Köy Enstitüleri ilginç bir öykü olabilir. TÜYAP Ankara 1. Kitap Fuan'nın son gününde, "Eğitimde ve Yazınımızda Köy Enstitüleri" konulu bir açıkoturpm düzenlen- di. Emin özdemir'in yönettiği açıkoturumda. Dursun Akçam, Osman Bolulu, Ali Dündar, Niyazi Altunya konuştular. Istan- bul'da bir göz ameliyatı geçiren Talip Apaydın, açıkoturuma katılamamış, bir ileti yollamıştı. Mustafa Şerif Onaran'ın oku- duğu iletisinde, Talip Apaydın, şöyle diyordu: "Saygıdeğer dostlar, kardeşler, Sağlık sorunum dolayısı ile toplantıya katılamadığım için üzgünüm. Hepinizden özür diliyorum. Biz Köy Enstitülü yazarlar köyden geldik, köylü yaşamını değiştirmeyi, içten canlandırmayı, çağdaşlığa yönlendirmeyi amaçlayan bir eğitimden geçtik. Köylünün yoksulluğunu, bili- sizliğini ve ezikliğini bir an önce gidermeyi, tutkulu bir erek olarak benimsedik. Hem eğitimci, hem yazar olarak çalışma- larımız hep bu doğrultuda oldu. Köylünün geriliğini, ilkelliğini hiçbir zaman ovmedik. tam tersi her satırımızda bunu yerdik, değişmesi gerektiğini savunduk. Halkımızın çok eskilerden getirdiği bireysel ve toplumsal değerlerı var. Ulusumuzun temelini ve kimliğini oluşturan bu değerlerin yitirilmemesi ve bozulmaması gerektiğini söyledik. Köylüyü aldatan sömüren çıkarcı çevrelerle savaştık. Çok kötü yaşam koşulları içinde, bilisizliğin karanlığında çırpınan halkı- mızın romanını, öyküsünü, şiirini yazmaya çalıştık. Ayağı toprağa basmamış, halktan uzak kimi çevreler bu tür yazından hoşlanmıyorlar. Halkımızın yaşamı, ülkemizin so- runlan onların ilgi alanı dışında kalıyor; çok uzaktan bakıyor- lar. En azından 'Köylü insan ilkeldir, onun romanı olmaz' ya da 'Köyü yazanlar hep aynı şeyleri yazıyorlar. klişe konular ve kli- şe kahramanlar' diye eleştiriyorlar. Son yıllarda da 'Köylü ar- tık değişti, köy bitti' deyip köyden soz eden yazını noktalamak istiyorlar. Hemensöyleyeyim,köybitmedi.Hâlâ25milyonköylüyaşıyor ülkemizde. 20 milyon da kentlerin çevresinde gecekondularda yaşıyor. Aynı yaşam biçimini, aynı dünya görüşünü sürdürü- yor. Biz bunları yok mu sayacağız? Ayrıca yakından bakınca görülecektir ki bizim romanlarımızda, öykülerimizde çok deği- şik konular, çok değişik insan tipleri anlatılmıştır. lyisiyle, kötü- süyle köylü insanlar tüm gerçekliğiyle yaşarlar. Onların sıkıntılan, birbirleriyle ilişkileri, devlet kapılarında çektikleri, özlemleri, düşleh anlatılır. Kötü yaşam koşullannın nedenleri- ni bir türlü anlayamazlar. Ama hep umutludurlar. Birilerinin gelip kendilerini kurtanvereceğini sanırlar. Kendi güçlerinden habersizdirler. Yüzyıllardır. Onun için hep aldatılırlar. Ama bir namuslu yanları vardır, gelip geçici rüzgârlar onları eğemez. Toplum ağacımızın kökü halktır, kimliğimizi hep onlar ayakta tutmuştur. Dikkat edilirse, her türlü bozulmalar, yozlaşmalar yukarılarda başgösterir. Öbür yandan halkımız her türlü gelişmeye, olumlu gelişme- ye yatkındır. Çağdaş ve uygar bir yaşama hazırdır. Devletimiz Köy Enstitüleri ile boyle olumlu bir adım atmıştı. Ancak 6-7 yıl çalışabildi. Çıkarcı çevrelerce hemen kapatıldı. Nasıl birsonuç alındığı bugün ortada. Biz Köy Enstitülü yazarlar, toplumcu gerçekçi bir anlayışla ülkemizin çok çeşitli yörelerinde yaşayan halkımızı anlattık. Her satırımızda köylünün ileriye doğru değişmesi, ilkellikten gerilikten kurtulması gerektiğini yansıttık. Halkımızın dilinden, anlatım biçiminden yararlandık. Dünyanın her yerinde böyle bir yazın türü vardır. Hatta butün romanlann hemen hepsi hal- kın yaşamından, halkın kültür değerlerinden beslenmiş yapıt- lardır. Halkın toprağına basmadan büyük sanatyapılamaz. Bi- rey ve bireyin sorunları elbet önemlidir, yazılmalıdır. Ama, bencilliğe dönüşürse çekilmez olur. Çünkü birey toplumun bir parçasıdır. Bireyin gerçek kurtuluşu, toplumun kurtuluşuna bağlıdır. Bizler o nedenle toplumdan yana tavır almayı yeğle- dik. Sayın dinleyenler, son yıllarda toplumcu gerçekçi yazın, çok başka planlara atıldı. Siyasai gelişmeler halkımızın çıkarları- na ters bir yola girdi. Bu elbet yazınımıza da yansıdı. Söylene- cek çok şey var. Geçici olmasmı dilerim. Herkese selamlar, saygılar sunarım." ••• Köy Enstitüsü Vakfı hesap numaralan: TC Ziraat Bankası Ankara Yenişehir Şubesi'nde 26810 No'lu hesap; Pamukbank Ankara Merkez Şubesi'nde: 09216330 Nolu hesap. Haberleşme için: Ali Dündar, Kumrulu Sokak, 29/5, 06120 Kalaba-Ankara. telefon: 0.312.3144913. BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Karadeniz bölgesinde yetiştirilen yerli tavuk ır- kı. 2/ Pulluğun toprakta açtığı iz... Yayvan sepet. 3/ Bebeklere iç çamaşın olarak giydirilen kısa ve kollu giysi... Gereksin- meye yetmeyecek kadar az. 4/ Kısa çizme... Kalsi- yumun simgesi. 5/ Hıris- -, tiyan ve Museviler'de gelinin güveye verdiği pa- 8 ra ya da mal. 6/ Bir gös- g terme sıfatı... Genelev işleten kadın. 7/ Eski dilde bulut... Dil. 8/ Yemek, yiyecek... Üzüntü- lü düşünce durumu. 9/ Genellikle yetişme koşullannı incelemek amacıyla değişik türlerden ağaç ve ağaççıklann deneysel yeüştirilme- sine aynlmış park ya da alan. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Hoşa giden duygulanım... Son derece kavgacı olan gözde bir ak- varyum balığı. 2/ Eli açık, cömert. yiğit... Eti lezzetli bir bahk. 3/ Bor- sada kendi hesabına değerli kâğıt alıp satan kimse... Tann. 4/ Hamam... Molibden elementinin simgesi. 5/ Fidan. 6/ Bir spor takımının gözde oyuncusu... Bazı sorunlan tartışmak, bir tasa- nyı, bir görüşü incelemek üzere bir araya gelen kişiler toplulu- ğu. 7/ Hile, düzen... Bıçak bilemeye yarayan, çubuk biçiminde çelik araç. 8/ Kaphca... Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın bir şiir kitabı. 9/ Denizcilikte "temiz, düzgün, derli toplu" anlamında kullanı- lan sözcük... Şöhret. GÖRÜLMÜŞTÜR İlhanSelçuk Çağdaş Yaymkrı Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul ödemeügönderilroez
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear