23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4MART1994CUMA 14 DIZIYAZI -«- Panayırlann en ünlüleri Ukkaz, Zülmecaz, Mecenne ve Taifte kurulanlardı. Bu panayırlarda yalnız alış-veriş yapılmakla kalınmaz, halkın şikâyetleri, davalan. sağlık so- runlan çözümlendıği gibi. çe- şitli ülkelerin, yörelerin şairle- ri de şürlerini okurlar, bunlar arasında şiir yanşmalan yapılır, derece alanlar Kâbe'nin duvarlanna asılırdı. Bu şiirleri yazanlar 'Yedi Askı' (Seb-i Muallaka) şairle- ri olarak ünlenirlerdi. Ûmnı- ul-Kays (Öİ.565) bunlann en tanınmışlanndandır. Cahiliye döneminin kadınlan da bu et- kinliklerde yer abrdı. Kadın şairlerden adı en çok anılan, Islamın doğuşundan az önce yaşamış ve çok tutulan mersi- yeleryazmışolanTumâzer'dir. Aynca iyi konuşan. 'hita- bet' yeteneği olan kimseler panayırlarda çevrelerinde toplananlara duygusal sözler söylerler, toplumu ilgilendi- ren kimi olaylan anlatırlar, lennı açıklarlardı 'Söz' yalnı- klam dünyasının kutsal merkezi olan Mekke ve Kâbe, İsiamiyet öncesinde de en önemli merkezlerden biri konumundaydı. zca bir anlatun aracı olarak OdÖnemdeArabistanYanmadası'ndakurulanpanayırlardan sonra gerçekleştirflen 'Hac' da Mekke ve Kâbe'de yapdırdı. kullanılmanın dışında, canlı her varlık üzerinde etkisini gösteren bir güç olarak da algılandığından. 'hitabet'in ayn bir değeri vardı. Bundan yararlanmayı bilen ünlü ha- tipler, panayırlarda büyük kâlabalıklara sesleru>ler, on- lan gün boyu etkileri altında tutabılirler, görüşlerini rahat- ça açıklarlardı. Ozellikle ye- dinci yüzyıhn başlannda İsla- miyetten hemen önce panayı- rlar, bu yönden çağırun 'Hyde Park'ı durumundaydılar. Daha sonra kendilerinden söz edilecek olan. 'İslamın ön- câkri' denen 'Hanirier de bu panayırlann ünlü hatiplen- dir. Arap kabilelerinin birbirle- riyle savaşmalannın yasak- landığı 'Haram Aylan'n ilkin- de Ukkaz panayın kurulur, 20 gün sürer, sonra Mecenne panayınna gidilir, on gün süreyle bu- rada etkinlikler sergilenir, son olarak yine on günlük Zülmecaz panayınna geçilir, bunun bitiminde de 'Hac' dö- nemi başlardı. Artık toplanma yeri 'Kâbe'nin bulunduğu Mekke kenti- dir. Kâbegerek İslamgerek ondanönce- ki dönemin inancına göre tek Tann anlayışını bölgede yaymak isteyen Hz. tbrahim ve oğlu İsmail tarafı- ndan, Tannya yakarmak, şükretmek içinyapılmıştı. Yine iki dönemin inanışına göre, Hz. İbrahim ile oğlu yılın belli-bir gü- nünde buraya gelir, başta binanın çevresinde dolanır, (tavaf) daha son- ra gelenek haline gelecek kimi tapı- nmalarda bulunurlardı. Ama zaman- la bölge halkı bu dinin inancından uzaklaşmış, yine taştan yaptığı putla- ra tapmaya yönelmişti. Panayırlar, İsiamiyet öncesi Arap dünyasının en önemli sosyal etkinlikleriydi. 'Haram Aylan'n ilkinde Ukkaz panayın kurulur, onu Mecenne ve Zülmecaz izlerdi. Bunun bitiminde de 4 Hac' dönemi başlardı. Hac geleneğiİslam'dan önce devardı MERtC VELİDBDEOĞLU .âbe gerek îslamgerek ondan önceki dönemin inancına göre tek Tann anlayışını bölgede yaymak isteyen Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından, Tannya yakarmak, şükretmek için yapılmıştı. Kâbe'nin bakımı Kâbe'nin içini bu simgesel taşlaria doldurmalanna karşın yine de tavafı, kurban kesmeyi bırakmamışlar, ayn- ca Arafat'a inip çıkmak, Mina'da şeytan taşlama v.ö. gibi yenilikleri de ekleyerek haca sürdürüyorlardı. Mekke kentine dönem dönem ege- men olan Arap kabileleri, Kâbe'nin bakımmı, korunmasmı üstlendıkleri gibi, haccın düzenini de sağlıyorlardı. Islamiyetin doğduğu sırada tüm bu görevler, Hz, Muhammed'in mensup olduğu Kureyş kabilesindeydi. Pey- gamber'in beşinci kuşaktan dedesi olan Kusay, bu görevleri Huzaeli ka- bilesinden evlenıne yoluyla üstüne almıştı. Kusay'ın gerek hac, gerek Kâbe ile ilgili olarak gerçekleştirdiği birçok düzenlemeler, yenilikler arası- nda, ünJü'HübePputunuKâbe'niniçi- ne almak da vardır. Kuran'da adlan geçenLât,Uzza,Menat'ındaKâbe'nin içinde olduğu belırtilir. Ancak VII. yüzyıl başlanna doğru tek ve üstün bir Tann düşüncesinde olan kimi insanlar ortaya çıkacakür. 'Hanif adı yeriJen bu kişiler, Hz. lbrahim'in dininde olduklannı belir- tip, ozellikle Hicaz yörelerinde dola- şacaklar, panayırlardaki konuşma- Ianyla geleneksel hitabete 'düşünsel' bir içerik getireceklerdi. Hanifler, Tann diye taştan, tahta- dan yapılmış putlara tapmanın, onlar adına kurban kesmenin akıl dışı oldu- ğunu ileriye sürüyorlar. bunu panayı- rlarda büyük topluluklar karşısında çekinmeden ortaya koyuyorlardı: "Çevresinde dönüp dolaştığımız bu taş parçası nedir? O ne duvar. ne görür, ne de bir kimseye zararı veya yaran do- kunabilir" diyerek. akılcı uyanlarda bulunuyorlardı. Hanif -Nesturi ilişkisi Araşüncılar, Haniflenn hemen he- men hepsinin Hicaz bölgesi dışma çı- karak Irak, Harran, ozellikle Suriye'- ye gitmiş olduklannı belirtirler. Suri- ye'de, Nesturi mezhebinin okullan- ndaki, manasürlanndaki rahiplerle ilişki kurduklannı, yanlannda kısa- uzun sürelerle kaldıklannı da ileri sü- rerler. Haniflerin, tek ve aşkın bir Tann düşüncesini, dinsel bildirimi ya- yacak peygamber görüşünü bu te- maslar sonucunda edindikleri konu- su yaygındır. Burada yeri gelmişken bir noktayı vurgulamak gerekecekür. Sözü edilen Nesturi mezhebi, Ortodoks Hıristi- yanlığın Doğulaşrruş bir koluydu. Mezhebin kurucusu Istanbul Başpis- koposu Nestorius (380-451) Bizans Ortodoks Kilisesi'nin resmi görüşüne karşı geldiği için Suriye'ye kaçıp sığınmış, onun görüşlerini kabul edenler bu mezhebin üyeleri olmuş- lardı. Nesturi din adamlan, görüşleri- ni savunabilmek için eski Yunan dü- şünürlerinin öğretilerinden yararlan- maya başlarlar. Bunun için de ilkin Aristo'yu ve ona ait yorumlan (şerh- leri) yöresel dil olan Süryancaya çevi- rirler. İştc ileride Müslümanlann da kullanacaklan, yararlanacaklan ilk kaynağı bu çeviriler oluşturacaktır. Belirtildıği gibi bu ortamla ilk karşılaşan Hanifler'di. Onlar bu te- maslar sonucunda daha bilgilenmiş Tann, insan, doğa konusunda türlü soru ve yanıtlarla donanmış olarak Hicaz'a dönerler, bu birikimlerini pa- nayırlarda halka anlatırlardı. Kimi Hanifler bu konuşmalan yüksekçe bir yerin üstüne çıkıp, bir ellerini ya bir sopaya ya da kılıca dayayarak ya- parlardı. Anlaşılacağı gibi bu konuş- ma biçimi, tslamda uygulanacak olan 'Hutbe'nin ilk örne- ğini oluşturur. Ha- nifler'in bir bölümü de konuşmalanna "Bis'me ke'Uahüm- me" deyimi ile baş- Iarlardı. Daha sonra bu, Kuran'ın düzen- lemesinde benimse- nen bir tutum ola- caktır. En çok ele aldı- klan konular Tann'nın birliği, tek- liği, nitemleri (sıfat- lan), yani eşsiz kud- retli ve sürekli oluşu, aynca 'doğmamış ve doğurmanuş' oluşu ki, ilk kez Saidoğhı Kus tarafından kul- lanılan bu nitem daha sonra Kuran'- da, thlâs Suresi'nde 'lem yelid ve lem yö- led' biçiminde yer alacaktır. geliştirilerek sürdürülecektır. Panayı- rlar ise bir süre daha yaşarlar, örne- ğın, Ukkaz panayın sekizinci yüzyıla dek dayanır, sonra söner. Bunlara düşünsel boyut kazandıran etkinlik- ler de kendilerine daha başka mekan- lar bulurlar. Ük vahiy ve sureler 571 yılında Mekke'de doğan Hz. Muhammed'in kendisine ilk vahiy ulaştığında kırk yaşında olduğu söy- lenir. Bu ilk bildirimin uyandırdığı korku, kuşkii üzerine durumu anlatıp düşüncesini almak için Hz. Muham- med ile eşı Hatice, bir Hanif olan Nev- fel oğlu Veraka'>a baş\r ururlar. Vera- ka, peygamberliğin Muhammed'e gönderiîmek üzere olduğunu müjde- ler, aynca 'vahiy'i bildiren melek için Ölümden sonra düriliş Cennet, cehen- nem, kıyamet gü- nünden de çok şöz eder Hanifler. Öl- dükten sonra diril- me. "Ba'sü ba'd'el mevt" ve hesap ver- me, ortaya sıkça geti- rilen konulardandır. Doğaya dönük ko- nuşmalarda ise daha çok sürekli değişim ve zamanla ilgili dü- şüncelerini acıklar- lar. Işte bütün bunlar daha da genişleyerek İslamiyetten sonra da gündeme gelecek, birbirinden çok farklı boyutlarda ele alınacakür. Aynca Hanifler'in konuşmalan gerek Hicaz bölgesinin, ge- rek Mekke kentinin önde gelen kişilerince de izlenip, diniendiği, peygamber ol- madan önce Hz. Muhammed'in de bu dinleyiciler arasında yer aldığı bil- dirilir. Dahası, ünlü Hanif Ümeyye'- nin, Hz. Muhammed'i ağır biçimde eleşürdiği, bu yüzden ArafŞuresi'nin 154 ve 155. ayetlerinin Ümeyye'yi uyarmak için indirildigine inanıhr. Gerek Hicaz bölgesi, gerekse Arap Yanmadası'ndaki Cahiliye dönemi halklannın yaşamlannda büyük yeri olan hac ve panayır ikılisinden ilki, İslamhkta da temel ilkeleriyle birlikte 7 yüzyıl başlanna doğru tek ve üstün bir Tann • düşüncesinde olan kimi insanlar ortaya çıktılar. 'Hanif adı verilen bu kişiler, Hz. İbrahim'in dininde olduklannı belirtip, ozellikle Hicaz yörelerinde dolaşıyordu. Hanifler panayırlardaki konuşmalanyla geleneksel hitabete 'düşünsel' bir içerik getirdiler. Hanifler, Tann diye taştan, tahtadan yapılmış putlara tapmanın, onlar adına kurban kesmenin akıl dışı olduğunu ileriye sürerek bunu panayırlarda büyük topluluklar karşısında çekinmeden ortaya koydular. uygulamayı. insanlar arasındaki iliş- kileri yani toplumsal yaşamı düzenle- yen ilkeleri içeren ayetler çoğunluk- tadır. Yırmi üç yılda tamamlandığı bildı- rilen Kuran, ilk Haüfe Ebubekir ta- rafından 'musaf haline getirilmiş, Haüfe Osman zamanında da ço- ğaltılıp büyük kentlere birer tane gön- derilerek, o dönem İslam dünyasında bu konuda birlik sağlanmışür. Ku- ran'la ilgili bu kısa anımsatmanın nedeni, yeni dinle birlikte ortaya çı- kan ; lk sorunlardan birinin bu kutsal kitaba >önelik oluşudur. Bu sorunun ne olduğuna geçmeden önce ortaya çıkış nedenlerine kısaca bak- mak gerekir -ki. bu aynı zamanda ge- lişecek öteki sorunlann da doğuş ne- denlerindendir. Peygamber'in ölümünden kısa bir süre sonra Suriye. Me- zopotamya. Mısır, Iran. İslam devletinin birer eyaleti durumu- na geldiler. Yazı dizisinın başı- nda sözü edilen halk- lar mozaiğinin çatısı böylece biçimlenmiş, kaçınılmaz özekin (kültür) alış-verişi baş- lamışü. Yalnız Şuri- ye'deki Nesturilerle değil, Mısır'daki Ya- kubi Hıristiyanlarla, İran'daki Mani dini taraftarlanyla, dahası Harran'daki Pagan özekinıyle de ilişki ku- rulmuş. tam bir etkile- şim ortamı oluşmuştu. İşte Müslümanlar bu ortamda dinlerini öteki yerleşik inançla- ra karşı savunma gere- ğini duymaya başlar- lar. dolayısıyla inanç- lannın ilkelerini sor- gulayıp, bunlan akıl ölçütlerine vurmayı denerler. Ünlü Yunan düşünühi Aristo, Su- riye'deki Nesturi din adamlannı ve bu >olla onlarla ilişki içinde olan 'Hanifleri de etkilemişti. İki önemli konu de Hz. Musa'ya gelen Cebrail'dir der. 114 sureden oluşan Kuran'ın 93 su- resi Mekke'de. 21 suresi Medine'de sözcük sözcük, ayet ayet Peygam- ber'e bil^irildiğine inanıhr. Surelerin inış (nuzûl) yerlerine göre 'Mekke Su- releri', 'Medine Sureleri' olarak sını- flandınlması, içerikleri yönünden de geçerlidir. Mekke Sureleri dine çağn, Tann'- nın tekliği, peygamberlerin varhğj gibi inançla (iükatla) ilgili ayetlerden oluşur. Medine Surelen'nde ise dinsel Elbette bu tutumun karşısında olup aklın "Allah'ın vahy'ine uy- gulanamayacağını". 'vahyi' tartışmanın. savunmanın "bid'at"e eş bir tutum olacağı kanısında olanlar da vardı. Ne var ki, bir kez 'düşünme' yolu açılmıştı. » İlk aşamada iki önemli konu ortaya konmuştu. Birincisi "Kuran'm vahyi" olayı ile ilgjliydi. Tann söz- lerinden oluşan Ku- ran'ın yaratılmadığı, Tann ile birlikte 'ezeli' olduğu, 'kadim' oldu- ğu. yalmzca yazılması işinin zaman içinde gerçekleştiği ileriye sü- ^ rülüyordu. İkinci konu oiarak tartışılan ise in- sanlann yaptıklanndan. davranışlan- ndan kendilerinin sorumlu olup ol- madığıydı. İnsanın tüm eylemlerinin Tann ta- rafından düzenlenıp belirlendiğine inananlar 'Cebriye' adlı akımı oluş- türdular. Cebriyeler, insan ve yaptı- klan da içinde olmak üzere, evrende bütün olup-bıtenlerin önceden sap- tandığını savunuyorlar, görüşlerini kanıtlamak için Kuran'a başvuruyor- lardı. "Yeryüzünde, yahut kendi öz canınızda uğradığınız hiçbir felaket yoktur ki, yaratılmadan önce bir kj- tapta biilunmasın" biçimindcki ayeti içeren 'Hadid' Suresi'ni örnek göste- rip. iıaynn'da 'şerrin' de Tann buyru- ğu olduğunda direniyorlar, böylece 'geleceğin' Tann tarafından düzen- lendiğini ılen süren 'yazgıcüığa'öncü- lük etmiş oluyorlardı. Özgür irade Cebnye'nin karşısında ise insanda 'özgür istenci' (iradeyi) savunan 'Ka- deriye' yer abr. Bu öğretiyi ilk ortaya koyan El-Cüheni'ye (Öİ.699) göre in- sanlar irade ve eylem özgürlüğü'ne sa- hiptirler, bu bakımdan tüm yapü- klanndan kendıleri sorumludur. Bu akım daha sonraki yıllarda 'Mutezile' adı altında gelişerek İslam- da 'öğreti' nitemini taşıyan ilk düşün- sel devinımi (hareketi) oluşturacaktır. Öte yandan Cebriye'nın de Kaderi- ye'nin de oluşup geliştiği, yan kollara aynlıp yayıldığı dönem Emevi devleti- nin (661-750) son yıllanna denk dü- şer. Taraftarlar görüşlerini açıkça söyleme fırsatı hep bulmuşlardır. Oysa Kaderiyecilerin savundukian görüşlerde İslam inancına (itikadına) aykınlıklar bulunduğu gibi, Cebriye- nin de insanlann işledikleri suçlarda en küçük bir sorumluluklanrun ol- madığını savunur görünmesi aynı aykınlığı içermekteydi. Buna karşın tüm bu aykın düşün- celerin. görüşlerin konuşulduğu tartışıldığı yerlerin başında camilerin gelmesi günümüz için oldukça düşün- dürücüdür. Kaderiye akımının önderi EbH- Hasan'ın (Ö1.728) öğrencisi olan Vasd bin Ata (Öİ.748), üstadı ile bir konuda anlaşamayınca ondan aynlır. Kendi- ni izleyenlerle kurduğu yeni öğretiye bu yüzden 'aynlanlar' anlamında 'Mutezüe'denir. Böjlece sekizinci yüzyılda başlayan Mutezile akımı. çeviri döneminin ge- tirdiği yeni görüşlere koşut olarak birbirini izleyen üç aşamadan gecer. onuncu >üzyılın bitiminde de söner. İslamda akılcı temele dayanan ilk öğ- reti olan Mutezile, akla aykın bulu- nan dinsel inançlara karşı çıkmayı gerçekleştirmiştir. Mutezile izleyicileri. inancın apaçık dogmatik çelişkilerden, birbirini tut- mazlıklardan annması gereğine inanıyorlardı. Tann'nın sıfatlan Bu öğretinin belli başlı ilkelerinden söz etmek. on ikinci yüzyıla dek süre- cek türlü düşün akımlannı kavrama- da bir giriş niteliğindedir. Mutezik'- nin temel inana. Islamın da baş koşu- lu olan "Tann'nm birliği, tekliği" ilke- sidir. MutezilecUer dinin değişik alan- lanndaki kavramlanna, ilkelerine de hep bu açıdan bakarlar. Dolayısıyla bu temele karşıt gör- dükleri dogmalan (naslan) kabullen- mezler. Anlaşılacağı gibi bu tutum onlan geçerli dinin kimi kurallanyla karşı karşıya getirmiş, ödün verme- dikleri için de sapkınlıkla suçlanmı- şlardı. Onlar, Tann'nın insana özgü olan, yine insana özgü sözcüklerle belirtilen stfatlarla nitelenemeyeceğini bildirir- ken Kuran'da yer alan 'Tann sıfat- lan'na karşı çıkmış oluyorlardı. Diyorlardı ki:' 'Tann demek her şey demektir. Ona aynca niteükler yüklemek gerekmez, yaratıklara ilişkin hiçbir sıfat ve vasıf- la nitetendirilemez." YARIN: İslam 'da farklı görüşler AJNKARA. . . MÜŞERREF HEKİMOĞLU Türkiye'mn KaUi Ankara Meclis Başkanlığı na bir önerge, önergeye tepkiler, TV ekranında açıkoturumlar, Taksim'de miting, kürsüde ülkemizin ilk kadın Başbakanı Çiller, Ankara'da Anıtka- bir'e yürüyüşler, tüm yollar Atatürk'e uzanıyor, toplu- mun her kesiminden görkemli bir kalabalık dalgalanıyor çevresinde. Gözlerim sevinçle mi yaşlı, hüzünle mi; mutlu muyum mutsuz mu, karar veremiyorum; umutsuz mu umutlu mu?.. Karmaşık duygularla çarpıyor kalbim. Yetmiş yıl sonra neler yaşanıyor, neler söyleniyor diye şaşırıyor, üzülüyorum. Karşıdevrimlere, çağdışı çabala- ra karşın çağı yakalamak özlemi ağır basıyor diye sevi- niyorum. Atatürk gerçeği giderek güçleniyor ülkemizde. Laiklik ilkesi de giderek önem kazanıyor. Atatürk olma- saydı neler olurdü, neler olmazdı; neler yaşanırdı, neler yaşanamazdı; insan olmanın onuru, özgürlüğün, bağım- sızlığm, barışın mutluluğu duyulur muydu, duyulmaz mıydı, iyi düşünmek gerekiyor. Anıtkabir'e akan insan sefinde, illerde, ilçelerde, Atatürk heykellerinin çevresinde kümelenen kalabalıkta her kuşaktan kişiler var. Yaşlı kuşakların tepkisi belli gerçekierin bilincinden kaynaklanıyor elbet. Peki genç- ler?.. Onlar, Atatürk gerçeğini yeteri kadar biliyorlar mı acaba? Soruyu olumlu yanıtlamak kolay değil. Yaşadığı- mız olaylar var, çağdışı davranışlar, başta laiklik, cum- huriyetimizin temel ilkelerini yozlaştırmaçabaları var. O çabalara sağır kalanlar, siyasal çıkarlar ugruna sağırlığı aşmayanlar, karanlığı delmeyenler, köktendinciliği ör- gütleyenler... 80'li yıllarda yaşanan çelişkileri, terslikleri unutabilir miyiz? Hangi politikalarla bugünlere geldik, hatırlamak gerekir. Hoşgörü adı altında ne ödünler veril- di! Ne acı faturalar ödedi halkımız; nice kan ve gözyaşı, ama Anıtkabir'e koşanlar arasında önde geliyor genç- ler. Bu yarış da belli bir gerçeği yansıtıyor. Atatürk sev- gisi, laiklik, bir yaşam biçimi artık ülkemizde. • • • Her olay bir uyarı, bir birikim kuşkusuz. Son olayların uyarısı da iyi ürünler verecek bence. Diyelim DYP Baş- kanı ve Başbakan Tansu Çiller ve DYP'liler gündemdeki Terörle Mücadele Yasası'nın laikliğe karşı maddelerini oylamayı daha gerçekçi bir açıdan düşünebilir şimdi. Düşünmeleri gerekir, bunu içtenlikle diliyorum. Çünkü DYP-SHP koalisyonunun sürmesini istiyorum ben. öte yandan açıkoturumlardaki kimi çelişkilere karşın konuş- malar doğrultusunda belli gerçekler de ışığa çıkmış bu- lunuyor. Kamuoyu o ışıkla daha sağlıklı oluşabilir. Şa- şırtmacalar, çarpıtmalar gerçek çizgisine oturabilir. • • • Yazımı güzel bir olayla sona erdirmek istiyorum. An- kara Uluslararası Sinema Festivali 6. yıla ulaşmış bulu- nuyor. Mahmut Tali öngören ve arkadaşlarını içtenlikle kutluyorum. Güç koşullara, parasal darboğazlara karşın altı yıla ulaşmak güzel bir başarı. Her güzel olay gibi sevgi ve coşku ürünü. Sinemaseverlerin ilgisi, sanatçı- ların ortak çabası, özverisiyle oluşuyor. Güzel konuş- malar, sıcak esintilerle kutlandı altıncı yıl. Başka bir yazıda yine değineceğim. Bugün bir gerçeği vurgula- makla yetiniyorum. Başkent yollarının Anıtkabir'e uzan- dığı günlerde çok güzel olaylar da yaşanıyor Ankara'- mızda. Sinema Festivali de onlardan biri. Çağdaş bir başkenteyaraşırçabalann ürünü. Kültür Bakanlığı Müs- teşarı Profesör Emre Kongar, sinema sevgisindeki ge- lişmeyi de nostalji diye yorumladı güzel konuşmasında. Kuşkusuz bir gerçeği yansıtıyor. Ben de, çocukluğumda gittiğim sinemaları anımsadım birden. Kadıköy'de Sü- reyya ve Hale sinemaları; Ankara'da Park Sineması, Ulus ve Büyük sinemalar ve kimi filmlerden sahneler... Bir de "Türkiye'nin Kalbi Ankara" filmini anımsıyo- rum. Şu günlerde yeniden gösterilmeli bence. Sanırım gösteriliyor. Sinemalarda değil, kalbimizde! BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Milyonlarca vıldızdan, yıldız kümelerinden, bu- îutsu ve gaz bulutlann- dan oluşmuş bağımsız uzay adası. 2/ Kâğıt ve maden para üzerindeki kafa resmı... Birleşmiş Milletler'e bağlı Gıda ve Tanm Örgütü'nün sim- gesi. 3/ Bir parçanm no- talannın. ara vermeden birbirine bağlanarak çalı- nacağını anlatan müzik terimı... Türkiye'nin pla- ka işareti. 4/ Yabancı... Kuran'da bir sure. 5/ Çok bayağı... Demirin simgesi. 6/ Yavru. çocuk... İnan- mış. aklı yatmış. 7/ Kurnaz, açık- göz... Çıplak toprak. 8/ Gizli gö- revli... Bir mal ya da hizmetın. belli bir fiyatta piyasa>a sürülmek iste- nen miktan. 9/ Kasımpatı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Koyun vatağı. ağıl. 2/ Yer yuvar- lağının yıl içinde Güneş'e en uzak olduğu nokta... Kiraya verilerek gelir getiren mülk. 3/ f akımlar grubu, küme... Genellikle seve- cen ve hüzûnlü bir konu işleyen küçük lirik şiir. 4/ Takvimli defter... Ender. seyrek. 5/ Eklembacaklılann ve kabuklulann örteneğini oluşturan organik madde... Katılımın maddi temeli olan ve kromozomlan oluşturan maddenin kısa yazılışı. 6/ Ja- ponya'da bir kent. 7/ Akdeniz'de hapishanesi ile ünlü küçük bir Fransız adası... Serbest bırakma. 8/ Satrançta bir taş... Eski ve bilınmeyen bir tanhi anlatmakta kullanılan deyim sözü... Bir nota. 9/ Küçük mülkiyetin geliştirilmesini konu alan toplumsal öğreti. TEŞEKKÜR TARIKBUĞRA'nın vefatı dolayısıyla, telefon ederek, telgraf çekerek, cenazeye katılarak veya çeienk göndererek acımızı paylaşan, Cumhurbaşkanı Sayın Sükyman Demirere, TBMM Başkanı Sayın Hüsamettin Cindoruk'a, Başbakan Sayın Tansu Çüler'e, Ana Muhalefet Partisi Başkanı Sayın Mesut Yıbnaz'a, Başbakan Yardıması Sayın Murat Karayalçın'a, Bakanlar Kurulu üyelerine, Siyasi Parti Genel Başkanlanna veTemsilcilerine, Milletvekillerine, İstanbul Valisi Sayın Hayri Kozakçıoğlu'na, îstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Nuretrin Sözen'e, Vakıf, kurum ve derneklere, basın camiasına, Tank Buğra okurlanna ve dostlanmıza teşekkür ederiz. AİLESt
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear