23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet İmtiyaz sahibi: Berin Nadi Genel YayınYönetmeni:ÖzgenAcar •Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya • Genel Yayın Daruşmaru: Orhan Erinç •Yazıişlen Müdürlen. İbrahim YıMız, Dinç Tayanç (Sorumlu). •Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara • Görse) Yönetmen: Ali Acar #Dış Haberler: Er- gun BaJcı • Ekonomi. Abdurrahman Yüdınm • Istihbarat: Yalçın Çakır • Yurt Haberleri: Mehmet Saraç • Makaleler: Sami Karaören • Spor: Abdül- kadir Yücebnan • Düzeltme: Abdullah Yazıcı Ankara Temsılasi: Mustafa Baibay •Haber Miidürü: Doğan Akın AtatürkBul- \an No:125, Kat: 4, Bakanlıklar-Ankara Tel- 4195020 0 Hat). Telex: 42344, Fa.x: 44195027 •İzmir Temsılcısı: Serdar Kızık, H.Zi>a Bh. 1352 S.2 3 Tel:4411220 Telex: 52359, Fax: 4419117 »AdanaTemsılcısı. Çetin YiğenoğluİnönüCd. 1I9S. No: 1 Kat: 1. Tel' 3522550-3522601-3522492. Telex: 62155, Fax: 3522570 Müessese Müdürü: Erol Erkut •Koordinatön Ahroet Korafean • Muhaset*. BOeot Yener • tdare: Hüsevin Gürer •Işletme: önder Çdik • Bılgı-lşlem Nail İnaJ •Bılgısayar Sıstem: Mürüvet Çiler • Reklam Refaa Işrtnun Ymribyu ve Basın: Yenı Gün Haber \jansı. Basın ve Yayıncıbk A.Ş. TüfkocagıCad. 39 41 Cagalogiu 34334 Isl PK. 246 tstanbul Tel (0 212) 5120505(20hat)Telex 22246. FJX (0 212)51385^5 21MART1994 lmsak:4.34 Güneş:5.59 Öğle: 12.18 İkındi: 15.41 Akşam: 18.23 Yatsı: 19.43 Tariftieser kaçakçıbgıyla mücadele • KONYA(AA)-Tarihi eser kaçakçılığıyla mücadelede başanlı olunabilmesi için yasal dÜ2en]emelerin yanı sıra bir dia etkin önlemin de alınması gerektiği büdirildi. Konya Müzeler Müdürlüğü uzmanlanndan arkeolog NecipÇay,yaptığı açıkJamada, tarihi eserleri ulusal zenginliğin bır parçası olarak görmek gerektiğini belirterek. "Tarihi eserleri namusumuz gibi korumayı ve saklamayı düşünmemiz gerekir" dedi. Necip Çay, konuyla ilgili alınması gereken önlemleri de şöyle sıraladı: "flk öğretimden başlayarak öğrenciye tarihi eser sevgisı milli bir heyecan olarak verilmelidir. Tarihi eser kaçakçılığını önleyecek nitelikte, günün şartlanna göre değişen yeni bir yasanın haarlanması gerekmektedir. Radyo, televizyon ve basın kanalıyla tarihi eserlerin önemi ve kaçakçılığın yurdumuza verdiği zararlar kitlelere duyurulmalıdır." Doktortar ağaçdikti • KONYA(AA)- Konya-Karaman Tabipler Odası, ağaç dikme kampanyası başlattı. Edinilen bilgiye göre oda üyeleri, Aksaray yolundaki Bozdağ'a çeşitli türde bin adet fidan dikti. Oda Başkanı Doç. Dr. Ömer Karahan, ağaçlandırma çalışmalanna devam edeceklerini ve sezon sonuna kadar 30 bin fidan dikmeyi planladıklannı söyledı. Doğalgazlı santrallar •ANKARA (AA)- Kullarurru giderek artan doğalgaz, ısınma ve sanayi yanında önümüzdeki dönemde enerji üretiminde deağırlığını hissettirecek. Bu yönde ilk adım Trakya"da İcurulan Hamitabat ve Ambarlı doğalgaz santrallan ile atılırken, önümüzdeki günlerde Enron-Gama grubunun ortaklaşa kurduğu Trakya Elektrik, Marmara Ereğlisi'ndeki sıvılaştınlmış doğalgaz (LGN) tesislerinin yanına500MWgüçte doğalgaz santralı kurmaya hazırlaruyor. Edinilen bilgiye göre santralın yapımına ilişkin uygulama anlaşması Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanhğı ile Trakya Elektrik arasında imzalandı ve kurulacak santrala yapılacak gaz satışma ilişkin anlaşma konusundada mutabakat sağlandı. Antalya'da yiyecek fuarı • ANTALYA(AA)-1. Akdeniz Uluslararası Yiyecek İçecek Ihtisas Fuan (Fabex 94), 23 mart çarşamba günü Antalya Dedeman Oteli salonlannda açılacak. Yerli ve ithal her türlü paketienmiş gıda maddelerinden alkollü ve alkolsüz içkilere, sigara ve purolara kadar her türlü ürünün sergilendiğı fuar 4 gün açık kalacak. Yiyecek-içecek fuan, turistik tesisler. marketler, bakkal, kantin ve benzeri gıda maddeleri satan yerlerin Türkiye ve dünyadaki konuyla ilgili teknolojik yenilikleri izlemelerine olanak sağlayacak. Karadeniz'de kıyı erozyonu • TRABZON (AA) - Deniz ile dağlann yeşillik içinde birleştiği Karadeniz kıyılannın giderek yok olduğu biİdirildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. HıarÖnsoy yaptığı açıklamada, köyden kente oluşan göçün beraberinde getirdiği sorunlann başında çarpık kentleşmenin yer aldığını ifade ederek, "Buna bağlı olarak da kontrolden çıkan ve bugüne kadar ne yazıktır ki görev alanı hangi kunımun denetiminde olduğu da belirlenmemiş kıyılanmıza anormal müdahaleler büyük boyutlara ulaşmıştır" dedi. Kıyılardanve deniz içerisinden alınan kum ve çakıllann da erozyona neden olduğunu kaydeden Doç. Dr. Önsoy. üniversite olarak bu olumsuzluğu gidermek için araştırmalar yaptıklannı, ancak kıyı yağmalaması ile çarpık yapılaşmaya mutlaka bir kontrol mekanizması getirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. G üven'in "dolu" dediği kadro "beklenmedik bir olaylar dizisi" so- nucunda boşalı- verdi. Cumhur- başkanı Turgut Özal'ın ani ölümü, 864 rakımlı tepenin yo- lunu Demirere açmıştı. "Tan- su Çifler neden başbakan ol- masuıdı?" Bayan Bakan "koşarak" Semra özal'a "başsağlığı dile- meye" gitti. "ölüm" her şeyi unutturmuştu. Semra Hanım, fstanbul'da bir kokteylde ken- disine rastlayarak,"Sizin me- zuniyetiniz nedir? Neden biyog- rafinizde Business Administra- tion mastın yaptığımız yazı- yor?" diye "kibirle" soran pro- fesör hanım yerine, bu kez "gö- züoden yaşlar sûzüJen" bir Tansu Çiller bulmuştu karşı- sında... Iki kadın birbirlerine sanldılar. Çiller'in seçim kam- panyası sırasında verdiği "Ha- nedan görüntüsü Türkiye'de kadm hareketine çok zarar ve- riyor. Papatyalar bizi temsil et- mekten uzaktır" demeçleri de geride kalmıştı. Çiller Beldibi'ne gidiyor Çiller, Özal'ın ölümünün ar- dından Semra Hanım'ı nere- deyse "her gûn" arayarak, "bana bir emriniz var mı?" de- mevi ihmal etmedi. Ozal sonrasında Türkiye si- yasetinde kendisine önemli bir yer açılacağını hisseden Tansu Çiller, "ayağma gelen fırsatı" çok iyi değerlendirmeliydi. bu- nu düşünmek üzere o hafta sonu yeniden Antalya'ya uçtu. Beldibi'ni "ailece" seviyorlar- dı. Beydağlan'nın eteklerine yaslanan bu eşsiz doğa parça- sında huzur buluyor, "yabancı gözlerden uzak" denize gınp stres atıyorlardı. Deniz kıyısın- daki villada "Çüler'ler gelecek diye her hazırlık" yapılmıştı. Tansu Hanım için buzdolabın- da kutularca **diyet içecek" so- ğutulmuş, Özer Bey'e de sev- diği "Chivas Regal"lerden alınmıştı. Havuz ise "henüz" doldurulmamıştı. Nisan sonu, hava ne kadar sıcak olursa ol- sun Beldibi'nde suya ginnek içinerken sayıhrdı. Paparazzi sotaya yatıyor Oöğleden sonra Beldibi'nde hava güneşlenmek için elveriş- liydi. Çiller birkaç gün içinde çıkacağı Londra gezisi önce- sinde biraz 'bronzlaşmak' iste- di; siyah, göğsü simli "War- Güven 'in dolu dediğibaşbakanhk kadrosu beklenmedik bir olayla boşalıverdi. Özal'ın ani ölümünden sonra, Demirel gözünü Çankaya Köşkü'ne dikmişti... iller'in önü açılıyor Jansu çiller ın .Siyasetiîoman^ HHRXI.._,. c ı tm Nursun Erel Aii Bilse Siyasette kendisineyeni fırsatlar doğacağını hisseden Çiller karannı verdi: Neden başbakan önü açüan Çiller, artık başbakanlık yolunda ilerleyebilirdi. ner" mayosunu giydi, havlusu- nu koluna asıp havuza indi... "Komşu kızlan" da Çiller'lerin geldiğini fark etmişler, bahçe- de bekleşip duruyoriardı. Ba- yan bakanı görünce sevindiler, karşıbklı birkaç kelimelik ha- tır sorma konuşması yapıldı. Bayan bakan. "gözlerden kaçmak için" boş havuzun di- bine indi. havlusunu yayıp gü- neşlenmeye başladı. Arada bir Diet Cola'sını yudumluyor. havada daireler çizerek bacak- lannı çahşünyordu. "Şu tatil ne keyifli şeydi..." Biraz sonra Çüler'in kulağı- na bahçeden telaşlı sesler geldi. Özer Çiller'in haykınşlanna korumaların koşuşturmalan eklenince meraklanan bayan bakan uzandığı yerden kalktı. Ne olduğunu öğrenince "bey- ninden >nnılmuş"a döndü. Hürriyet, Tansu Çiller'i mayo- suyla sereserpe güneşlenır. hat- ta "bacaklan havada" cimnas- tik yaparken resimlemişti. Çüler'ler telaşlanmışu, tam başbakanhk vanşına hazırla- nıhrken bövİe bir fotoğraf "aleyhte" olabilırdı. "Köylü partisi" diye kabul ediİen DYP'nin çoğu ilkokul mezunu delegelen acaba "yarı çıplak bir başbakan" imajını benimse- yebilirler mıydi? Tansu Çiller hemen An- kara'da bulunan basın danış- manını aradı: "Serpil... Benim bugün ma- yolu resmimi çektiler. Çekenin Hürriyet gazetesinden olduğu- nu tespit ettirdim. Sen bu res- min basümasını ne yap yap en- geüe..." Ertuğrul Özkök'e başvuru Serpil Gogen harekete geçti. Hürriyet yöneticilerine ulaş- maya çalıştı. ama sonuç ala- madı, bu durumu Çiller'e bil- dirdi, ancak sinirinden adeta "burnundan soluyan" Bayan Bakan'ın şu beklenmedik ya- nıtı ile karşılaştı: "Kırk yılda bir işe yaraya- caktın. Onu da becerentedin..." Danışman. "gecesini gündü- züne katıp" başansı için çaba gösterdiği Çiller'den aynlma- \a "o an" karar verdi. Tansu Hanım bu kez. Hürri- yet'in Genel Yayın Yönetmeni "Ertugnıl Özkök'le konuşma- ya çalıştı... Özkök o gün An- kara'daydı. telefonla bulundu: "Ertuğrul Bey, bugün sizin bir fotomuhabiriniz benim raa- yolu resmimi çekti..." -Tansu Hanım. ben şu anda Ankara'dayım. Bu gelişmeden henüz haberdar olmadım. "Resiın tek kare idi Ertuğrul Bey, sizin muhabiriniz e>imin içine girip benim may olu resmi- mi çekti... O resmi kullanma- manızı rica edeceğim. Lüt- fen..." Özkök. Çiller'in ricasına olumlu yanu vermedi...Önce- Iıkle resimleri gönmelıydi. An- talya'yı ara\arak resımlerin kendisine "fakslanmasını" ıste- di, resimlen gördüğünde ise Hürrivet'in ertesi günkii sayfa- sını şekillendiri>ordu kafa- sında...Çiller'in ma\olu resim- len o pazartesi günü. Hürri- vet'in arka sayfasını boydan boya kapladı. Çiller. Cumhurivet'e "mayo- Ju fotoğrar' konusunda şöyle yakınıyordu' "E> mahremiyeri diye bir olay var... Ev mahremi- yetine gi/li giribnez... Ama Türk halkının sağduyusu her şe- \i aşar...Ben de ona sığındım zaten..." Dülger'e teessüf Çiller'in mayolu resimleri- nin yayımlandığı Hürriyet. si- ,yaset gündeminde "bomba gibi" patladı. Akay Caddesi'- ndeki DYP Genel Merkezi de kanşmıştı...Başkanlık kulisle- nnin voğun yaşandığı sırada. 9 mayıs pazar günü parti genel merkezınin ikinci kaündaki odasında çalışmakta olan DYP Genel Başkan Yardımcı- sı Mehmet Dülger'in telefonu çaldı, arayan Mehmet Göl- han'dı: "Dülger sen de gel, çay içe- lim... Arkadaşlarla laflıyo- nız..." Gölhan'ın odasma geçen Dülger, Latif Sakıcı, Ahmet Küçüke! ve Selahattin Kılıç'ın sohbetıne kaüldı. Latif Sakıcı, Çiller'in Hürri- yet'te yayımlanan mayolu re- simlerini konu ederek şöyle di- yordu: "Hürriyet'in elinde daha kö- tü resinıler de varmış..." Bu minvalde süren sohbet Dülger'i hiç açmamıştı. çayını bile yanm bırakıp izin istedi... Iki üç gün sonra, partideki Demirel:Yapamayangider Cumhurbaşkanı'nagöre açık sistem herşeyin teminatı: "Açık sistemde kaideler, kurallar vardır, yanlış bir şey yapılmışsa düzeltilir, her şeyi yanlışyapan zaten duramaz... Sistem gereğiniyapar...' NURSUN EREL AıNTCARA - Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, son fıyat indekslerinin sonrasında ekonomiyi acaba iyi görüyor mu? Anlatıyor: "Tabü Türkiye, henüz bozuünuş dengelerini düzeltip meseleyi oturtamadı, ama her şeye rağmen Türkiye'de üreten bir ekonomi var. Mesela ocak ayı içinde sanayi kesimi yüzde 7 civarında büyümüş, büyüyor ve yatınm yapıyor, ürefim yapıyor, ihracat yapıyor. Yani Türkiye'nin sıkıntısı sadece dengelerinde... Ve bir de kamu maliyesinde... Kamu maliyesinde reform yapılması gerekir." Kamu maliyesinde reform diyor, ama hükümet kısa bir süre önce bu fırsaü vergi kanunu ile yakalamışken kaçırmadı mı? "Olabilir, o tartışmalar her zaman yapılır, iyi bir şey yapılmamışsa iyi bir şey yapılacak zeminler vaVdır. Bence hiçbir şeyden endişeye duşmeye mahal yoktur, çünkü açık sistem bence her şeyin teminatıdır, açık sistemde kaide vardır. kurallar vardır. yanlış bir şey yapılmtşsa düzeltilir, yapamayan gider, yapabUen gelir. her şeyi > anlış yapan zaten duramaz... Sistem gereğini yapar..." Yetişmiş adamları korumak Administrasyondan söz ederken. bürokraside büyük bir erozyon yaşandığını Cumhurbaşkanı da görüyor mu? Saracoğlu, Kesici, Erdem'le başlay ıp bu günlere kadar gelen, Bülent Gültekin'i de önüne katıp götüren fırtmayı Demirel nasıl değerlendiriyor? "Türkiye'nin yetişmiş elemanı zaten yok... Yetişmiş adamlannı korumak lazrnı. Yani tabü siyasi iktidar kendi kadrosu, kendi adamı ile çaltşacak da ama "İlla ki benim adamımdır, bununla çabşacağım' demek de yetmez. biraz da sizinle ahenk içinde çalışacak birisi olması kadar, ehliyet sahibi olması lazım çalıştırmamz için... Ehil değilse 'bemrn adamımdır' yetmez..." Başbakanhk müsteşanmn bile 7 aydır vekil olması ESemirel'in yönetim anlayışına uygun mu° "Ben bir şey demem... Zaten sen söyledin." 'VVatch your step' lafı "Özal'ın 6 ay ömrii kaldığı biliniy ordu, bunu Demirel de duymuşnj, hatta ABD'dengizlibir mektupla duyunilmuştu" diyenler var, doğru mu acaba? Cumhurbaşkanı doğrulamıyor: "Hayır, böyle bir şey doğru değildir. Bu ceşit şeyleri hep çıkanrlar... Ömrii kısıtlıvmış diye çıkarılmıştır, ama bana mekrup falan gelmedi." Ya DYP kongresı öncesinde Cindoruk'un aday olmasını istemediği savlan? "Ben o işlere kanşmadun... Kanşsam zaten kongrenin benim dedigim istikamette olup olmadığı tartışmaları olmazdı. Kanşmadun..." Çiller. "DYP kongresi öncesinde Cumhurbaşkanı'nın görüşünü almaya gjttün; bana "\Vatch your step' dedi", diye Cumhurbaşkanı Demirel, ekonomi deki gelişmeler konusunda karamsar değil. açıklamalar yapmışü. Bu İngilizce uyan da nereden çıktı? Yoksa Cumhurbaşkam. Başbakan'la İngilizce mi konuşuyordu? "Türkçe, Türkçe... 'Bu işler zordur... Dikkat et..." diyesöyledim. Yani 'VVatch your step' anlamına gelen bir şeydir." Bu u> an Çiller için "Bir kez daha düşün" şeklinde bir ima mıv dı? "Bana gelip müracaaat ettiği zaman, yani Ben bu işe talıbım'dediği zaman. gayet iyi, tabü, herkes gönlünde ne y atıyorsa y apsın da ben getirdim seni siy asete, sonra münkesir ouna, yani sonra düş kırıklığına uğrama, dikkat et, diye söyledim... Herkese söy ley eceğim budur. Türkiye'de işler daha kötüyegiderse..." Baba. acaba şapkasını ahpbukez'dönüş'ü düşünürmü? Gülümseyerek konuşuy or: "Gitmez gitmez... Daha iyiye gider." Kör kuruşun takipçisiyım Peki. Demirel son zamanlarda "nüfuz suiistimali" denen olayındevlette y av gınlaştığı sav lanna katılıyormu? Kardeşi Şevket'le yeğeni Yahya'vı yeniden sahne ışıklanna çıkaran sav lar üzerinde ne düşünüy or? Kaşlan biraz çatıhyor Cumhurbaşkanı'nın. hemen \amtveriyor: "Kardeşimden bana ne... Bana bir şey demiyor ki adam (L'ğur Dündar)... Sonra kardeşim devlete okul satacakmış... Ondan bana ne... Almasın devlet... Pahalıysa almasın... Orada hem bir şey vok, yenmiş yok, içilmiş yok... Öyie bir şey getiriyororta yere... Gerçi dikkatli davranmış. Gayet açık söyleyey im... Benim nüfu/um kullanılmak suretiy le kimse devletten zırnık bile koparamaz... Benim nüfuzum kullanılmak suretiyle... Ben devletin kör kumşumın takipçisiyim... Hakkı olmadan hiçbir şey alamaz... \ eoradaki iddia nedir? İddia, aman efendûn filancanın okulunu devlet satın alacak, devlet aldatdmasın veya bir nüfuz kullanılmak suretiyle devlet burayafazlapara «ermesin... Aimasuı... Birisi bir şey satacaksa orasuun benim kardeşimin olması veya ounaması bir şey değiştirmez. TC >atandaşıdır, ama açık söy ledim, kimse benim nüfuzumu kullanarak devleti zarara sokamaz, devletten bir şey koparamaz... Ama herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin >atandaşıdır, herkese eşit şartlar taıunmıştır, o şartlar içinde herkesin kendi hayatını sürdürmesi de doğaldır. Bir kişi benim y akımmsa onun da hayat hakkı vardır bu ülkede... Benim filanca adama şu menfaatı sağlayın diye hiç kimseye en ufak bir ünam oimamıştır... 30 senedir ben buradayun..." Son sonı: Acaba Demirel, son zamanlarda DYP'li milletvekillerine hiç "Yüanla LeyJek" hikayesi anlattı mı? Âmmsamıyor, diyor ki: "Ben onu hatırlay amadım, ama bilirsin, Nasreddin Hoca'ya, Battal Gazi'ye de atfeder, bir sürü fıkra anlatırlar... Benim adıma da bulup buluşturup bir şeyler sövlüyorlar... Yapnuşlardır..." Bittl odasında TV haberlerini izle- mekte olan Dülger'e bir tele- fon geldi: -Tansu Hanım anyor efen- dim. -Peki bağlaym. Alo. . "Mehmet, teessüf ederim sana... Sağda solda benim fo- toğraflarim hakkında konuşu- yormuşsun..." -Pardon anlayamadım? "Hürriyet'te benim başka fotoğraflarım da varmış öyle mi? Neymiş bunlar?" -TansuHanım. bakın benim için erkeğin namusu. kadının iffeti son derece önem taşır ve bunlara "halel" getirecek her- hangi bir davraruştan ne bulu- nur ne konuşurum... Böyle sözleri muhaliflerim için bile söylemem. "Esas ben size teessüf ede- rim..." Dülger, Çiller'in yanıtım beklemeden telefonu İcapattı. Thatcber'la buluşma Çiller, muhalifleri ile müca- deleden yorulmuştu. hele şu mayolu resimler tam bır pro- vakasyondu. ama "pes etme- ye" hiç niyeti yoktu. İngiltere'ye uçtu, uçağının kalmasına 5 dakika kala gel- diği Atatürk Havalimanı'nda "çok sinirli" olduğu gözleni- yordu. Londra'nın, My Fair sem- tindeki "Mark's Kulübü"nde akşam yemeğinde buluştuğu Margaret Thatcher'a da bu konuda dert yandı. Bayan Thatcher yıllann deneyimi ile Çiller'eöğüt verdi: "Bunlara fazla kulak as- ma..." Çiller bu görüşmede Thatc- her'a "Demirene ilgili kimi yakınmalar"da da bulundu, ancak "Demir Leydi" bu yak- laşımı benimsemiyordu. "Bu konuda çok dikkatli ol. Aranızın açık olduğu izlenimi- ni hiç bir şekilde verme. Kong- rede bu çok aleyhine olur..." Çiller'in Londra'da eski Başbakan Thatcher'la buluş- ması. bu buluşmaya "Çil" pla- kalı 500 Sel Mercedeş arabay- la gitmesi, Osman Ünsal ve oğul Mark Thatcher'ın da ye- mekte hazır bulunmalan. An- kara'da kongre öncesi "cadı kazanı"nadönenDYPkulisle- rinde "spekülasyonlar"a yol açtı.Çiller muhalifleri şöyledi- yorlardı: "-Thatcher'a bu yemek için büyük para ödenmiş, hatta bu parayı borsa aracı kurumlan sağiamışlar. Özel plakalı Mer- cedes de bir bankanın jestiy- miş..." Çöplüğe 10 milyar Çiller. Londra'dan îstan- bul'a döndüğü gün, "ayağının tozuyla" metangazı patlaması sonucunda "27 kişinin öldüğü Hekimbaşı" çöplüğüne gitti. Beyaz mantosu ile göz kamaş- tıran Çiller, çöp yığmlannm arasındaki acılı insanlara vaat- lerde bulundu ve Hekimbaşı'nı 'afet bölgesi' ilan etti. An- kara'ya döndüğünde de bir basın toplantısı düzenleyerek, "bölge halkuıa verilmek üzere 10 milyar lira aynldığmı" açıkladı. Kemal Dıcak'm ölümü Türkiye "sıcak günler" yaşı- yordu... Hükümete sertleşen muhalefetin savlan. 500. gün muhasebesi, İLKSAN skan- dah ve "Çankaya'ya kimin çı- kacağı" tartışmalan ülke gün- demine hâkim olmuştu. Tercüman'ın sahibi Kemal Ihcak. İLKSAN olayının etkı- siyle "beyuı kanaması" geçire- rek Hacettepe Hastanesi'ne kaldınldı. Hastaneye "ilk ge- lenler" arasında Tansu ve Özer Çiller devardı. Bayan Bakan, yıllardır tanıdığı,"ağabey" dediği, haf- ta sonlannda Yeniköy'deki yalısından "çıkmadığı". hatta kendisini Türk siyasetine ka- zandıran Kemal Ilıcak'ın has- talığma üzülmüştü. "beyincer- rahi kliniğiıün yoğun bakım" ünitesinde yatan Kemal Ilı- cak'ın yanına kadar çıktı. elini Ilıcak'ın almna koydu. doktor- lardan bilgi aldı, durum 'ümit- siz'di. Doktorlann "Maalesef ya- pılacak şey kahnadı" uyansına karşın, Çiller İsviçre'den ünlü beyin cerrahı Gazi Yaşargil'in getirihnesi için de çaba göster- di, bir yandan da "perişan" du- rumdaki Nazlı Ihcak'ı teselli etmeyeçahşıyordu: "Bize gidelim. Bir çorba içe- riz." Aynı anda hastaneye bir ha- ber ulaştı: "Başbakan Demirel ziyare- te gelecekler..." Çiller, Nazh Ihcak'ı "ere" götürmekte ısrarh davrandı, hastaneye ise şu haber bırakıl- dı: "Demirel, Nazh Hanım'ı görmeye Çiller'in evine gel- sin..."" Yarın: Erez'den Cağlar'a genel baskanlık öneıisl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear