23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1SMART1994SALI 14 DIZIYAZI 715 sonrasında İslam egemenliği altındaki topraklarda yoğunlaşıveren iktidar kavgasını, Türk yurtlanna yönelik harekatta bir türlü aşı- lamayan ciddi bir duraklama dönerrü takip eder. Bu ise İslam devletinin geürlerini önemli oranda düşürdüğünden ciddi bir sorun olur. "Bu duraklamanm İslam halifelerince hoş karşı- lanmadığı, hedefe kararldıkla yönelecek ku- mandan bulmak maksadıvla Horasan valileri- nin sık sık değişmelerinden (de) anlaşılmakta- dır."(l) 719da halife olan Omer b. Abdülaziz. Türk yurtlannda direniş ateşinin de bir türlü söndü- rülememesi nedeniyle, içinde bulunulan duru- mun siyasi çözümlemesinden hareketle, izlene- gelen politikada görece bir değişim gerçekleş- ü'rmeye çalışır. Arap İslam ordulanmn zaten eskisi gibi ilerleyememelerinden dolayı, hiç ol- mazsa eldeki alaniarda egemenliğin güçlendi- rilmesi, buralann bir savaş alanı olmaktan çı- kanlarak istikrara kavuşturulması politika- sına yönelir. Yani işgal alanlannda İslamiyetin yayılması ve egemenlik için zorunlu hale gel- miş olan yumuşama gereğini esas alan bir poli- tikaya yönelir. Ğelinen noktada bu yönelim, İslam egemen- liğinin uzun vadeli varlıği için zorunlu hale gel- miştır; çünkü aksi taktirde işgal güçlerinin Türk yurtlannda ayakta kalması gün günden daha da zorlaşıyordu. Dolayısıyla Islamlaştır- • ma, Arab'ın oranın pastasını yiyebilmesi için • bir'zorunluluk haline gelmişti, zulmün görece azalülması da İslamiyetin gelişebilmesi için... Bu yönelim. II. ömer'in, diğer halifelerden görece aynmla daha idealist olmasıyla da örtü- şen bir durumdu ve bu çerçevede O;"... gerçek anlamda teokratik bir devletin temellerini atma- , ya..." (2) çalışmıştır. Hatta daha ötesi onun; ' "Bundan böyle (Aşağı Türkistan'da) sakın har- betmeyiniz. İdareniz altmda bulunan ülkelere sıkıca sanlınız (o size kafıdir)" (3) dedığı akta- nlmaktadır. Arap İslam egemenliğinin yayılmasındaki yavaşlama. oradan akan gelırlerin azalması ve sürekli savaş ve iktidarsızlık sorununa çare* arayışı içinde, Yezid'in yerine Cerah b. Abdul- lah getirilir. 11. ömer onu, yeni politika yöneli- minin aracı yapmak amacındadır. Ancak yeni Horasan valisi Cerah b. Abdul- lah, oraya yerleşince sözkonusu yönelim için koşullann uygun olmadığı yargısına vanr; ge- leneksel Doğu politikacılığı içinde, yumuşama yöneliminin, Araplann amacı açısından astan yüzünden pahalı bir politika olacağını düşü- nür. Bu yargısında, Türkistan'ın iç kısımlanna yaptırdığı akınlann başansızlıkla sonuçlanma- sınm ve Türklerin etkili direnişinin Araplan püskürtmüş olmasmın da rolü vardır. Türkler direniyor Bu dönemde İslami egemenliğin esasen şehir merkezleri dışmda kurulamadığinı, din olarak İslamiyetin gelişiminin ise çok daha geri oldu- ğunu görüyoruz. Dolayısıyla tarihsel gerçekle- ri gizleme üzerine kurulmuş resmi Türk-İslam- cı iddıalann aksine, işgalin etkili olduğu alan- iarda bile İslamlaştırrnada ciddi bir başansızlık sözkonusudur. Yani, "fslamlaştırma banşçü yoldan olsaydı Türkler onu kabul edecekti, an- cak Araplann zor uy gulamalan nedeniyle Türk- ler de inat etmişlerdir"! yollu açıklarnalann, tarihsel gerçek karşısında hiçbir değeri yoktur. İşgal edilen her ülke deneyinde gördüğümüz gibi Arap işgalinde de Türkler. üstelik o kor- kunç baskılara rağmen bir avuç ışbirlikçi, va- tan haıni dışında, ışgalcinin ideolojisi olarak İslamiyeti reddetmişlerdır. Egemen sınıflardan gerçekleşen kabuller de aynı şekilde geleneksel çıkarlannı sürdürebilmek için gerçekleşen gö- rüntüden ibaret bir durumdan başka birşey değjldir. Oyle ki Cerah'a; "Enıir el Cerah b. Abdul- lah'ın mevlası Divaşniç'ten: Ya Emir, Allah'm rahmeti ve selamı üzerine olsun. Seni Allah'a öğüyorum. Ondan başka tann yoktur..." diye mektup yazan Semerkant Dihkanı Divaşniç'in bile, daha sonra İslam Arap yönetımine karşı gelişen Türk ayaklanmasına katıldığını ve 722'de Said b. Amr zamanında ele gecirilerek boynunun vurulup kellesınin halifeye gönde- rildiğinı görüyoruz ki; bu bile, Türk egemenle- rinden Müslüman olanlann gerçekte bu dın değişıminde samimi olmadıklannı, bu kabulle- rin, çoğu zaman Arap zulmüne boyun eğmek- ten veya çıkarlannı kaybetmemek kaygısından kaynaklanan zorakı bir durum olduğunu gös- terir. Nitekim oğluna Kuteybe ısmi veren Arap işbirlıkçisi Buhara egemeni Tuğşad bile, söz- konusu ayaklanmada Müslümanlara karşı savaşın en önünde yer alanlardan biridir. Özetle Türkler, her fırsatta ayaklanmaya ve önceki dınlerinin gereklerini sürdürmeye de- vam etrruşlerdır. İşte bu gerçeklikten hareketle vali Cerah, Horosan'da gecirdiği belli bir za- man sonrasında Halife 11. Ömer'e yolladıği mektupta şöyle yazar: "Horasan'a geldiğimde fitne >e karışıklık çı- karmaya düşkün bir kavimle karşılaştun... On- lann hakkından ancak kıiınç ve kırbaç gelecek- tir" (4) Yani somut durumun tahlili üzerine her ikisi de aynı düşünmekte. ancak Cerah. durumun sanılandan daha vahim olduğu gerekçesiyle, "kıünç ve kırbaç" dışındaki yollardan iplerin elden kaçınlacağına inanmaktadır. Buna kar- şın Ömer ise, "kıunç ve kırbaç"ın, durumu daha da azdıracağı düşüncesindedir. Yani ara- larandaki fark, işgal alanında uygulanacak yöntemden ibarettir. Şeriatcılanmız işte bu gerçeği bulandırarak 11. Ömer'in yaklaşımını, adeta bir kompleks giderme aracı olarak kul- lanmaktadır: "Mektubun bana ulaştı -diyerek valisine yanrt veriyor U. ömer-. Diyorsun ki Horasan halkı idare etmek çok körü ve zordur. Onlar an- cak kıiınç ve kırbaçla yola gelirler. Böyle de- »mekle sen yalan söylüyorsun. Onlan idare et- mek için hak ve adalet üzerine hareket etmen JURKLER NASIL MÜSLÛMANLAŞTIRILDI? A. Erdoğan Aydın 719'da halife olan Ömerb. Abdülaziz, Türk yurtlannda direniş ateşinin de bir türlüsöndürülememesinedeniyle, izlenegelen politikadagörece bir değişim gerçekleştirmeye çalışır. Arap/İslam ordulannın zaten eskisigibiilerleyememelerinden dolayı, hiç olmazsa eldeki alaniarda egemenliğingüçlendirilmesi, buralann bir savaş alanı olmaktan çıkarılarak istikrara kavuşturulmasıpolitikasmayönelir. Bu çerçevede işgalalanlannda egemenlik için zorunlu halegelmiş olan tavizler verme veİslamlaştırmayı esasalan bir politikayayönelir. Ancak sonuç olarak bir başarı elde edemez; Türkler, üstelik o korkunç baskılara rağmen bir avuç ışbirlikçi, vatan hainidışmda, işgalcinin ideolojisi olarak İslamiyeti reddetmeye devam ederler. Türklerinpayınadüşen 'kıiınçve kırbaç' oluyor 2~? mer b. Abdülaziz'in halife olmasıyla birlikte, uygulanan politikada | J görece bir değişim yaşanır. Yeni halife işgal alanlannda egemenlik için ^ ^ zorunlu hale gelmiş olan tavizler verme ve İslamlaştırmayı esas alan bir politikaya yönelir. Ancak Yezid'in yerine gelen vali Cerah'ın görüşü farklıdır. Ona göre Türklerin hakkından ancak kıiınç ve kırbaç gelecektir. daha uygun olur. Adalet >e hakkı onlar arasında yay, yeter." (5) Buradaki "hak ve adalefın bizım bugün an- ladığımız anlamdaki hak ve adalet olmadığı açık. 11. Ömer. kimsenin başka ülkeleri işgal et- meye hakkı olmadığını, kimseden haraç alına- mayacağı, kimsenin köle yapılamayacağı ve benzeri en basıt ahlak değerleri anlamında hak ve adaletin çiğnenmemesi gerektiğini söyleme- mektedir. Aksine işgalcilenn, kendi hukuklan- nı da çiğnemek pahasma yaptıklan ve Türkle- rin zaten alabildiğine zor olan yönetimini daha da zorlaşünp halkın isyanlannı kışkırtan aşın- lıklara son verilmesi anlamında bir "hak ve adalet"ten sözetmektedir. Özetle Ömer ile vali- si Cerah arasındaki fark, amaçta değil, ona nasıl ulaşılabileceği noktasında. yani tercıh edılecek yöntemlerden ibarettir. Nitekim; "Ey anasının oğlu Cerah! Sen fitne çıkarma- ya oıîlardan daha hırslı görünüyorsun. Gerek mümine gerek zimmiye hak ettiği cezasından sa- kın fazla vurmayasuı. Cezanın işlenen sucun tam karşılığı ounasına dikkat et" (6) deyişinden de anlaşıldığı gibi, 11. ömer, sözcüğün gerçek anlamında zulümden vazgeçilmesi, yani işgale son verilmesi, köleleştirmeye son verilmesi, ha- raç alınmaması gibi şeyler emretmiyor; sadece bunlann Müslüman/Arap hukukunu bile ihlal eden boyutlara vardınlmamasını söylüyor; o kadar. ömeğin köle veya azad edilmiş Türklerden kurulu paralı askerlerden verim alınabilmesi (yani kendi ırkdaşlannı gönüllü öldürmeleri ve ayaklanmamalan) için.ücret ve erzaklannın düzenli verilmesi ve eziyet görmemelerini isti- yor. Müslüman olmuş insanlardan haraç alın- maya devam edilmemesini, zekat alınmakla yeünilmesini söylüyor vb. vb. Üstelik Müslümanlığı kabul etmiş (veya öy- le görünen)lerden haraç almaya devam ettiği- nı. keza işgal savaşlanna zorla kattınlan köle- lere pay vermediğini kesın olarak bildığı halde Ömer, Cerah'ı görevinden almaz; kurallara uyması doğrultusunda uyanda bulunur sade- ce. Oysa ganimet paylaşımında kuşkular uyan- dı diye önceki vali Yezid b. Mehleb"i hemen azledip zindana atüran da aynı Ömer ıdi! Esasen çok açık olduğu üzere 11. Ömer'in asıl sorunu, Türk yurtlanndakı işgalci egemenliği ve ordan elde edilen gelirlen kalıcılaştırabıl- mek için zorunlu hale gelmiş olan bir sorun olarak yerlı halktan insanlann Müslümanlaş- tınlmasıdır. Kimileri tıpkı bugün de gördüğü- müz gibi. sadece zora dayalı bir çözümde israr ederken, Ömer. sözkonusu bölge ınsanlanrun ideolojik olarak kazanılmasına ağırlık \erilme- sini öneriyordu. Ancak sonuç ikisinde de ay- nıydı; işgal altındaki ulusun özbenliğini elin- den almak! Burada asıl amaç Müslümanlaştırma değil- dir; aksine çok açık olarak gözleyegeldiğimiz gibi Müslümanlık, kolonyalizmin ideolojik araa olarak ışlev görüyor. Çünkü Müslüman olarak veya öyle görünerek ağır maddi ve ma- nevi baskılardan görece kurtulan insanlann düzen içine çekilmesi, en azından pasifıze edil- mesi de kolaylaşıyor. Ağır baskı ve haraç altın- da ınletilen halka; eğer Müslüman olursaruz haraçtan kurtulacağınız gibi yeni işgallerden pay bile alırsınız demeye getiriîiyor. Bu yakla- şım ise, ehven-i şer bir durum olarak kimi Türk nüfusta etkili olarak. onlann Müslüman olma- sı veya öyle görünmesine neden oluyor. Ne ki soruna uzun vadeli yaklaşan halife Ömer tarafından önemsenmese de bu durum, kısa vadede haraç üzerine kurulu devletin ge- lirlerinde düşmeye neden oluy or. Sadece devle- tin de değil. yanısıra işgal bölgelerindeki yerel iktidarlar ve oralara yerleştirilmiş Araplar da durumdan zarar görüyordı. Bu da sömürge alanlanndaki Araplann açık ve gizli direnişine neden oluyordu. Nitekim Cerah, çok haklı olarak, sözkonusu Müslüman olmalann samimi değil tamamen haraçtan kurtulmaya matuf bir durum oldu- ğu. bunun sonucu olarak başta sünnet olmak üzere pek çok noktada Müslümanlığın j>erek- lerini yerine getırmedikleri yönünde Omer'e itirazda bulunuyor. Bunun üzerine Ömer, bir türlü uzak görüşlü olamayan valisine yeni bir mektup göndererek;"Müslüman olanlardan cizyeümraç) toplamayı bırak -diyor-. Zira Ce- nabı Hak, Hz. Muhammed'i hidayet için gön- dermiştir, vergi (ve sünnet) memunı olarak de- ğil..." (7) der. (Müslüman olmayanlardan ha- raç alınması ve onlara karşı vergi memurluğu yapmak ise meşru oluyor!) Ancak bu yaklaşım, başta Türkistan ve Mı- sır olmak üzere hiçbir yerde uygulama olanağı bulmaz; uygulanır gibi olduğu dönem bile uzun sürmez. Çünkü uzun vadeli düşüneme- yen bir tek Cerah değildir; devletin tüm bürok- rasisidir ve bu da bizzat İslami devletin yapısal karakterinden kaynaklanmaktadır. Çünkü ta- rih, "iji" veya "kötfi" nıyetli kişilerin planlan- na göre değil nesnel koşullarca belirleniyor. Böyle başa böyle tarak Haraç ve talan üzerine ınşa edilmiş İslami devlet, kısa zamanda giderlenni karşılayamaz duruma düşer. üretime göre organize edilme- miş toplum düzeninin, güncel ekonomik den- gelerini aşabileceğini sanan Ömer'in emri de kısa zamanda devre dışı kalır. Bu noktada hiç- bir demagojik yorum, sözkonusu valileri kötü- leyerek zevahiri kurtaramaz; nasıl ki işgal ve katlıamlar, yayılmacılığı koşullayarak başka ulus ve kişilerin haklanna saygıyı yadsıyan an- layışın ürünüyse, aynı şekilde olabildığine çok haraç ve talan da buna göre kurulmuş ve kut- sanmış (8) ekonominin kaçınılmaz sonuçlan- dır. Dolayısıyla böyle bir sosyo ekonomik yapının kendi Kuteybe'lerini, İcendi Cerah'- lannı üretmesi kaçınılmazdır; halkın cuk otu- ran deyimiyle, "böyle başa böyle tarak"! Nihayet Cerah görevinden alınır; jerine Ab- durrahman b. Nuaym atanır. Hatta Ömer so- runlann kilitlenmesi ve Türk yurtlannda kal- manın astan yüzünden pahalı hale gelmesi ne- deniyle bir ara, "Seyhun-Ceyhun bölgesinden cekümevi bile düşünür; ancak Buhara ve Semer- kant'taki Arap kolonileri çekilmeye karşı çık- tıklarından bu iş gerçekleşmez" (9). Müslüman görünenlerden haraç alınmama- sı nedeniyle genel olarak devletin gelirlerinde düşme olur. Ancak Ömer, bu durumu yerel Arap egemenlennın çıkarlan aleyhıne, onlann yeni toprak alımına yasak getirerek aşmaya ve bu topraklann devletin ortak mülkiyeti sayıl- ması dolayısıyla, onlan çalıştıranlann kira be- deli vererek devlete gelir aktarmasını hükme bağlar. Yani Müslüman da olsalar köylülerin haraç ödemeye devam etmesi politikasını bir diğer yolla sürdürür. Bu nedenle Ömer'in. "Befi misyonerim, vergi tahsildarı değilim" sözü boşlukta kalır. (10) "Ömer'in Seyhun-Ceyhun egemenlerini İs- lam dinine çağırışı, bölgenin Arab'a karşı düş- manca tutumunu değişdrmez. Soğd ülkesi. hala Semerkant ve Keş kentlerindeki güçlü askeri gamizonlaria elde tutulan düşman arazisidir." (11) Bu dönemde yeni işgal edilen alan olmaz. dolayısıyla Araplar arasında paylaştınlacak yeni ganimetler de olmaz. Buna karşılık ciddi- ye alınacak düzeyde bir Müslümanlaşma da olmaz ve Türklerin Müslüman işgaline karşı mücadele ve arayışlan devam eder. Bununla birlikte 11. Ömer'in, İslam toplumunu ayakta tutan iç dengelere yönelik bu görece müdaha- leleri. kısa zamanda kendi karşıtmı üretmekten geri durmaz; halife Ömer. İslam iktidannda sıkça uygulanagelen bir yöntemle. zehirletile- rek öldürülür. II) İslam Ansiklobedisi, Türklermd.,s.184 (2) Z. Kitapçı. Türkistanda Islamiyet ve Türkler, s. 178 13) Zehebi'den akt., Z. Kitapçı. Türkistanda İslumiyet ve Türkler. s.177 (4) Z. Kitapçı, Türkis- tanda İslamiyet ve Türkler. s.185 15) Suyuti'den akt.. Z. Kitapçı. age.. s.186 (6) Taberi'den akı.. 2. Kitapçı. age.. s.186 17\ Bkz., Z. Kitapçı. age.. s.192 18) Bkz. E. Aydm. Islamiyet Gerçeği. c.4.2. Bölüm (9) D. Avaoğlu. Türklerin Tarihi.cJ. s. 1149 (10) D. Avaoğlu, Türklerin Tarihi.cJ. s. 1150 (11) D. Avcıoğlu. Türklerin Tarihi.cJ. s. 1150 Yarın: Türklerin Işgall kırma atılımı ÇALIŞANLARIN SORULAKl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Bağ-Kura üye oldum Ben 1956 yılında yüzbaşı riitbesi ile 15 yıi 15 gün hizmetim varken görevimden kendi isteğimle ayrıldım. Bağ-Kur Yasası çıktığında. kendi aduna ve hesabıma çalışmaktaydım. Bu nedenle Bağ-Kur'a üye oldum ve ge- riye 10 yıl da çalıştığımı belgeledim. *1922doğumluyTim. 1983 yüında Bağ-Kur'dan emekli oldum. Emekli olduğum 1983 yılında en yüksek basamak 12 idi.Emekli Sandığı'nda geçen 15 yıl 15 günlük hizme- timle. Bağ-Kur'da geçen 10 yıl 6 aylık hizmetim birleş- tirildi ve ben, 25 yıl 6 ay 15 gün üzerinden emekli oldum. 1993 yılı sonunda, 1 miİyon 286 bin lira maaş alıyordum. Eğer, ben 60 yaşmı doldurduğum 1982 yılında Emekli SandığYndan emekli oisaydım, 5. dereceden emekli ay iığı alacaktun. Emekli Sandığı'nın bana bağlayacağı aylık ise, Bağ-Kur'un bağladığından çok fazla olacaktı. Bağ-Kur'dan aylığımı kestirip, Emekli Sandığı'ndan emekli olabilir miyim? Emekli Sandığı'ndan emekli olma şaıtsım olsaydı, alacağım aylık ne olacaktı? S.B. YANTT: Çeşitli sosyal güvenlik kurumlanna bağlı olarak ge- çen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle ilgjlilerin sosyal güvenliklerinin sağlanması kural ve koşullannı düzenleyen, 2829 sayılı Yasa'nın emekli aylığını bağlayacak kurumu belir- leyen 8. maddesine göre: "Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan ku- rumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde sonuncusunun tabi olduğu kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir." Yasanın uygulaması ile ılgıli, 9.12.1983 günlü Resmı Gazete'- de yayımlanan yönetmeliğın 7. maddesi uyannca, aylığı bağla- yacak kurum şöyle saptanmaktadır: "Ayuğı bağlayıp ödeyecck kunımun rayininde, sigor- taldann emeklilik tarihinden geriye doğnı prim veya ke- senek ödenerek geçen SOD yedi yıllık fiili hizmet (360x7 = 2520 gün) süresi esas ahnır." Emekli aylığı bağlanmadan önce geçen yedi yıllık fiili hizmet süresi olan 2.520 günün. 1.261 günü T.C. Emekli Sandığı'na bağlı olarak geçse idi, emekli aylığınız Emekli Sandığı'nca bağ- lanacaktı.Ancak, bu 7 yıllık sürenin yansından fazlası olan 1.261 gün Bağ-Kur'da geçtiği için, emekli aylığınız da Bağ-Kur mev- zuatına göre bağlanmıştır. Emekli Sandığı size, 60 yaşını doldurmuş bir iştirakçi olarak. 15 yıl 15 günlük hizmet üzerinden ve 5. derece 1. kademeden aylık bağlasaydı, bu aylık, 1 Ocak-31 Mart 1994 arası ilk 3 aylık dönem için 3 milyon 400 bin lıra dolayında olacaktı. POIİTİKA VE ÖTESI MEHMED KEMAL Kadeiılep Refah İçin... Muzaffer Doğan kitabının adını "Sakın Laiklere Refah Partisı'nden Belediye Başkanı Olduğumu Söylemeyin" koymuş... Kendıni de şöyle anlatıyor: "Kurugöl'de doğmuş. Ilkokulu orada bitirmiş, ailece Nevşehir'e göç etmiş. Liseyi Nevşehir'de okumuş. Fel- sefe öğretmenleri sıkı bir' Akşamcı 'dır. Akşam gazetesi- ni su gibi okuyup bitirirdl Muzaffer. Çetln Attan'/n 'Şey- tan'ın Gör Dediği' sütununu adeta ezberlerdi. Günün birinde Türkeş'/n Nevşehir'e gelmesi, felsefe öğretme- ninin bütün çabalarını yok edivermişti. Kanı kaynayan liseli gençlerin neredeyse tamamı Türkeş'in meydan konuşmasından sonra ülkücü oluvermişlerdi." Daha sonra Necip Fazri'ı tanıyor. Büyükdoğu'cu ve Necip Fazıl'cı oluyor. llkin Kurugöl Belediye Başkanı olması da bir rastlantı- dır. Deneylerini orada ediniyor. Ardından Bahçelievler Belediye Başkanlığı... Kurallara öylesine bağlı ki "Istan- bul'un Humeynisi" diyorlar. Bu seçimde de adaydır. Necip Fazıl'ın cenazesinde öne atıldığı için polislerle karşılaşıyor. Cop yiyor, dayak yiyor, gözaltına alınıyor, karakollara düşüyor, Selimiye'ye götürülüyor. Siyasal şubelerde dolaştırılıyor. Necip Fazıl öldüğünde sırtında iki yıllık hapislik vardır. Siyasete girmiştir artık, ateşinde pişiyor. Seçim gezilerinin birinde, bir gece, meyhanelerden birine giriyorlar. içerı duman dolu, dumandan göz gözü görmüyor. Teypte de yanık bir hava çalıyor. Akşamcılar her günkü gibi demleniyorlar. Birdenbire içeri girenler, pek buraların insanlarına benzemiyorlar. Daha değişik kişiler, daha yabancı, da- ha yadırganan... Dumanın arasında birbirlerini süzüyor- lar. Muzaffer Doğan'ın sesi meyhaneyi çınlatıyor. Srvil polis mi bunlar diye şaşanlar var. "Ben Refah Partisi Bahçelievler Belediye Başkan adayı Muzaffer Doğan. Arkadaşlanmızla sizleri görme- yegeldik." Görenler, "Timur't/n filerini görseler bu kadar şaşır- mazlardı" diyorlar. "Refah Partisi mi?" "Evef "Sizin meyhanede ne işiniz var?" "Dinleyınbizi.." İnsanlann sevecen bakışları, özverileri, sıcaklıkları ile hemen birleşiyorlar. Sıcaklıkları kaynaştırıyor. Nedeol- sa Müslüman insanlar. ayıp olmasın diye şişeleri ma- saların altına, köşelere, iskemlelerin arkasına koyuyor- lar. Gizli bir şeyi saklar gibidirler. "Arkadaşlar rahat olun!.." Muzaffer politikacıdır, konuşmanın verdiği rahatlık içindedir, şöyle konuşuyor: "Biz içkiye karşıyız. Içkiye, bütün kötülüklerin anası olduğu için karşıyız. Ama biz, size karşı değiliz. Biz sizi seviyoruz. Aramızda insan olarak hiçbir fark yok. Siz iç- ki içerek günah işliyorsunuz. Içki içmeyenlerin hepsi günahsız mı? Kimbilir ne günahlarımız var? Biz kimse- nin günahlarının dedektifiya da yargıcı değiliz. Sizisevi- yoruz, biz sizin oylarınızı almaya geldik." Şimdi her şey anlaşılıyor. Meyhaneye bir hareket geliyor. Kendi aralarında mı- rıldanıyorlar. Konuşuyorlar, ama ne konuştukları anla- şılmıyor. Arkadan bir iki kişi şöyle sesleniyor: "Biz de sizi seviyoruz, biz de Müslümanız." Bir ses daha; kadehini kaldınyor; "Öyleyse, bu sefer Refah için..." Bir ses daha: "Bu sefer Refah..." "Bir daha Refah için!.." "Refah için bir daha!.." Kadehler tokuşturuldu, Refah boş durmuyor, oy için meyhanelere kadar uzanıyor. Bir de kızıyorlar. kızacak ne var... Oy kavgası değil mi? BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 1/ Hamamlarda dışanya ^ çıkarken kullanılmak üzere verilen havlu. 2/ 2 Kazı yeri... Bir renk. 3/ , Büyükbaş hayvanlara ve- rilen ortak ad... Esmer. 4/ 4 Çobanpüskülü bitkisıne ,- verilen bir başka ad. 5/ Zarar verme. zarara sok- 6 ma... Bir çalgı. 6/ Kalsi- 7 yumun simgesi... Av- rupa'da büyük bir yan- 8 mada. 7/ Birlıkten yoksun ve anlaşamayan gemi mürettebatına \enlen ad. 8/ Düşünce... Fenıke mıtolojisınde en büyük tann. 9/ Dolayh olarak anlatma.. Boksta \urulan bir yumruk çeşidı. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlılar döneminde Tuna Nehn'nde kullanılan çektin türün- den yük gemısı. 2/ Karakter... Zu- lüm ve haksızlık eden. 3/ Mayda- nozgıllerden. özel kokulu bir otsu bitkı... Süreyya Duru'nun bir fılmi. 4/ İki tarla arasındaki sınır... Bir şeyden kalan kötü iz. 5/ Ço- cuklarda kann şişmesıyle belıren bir hastahk. 6/ Mercanada... Orta Anadolu'da bir göl. 7/ Avustralya'da yaşayan keseli hay- van 8/ Elektrik akımı devrelerinde birleştirme yapmak ya da akımı kollara ayırmak için kullanılan kutu... Kokmuş hayvan ölüsü. 9/ Üzüm şırasmın tortulannı çökertmek için kullanılan kille kanşık kireçli toprak... İsvıçre've özgü. ağaç kütüklerinden yapılandağevi. İLAN T.C. ANTALYA ASLİYE1. HUKUK MAHKEMESİ Sayı-1994 166 Davacı Mustata Alı Çıftçıoğlu vs. vekili Av. Ata Bulut tarafın- dan davalı Abdullah Tufan vs. aleyhine açüan tapu ıptaü ve tesciJ davasmın venlen tensıp karan gereğince: Mahkememızın 1971 594 esas, 1978,68 sayılı karan Yargıtay 8. Hukuk Dairesf nce bozularak gelmiş olmakla, 1994,166 esasa kaydı yapılarak davalılar Ahmet Aksoy. Emıne Aksoy, Mazlum Aksoy, Şadiye Korkmaz, Yaşar Aksoy, Emine (Mümine) Doğan, Fatma Yavuz'a (Yunus) tebügat yapılamadığından adreslerinin de tespiü mümkün olmadığından duruşma günü olan 6.4 1994 tanhınde saat: 10.20'de mahkememizde haar bulunmalan veya kendileriru bir ve- kılle temsıl ettırmeleri. haar bulunmadıklan ve kendılenni bir vekille temsıl ettırmedıklen takdirde, duruşma günü kendıkrine tebüğ edil- miş sayılarak yargılamaya yokluklannda devam olunacağı ve sonuc- landınlacağı ılanen tebüğ olunur 3.3.1994 Basın-46591 ÇALIŞANLAREV S0RULARI S0RUNLARI Yılmaz Şipal 40 000 (KDV içinde) Çağdas Yayınltm Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-İsıanbul ödemeli gönderilmez
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear