25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyel 5$UBAT1994CUMMTESİS A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V İ Z Y O N Kent ve Demokrasi Kurultayı "adaylara" soruyor: "Yağtnayatamammı, devammı OKTAY EKİNCİ K onuşmacılar arasmda belediye başkanı aday- lan yer almadığı içın kamuoyunda yoğun bir ilgi göremeyen ^ ^ ^ ^ ^ ^ Kent ve Demokrasi Ku- ^ ^ * * ^ * nıltayı, 40'a yakın uz- man ve bilim adamı ile 200 kadar sürekh izleyicinin yoğun laruşma ve değerlendirmeleri içersinde çalışma- lannı tamamladı. lstanbul"daki 30 demokratik kitle örgütü tarafından Mimar Sinan Üniversitesi oditoryu- munda gerçekleştirilen kurultayın sonunda, belediye başkanı aday- lanyla "kurultay bildirgesi üzerinde" açık tarüşma toplanüsı dûzenlen- mesi kararlaştınldı. Düzenleme ko- mitesi, kurultayda dile getirilen ko- nulan ve beklentileri bir bildirge ha- linde derleyerek anakent ve ilçe be- lediye başkanı adaylanna iletecek. Mart ayı başlannda ise kamuoyuna açıkj bir toplantıda başkan aday- lannın bildirge konusundaki görüş ve değerlendirmelerini açıklamalan istenecek... Katılımcüık Üç gün süren kurultayın ilk gü- nünde "Demokratik Kent Yönetim- leri Nasıl örgütlenmeli" sorusu tar- üşıldı ve "Kentlerde Toplumsal Ke- sirrder. Kentli Haklan ve Sorum- luluklan" konusu üzerinde değer- lendirmeler yapıldı. Özellikle son yı- Uarda, hemen tüm siyasi parti prog- ramlanndaki yerel yönetim ilkeleri arasına "katılımcriık" kavramının girmeye başladığını anımsatan ko- nuşmacılar. bu gelişmenin umut ve- rici olduğunu, ancak katılımcılık adına yapılan "göstermeük damşma toplantılarının" ise kaygı verici bo- yutlara ulaştığını vurguladılar. Teşhir ve cezalandırma Konuşmaalardan Prof. Dr. Ce- vat Geray, demokrasinin gelişebil- mesi için bunun öncelikle belediye yöneümlerinde ve belediye ile hükü- met arasındaki ilişkilerde olgunlaş- ması gerektiğine dikkat çekerken, Prof.Dr. tlberOrtaylıdaTürkiye- de mülkiyet hakkının bile koruna- madığını, çünkü bir mülke değerinı kazandıran o çevredeki kentsel kul- lanımlann, yağma kararlanyla hızla yok edildiğini belirtti. Bu sürecin durdurulabilmesi için vatandaşın "muhbir" olması ve kentsel yaşam hakkını gaspeden kişileri "ihbar ede- rek" sürekli bir savaşım içinde bu- lunması gerektiğini söyleyen ortaylı. "demokratik meslek odalarının da toplumun çıkarlarını çiğneyen üyele- rini cezalandırması ve teşhir etmesi şarttır" dedı. Türkıye'de 2600 Çevre DerneğT- nin saptandığını belirten Y. Mimar Yücel Gürsel ise bu örgütlerin yürür- lükteki Derneider Yasası'yla gere- ken işlevlerini göremediklerini, oysa İstanbuTdaki yağma ve kaçak yapılaşma hem gecekondu hem de gökdelen > ığınlan yaratıyor. kentsel çevrenin ve demokrasinin güvencesinın bu tür "sivil duyarlılık organizasyonlan" olduğunu açıkla- dı. TBMM'den çıkan bir yasanın anavasa açısından denetlenebildiği- ni anımsatan Gürsel. buna benzer bir denetimin belediye meclislerinde ise olmadığını, nazım planlara aykı- n uygulama planlanrun onaylan- masına karşı. vatandaşın "dava açma" hakkından başka hiçbir ön- lemin bulunmadığını belirtti. Kurulta\a "yeni kent yönerimle- ri" konusundaki kuramsal çalışma- lannı aktararak katılan Toplu Ko- nut İdaresi Başkanı Yiğit Gülöksüz de belediye yönetimlerinin seçildik- ten sonra beş yıl hesap vermeden gö- revde kalmalannı eleştirdi. Bunu aş- mak için iki yılda bir "referanduma gidilmesini" önerdiklerini belırten Gülöksüz. "Böyleee hem bu işi ger- çekten götürebilecek, hem de sürekli giiven duyulacak kişiler aday ola- caktır..." şekiinde konuştu. Katılımcılar arasmda tek yerel vönetici olan Torbalı Belediye Baş- kanı Ertan Ünver, kendi beldelerin- de çok sık "referandum" yaptıklan- nı, yasalarda henüz olmasa bile ye- rel yöneticilerin bu tür demokratik vöntemleri yaşama geçirebilecekle- rini anlattı. Konuşmacılardan Prof. Dr. tlhan Tekeli ise son dönemlerde planlama yerine "büyük projelere" ağırlık verildiğini belirtü ve bu pro- jelerde ortaya çıkan bir dizi sakı- ncanın da toplumsal haklan ve "kent demokrasisini" zedeledığıni açıkladı. Nasıl bir örgütlenme? "İstanbul Kent V önetimi Nasıl ör- gütlenmeli?" sorusunun tartışılma- sıyla başlayan ikind gün çalışmala- nnda ise konuşmacılann hemen tümü, tstanbul'u tutsak alan "yağ- ma salgınından" yakındılar. Yağma- nın hem "gecekondu", hem de "gök- delen" yarattığını, aynca kentin kül- türel dokusu ile ormanlann ve su havzalannın da yine yağmanın "yok edici" baskısı altında kaldığını belir- ten uzmanlar, yeni başkan adaylan- nın da bu yağmaya karşı "içtenlik- le" karşı çıkacaklanna dair bir tu- tumlannın olmadığını belirtüler. Türkiye ve İstanbul için yağma- mn artık bir çevre sorunu olarak de- ğil, bir "sistem sorunu" olarak görül- mesi gerektiğini savunan Prof. Do- ğan Kuban, "politikacının da bu sis- temle bütünleştiği bir dönendn ya- şandığına" dikkat çekti. Toplumun önüne "ekonomik kurtuluş yohı" olarak yağmadan başka bir seçenek konulmadığını belirten Doğan Ku- ban, devletin de yağmayı organize ettiğini ve "ondan yanuiandığım" anlatü. Kurultayın ikinci günkü konuş- macılan arasında "kent ve hukuk" konulanna değinen Av. Derviş P»r- lak ise yönetimlerin "idarenin de- vamlılığı" gerekçesi altında, hukuk dışı uygulamalan sürdürdüklerini, bunun da yargı yoluyla bile kent yağmasının önüne geçilemez sonuç- lar yarattığını açıkladı. Bölge Plan- cısı Icen Börtücene de Türkiye'de bölgesel ölçekte kalkınma planı yapma anlayışının tümüyle terkedil- diğıni. oysa bu disiplini sağlama- dan, yağmanm engellenemeyeceğini belirtti. Demokratik kitle örgütlerinin gö- rüş ve önerilerine aynlan kurultayın üçüncügünütartışmalanndaise,"so- nuç bildirgeane" yönelik değerlen- dirmeler yapıldı. özellikle gecekon- dulaşmaya ve kaçak yapılaşmaya açıkça karşı çıkmayan anlayışlann tstanbul'u değil. "yağmavı ve talaru yöneteceklerini" v urgulayan konuş- macılar, 27 Mart 1994 yerel seçimle- rindeki tüm belediye başkanı ve meclis üyeliği adaylanna şu "temel sorunun" yöneltilmesi karannı aldı- lar. "İstanbul'da yağmaya tamam mı, devam mı?.." OKURUN FOTOĞRAF MAKİNESİNDEN Cumhuriyet okuru, Gazete'yi yaşatan temel kaynaktır. Gittiği, gezdiği yerlerden izlenimlerini yazıp yollar; gördüklerini fotograflayıp gönderir; övgülerini, eleştirilerini iletir... Okurlanmızdan Ufuk Tekin de, Cumhuriyet Gazetesi'ni en güzel ve anlamlı anlatan bu resmi yollamış bizlere. Gazete, bir bardak çay ve bizlerin aynlmaz parçası, tek ve en güçlü silahırruz KALEM! Cumhunyet'in "annesi' Berin Nadi'ye yolladığı kısacık ama sımsıcak mektupta da "Ben Anadolu Üniversitesi Sinema-TV Bölümü'nde okuyan bir Cumhuriyet Gazetesi okuyucusuyum. Vakit buldukça fotoğraf çekiyorum. Bu fotoğraf da onlardan biri. Benim çok hoşuma gitti ve size göndermek istedim. Umanm siz de beğenirsiniz" diyor. Gerçekten de çok beğendik... FOTOĞRAF: UFUK TEKİN M E S E L A D E D I K ERDALATABEK Ansanlarda acayip hayvan merakı vardır. Kimilerinin resmini bayraklanna koyarlar, kimilerine binip İcendilerini taşıürlar, kimilerinin boynuna ip takıp gezdirirler. Biz de bu hafta bu hayvanlan seçmek icap etseydi hangisini secerdiniz diye 'mesela dedik." Ayiyi Secenler: Yani biz ayılan çok severiz. Nice ayıya dayı dediğimize bakıhrsa seçeceğimiz ayıyla da çok iyi ge- çinmesini biliriz. Huyuna suyuna gjdip icabında işi zora bindirirsek burnuna hal- ka takıp oynatmakta da ustayızdır. Bu se- vimli hayvanlann balı çok sevdiği bilindi- ğinden, onlara bir parmak bal verip iste- diğimizi de yaptınnz. Aramızdaki ayı- lann bolluğuna bakıhrsa 'en hakiki ayı'- nın seçilmesinde bence mahsur yok. An- cak bÖyle bir seçim yapıbrsa herkesin kendi ayısıru dayı diye ortaya sürmesin- den korkulur. E|er usulüne uygun bir se- çim yapılacaksa, bu seçimin köprii başı- nda yapılması pek münasiptir. Hangi ayı en çok 'dayı' oyu alırsa onu 'baş ayı' ilan etmek, oy verenler arasında çekilecek ku- rada kazananlann da 'balayı'na hak ka- zandığmı açıklamak pek neşeli olur. Hangi hayvanı seçersiniz?... Atl Secenler: Bildiğiniz gibi 'at' milli hayvanımızdır. 'At-avrat-pusat' da milli sembollerimiz olmuştur. Ata binıp koştururuz, avrata ne yaptığımız malu- munuzdur, pusatı da belimize takıp övü- nüriiz. Ama bu 'at' dediğimiz mübarek hayvanın da çeşidi vardır. Şaha kalkmış küheylan da 'at'tır, iyice sefıl olmuş sütçü beygjri de sayımda 'at' sayılır. Mübarek hayvana binmesini bilmek de ustalık is- ter, zira ki 'at' binicisine göre kişner. Üs- tüne usta biri binerse tatlı tatlı kişner de acemiyi sırtında banndırmaz. bir iki silke- lenip yere fırlatır. Atı seçerseniz pek ar- kasında kalmamaya dikkat etmeniz gere- kir, zira çiftesi sert olup yiyenin göbeğine yıldız saydınr. Bilenler atı seçerken dişine bakmayı öğütlerler. Atın dişine. dizine bir de izine bakmadan secenler sonra pek piş- man ojurlar. ama ne çare ki bu arada 'atı alan Üsküdar'ı geçer', seçenlere de ahır kapısında gezınmek düşer. Ariyi SecersenlZ: Bal yemeyi umarsınız. Umarsınız ya balı sizin yiyece- ğimz belli değildir. Bir kere her annın yaptığı bal yenmez. Bal yapan anya 'ba- larısı' denir ki öylesini bulup seçmek için meslekten ancı olmak gerekir. Bilmeyen- ler ise 'aman arıyı seçelim de bal yiyelinT derken sakata düşüp 'eşek ansı'nı seçer- lerse vay hallerine! Bal diye 'delibal' yerler ki zehirlenmeye bire birdir. Bu zehırli bal- dan yiyenler sarhoş gibi meydanlarda do- laşıp ne \ aptıklannı bilemezler. Bir de boş bulunup anlan sevmeye kalkarsanız iğ- nesini yediğinizin resmidir. Mübarek hayvan iğnesinı sokar da önce tatlı tatlı kaşındınr. arkadan da şişirir. Ağnsı da yanıruza kar kalır. Onun için de siz siz olun, anyı seçerseniz pek yanına yaklaş- mayın. Bal meselesi için de hayale kapı- lmayın. O balı kimlerin yiyeceği önceden bellidir. Siz, o belli kişiler balı afıyetle yer- ken \utkunur. 'aman canım bal da ne tatlıymış' dersiniz. olur biter. Aslanı seçerseniz? Bakm bu se- çime kimse bir şey diyemez. 'Aman da aman, nasıl da aslanı seçtik' diye övünüp durursunuz, da\ ul zurna pek güzel şenlik yaparsınız. ama ertesi gün aklınız başını- za gelir. Zira ki seçtiğiniz aslan hiçbir işe yaramaz. Bütün gün yan gelir yatar. sız- den de ona hizmet etmenizi bekler. Eh. onun da hakkı \ardır. koskoca bir as- landır. kalkıp da eşek gibi çalışmasını bekleyemezsiniz ya. Ordan burdan et bu- lup beslemeniz gerekir, üstelik de günde üç öğün ne istediğini sormanız münasip olur. Zaten bu insanoğlu pek tuhaftır. Kendisine hizmet eden hiçbir hayvanı be- ğenmez. Zavallı 'eşek' insanoğluna hiz- met ettiği için küçümsenir. biçere 'inek'. süt verdiği için aşağılanır da hiçbir işe ya- ramayan yırtıcı hayvanlar bayraklara sembol olur. çocuklara isim diye konulur. Bizim memleketin aslanlanna son za- manlarda bir haller oldu, kuyruklannı tramvaylar çiğnedi, pek süklüm püklüm oldular ya. Yanlanna yörelerine fareleri dadandırdıklan pek dillere düştü. ama aslan meraklılan böyle şeylere pabuç bı- rakmazlar. Pek işe yaramasa da aslanın her zaman seçim şansı vardır. Deveye ne buyrulur?.. devenin başı' diyenler yavaş yavaş devenin başını görmeye başladılar. Sabırlı bir hay- vandır. Çok az yediği, çok az su içtiği için çöllerde çok yararhdır. Deve güreşlerinin meraklılan tülü'lerin yanşacağı zamanı sabırsızlıkla beklerler. Deve kini de pek meşhurdur, zira ki bu mübarek hayvan da kendine yapılanlan hiç unutmaz. bir fırsatını buldu mu yapacağını yaparmış. Boynunun eğriliğini soranlara iıereın doğnı ki' dediğı pek meşhurdur. Eğrisini doğrusunu tartışanlara 'hiç değilse benim eğriliğim meydanda' dediği de rivayetler arasındadır. Devenin de seçimlere girmesi öteki hayvanlar arasında pek şaşkınlık yarattıysa da onun yandaşlan 'atı seçtiniz tepti, arıyı seçtiniz soktu, aslanı seçtiniz yedi, bir de onu seçelim de görelim' derler- mış. Seçin bakalım da siz deveyi mi gü- dersiniz, bu diyardan mı gidersiniz, göre- lim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear