23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT1994 CUMARTESİ 14 DUNYADAN Gazzelüerayaklıcephaneük İsrail ile Filistin arasmda imzalanan banş antlaşmasmm beklenen güvenlik ortamını yaratamaması, eline para geçiren bütün Filistinlileri silah satın almaya yöneltiyor N e savaş ne de banş ortamının bulunduğu Gazze'de silah taşıyanlann sayısının gün geçtikçe artması herkesi endişelendiriyor. Israil-Filistin banş antlaşmasından sonraki belirsizlik durumunda, güvenlik sonınunun çözümlenememesi halkı, özellikle de gençleri silah satın almaya yöneltiyor. Baretta marka bir tabanca 20 bin franga (60 milyon lira), İsrail yapırru Galil tipi bir tüfek 30 bin franga (90 milyon lira) satılıyor. Kalaşnikof için veya bir M16 için biraz daha fazla ödemek gerekli. 9mm'lik bir kurşun 18 frank (54 bin lira). Fiyatlann dünya silah piyasası için oldukça yüksek olmasına ve banşın yaklaşmasına karşın inanılmaz boyutlardakı silahlanma devam ediyor. Şiddet ve sefaletin kol gezdiği bu topraklann yönetimini kısa bir süre sonra devralacak olan Yaser Arafat denetimsiz silah satışından ve silahlanma oranının yükselmesinden endişe duyduğunu belirtiyor. Fetih Şahinleri'nin Gazze'deki ikinci adamı Ahmet Halis. herkesin endişelendiğini belirtirken sorunun ciddiyetini koruduğunu söylüyor. Parası olan herkesin (özellikle de işadamlanyla tüccarlar bunlann başında geliyor) silah satın alması birçok talıhsiz kazayı beraberinde getiriyor. Son birkaç hafta içinde on kadar kişi kaza kurşunuyla yaralandı. Yollarda yapılan gösterilerde ve törenlerde ki bu hemen hemen her gün yapıhyor, açılan uyan ateşleri yaralanmalann en önemli kaynağını oluşturuyor. Silahlanmadan rahatsız olan ve endişe duyan 300 kadar üniversite öğrencisi Gazze'de Fetih Şahinleri'nin bürosu önünde protesto gösterisi yaptı. Göstericiler Arafat'ın bu olayı kontrol altına alması için daha ciddi bir şekilde çalışması veetkili önlemler alması gerektiğini belirtti. Halktan gelen tepkileri de göz önüne alan silahlı mılisler halka açık yerlerde denetimleri sıklaştmrken camilerin duvarlanna çeşitli afışler astı. Buafişlerden birörnek: "tzinsiz silah taşı> anlar tutuklanacak ve silahlarına el konulacaktır" Bu afiş oldukça ilgı çekici iki soruyu göndeme getiriyor: Kimlerin silah taşımasına izin var? Bu izni kim verdi? Silahb milisler denetimlerini sıklaştıra dursun, banş antlaşması karşıtlan silahlan bırakmaya pek niyetli değil. Bu silahlanma ve güvensizlık ortamı onlann işine geliyor. Banş yanlılanyla karşıtlan arasındaki çaüşmalar her ne kadar sınırlı da olsa, bunun ileride büyük bir savaşa dönüşmesi endişe verici bir olasılık olmaya devam ediyor. Bölgedeki düzeni kimin sağlayacağı ve bunu nasıl gerçekleştireceği henüz bilinmiyor. Çünkü dengeyi oluşturan güçler arasında da aynlıklar. anlaşmazlık var. Antlaşmayı imzalayan Arafat'ın en yakın adamlannın öldürühnesi. bu cinayetleri işleyenlerin Filistinli olması ve Israil'in tutumu durumu karmaşıklaştınyor. Silahlanmanın bir başka düşündürücü boyutu da kaçakçılann bunlan nereden aldığı ve hangı yolla içeri soktuğu. Uyuşturucu kaçakçılan, Rus mafyası, yerel mafyalar ve eşkıya gruplan silahlann kaynağını oluşturuyor. Aynca banş antlaşmasının imzalanmasından sonra, işgal altındaki topraklarla İsrail arasındaki denetimin azalması silah trafığini hızlandırdı. Ahmet Halis silahlanmanın artmasında İsrail parmağı olduğunu. İsrail'in bölgede güvensizlik ve karmaşa ortamı yaratmak ıstediğini belirtiyor. İsrail askerleri, Halis'in bu suçlamasının mantıksız olduğunu belirtirken, askerlerin güvenlik noktalannda görevlerini tam anlamıyla yerine getirdiğini belirtiyor. İsrailliler kaçak olarak geçen her silahın gelecekte kendilerine ve Israilli yerleşimcilere karşı kullarulabileceğini haürlatıyor. Silah sayısının kısa bir sürede bu kadar artmasının bir başka nedeni de Filistinlilerin uzun süredir sakladıklan silahlannı tekrar ortaya çıkarması da olabilir. Çünkü bölgede uzun yıllardır süren çatışmalar sırasında neredeyse tüm Filistinliler silahlanmıştı. Ama bu silahlar banşın gündeme gelmesiyle ya saklandı ya da yetkililere teslim edildı. Şimdiyse bölgede güvenliğin azalması Filistinlileri silahlannı tekrar ortaya çıkarmaya yöneltmiş olabilir. Patrice Gaude Berîin Cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor Berlin'de bir haftada dokuz ci- nayet işlendi. Son vakada fai- lin, 24 yaşındaki bir Türk genci olduğu sanılıyor. Cinayetlerin artık kıskançhk, para ya da ani öfke gibi "klasik" nedenlerle değil. rast- gele işlenmesi, toplum yapısı hak- kında sorular ortaya atıyor. Berlin'de son bir hafta içinde işle- nen dokuz kanlı cinayet, polisi oldu- ğu kadar kamuoyunu da şaşkınlığa düşürdü. Önceki gece 17 yaşındaki Alman bir kızın cesedi bulundu. Po- lis, cinayeti kızın eski arkadaşlan- ndan 24 yaşındaki Türk genci Aydın Yahşi'nin işlediğine inanıyor. Üç haftadır kayıp olan Kirstin Sdıwarz'ın cesedi pazartesi gecesi Berlin'in Wedding semtindeki bir evde bulundu. Otopsi sonucunda kızın 12 ocakta boğazından ve başı- ndan bıcaklanarak öldürüldüğü saptandı. Şüpheler. eski arkadaşı Aydın üzerinde yoğunlaştı. 12 ocak- ta Aydın'la buluşmak üzere evden çıkan ve bir daha dönmeyen kızın annesı, son üç hafta içinde Aydın'- dan birkaç telefon aldığını anla- tıyor. ICinayetlerin hiçbir nedeni yok Buna göre Türkiye'den aradığı sarulan genç, kızın annesine onunla birlikte olduğunu, onu yaraladığını ve öldüreceğini söyledi. Pazartesi gecesi kızın annesini son kez arayan genç, cesedin bulunduğu yeri bildir- di. Psikologlar, medyanın özellikle televizyondaki kanlı fılmlerin katil- lere örnek teşkil eıtiğjni savunuyor. Aynca Noel ve yılbaşında yalnîzlık ve depres> onlar da arttığı için ocak ayında her yıl artık neredeyse gele- neksel olarak cinayetlerde artış göz- leniyor. Polis \erilerine göre eskiden kıskançhk, para hırsı, ani öfke gjbi "insani" nedenlerle cinayet işlenir- ken, günümüzde cinayetlerin genel- likle belirli bir nedeni kalmadı. Özel- likle gençler arasında cinayet suçu arttı. Berlin'in Plötzensee semtinde- ki Gençlik Ağır Suç Cezaevi'nde ya- tan çocuklann ve gençlerin büyük bölümünü. belli nedenleri ol- maksızın cinayet işleyip sonra hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam eden ve ne yaptığırun bilincinde ol- mayan insanlar oluşturuyor. Rüştü- ne ermemiş çocuklann ve gençlerin rastgele katil olması. "toplum yapısı- nda bozulma" olduğu konusunda bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Dflek Zaptçıoğlu YobarfavMısır kiittibiinii yozJastınh • Üniversitelere kadar bütün bir eğitim sistemini ele geçirmeye çalışan şeriat yanlüan özellikle Batı sanatını ülkeden defetmeye çalışıyor. • Mısırlı aydınlar, bütün öteki uygarlıklann mirasını reddeden İslamalann kültürel zenginliği törpüleme çabalanna karşı çıkıyor. Cljeüfetojjork fö M ısır'ın turizmini baltalayan. yatınmalan ülke dışına kaçı- ran İslama militanlar, ülke- nin demokrasi yolundaki 20 yılhk yü- rüyüşünün karşısma azrail gibi dikildi. Mısır'ı İran benzeri bir şeriat devle- tine çevirmeye kalkan İslamcılar. açık- ca bir terör tehdidini, kültürel saldıny- ladadestekliyorlar. Parlamentonun köktenci üyelerin- den Celal Garip, arahk ayında, Kültür Bakanı Faruk Hüsnü'yü. "Hûkümet kitapçıklannda çıplak, pornografık re- simler basarak, Islam dinine ve ahlaki değerlerine zarar vennekle" suçladı. Söz konusu resim. Avusturyalı ressam Gustam Klimt'in, Adem ve Havva adlı çahşmasıydı. Peşinde. şevkli bir destekleyiciler korosu bulan Garip. Bertolt Brecht'in bir uyarlaması dahil, başta Batı sanatı olmak üzere, Mısır'daki bütün yaban- a sanau yadsayacak kadar işi Ueri gö- türdü. Kültür Bakanlığı'nın düzenle- diği film festivalleri, hatta Necip Mab- ftız gibi laik yazarlar da bu gelişmeler- den kendilerine düşen payı aldı. IProtesto yürüyüşü engellendı İslamcılar, El Azhar üniversitesin- deki kitaplan ayıklamaya kalkınca, ülkedeki sanatçılar "kültürel teröriz- mi" kınayan bir bildirge yayınladılar. Ancak parlamentoya doğru yapmak istedikleri protesto yürüyüşü, hükü- metçe engellendi. Bu arada kimileri göreve hükümet tarafından atanan dinci yazarlar, hiç çekinmeden. Hıristiyanlığa dil uzatı- yor. Şeyh Ömer Abdûlkafi, haarladığı bir kasette. Müslümanlann Hıristi- yanlann bayramlannı kutlamamalan, aynı kaldınmda yürümemeleri gerek- tiğini söylüyor. Özellikle ülkenin güneyindeki okul- larda öğretmenler. daha altısındaki kız öğrencileri pece takmaya zorluyor, İslami öğretiyi vurgulayan kitaplar Hükümet, giderek yükselen İslami terör karşısında sessiz kalıyor. okutuyor. İslamcüar, bazı kentlerde üniversiteye dek uzanan eğitim zinciri- nin yönetimini ele gecirdi. Meslek odalanna hızla sızan İslam- alar, "İslamcı künikler" kuruyor. Bu klinikler ucuz fakat kötü bir tedavi uy- gularken, asıl olarak, toplanma mer- kezi işlevi görüyor. Islamalarla laik aydınlar arasındaki taruşmalan kızıştıran, parlamentoda- ki son saldın oldu. İslamcılar, laiklerin uzun zamandır kendi kültürel terörle- rini estirdiklerini ileri sürüyor. Mısırlı aydınlarsa, laik kültüre saldınyı, ülke- nin, eski Mısır, Helen, Roma, Arap, Kıpti, Bizans, Fransız ve İngiliz etkile- riyle yoğrulmuş bir kültürel mozaik mirastan yalıtma çabalan olarak gö- rüyor. El Ahram'daki, Mısır aydınlannın üye olduğu Stratejik Çalışmalar Merkezi'- nden El Sayid Yasin, "Dinsiz Batı kültüni 6e- dikJeri nedir ki? Etkilerini bizim vasalarımızda. eği- timimizde, basında, radyo ve televizyonda da göste- ren bir değerler ve sistem- ler toplamıdır" diyor. İslamalann en çok sö- mürdükleri sorunsa, gi- derek kötüleşen ekono- miyle beceriksizliğı ve yolsuzluktanyla ünlenen hükümete karşı giderek artan hoşnutsuzluk. Hü- kümet, bu saldınlara bir karşı kampanyayla yanıt vermek yerine, ılımlı ol- duğu söylenen gerçektey- se militanlann görüşleri- ni paylaşan İslama grup- lann taleplerine boyun eğerek zaman kazanma- ya çalışıyor. Örta sınıf aydınlan ve işletmecileri içinde topla- yan Yeni Sivil Forum'un başkanı Seid Nagar, hü- kümeün politik muhale- feti sjsturmaya çahşı- rY~tn. İslamcılara hükü- mete saldırma hakkını tanıdığını söylüyor: "Sözde demokrat par- tilerden kurulu şimdiki sistemde, yalnızca İslamcılar istedikleri gibi hareket edebiliyor, çün- kü, camileri politik kale- leri gibi kullanabiliyorlar. Bizim gibi özgür düşünce- yi savunanların karşısma yasaklar çıkıyor, saldırt- ya ugruyorlar." Genel olarak güneyde yuvalanan teröristlerin gerçek amaa, iktidan de- virip, şeriata dayalı bir düzen kumıak. Turistle- re yönelik saldınlann amaa,ülkenın gelir kay- naklanndan turizm sek- törünü baltalayıp, eko- nominin zaten kötüye gittiği ülkede, hükümeti iyice güçten düşürmek. Turistlere yapılan saldınlarla bir yandan ekonominin kötüye git- mesi sağlanırken, bir yandan da, ülkenin laik aydınlanna düzenlenen saldınlarla, ideolojik bir savaş yürütülüyor. İdeolojik savaşın gerçek amaa ise, yeni yetişen kuşak- lan laik düşünceden uzaklaştınp, şeri- atm gücünü kabul ettirme hedefıni gü- düyor. Hükümetin olan biten karşısı- nda sessiz kalmayı yeğlemesi de, terö- ristleri güçlendiriyor. YusufM.İbrahim Cinsellikteki erkekegetnenliğine kökten çözüm • Penisin erkeğin gücüyle eşleştirildiği toplumlanmızda, eline bıçağı alan kadınlar, yıllann öcünü, şiddetin cisimleştiği penisten çıkarmaya kalktı. • Gerçekteyse şiddet, erkeğin dnsel organında değil, beyninde, yüreğinde saklı. Bu şiddeti, erkekten kopanp almak, penis kesmekten çok daha zor. Ş u dünyada hangisi daha önemlidir? Yaşam ıriı, penis mi? ABD'deki pe- nis davasında jürinin göz önünde bulundurması gereken sonılardan birisi de bu. Lorena Bobbitt, kocasının penisini mutfak bıçağıyla kesmişti. Ül- kede yaşayanlar dakikada bir penis sözcüğünü işittiklerinden söz ediyor. Bobbitt savunmasında, yıl- larca süren fiziksel ve cinsel ta- cizden sonra, bir anlık bir cin- net geçirdiğini söylüyor. Avu- kaü Lisa Kemler, "Kaçamadığı şey kocasının penisiydi, onu en çok korkutan, ona en çok aci çektiren şey penisti. Buradan tek bir sontıca > arılabilir: Yaşam pe- nisten önemlidir" diyor. Radyo için programlar ha- zırlayan Hovvard Stern ise, bu görüşe "Bir erkeğin bütün yaşa- mı penisindedir" sözleriyle karşı çıkıyor. John VVayne Bobbitt'in penisi geri takıldığına göre. ar- tık yaşama dönmüş sayılabilir. Lorena, kocasının sögelimi kulağını kesseydi. dava, basına yansır, bu denli ilgi göriir müy- dü? Kuşkusuz, hayır. Lorenna, sorunun candamanna basıyor- du: Erkeklik gücü. Bir erkeğin bütün gücünün iki bacağı ara- sında olması fikri aslında ol- dukça gülünç gelmiyor mu? Lorena'yı bir kahraman ola- rak göstermek yanhştır, sonuç- ta onu bu eyleme iten, içinde bulunduğu çaresizliktir. Yine de konu açıldığında, kadınlann yüzlerine yerleşen gülümsemeyi görmezlikten gelemeyiz. Bu, her gülümseyişin altında gizli bir feministin yattığı anla- mına gelmez. Yalnızca, yaşa- mın her kesiminden kadınlann hissettiği bir öfkeyi gösterir. İşin gerçeği, erkek şiddetine fazlasıyla hoşgörü gösteren toplumumuzda, yaşamın pek çok kadın için. erkekler tarafın- dan çekilmez hale getirildiğidir. Üstelik toplum, "koca" sıfatını taşıyan bu erkeklerin, eşlerini sevdiğini sorgusuzca kabul et- miştir. Londra'da gerçekleştirilen Tahammül Ötesi Kampanyası, ev içi şiddetin giderek artüğını ve kadınlann bu şiddete gide- rek daha az katlandığını göster- meyi hedefliyor. Bu şiddet, er- keklerin kamışlanna değil, be- yinlerine. yüreklerine kazılı. Bobbitt davasını da küçük Lo- rena'ya karşı büyük "şey"e in- dirgememek gerekir. Fallik semboller. gerçek ya- şamda, kadınlann cinsel organ- lanndan çok daha fazla güç, korku, saygı uyandınr. Bütün kadınlar bunu bilir, erkekler de öyle. Bir kadının kocasıyla ara- sındaki sorunlan penisine in- dirgemesi, penisin kendi kendi- ne bir varlık olduğu. erkeklerin ister istemez onun peşinden git- tikleri şeklindeki erkek cinselli- ğiyle ilgili baskm olan düşünce- yi yalnızca güçlendirmeye ya- rar. Gerçekten de, zaptedileme- yen erkek cinselliği, yaşamımız boyunca sürekli tekrar edilip durmuştur. Erkekler dürtüleri- ne yenik düşmeye mahkumdur- lar. Oysa bir erkek için, bu sınıf- landırmanın, kişiliğinin peni- siyle özdeşleştirilmesinin çok da aa olması gerekir. Kimse erkeklerin zevk alma- sına karşı değil. Ancak bu zevk, kadınlann harcanması pahası- na olursa, o zaman, penisle de- ğil ama, penisin çağnştırdığı ik- tidarla aralanndaki bağı ko- parmak isterim. Bu bağı kopar- mak. ele bir mutfak bıçağı al- maktan daha zordur. The Guardian SuzanneMoore POLTTİKAVE ÖTESİ MEHMED KEMAL Parayla Oynamak.. Bütçe gelirlerinin yarısı memur maaşlarına, yarısı da dış borçlara gidiyormuş; kalkınma, yatirım için elde avuçtaşinanay... Bizde yöneticiler memurlara maaş verebilmek için savaşçıkarmışlardır. Birinci Dünya Savaşı'na memurla- ra aylık verebiimek için girdiğimizi bilir misiniz? Mütareke'nin sonlarına doğru Cemal Paşa, Yakup Kadri, Falih Rrfkı Büyükada'ya gidiyorlar. Yakup Kadri, laf arasında ordu komutanı Sakallı Cemal Paşa'ya so- rar: "Paşam, söyler misiniz, biz bu savaşa ned&n girdik?" "Aylık vermek için!.. Hazine tamtakırdı. Para bulmak için ya bir yana boyun eğmeli, ya öbür yanla birleşme- liydik." Savaş öncesinde de, savaş sonrasında da kimse bu yarayı kaşımamıştır, herkes bir giz olarak saklamıştır. Koskoca bir imparatorluk aylık ve kırtasiye yüzünden batmıştır da kimsenin gıkı çıkmamıştır. Falih Rıfkı, daha sonra bu gizi yöneticilerin kusuru olarak ballandıra bal- landıraanlatır. Falih Rıfkı Atay'ın bir de "Kürt Mustafa Paşa Divan-ı Harbiyesi"ne verilişi vardır. Kelleyi birkaç yüz altın ve- rerek güç kurtarmıştır. Bu kurtuluş öyküsünü de sonra- dan 150'likler listesine giren Posta Nazırı Refik Hallften dinleyelim, şöyle anlatır: "... Hangi aydaydı, bilmiyorum, o sıralardaydı, Falih Rıfkı Bey'i Divan-ı Harp Başkanı Kürt Mustafa tutuklat- mıştı. Aramızda geçen eski tartışmalara karşın, Nec- metttn Sadak Bey'in uyansıya, salıverilmesi için Divan-ı Harp Dairesi'ne gittim. Paşa, mahkeme işleriyle meş- guldü. Adımı söylemeleri üzerine saygı ve sevgi eseri olarak hemen oturumu kesti. Beş, on kelime hoşbeşten sonra konuyu açtım, pek ciddi ve kesin bir sebep yoksa bu genç ve değerli yazarın kefaletle salıverilmesini dile- dim. Mustafa Paşa, özel şivesiyle, 'Durunuz,' dedi. Ben bir şey söylemeyeceğim, size mahkeme üyeleriniçağırayımönünüzde onlar yanıt ver- sinler.' Aman ne hacet, lüzum yok!..' gibi sözlere kulak asma- dı. Yaveri çağırdı. Mahkeme salonunda azaları topladı. Nişanlı, formalı ve orta yaşlı üç llva karşıma dikildi. Baş- kan sordu, 'Falih Rıfkı denilen gazeteci için nasıl birceza verilme- si gerekir?' Üç general, önceden talimat almış gibi birden cevap verdiler: •IdamL' Bunu duyduktan sonra gene talimli imişçesine mah- keme salonundan çıktılar. Benim aklım başımdan gitti. Daha güçlü kimseler tarafından hükmü değiştirtecek, o da olmazsa saraya başvurarak ölümden kurtaracak- tım. Oradan çok kederli olarak ayrıldım. Ne yapıp yapıp zavallıyı ölümden kurtaracaktım. Bu (edakârlığa gerek kalmadı, kendiliğinden kurtuldu. Hapisten çıktıktan son- ra bana telefonla teşekkür etti." Bir devalüasyon olacak, bundan 44 banka yararlana- cak, bu bankaların hangileri olduğunu Merkez Bankası yasasına göre kimse bilmeyecek, Başbakan isterse açıklavacak. "Güney Amerika ülkelerine dönüyoruz." Döneriz. Iktidarlar gizli parayla oynamaya kalkışırlarsa, bunu bir gün tarih açıklar. Memura aylık vermek için savaş biv le çıkar. Tarihten bir yaprak olur. Vuran vurur, yutan yutar... Gizli tutulan 44 bankayı Başbakan, yetkisine dayana- rak açıkladı. İçinde hemen hepsi var.. kodamanlar geri kalmamışlar. Vuran vurmuş, yutan yutmuş!.. BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 1/ Bir erkeğin kansı sağ- ken ya da öldükten sonra baldızıyla evlenmeM. 2/ Az sözle çok şey anlat- ma... Kuzey gökkürenin en parlak yıldızı. 3/ Top- rağı sürerek dinlenmeye bırakma... Hollanda'nın plaka işareti. 4/ Boyu yüz metreyi aşabilen bir ağaç. 5/ Dinsel tören ve kuraî- lan... Anadolu'da kurul- muş eski uygarlık. 6/ Tavlada bir sayı... İşlene- cek bir nesnede bulunması gereken ısının ve_ nemin yeterli olması du- rumu... İlaç. 7/ Öylumlu... Gedik. yank. 8/ Mevlevi ayini... Bir nota. 9/ Azıh atlan zaptetmek için dille- rini basüracak biçimde yapılmış demir araç. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Bir film konusunun ortalama on sayfa uzunluğundaki yazılı öze- ti. 2/ Taş ya da maden çıkanlan yer... Maksat. 3/ Radyo dalgalan- nın yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını saptayan aygıt... Dolaylı olarak anlatma. 4/ Yüzeyi ışığa karşı duyarlı bir madde ile kaph kâğıt üzerine kahptan çekilmiş resim kopyası... Lahza. 5/ Hint müziğine özgü telîi bir çalgı. 6/ Tuzağa düşürü- len şey... Başörtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma. 7/ Güneşten korunmak için bir şeyin üzerine gerilen örtü... Eski dilde eşek. 8/ Tahıl unlanndan nişasta çıkanldıktan sonra geri kalan albüminli madde. 9/ Uzaklık işareti... Anadolu'nun Lik- ya bölgesinde antik bir kent. LALAPAŞA KADASTRO MAHKEMESÎ EsasNo: 1992 164 KararNo: 1993132 Davacı Lalapaşa Malmüdürlüğü tarafından davalılar Fethiye Yanmayan vs. aleyhlerine mahkememize ikame olunan davamn ya- pılan duruşması sonunda: Dava konusu Lalapaşa Çömlekakpınar Köyü 118 ada, 12parselin 26482 m r sinin. 151 ada. 4 no'lu parselin 7505 m^sinin meTa olarak sınırlandınlmasına karar verilmiş olup. mahkememİ2tx verilen karar davalı Fethiye Yanmayan'ın adresi tespit edilemediğinden, Şahsine Bulur ve Ayşe Altunhan'ın ölmuş olduklanndan tebliğ ediİememiş- tir. Yukanda belirtilen davalı Fethiye Yanmayan, Şahsine Bulur mi- rasçüan Adem Bulur, Yaşar Bulur, Rahime Bulur, Haüce Bulur ve Ayşe Altunhan mirasçılan Salim Altunhan, Ayşe Altunhan, Galip Altunhan, Hüseyin Altunhan, Feriha Altunhan, Mustafa Altun- han'a karar özeünin ilanen tebliğine. ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde karann tebliğ olunmuş sayılacağı ve temyiz edilmediği takdir- de kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. 10.1.1994 ULUKIŞLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 1992 239 Davacı Ömer Çetin vekili Av. Yakup Bölükbaş tarafından da- valı Abdullah Çankaya aleyhine mahkememize açılan 84.455.000.- TL. tazminat davasının yapılan açık duruşması esnasmda verilen ara karan uyannca: Davalı Kayseri ıli Merkez. Sıvas Caddesi 50. Yıl Apt. 85/29 adre- sinde bulunan davalıva duruşma gününü bildirir dava dilekçeli tebli- gat yapılamadığı gibi, davaîmın tüm aramalara rağmen tebligata sarih adresi de tespit edilememi$tir. davalıya duruşma gününün ila- nen tebliğine karar venldiğinden. aleyhine açılan tazminat davasının duruşma günü olan 13.5.1994 günü. saat 09.10'da duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekılle temsil ettirmesi. duruşmada ha- zır bulunmadığı ve>a kendisini vekille temsil ettirmediği takdirde duruşmanın gıyabında yapılacağına karar verileceği hususu ilan olu- nur. Basın- 45538
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear