22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA.YFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT1994 CUM ARTESİ 14 DUNYADAN Banş sığınmaa kampını unuttuİsrail ile Filistin arasında imzalanan banş antlaşması, Kudüs'teki sığmmacı kampında yaşayanlara henüz urnuttan başka bir şey getirmedi. Kamp sakinleri, sorunlann çözümü için BM'den yardım bekliyor. $fceXcUf gork STtme* K udüs'ünöyle bir bölgesi var ki ne İsrailliler nede Filistinlilertarafından pek bilinmiv or. 8 bin ile 10 bin arasında Kudüslünün yaşadığı bu yer, Şuafat Sığınmacı kampı. Kent merkezınden arabavla sadece 5 dakika uzakhkta olan bu kampınsana başta Kalküta olmak üzere pek çok yeriçağnştınyor, ancak bu yerlenn arasında Kudüs yok. Kente ait haritalann çoğunda bu kampın adı bile geçmiyor. Yollarda da "Şuafat Sığınmacı Kampı'na gider" yazılı tabelalararastlanmıyor. Kampta yaşayanlar. Kudüs kimliği taşımalanna ve yetkililer tarafından İsrail vatandaşı muamelesi görmeleri gerekmesine karşın İsrail, bu insanlann sorumluluğunu üstlenmiyor. Kanalizasyon sistemlerinin çalışıp çalışmadığı, sulannın akıpakmadığı, yol veeğitim gibi sorunlan için Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışmalannı yürüten yardım derneklerinin eline bakıvorlar. 37 vaşındaki öğretmen Bassam Hasan, "Btırası sefîl bir > aşamın sürdüğü perişan bir yer. Eskiden daha kötüydü gerçi, yine de bir an önce buradan aynlmayıümitediyonım" diyor. Kamp sakinlerinin daha iyi yaşama umutlan geçtiğimizeylül ayında İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütüarasında banş antlaşmasının imzalanması>la birazarttı. Hem Filistinli hem de Kudüslü olarak çift kimliklı olan bu insanlar. bugün banş antlaşmasının kendileri için ne anlam taşıvacağını görmek için sabırsızlanıyorlar. Kampın girişindeki çöplüğün pis kokusu. insanı kapıdan geri döndürmeye yetecek kadar kötü. Ancak orada yaşayan çocuklar. çöplerin arasında oynamaya alışmış. Bina olmayan her yerden çöp yığınlan yükseliyor. Ağaçya da çimen görmek mümkün değil. Çöpler. bozuk yollarda dahil olmak üzere herşeyi kaplamış. İki katlı, çimentodan evler, yaklaşık otuz yıl önce Eski Kudüs'ten buraya getirilen ve o zamandan bu yana iyice sayılan artan Ürdünlülereartık küçükgeîiyor. Ancak evleri genişletmek için yeterli yer yok. Üç odalı birevde 10 kardeşi ve anne babasıyla beraber yaşayan 28 vaşındaki Naci Zakisa, "Bu yerin bir geleceği yok. Belki barış bazı şeyleri düzeltir" diyor. Kamptaki iki Birleşmiş Milletler okulu son derece yoksul veaşın kalabalıktan dolayı öğrencilerikiayngruphalindedersgörüyor. Bu durumda bile her sınıf 45-50 öğrenciden oluşuyor. Kamptaki bu kötü koşullardan kim sorumlu peki? Şuafat'la ilgisi olan herkes bu soruya karşılık bir başkasını gösteriyor. Birleşmiş Milletler yardım görevlileri hükümeti ve Kudüs belediyesini sorumlu tutuyor. Beledi>eyse Birleşmiş Milletlerörgütünü. Kampta yaşayanlara göre her iki taraf da suçlu. Bill Hutman BM'yifaka bastırankadın • Bosna'daki Müslüman çocuklan İtalya'ya kaçırarak 'Mostar Meleği' sıfatını kazanan İngiliz Sally Becker, bu kez de Hırvat hastalan kaçırarak, BMyi şaşkınlığa düşürdü. • Harekat pianına uymadığı gerekçesiyle Sally'i suçlayan BM, harekete geçene kadar, Sally'nin yaralıların çoğunu tahliye ettiğini, 35 yaralıdan sadece 13'ünün kaldığını gördü. Birleşmiş Milletler'e bağlı güçler, Bosna-Hersek'in Vitez kentinde bulunan Nova Bila hastanesinde yatan Hırvat hasta ve yaralılan tahli- ye etmçvi planlarken, Sally Becker'in >aralılan bir askeri helikopter ile kendilerinden bir gece önce Split"e taşıdığını öğ- renince, şaşkınlıklannı gizleye- mediler. "Mostar Meleği" olarak ta- nınan .Sally Becker, birkaç a> önce İngiltere'den yola çıkan gönüllü bir yardım konvoyu ile ilk kez Bosna'ya geldiğinde, ya- rah Müslüman çocuklan bir minibüs ile Sırp ateş hatlann- dan geçirerek İtalya'ya ulaştır- mayı başarmıştı. Bu kahra- manca girişimi ile kamuoyunun büyük övgüsünü kazanan Sally Becker, BM tarafından sert bir dille eleştirildi. Eleştiriler. Sally"nin BM güvenlik önlem- lerini hiçe sayması ve genel ha- rekat pianına uymaması konu- sunda yoğunlaşıyordu. Sally Becker ise BM'yi bürokratik davranışlanndan dolayı suç- layarak, yardımlann geç ulaştığını ve yetersiz kaldığını iddia ediyordu. BM. bu son gi- rişimde, harekata karar vcrin- ceye kadar, Sallv'nin yaralılann çoğunu tahliye ettiğini, 35 ya- ralıdan sadece 13'ünün kaİdığını gördü. Bundan bir ay önce Birleşmiş Milletler Yük- sek Komiserliğı'nin öncülü- ğünde tasarlanan orijinal plana göre. 88 Müslüman ve Hırvat savaş yaralısı tahliye edilecekti. Ancak, bürokratik işlemler ve tahliye yollannın saptanma- sı sırasında çıkan tartışmalar nedeniyle. BM harekatı bir tür- lü gerçekleştiremedi. Bu karga- şa sırasında Sally Becker'in İngiliz Sally Becker, Bosna'dakilere yardım için gönüllü olarak bir konvoya katılmıştı. Hırvat yaralalılan taşıdığı ha- beri, BM karargahında bomba etkisi gösterdi. BM harekat kumandanı, Becker'i kendi başına hareket etmekle suçladı: "Becker bun- dan bö\le BM Sığınmacılar Y üksek Komiserliği ve Lnpro- for'dan vardım almavı unutsun. Becker meşhur olmak için BM kurallarını saygısızca çiğnedi. Kurtarmaya çalıştığı insanları tehlikeye attı. Tümünün yok ol- masına yol açabilirdi." Salh Becker, BM'nineleştiri- lerine alışık olduğundan, karşı saldınya geçerek kendini şöyle sasundu: "Yaralıları ben çıkar- masaydım. kimse ilgilenmeye- cekti. BM bu varalıiarı tahliye listesine bile almayabilirdi." Güvenlik bölgesindeki Hır- vat milislere cephane ve gereç taşımakta kullanılan Hip heli- kopteri ile 43 ağjryarah Hırvatı Split'e ulaştıran Sally Becker. yaralılann yolda ölebileceğini öne süren BM başkomutanının suçlamalanna kulak asmıyor. Hastanede üç avdır tahliye edil- meyi bekleyen ağır yaralılann taşınması BM'nin sorumluluk alanına girdiğinden. Sally Bec- ker'in müdahalesi yetkiye teca- vüz olarak algılanıyor. BM ambülans konvoy so- rumlusu Çavuş Paul Murray, Nova Bila hastanesıne geldiğin- de boş yataklan görünce duy- duğu şaşkınlığı şöyle anlatıyor: "Hastaların çoğu ağır yaralı ol- duğu için bir yere gidemeyecek durumdaydılar. Yürii\üşe çıka- cak kadar sağlıklı olmadıkların- dan nerede olabileceklerine iliş- kin herhangi bir tahminde bulu- namıyordum. Sally Becker, en azından tasanlarından bizleri haberdar edebilirdi. Dolayısıyla boş yataklar karşısında bu denli paniğe kapılma/dım." Anthony Loyd THE «IMttlMES İLAN KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NDAN Kadıköy Evlendirme Dairesi bünyesindeki işyerleri 2886sayılı yasanın45. maddesi (açık arttırma) gereğince 10.3.1994 Salı günü Belediye Encümeni'nde ihaleyolu ile kiraya verilecektir. Son başvuru ihale saatinden yarım saat önce sona erecektir. ihalelere ait şartnameler, bedeli karşılığında Emlak ve Kamulaştırma Müdürlüğü'nden temin edilebilir. Dükkân N* 3 S - 2 1 Dükkân Türii Kuyumcu Çiçekçı Kafeterya ve Kokteyl Salonu Davetiye ve NikâhŞeken Gelinlikçi Muh.Beden 360 000.000.-TL 720.000.000.-TL 4.800.000.000.-TL. 360.000.000.-TL. 360.000.000.-TL. GeçieiTemlnat 10.800.000.-TL. 21.600.000.-TL. 144.000.000.-TL. 10.800.000.-TL 10800 000.-TL Basın: 21150 Şartname Bedeli 500.000.-TL. 750.000.-TL. 1 000.000.-TL. 500.000.-TL 500.000.-TL. IbaleSaıti 9.30 10.00 10.30 1130 12.00 İSTANBUL ERKEK LİSELİLER EĞİTİM VAKFIYÖNETİM KURLLU BAŞKANLIĞI'NDAN Istanfaul Erkek Lıselilcr Eğıtim Vakfı'nın Yıllık Olağan Genel Ku- rul Toplantısı ekte kayıtlı gündemi görüşmek üzere 12 Mart 1994 Cumartesı günü saat 14.30"dalstanbuJ Lisesı binasındajapılacaktır. Bu toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdırde. toplantı 20 Mart 1994 Pazar günü saat 14.30'da aym yerde, çoğunluğa bakılmaksızın. toplantıya katılan Mütevelli Heyeti ile vapılacaktır. Gündemde: "Is- tanbul'da Almanca eğitim \eren Bir Vakıf Üniversitesi kurulmasına ilişkın Türk-Aljnan hükümetleri arası protokoPa dayanarak vakfı- mızca kurulacak olan "fstanbul Batı Üniversitesi" \e "İstanbul Er- kek Lıseliler Eğitim Vakfı Özel Batı İlkokulu" kurulması da bulun- maktadır. İSTANBUL ERKEK LİSELİLER EĞİTİM VAKFI YÖNETİM KURLTU SATBLIK İŞYERİARANIYOR Şehir içinde İstanbul yakasında yayın merkezi olarak kullanılmak üzere toplam kapalı alanı 4.000 metrekare olan bir işyeri aranıyor. Yapının yeni veya eski olmasının önemi yoktur. Bahçeli olanlar tercih edilir. 5209696-5124737 Arjantln Nükleer atıklara mezar aranıyor Hükümetin, ülkedekiüç nükleer tesisin atıklanm gömmek için, 500kişinin yaşadığı Gastre kasabasını uygun görmesi tepkiyle karşılanıyor. P atagonya'nın göbeğin- de kaybolmuşa benze- yen bu çöl kasabası. Buenos Airesli \etkililerin "ya- şanamaz bölge" tanımlama- sına tıpatıp uyu>or. Ancak Arjantın'in başkenti Buenos Aires'in yaklaşık 1500 km güneyinde yer alan Gastre kasabasının özel bir durumu var. Gastre, ülkedeki üç nükle- er enerjı santrahnın ürettiğı radyoaktif atıklannın gömül- düğü bir bölge haline geleceğe benziyor. 500 kişinin yaşadığı bu kasabanın böyle bir amaç için kullanılması fıkri duyanlan şoke ediyor. Hükümetin nükieer atıklan depolamak için Gastre çevresinde bir yer araştırdığının 1980'lerin sonlannda ilk kez duyulmasıyla tüm ülke halkı ayağa kalkrrtfştt. Ancak kasabalılann bu haber karşısında tepkisi çok farklı oldu. Kızı ve oğluyla bir- likte bu bölgede yaşa- mını sürdüren Tehuel- çi Kızılderilisi Juana Tracamilla, kasaba yönetiminin her hafta araştırmalanna 80'lerin baş- lannda başladılar. Uygun gö- rülen dört bölge içinde en umut verici bulunan Gastre oldu. Gastre'nin yakınındaki tepelerin eteklerinde, toprağın altında sert ve saf granit ya- taklan olduğunu açıklayan bi- lim adamlan, nükleer atı- klann radyoaktivite oranla- nnın tehli'kesiz bir düzeye inmesi için en azından bir mil- yon yıl granitte bekletilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Diğer ülkeler de Arjantin'in PATAGONYA J tRJANJIN ı— Atlas Okyanusu TIBRRA DEL FUEGO r k GÛNE^V. U4ERIKA/ New York Tımes'dan Cumhurtyefe özal dağıttığı yardım parasıyla ge- çiniyor. Projenin ne olduğunu pek anlamadığını ancak daha fazla iş olanağı sağlayacaksa çok memnun olacağını belirti- yor. Yercl hastanenin başı olan Dr. Oscar Giovenelli. Gastre halkının büvük çoğun- luğunun koyun yetiştiricisi ol- duğunu ve projeyi tüm yönle- riyle kavrayabilecek eğitim dü- zeyinde olmadığını belirtiyor: "Viin fiyatlan öylesine düştü ki artık ko>un yetiştircrek geçin- mek olanaksız." Ulusal Atom Enerjisi Komisyonu'nun bir üyesi olan Jorge Marticorena, "Eğer nükleer santrallarınız varsa nükleer atığınız da olacak demektir. Zamanı geldiğinde ülkenin bir yerine bir depo ku- rulması gerekecek" diyor. Bu iş için en uygun yeri bul- mak isteyen Arjantinliler, bu projesiyle yakından ilgi- leniyor. Fransız şirketleri. kendi nükleer aüklannın da oraya gömülmesine izin veril- mesi için Arjantin hükümetiyle görüşmeler yürütüyor. Gastre'de yaşayanlar arasında bu projeye karşı çıkan birkaç kişi yok değil. Ancak çoğunluğun nelerin olup bitebileceği hakkında hiçbir fıkri yok. Kasabada bir bakkal dükkanı işleten Hildo Canciani, "Buradaki insan- lann yiizde sekseni nükleer atık çöplüğünün ne demek ol- duğunu bile bilmiyor. Zaten in- sanlann isteklerinin bir anlamı yok. Hükümet bunu >apmaya karar verirse onlan durdurmak için hiçbir şey yapamayız" di- yor. Nathaniel C. Nash C^e îfeur jjork STtme» 5. KAT YANİ EN ÜST KAT Eskisinden çok daha farklı, ferah ve sıcak Bılsak 5. katta denız manzanısj ve martı seslen eşlığınde çok temız. sağhk- 1] ve özel bir kahvaltı yapabılırsınız Eğer kahvaitıvı kaçırdıvsanız. değışık sebze çorbalanmız ve margannsız pışınlmış hafif vemeklenmızı denevebılir- sınız Öğlen vemeğını de kaçırdıvsanız akşam bir kadeh bir şev ıçmeye va da ivı bir akşam vemeğıne muıUka yeüşmelısinız Manzardmız. ^omınemız. sı- cak ortamımız ve ıyı servısımız sızı evınızdekı kadar mutlu ve huzurlu ede- cektır Her çarşamba. perşembe. cuma ve cumartesılerı saat 23.00'ten sonra çok ıyı mıizısyenlerden blues ve rock'n roll dınleyebılırsınız. BİLSAK 5 kal Soğana Sokak No: 7 Sıraselvıler Taksım Tel.(0212)293 37 74 Hafta içi: 10.00*1.30 Hafta sonu: 10.00-02 30 ERTUCRUL FACİASI VE 21. YÜZYILA DOCRU TÜRK-JAPON İLİŞKİSİ Araştırmacı Erol Mütercimler'in bu tarihe ışık tutan kitabı Anahtar Kitaplar Yayınevi tarafından yayınlandı. Tel.:(0212)5185442 POLniKA VE OTESI MEHMED KEMAL Onceleri NeredeydiniL.. Son günlerde bir medya sözü tutturdular, gidiyor. Kitle iletişim araçlarının adını kestirmeden medya koydular. Kolay olsun diye hemen herkes medya diyor. Sözlükleri tarayarak nereden çıktığını araştıranlar var. Bunların başında dostumuz Memet Fuat geliyor. "Şu, 'medya'sözcüğünüsevemedimgitti"diyor. "Aslın- da kullanımı çok kolay, bu yüzden de dilimize kısa süre- de yerleşti. Nedir, nereden geldi, arayan soran yok. Türkçesi üç sözcüğe dağılmış on hece, o ise ikihececik. Değil Türkçe Sözlük'te, öyle her yabancı sözlükte bile kolay kolay bulamazsınız 'medya 'yı." Medyanın dağınık anlamlara gelmesi karşısında alay ediyor Memet Fuat: "Siz hala annenizin sözlüğünü mü kullanıyorsunuz?" Adam dergisinin son sayısında yazıyor. Bir medya dalgasıdır ki çeşitli olaylar karşısında orta- lığı kapladı. Memet Fuat kestirmeden giderek gene "kit- le iletişim araçları"diyor. Hem anlaşılır oluyor, hem de kestirmeden gidiyor. Her türlü olaya egemen olan medya bu kez iki olguya el attı; biri Refah Partisi korkusu, öteki Atatürk düşmanlı- ğı... Ortalığa bir korku salıyorlar, yapılan anketlere göre RP iktidara geliyor; gelince de kesip biçecek... Eskiden komünizmin karşıtı olarak şeriatı alırlardı. Komünizmi önleyici olarak 141-142 vardı, şeriatı önleyen de 163'tü. Bunlar kaldırıldı. Ama şeriat doludizgin ortada dolaşı- yor. Atatürk'e çatıyorlar, Sultan Abdülhamit Han'ı fırsat düştükçe göklere çıkarıyorlar. Sultan Abdülhamit Han derken, fırsatı ganimet bilip "Bizim itikadımız bu yolda- dır" diyoriar. Desinler bakalım! Necip Fazıl'ın kulakları çınlasın! El altından padişah över, şeriat köpürtülürken heykel kırarlar, kalabalık yerde ezanokurlardı. BirTicaniŞeyhi Kemal Pilavoğlu türemişti. Müritlerini dört bir yana sa- lar, gövde gösterisinde bulunurdu. Merkezleri Çubuk ilçesinin Şabanözü'ydü. Şeyh buralara postu sermiş, durmadan güç gösterisinde bulunurdu. Bir bakarsınız, gizlice Meclis'e girmişler, bir ordan, bir burdan ezan okuyorlar. O yıllarda Türkçe ezan, Arapça ezan salgını vardı. Elini şakağına dayayıp ezanı bastın mı, kimden yana olduğun, kimi tuttuğun anlaşılırdı. Bir de Atatürk heykeli kırma salgını vardı. Heykelini kırdın mı düşmanlığın dozu belli olurdu. Hiç unutmam, bir gün, güpegündüz, orduevi karşısındaki Atatürk hey- kelinesaldırmışlar, vurmuşlardı balyozu... Orduevinden fırlayan subayların elinden balyozcu yobazları zor al- mışlardı. Ticani Şeyhi Kemal Pilavoğlu'nun zamiri sonradan ortaya çıkmıştı. Hazret, heykel kırmadan, gereksiz ezan okumadan mahkum olmuş, Bozcaada'ya sürülmüştü. Eli kolu bağlı hale gelince, kendine bir iş bulmuş, Boz- caada bağlarının üzümlerinden şarap çekmeye başla- mıştı. Adada en iyi şarabı onun çektiği söylenir. Şarapçı- lıkla da yetinmemiş, bu kez oğlancılığa vurmuştu. Köy enstitülerinin yerine Kuran kursları, imam-hatip okulu açanların gözü aydın olsun, bu Atatürk düşmanlı- ğı, şeriat özlemciliği onların eseridir. Takunyalılar adı altında Planlama Müsteşarlığı'nda kol gezerlerken, her köşede gösteriş namazları kılarlarken, bir gün bunların ortalığa iktidar korkusu salacakları hesaplanmış mıydı? Bunların bir kolu Atatürk düşmanlığı ederken, öteki kolu Atatürk'ün bağımsızlık savaşını benimser görünüyor mu? Toktamış Ateş, iki gün önceki yazısında konuyu çok güzel almıştı: Daha onceleri neredeydiniz? Bunlar, hiç de uzak yerde değil, kapandıkları köşele- rindeydiler. Fırsatı ele geçirince sindikleri yerden birer ikişer çıkıyorlar. Biraz daha fırsat bulsunlar, şeriatıyla, Sultan Hamit Han'ıyla ortaya dökülürler. Konya, Sultan- beyli, daha bilmem ne belediyelerinde yaptıklarından, Atatürk düşmanlığından belli değil mi? BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanü devletinde sa- ray ve yönetim görevlile- riyle din adamlanna veri- len ödenek. 2/ Harman dövülüp kalktıktan son- ra, harman yerinde kalan toz ve samanla kanşık ta- neler. 3/ Zülfü Dvaneli'- nin bir fılmi... Yurdu- muzda bir ırmak. 4/ Emanet... İskambilde bir renk. 5/ Isı sağlamak için 8 yakılan madde. 6/ Bir ki- g şinin ya da toplumun ya- şamındaki yüce bir olayı anmak üzere yazılan lirik şiir türii... Kore Savaşı sırasında, VIII. Amerikan ordusunun yok olmaktan Türk birliğinin direnişi sayesinde kur- tulduğu savaş. 7/ Terazi... Trab- zon'un doğusunda oturan halka verilen ad. 8/ Arsız, sırnaşık. 9/ Alevi-Bektaşi şairlerinin tarikatla- nyla ilgili şiirlerine verilen ad... Müzikte, armoni kuralianna göre üst üste bindirilmiş sesler. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Klasik mantık ve matematikte, kanıtlamaya gerek duymak- sızın doğru olduğu kabul edilen önerme. 2/ Felsefedeki kuşku- culuk öğretisinin eski adı. 3/ Kir, leke... Bir şeyin fıyaunı arttır- ma. 4/ Dünyamızın uydusu... Bir düşünce yansı türü. 5/ Söz. lakırdı... Pamuk ipliğinden dokunmuş. tülbent cinsinden bez. 6/ Sıcaklıgj çok yüksek ya da çok düşük olmayan yer... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 7/ Osmanlı devletinde haberci olarak kullanılan görevülere verilen ad. 8/ Spor karşı- laşması... Eski Mısır'da güneş tannsı. 9/ Tepkimeye katılma- dan kimyasal bir tepkimenin hızıru arttıran madde. KAMUOYUNA DUYURU 20.01.1994tarihinde hastanemizde nobetçi hekim ve hemşi- reler, hasta yakınları tarafından saldınya uğramış, nöbetçi hekim ciddi şekilde yaralanmış ve 10 gün görev yapamaz du- rumda bırakılmıştır. Olayın, yıllardır uygulanan yanlış sağlık politikalannın ve uygulamalardaki aksaklıklann tek sorumlusu olarak sağlık personelinin görülmesi ve özellikle bir kısım medya tarafın- dan böyle gösterilmesi sonucu olduğu kanısındayız. Uzun yıllar organize ve çağdaş boyutlarda sağlık hizmeti vermek istememize rağmen bu şartlara hiç ulaştnlmadık. Bu saldın, görevini birçok maddi ve manevi özveriyle sürdüren biz hekimler ve sağlık çalışanlarının karşılaşüğı ne ilk ne de sonsaldırıdır. OLAYI ŞİODETLE KIN1YORU2 Acilen ciddi bir sağlık politikasının yürürlüğe konmasını bekliyoruz. JSTANBUL TABfc» ODASI SSK Süreyyapaşa Göğüs Hastalıklan ve Cerrahjsi Merkezi Hekim, Eczaa ve Hemsireteri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear