22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyel îmtivaz sahibi: Berin Nadi ILJW JLZK Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörii: Hikmet Çetinkaya* # Yazıiileri Müdürlerr Ibrahim Yıldız, Dinç Tayanç (sorumlu) 0 Görsel Yönetmeni Fikret Eser 0 Özel Ek Koordınasyon: l>gar Eremektar • Sa\fa Uygulama Fatraa Şahin# Basan ve yayımlayan Yenı Gun Habcr \tanM Basın \e Yaymcılık AŞ. Yağmaya karşı hoşgörüyılı...27 Mart 1994 yerel seçimleriyle birlikte tırmanışa geçen kent yağması ve kaçak yapılaşma, istanbul'la birlikte ülkenin hemen her yöresinde, çevreyi ve yaşam kaynaklarını tehdit eden 'sürdürülemez kalkınma' sürecini daha da hızlandırdı... OKTAY EKlNCİ 1994'ün Ocak ayında, merkezi Paris'te olan Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) adlı kuruluşun aylık haber bülteninde. bir tam sayfa Istanbul'a aynlmış ve bazı 'çarpıcf fotoğraflara yer verilmişti. 120 ülkeye gönderilen UIA bülteni, Park Oteli'in yıkılmasını ve yerel demokratik güçlerin bu yıkımdaki kararhlığınr-2000'Iere doğru diinya şehirciiiğinin en önemli olayı'olarak duyuyor, yine UIA dünya genel kurullannda kabul edilen 'sürdüriilebilir bir gelecek için mimarlık' eylemine örnek bir davranış şeklinde gösteriyordu. Nitekim 1994'ün 5 Haziran Dünya Çevre Günü kutlamalan sırasında da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller, Park Oteli'ne karşı çıkan anlayışın genel çevTe politıkalanndaki karşılığı olan 'sürdüriilebilir kalkınma' ilkelerine bağlı kalacaklannı duyurdular ve bu ilkelerin açılımını yapan 'Çevre Andı'na da TV kanallanndan naklen verilen gösterişli bir törenle imza attılar. Ne var ki örneğin Çiller. bu yemine imza attığında. yine özellikle kendisinin 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden önce verdiği 'sözler' üzerine tstanbul'da ve tüm ülkede patlama gösteren 'kaçak yapılaşma' artık önü alınamaz boyutlara ulaşmış, kentsel yağmanm yarattığı kirlenme, ölümcül çevTe sorunlannı da birlikte getirmeye başlamıştı. Armutlu'daki kaçak apartmanlara 'ana yûreğinin' güvencesini veren Çiller. lstanbul'un yaşam kaynaklannı kurutan talan yapılaşmasına da imar affı vaatleriyle açıkça destek olmuştu. Benzer şekilde Demirel de aynı yemine attığı imzanın mürekkebi henüz kurumadan, Toyotasa'nın Adapazan'ndaki I. sınıf tanm arazisıne, üstelik hukuka aykın yöntem ve izinlerle kurduğu otomobil fabrikasını da yine kendisi hizmete açmış. üstelik 2 yıl önceki temel atma töreninde söylediğini de yineleyerek 'bu arazide artık patates ve mısır yerine otomobfl üretileceğj' müjdesini vermişti. Yani Türkiye'yi yönetenler. imza da atsalar, yemin de etseler, aslında sürdürülebilir değil. 'sürdürülemez' bir gelişmenın 1994'te de en kararlı savunucusu ve uygulayıcılan oldular. O kadar ki bir yandan kaçak yapılaşma ve kent yağmasının, yeşil alanlar ve tanm alanlanyla birlikte ormanlık bölgeleri bile 'işgal ve imha etmesine' söylem ve ödünleriyle katkıda bulunurlarken öbür yandan yine bu alanlan içeren kamu arazılerinın 'ranta dönük imardeğişiklikleri de yapılarak'pazarlanmasım hedefleyen yeni yasalan ardı ardına gündeme getirdıler. En son yürürlüğe giren 'OzeUeştirme Yasası' gibi... Bu nedenlerle özetle denilebilir ki Türkiye'nin 1994 yılı içerisindeki çevre serüveninin başlıca gerilimini, 'yağmaya dayalı bir rant ekonomisinin" hemen tüm alanlarda yaygınlaşması ve dahası 'kurumsallaşması' süreci oluşturdu. U1A Ocak '94 Bülteni'nde Park Oteli'nin yıkımını 'örnek çevreci davranış' olarak dünyaya duyursa bile. ülkenin ve tstanbul'un kültür, doğa ve diğer çevresel değerlerini 'hızla yıkmaya başlayan' imar ve rant polıtikaİan, yine 1994 yılında en etkin ve yüksek düzeyine ulaştı. Yerel seçimler ise bu politikanın 'demokratik sonuçlannı' yarattı... Blr yıl nasıl geçti? Kent ve çevre yağmasmın hızla yaygınlaşmasının yanı sıra geride bıraktığımız yılın diğer bazı önemli çevre olaylannı da şöyle sıralamak mümkün: • Istanbul'da su, toprak ve hava kirlenmesi toplumsal yaşamı tehdit eder düzeye ulaştı. Boğaziçi yağmaya teslim oldu. Bağırsak ve solunum yolu hastalıklanndan ölümîerbaşladı. • Yine lstanbul Boğazı'nın Karadeniz girişinde mart ayında meydana gelen büyük deniz kazası, bu uluslararası su yolunun artık 10 milyonluk bir metropol için ne denli tehlikeli riskler taşıdığını da bir kez daha ortaya serdi. Boğazıçı'nin özgün kültür ve doğa değerleriyle örneğin bir 'Panama Kanalı olmadığını" anlatabilmek ise ülkeye duyarlı kesimlerin aylarca gündeminde kaldı. Bu düşünce, 5 Haziran 1994 Dünya Çevre Günü'nde de yine Boğaziçi'ni kucaklayan 'Sevgi Zinciri" eylemine dönüştü... • Ankara, 1994'e temiz hava kenti olarak girdi, ama bu kez 'kültür kirlenmesinin'eline düştü. Kentin sanat simgelerini "tükürük hokkası' sanan çağdışı bir yerel yönetim anlayışı. şimdi de kimi park alanlannı ideolojik anıtlarla işgale hazırlanıyor. • Izmir'de Konak Meydanı idari yargıyla betonlaşmaktan kurtanldı, ama yeni belediye yönetimi, bu kez 'kazıklı yolu' bir kez daha gündeme getirerek Kordonboyu'ndaki kentsel çevre kültürüne göz dikti. 1994'teki bu tartışma, 1995'e doğru da yine gündemde. • Akkuyu Nükleer Santralı için yıl boyunca sürdürülen yoğun karşı kampanyalara rağmen 'müşavir firma seçimi' ihalesi, aralık ayında yapıldı ve bu konuda dünyadaki deneyim sırasında ancak 15. olan Güney Kore firması, en düşük teklifi verdiği için işin başma getirildi. • Gelibolu Yanmadası'nda temmuz ayında çıkan ve 3 bin hektarlık milli park alanını etkileyen büyük orman yangınının ardından yurt düzeyinde başlayan yaygın ağaç dikme kampanyalan. 'tarih ve çevre bilinci'açısından olumlu gelişmelerdi. Ne var ki bir yandan Gelibolu ormanlan yeniden yaratılmaya çalışılırken öbür yandan aynı bölgeyi 'ezmeye ve betonlaştırmaya'neden olacak Çanakkale Boğazı Köprüsü'nün Kilitbahir ve Çimenlik kaleleri arasına yapılmak istenmesi, umutlann yine kaygıya dönüşmesine yol açtı. • Gökova Körfezi'ni öldürmeye aday olan Ören Termik Santralı'ndaki gelişmeler. 1994 yılında önce kara mizaha. sonra da drama dönüştü. Santral 'deneme üretimi' adı altında resmen çalıştınlmaya başlanırken bu kandırmacaya engel olmak isteyen Muğla'cjjfki çevrecilerin lideri, Bodrum gönüllüsü Saynur Gelendost, açlık grevini ölüm orucuna dönüştürdü. Neyse ki sevgili Gelendost, Çevre Bakanı'nın "Santral işlemeyecek" şeklindeki sözünü güvence sayıp bu direnişıni şimdilik 1995'e erteledi. • Burdur Gölü'nü ve gölde bannan dikkuyruk ördekleri tehdit eden Isparta Organize Sanayi Bölgesi ile yine Isparta'nın adını taşıyan havaalanı inşaatlan, yargı kararlanyla durduruldu. Ancak bunlardan havaalanı için DHICD'ce açılan dava 'yasal süresine uyulmadığı için' üst mahkemede geçersiz sayıldı. • Hükümetin AnkaraYiaki Saracoğlu Mahallesi'ni satmaya ve dahası yeni imar hakkıyla 'yıkmaya' yönelik yasa gırişimi, duyarlı kamuoyunun tepkisi ve Demirel'in vetosuyla son anda engellenebildi. • Antalya'da ünlü Köprülü Kanyon Milli Parkı'nm da içinde bulunduğu Köprüçay üzerine yapılmak istenen 'Beşkonak barajlan'yine yıl boyunca sürdürülen çevre savaşımı sonunda. yatınmcılann da vazgeçmesiyle engellenebildi. • Bergama' çevresinde yıllardır siyanürle altın aramak için çaba gösteren, ancak yöre halkının bilinçli direnişi yüzünden bunu yapamayan Eurogold ve Tüprag adlı firmalar, sonunda Çevre Bakanlığı'nı 'ikna'ederek yatınm için ön izınlerini aldılar. Ancak özellikle Ovacık köylüleri. Bergama Belediyesi ve Bakırçay bölgesi ile Edremit yöresindeki yine belediyeler ve çevreciler. bu 'zehirli soyguna' engel olmak için çabalannı sürdürüyorlar. • Tunceli'nin kimi ilçelerindeki köylerin bombalanması ve yakılması olayını da 1994'ün çevre felaketleri arasında saymak gerekiyor. Her biri Anadolu'daki binlerce yıllık kırsal yerleşme kültüründen izler ve değerler taşıyan bu köylerin ve köylülerin başma gelenler. 1996 Haziran ayında Tstanbul'da yapılacak olan Habitat zirvesini de şimdiden olumsuz yönde etkiliyor. Dünyadaki bazı demokratik kuruluşlar, köylerin yakıldığı bir ülkenin uluslararası iskân ve çevre sorunlannın tartışılacağı bu büyük bulusmaya e\ sahipliği yapamayacağını ilen sürdüler ve aralık ayında karşı kampanya başlattılar. • Istanbul'da yağmaya açılma sürecinin başlangıcını yaşayan ünlü Polonezköy'ün 1994'te ilan edilen tabiat parklan içerisinde yer alması kuşkusuz olumlu bir gelişmeydi. Ancak bu kültür ve doğa cenneti bölgenın korunması için gerekli yeni planlama çalışmalannda sonuca ulaşılamadı ve köyün yazgısı 1995'e kaldı. • Benzer şekilde Bursa'daki Orhaneli Termik Santralf nın yargı karanyla durdurulması. yine Yatağan Termik Santralf na hukuk yoluyla desülfîrizasyon tesısi yapılmasınm şart koşulması. 1994'ün çevre açısından olumlu gelişmeleri oldular. Her iki zehir makmesi santral için de dava açıp kazananlar ise Bursa ve Yatağan 'daki çevreye duyarlı dernekler ve sivil toplum örgütleriydi. • Trab'zon'daki 3000 yıllık tarihi kaleyi ve kentse! StT alanını "altına alarak' ezmeye niyetlenen 'Uçan Yol'projesinin de 1994'te yargı karanyla durdurulması. Türkiye'deki çevre savaşımına önemli bir hukuk güvencesi de sağladı. "Önce kültürel çevre. sonra yol" diyen ve bunun 'kamu yaranna" olduğunu vurgulayan yargı karan. 'sürdüriilebilir bir şehirciliğin" de temel ilkelerini belirledi... Yağmacı yasalar Çevreyle ilgili yasama süreci açısından 1994'ün en olumsuz gelişmelerinden birisi de 30 Mart 1994 günlü 'Kıyı Yönetmenliği' sayılabilir. Kıyı yasasındaki 100 m'lik koruma bandını 'yüzde 50'den fazla yapılaşma olan yerlerde' ortadan kaldıran bu yönetmeliği. ilginç bir şekilde ilk uygulayan Özel Çevre Koruma Kurumu oldu. Kurumun. örneğin Fethiye için hazırladığı yeni imar planında, daha önce yasa gereği yapılaşmaya kapatılan kıyı kuşağı. bu kez 'yönetmeliğe uyularak" imara açıldı. Son olarak yürürlüğe giren Özelleştirme Yasası ise çoğunluğu 'kentsel ve çevresel koruma alanı" olarak imar planlannda saklı tutulan KİT arazilerinin "yeni imar haklan verilerek pazarlanmasını' öngörüyor. Yasanın bu hükmü, yüksek yargı tarafından iptal edilinceye kadar. sağlıklı bir kentsel yaşam için elde kalan son kamusal açık alanlar da hızla betonlaşacak. Böylece belki hükümet para bulacak. ama toplum artık nefes almak ve uygarca yaşamak için son olanaklannı da hızla vitirecek... Bugünün genç insanı için Atatürk başkomutan değilERDALATABEK Türkiye gençliği yeni bir yıla önem- li değişimlerie giriyor. Geçmiş on yıl- lann 'polirize gençlik' niteliği, yerini 'ekonomize gençlik' olgusuna mı bıra- kıyor? Günümüz gençlerinin ekono- miyle ilgisi geçmiş yıllara göre çok artmış görünüyor. Ekonomik örgüt- lenmelerin pek de göze çarpmayan de- ğişiklikleri, gençlere daha çok hareket alanı sağlamış durumda. Özellikle bil- gisayarlarla kitle iletişiminde, endüst- ri ve hizmet alanlannda nitelik değiş- tiren çalışma yöntemleri, gençler için hem olanak yaratıyorhem de üstünlük sağlıyor. Çeşitli mühendislik dallan- nın yanında işletmecilik, turizm gibi kitlesel gereksinmelere yanıt veren yeni çalışma alanlan, gençlerin 'eko- nomize kimlik'lerine doyurucu karşı- hklar veriyor. Giderek güçlenen bir eğilim de kamu hizmetleri yerine özel sektör alanının, dahası kendi işinde çalışma isteklerinin güçlenmesi. Yeni gençlik 'uzlaşmacı' Bu değişimi destekleyen sosyolojik değişim de yeni kimliklerle ilgili ola- rak ortaya çıkıyor. Geçmiş onyıllann çatışmacı. radi'kal değişim için kesin kararlı genç kimliği, yerini girişimci, yarara dönük, uzlaşmacı, yeni alan ta- rayıcı birey kimliklerine bırakıyor. Çatışmacı ve radikal kimlikler, din köktencileriyle uzlaşmaz milliyetçi ya da etnik köken militanlığını temsil ederken, üretici işbirliğine dönük kim- likler. çatışmalann yerine karşılıklı anlaşmalan koyma yönünde gelişiyor. Bu noktada dinci, milliyetçi, etnisist militanlık karşılıklı olarak birbirini uyanrken laik, kültür ve sanat milli- yetçisi, evrensel banşa dönük kimlik- ler kendi kültürlerini yaratma yolun- da gelişiyor. Kendini kabul ettir- me- de zorlanan kimlikler şiddete yatkın bir davranış kahbını benimserken, ge- leneksel kalıplan aşma yolundaki ev- rensel kimlikli gençlerin dünyadaki gelişmeleri daha nesnel algılayabil- dikleri de ortaya çıkmaktadır. Bu aşa- mada kıtle iletişimindeki hızlı geliş- menin açık etkisi de göriilmektedir. işini kuran kadın imajı Genç kadınlann toplumsal hayata giderek daha çok katıldıklan da dik- kat çekicidir, bu katıhmın önümüzde- ki yıllarda daha da artması beklenme- lidir. Geçmiş yıllann feminist hareke- tinin militan hızı kesilmiş görünmek- tedir. Genç kadmlar toplum hayatın- da giderek daha çok alanda yer almak- ta, çeşitli hizmet sektörlerinde, üretim birimlerinde daha yetkin, daha sorum- lu görevler üstlenmektedirler. Bu da genç kadınlann toplumsal rollerinde yeni değişimler demektir. Genç kadınlar artık geleneksel eş ve anne rolleriyle yetinmemekte. bun- lardan önce iyi bir işte çalışan kadın ya da kendi işini kuran kadın imajı öne çıkmaktadır Bu noktada genç ka- dın hareketinin militanhğı, tslamcı genç kadınlar tarafından temsil edil- mektedir. Kendi varlıklannı cesaretle savunan, kendilerini yeni kimlikleriy- le kabul ettirme mücadelesi veren fs- lamcı genç kadınlar, toplumun en mi- litan kadın kesimini oluşturmaktadır- lar. Gençlerin politikaya katılımı yolun- daki engeller yasal olarak sürmekle birlikte, politikaya ilgi giderek art- maktadır. Yeni Demokrasi Hareke- ti'nin genç sözcüsü Cem Boynergenç- ler tarafından özel bir ilgi ile izlen- mektedir. Yeni politik hareketin yeni lideri, rahat konuşması, açıksözlülü- ğü, kendini hiçbir paradigmaya bağlı hissetmemesi gibi özellikleriyle dik- katle izlenmektedir. Eskı liderler ara- sında sadece BülentEcevit'in özel bir ilgi görmesi de dikkat çekicidir. Bu- rada sadelik, cesaret, açık konuşma, sebat, kavgacı olmamak gibi özellik- lerin beğeni skalasını oluşturması de gençlerin yeni psikolojik motivasyon- lanna işaret etmektedir. İdeolojik eksen olma açısından Ata- türk yeni bir özdeşleşim sembolü ol- maktadır. Bu sembol, 'başkomutan' olmaktan çok Barı uygarlığını göste- ren politik bir lideri, dogmalara karşı çıkarak aklın üstünlüğünü-bilimin ön- cülüğünü söyleminin temeli yapan bir toplum düşünürünü temsil etmekte- dir. Bugünün genç insanı için Atatürk, uygarlık meşalesinin taşıyıcısıdır. Sembolün günümüzdeki anlamı zafer kazanan bir başkomutandan çok yet- kin bir uygarlık mühendisi imajını ta- şımaktadır. Catısma eksenlerinde fark Gençler tarafından önemle izlenen çatışma eksenleri sağ-sol ideolojile- rin karşıtlığı yerine gelişmişlik-geliş- me- mişlik ekseni obnaktadir. Emper- yalist Batı da eski yerinde değildir, sosyalist Doğu da eski yerinde değil- dir. Eski yerlere ilişkin kesin yargılar değişmekte, bunlann yerini yeni de- ğerlendirmeler almaktadır. Bu yeni değerlendirmeler de doğal olarak çok net değildir, ama 'gelişmeyolu' pusla- nın ibresini daha çok çekmektedir. Din radikalizmi, şöven milliyetçilik Batı'ya soğuk bakmaktadır, bu kesim gençleri için temel eksen, kendi ide- olojileri olmaktadır. Emik kökenleri- ni militanca kabul eden gençler için ideolojik eksen, etnik farklar olmak- tadır. Bu noktada da geçmişin önem- li eksenlerinin değiştiği, kimi eksen- lerin önem yitirdiği, kimi yeni eksen- lerin de önem kazandığı görülmekte- dir. '94 yılı eğitim açısından önemli de- ğişmeler göstermiştir. Klasik ortaöğ- retimde fazla bir değişim olmaması- na karşın eğitim kurumlannda dinci örgütlenme çok büyük adımlar atmış- tır. Dinci örgütlenmelerin ortaöğre- timde yetenekli gençleri arayıp bula- rak saflanna katma çabalan inanılmaz bir kayıtsızlıkla seyredilmiş, bu genç- lerle uzun vadede Türkiye'ye egemen olma çabalan Islamcı keşimin başan- sıyja sürdürülmüştür. Üniversiteler YÖK uygulamalannın özgür düşünce üretimini kısırlaşnrmasının etkilerini aşamamışlar, burada da Islamcı kesi- min özellikle kamu hizmetleri alanı- na gösterdiği özel dikkatle gelecekte neleri planladıklan görülmüştür. '94 yılının önemli değişiklikleri, adı mil- li olan eğitimin, özünde dini olması gi- bi bir değişime işaret etmektedir. '95 yılında da bu değişiklerin ken- di yollannda süreceğini düşünmek ge- rekiyor. Türkiye gençliğinin, dünya- daki değişimi de, ülkedeki çalkantıla- n de yaşamaması olası değildir. Genç- likle ilgili olarak nelerin yapılabilece- ği bilinmediğinden her gencin tutumu kendisine, çevTesine, aile yapısına, ki- şisel yeti ve eğilimlerine bağlı görün- mektedir. Bugünden bilinenler, '95 yılında gençlerin daha etkin olacaklan, top- lum hayatını daha çok etkileyecekle- ridir. Burada belirleyici olacak etken- ler, başta ekonomi olmak üzere, genel politika, toplumsal değişimler ve dün- yadaki değişimin yönü ve hızıdır. Gençleri anlamak ise her zaman oldu- ğu gibi rastlantılara kalacak, bu alan- daki boşluk da ülkenin kayıplan ara- sındaki verini koruyacaktır. Aralık % Ilhan Berk, 10 yıl aradan sonra resimlerini Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde sergiledi. (1) # Özgür Ülke gazetesinin lstanbul ve Ankara bürolanna yerleştirilen bombalann patlaması sonucu 1 kişi öldü, 19 kişi yaralandı. (3) # Şecaattin Tanyerli, alzheimer hastahğına yenilerek yaşamını yitirdi. (3) # Sanatçılar, basın, demokratik kitle örgütleri ve İstanbullu sanatseverler, sanata yöneltilen saldınlara yanıt vermek amacıyla "Yann çok geç olacak! Hemen birleşelim!" çağnsıyla saat 12.00'de AKM'nin önünde bir araya gelerek yaptıklan şenlikle "Sanata evet" dedi.(5) # Abidin Dino'nun resimleri. ölümünün 1. yılında Paris'te 'Galeri du Vieil Temple'de sergileniyor.(6) # Sevda-Cenap And Müzik Vakfi Altın Onur Madalyası bu yıl Leyla Gencer'e verildi.(7) # Ankara Deviet Güvenlik Mahkemesi, DEP kökenli 7 eski milletvekili ile Şırnak Bağımsız Millervekili Mahmut Abnak ı. toplam 89 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırdı. DGM'nin, 3 yıl 6 ay ile 15 yıl arasında değişen hapis cezalanna mahkûm ettiği sanıklardan SımSakıkile Mahmut Almak tahliye edildi. (8) # Rusya, üç yıl önce bağımsızlığını ilan eden Çeçenya'ya asker gönderdi. (11) # Avrupa Şampiyonası Grup Elemeleri'nin üçüncü maçında Ali Sami Yen Stadı'nda Türkiye, Isviçre'ye 2-1 yenildi. (14) # SHP Erzincan Milletvekili ve TBMM Araştırma Komisyonu Başkanvekili Mustafa KuTun, Dışişleri Bakanı Murat Karayalçm'a Bosna-Hersek için toplanan yardımlan sorması üzerine kavga çıkaran RP'liler, Kul'u ve SHP'li milletvekillerine saldırdılar. (18) # Ali Şen 11 yıl sonra yeniden Fenerbahçe Başkanlığı'na seçildi. (18) # Yüz binlerce kamu çalışanı, sendika hakkı ve düşük ücretleri protesto için sokaklara döküldü. Katıhmın yüksek olduğu eylemi, polis yer yer engellemeye çalışırken gösteriler genel olarak olaysız geçti. (20) # Yüksek Askeri Şûra Toplantısı sonuçlandı. Aşın dinci faaliyetlere katıldıklan belirlenen biri binbaşı toplam altı askeri personelin "disiplinsizlik'' gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiğinin İcesilmesi kararlaştınldı. (20) # Sıvas'ta 37 aydının yakılmasıyla ilgili dava sonuçlandı. 86 sanığa 2 yıl ile 15 yıl arasında değişen hapis cezası verildi. (26) Abidin Dino, Paris'te açılan bir resim sergisiyle ölümünün 1. yılında anıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear