22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 ARAUK1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET KÜLTÜR SAYFA 15 1994TE MUZIK EVÎNİLYASOĞLU Turneler, CD'ler, yayınlar, ödüllerTürkiye'de I994'ün sanat dün- yası ekonomik darboğazlara ve psikolojik baskılara karşı bir sana- tı koruma savaşımı içine girdi. .ÖzellikJe yılın ikinci yansı, aydın- lann sanatçıyı ve sanat çevrelenni birleşmeye çağnlan ile geçti. Sa- nat bir toplumda ne kadaı önemlı bir damardır; sanat olmasa, sanat- çı beslenmese, sanat kurumlan desteklenmese ne çıkar tartışmala- n, sanatçılan ve sanatseverleri her zamankınden daha^ok bidikte dü- şünmeye yöneltti. Uretilen sanatın niteliğinden çok, hangi koşullarda üretıldigı üstüne tartişmalar yap- tık. Tiyatro, heykel, miman, sine- ma, bale ve opera sanatının konu- lan sanatseverlerkadarsiyasilerin de gündemine geldi. Bir dolu sorunun yanı sıra kı- vanç verici bazı olaylar da yaşan- dı müzik dünyamızda. Örneğin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or- kestrası'nın Japonya tumesi; Istan- bul Devlet Operası'nın Turan- dot'u Danimarka'da temsil etmesi; kompakt dıskler, yayınlar, ödüller- le yine de canlıydı 1994 yılı. Dünya Dvorak'ın 90. yılını kutiarken biz Cemal Reşit Rey'in 90. yılını kutiamadık Onlü Çek besteci Dvonık'ın 90. ölüm yıldönümü dünyanın bütün sanat merkezlerinde kutlandı. 22. lstanbulFestivali'nde de her topluluk Dvorak'tan bir yapıt caldı. Böylece nıce bildik, anıtsal yapıtından hiç duymadığımız küçücük parçalanna kadar Dvorak'ı yeniden tanıdık. Öte yandan bizim çoksesli müziğimizin kurucusu, Lüküs Hayat'm, Onuncu Yıl Marşı'nın Fatıh Senfonisi'nin, Kâtibim Çeşitlemeleri'nin ve notalan kayıp Çelebi Operası gibi bir dolu eserin yaratıcısı Cemal Reşit Rey'in (1904-1985) de 90. doğum ytlı idi. Onu hiç kimse anmadı. Cemal Reşit Rey Salonu'nun açılışında Ayşegül Sanca, onun Kitibim Çeşitlemeleri'ni programına alınca, rastlantı ile bir kez anılmış oldu. Bırakın Cemal Reşit adına tören düzenlenmesini, yenı bir yapıtının çalışılıp seslendinlmesini ya da onunla ilgıli müzıkolojık bir araştırma yapılmasını. 1994 yılında Cemal Bey'in çekirdeğini kurduğu tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası bile onun eserlerine yer vermedi. zik Eğitımi-Tenmler, Kavramlar, tlkeler ve Yaklaşvmlar (Ankara); Alı Uçansu: Insan ve Mûzik, tnsan ve Sanat Egıtimi (Ankara); Bülent Aksoy: Avrupalı Gezginlerin Gö- zûyle Osmanlılarda Musiki (Pan dısklenn özellikleri, tümüyle yer- li prodüksiyon olması ve Türk yo- rumculannın evrensel mûzik da- ğarcığını seslendırmelen. Bach, Beethoven, Mozart Schubert De- buss\,Erkin,Çavko\ski,Rachma- tstanbul'da müzik icra edilen yerler birdenbire maddi ya da ma- nevi sorunlarla sarsıldı. Atatürk Kültür Merkezi'nin onanmda ol- masıyla yersiz yurtsuz kalan sen- foni orkestrası ve opera-balenin sorunlan ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda Aydın Gün'ün ıstıfasıyla oluşan yönetım değışık- liği, tstanbul Belediyesı'nin kendi görüşleri doğrultusundaki yakla- şımı sanatseverleri kaygıya düşür- dü. 1995'e de aynı tartışmalarla girmekteyiz. Zira AKM'nin açılı- şı için kesin birtarih bellı değil; ts- tanbul Belediyesi'nin Cemal Reşit Rey Salonu'nun kullanımına dair alacağı tavır da müzikseverleri kuskuyla bekletıyor ıstanbul'da devletın olanaklan sınırlanınca başka amaçla kurulan salonlar özel kuruluşlann gayreti ile konser salonlanna dönüşmeye başladı. Örneğin Şişlı Etfal Hasta- nesi'nin bir kongre salonu 500 kı- şilik kapasitesiyle düzenli konser- ler vermeye hazırlanıyor. Bu ara- da Harbiye Orduevi'nin amfisi de çeşitli kuruluşlann düzenlediği konserler için kapılannı açtı. Nıte- lıklı bir akustiğe sahip olan bu sa- lon, özellikle Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinde klasik müzik kon- serlerine mekân oluşturdu. Yayıncılık). Aynca Pan Yayıncılık- ninof, Grieg ve Franck gıbı beste- tan Sorularla Gitar ve Rock Söz- cilerinyapıtlan Gürer Aykal yöne- lüğü yayımlandı. timindekı Cumhurbaşkanlığı Sen- Evin îtyasoğlu: tlhan Usman- foni veya Ankara Oda Orkestrası baş'a Armağan (SevdaCenapAnd ile seslendirildi. Solistler arasında Müzik Vakfı Yayınlan); Evinth/a- bugüne dek ülkemizin yetiştirdiği soğhı:Zaman fçinde Müzik-Ön seçkin isimler yer aldı: AyşegülSa- adet kompakt disk veya teyp kase- nca, Suna Kan, Ayla Erduran, Ru- Northern Sinfonia'nın seslendir- digi Türk bestecileri dizısinin ılk ikisı I995'ın ilk günlerinde piya- sayaçıkıyor: Birinci kompakt disk, Savgun'un 1. senfonısini ve Con- certo de Camera'yı içeriyor. İkin- ci kompakt disk ise Tanç'ın Lirik Konçertosu'nu, Erkin'in Sinfoni- etta'sını, Kodallı'nm Adagıo'sunu ve Suna Kan solıstliğınde Cemal Reşit Rev'ın Andante-allegro'sunu içeriyor. Flütçümüz Şefıka Kuduer, yıne Griffiths yönetımınde Pan Clas- ması tarafından özel olarak basıl- mış. TRT Yayh Çalgılar Orkestra- sı'nı ve tstanbul Operası solistle- nni ve korosunu Gürer Aykal yö- netmiş. Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin prodüksiyonu olan Ne- vit Kodallı'nın Atatürk Oratoryo- su'nu 1994'te çıkan CD'de Hik- met Şimşek yönetiyor. Bir de Ame- rika'da Northeastern firmasının Contemporary serisinde basılan Kamran Ince'nin yapıtlanndan söz etmek gerek. Present Musıc toplu- luğu tarafından seslendırilen Gencer gündeme gpldi tstanbul Ope- ra ve Balesi'nin hazırladığı bir programla Leyb Gencer'e Saygı Gecesi yaşadık. Bizim kuşaklar ki, onun sesini değil, ancak ef- sane kişiligini bi- liriz, ilk kez onun operalanndan seç- meleri multivizyon yoluyla izledik. Sevda Cenap And Müzik Vakfı da 1994 yılmın Altın Madalya Onur Ödülü'nü 5 Aralık 1994 günü bir tö- renle Leyta Gencer'e verdi. Böylece yurtdışında Türk Divası olarak ün yapmış, nice ülkenin devlet büyüğü- nün elinden ödüller almış bu büyük opera sanatçımız ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanı 'nın, Süleyman Demi- rel'in elinden bir ödül almış oldu. Oniü piyanistimiz Hüseyin Ser- met, bu yıl yine Fransız dergisi Di- apason'un 'Altın Diyapazon' ödü- lünü kazandı. Florent Schmitt'in senfoni konsertantını çaldığı CD'de Monte Carlo Filarmoni Or- kestrası'nı DavkJ Robertson yöne- tiyor. 1994 yılı başında MuhkMin Dürrüoğiu'nun bestelediği 6 Pre- lüd, Belçıka Kraliyet Akademisi kompozısyon yanşmasında birin- ci oldu. Türk pop mûzikçilerinin çeşit- lenmesı: Tarkan, Burak Kut, Mus- tafa SandaL Demet Sagıroflu, Ser- tab Erener. Yeşim Salkım, Yonca Evcimik, Lfuk Yüdınm, Kenan Dogulu, Nilüfer, Ercan Saatçi ve FahirAtakoğlu, hemen her an her- hangi bir televizyon kanalında rastlayabileceğiniz isimler. Daha çok söze dayalı, sözlenn içinde yatan espriye dayalı müzik- ler üreten, synthezizer'in ve ses kayıt stüdyolannm teknolojik ola- naklanndan yararlanan, kaset pi- yasasını ve geniş halk kitlelerini son derece ilgilendiren şarkılann kahramanlan "Müaginıiz iyke kargaşaya bü- ründü, nedir bu oradan buradan kapma melodilerin tkareti" şek- linde panige kapılanlara geçıci bir dönem yaşandığını. üstelık müzi- ğimızde bir çeşitlenmenin söz ko- nusu olduğunu belirtmeliyız. An- cak bu çeşitlenmeyi, bir Türk pop patlaması olarak kabul eden, "Iş- te arnk e\ rensd Türk müoği \apd- dv, uluslararası ünümüz bu Türk popu ile yayılıyor" dıyenlere de fıayretle bakmaktayız. Tango Paskm temsMeri Istanbul'da Yapı Kredı Banka- sı'nm sponsorlugu ile gerçekleştı- rilen Tango Pasıon temsilleri de bir kanatlanıp uçma göstensı oldu. Bınlerce kişı tarafından seyredilen Tango Pasion, bir kültür birikimı- nin günümüze aktanlmasıydı. Biret'in CD maratonu Orkestralanmızın yersizlik so- runlan her kentte aynı ağırlıkta: tz- mir Devlet Senfoni Orkestrası hep aynı sorunla karşı karşıya. Anka- ra Cumhurbaşkanlığı Senfoni'si ise yıllardır tartışılan yeni konser binası projesıni hâlâ uygulamış de- ğil. Kavaklıdere'deki TÜBİTAK Salonu ve Beşevler'deki Milli Eği- tim Bakanlığı Şûra Salonu konser sahnesı olarak yapılmadığı halde ufak akustik düzenlemelerle bu amaçla kullanılmaya başlandı. An- kara Festivali'nin bazı etkinlikleri buralarda yer aldı. Öte yanda Bilkent Üniversitesi kampusünde bir yıl içinde ınsa edı- lip tamamlanan Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi'nin binası ve Amerika-Avrupa düzeyindeki akustik donammlı konser salonu, 1994'ün müzik dünyasına katılan en güzel annağan oldu. Yeni topMuMar Antalya Oda Orkestrası Inci ve Sıdıka Ozdil öncüliiğünde kuruluş hazırlıklannı tamamladığına göre eleman alarak 1995'te etkinlığe başlayacak. 1993'ün son günlerin- de kurulan Borusan Oda Orkestra- sı, etkinliklerine 1994 içinde baş- ladı ve sürdürüyor. Yine 1993'ün son aylannda ku- rulan Bilkent Akademık Senfoni Orkestrası ve Bilkent Akademik Oda Orkestrası Ankara, tstan- bul'da verdikleri konserlerin yanı sıra 1994'ün ilkbahannda bir de Anadolu Festivali düzenlediler. TüMdye'de yaymrianan yenimuzBddtapian Müzik yayınlan açısından ol- dukça zengin bir yıl yaşandı. Şöy- lece bir göz atarsak: Haİim Spater: Mozart'ın Eserlerindekı Masonık Örgü (Pencere Yayınlan); tlhan Mimaroğlu: Ertesı Günce (Pan Ya- yanları); FUiz Ali: Dünyadan ve Türkiye'den Müzik Portreleri (1s- tanbul); AhmetSay: Müzik Tarihi (Say Yayınlan); AH Uçansu: Mü- İdü Biret Naxos fırması ile yaptığı beş kompakt disk ile 1994'te de sür- tüm pıyano yapıt- lannın kaydını son üç Brahms CD'si Piano Masfc for ChiMren" adlı CD'yı, bırde Berhoz-Liszt Fantas- Senfonı'nin pıyano uyarlamasını Müzik dünyasınm kayıplan, ünlü Polonyalı besteci \VitoJd Lutoslawski( 1913-1994); bestecimiz Usmanbaş'ın daeserlennı yönetmiş olan lngilız şefNormaıı Del Mar (1919-1994); Liszt yorumlanyla ünlü Macar asılh piyanist György Crifrra (1921 -1994); Avusturyalı sef, uzun yıllar Northen Sinfonia Orkestrası "nı yöneten RudolfSchwarz(1905- 1994); Cek piyanist Rudolf Firkusny (1912- 1994); Polonya asıllı Amenkalı piyanist Arrhur Balsam (1906-1994); Alman soprano Tıana Ltmnitz (1897-1994); Ingılizlenn elektronık müzıkte öncü besteci lerinden Tim Sousteıt 1943-1994), birçok fılm müziğme VV'.Lutoslavıski imzasmı atmış Amenkalı besteci Henry Mancini (1924-1994), gıbi isimleri sayarken, ikı yıl önce Cemal Reşit Rey salonunda konser veren genç pıyano ikilisi Patrick ve Taeko Cromroelynck'ın 9 temmuzda birııkte ıntihar etmelen ise müzik dünyasında olay yarattı. Crommelynck ikilisinin hazırladıklan Schubert yapıtlanndan oluşan CD'leri öldüklerinde henüz pıyasaya sürülmemıştı. Biz de radyolanmızda uzun yıllar müzik programlan hazırlayıp sunan Aykut Sporel'ı kaybettik 1994'te. Aynca Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın genç ve yetenekli flütçüsü Erdim Sertoğlu'nun bir cınayete kurban gitmesı müzik çevrelenni son derece ûzdü. Henry Mancini ti eki ile (Yapı ve Kredi Yayınlan). Bir de müzik dünyasına katılan genç bir dergiden, "klasik müzik'' dergisinden söz etmeliyız. Şımdı- lik iki ayda bir çıkan dergi yeni yıl- da daha sık yayımlanacak. Cumhuriyetin 70. yılı projeleri arasında Umar Prodüksiyon'un hazırladığı 9 adet kompakt disk Kültür Bakanlığı'nın da katkısıy- la 1994 yılında ortaya çıktı. Bu $en Güneş ve Cihat Aşkın gibi. Umar Prodüksiyon'un 1994 yı- lında yaptığı bir başka CD de bas Atilla Manizade'nin Rus ezgıleri- ni içeriyor. ŞefRayc- hev yönetiminde Sof- ya Ulusal Opera Or- kestrası, Maniza- de'ye eşlik etmiş. Türk yorumcu ve bestecilerini içeren bir başka proje de uluslararası ünlü bir plak şirketi olan Koch-Schwann Şirketi tarafından gerçekleştirildi. Hovvard Griffiths yönetimindekı sics'ten çıkan ICrommer'in senfo- ni konsertantının ilk seslendirisin- de solist oldu. Koch Schwann şir- ketinden kaydı daha önce yapılmış iki Saygun piyano konçertosu da 1994 yılında piyasaya çıktı. Gürer Aykal yöneti- mindeki Hannover NDR Radyo Orkest- rası'na Gülsin Onay solistolarak katılıyor. 1994'te kompakt diske dönüştürülen bir eski kayıt da Ali Doğan Sinangil'in Mevlana Oratoryosu. lsviçre'de Suisa fir- CD'de Kamran Ince de klavyeli çalgılarda kendi yapıtlanna katıl- mış. Bu arada Güher ve Süher Peki- neTın yaşamöykülerini konu alan bir TV fılmi ve video bantı da Av- rupa'da piyasaya çıktı. "lkiB İçin- de Tek Ohnak" başlıgını taşıyan bu fılm Fransız ve Alman televiz- yonlannın işbirliği ile hazırlandı. Bakalım Türkiye'ye gelmesini kim üstlenecek de, bizler de izle- yebileceğiz! Pekineller bu filmle ilgili olarak bir de plak hazırladı- lar. Ocak 1995'te piyasaya çıka- cak plağın adı Pekinel's Anchors. Avrupa'da üç te Dünyanın üç ünlü tenoru Carrenas, Domingove Pavarotti'nin Zubin Mehta yönetimindeki konserleri yaklaşık 70 ülkede bir milyar kişi tarafından izlendi. Dünya Futbol Kupası öncesinin bu görkemli konserinin CD'leri ve video bantlan satış rekorlan kınyor. Belki 1994'ün dünya çapında yaşadıği en önemli müzik olayı, bu üç tenorun konseri oldu. FtKtivaftertmiz 22. tstanbul Festivali Nejat Bey'siz ilk festivaldi. Ekonomik kısıtlamalar, yönetim değişikliğı, Nejat Eczacıbaşı'nın kaybı, festi- vali de bir hayli sarstı. Ancak yö- neticiler, öz ve nitelikli bir prog- ram sunmayı basardılar. Festival- den iz bırakan olaylara şöyle bir göz atarsak: Soprano Hildegard Behrens'ın Wagner aryalan; Brodsky Kuvar- teti'nin sunduğu mükemmel oda müzıği; 83 yaşındaki piyanist Cherkassky'nin büyülü yorumu; Uyod VVtber'ın başanlı konserle- ri; Ruşen Güncş'ın Bartok konçer- tosu; Günther Herbig yönetimin- deki BBC Senfoni Orkestrası'ydı diyebiliriz. Onlü flütçü James Gal- ivay'in ve ünlü Swengle Singers'ın bekleneni vermediği gözlendı. Yıllardır ilk kez 22. festivalde Saraydan Kız Kaçırma temsil edil- medi. 1995'e bu opera için Sir Charles IMackems yönetiminde büyük bır prodüksiyon hazırlığı yapılmakta. Ankara Festivali ise yine eko- nomik darboğazlar ile birçok prog- ramını iptal etmek zorunda kaldı. Izmir Festivali'nde bu yıl ancak- birkaç etkinlik gerçekleşebildi. Caz festivali ise neredeyse son da- kikada yaşam buldu. ftrtayan yençteHHiz Kamran Ince'yi Türk müzikse- verler ilk kez tanıdılar. Ameri- ka'nın ünlü orkestralannda eser- leri çalınan. kendisine büyük ku- ruluşlar tarafından eser siparişi ve- rilen bu genç yeteneğimiz ilk kez kendisinin de klavye ve piyano çaldığı bir toplulukla Istanbul'a geldi. Soprano Yetda Kodallı ise halen Viyana Operası'nın solistle- rinden. Onu da ilk kez Cemal Re- şit Rey Salonu'nda bu yıl dinle- menin mutluluğuna ulaştık. MehmetOkanşar'ın İDSOeşli- ğinde çaldığı Schönberg ve Ravel (sol el) piyano konçertoları da 1994'ün akılda kalan olaylanydı. 1894r tenhbnfartır Piyanist Garrick Ohisson'un Chopin yorumu; Kronos Dörtlü- sü'nden modernizm riizgân; I So- Bsti Itaiani'nın Barok şöleni; pi- yanist Arznıni'nin Haçaturyan parçalan; piyanist Simone Pedro- ni'nin Mussorgski tablolan; Güi- gez AHındag'ın Lucia'sı; Ayhan Baran'ın Don Carlos'u ve Hüseyin Serroet'in resitalleri, iz bırakan en önemli olaylardı 1994'ten. DUSUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Sanatçımn Ûzgürlüğü Şairlerimiz dergilerde oldukça sert bir tartışmaya giriş- tiler. Eleştkmenlerin yetersizliğinden, hatta hiç yokluğun- dan yakınılan bir ortamda, içerden birilerinin şiir üzerine ko- nuşmalan sevinilecek bir durum. Gerçi sinirii, gerin bir hava esiyor, ama şiirimizdeki yeni eğilimler de açık açık ortaya vurulmuş oluyor. Biçimsel oyunlara düşkün şairlerin "hacivatlık yap- mak"\a, yaşamla, insanla ilgili, aydınlık, kolay anlaşılır şey- ler yazılması gerektiğini savunan şairlerin "tom/ser'İikle suçlanması gibi tatsızlıklar bir yana, haylıl ilginç bir tartış- ma... Ama kesinlikle yeni değil... Temelde şu soaı yatıyor: "Sanatın işlevi nedir?" Sanatçı yaptığı işten, biçimlerie oynadığı oyundan ön- celikle kendisi tat alan bir kişi midir? Sonradan birileri ge- lip onun o mutluluğuna ortak mı olurîar? Yada: Sanatçı duygulannı, düşüncelerini başkalanna iletmek isteyen, bunun yolunu bulabilmek için biçimlerie oynayan bir kişi midir? Duygulannı, düşüncelerini başkalanna ile- tebilmekten mi mutluluk duyar? Aslında birbirine karşıt görünen bu iki kaygı birçok sa- natçıda iç içedir. Ama değişik oranlaria birinden biri ağır basar. Böylece de aynmlar ortaya çıkar. Pek az sanatçı tam anlamıyla uçlardadır. Şiire gelerek düşünürsek hacivatlarla komiserierin de bambaşka topraklarda dolaşmadıklarını görürüz. Ortak yanlan çoktur. Keşke olmasa... Siz kafanızda bir şair imgesi yaratıp bütün şairlerin ona uymasını ister misiniz? "Ven/ Dergı"yi yayımladığım yıllarda bana kaç kez sor- muşlardır: -Insan hem Nâzım Hikmet'i, hem Ece Ayhan ı nasıl sevebilir? Bir yerterde yazdılar da sanınm... Bilgi almak için sorulan bir soru değil bu, bir yergi soru- su... Ece Ayhan'ın yerine, düşünce dünyalanyla Nâzım Hik- met'e daha uzak şairleri, örnekse Ezra Pound'u, T.S. Eli- ot'u koyanlar da olurdu... Insan dünya görüşüne, düşüncelerine karşıt şairleri na- sıl sevebilir? Sanırım bu işte büyük oranda sanat sanat içindir anla- yışının, günümüzdeyse çağcıl şiirin, kapalılığın etkisi var. Yoksa dünya görüşüne açıkça karşı çıkan şairleri kimse ko- lay kolay sevemez. Peki, toplumsalcılığa düşman olan kişiler, toplumsalcı şairleri nasıl sevebiliyoriar? Orada iş biraz değişik, çünkü insanlann büyük çoğun- luğu toplumsalcılığın savunduğu ülkülere değil, o ülküle- rin gerçekleşmesi için gerekli görülen devrimci, baskıcı yöntemlere karşıdır. Sözden hoşlanırlar da, eylemden kor- kariar. Onun için de toplumsalcı ülküleri savunan bir şaırin toplumsatcı olmayanlarca da sevilmesi pek yadırganmaz. Gelelim bugün ülkemizde nasıl şiır yazılması gerektiği- ne: Düşünce alanında bile çok sesliliğin geçerli olduğu bir ortamda belli bir şiir anlayışının üste çıkması beklenme- meli. "Bugün şiir öyle yazılmıyor" sözü, günümüzde, her zaman olduğundan çok daha yanıltıcıdır. Şiir anlayışları çe- şitlenemiyorsa, "moda"cılıktan bir türlü uzaklaşılamıyor- sa, şairler aynı anlayış içine sıkıp kalmışlarsa, bir yerlerde bir bozukluk var demektir. Kanımca bugün şiirimizin en büyük sorunu 1970'lerde yazılan şiire tepkiyle geldiği anlayışta görülen modalaşma- dan kurtulmaktır. Yaşamla, insanla ilgiii, aydınlık, kolay anlaşılır şeyler ya- zılmasını istemeye, "kom/ser"lik dediniz mi, eleştirmenle- ri baskı altına almış olursunuz. "Baskı", yani o tatsız söz- cükle söylersek, "komiser"lik... Oysa bütün sanatçılar gibi, bu arada şairler gibi, eleştir- menler de özgürdürler, düşüncelerini, özlemlerini kimse- den izin almadan açıklarlar. Bunu hiçbir sanatçı, hiçbir anlayış engelleyemez... Türk şiirinin iyice gelişmiş olduğu, aynca geçmişinde birbirine uzak, hatta ters örnekler barındırdığı düşünülür- se, çok sesli dünyamıza uygun bir çeşitliliğe kaynaklık edebileceği kolayca anlaşılır. Herhangi bir şiir anlayışı adına buna karşı çıkmanın an- lamı yoktur. Yitimin ve umudun romanıKüitür Servisi - Heinrich BöU'ün 1950'li yıllann başında yayıncılar tarafından beğenilmeyip geri gönderilen ve bir süre için kaybolduğu sanılan ilk romanı 'TheSflent Angel-SessizMelek' tngiltere'de yayımlandı. 1945 yılının Almanyasrnda geçen romanın başlığı, yitimi ve umudu simgeleyen, dokunulmamış, tozla kaplı bir heykele gönderme yapıyor. Böll'e ün kazandıran 'Katerina Blum'un Çiğnenen Onuru' adlı romanından tiyatroya uyarlanan oyun, ülkemizde de sahnelenmişti. Yazar, 1972 yılında Nobel Yazın Ödülü'ne değer görülmüştü. 'The Silent Angel'ı beğenmeyen yayıncılar, Alman halkmın savaşı unutmak ve her şeyi yeniden inşa etmek istediği gerekçesini ilen sürmüşlerdi. Yazar. bunun üzerine romanı yeniden gözden geçirmiş. ancak daha sonra bir köşeye atarak. içerdiği malzemeyi başka romanlannda kullanmayı yeğlemişti. Olaylar örgüsü açısından pek zengin olmayan, kısa bir roman 'TheSiknt Angel' Karakterleri ise savaşta ölenlere gıpta edecek denli yaşama sevinçlerini yitirmiş ve hasta kişiler. Romanda Hans adlı asker. eşinin asıldığını bildirmek üzere Elizabeth adlı bir kadını aramaktadır. Bir de yiyecek, giysi ve kimliğini... Rahibeler ve rahipler ona iyi davrantr. Ama en büyük yardımı, paltosunu ödünç aldığı ve evinde kalmasına izin verdigi Regina'dan görür. Hans, haftalarca yataktan çıkamazken, Regina kan satarak her ikisine de bakar. Bitkin ve her şeyden mahrum olan bu iki insan birbirine aşık olur. Sonunda silkinip kendini toparlayan Hans. trenlerden kömür çalarak hayatını kazanmaya başlar. Gelişen olaylar sonucu roman bir cenazeyle, bir mezann çamuruna saplanmış mermer heykel imgesiyle sona erse de. yazar iyimserliği eiden bırakmıyor. Yazann yine ilk romanlanndan biri olan The Bread of Those EarK Years'de de kahramanı. savaş yıllannın etkisınden kurrulamayan, ne zaman bir fınnın önünden geçse mutlaka içeri girip birkaç somun ekmek alan bir adam. Açlık, burada da BöU'ün temel izleklerinden biri: "Yemek yemek artık hoş bir gereklilikten çok, onlan, asla doyunılamayan bir açlık hissederek, yutmaya, her ne pahasına olursa olsun yutmaya zorlayan karanhk bir yasadır_" 'The Silent Angel'da da, insanlann ısınmak için birbirlerine sanldıklan, tek bir sigaranın paha biçilmez değerde olduğu bir dönemde. gelecek yıllarını yiyecek için dilenip çöplük kanştırarak geçirme düşüncesi Hans'ın dehşet içinde bırakıyor. BöU'ün betimlediği atmosfer, son derece ikna edici: Sof uk bir umarsızlık, insanlığın boş bir avuça ve açık bir ağıza indirgenmesi. 1945 yılının Almanyası'nı olduğu kadar 1994 yılının Doğu Avrupası'nın bazı bölümlerini de yansıtan 'The Silent AngeT, 'geniş bir okur kitksine ulaşma>ı hak eden bir roman' olarak niteleniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear