23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 1994 PA2AR 12 DIZIYAZI DOĞU PERİNÇEK •Kemalist laikliğin özü, din ve dünya işlerinın birbirinden aynîrnasıdır. Kemalizm, "dünya işlerinde" din dışı olmayı savunmuş ve uygulamıştır. Kilît sorun, din fikirlerinin devlet ve siyaset hayatının dışına çıkarılmasıdır. Dinsel ınanç ve fikirler, bir viçdan meselesidir, "Allah'la kul arasındaki ilişki" alanının dışına taşınlamazlar. SUNUŞ Kemalist Devrim amştırmalannda, öncelikîe bilimsel ahlak ve doğruluğa gerek var. "Atatürk halktan soyutlamr" diye gerçekleri gizlemek, öncelikîe hulka ve gerçeğe, sonra da Atatürk 'e saygısızlık oluyor. Atatürk, giriştiği devrimi ortaçağa teslim etmek istemedi, tersine halfa Cumhuriyet Devrimi 'ne kazanmaya yöneldi. O nedenle göriişlerini gizlemedi. Kemalist Devrim 'in önderleri, kurduklan cumhuriyetin felsefesini açıkça ortaya koydular ve genç kıısaklan bu felsefeyle eğittiler. "Halktan soyutlanacaklarını" düşünmediler. Demek ki, hem önderlik ettikleri Aydınlanma hareketinin başansına, hem de halhn aydınlanma yeteneğine gih'eniyorlardı, Üsteliko zaman halk, bugünle karşılaştınlamazdı. Geniş yığmlar, ortaçagın ideolojik izbelerindeyaşıyordu. Atatürk'ün sorunu, ortaçagın dogmalarıyla uyum sağlamak değil, fakat halkı gericiliğin prangalarından kurtarmaktı, yurttaşlara cumhuriyet felsefesini benimsetmekti. Çünkü bütün devrimlerin önderleri gibi. Atatürk 'te de en bü\iik tutku, devrimdi. 50-60yıl önce Atatürk ü halktan koparmayan görüşlerin, . bugün "koparacağı" söyleniyor. Cumhuriyet Devrimi 'ni aslında gereksiz ve tarihi bir kaza olaruk görenlerin, böyle düşünmeleri olağandır. Bu tavrı, kuruyarak kendi köklerinden kopan cumhuriyetle birlikte, bilim çevreleri de benimsemiştir. Bilimsel anıştırmacılık ile zabıta görevi birbirine karısmıştır. Gerçek aşh ve bilimsel ahlak, bir memuriyet duygusu değil, emekçi halkın mücadele safında hürriyet özlemiyle ve başı dik yaşamamn meyvesidir. Gerçekleri gizlemek Ata'ya saygısızlıktır Din ayn, dünyaişleriayrı-ı- K emalizm'in laiklik an- layışını, özlü ifadeler- le. Cumhuriyet Halk Fırkası'nın 1927 Ni- zamnamesi'nde, 1931 Programı'nda ve 1928 yılında anayasaya laiklik esasını getiren yasanın gerekçesinde buluyoruz. Cumhuriyet Halk Fırkası Büyük Kongresi'nin 22 Ekim 1 927 günlü top- lantısinda kabul edilen N'izamname'nin (Tüzük'ün) 3. maddesi şöyledir: "Fırka; inançlan ve vicdanlan siya- setten ve siyasetin çeşitli bozulmalann- dan kurtararak, milletin siyasi, toplum- sal, iktisadi bütün kanun, teşkilat ve ih- tiyaçlarını müspet ve tecrübevi bilim \e fenlerin çağdaş medeniyete bağışladığı ve sağladığı esas ve şekillere uygun ola- rak gerçekleştirmeyi, yani devlet ve mil- let işlerinde din ile dünyayı tamamen birbirinden ayırmayı en önemli esasla- nndan sayar." CHF Büyük Kongresi'nin 13-14Ma- yıs 1931 günlü toplantısında kabul et- tiği program ise laikliği şöyle tanımlar: "Fırka, devlet idaresinde bütün ka- nunlann, nizamlann ve usullerin bilim ve fenlerin çağdaş medeniyete sağladığı esas ve şekillere ve dünya ihtiyaçlanna göre yapılmasını ve uygulanmasını prensip kabul etmiştir. Din anlayışı vicdani olduğundan, fırka, din fîkirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür." Din, vicdanla ilgil Atatürk, 1939 yılında toplanacak CHP Büyük Kongresi için yaptığı prog- ram hazırlığında, 1931 programını he- men hemen aynı ifadeyle yineler. Dili- nı Türkçeleştirerek, kendi eliyle yazdı- ğı laiklik ilkesi şöyledir: " Din kavramı vicdansel olduğundan, parti, din ile dünya işlerini \e devlet si- yasasını birbirinden ayn tutmavı ulu- sumuzun çağdaş sosyallık yolunda iler- leyebilmesi için başbca başan etkesi gö- rür."(l) Anayasaya laiklik esasını getiren de- ğişiklik, 9 Nisan 1928 günü Meclis'te görüşülerek kabul edildi. Başbakan İs- met Paşa ve 120 arkadaşının önerdiği anayasa değişikliğinin gerekçesinde, CHF Nizamnamesi'nin getirdiği esas, daha aynntılı olarak belirtilıyordu: "Çağdaş uygarlığın kamu huku- kunda. milli hakimiyetin meydana çıkmasına dayanak olacak en geliş- miş devlet şekîinin (laik ve demokra- tjk cumhuriyet) olduğu kabul edil- miştir." "Aslında devlet, bir tüzel kişilik, bir mane\ i varlık olduğuna göre ken- disi soyut bir kavramdır. Dinin mad- di kişilere yüklediği yükümleri, farz- ları bilflil vapmasına imkan tasarla- namaz." LalcHk dinsizlik değildir "Din ile devletin ayrılma prensibi, devletçe ve hükümetçe dinsizliğin desteklendiği anlamını kapsamına almamalıdır. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması; dinlerin dev- leti idare edenlerle edeceklerin elin- de araç olmaktan kurtuluş güvence- sidir." "Çağdaş hukuk biliminden ve geç- mişten aldığı tecrübe ve bilgileri göz önünde tutan Türk Devrimi, din ile dünya işlerini karıştıran... maddele- ri kaldırarak ... Türkiye Cumhuri- yeti'ne pürüzsüz bir surette, gerçek durumunu kazandırmış olacaktır." "Bu suretledir ki; insanları mane- vi mutluluğa kavuşturma işini üzeri- ne almış olan din, y abancı eli değme- yen vicdanlarda y üce yerini alacak ve Allah ile kul arasında bir kutsal iliş- Kemalist laikliğin özü, din ve dünya işlerinin birbirinden aynîmasıdır. Başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyet Devrimi'nin önderliği ve düşün adamlan, Cumhuriyet Halk Fırkası Tüzük ve Progranu Ue 1928 anavasa değişikliği gerekçesindeki laiklik tanımını her yerde savunmuş ve halka açmışlardır. ki aracı durumuna girtniş buluna- caktır." Cumhuriyet Devrimi'nin önderliği \e düşün adamlan, CHP Tüzük ve Programı ile 1928 anayasa değişikliği gerekçesindeki laiklik tanımını her yer- de sa\TJnmuş ve açmışlardır. Medeni Bilgiler ders kitabında laik- lik şöyle tanımlanır: "Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi di- ni yoktur. Devlet idaresinde bütün ka- nunlar, nizamlar bilimin çağdaş medeniyete sağ- ladığı esas ve şekillere, 7- Laiklik "miUihakimiyet" (demok- rasi) \e "çağdaşlaşma" ıçindir. Butemel ilkelerin açıklanması ve tar- tışmasına eeçebılınz TMn-dünya İşleri" ayrım Kemalist laikliğin özü, din ve dünya işlerinin birbirinden aynlmasıdır. Ke- malizm, "dünya işlerinde'' din dışı ol- mayı savunmuş\e uygulamıştır. Buan- layış, laiklik sözcüğünün karşıhğı ola- re yapılır >e uygulanır. Din anlayışı vicdani ol- duğundan, cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siya- setten ayn tutmayı mille- rimizin çağdaş ilerleme- sinde başlıca başan et- keni görür." (2) •Kemalizme göre din bir ideolojidir, vahiy değil, fikirler bütünüdür. Işte bu "din fikirleri", dünya ve devlet işlerini etkilemeyecektir. Başka deyişle, dinsel ideoloji dünyaya nizam veremeyecektir. Çünkü "Dini anlayışlann memleket işlerini düzenlemede yaptığı etki, başka birçok memleketlerde olduğu gibi Türkıye'de de yüzyıllar boyunca çok zararlı olmuştur." Bu tanımlardan. laik- liğin Cumhuriyet Devrimi'nde beliren ilkelerini saptayabilinz: 1 - Kemalist laikliğin özü, din fikirle- riyle dünya işlerinin birbirinden aynî- masıdır. 2- KiHt sorun, din fikirlerinin devlet ve siyaset hayatının dışına çıkanlması- dır. 3- Dinsel inanç ve fikirler, bir vicdan meselesidir. "AUah'la kul arasındaki ilişki" alanının dışına taşınlamazlar. 4- Din fikirleri, yicdanda kaldığı sü- rece "özgür"dür. İnanca, inançsızlığa ve ibadete baskı uygulanamaz. 5- Gericiliğe fırsat verilemez. dikta- törlük uygulanır. 6- Laikleşme, son tahlilde toplumun düşüncesinin dönüşmesidir, bir ideolo- jik-kültürel devrim sorunudur. rak 1937 yılında türetilen dışdinseltçi- lik kavramında da görülür. (3) CHP Nizamname ve Programlan ya- nında, Cumhuriyet eğitiminin ders ki- taplan ve resmi açıklamalar da, laikli- ğin tanımında, "din ve dünya işlerinin birbirinden aynlmasına" vurgu yapar- lar. Medeni Kanun Gerekçesi, "din Ue dünyayı birbirinden ayırma" zorunlu- luğunu. toplumsal-sınıfsal temeline oturtur. Padişahlık ve derebeylıkten kurtularak çağdaş devlet kurmanın baş- ka yolu yoktur. (4) Medeni Bilgiler kıtahının laiklik gö- rüşüneyukandayervermiştik. 1931 yı- lında yayımlanan Türkiye Cumhuriye- ti Tarihi de, aynı tanımı yapar: "Laik- lik, din ile dünya, din ile devlet işlerinin aynlmasını anlatan bir tabirdir." (5) Burada, dinden amaçlanan, 1931 CHP Programı'nda belirtildiğı gibi. "din fikirleri r 'dır. Kemalizme göre din bir ideolojidir. vahiy değil. Fikirler bü- tünüdür. Işte bu "din fikirleri*'«dünya ve devlet işlerini etkilemeyecektir. Baş- ka deyişle, dinsel ideoloji dünyaya ni- zam veremeyecektir. Çünkü "Dini an- layışlann memleket işlerini düzenleme- de yaptığı etki, başka birçok memleketler- de olduğu gibi Türki- ye'de de yüzyülar bo- yunca çok zararlı ol- muştur."CHP Genel Sekreteri Recep Pe- ker, bu saptamadan hareketle, Parti'nin "...ilk devrimci ted- birier arasında din ve dünya işlerinin aynl- masına büyük değer verdiğjni" belirtır. (6) Avnıyönde. lçışle- n Bakanı Şükrü Ka- ya, CHP'nin altı ilkesinin anayasaya konması sırasında, 5 Şubat 1937 günü şunu söyler: "Laiklikte biz, dinin mem- leket işleri üzerinde nüfuz sahibi olma- sını önkmek istiyoruz._ Dinler vicdan- larda ve mabetlerde kalmalı. maddi ha- yatın ve dünyanın işlerine kanşmama- udır." (7) Dünya iştept/nin kapsann Kemalıstler. "dünya işleri" derken, bütün "maddi hayaü" ifade etmekte- dirler. Bu "maddi hayatın" kapsamına, CHF 1927 Nizamnamesi'ndedebelır- tildiği gibi, "siyaset, toplum ve ekono- mi" gırmektedir. Kemalizm için, kültür ve eğitimin özel bir önemı vardır. Hat- ta ahlak da, manevi karakterine rağmen. bu dünyadaki ilişkileri düzenlediği için. Kemalizme göre dıne terk edılemez. Kemalist yönetimın önde gelenlerın- den Şükrü Kaya, 1937 yılında laiklik esası anayasaya konurken bu tavırdakı kararlılığı şöyle belirtir. "Türklerin maneviyatı için, kendi temiz ahlakııuge- liştirmesi yeter." (8) Demek ki, Kema- list laıklığe göre manev ı\, at. eğer öteki dünyayla değil de, bu dünyayla ilgıli ise dine bırakılmayacaktır. Işte, maddi hayatın bütün bu alanla- nna, din fikirleri değil. tecrübeden kay- naklanan pozitifbilim ve fenleryön ve- recektir Sotlar l-"Kemalizm Prensipleri". 2000'e Doğru. 8-14 Kasım 1987. 2- Medeni Bilgiler, s.56. 1930 bası- mında laiklik tanımı yok. 1932basımı- na, 1931 CHF Programı'ndanneredey- se aynen alınmış. 3- Atatürk'ün 1939 yılında toplana- cak CHP Büyük Kurultayı ıcın yaptığı program hazırlık çalışmalannda. laik- lik karşılığında dışdinseltçılık tenmini kullandığı görülüyor. Elyazısı içinbkz. 1 No.'da adı geçen kaynak. 4- Adalet Bakanı Mahmut Esat Boz- kurt'un 1925 yılı sonunda yazdığı Me- deni Kanun Gerekçesi için bkz. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Türk Medeni Hu- kuku. C. 1, Umumi Esaslar, s. 80 vd. 5- Aktaran: Gotthard Jaeschke. Yeni Türkıye'de Islamlık. çev. Hayrullah Örs, Ankara 1972, s. 97. 6- Aynı eser, s. 96 vd. 7- Aynı eser. s. 97. 8- Içişleri Bakanı Şükrü Kaya, 3 Arahk 1924, TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem 4. C. 24. s. 76. Yann: Siyasetin dinden kurtulması ÇALIŞANLARINSORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞIPAL Sosyal güvenlik kurumlanndan emekli olma koşullan Soru: 1972 yihndan 1979 yılına kadar, 7 yü öğretmen olarak ça- lıştım. 1980 yılından bu yana Bağ-Kur'luyıım. Şimdu yeniden öğretmenliğe dönmek istiyorum. Halen Bağ-Kur'dan 6. ba- samaktan prim ödemekteyün. V'eniden öğretmenliğe döndü- ğümde, Bağ-Kur'a ödediğim prim Emekli Sandığı ile birleş- tirilir mi? Ve ben emekli olmak için kaç v ıl daha çalışmam ge- rek? Sosyal güvenlik kurumlannda emekliolma koşullan de- ğişik midir? Öğretmenlikte geçen hizmet sürem 7 yıl 1 ay. Bag- Kur'da prim ödeyerek geçen çalışma sürem ise 14 yıl 5 ay olu- yor. Daha önce Emekli Sandığı'ndaki keseneklerimi Bağ- Kur'a aktarmadun. (G.K.) YANIT: Sosyal güvenlik kurumlannın emekli aylığı bağlama ko- şullan değişiktir. Emekli aylığı alabilme koşullan ikiye aynlmak- tadır. Birincisi yaş sının ile bağımlı olmaksızın emekli olmak, ikin- cisi yaş sınınna bağımlı olarak emekli olup aylık almaktır. T.C. Emekli Sandığı uygulaması: Emekli Sandığı ıştırakçisi kadın ise 20 tam yıl (7.200 gün). er- kek ise, 25 tam yıl (9.000 gün) fiili hizmet süresini doldurduğun- da yaş koşuluna bağımlı olmaksızın isteği üzerine emekli olabil- mektedir. 60 yaşını dolduran kadın ya da erkek iştirakçilere de, en az 10 tam yıl (3.600 gün) fiilı hızmeti olmalan koşuluyla emekli aylığı bağlanır. Sosyal Sigortalar uygulaması: Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı kadınlar 20 yıllık, erkek si- gortalılar ise 25 yıllık sigortalılık süresi içinde en az 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20 gün) malullük. yaşlılık ve ölüm sigortalan primi öde- mek koşuluyla, yaş sınınna bağımlı olmadan emekli olabilmekte ve yaşlılık aylığı almaya da hak kazanmaktadır. Aynca, 50 yaşını dolduran kadın sigortalılar ile 55 yaşını doldu- ran erkek sigortalılar da 15, yıllık sigortalılık süresi için de en az 3.600 gün (10 tam yıl) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemış olmalan koşuluyla, istekleri üzerine yaşlılık aylığı almaya hak kazanırlar. Bağ-Kur uygulaması: Bağ-Kurclan yaşlılık aylığı alabilmek için, Bağ-Kur sigortalısı kadın ise 20 tarrî yıl (7.200 gün), erkek ise 25 tam yıl (9.000 gün) sigorta primi ödediğinde yaş sınınna bağımlı olmadan yaşlılık ay- lığı almaya hak kazanır. Bağ-Kur sigortalısı kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldur- duğunda. 15 tam yıl (5.400 gün) sigorta primi de ödemiş ise yine aylık almaya hak kazanır. Çeşitli sosyal güvenlik kurumlannda geçen süreler, 2829 sayılı yasa uyannca birleştinlir. T.C. Emekli Sandığı'ndan emekli olabilmeniz için. Bağ-Kur ve. Emekli Sandığı'nda geçen 21 yıl 6 aylık (7.740 gün) çalışma sürenizi erkek iştırakçi olarak en az 25 tam yıla (9.000 gün) tamam- lamanız gerekecektır. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Domuz Neden Sağılmaz? Taşlama ustası Mustafa Eşref, şu dörtlüğü düştü: "Profesör aylığı bulaşıkçıdan azmış,/ Sanmayın ki Baş- bakan biraz dalga geçiyorj O da bir profesör, üstelik eko- nomist;/ Kendini ölçüp tartıp, öyle değer biçiyor!" ••• 500. yılı kutlanan ozan Fuzuli törenleri dolayısıyla, Azer- baycanlı yazarlarla görüştük. "Selarp verdim rüşvet değildir deyu almadılar!" diyen Fuzuli'nin sözleri güncelliğini koruyor. Azerbaycan Yazar- lar Birliği Başkanı Resulzade Anar Rızayev ve yazarEI- çin'le birlikte olduk, Kültür Bakanı Timurçin Savaş'ın ye- meğinde Azerbaycan'ın ünlü taşlama ustası Sabir'i andık. Sabir (1862-1911), bir taşlamasında şöyle der: "Kükremiş aslan görirem gorhmiremj Dalgalı uftıman görirem gorhmirem,/ Lîk bu goıfımazlık ile doğnısu/ Har- da Müselman görirem gorhirem!" Dizelerde geçen kimi sözcükler: Uk=Ancak, Harda=Ner- de, Müselman=Müslüman. (Burada yobaz anlamında.) Müslümanlığı "korkunç" duruma getirenler, din sömü- rücüleriyle, dinciler; dini, çıkarian için kullananlardır. Uğur, bunlara "iki ayaklı domuziar" derdi. - Sen dört ayaklı domuzlan yazıyorsun, ben iki ayaklı- lan! Dört ayaklı domuzlaryarariı, iki ayaklılannın topluma ne yarartan var? Herifçioglu ensesini domuz sucuğu gibi şi- şirmiş. Atatürk düşmanlığı yapıyor... Domuz deyip geçmeyin; ayaktopu yarışmalarında, Av- rupa'da dökülüp kalmamızın nedenlerinden başlıcası gençlerimizin beslenememiş olması değil mi? Çalıştıncı- ları Daum, domuz etini yiyor, belki de Türkıye'de sığır eti yiyor. Çünkü Almanya'da sığır eti, domuz etinden pahalı. Türkıye'de domuz pırzolası pahalı, ancak lüks otellerin lo- kantalarında bulabilirsiniz. Bunlar domuz etine konan en- gellemelerden geliyor. Üretimi desteklensin, isteyenin do- muz çiftliği kurması sağlansın, kolaylaştırılsın. Bakın gö- rün, ne oluyor? Ankara'da, Kızılay'da Sakarya Çarşısı'nda eskiden domuz eti, domuz salamı satan bir yer vardı. Esenboğa yolunda da domuz çiftliği. "Arap Hâkimin Oğ- lu" başbakan yardımcısı iken çiftliğin, suyu elektriği kesil- di. Domuziar öldüler, çiftlik kapandı! Dincilerin, gericilerin çıkarlan için yapmadıkları, yapma- yacakları yok mudur? Kimi tarikatçılar, istanbul'da domuz kesimi yapılan yertere uğrayıp kuruluşları için yardım top- luyorlar, para aldıklan yerin domuz kesim yen olduğuna bakmıyorlardı. Şöyle mi diyortardı? - Dinimizde ticaret serbesttir. Istediğinizi yapın! Paracıkları alıp gıdiyorlardı. Istanbul'un kimi belediye- leri, domuz eti işlenmesini yasaklamak istiyorlardı. Bunlar yüz yılı aşkın süredir Sütlüce'de çalışıyorlardı. Gerici be- lediyeciler soruyorlardı: - Domuz eti verdiğiniz lokantaların adlarını verin! Domuzcular ne de olşa, domuz eti yiyorlardı: - Biz tüks otellere veriyoruz! Gerici betediyeciler çekip gidiyoriardı. Ama, domuz ke- sim yerlerıni Sütlüce'den kaldırmayı da kurmuyor değil- lerdi. Izmit'te domuz çiftliği de olan eczacı Oralp Basım, bir yıl kalıp, bir Çinli gelinle döndüğü Çın'den ilginç izlenim- leranlatıyordu. Bunlardan biri şöyteydi: Çinli kadınlar, ço- cuklann göğüslerine, sırtlarına domuz yağı sürüyorlardı. Bebeğe sürülen bu yağ tabakası, çocuğu soğuk algınlığı- na, üşütmeye karşı koruyordu. (Bunu, Bulgaristan'dan ge- len göçmenler de uyguluyor.) Izmit'te kimi çarşaflılar da Oralp Basım'a gelip domuz yağı istiyorlardı. Oralp Basım, neden istediklenni seziyor: - Büyü için istiyorsunuz degil mi? diye soruyordu. Gelenler: "Evet diyorlardı, hocaistedi!" Halka gerçekleri kim anlatacak? Gerıcilerden, yobazlar- dan halk nasıl kurtanlacak? Politikacılardan bu konuda ha- yır yok. Onlar, konuyu ağızlanna bile alamazlar. Bu, "ta- öu"dur, değinilmesi onlarca yasaktır. Halk çocukları bes- lenmiş beslenmemiş nelerine gerektir. Onlar koyun gibi kendilerini dinlesinler, arkalarından gelsinler, ötesi ne gam! Jale Hanım, Bülent Ecevit'i "Fareli Köyün Kavalcısı "na benzetmez mi? Kavalıyla, kalabalıklan toplar, bir yere gö- türür, orada bırakırmış. lyi mi? Almanya'da "Fareli Köyün Kavalcısrrun köyü Hameln'in yakınına değin gittim, köye gitmedim bu kez. Almanya'da üçüncü kuşak çocuklar, domuz eti sorunu- nu çözmüşler. Bir baba anlattı: - Çocuklara okulda, sosisli sandviç veriyortardı. Domuz sosislerini bizim çocuklar yemiyorlar, giderek bunalıma giriyorlardı. Baktık olmayacak, 'Siz de yiyin çocuğum!' dedik, keyifleri yerine geldi. Şimdi domuz sosislerini ra- hatça yiyortar. Aziz Nesin geniş yankılar uyandıran "Türk halkının yüz- de 70'i aptaldır" sözünü söylediğinde, sözün başında ge- rekçesini de söylemişti: "Öomuz eti yemedikleri, iyı bes- lenmedikleri için..." Sözün başı unutuldu, tartışmalar ap- tallık üzerine yoğunlaştı. Bu konularda uzman olan Ahmet Aşıcı, bir mektubunun sonunda şöyle diyor: "Sayın Ekmekçi, Etobur canlılar otoburları yiyerek geçiniher. Etobur top- lumlarda otoburtoplumlan yiyerek geçineceklerdir. Oran- sal olarak, dünyada en çok ve en lezzetli eti veren domuz- la beslenen Batı toplumları, etten yoksun olan Ortadoğu ve birçok Doğu toplumuna asla yaşam hakkı tanımaya- caklardır. Saygı ve sevgılehmle. Seni çok rahatsız ed'ıyo- rum. Bağışla." Kafamı kurcalayan bir şey vardı. Domuzun sütü neden sağılmıyordu? Bir yerde domuz sütü satılmıyordu. Bunu Oralp Basım'a sordum. Şu karştlığı verdi: - Domuz çok zeki, çok hareketli. Biryerde durdurup sağ- mak olanaksız. inek öyle değil. O, rahat sağılabilir! BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Orhan Pamuk'un bir romaru. 2/ Muşmulaya benze'r bir yemiş... lürlı bir bitki. 3/ Dinsel tören ve kurallan... Eski Türk- ler'de hükümdarhk un- vanı. 4/ Bir gıda madde- c si... Teşhis. 5/ Parkinson hastahğırun başlıca belir- 6 tisi olan, otomaük hare- •, ket yeteneğinin kaybol- ması. 6/ Futbolda topun 8 dışan çıkmasına verilen g ad... Uzunçalar da deni- len plaklan belirtmekte kullanılan kısaltma. 7/ Bir inşaatı ya da havai bir hattın Uetkenliğini taşıyan, te- mel üzerine kurulmuş ayak... ABD profesyonel basketbol ligi- nin simgesi. 8/ Zamir... Bir zaman birimi. 9/ AJdous Huxky'in ünlü bilimkurgu romanı. YUKARTOAN AŞAĞFYA 1/ Koyunun üstündeki tüy... Eşit bölüm. 2/ Bizde de sahnelenen ün- lü bir müzikal... Düşünce. 3/ Ke- sintilerden sonra kalan miktar... Geün olacak kıza erkeği verdiği para ya da armağan. 4/ Nişan... İtalya'da bir kent. 5/ Türk müziğinde kullanılan telli bir çalgı. 6/ Cinsel güçsüzlük... Asker. 7/ "— aüar kişnedi, meşin kırbaç şakladı/Bir dakika araba yerinde durakladı" (Faruk Nafiz Çamlıbel)... Ekmek... 8/ Temel, esas... Dil devriminin ilk yıllannda "vali" anlamında kullanılan sözcük. 9/ însan vücudunun dış yüzü... Oyunda be- rabere kalma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear