14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyeC70. YIISAYI24948 S A N A T K U L T U R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 270CAK1994Pffl$EMBE Başkan eşleri, başkanı eleştirmek isteyenler için sürekli hedef oluştururlar FirstLady olmarunbeddi çokağır ELITE Service 'First Lady"ler toplum içindekı konumlannı tanımlamada oldum olası güçlük çekmışlerdir. Bunu bil- mek bile HUlary Rodham Clinton'u aacık rahatlatabilir. Başkan eşleri. sık sık, başkanı eleştirenler için bir hedef oluşturmuştur. Kimileri top- lumun gözünden uzak kalmaya özen göstermiş, kimi de bile bile eşi ve kendisinin ününü artürmak ama- cıyla ön saflarda yerinı almıştır. Bir bölümü de düşmanlanna karşı yü- rekli bir biçimde savaşmıştır. Ama en ateşli eleştirilere uğrayan- lann birleştikleri lek ortak nokta. tümünün de burunlannın havada olmasıydı. Kendi kişiliğini açıkça ortaya koymaktan sürekli kaçınan EJeanor Roosevelt özellikle sert tep- ki gördü. "Fırst Ladies" adb kita- bında Betty Boyd Caroli, Bayan Ro- osevelt'in bu yapmacık favnnı doğ- ruluyor. Caroli aynca, kimi başkan- lann bile iğrenç bulduğu "Başkan" terimlerinin, özünde çifte ölçütlü ol- duğunu, başkanlann aynı zamanda hem devleiin başı hem deeşitlerinin oylanyla göreve atanmış sıradan bir vatandaş gibi davranması gerektiği- ne değiniyor. Başkanın da eşinin de toplum içindeki simgesel işlevleri çoğu zaman birbiriyle bağdaşmıyor. Bir kral ve kraüçe gibi halkın saygınlığını kazanmah, ancak bu arada "onlardan biri" olmayı da be- cerebilmelidir. Başkan eşleri "First Lady" olmanın bedelini başkandan da ağır bir biçimde ödüyor. İlk üç başkanın eşlerinin yaşam öyküleri bu durumun en somut ömeklerini oluşiuruyor. Martha NVashington, en az Geor- ge denli. Cumhuriyetçi "divanı" için en uygun davranış bıçimini bulmak üzere sekiz yıl boyunca didinip dur- du. Bu arada, yapısında mı vardı, yoksa bilerek mi yapıyordu bilin- mez, devlet işlerine hıç burnunu sokmadı. Oysa ki. Abigail Adams hiç de öyle değildi. Eşi John'a karşı olan Jefferson yanhsı cumhuriyetçi- lere nefretini gizli tutamadığından, "Ülkeyi değil yalnızca bir partiyi temsil ediyor; bu da doğnı değil", de- nerek kınandı. ABD'nin üçüncü cumhurbaşkanı Tbomas Jeflerson (dul) ve dördüncü başkan "Jemmy"sinin sağ kolu olan Dolley Madison, kısa sürede ipleri eline geçirmeyi başardı. Yemek da- vetleri ve partiler vererek başkanın bir araya getirmek istediği politik kişileri incelikli bir biçimde kaynaş- tırdı. Bu tür işlerde kadın parmağı olması çok doğal olduğundan Ma- dison'un ününe leke siirülmedi. 1821 ile 1945 yıllan arasında baş- kan eşleri ya yoktu -Jackson ve Van Buran dul idi- ya da ortada görün- mekten çekiniyorlardı. Buna karşın, 1845 ile 1849 yıllan arasında baş- kanlık yapan James Polk'un kansı Sarah. uysal eş kuralına kolay kolay boyun eğmeyenlerdendi. Polk'un beüruiği gibi Sarah. "kadınlarda ko- lay kolay göremeyeceğiniz bir vargı- lama özgürlüğüne ve çok yönJiîlüğe" sahipti. Polk başkan seçılmeden ön- ce Sarah, "White House'a gelirsem H, Eleanor Roosevelt ne ev temizJerim ne de yemek hazırla- nm", diyerek duygulannı dile getir- mişti. Görünüşe bakıhrsa Sarah, kendisine yönelik ağır eleştirilerden sürekli uzak durmuştu. Bir başkan olarak James Polk hedeflerine başa- nyla ulaştığından kimse onun kan- sının etkisi altında kaldıgından kuş- ku bile duymamıştı. Mary Todd lincoln ise kocasına egemen olmak- la tanınmıştı. Basında çağdaşlan ve oldukça yakın bir gecmişe dek tarih- çiler Bayan Lincoln ile ilgili birçok olumsuz habere yer verdi. Başkan eşlerine yönelik saldınlar ilk önceleri VVashington sosyetesin- Hillary Clinton den geldi. 1870"ten sonra ise basın yoluyla tüm toplumun dikkatleri başkan ve eşine çekildi. 1877 yılında White House'a konu olan Lucy Hayes, kadınlan destek- leyen tavnyla bu olumsuz izlenimi silmeyi başardı. Yeniükçı biraileden gelen Lucy Hayes, yükseköğrenim görmüş, zeki ve dışa dönük bir ka- dındı. Gençlik günlerinde. "Kadın akiı erkeginki denli güçliidiir... Çoğu konuda erkeğe denk, kimi konularda ise erkekten üstündür", diyerek sesi- ni duyurdu. Ancak imzasını attığı tek girişimi White House'ta verilen daveılerde ıçkıyi yasaklamak oldu. illary Rodham Clinton kendisine "First Lady" olarak ayncabklı ve eşit bir yer tanınması için hak isteminde bulunduğundan Eleanor Roosevelt'i andınyor. Bu girişimi nedeniyle kendisine "Lady Lemonade" adı uygun görül- dü, bunun dışında toplumun olum- suz eleştirilerine pek hedef olmadı. 20. yüzyılda White House'taki baş- kan eşlerinin konumlannın kurum- laştınlması yoluna gidildi. Edith Carovv Roosevelt kendisine özel sekreterler tutarak, yetenekli genç eşi ile ilgili haberlerin basına ileıilmesini sağladı. HaJen Taft çevre güzelleştirme ey- lemlenyle ün yaptı: Washington'da her ilkyaz büyüleyici güzellikte açan Japon kiraz ağaçlannın ekimini ilk kez gerçekleştiren oydu. Kampanya gezilerinde bir yığın donuk kadınla yemek yiyip kahve içerek eşini bek- lemek zorunda bırakıldığından ya- kınıp durdu. Bir "Fifst Lady" olarak, bir kaza sonucunda da olsa, etkisini en güçlü biçimde ortaya koyabilen Edith Galt WUson oldu. 1919'da bir inme geçiren Başkan NVilson haftalarca ölümle pençeleşti. Kendisini ve baş- kanlığıru kurtarmaya kararlı olan eşi Edith, tüm denetimi ele geçirdi. Ne kimse Wilson'ı görebildi, ne de VVilson'a herhangi bir evrak ulaştı. Söylentilere bakıhrsa, devletin tüm resmi evraklan Edith tarafından im- zalanıyordu. Karşıa bir senato üye- si döneme "kadınlar saltanatı" adını verdi. Edith bu suçlamaya şiddetle karşı çıkü. Eşini ziyarete gelen karşıt görüşlü senato üyeleriyle arada şa- kalaşarak devlet işlerini görüştü. Daha sonralan kendisini daha çok ev harumlığma adadı. Graco Coolid- ge canlı yapısını sürekli bastırmak zorunda kaldı. Sigara içmeye, kısa saça, uçakla yolculuk etmeye bayı- lan Coolidge, VVhite House'taki günleri anımsatılınca karabasanlar çöküyor, "O dönemde kendim ol- maktan çıkmıştım. Başkanın eşjydim ve bu asjl benüğime egemen obnuştu" diyor. Birjeolog olan bir metalurji ile ilgi- li bilimsel eseri Latince'den çeviren Lou Hoover ise yaşarrunı kız izcilere adadı. Sonra Eleanor geldi. Eleanor'un özelliğj giderek artan ülkücülüğünden çok. başkan eşi ko- numunu elinde tutma kararlılığın- dan kaynaklanıyor. 1932 yılında bir arkadaşına açık açık. "Asla bir baş- kan eşi olmak istemezdim; şimdi de istemiyorum", derken sözlerinde çok özel bir içtenlik gizliydi. Ger- çekte siyasal açıdan kendi kendisini eğitmış bir eş, etkin bir kampanyacı, örgütçü ruha sahip bir kadın haklan savunucusu olmasının yanı sıra, ki- şilerin nabzını yoklamasını son de- rece iyi beceren ve anlaşmazlıklar karşısında kişileri uzlaştıran bir ya- pıyada sahipti. Ama o, toplumsal beklentilerin tutsağı durumundaki "başkan esiM kişiliğine büriinmekten hep kaçındı. Kısacası, Eleanor, bu kişilikten ken- di amaçlan uğruna yararlanmaktan yana idi. Konferanslar düzenledi. li- beraüzmi savunan bildiriler yayı- nladı. Roosevelt. koalisyonunun bir parçası olmaya başlayan ve daha önce kimsenin sahip çıkmadığı top- luluklan korumaya yönelik prog- ramlar geliştirdi. Işçi. zend ve yok- sullaradestekoldu. Tüm bunlar kendisini olumsuz eleştirilerden korudu. Eleanor Roo- sevelt'in etkisi sürekli tartışıldı. Washıngton'lu bir gazeteciye göre Eleanor kentin en güçlü 10 kişisin- den biriydi. Ancak. hiçbir hükümet karannda onun etkısinin izine rast- lanmadı. Buna karşıhk Eleanor tu- tucu kesimin tüm şimşeklerini üstü- ne çekmekle tanındı. Hillary Rod- ham Clinton da kendisine "First Lady" olarak ayncalıklı ve eşit bir yer tanınması için hak isteminde bu- lunduğundan Eleanor Roosevelt'i andınyor. Bartın'da Kadınlar Pazan geleneğj, üreten ellere saygıyı da yansıtiyor Yüzlerceyıldır üreten onlarsa, pazarda onlann... OKTAY EKtNCİ Eski Yunan'da, biJinebilen en uzak ülkelerde Amazonlann yaşadı- ğına inaruürdı. Önceleri savaşçı, gözü pek, zekâ tannçası Athena'ya benzeyen, yay, mızrak. çift yüzlü baltalar gibi "erkeksi" silahlar kul- lanan, "korkusuz ve cengâver" ka- dınlar olarak söylencelerde yer aldı- lar; heykelleri hep öyle yapıldı... İlerleyen çağlarda, Amazonlar bu kez Bereket Tannçası Artemis'e benzetildiler: kısa etekler giyen. ince giysili, daha az erkeksi, ama yine de "özgör ve dövüşken" olarak anlatıl- dılar.. Ve hangi dönemde olursa ol- sun, hep kadınlann "bağunsızlığı- nın" mitolojideki simgeleri. kadın haklanrun "kahramanîarı" olarak yaaldılar, çizildiler. resimleri yapıl- dı, tarihsel yazıtlarda söz edildi... Ölümsüz tanrıçalar Ne var ki, yine tarihte, o efsanevi kadınlara rastlayan, Amazonlan gören, bilen ve onlarla "savaşan" hemen hiç kimse ortaya çıkmadı. Yaşadıklan yer olarak bilinen ve oralarda olduklanna "kesin olarak üıanıian" Anadolu'nun Karadeniz sahillerinde bile, Yunanlılar koloni- ler kurup, "en cesur" askerlenni gönderdiklerinde. yine de karşıla- nnda Amazonlan göremediler. Onlar muhtemeldir ki Batı Kara- deniz Bölgesi'nin bugünkü Barhn yöresini de kaplayan "balta girmez ormanlannda", kadınlann o erişil- mez güçlerini kuşaktan kuşağa ak- taran "ölüınsüz tannçalar" olarak yaşadılar. Kimbilir. belki de yine a\ - nı yörelerde, gözden ırak vadilenn derinliklerinde hâlâ yaşıyorlardır. Üretenin saygınlığı Bartın'da haftada iki kez kurulan ünlü Kadınlar Pazan'nı görünce, üs- telik Anadolu mitolojisinde Ama- zonlann da bu yörede yaşadıklannı bılince. binlerce yılhk bir geleneğin yine kadınlar tarafından "kahraman- ca" sürdürüldüğünü düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. O gelenek. hemen her çağda Anadolu kültürle- rinde önemü yer olan "üretime say- gı" ve yine hemen her çağda bir yaşam bıçimıne donüşen "üretenin Bartın'daki Kadınlar Pazarı'nda aracdar da yok, pazarlık da... Tüm kadınlar, bahçelerinde, bostanlarında yetiştirdikleri sebzelerini müşterilerine teslim ediyorlar. (Fotoğraf: OKTAY EKİNCİ) saygınlığı"... Bartın'da. yaz kış de- meden her salı ve her cuma günleri, iki yüz yıldan bu yana "üretime saygı"yaşanıyor. Yöredekı köylerin çahşkan kadınlan. "kendi ürettikle- rini kendileri satmak" üzere kentteki pazar yerinde özel olarak düzenlen- miş yerlerini alıyorlar. Ve kadın er- kek, yaşlı genç. yerli yabancı, me- mur, işçi, patron, kaymakam ya da vali... Herkesin saygısını üzerlennde toplayarak, emeklennın ürünlerini gururla pazarlıyorlar... Amazonlar da zaten aynı gururu taşırlarmış. "Üreten biziz, yöneten de biz olacağız" dedikleri için erkek- lerin uykulannı kaçınrlarmış. Tıpkı Bartınlı kadınlann. "üretmeven er- kekleri" pazardan kaçırdıklan gi- bi... Kadınlar Pazan'nı bu düşün- celere kapılarak gezerken. birden şunu da farkediyoruz. Bu pazarda. hem "aracılar" yok, hem de "pa- zarlık" yok. Genç kızlardan, "bilge" yaşlılara kadar tüm kadınlar. bah- çelerinde-bostanlannda özenle ye- tiştirdikleri hemen her çeşit sebzele- rini, kendi "bereketli elleriyte" müş- terilerine teslim ediyorlar. Öyle olunca da. pazardaki fıyatlan doğ- rudan doğruya o "eller" belirliyor. Erneğe ve üretene saygı, "karşılıklı güvene" dönüşüyor. Pazarlığa kalkışmak ise. böyİesıne bir "uygar ortamda", hemen hiç kimsenin aklı- na bilegelmıvor. 1923'ten bu yana yayınını hiçara- lıksız sürdüren Anadolu basınmın 70 yıllık temsilcilerinden Barün ga- zetesınin sahibi Esen Aliş'le konuşu- yoruz. İstanbul'dan Bartın'a 65 yıl öncegetinlen. lOOyaşındakimatbaa makinesinin nasıl hâlâ çalıştığını an- latnor. Asırlık "tipo baskı"nın üze- rinde "Perreau Brault Constructe- urs, Mcaniciens Paris" yazısı oku- nuyor. Bırkaç _\ıl önce aradıklann- da. Paris'teki bu fabrikanın ka- pandığını öğrenen Esen Aüş, 70 vıllık gazete arşivini önümüze koya- rak. kadınlar pazannın "Bartın uy- garlığındaki" >enni anlatıyor: Garıla pazan "-Yerel dilde 'Garıla Pazarı1 denir. Sebze, mey>e \e süt ürünlerini, özel- likle keçi peynirini, manda yoğurdu- ğunu mutlaka bu pazardan alırız. Oğlene kadar sürer. Öğleden sonra- >a bir şe> kalmaz. Bartın'ın öteden beri hoşgörülü, demokrat, rutuculuk- tan uzak, laik bir kent olmasında bu geleneğin payı büyüktür..." Esen Aliş'ın arşivindeki fotoğraf- lar. özellikle de 1930'lu \e40'lı yılla- nn Bartın Halkevi dosyalan. o dö- nemlerdeki kent \aşamının da ne denli uygar \e laik olduğunu göste- rivor. Kadınlar \e erkekler. hemen her etkınlikte "birlikteler" ve özel- likle kadınlar. modern givsılen ve ustlendıklen sosval görevlerle. çağ- daş bir toplumun "cnciileri" gibi- ler... Seyyar kasetçi Kadınlar pazarını doydsıya gczıp. eskı ahşap evlen görmek için ora- dun uynldığımızda köşedekı sevvur kasclçının hoparlöründen ncşclı bir hava vükselivor Bılenler hemen e>- lik cdıvoriar. Bir Bartın türküsüyle uğurlanıve">rıi7: "Aman heeev... Gidiyom. gidemiyom. Az doldur içemivom; Sen benden geçtin amma. Ben senden geçemivom..." îmrahor Vadisi düzenleniyor ANKARA (AA) - İmrahor Vadisi'nin bir bölümünü rekreasyon alanı olarak düzenleyecek ana planlar, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nce onaylandı. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden verilen bilgiye göre İmrahor Vadısı projesı ile başkentte yeşil koridorunun yaratılması amaçlanıyor. İmrahor Vadisi rekreasyon alanının bir bölümü için hazırlanan ana planlar, Çukurca ve Sancak mahalleleri ile İmrahor Vadisi arasında kalan 170 hektarlık alanı kapsıyor. 73 yaşında ölen evsiz, milyoner çıktı! GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Stockholm'ün yaşlı evsizleri arasında alışılmış bir yüz olan Ernst Ledin'in öldükten sonra milyoner olduğu ortaya çıktı. 73 yaşındaki adamın vasiyetname- sinde, bankada 1.5 milyon kronu (27 milyar lira) olduğu ve bu parayı iki eşit parçaya bölerek evsizlere ve düşkünlere bakan iki kuruma bı- raktığı yer alıyor! Ernst Ledin yaşamını, apartman girişlerinde, merdiven altlannda ge- çirirdi. Toplanmak için kapının önüne konan cski gazeteleri okuma- sıyla tanınırdı. Ledin'in içkisi, sıga- rası ve uyuşturucu düşgünlüğü yok- tu. Günlerini. depozitesi olan meşru- bat ve bira kutulannı sokaklardan toplamakla geçirirdi. Arada bir ya Kurtuluş Ordusu adlı. dinsel ağırlıklı yardım örgütüne gider ya da Stads- missionen adlı ve evsizlere sıcak bir içecek, iki dilim peynır-ekmek veren kuruma uğrardı. Ernst Ledin'in gelirinin bir kısnıı- nın, yıllarca vergi bildiriminde bu- lunmadığı için aldığı para cezalan- nın, daha sonra bu işi onun için bir arkadaşının yapmasıyla geri gelme- R'rnst Ledin, 27 milyar lirasını evsizlere ve düşkünlere bakan iki kuruma bıraktı. sinden oluştuğu; kalan kısmının da, devletın ödediği asgari geçinme yar- dımına bütün yaşamı boyunca hiç el sürmemiş olmasından geldiği sanılı- yor. Stadsmissionen'in Stockholm şu- besinin başkanı Bo Safsrröm, bu ses- siz, az konuşan. okumaya meraklı "konuğunun" son jestinin herkes gi- bi onu da şaşırttığını beürterek duy- gulannı şöyle dile getirdi: Gizem dolu biriydi - Ernst Ledin gizem dolu biriydi. Hırpani görünüşünün altında. ya- şamda maddiyata hiç önem verme- yen sıcak bir yürek vardı. Her pazar kiliseye giden Ernst Le- din'in vasıyetnamesinde parasının, yalnızca evsiz ve düşkün olup da. al- kol ve uyuşturucu kullanma gibi bir özelliği olmayanlara harcanması koşulu yer alıyor. Geçtiğimiz cuma günü, Stock- holm'ün ünlü eski kentindeki söz konusu kilisede yapılan cenaze töre- ni çok görkemli oldu. Yaşarken onu görünce kaldınm değiştirenler, onunla bir fincan kahvesini bile paylaşanlarla yan ya- naydı. Bu ikınci grup Ledin'in dün- yadan "zengjn gjd^iyle" aynlması- nı istediğinden hiç emin değildi. 2bin600 gönüllüçevre kuruluşu var İZMİR (AA) - Türkiye'de. doğal çcvrenin korunması konusunda etkinlik gösteren 2 bin 600'ü aşkın gönüllü kuruluş bulunduğu bildinldi. Çevre Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkilerDairesi Başkanlığı'ndan alınan bilgiye göre bakanlık, valiliklere yaâ göndererek. faaliyet gösteren gönüllü çevre kuruluşlannın listesini göndermelerini istedi. Valiliklerden gelen listeler toplandığında. ülkemizdeçevrese! konularda etkinlik gösteren 2 bin 600'ü aşkın gönüllü kuruluşun bulunduğu belirlendi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear